Beni Kalbine Yaz'ın yeni bölümünün yazımı sürüyor
63.Bölümü okumak için buraya tıklayın
"64.Bölüm : Zaten en çok sustuklarımız acıtmıyor mu bizi?" Bölümünden minik alıntı ve görseller
Kenan & Eylül Sahnesi
"Hadi Eylül yapabilirsin korkacak bir şey yok" dedim kendi kendime. Bunu dememin bir sebebi vardı elbet. Buğra'yı takip eden adamdan o odunun şu an bulunduğu yeri öğrenip bana söylemesi için Kenan'ı aramam lazım ama sabah sabah yürek yemediğim için tabiri caizse bunu yapmak da şu an pek yemiyor. Şimdi "Delirtme beni Eylül! Ne işin var senin orada?" tadında bir dünya laf edecek.
Korkunun ecele faydası yok diyerekten çantamdan telefonumu çıkardım ve güç düğmesine basarak açılmasını bekledim. Bu sırada Kenan'a burada oluşumu nasıl söyleyeceğimin küçük bir provasını yapıyordum ancak tam cesarete gelmişken telefonum çalıp Kenan'ın ismini de ekranda görmek o cesaret perilerinin bir anda ortadan sıvışmasına neden oldu. Kahretsin! Hazırlıksız yakalandım. Hemen korkmayayım canım belki de başka bir nedenden ötürü arıyordur.
Birkaç çalışın ardından açıp telefonu kulağıma yaklaştırdığımda duyduğum ilk şey Kenan'ın "Sen beni delirtecek misin Eylül? Bana hemen şimdi ne münasebet Kenan Marmaris'e gelmek gibi bir aptallık yapmadım ne işim var benim o sümsüğün olduğu yerde de Eylül!" diye bağırması oldu. Sesi öyle bir yankılandı ki irkilip gözlerimi yummuşum. Gerçekten çok kızmış.
Sesim içime kaça kaça "Nereden biliyorsun burada olduğumu?" dediğimde daha da çok kızdı ve "Saçımı başımı yolacağım ya ben ona ne diyorum o bana ne diyor! Kızım senin bensiz tek başına ne işin var oralarda? Sen atla git yanına diye mi buldum ben o gereksiz mahlukatı! Eylül valla bak sebebim olacaksın sen benim!" diye bağırdı. Na yapayım ya karnı burnunda karını bırak gel benimle mahlukat avla mı diyeceğim? Yok daha neler!
"Tamam sinirlenme! İyiyim ben merak edilecek bir durum da yok"
"Nasıl yok? Ahmet'e bile söylememişsin adam annenden öğrenmiş gittiğini"
"Ahmet mi söyledi sana?"
"Yok Eylül işgüzarı benden habersiz yine ne haltlar karıştırıyor istiharesine yattım bilgi öyle geldi. Tövbe estağfullah!"
"Ahmet ile aramız bozuk. Dün kafamı attırdı ondan söylemedim"
"Aferin! Ahmet ile ilk kavganızda soluğu o ruh hastasının yanında mı aldın? Bak valla geliyorlar bana Eylül!"
"Ne alakası var ya! Ben o uyuzun gülcemalini görmeye mi geldim buraya?"
"Amacın ne senin? Bir dökül bakayım bana niye ansızın uçtun oralara?"
"Babasının yerini bilirken çocuğumun yüzüne baka baka bunu ondan saklayamam anlıyor musun? O lanet herif yeniden ortadan kaybolmadan önce onunla konuşmam lazım. Kendisine bir çeki düzen verip en azından telefonla dahi olsa oğluna ihtiyacı olduğunda babasına ulaşıp onunla konuşabileceğini hissettirmesi lazım"
"...dedi kıytırık bir araba yüzünden ortalığı birbirine katan kadın!"
İkimizde bir süre sessizleştik. Ne Kenan ne de ben tek kelime etmeden öylece durduktan sonra beni şaşırtmayarak "Sana o herifin yerini falan söylemem. Bul bir kafe otur ben sana geri dönüş bileti ayarlayıp bilgilerini de birazdan yollarım" dedi. Bitkin bir halde "Kenan!" dediğimde "İstemiyorum Eylül! Hayatınızın içine eden o adamla değil karşı karşıya gelmeni aynı havayı dahi solumanı istemiyorum" dedi. Anlıyorum onu. Yeniden Buğra'ya kapılıp hayatımı mahvedebilirim korkusu hiç bitmeyecek. Bunu bir kez yapıp güvenini yıktım ya içinde hep bir acaba olacak bana karşı. Ama korkmasın benim o adamla aramda Yiğit dışında konuşabileceğim hiçbir konu olamaz. Telefonu "Tamam söyleme ben kendi yöntemlerime göre bulurum. Beni de merak etme sorun çıkarmayacağım sonra yine arar malumat veririm sana" diyerek kapattım ve çantama koyup odadan çıktım.
Görseller
Ahmet ucuz atlattın seninki sana olan hıncını da bu gudubetten çıkardı verilmiş sadakan varmış diyesim geldi