nk83'ün Hikayelerine Yorumlarınız

OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
gfhgjhjkçl.jpg


Beni Kalbine Yaz'ın yeni bölümü "36.Bölüm : Bu çocuğun bir soyadına ihtiyacı var!" eklendi : Okumak için buraya tıklayın


Eylül& Sahnesi


Elindeki dondurmayı yiye yiye bir yandan evlendiğimiz takdirde yapma olasılığım olan şeyler hakkında bana saydırıp bir yandan da diplomalarımın ve farklı dallarda edindiğim eğlence içerikli ödüllerimin bulunduğu köşeye bakıyordu. Sanırım bu çenesinin ayarını bir türlü tutturamayan hanımefendi için küçük bir baskın yemenin zamanı geldi.

"Kano yarışı ne alaka ki? Hem de bir tane ödülle de yetinmemiş seviyor herhalde... Aman be doktor bir oturamıyorsun oturduğun yerde hep bir aksiyon hep bir aksiyon! Gerçi futbol tutkunu olmasındansa böyle bir hobisi olması daha iyi en azından izliyor gibi alkış yapar aynı anda da deniz kum güneş üçlüsünde günün tadını çıkarırsın. Tabii yarış bitip geri döndüğünde de pürdikkat izlemiş gibi yalandan "Harikaydın!" deyip iki de omuz sıvazlaması yaptın mıydı miiiis!"

Şu an bunları duymamış olsam beni böyle bir durumda ayakta mı uyutacaktı yani? Dalmış bir halde ödüllerime bakarken böyle bir konuşmaya imza atınca ben de vakit geldi diye düşündüm ve ciddi bir tavırla hafifçe öksürdüm. Ben öksürürken o da aynı anda önünde durduğu dolabın camından benim arkasında olduğumu fark etti. Yüzünde oluşan ifadeye gülmemek için kendimi epey bir tuttuğumu söylemem gerek. Şu an onun yerinde olmayı hiç istemezdim doğrusu.

Büyük ihtimalle az önceki konuşmalarının duyulup duyulmadığı paniğini yaşıyordu çünkü bir anda bana doğru döndü ve yüzde bir milyonluk olasılıkla "Şimdi geldim" dememi umarak "N-Ne zaman geldin sen?" diye sordu. Şansım yaver gitmiş olacak ki tam zamanında gelmişim. Bu konuşmaları kaçırsaydım gerçekten çok yazık olurdu.
aseftyuıuoıp.gif




Eylül&Belma Sahnesi
awdsrgfthyjlk.gif

"Kızım sen ne dediğinin farkında mısın? Buğra senin çocuğunun babasıysa elbetteki bu sorumluluğu üstlenecek. Onu hayatımda istemiyorum da ne demek?"

"Ne dediğimin gayet farkındayım"

"Olmaz öyle!"

"Ne demek olmaz öyle?"

"Buğra'yı ara hâlâ burdaysa akşam gelsin doğru düzgün konuşalım"

"Af buyur ne?"

"Çağır diyorum Eylül neyini anlamadın? Ela ile yakında boşanıyorlar..."

"Eeee!"

"Bu bebek haberi duyulmadan önce hemen kıyarsınız bir nikah hallolur bu mevzu"

"Ben bir kıyım yaparım da bu kıyım nikahla ilgili olmaz. Yani unut bunu!"

"Eylül fevri davranma! Ben inanıyorum Buğra aklı başında biri ve ne seni ne de çocuğunu öylece ortada bırakacak biri değil"

"Ya ben ortada bıraksın istiyorum zaten sen de eşeleme daha fazla"

"Ne demek ortada bıraksın istiyorum Eylül aklını başına al! Yapmışsınız bir hata bari çocuğunuzun bundan sonraki hayatını düşünüp ne yapılması gerekiyorsa onu yapın"

"Bu çocuğun bundan sonraki hayatı için yapılabilecek en iyi şey ona babasının Buğra gibi bir adam olduğundan bahsetmemek olacaktır"

"Bu çocuğun bir soyadına ihtiyacı var!"

"Acar neyine yetmiyor? Mis gibi soyadı işte yıllarca taşıdım bir yamuğunu da görmedim!"

"Torunumu bir babası varken onu babasız gibi eksik mi büyüteceksin Eylül? Bu ileride çocuğumu nasıl etkiler diye hiç mi düşünmüyorsun kızım?"

Annemi bu düşüncelerden uzaklaştıramayacağımı anlayınca derin bir nefes çekerek koltuğa geri oturdum. Ne yapayım yani? Çocuk eksik büyümesin diye saplantılı ve akli dengesi kayık bir adamı hayatıma alıp baba diye önüne mi koyayım? Üzgünüm ama hiçbir güç bana böyle bir şey yaptıramaz.



Eylül&Ahmet Sahnesi
"Bizim ailede dedemin meşhur bir lafı vardır onu biraz daha açarak söyleyeyim de konuya gerekli kesinliği kazandıralım"

"Bu meşhur söz doğru bildiği uğruna torununu bile tanımayan dedenden geldiyse kulak kabartmakta fayda var. Merak ettim neymiş peki?"

Merakını giderdiğimde umarım kaş yapayım derken göz çıkarmış olmam. Eylül'ün meraklı bakışları altında "Senden önce nasıl bir hayatı olduğu mühim değil..." dedim ve tutar tutmaz buz gibi olduğunu hissettiğim elini avucumun içine aldım. Dondurma kabının düşük ısısından dolayı üşümüş olmalı. O anlarda Eylül konuşmaya devam etmemi bekliyordu ki haklıydı da. Bu yüzden diğer elini de alarak ikisini birden avuçlarımın arasında ısıtmaya başlayıp söyleyeceklerimde de hiçbir riya olmadan devam ettim.

"Hayatına girdiğin andan itibaren ona ne yaparsan yap ne ile suçlarsan suçla ama asla bir Atahan erkeğinin sadakatinden şüphe etme çünkü sevgisinin gücüne inanılmaması en güçlü görünenimizi bile derinden yaralar. Bizi gerçek manada incitebileceğiniz tek an herkesten sakındığımız ama sizin avuçlarınıza hiç düşünmeden bıraktığımız aşkımızın gerçekliğini sorguladığınız andır. Yani demem o ki benimle ilgili kafanda oluşan o yanlış izlenimleri koy bir kenara... Hatta koyma direkt al at gönlündeki uçurumdan aşağıya. Bunu yap ve şunu da aklından hiç çıkarma... Dedem Behiye'sini babam Zülal'ini Selim Meral'ini ben de seni ömrümüzün sonuna kadar bizi bırakıp gitseniz de bir ömür yanımızda kalsanız da her şartta kalbimizde ilk günkü gibi yaşatmaya devam edeceğiz çünkü bir Atahan erkeğinin kalbine adınızı yazabildiyseniz bir daha sizi hiç kimsenin oradan silmeye gücü yetmez"
dgfhgjhu.gif

Bu defa gözlerime bakarken dudaklarında "Hep böyle kal ve o bahsettiğim ömrün sonuna kadar da bana bu güzellikte bakmaya devam et" diyebileceğim hoşlukta bir tebessüm oluştu. O dudaklarda oluşan muazzam gülüş işin içine her baktığımda kalbimi gıdıklayan gözlerini de ortak edince az önce ne konuştuğumuzu bile unutur hale geldim. Bu kadının üzerimde farklı bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.

Onca lafın üzerine hiç konuşmadan gözlerime uzun uzun bakıp öylece kaldı. Bu Eylül'de alışık olduğum bir durum değil. O daha çok dinler dinler sonra da beklenmedik öyle bir laf eder ki kendimi eşekten düşmüş karpuz olsam en azından neden düştüğümle alakalı bir fikrim olurdu derken bulurum. Ama yine de bu ne söyleyeceği tahmin edilemez halini de en az onun kadar çok seviyorum.



Eylül&Ahmet Sahnesi
rethgyj.jpg

Ahmet ile göz göze geldikten sonra ağlayarak ona sarılırken bir süreliğine İzmir'e gitmem ve arkadaşlarımın yanında olmam gerektiğini söyledim. Hiç aksi bir şey söylemeden bana beraber gidebileceğimizi söyledi. Ona daha sıkı sarıldığım sırada da aniden Buğra için sarf ettiğim sözler kafamın içinde dönmeye başladı. Hastanede beni sinir ettiğinde "Umarım bugün seninle son kez karşılaşmışızdır Buğra... Umarım bir daha ne yüzünü görürüm ne de sesini duyarım o kadar içten temenni ediyorum bunu!" demiştim. İyi de bunu söylerken kastettiğim kesinlikle böyle bir şey değildi ki.


:neydiya:

Eylül ne şom ağızlıymışsın mı desem bilemedim :( Bu ekleyeceğim bölümün sonunda spoiler olarak görünen kısma Geçmişin Gölgesinde'de yaşanan hadiseyi de ekleyeceğim. İsteyen bahsi geçen olayın nasıl gerçekleştiğini oradan okuyabilecek.


Buğra & Ela Sahnesi
ertfhgj.gif

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Onu çok sevdiğini iddia ediyorsun değil mi? Al işte! Sana kendini sınama imkanı veriyorum. Hadi o kadar seviyorsan kurtar sevdiğinin hayatını..."

"Şu an akli dengenin yerinde olup olmadığından ciddi anlamda şüphe etmeye başladım Buğra!"

"Bunun sorumlusunu uzakta arama Ela!"

"Sen gerçekten iyi değilsin!"

"O adam hayatımıza girmeseydi şu an çok farklı konumlarda olup mutlu bir hayat yaşıyor olabilirdik. O gelmeden önceki hallerimizi düşünsene! Birbirimize ne kadar bağlıydık yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor her anımız birlikte geçiyordu ama şimdi ne oldu? Düzen bozan biri geldi ve hepimizi bir tarafa savurdu"

"Bizim bir yere savrulduğumuz falan yok! Ne yaptıysan sen kendi kendine yaptın Buğra anla şunu artık!"

"Ben kararımı verdim diyeceğimi de dedim! Eğer o mahkeme salonundan benimle birlikte Ela Çelik olarak değil de Ela Yılmaz olarak çıkarsan benim için zaten hayat son bulmuş olacak. O zaman da kimseye eyvallahım olmaz. Sana şurada şerefim üzerine yemin ederim ki böyle bir şey olursa ve ben seni onun yüzünden kaybedersem o adamı bir dakika bile yaşatmam Ela! Onu son görüşün mahkemeden önce vedalaştığın an olur ki inan bana bu konuda hiç şakam yok!"



Buğra & Ela Sahnesi
"Bu konuda ne düşündüğümü biliyorsun. Seni o adama bırakmayacağım Ela! Ne söylersen söyle ne yaparsan yap onun kazanmasına göz yummayacağım. Benim yanımda olamıyorsan onun yanında hiç olamayacaksın. Üzgünüm ama izin vermeyeceğim buna" demiş aralarında da can yakıcı bir bakışma yaşanmasına neden olmuştu.

Ela ne düşünüyordu bilmiyordu ama Buğra kendi söylediği sözler sonrası belli etmese de sarsılmıştı. Buna benzer şeyleri çocuğunu kullanarak Eylül'e de söylemişti çünkü. Ona da hayatındaki adamla alakalı "O adam çocuğumun yanında olamaz ve dolayısıyla da onun yanında olamayacağı için senin yanında da olamaz" demişti. Bu sarsılma da devam etmişti çünkü Ela'nın hayal kırıklığıyla "Sen beni istemiyorsun ki... Sen sadece Tolga'ya karşı mağlubiyet almak istemiyorsun. Bana karşı hissettiğin şeyin karşılığı aşk değil Buğra! Bambaşka bir şey ama aşk değil" demesi gözlerinin önüne Eylül'ü getirmişti. Onu ilk kez gördüğü anı hatta ilk öptüğü anı hatırlamıştı. O kabul etmek istese de etmese de Ela haklıydı. Eylül'e karşı hissettiği duygular Ela'ya karşı hissettiği duygulardan farklıydı. Aşk denilemezdi belki ama Eylül'e hissettiği o karşı konulamaz çekimi Ela'ya hayatlarının hiçbir döneminde hissetmemişti. Belki de Ela'ya karşı olan takıntısı olmasaydı zamanında Eylül ile birlikte bir hayat kurmaya bile başlamışlardı. O kadar mümkünlerdi çünkü. Maalesef ikisi arasındaki farklı anlasa da Buğra duruşunu bozmayıp ısrarını sürdürdü.

"Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin? Neden seni sevdiğime inanmıyorsun Ela! Neden bir türlü inandıramıyorum seni?"

"İnanmıyorum çünkü benden sürekli müsabakalarda kazanılan ödülmüşüm gibi bahsediyorsun! Ben birini alt ettiğinde alıp vitrinine koyacağın başarı sembolün değilim anla artık!"

"Benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun. Senin için neler yaparım nelere sebep olurum bilmiyorsun!"

"Bilmek de istemiyorum!"

"Ama öğrenmek zorunda kalabilirsin!"

Ela kendisini iyi hissetmediği için gözlerini kapatıp birkaç saniye içerideki ağır kokuyu içine çekerek öylece kaldıktan sonra bulanık görüşlü gözlerini yavaşça açıp Buğra'ya bakmış sonra da "Bu Tolga ile aramızdan asla çekilmeyeceğin mutlu olmamıza da izin vermeyeceğin anlamına mı geliyor?" diyerek kendisine cevap vermesini beklemeye başlamıştı.




Kenan & Tolga Sahnesi
werrtdyu.jpg

Ela'nın o yanan evde olduğunu düşünürken aklını kaybedecek gibi olmuştu. Koşarken bir yandan da kendi kendisine "Orada değil... Ela orada olma! Yalvarırım orada olma!" demesi de bu yüzdendi. Ağabeyinden birkaç dakika sonra da Kenan gelip alevler içindeki ev ile kalabalığı görmüş ve arabayı babasından yedikleri veto sebebiyle giremedikleri evlerinin çitlerinden dalarak oraya üstünkörü bırakıp dışarıya çıkmıştı. Büyük bir kargaşa vardı ve herkes bir ağızdan konuşuyordu. O sırada Kenan ileride Tolga'yı görmüştü. Konuştuğu kişi yukarıyı işaret ederek ona bir şeyler anlatıyordu. Ela ile Buğra'yı gören biri olmalıydı.

Ağabeyinin bu konuşma sırasında kovalardan birini alıp suyu üzerine döktükten sonra eve girmek için arka tarafa koştuğunu görünce hızlıca düşünüp eski evlerinin sorunlu olan penceresinin önüne geldi. Sağlam olan kolunu pencerenin açma bölümüne birkaç kez vurduktan sonra da oradan zar zor içeriye girip son derece seri bir şekilde evin farklı bölümlerinde bulunan yangın tüplerini eline aldı ve geldiği yerden geri çıkarak hızla yanan evin arka bölümüne geldi. Aynı onun gibi yangın tüpünü kapan gelmeye başlamıştı.

O sırada Tolga evin bazı camlarını taşla kırmış ve arka odalardan birine atlamıştı. Ona yetişen Kenan'da ağabeyine seslenip yangın tüpünü içeriye verdikten sonra oradan birini kendisine yardım etmesi için çağırdı ve aynı ağabeyi gibi bir kova suyu üzerine boca ettikten sonra adamın yardımıyla hiç düşünmeden içeriye atladı. Ah be! Bir de şu omzu sağlam olaydı iyiydi ya hadi neyse!



Kenan & Mine Sahnesi
ghrhr.gif

Kenan susuyordu. Mine endişeli gözlerle etrafa bakıp "Buğra nerede? Onu da çıkardın değil mi? Nerede şimdi iyi mi?" diye sorarken Kenan'ın hiçbir şey söylememesi ile telaşa kapılıp "Hayır hayır yapmadın! İçeride bırakmadın onu... Kenan bırakmadım desene! Böyle bir şey yapmadım de lütfen yapmadım de! Çıkardın sen onu... Nerede?" demeye başladı. Kenan endişe verici bir tavırla ayağa kalkıp birkaç adım atarken onun ardından kalkan Mine de kolunu tutarak hemen önüne geçti. Niye böyle yaparak Mine'yi korkutuyordu ki!

Mine yakalarını hiç bırakmayacakmış gibi tutup "Ne olur bir şey söyle cevapsız bırakma beni!" deyince Kenan da soğukkanlı durmaya çalışsa da dolmaya başlayan gözleriyle birlikte bakışlarını kaçırıp boşluğa bakarak "Ben de onlar gibiyim. Babam gibi... Annem gibi!" dedi. Niye böyle söylüyordu belli değildi ama şoka girmiş gibiydi.

Mine yanaklarını tutup yüzünü kendisine doğru yaklaştırdıktan sonra kaçırdığı gözlerine bakmaya çalışıp "Hayır hayır hayır! Bende kal Kenan bende kal gözlerime bak! Değilsin... Sen kötü biri değilsin yapma bunu kendine!" dedi ama Kenan yüzündeki ellerini bileklerinden tutup bir anda "Sen beni hiç tanımıyorsun! Benim de içimde aynı kötülük var ama göremiyorsun!" diyerek bitik bir halde dizlerinin üzerine çöktü. Ses tonu kendisine olan öfkesini birebir yansıtıyordu.

Ellerindeki kanları fark eden Mine onunla aynı anda yere çöküp böyle söylememesini isteyerek Kenan'a sarılırken Kenan'da acı bir itirafta bulunup "Onu çıkarmak istemedim! O evin içinde o alevlerin arasında kalıp cayır cayır yanarak gebersin istedim. Yaptığı her şeyin bedelini canıyla ödesin yok olup gitsin istedim!" diyerek bağırdı. Evet maalesef ki bunu gerçekten de istemişti.
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
dsfghjk.gif

Beni Kalbine Yaz'ın 37.Bölümü eklendi : Okumak için buraya tıklayın


etrt.png

Aşağıdaki yeni eklenecek olan "39.Bölüm : Kalbimde ilk günkü gibi mi kaldın sanıyorsun?" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)



Eylül&Ahmet Sahnesi
"Harika! Hadi yemeğimizi bitirelim de hediye almak için biraz alışveriş merkezi tozu yutmaya gidelim. Hava da almış oluruz iyi olur"

"Alışveriş merkezi mi? Seni çarşı pazar gezdireceğim doktor! Yok öyle ilk gördüğün mağazadan ruhsuz bir hediye alıp çıkmak"

"Yoldan yeni gelmiş halimle çarşı pazar gezemem"

"Ben yedi buçuk aylık halimle o kundakçının kardeşine hediye almaya gidiyorum ama"

"Eylül şu an beni ikna edemezsin hiç boşuna uğraşma"

"Demek seni ikna edemem. Var mısın iddiaya Atahan?"
khguvjk.gif

"Cesaretine hayran kaldım ama sana şimdiye kadar girdiğim hiçbir iddiayı kaybetmediğimi söylemiştim diye hatırlıyorum"

"Bu iddia "Ahmet Atahan'ın kaybettiği ilk iddia!" olarak tarihe geçecek o zaman"

"Hiç sanmıyorum"

"Öyle mi?"

"Öyle"

"Sana kumru alırım"

"Tamam kabul! Ben ceketimi alayım çıkalım"



Eylül&AhmetSahnesi
thytr.gif

"Kırılmadım Eylül. Aksine bebeğine doğru attığın her adımda mutlu olacağım çünkü hepimiz biliyoruz ki yaşananlar konusunda onun hiçbir suçu yok. Sadece annesi tarafından sevilmeye ve şu an bile olsa bunu hissetmeye ihtiyacı var. Bak inkar etmiyorum bebek haberi beni gerçekten çok sarsmıştı. Bu öyle bir sarsıntıydı ki hayatım boyunca ilk defa kendimi çok ama çok çaresiz hissettim. Ne yapacağımı da bunun altından nasıl kalkacağımı da bilemedim. O kadar korktum ki... Hiçbir şeyden korkmayan ben resmen aklımın yerinden çıktığına şahit oldum. Ama sonra anladım ki beni korkutan da üzen de bebeğin varlığı değil seni sonsuza kadar kaybedebileceğim gerçeğiyle yüz yüze gelmemdi. Sanki biri geldi seni ansızın benden çaldı ve ben hiçbir şey yapamayıp elim kolum bağlı bir halde senin benden alınışını izledim. Selim ile konuşmaya ihtiyacım olduğu için evlerine gittiğimde sıcağı sıcağına Meral ile konuşmuştuk. Belki sana da bahsetmiştir. Bana konu hakkında ne hissettiğimi sorduğunda bile o an ağzımdan çıkan tek şey sana çok aşık olduğumu hissettiğimdi. Öğrendiklerime rağmen hissedip hissedebileceğim tek şey buydu. Bebeğin varlığı bunu değiştirememişti. Ben ne zaman rahatladım biliyor musun? Senin Buğra'ya... Bak o adam demiyorum ismiyle hitap edip Buğra diyorum çünkü onun varlığını da burada olsun ya da olmasın kabul etmek zorundayız. İleride oğlun onunla alakalı bir şey öğrenmek istediğinde babasından o adam diye bahsedemeyiz. Benim rahatladığım an Buğra'ya bir şans vermeyeceğini duyduğum andı Eylül. Onunla sırf bebek uğruna bir araya gelmeyeceğini onu artık sevmediğini ve yanında olmasını istemediğini öğrendiğimde rahatladım. Çaresizliğim de o an son buldu. Eğer bunun aksi olsaydı işte o zaman kırılır o zaman paramparça olurdum. Bir daha izime bile rastlayamazdınız. Yani beni kırabilecek yıkabilecek ya da perişan edebilecek darbe ancak böyle bir güce sahip olursa bunu başarabilirdi. Bebek konusuna gelirsek eğer babasının Buğra olması zerre kadar umurumda değil anlıyor musun beni? Ben o kısmı kendi içimde çoktan aştım. İster inan ister inanma ama ben bugün evlenmeyi kabul etsen bugün bana gelsen ben bu küçük adamın hayatı boyunca tüm sorumluluğunu can-ı gönülden üstüme almaya razıyım. Ben ona sonsuz bir sevgi vermeye razıyım çünkü annesini onu kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok seviyorum. Annesine olan sevgim ve bağlılığım da bu küçük adamı hayatımın önemli bir parçası yapmaya yetiyor. Sözlerimin samimiyetimden sakın şüphe etme ve rica ediyorum bebekle ilgili herhangi bir olumlu adımının beni üzebileceğini düşünüp kendini geri çekme çünkü bunu yapman beni daha çok üzüyor"



Eylül&Ahmet Sahnesi
Onu anlamaya çabalayıp gözlerimi gözlerinde mekik dokurcasına gezdirirken "Yaseminler ne alaka?" dediğimde cevap vermeden gülümsedi. İfadesinin üzerimde yarattığı his hoşuma gittiği için ister istemez gülümsedim ama bir yandan da olaya yabancı kalmamın verdiği rahatsızlığı üzerimde taşımıyor değilim. Gerçekten bir şey anlamadım resmen saf anıma denk geldi.

Kendisini baskı altında hissedip aklındakini söylesin diye hiç vakit kaybetmeden gözlerimi kısarak ona dik dik bakmaya başladım tabii. Birkaç saniyeyi bulan bu sıkıştırıcı bakışın ardından da baktım çetin ceviz çıkıyor "Söylemeyecek misin?" deyip üsteledim. Önce uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktı sonra da geri çekilmeden söylese de en azından şimdilik söylemeyeceğini belli eden bir cevap verdi.
hhjh.png

"Belki bir gün söylerim

Tabii kaderimizde böyle bir güzelliği yaşamak varsa..."


:kitapkurdu:


sedrghjk.png


Güzel Kaçak : Okumak için buraya tıklayın


Aşağıdaki yeni eklenecek olan "21.Bölüm : Sakın Gelme Şebnem! " bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)


Şebnem&Kerem Sahnesi
dtsdtbn.gif

"Kerem ne olur dinle beni sen gitme oraya"

Şebnem'in bunu yalvarır gibi söylemesinin ardından Kerem "Şebnem bak bana" dedikten sonra onun yüzünü ellerinin arasına alarak "Bana bak!" dedi. Şebnem'in sesinin titremesinin yanı sıra gözleri de doldu dolacak haldeydi. Onca yaşananlardan sonra ona hak vermemek de elde değildi. Ne zaman birbirlerinden ayrı bir yere gitseler başlarına olmadık işler geliyordu. Ya yine öyle olursa?

Kerem derin bir nefes alıp güven veren bir ifadeyle de Şebnem'in gözlerine bakarak "Geri döndüğümde bunların hepsine bir son vereceğiz. Artık kaçmak ya da saklanmak zorunda kalmayacaksın. Kimse hayatını nasıl yaşaman gerektiğine karışamayacak. Duydun mu beni?" dediğinde Şebnem'de söylediklerini düşüp "Bu nasıl olacak Kerem?" diye sordu. Kerem bir şeyleri tam olarak kesinleştirmeden Şebnem'e aklındakilerden bahsetmek istemiyordu. Döndüğünde daha kesin konuşabilirdi. Ama şimdi olmazdı.

Kerem ellerini tutup "Döndüğüm zaman uzun uzun konuşuruz Şebnem. Sen sadece bana güven tamam mı?" dediğinde bir süre onun kendisine dönmüş olan bakışlarını izleyen Şebnem'de ne kadar korksa da yine de ona güvenmeyi seçip başını olumlu anlamda salladıktan sonra "Peki... Ama kendine çok dikkat et olur mu?" dedi.




Şebnem&Kerem Sahnesi
Kerem onun söylediklerini dinledikten sonra birkaç saniye daha sessiz kalıp sonra da çok ciddi bir ifadeyle "İlişkiniz ümit vaat ediyor. Ancak karşılıklı olarak biraz daha çaba harcamanızı öneririz. Belki de yeni tanıştığınız için alışma dönemi içerisindesinizdir. Ama sakın korkmayın. Birbirinizi tanımaya başladıkça ilişkiniz de güzelleşecektir. Bu dönemde hislerinize güvenin ve karşınıza çıkan aşktan asla vazgeçmeyin" dedi. Kerem durgun bir ifadeyle şıkların kenarındaki "K" harflerine bakarken Şebnem'de şaşkın şaşkın ona bakıp ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu.

"Kerem..."

"Efendim?"

"Bu da neydi?"

"Çözdüğün testin sonucu"

Şebnem hâlâ boş boş bakıyordu. Kerem kağıdı katlayıp cebine koyduktan sonra Şebnem'e dönerek gözlerini yüzünde hoş bir şekilde gezdirirken bir yandan da "Nüfus cüzdanın yanında mı Şebnem?" diye sordu. Nüfus cüzdanı mı? Ne alaka! Şebnem onun bakışlarında kaybolurken bir anda gelen bu soru karşısında fena afallamıştı ama hemen toparlanıp "Neden soruyorsun Kerem?" dedi. Kerem'den gelen "Çabalıyorum hislerime güveniyorum ve vazgeçmiyorum" cevabı gerçekten de onlar adına umut vaat ediyordu. Ancak Şebnem'in bunun gerçek manasını anlaması için jetonunun takılmadan da düşmesi lazımdı. He! Bir de Kerem'in o kimliği nikah başvurusu yapmak için istediğini bilmesi gerekiyordu tabii.





Okan&Kerem Sahnesi
gjıxtjıyh.gif



:kitapkurdu:


kıkkkkll.png

Beni Aşka İnandır'ın bölümü de yazılıyor onu unutmadım :)
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
15205704ec38d229854801339520.gif

"Herkesin kendisini zor anlarında kurtarabileceğine inandığı gözü kara bir süper kahramanı olmalı bu hayatta...
Sen de benim kahramanımsın Sarı Papatyam"

Güzel Kaçak Final Bölümünden Alıntılar

Bölüm eklendi okumak için buraya tıklayın

Şebnem&Fiko Sahnesi
Eda annesinin etrafta içki şişesi arar gibi bakmasıyla hemen dolaptan bir dondurma kutusu alıp kucağına koydu. Ayla'nın siniri ya bir şeyler içerken ya da bir şeyler yerken hafifliyordu çünkü. Onları bir köşeden izleyen Fiko ise yanında duran Şebnem'e "Bana fena halde borçlanıyorsun sarışın. Bu seni kaçıncı kurtarışım oldu? Üç mü dört mü?" derken gözlerini Ayla Hanım'a dikmiş olan Şebnem'de korkudan eli ayağı boşalmış bir halde vitrinin üzerinden aldığı içki şişesini alıp kafasına dikti. Bunlar bir seneye kalmaz al Ayla'yı vur Şebnem'e adı altında ana kız gibi dolaşacağa benziyorlardı.

"Çatlak teyzenin aile mirasına sahip çıktığını belli eden bu yeni imajını çok tuttum. Kerem bu haldeyken artık senin yüzüne bile bakmaz ben de senden sonsuza kadar kurtulurum"
fjdstj.gif

Fiko'nun alaycı bir şekilde söylediği bu söz sonrası Şebnem tam elindeki şişeyi sertçe yerine koymuştu ki Fiko'nun telefonu çalmaya başladı. Hadi yine iyi kurtardı! Normalde o telefonu ona yutturup karnını zil çaldırmak lazımdı ya hadi Kerem'in arama ihtimaline dua etsin bu Papyonlu Penguen!


Şebnem&Fiko Sahnesi
"Fiko Bey!"

"O Aylavari deli bakışlı gözlerini üzerime salma kafandaki saç namına bulunan tüm süprüntüleri yolup eline veririm senin!"

"Hey! Burada önemli bir şey söylemeye çalışıyorum kavganın zamanı değil! Öyle ya da böyle Kerem'i kurtarmamız lazım. Şimdi siz benimle misiniz yoksa değil misiniz ona bir karar verin"

"Ben ne yapacağım ki?"

"Sizin bana sadece küçük minicik minnacık bir yardımda bulunmanız gerekiyor"

"Neymiş o yardım?"

"Bence otursanız iyi olur Fiko Bey"
uklduyku.gif




Şebnem&Okan Sahnesi
"Aslında seninle konuşana kadar çok sakindim biliyor musun? Ama beni bunca yıla rağmen hâlâ tanıyamadığın için biraz kızmaya başladım. Bu kızgınlığımı geçirmek için Kerem'in yanına uğrayayım diyorum ne dersin? Belki kum torbam olmayı kabul eder"
rsygtrfhg.gif

"Tamam! Polis yok"

"Evet yok"

"Kerem'e dokunma"

"O halde beni kızdırma"

"Tamam hemen şimdi geleceğim. Yerini söyle"



Şebnem-Fiko-Okan Sahnesi
"Senden nefret ediyorum! Bu yaptığını çok kötü ödeyeceksin Okan! Benim de adım Şebnem ise bunu senin burnundan fitil fitil getireceğim!"

Okan'ın omuzlarına dolanan kolunu görünce içinden "Bunu sen istedin!" diyerek elini yakalayıp koparırcasına ısırdı. Okan hissettiği acıyla bağırıp kolunu çekince Şebnem'de bu fırsattan yararlanıp koşarak Kerem'in yanına gittikten sonra kolunu omzuna alıp "Hadi Kerem kalk gidelim buradan!" dedi. Kerem bir yandan Şebnem'e yaslanıp bir yandan da büyük ihtimalle çatlamış olan kaburgalarını tutarak kalkarken Okan'da sert bir ses tonuyla "O gidebilir ama sen benimle ailenin yanına geri dönüyorsun Şebnem! Dışarıya da bensiz adımını dahi atamazsın" dedi.

Kerem ayakta zar zor durup yan gözle Şebnem'e bakarak "Seni bırakıp hiçbir yere gitmem" deyince cebindeki telefonun titreşimini hisseden Şebnem'de Fiko'dan aldığı yetkiye dayanarak sırıtıp "Merak etme Kerem bu kapıdan üçümüz birlikte çıkacağız" dedi. Kerem şaşırmıştı.

"Üçümüz mü?"
etrdgfdg.gif


 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
ghkchgkparlakforumtipi.png

Beni Kalbine Yaz

Beni Kalbine Yaz "43.Bölüm : Kalbine bir sor bakalım bana inanmaya gönlü var mıymış?" Eklendi
Okumak için buraya tıklayın

44.png

Aşağıdaki yeni eklenecek "44.Bölüm : Neden kararıma saygı duymuyorsunuz?" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince eklenecek)


Eylül&Mine Sahnesi

Beni dikkatle inceleyip tedirgin bir ses tonuyla da "Bana bak Eylül sabahtan beri yüzün gözün bir tuhaf bakıyor sakın burada doğurayım deme valla Ela'da bayılmadım sen de düşer bayılırım hem kendi kendini doğurtur hem de o sırada Rüya'ya bakmak zorunda kalırsın" deyince doğal olarak bir kez daha gözlerimi devirmeme neden oldu.

"Sabahtan beri durdum durdum da şimdi mi doğuracağım Mine? Of! İyi ki bir kilitli kaldık"

"Ne bileyim korkup panikliyorum diye böyle şeyler de hep beni buluyor"

"Ona bakarsan ben de bebeklerden tırsıyorum ama şu an hem karnımda bir bebek hem de karşımda bir bebek var ve onlarla birlikte bir odada mahsur kalmış olmama rağmen ortalığı birbirine katmıyorum"

"Bebekten korkanı da ilk defa sen de duydum zaten. Çok tuhafsın Eylül"

"Öyleyimdir. Tuhafımdır ben"

"Of! Keşke benim yerimde Ahmet olsaydı en azından doğurmaya kalkarsan müdahale ederdi"

"Adam beyin cerrahı Mine ne yapacak çocuğu beynimden mi çıkaracak? Meral'in ameliyatından sonra bir de bunu başarırsa tıp camiasının kralı ilan edilir herhalde"
grthg.gif

"Gülme ya! Hem ne diye hemen dalga geçiyorsun? Doktor ya sakin kalıp ne yapacağını bilir diye öyle dedim"




Eylül&Mine Sahnesi
"Korkma Rüyacığım atarlı teyzen doktor eniştene birazcık kızdı ama yüzünü görünce yelkenleri suya indirir merak etme"

"Enişte deyip durma Mine yiyeceksin şimdi şu bez torbasını kafana!"

"Aa! Değil mi? Evlenmeyeceksen ne diye evlenecekmişsiniz süsü verip oyalıyorsun ki adamı? Bırak bari var olan kısmeti kaçmasın daha çoluğa çocuğa karışacak"

"Bir dakika bir dakika! Var olan kısmeti derken... Kimmiş o eceli gelmiş kikirik?"

"Bizim Cemre..."

"Hangi sizin Cemre?"

"Senin ilaçlarını aldığımız eczacı kız var ya o işte! Hani kızıl saçlı yeşil gözlü beyaz tenli... Tanıştırmıştım sizi hatta sen çok tatlı kız insan yüzüne bakınca otomatikman gülümsüyor demiştin. Hatırlamadın mı?"

"Hatırlıyor olmam o kızıl için pek iyi olmadı sanki!"

"Neyse kız pek de kikirik değil yani. Kenan'ı da tanıyor birkaç kez karşılaşmıştık. Ahmet'in son gelişinde Kenan ağrı kesici almak için uğramış kız da onun yanında Ahmet'i görünce ilk görüşte çarpılıvermiş"

"Yok daha çarpılmamıştır beni görsün o zaman çarpılacak o!"

"Onu bilemem ama geçen gün dedemin tansiyon ilacını almaya gittiğimde Ahmet ile ilgili ağzımı arayıp durdu. Kenan'ın yanındaki kimdi yakın arkadaşınız mı diye sorup hayatında hiç bu kadar pozitif enerji yayan hiç bu kadar güzel gülen bir adam görmediğini söyledi. Ahmet'ten bahsettiğini anlayınca tam sizin birlikte olduğunuzu söylüyordum ki benden ikisiyle alakalı aracılık yapmamı istedi. Sanki onun da haberi yokmuş gibi ikisini yakıştırdığım için bir araya getirecekmişim. Çöpçatanlık gibi yani... Yok artık dedim!"

"Ha o kızıl bir de utanmadan benim manitamı görücü usulü fırın kapama yapmaya çalıştı demek! Sen de bunu bana şimdi mi söylüyorsun Mine? Aferin sana valla aferin! O değil de ben bir de gittim bu kızla folik asit muhabbeti yaptım iyi mi!"
yuı.gif

(kızı zorla doğurtacak Mine sus :krizz: )


Ahmet-Eylül-Belma-Mine Sahnesi
İster istemez kapıya doğru yaklaştım çünkü Mine'nin çıkmasını bekleyemeyip ne konuştuklarını bir an önce anlamak istedim. Gözlerim tek bir noktaya sabitlenirken de duyabileceğim en ufak tıkırtıyı bile algılamaya çalıştım. Zor oldu ama birkaç saniye sonra Eylül sesini yükselttiği için ne dediğini net bir şekilde duyabildim.

"Neden biraz olsun beni anlamaya çalışmıyorsunuz?"

"Anlıyoruz kızım sadece..."

"Hayır anlamıyorsunuz! Ahmet'in burada ve yanımda olmak istemesi benim için çok önemli çok da değerli bu tamamen ayrı bir şey ama asıl olay şu ki ben sevdiğim adamın başka bir adamın çocuğunu doğurduğum anlara şahit olmasını istemiyorum. Ona böyle bir şey yaşatamam. Bu nereden bakarsanız bakın normal bir şey değil çünkü! En başından beri de değildi. Bunu daha açık nasıl söyleyebilirim inanın bilmiyorum"

"Tamam kızım sen şimdi sakin ol ve biraz dinlen"

"O zaman dediğimi yapın anne! Mine hemen git Kenan'a söyle götürsün Ahmet'i buradan"

"Saçmalama Eylül! Ben bunu Kenan'a söylesem de Ahmet seni bu halde bırakıp gider mi hiç?"

"O zaman sen de iyi olduğumu dinlenmek için uyuduğumu söyle merak etmesin. Kenan'da Tolga çağırıyor desin ne bileyim başka bir şey desin. Ben de o sırada Selim'i ararım bir sebep uydurup acil olduğunu söyleyerek geri çağırır onu"

Şu haldeyken bile benim ne hissedeceğimi önemsemesi çok kıymetli ama hâlâ Yiğit ile beni hayatının iki ayrı köşesine koyuyor olmasına çok üzülüyorum. Bizi bir türlü kafasında bir araya getirmeyi başaramadı. Beni bir yana koyuyor Yiğit'i diğer yana koyuyor ortamıza da bir set çekip ne tam olarak bana gelebiliyor ne de oğluna gidebiliyor. Aramızda ne yapacağını bilemeden savrulması canımı çok sıkıyor.



Eylül&Ahmet Sahnesi
Bu defa anlamasını sağladım galiba. Ama söyleyeceklerim daha bitmedi. Gözleri dolmaya başladığında derin bir nefes alıp "Şimdi senden tek bir şey istiyorum. Eğer olmaz dersen yine de kararın değişmezse sana hiç karşı çıkmadan şu kapıdan çıkıp gideceğim ve sen bana gel diyene kadar da yanına gelmeyeceğim" dedim. Bakışları gözle görülür ölçüde huzursuzlaştı. Ben de çok rahatım diyemem çünkü bana ne cevap vereceğini kestiremiyorum.

Eylül'ün tedirgin duruşu eşliğinde ister istemez duygusallaşıp "İzin ver hayatım boyunca birçok önemli anında yanında bulunacağım bu küçük adamın doğduğu ana da şahit olayım. Beni engelleme de yıllar sonra hep beraber evimizde oturup çocuklarımıza doğdukları günleri anlatırken benim de Yiğit'e söyleyecek birkaç güzel şeyim olabilsin. Ona doğduğun gün annenin yanındaydım sana hayatındaki en büyük mucizenin gerçekleştiğini hissetmiş gibi bakıyordu diyebileyim. İzin ver yapayım bunu Eylül" dedikten sonra ben elimin üzerinde duran elini öperken o da tek kelime etmeden alnını bana yasladı. İçimde bir sıkıntı oluşmadı diyemem çünkü bunu yaparken bir yandan da bana sessizce "Git Ahmet" diyecekmiş gibi hissettim. Bunu derse nasıl giderim ya da gittiğim yerde nasıl rahat durabilirim bilemiyorum.
rhfdtgjfy.gif


Diğer Gifler ;)

rytfuyıuıo.gif
to7yup9ıp.gif
rewtry6tyu.gif
etryuhıjkol.gif


 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul

r56788ıo.gif


Beni Kalbine Yaz "54.Bölüm : Burada olan burada kalır!" Eklendi
Okumak için buraya tıklayın



vvhg.jpg

"55.Bölüm : Güne seninle başlamak o kadar güzel ki..." ve "56.Bölüm : Ahmet eşittir güvenli alan" bölümü eklendi



29 Ağustos günü yani yarın "57.Bölüm : Yiğit'in 1.Yaş Günü" adlı bölümün alıntılarını eklerim ;)
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
fjgfj.png

57.Bölüm : Yiğit'in 1.Yaş Günü Eklendi ;)




Aşağıdaki yeni eklenecek "58.Bölüm : Bu savaşı sana kazandırmam Eylül!" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince eklenecek)


Eylül & Selim Dede Sahnesi


"Güleceğim de hayat her konuda yolunda gitmiyor bazen be dedem"

"Mutlu olmak her şeyin yolunda olması demek değildir. Mutlu olmak görmezden gelme konusunda ustalaşmak demektir diye bir söz vardır unutma bunu yaz bir kenara"

"Aa! Akıl Oyunları'ndan alıntı yaptın"

"Taşı gediğine koydum mu koymadım mı ondan haber et sen bana"
dgfhjbj.gif





Eylül - Selim Dede Sahnesi
"Dede sen bizimle birlikte bu evde yaşasana. Gerçekten bak ben sana muazzam bakarım bir dediğini de iki etmem. Çok eğleniriz ya bir düşün bence"

"Ben senin bu kocandan zor kurtulmuşum bir daha onunla aynı eve girer miyim kızım aklımı peynir ekmekle mi yedim! Yıllarca avuttum kendimi yirmili yaşlarında bulur bir kız evlenir gider huzura ererim diye ama bana inat gibi gitti kırkında evlendi eşek sıpası! Gönder bunu evden geleyim dede torun yaşayıp gidelim"

"Yok o dediğin olmaz dede... Ahmet'i gönderemem hiçbir yere. Onsuz olmaz ki artık... Bu saatten sonra o nereye ben oraya ben nereye o oraya"

"Aşk böyle bir şey işte... Büyük ikramiye ile voleyi vurmak yerine amortiye razı gelirsin"
sgdfghbj.jpg




Eylül & Ahmet Sahnesi
dfghjkk.gif

Başarıyorum sandım ama ben bu annelik işini beceremiyorum galiba. Halbuki kendimden önce çocuğumu ve onun duygularını düşünmem lazım değil mi? Ahmet nasıl yapabiliyor bunu da ben yapamıyorum anlamıyorum. Bencilce davranıyorum ve bu huyumu konu Yiğit olduğunda bile törpülemeyi başaramıyorum. İleride ne olacak peki? Yiğit büyüyüp her babam deyişinde her onunla ilgili bir durumu önüme getirdiğinde bağırıp çağırıp fevri davranarak onu bunu yaptığına yapacağına pişman mi edeceğim? Yavaş yavaş kaybederim onu. Her kendimi tutamayışımda uzaklaşır benden. Kendime hakim olmayı öğrenmezsem olacağı bu gibi görünüyor.

El kadar ya! El kadar çocuk beni görür görmez arabasını almayayım diye kaybetti ortadan. Küçük anlamaz etmez denir ama anlıyorlar arkadaş! Etraflarında olan bitenin iyi mi kötü mü olduğunu kendilerince anlıyorlar. Hani derler ya herkes anne olamaz diye... Sanırım ben de o olmaması gerekenlerdenmişim. Bu konuda sınıfta kaldığım açık.



Ahmet & Eylül Sahnesi
ghjkl.gif

Sözümün üstüne herhangi bir söz söylemedi. Sadece gözlerini üzerimden çekmeden beni dinledi. Bana hak vermeye başladı mı yoksa içten içe ben bildiğimi okurum kimseye de bunun hesabını vermem mi dedi bilmiyorum ama en azından sakin görünüyordu. Konu üzerine söyleyeceğim başka bir şey kalmayınca bahçeye geri dönmek için ona doğru yürümeye başladım. İkimizde birbirimize bakmayı hâlâ kesmedik.

Yan yana geldiğimizde "Yiğit'in ilk doğum gününü üzgün ya da kızgın sonlandırmayacağız. Lütfen... Rica ediyorum kendini toparla sinirlerini kontrol altına al ve bahçeye oğlunu bu özel gününde mutlu etmekten başka bir şey istemeyen bir anne olarak gel. Ben şu kapıdan çıktığım anda bu konuşmayı unutup kaldığım yerden devam edeceğim ve çocukların eğlenmesi için elimden geleni yapacağım ama az önceki sözlerim baki kalacak. Beni o halde görüp bu konuda yumuşadım sanma yani" dedim ve cevap vermesini beklemeden mutfaktan çıkıp evin kapısına doğru yürüdüm.



Eylül Sahnesi
hfgjkhjl.gif

Az önce dokunduğum ve avuçlarımda tuttuğum o arabaya Buğra'nın ellerinin de değdiğini öğrenince sanki ellerim uyuşmaya başlamış gibi hissettim. Sinirden dolmak üzere olan gözlerim Yiğit'in çimlerin üzerinde yürüterek oynadığı ahşap arabaya giderken Ahmet olabilecek şeyleri tahmin etmiş olacak ki "Eylül sakın!" deyip müdahale etmek istedi. Ona bakmadan elimi karışmamasını ister gibi kaldırıp "Sakinim" dedim ve Yiğit'in elindeki arabayı gerçekten de sakin bir tonlamayla "Ver oğlum" diyerek almaya çalıştım. Vermedi tabii ki.

Ben başka oyuncaklarla "Yiğit ver hadi oğlum bak o senin değil bunları al" diyerek elindekini değiştirmeye çalıştıkça Yiğit inat edip iyice asıldı o lanet olası arabaya! Bir yandan da "Aama!" diye bağırıyor o alma dedikçe benim de cinlerim tepeme çıkıyor. O sırada Ahmet'in bileğimi tutup yüzüme doğru eğilerek "Eylül ne yapıyorsun? Bırak oynasın çocuk" dediğini duyup öfkeli bir halde ona baktım. O da gözlerini dikmiş bana bakıyordu. Ne demek oynasın ya? Kafa buluyor benimle herhalde!




Eylül & Ahmet Sahnesi
tguhılkş.gif

"O küçük ahşap araba Yiğit'e ait. Onu elinden almayacağız Eylül"

"Öyle bir alacağım ki... Almakla da kalmayıp o ahşap parçasını cayır cayır yakarak ortadan kaldıracağım. Bir daha izini bile bulamayacağız!"

"Böyle bir şey yapmana izin vermem"

Söylediğim şey ile onu kızdırdığımın farkındayım ama bunu yapmasına asla müsaade etmeyeceğim. Beni çiğneyip geçmeye çalışmak istiyorsa buyursun gelsin ama karşısında geçit vermez bir duvar bulacağından da şüphe etmesin.

Eylül tam da düşündüğüm gibi sinirle üzerime gelip işaret parmağını göğsüme vura vura "Senden izin istemedim Atahan! O araba bu evden gidecek diyorsam gidecek ve ben onu yok ettiğimde sen bana bununla alakalı tek bir kelime dahi etmeyeceksin!" deyince söyleyeceğim şeyi ciddiye almasını ima eder gibi gözlerine dik dik bakıp "Eylül böyle bir şey yapmaya teşebbüs edersen seninle çok büyük sorun yaşarız haberin olsun. Bunu göze al çünkü bu konuda çok netim taviz de vermem" dedim. Tamam çoğu zaman çok müsamahalı biri olabiliyorum ama bu defa gerçekten olmayacağım.​
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
fvfvvvff.jpg

Aşağıdaki yeni eklenecek olan "59.Bölüm : Eskiye rağbet olsaydı bit pazarına nur yağardı doktor!" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)

Eylül-Ahmet-Ela-Tolga-Meral-Selim-Kenan-Mine Sahnesi
Biz kendi aramızda genel bir sohbete başladığımızda Kenan dürtüklenmelere daha fazla direnememiş olacak ki hepimizi işin içine katsa da gözlerini direkt Eylül'e dikip "Annen çocukların başındayken çiftler arası midye yeme turnuvası yapalım mı?" diye sordu. Mine şaşkın bir ifade ile "Ne midyesi be onu mu dedim ben sana!" dedi ama bu soru sonrası yaşananlar biraz tuhaftı.

Kenan'ın sorusuyla midye sevmememe rağmen eğlenceli olacağını düşünüp ben dahil hepimiz bunun iyi bir fikir olduğunu söyleyip hareketlendik ama Eylül ile Ela duydukları anda buna şiddetle karşı çıkıp hem şaşkınca birbirlerine baktılar hem de gitmemek için birbirlerini destekleyici ve bizi vazgeçirici konuşmalar yapmaya başladılar. Eminim susan herkes içinden bu ne telaş diye geçiriyordur.
esrgdtfhygh.jpg

Eylül'ün midyeyi reddetmiş olmasının şaşkınlığını yaşarken Kenan da içtiği çayı boğazına kaçırmış olacak ki bir anda tıkanır gibi öksürmeye başladı. Mine sırtına vuruyor Kenan'da Tolga'nın birdenbire ne olduğunu sorması karşısında sesi içine kaça kaça "Duble deja vu oldum ne olacak!" diyordu. Neden bahsettiğini anladığımı söyleyemeyeceğim. Yüzündeki ifadeden gördüğüm kadarıyla Tolga da benimle aynı durumdaydı.




Ahmet-Eylül-Kenan-Mine Sahnesi
"Yiğit şimdi bebek olduğu için her an yanımda ama bu çocuk büyüyecek ve okula gidecek. Ben her gün acaba şu an okulda mı yoksa o lanet herif ortalığı birbirine katarak oğlumu alıp götürüyor olabilir mi korkusu yaşamak istemiyorum. Nerede olduğunu bilseydik en azından ne yaptığıyla ya da ne yapacağıyla alakalı bir fikrimiz olurdu ama bilmeyince adam her yerde gibi. Sanki şu bahçenin kuytu bir köşesinde durup bütün gün bizi izlemiş hatta hâlâ izliyor gibi. Sadece Yiğit ile alakalı korkularım yok. Bir gün Ahmet'i arayıp herhangi bir sebepten dolayı ona ulaşamadığımı düşünmek dahi istemiyorum. Sadece Ela'nın yerini öğrenmek istediği için sana neler yaptığını hatırlasana. Ya Tolga'ya neler yaptığını... Öldürüyordu adamı. Rüya kızı değilken gözü döndü Yiğit için daha beterini yapar. Böyle hasta ruhlu bir adamı nasıl hayatıma musallat ettim ben Kenan? Zamanında seni dinlemeyen o aptal kafamı oradan oraya vurmak istiyorum ya! Laf dinlememem bütün hayatımın diken üstünde geçmesine neden oldu"

"Askerdeyken elim kolum bağlanıyor biliyorsun ama için öyle rahat edecekse döner dönmez sorup soruştururum istersen. Zor olur ama bir şekilde nerede olduğunu öğrenmeye çalışırım. Bulursam da babamın zamanında bize yaptığı gibi biz de bir BuğraTv açar onu uzaktan da olsa takibe alırız. Yaparız bir şeyler işte! Hem kimsenin de bilmesine gerek yok. Bu konuştuklarımız seninle aramızda kalır kimseye söylemeyiz"
tyhjrters.jpg

Kenan'ın son sözüyle birlikte Mine ile aynı anda birbirimize baktık. Hay aksi! Yine küçük baldızla duymamamız gereken bir şey duyduk. Mine dudağını kemirip sessizce "Sanırım bunu bilmememiz gerekiyordu" dediğinde yüzümü ekşitip Kenan'dan kopya çekerek "Aramızda kalır kimseye söylemeyiz" dedim. Mantıklı bulmuş gibi başını sallayıp yeniden kulağını uzattı.



Ahmet&EylülSahnesi
Uzattığı eli tuttuğumda beni yanına doğru çekip kolunun altına alarak "İyi misin bahçeye çıkalım mı? Ya da haber yollayalım Feraye Hanım bir muayene etsin seni" dediğinde olumlu bir cevap duymayı umduğunu bilsem de bunu yapamadım. Tek tabanca olsam anında tüyer kendimi iyi hissedene kadar gözden kaybolurdum ama şimdi başka bir candan daha sorumlu olunca bunu yapamadım. Bu yüzden de başımı olumsuzca iki yana sallayarak "Ne oldu anlamadım ama bir şey oldu bana" der demez alnımı omuzuna dayayıp gözlerimi kapattım.


kjj.gif


Kutlama alanı bir anda karıştı tabii. Ahmet hiç vakit kaybetmeden "Feraye Hanım'ı çağırın!" derken beni de ayakta durmakta zorlanıyorum diye apar topar kucağına aldı. "Açılın hava alsın" diyen sesler duysam da en son başımı Ahmet'in yanağına yaslayıp gözlerimi kapattığımı hatırlıyorum. Sahiden ne oluyor ya!


e5yty.gif
hfghg.gif
nnnnn.gif
rerdtyguı.gif

 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
lkjhghjkl.gif

Yeni bölüm eklendi Beni Kalbine Yaz (Yazan : Nk83) (okumak için isme tıklayın)


Aşağıdaki yeni eklenecek olan "61.Bölüm : 6 Yıl sonra" bölümünden görseller :tatlim:
(Düzenlenince Eklenecek)


Zülal - Eylül - Yasemin
rı.jpg


hfghjk.jpg






Yiğit - Mert - Ahmet
jhıjklp.png


Kaan - Barış - Zülal - Selim - Yasemin - Eylül - Meral
pagewrety.jpg



Eylül - Ahmet - Yasemin:krizz:
"Korkma kızım minnacık hayvan ne yapabilir sana?"

"Minnacık değil anne kocaman dişleri ve tırnakları var kafam kadar da kafası var! Yanakları da şişmiş sanırım benden önce başka bir çocuğu yedi"

"Fıstıktır o fıstık!"

Eylül bana dirsek atıp çocukla dalga geçmememi söylerken Yasemin de anlatmayı sürdürüyordu. Susmayacak galiba. "Eminim fıstık değildi o!" dedikten sonra küçücük parmaklarıyla gözlerini açarak büyütüp "Gözlerini bu kadar açmış bana doğru bakıyordu. Mert ağabeyim yaklaşmamamı çünkü yanaklarımı yiyebileceğini söyledi ama ona da çok küstüm hiç beni korumadı. İnsan kardeşi korkuyorsa onu korur değil mi anne? Ama onlar bana güldü! İkisiyle de konuşmayacağım ve gece olduğunda onlar uyurken yüzlerine zeytin ezmesi süreceğim. Bir de ne yaptılar biliyor musunuz? Odadan çıkmam için fareyi yere koydular çığlık çığlığa kaçtım oradan ama ya gece olduğunda yatağıma gelirse? Ay ne yapacağım ben amcamlara mı gitsem acaba? Oraya da gelmez değil mi? Çünkü gelirse Zülal de korkar o korkarsa ben daha çok korkarım zaten Meral teyzemde sevmez öyle şeyler küt diye bayılır. Ama Selim amcam kapıları iyice kilitlerse belki..." deyip hâlâ nefes almadan konuşmaya devam edince aynı anda koltuğa oturup başımı Eylül'ün omuzuna gömerek "Susmayan çocuk yapmışlar" dedim. Sinirsel gülme denen şey de an itibarıyla bana musallat oldu galiba çünkü duramıyorum.
susmayançacukyapmışlar.gif

"Kızımız da olsun diye başımın etini yediğin çocuğu üstüne almaman da ne bileyim... Seni duyan da olay mahallinin yakınından bile geçmedin zanneder"

"Anneannem olsaydı kuyruğundan tutup fareyi dışarıya bırakırdı ama anneannem yok! En iyisi babam beni dedemlere götürsün hem Selim dedemin bastonu var o kimseyi yanıma yaklaştırmaz korur beni zaten çok da özledim kesin bana oyuncak da almıştır onu da görmüş olurum. Uyumamışlardır değil mi? Arayıp bir sorsak..."

"Hâlâ konuşuyor Eylül"




Kenan & Eylül Sahnesi
Telefonu açıp "Vay! Küçük Gürsoy sen beni arar mıydın?" dememle birlikte Yasemin duydunuz zilin sesini der gibi oturduğu yerden fırlayıp "Ben de dayımla konuşacağım" dedi. O sırada Kenan'ın "Eylül önemli bir durum var. Müsait bir yere geç etrafında da kimse olmasın" deyişini duydum ve Yasemin'e birazdan telefonu ona geri getireceğimi söyleyip Selim ile işaretleşerek kapının önüne çıktım.

"Ne oldu Kenan ya korkutma beni! Evde her şey yolunda mı?"

"Herkes iyi merak etme. Bu şey ile ilgili..."

"Ne ile ilgili?"

"Yakınlarında oturabileceğin bir yer varsa otur çünkü söyleyeceğim şeyler sonrası biraz sarsılabilirsin"



Eylül & Yasemin Sahnesi
Tek kaşım kalkarken bakışlarım Yasemin'e ilişti. Bahçedeki çiçekleri okşayıp onlarla konuşuyordu. Okul çantasını aldıktan sonra eve doğru yürümeye başladım ama tam "Kızım hadi gel çiçeklerle sonra muhabbet edersin!" deyip pencerelerin önünden geçerken bir karartı gördüm. Evin içine doğru bakarken Yasemin'in "Niye durdun?" deyişiyle susmasını işaret edip sessizce "Arkamda dur" dedim ve eğilerek pencerelerin önünden geçip kapının yanına geldim.

Kulağımı kapıya dayadıktan sonra içeride bir şeyler döndüğünü anlayıp olduğum yerde eğildim ve Yasemin'in kollarını tutup "Şimdi sessiz oluyoruz ve ne olursa olsun birbirimizden ayrılmıyoruz tamam mı?" dedim. Gözlerini kocaman açıp bana bakarak kaldı çocuk.

"Neden böyle bir şey yapıyoruz?"

"Çünkü evimizde istenmeyen misafirlerimiz mevcut"

"Hıı!"

"Korkma halledemeyeceğimiz bir şey değil"

"Tamam"

"Şimdi yavaşça arkamdan gel"
 
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
tuft.gif


Beni Kalbine Yaz'ın yeni bölümü eklendi
Okumak için buraya tıklayın



:kitapkurdu:

Aşağıdaki yeni eklenecek olan "63.Bölüm : En tehlikeli Eylül hangi Eylül'dür?" bölümden alıntılar. Bölüm düzenlenince eklenecek



Eylül&Ahmet Sahnesi
"Bilmeden ben mi bir şey yaptım? Yaptıysam da açıklayabilirim ya da telafi edebilirim"

Eylül sinirle "Telafi he!" diye geveleyerek kilidi söküp kenara fırlattı ve hemen ardından da doğrulup üzerime gelerek "Bana söylemeye gerek duymadığın ama haberim olduğu takdirde de telafi edebileceğine inandığın bir şey var mı Atahan?" diye sordu. Ne demeye çalışıyor hiçbir şey anlamıyorum ki! Birbirimize bakarken neyi kastettiğini anlayamadığım için cevap veremedim ve ne yazık ki bu halimle Eylül'ü daha da çok kızdırdım.

Gözlerindeki öfkenin alevi etrafı sararken önce "Hatırlayamadın mı? Dur sana yardımcı olayım" dedi sonra da yüzündeki ifade ile başımın epey bir belada olduğunu iliklerime kadar hissettirerek sözünü "Bir nesil ex aşkınla portakal suyunun arasındaki bağlantıyı asla anlayamayacak desem!" diye tamamladı. Tutulup kaldım. Yüzüme tokat gibi çarpan bu bağlantıyı şu an nasıl ve kimden öğrendi anlamadım.

Sinirlenmekte haklı olduğunu anlayınca gözlerine bakmaya devam edemedim. Bakışlarımı kaçırırken Eylül'ün hayal kırıklığı yaşadığını hissettiren bir ses tonuyla "Hatırlamana yardımcı olabildim mi Atahan?" dediğini işittim. Yanlış yaptım. Belki sıcağı sıcağına değil ama uygun bir anda bu konuyu Eylül'e açıp o gün yaşananların arka planını ve nedenlerini onunla da paylaşmalıydım. Zor bir konuşma olacağını bile bile "Sakin bir yerde oturup konuşalım. Beni dinlersen eğer bu konuyu neden dillendirmediğimi anlayacaksın ve eminim ki bu konu aramızda bir soruna sebebiyet vermeden kapanıp gidecek" dediğimde resmen "Sen öyle san!" der gibi dik dik baktı gözlerime.

"Sen bu konuyu iki modern insan gibi sağduyuyla konuşup kapatabileceğimizi mi sanıyorsun doktor? O kadın benim çocuğumun canına kastettiyse kocam dediğim adam da bunu bilmesine rağmen onun ağzının payını veremediyse ben bu olanları sakinlikle karşılamam!"

mnhmhm.jpg


Hikayenin yazarı olsam da bu bölümden sonra Ahmet'i Eylül'ün gazabından ben bile kurtaramayacağım galiba :kriz:



Belma Hanım&Ahmet Sahnesi

"Ahmet neden tek başına bahçede oturuyordun? Siz Eylül ile beraber gitmiştiniz o nerede?"

"Eylül ile Meral bizden ayrılmıştı da ben de eve gelmesini bekliyordum"

"Aranızda tatsız bir durum mu oldu? İyi görünmüyorsun istersen eve girmeden konuşalım biraz iyi gelir"

"Bana çok kızgın ve kabul etmek zorundayım ki bu defa sonuna kadar haklı"

"Çiçek konusunda mı tartıştınız? Eğer öyleyse kimin gönderdiğini inan ki bilmiyor"

Çiçek mi? Neden bahsettiğini anlamaya çalışır gibi bakarken Belma Hanım pot kırmışçasına bir ifade takınıp "Sen onu demiyordun galiba" dedi. İyi de ben o çiçek Belma Hanım'a geldi diye biliyordum. Eylül'e gelen ne idüğü belirsiz bir çiçekten neden haberim olmadı anlamadım.

originals-clip-elijah.jpg




Eylül&Ahmet Sahnesi
"Eylül bunları yarın konuşalım şu an çok sarhoşsun"

"Sen de çok ayıksın ben sana bir şey diyor muyum?"
htutrutr.gif


"Madem kalıyoruz o halde sana bir açıklama yapmama izin ver"

"Açıklamayı salla gitsin asıl ben sana bir sır vereyim mi? O kadın ruh eşin olduğunu sanıyor ama aslında ruh hastasının teki! Kaç kurtar kendini diyeceğim ama bu saatten sonra umurumda mısın? Bekleyin onu da düşüneyim... Aa! İşe bak ki artık hiç de değilmişsin be doktor!"

Selim ile Meral'e yardım lazım bakışı atıp "Hadi Eylül!" diyerek koluna girdim ama kalkmak için hiçbir hamlede bulunmadığı gibi bir de üstüne telefonu ısrarla çalmaya başladı. Çantasını açıp bana gözdağı verir gibi "Zamanlamasını seveyim! Arkamda her daim kapı gibi duran şahidim arıyor. Müsaitse boşanma davamıza da şahitlik eder mi diye bir sorayım bari" dedikten sonra sesi hoparlöre vererek "En sevdiğim Gürsoy! Tam zamanında aradın Kenan çünkü benim de sana ihtiyacım vardı" dedi. Ancak başka bir sorun daha var gibiydi.

Kenan önce sinirli bir tonlamayla "Merak etme çoktan hallettim Pembe Panter bir sorundan daha sayemde kurtuldun!" dedi sonra da Eylül'ün bana sessizce "Hallettim diyor. Boşandık mı biz şimdi? Çok çabuk oldu ya... Gerçi o da koskoca Kenan Gürsoy değil mi? Eli kolu her yere ulaşıyor. Ben bu adam kadar çabuk sorun çözen birini ömrü hayatımda görmedim" demesiyle ikimizi de şaşırtıp sözünü "Bırak şimdi beni övmeyi! Sen kafayı mı kırdın ya ne diye halka açık bir yerde kavga ediyorsun? Kızım sen modelsin model! Festivalde kadının birini itip kakarken bir dünya fotoğrafını çekmişler az kalsın magazin haberlerine bomba gibi düşüyordun. Kulağıma gelmese müdahale edemeyeceğim cümle aleme rezil kepaze olduğun yetmiyor gibi yaptığın anlaşmalarda iptal edilecek!" diyerek tamamladı. Eylül telefonla birlikte bardan çıkmak için yerinden kalkarken barmene bir miktar para bırakıp biz de ardından gittik. O sırada Eylül ne dediyse Kenan'ın söylenmeleri de bitmiyordu.

Onlar konuşurken Selim ile Meral'e yanaşıp "Bir kahve içirelim kendisine gelsin sonra evlere dağılırız. Şimdi bu halde gidersek çocukları da ayağa kaldırır" dedim ama gözüm de Eylül'e takıldı. Kaşlarını çatmıştı. Duyduğu şey her ne ise hoşuna gitmediği belliydi. Görüşmesi bittiği gibi yanımıza doğru yürüyüp telefonunu Meral'e verdi sonra da iki eliyle beni sertçe itekleyip "Söyle o ansızın hortlayan çırpı bacaklı sevgiline benimle uğraşmayı bıraksın yoksa onu gözünü karartmaktan bir an bile olsun çekinmeyen Eylül Acar ile bir tanıştırmaya kalkarsam dünyaya geldiğine geleceğine pişman olur!" diye bağırdı.

uool.gif


 
Son düzenleme:

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.768
Tepki
49.280
Puan
113
Yaş
40
Konum
Çıkmaz Sokak
Aradan uzun sure gecince bi onceki bolumu okuyup nerde kalmistik bi hatirlayim dedim Nurcanim:) Eylul Ahmetin arkasindan is cevirdim sanirken Ahmet te az degil bos durmamis Mine de fena :))) Yalniz Ahmetin basi fena belada.bakalim bu portakal suyu isinden nasil temize çıkaracak kendini..Eylul kiza ayar vereyim derken kendi ayar oldu:)))
 
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
64.229
Tepki
85.086
Puan
113
Konum
İstanbul
Aradan uzun sure gecince bi onceki bolumu okuyup nerde kalmistik bi hatirlayim dedim Nurcanim:) Eylul Ahmetin arkasindan is cevirdim sanirken Ahmet te az degil bos durmamis Mine de fena :))) Yalniz Ahmetin basi fena belada.bakalim bu portakal suyu isinden nasil temize çıkaracak kendini..Eylul kiza ayar vereyim derken kendi ayar oldu:)))
Ay Özlem'im ne özlemişim seni :mavis: İyi yapmışsın ben bile ara uzayınca bir afalladım yazarken dedim paslandım mı ne kafamı zor toparladım :521: Diğer yer kapanınca hikayelerin son düzenlemeli halleri de orada kaldı ama çok şükür klasörümdekilerde sondan bir önceki gibiymiş onları düzenleyip en azından BKY'ı koydum buraya ama epey uğraştırdı:bayilacam:

Sen şimdi 62.bölümü yorumladın değil mi :D Dedim 63. bölümde Eylül'ün cinneti vardı onu insaflı geçmiş arkadaşım :krizz: Ahmet'i nasıl kurtaracağım ben bile bilmiyorum kafamda bir şeyler var tabii ama bölümü yazarken Eylül bazen öyle tepkiler veriyor ki B planına geçmem gerekiyor bu kız gerçekten Kenan'ın kadın versiyonu çok yoruyorlar beni :cokkomik:

Eylül kadına lafı oturttum derken kendi kalesine gol yedi ya orada benim bile içime oturdu dedim ben kızıma bu lafı yedirtmezdim ama şartlar beni desteklemedihaha
 

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.768
Tepki
49.280
Puan
113
Yaş
40
Konum
Çıkmaz Sokak
Bu cok kotu oldu..Eylul fena kırıldı..Doktor burdan nasil döndürür maçı bilemiyorum ..isi cok zor coook..Bugraya gitme fikri nerden geldi Eylulun aklina onu anlamadim yalniz Bugraya patlayacak gibi geliyor Ahmete olan ofkesi kızgınlığı
 

Kristen Stewart

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
47.768
Tepki
49.280
Puan
113
Yaş
40
Konum
Çıkmaz Sokak
Ay Özlem'im ne özlemişim seni :mavis: İyi yapmışsın ben bile ara uzayınca bir afalladım yazarken dedim paslandım mı ne kafamı zor toparladım :521: Diğer yer kapanınca hikayelerin son düzenlemeli halleri de orada kaldı ama çok şükür klasörümdekilerde sondan bir önceki gibiymiş onları düzenleyip en azından BKY'ı koydum buraya ama epey uğraştırdı:bayilacam:

Sen şimdi 62.bölümü yorumladın değil mi :D Dedim 63. bölümde Eylül'ün cinneti vardı onu insaflı geçmiş arkadaşım :krizz: Ahmet'i nasıl kurtaracağım ben bile bilmiyorum kafamda bir şeyler var tabii ama bölümü yazarken Eylül bazen öyle tepkiler veriyor ki B planına geçmem gerekiyor bu kız gerçekten Kenan'ın kadın versiyonu çok yoruyorlar beni :cokkomik:

Eylül kadına lafı oturttum derken kendi kalesine gol yedi ya orada benim bile içime oturdu dedim ben kızıma bu lafı yedirtmezdim ama şartlar beni desteklemedihaha
Aynen 62 yi yorumladim once..yorum sevdiğini biliyorum yorumlamadan gecmeyim dedim:)) ne yazarsan yaz bi mesaj gonder aninda burdayim Nurcanim yeter ki yaz cok guzel yaziyosun(ensıkıtakipcin:)))
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst