nk83'ün Hikayelerine Yorumlarınız

OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.751
Tepki
84.388
Puan
113
Konum
İstanbul
gfhgjhjkçl.jpg


Beni Kalbine Yaz'ın yeni bölümü "36.Bölüm : Bu çocuğun bir soyadına ihtiyacı var!" eklendi : Okumak için buraya tıklayın


Eylül& Sahnesi


Elindeki dondurmayı yiye yiye bir yandan evlendiğimiz takdirde yapma olasılığım olan şeyler hakkında bana saydırıp bir yandan da diplomalarımın ve farklı dallarda edindiğim eğlence içerikli ödüllerimin bulunduğu köşeye bakıyordu. Sanırım bu çenesinin ayarını bir türlü tutturamayan hanımefendi için küçük bir baskın yemenin zamanı geldi.

"Kano yarışı ne alaka ki? Hem de bir tane ödülle de yetinmemiş seviyor herhalde... Aman be doktor bir oturamıyorsun oturduğun yerde hep bir aksiyon hep bir aksiyon! Gerçi futbol tutkunu olmasındansa böyle bir hobisi olması daha iyi en azından izliyor gibi alkış yapar aynı anda da deniz kum güneş üçlüsünde günün tadını çıkarırsın. Tabii yarış bitip geri döndüğünde de pürdikkat izlemiş gibi yalandan "Harikaydın!" deyip iki de omuz sıvazlaması yaptın mıydı miiiis!"

Şu an bunları duymamış olsam beni böyle bir durumda ayakta mı uyutacaktı yani? Dalmış bir halde ödüllerime bakarken böyle bir konuşmaya imza atınca ben de vakit geldi diye düşündüm ve ciddi bir tavırla hafifçe öksürdüm. Ben öksürürken o da aynı anda önünde durduğu dolabın camından benim arkasında olduğumu fark etti. Yüzünde oluşan ifadeye gülmemek için kendimi epey bir tuttuğumu söylemem gerek. Şu an onun yerinde olmayı hiç istemezdim doğrusu.

Büyük ihtimalle az önceki konuşmalarının duyulup duyulmadığı paniğini yaşıyordu çünkü bir anda bana doğru döndü ve yüzde bir milyonluk olasılıkla "Şimdi geldim" dememi umarak "N-Ne zaman geldin sen?" diye sordu. Şansım yaver gitmiş olacak ki tam zamanında gelmişim. Bu konuşmaları kaçırsaydım gerçekten çok yazık olurdu.
aseftyuıuoıp.gif




Eylül&Belma Sahnesi
awdsrgfthyjlk.gif

"Kızım sen ne dediğinin farkında mısın? Buğra senin çocuğunun babasıysa elbetteki bu sorumluluğu üstlenecek. Onu hayatımda istemiyorum da ne demek?"

"Ne dediğimin gayet farkındayım"

"Olmaz öyle!"

"Ne demek olmaz öyle?"

"Buğra'yı ara hâlâ burdaysa akşam gelsin doğru düzgün konuşalım"

"Af buyur ne?"

"Çağır diyorum Eylül neyini anlamadın? Ela ile yakında boşanıyorlar..."

"Eeee!"

"Bu bebek haberi duyulmadan önce hemen kıyarsınız bir nikah hallolur bu mevzu"

"Ben bir kıyım yaparım da bu kıyım nikahla ilgili olmaz. Yani unut bunu!"

"Eylül fevri davranma! Ben inanıyorum Buğra aklı başında biri ve ne seni ne de çocuğunu öylece ortada bırakacak biri değil"

"Ya ben ortada bıraksın istiyorum zaten sen de eşeleme daha fazla"

"Ne demek ortada bıraksın istiyorum Eylül aklını başına al! Yapmışsınız bir hata bari çocuğunuzun bundan sonraki hayatını düşünüp ne yapılması gerekiyorsa onu yapın"

"Bu çocuğun bundan sonraki hayatı için yapılabilecek en iyi şey ona babasının Buğra gibi bir adam olduğundan bahsetmemek olacaktır"

"Bu çocuğun bir soyadına ihtiyacı var!"

"Acar neyine yetmiyor? Mis gibi soyadı işte yıllarca taşıdım bir yamuğunu da görmedim!"

"Torunumu bir babası varken onu babasız gibi eksik mi büyüteceksin Eylül? Bu ileride çocuğumu nasıl etkiler diye hiç mi düşünmüyorsun kızım?"

Annemi bu düşüncelerden uzaklaştıramayacağımı anlayınca derin bir nefes çekerek koltuğa geri oturdum. Ne yapayım yani? Çocuk eksik büyümesin diye saplantılı ve akli dengesi kayık bir adamı hayatıma alıp baba diye önüne mi koyayım? Üzgünüm ama hiçbir güç bana böyle bir şey yaptıramaz.



Eylül&Ahmet Sahnesi
"Bizim ailede dedemin meşhur bir lafı vardır onu biraz daha açarak söyleyeyim de konuya gerekli kesinliği kazandıralım"

"Bu meşhur söz doğru bildiği uğruna torununu bile tanımayan dedenden geldiyse kulak kabartmakta fayda var. Merak ettim neymiş peki?"

Merakını giderdiğimde umarım kaş yapayım derken göz çıkarmış olmam. Eylül'ün meraklı bakışları altında "Senden önce nasıl bir hayatı olduğu mühim değil..." dedim ve tutar tutmaz buz gibi olduğunu hissettiğim elini avucumun içine aldım. Dondurma kabının düşük ısısından dolayı üşümüş olmalı. O anlarda Eylül konuşmaya devam etmemi bekliyordu ki haklıydı da. Bu yüzden diğer elini de alarak ikisini birden avuçlarımın arasında ısıtmaya başlayıp söyleyeceklerimde de hiçbir riya olmadan devam ettim.

"Hayatına girdiğin andan itibaren ona ne yaparsan yap ne ile suçlarsan suçla ama asla bir Atahan erkeğinin sadakatinden şüphe etme çünkü sevgisinin gücüne inanılmaması en güçlü görünenimizi bile derinden yaralar. Bizi gerçek manada incitebileceğiniz tek an herkesten sakındığımız ama sizin avuçlarınıza hiç düşünmeden bıraktığımız aşkımızın gerçekliğini sorguladığınız andır. Yani demem o ki benimle ilgili kafanda oluşan o yanlış izlenimleri koy bir kenara... Hatta koyma direkt al at gönlündeki uçurumdan aşağıya. Bunu yap ve şunu da aklından hiç çıkarma... Dedem Behiye'sini babam Zülal'ini Selim Meral'ini ben de seni ömrümüzün sonuna kadar bizi bırakıp gitseniz de bir ömür yanımızda kalsanız da her şartta kalbimizde ilk günkü gibi yaşatmaya devam edeceğiz çünkü bir Atahan erkeğinin kalbine adınızı yazabildiyseniz bir daha sizi hiç kimsenin oradan silmeye gücü yetmez"
dgfhgjhu.gif

Bu defa gözlerime bakarken dudaklarında "Hep böyle kal ve o bahsettiğim ömrün sonuna kadar da bana bu güzellikte bakmaya devam et" diyebileceğim hoşlukta bir tebessüm oluştu. O dudaklarda oluşan muazzam gülüş işin içine her baktığımda kalbimi gıdıklayan gözlerini de ortak edince az önce ne konuştuğumuzu bile unutur hale geldim. Bu kadının üzerimde farklı bir etkisi olduğu su götürmez bir gerçek.

Onca lafın üzerine hiç konuşmadan gözlerime uzun uzun bakıp öylece kaldı. Bu Eylül'de alışık olduğum bir durum değil. O daha çok dinler dinler sonra da beklenmedik öyle bir laf eder ki kendimi eşekten düşmüş karpuz olsam en azından neden düştüğümle alakalı bir fikrim olurdu derken bulurum. Ama yine de bu ne söyleyeceği tahmin edilemez halini de en az onun kadar çok seviyorum.



Eylül&Ahmet Sahnesi
rethgyj.jpg

Ahmet ile göz göze geldikten sonra ağlayarak ona sarılırken bir süreliğine İzmir'e gitmem ve arkadaşlarımın yanında olmam gerektiğini söyledim. Hiç aksi bir şey söylemeden bana beraber gidebileceğimizi söyledi. Ona daha sıkı sarıldığım sırada da aniden Buğra için sarf ettiğim sözler kafamın içinde dönmeye başladı. Hastanede beni sinir ettiğinde "Umarım bugün seninle son kez karşılaşmışızdır Buğra... Umarım bir daha ne yüzünü görürüm ne de sesini duyarım o kadar içten temenni ediyorum bunu!" demiştim. İyi de bunu söylerken kastettiğim kesinlikle böyle bir şey değildi ki.


:neydiya:

Eylül ne şom ağızlıymışsın mı desem bilemedim :( Bu ekleyeceğim bölümün sonunda spoiler olarak görünen kısma Geçmişin Gölgesinde'de yaşanan hadiseyi de ekleyeceğim. İsteyen bahsi geçen olayın nasıl gerçekleştiğini oradan okuyabilecek.


Buğra & Ela Sahnesi
ertfhgj.gif

"Ne saçmalıyorsun sen?"

"Onu çok sevdiğini iddia ediyorsun değil mi? Al işte! Sana kendini sınama imkanı veriyorum. Hadi o kadar seviyorsan kurtar sevdiğinin hayatını..."

"Şu an akli dengenin yerinde olup olmadığından ciddi anlamda şüphe etmeye başladım Buğra!"

"Bunun sorumlusunu uzakta arama Ela!"

"Sen gerçekten iyi değilsin!"

"O adam hayatımıza girmeseydi şu an çok farklı konumlarda olup mutlu bir hayat yaşıyor olabilirdik. O gelmeden önceki hallerimizi düşünsene! Birbirimize ne kadar bağlıydık yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyor her anımız birlikte geçiyordu ama şimdi ne oldu? Düzen bozan biri geldi ve hepimizi bir tarafa savurdu"

"Bizim bir yere savrulduğumuz falan yok! Ne yaptıysan sen kendi kendine yaptın Buğra anla şunu artık!"

"Ben kararımı verdim diyeceğimi de dedim! Eğer o mahkeme salonundan benimle birlikte Ela Çelik olarak değil de Ela Yılmaz olarak çıkarsan benim için zaten hayat son bulmuş olacak. O zaman da kimseye eyvallahım olmaz. Sana şurada şerefim üzerine yemin ederim ki böyle bir şey olursa ve ben seni onun yüzünden kaybedersem o adamı bir dakika bile yaşatmam Ela! Onu son görüşün mahkemeden önce vedalaştığın an olur ki inan bana bu konuda hiç şakam yok!"



Buğra & Ela Sahnesi
"Bu konuda ne düşündüğümü biliyorsun. Seni o adama bırakmayacağım Ela! Ne söylersen söyle ne yaparsan yap onun kazanmasına göz yummayacağım. Benim yanımda olamıyorsan onun yanında hiç olamayacaksın. Üzgünüm ama izin vermeyeceğim buna" demiş aralarında da can yakıcı bir bakışma yaşanmasına neden olmuştu.

Ela ne düşünüyordu bilmiyordu ama Buğra kendi söylediği sözler sonrası belli etmese de sarsılmıştı. Buna benzer şeyleri çocuğunu kullanarak Eylül'e de söylemişti çünkü. Ona da hayatındaki adamla alakalı "O adam çocuğumun yanında olamaz ve dolayısıyla da onun yanında olamayacağı için senin yanında da olamaz" demişti. Bu sarsılma da devam etmişti çünkü Ela'nın hayal kırıklığıyla "Sen beni istemiyorsun ki... Sen sadece Tolga'ya karşı mağlubiyet almak istemiyorsun. Bana karşı hissettiğin şeyin karşılığı aşk değil Buğra! Bambaşka bir şey ama aşk değil" demesi gözlerinin önüne Eylül'ü getirmişti. Onu ilk kez gördüğü anı hatta ilk öptüğü anı hatırlamıştı. O kabul etmek istese de etmese de Ela haklıydı. Eylül'e karşı hissettiği duygular Ela'ya karşı hissettiği duygulardan farklıydı. Aşk denilemezdi belki ama Eylül'e hissettiği o karşı konulamaz çekimi Ela'ya hayatlarının hiçbir döneminde hissetmemişti. Belki de Ela'ya karşı olan takıntısı olmasaydı zamanında Eylül ile birlikte bir hayat kurmaya bile başlamışlardı. O kadar mümkünlerdi çünkü. Maalesef ikisi arasındaki farklı anlasa da Buğra duruşunu bozmayıp ısrarını sürdürdü.

"Böyle bir şeyi nasıl söyleyebilirsin? Neden seni sevdiğime inanmıyorsun Ela! Neden bir türlü inandıramıyorum seni?"

"İnanmıyorum çünkü benden sürekli müsabakalarda kazanılan ödülmüşüm gibi bahsediyorsun! Ben birini alt ettiğinde alıp vitrinine koyacağın başarı sembolün değilim anla artık!"

"Benim için ne anlama geldiğini bilmiyorsun. Senin için neler yaparım nelere sebep olurum bilmiyorsun!"

"Bilmek de istemiyorum!"

"Ama öğrenmek zorunda kalabilirsin!"

Ela kendisini iyi hissetmediği için gözlerini kapatıp birkaç saniye içerideki ağır kokuyu içine çekerek öylece kaldıktan sonra bulanık görüşlü gözlerini yavaşça açıp Buğra'ya bakmış sonra da "Bu Tolga ile aramızdan asla çekilmeyeceğin mutlu olmamıza da izin vermeyeceğin anlamına mı geliyor?" diyerek kendisine cevap vermesini beklemeye başlamıştı.




Kenan & Tolga Sahnesi
werrtdyu.jpg

Ela'nın o yanan evde olduğunu düşünürken aklını kaybedecek gibi olmuştu. Koşarken bir yandan da kendi kendisine "Orada değil... Ela orada olma! Yalvarırım orada olma!" demesi de bu yüzdendi. Ağabeyinden birkaç dakika sonra da Kenan gelip alevler içindeki ev ile kalabalığı görmüş ve arabayı babasından yedikleri veto sebebiyle giremedikleri evlerinin çitlerinden dalarak oraya üstünkörü bırakıp dışarıya çıkmıştı. Büyük bir kargaşa vardı ve herkes bir ağızdan konuşuyordu. O sırada Kenan ileride Tolga'yı görmüştü. Konuştuğu kişi yukarıyı işaret ederek ona bir şeyler anlatıyordu. Ela ile Buğra'yı gören biri olmalıydı.

Ağabeyinin bu konuşma sırasında kovalardan birini alıp suyu üzerine döktükten sonra eve girmek için arka tarafa koştuğunu görünce hızlıca düşünüp eski evlerinin sorunlu olan penceresinin önüne geldi. Sağlam olan kolunu pencerenin açma bölümüne birkaç kez vurduktan sonra da oradan zar zor içeriye girip son derece seri bir şekilde evin farklı bölümlerinde bulunan yangın tüplerini eline aldı ve geldiği yerden geri çıkarak hızla yanan evin arka bölümüne geldi. Aynı onun gibi yangın tüpünü kapan gelmeye başlamıştı.

O sırada Tolga evin bazı camlarını taşla kırmış ve arka odalardan birine atlamıştı. Ona yetişen Kenan'da ağabeyine seslenip yangın tüpünü içeriye verdikten sonra oradan birini kendisine yardım etmesi için çağırdı ve aynı ağabeyi gibi bir kova suyu üzerine boca ettikten sonra adamın yardımıyla hiç düşünmeden içeriye atladı. Ah be! Bir de şu omzu sağlam olaydı iyiydi ya hadi neyse!



Kenan & Mine Sahnesi
ghrhr.gif

Kenan susuyordu. Mine endişeli gözlerle etrafa bakıp "Buğra nerede? Onu da çıkardın değil mi? Nerede şimdi iyi mi?" diye sorarken Kenan'ın hiçbir şey söylememesi ile telaşa kapılıp "Hayır hayır yapmadın! İçeride bırakmadın onu... Kenan bırakmadım desene! Böyle bir şey yapmadım de lütfen yapmadım de! Çıkardın sen onu... Nerede?" demeye başladı. Kenan endişe verici bir tavırla ayağa kalkıp birkaç adım atarken onun ardından kalkan Mine de kolunu tutarak hemen önüne geçti. Niye böyle yaparak Mine'yi korkutuyordu ki!

Mine yakalarını hiç bırakmayacakmış gibi tutup "Ne olur bir şey söyle cevapsız bırakma beni!" deyince Kenan da soğukkanlı durmaya çalışsa da dolmaya başlayan gözleriyle birlikte bakışlarını kaçırıp boşluğa bakarak "Ben de onlar gibiyim. Babam gibi... Annem gibi!" dedi. Niye böyle söylüyordu belli değildi ama şoka girmiş gibiydi.

Mine yanaklarını tutup yüzünü kendisine doğru yaklaştırdıktan sonra kaçırdığı gözlerine bakmaya çalışıp "Hayır hayır hayır! Bende kal Kenan bende kal gözlerime bak! Değilsin... Sen kötü biri değilsin yapma bunu kendine!" dedi ama Kenan yüzündeki ellerini bileklerinden tutup bir anda "Sen beni hiç tanımıyorsun! Benim de içimde aynı kötülük var ama göremiyorsun!" diyerek bitik bir halde dizlerinin üzerine çöktü. Ses tonu kendisine olan öfkesini birebir yansıtıyordu.

Ellerindeki kanları fark eden Mine onunla aynı anda yere çöküp böyle söylememesini isteyerek Kenan'a sarılırken Kenan'da acı bir itirafta bulunup "Onu çıkarmak istemedim! O evin içinde o alevlerin arasında kalıp cayır cayır yanarak gebersin istedim. Yaptığı her şeyin bedelini canıyla ödesin yok olup gitsin istedim!" diyerek bağırdı. Evet maalesef ki bunu gerçekten de istemişti.
 
Son düzenleme:
OP
nk83

nk83

࿐*⁀➷
Sitenin Hikaye Yazarı
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.751
Tepki
84.388
Puan
113
Konum
İstanbul
dsfghjk.gif

Beni Kalbine Yaz'ın 37.Bölümü eklendi : Okumak için buraya tıklayın


etrt.png

Aşağıdaki yeni eklenecek olan "39.Bölüm : Kalbimde ilk günkü gibi mi kaldın sanıyorsun?" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)



Eylül&Ahmet Sahnesi
"Harika! Hadi yemeğimizi bitirelim de hediye almak için biraz alışveriş merkezi tozu yutmaya gidelim. Hava da almış oluruz iyi olur"

"Alışveriş merkezi mi? Seni çarşı pazar gezdireceğim doktor! Yok öyle ilk gördüğün mağazadan ruhsuz bir hediye alıp çıkmak"

"Yoldan yeni gelmiş halimle çarşı pazar gezemem"

"Ben yedi buçuk aylık halimle o kundakçının kardeşine hediye almaya gidiyorum ama"

"Eylül şu an beni ikna edemezsin hiç boşuna uğraşma"

"Demek seni ikna edemem. Var mısın iddiaya Atahan?"
khguvjk.gif

"Cesaretine hayran kaldım ama sana şimdiye kadar girdiğim hiçbir iddiayı kaybetmediğimi söylemiştim diye hatırlıyorum"

"Bu iddia "Ahmet Atahan'ın kaybettiği ilk iddia!" olarak tarihe geçecek o zaman"

"Hiç sanmıyorum"

"Öyle mi?"

"Öyle"

"Sana kumru alırım"

"Tamam kabul! Ben ceketimi alayım çıkalım"



Eylül&AhmetSahnesi
thytr.gif

"Kırılmadım Eylül. Aksine bebeğine doğru attığın her adımda mutlu olacağım çünkü hepimiz biliyoruz ki yaşananlar konusunda onun hiçbir suçu yok. Sadece annesi tarafından sevilmeye ve şu an bile olsa bunu hissetmeye ihtiyacı var. Bak inkar etmiyorum bebek haberi beni gerçekten çok sarsmıştı. Bu öyle bir sarsıntıydı ki hayatım boyunca ilk defa kendimi çok ama çok çaresiz hissettim. Ne yapacağımı da bunun altından nasıl kalkacağımı da bilemedim. O kadar korktum ki... Hiçbir şeyden korkmayan ben resmen aklımın yerinden çıktığına şahit oldum. Ama sonra anladım ki beni korkutan da üzen de bebeğin varlığı değil seni sonsuza kadar kaybedebileceğim gerçeğiyle yüz yüze gelmemdi. Sanki biri geldi seni ansızın benden çaldı ve ben hiçbir şey yapamayıp elim kolum bağlı bir halde senin benden alınışını izledim. Selim ile konuşmaya ihtiyacım olduğu için evlerine gittiğimde sıcağı sıcağına Meral ile konuşmuştuk. Belki sana da bahsetmiştir. Bana konu hakkında ne hissettiğimi sorduğunda bile o an ağzımdan çıkan tek şey sana çok aşık olduğumu hissettiğimdi. Öğrendiklerime rağmen hissedip hissedebileceğim tek şey buydu. Bebeğin varlığı bunu değiştirememişti. Ben ne zaman rahatladım biliyor musun? Senin Buğra'ya... Bak o adam demiyorum ismiyle hitap edip Buğra diyorum çünkü onun varlığını da burada olsun ya da olmasın kabul etmek zorundayız. İleride oğlun onunla alakalı bir şey öğrenmek istediğinde babasından o adam diye bahsedemeyiz. Benim rahatladığım an Buğra'ya bir şans vermeyeceğini duyduğum andı Eylül. Onunla sırf bebek uğruna bir araya gelmeyeceğini onu artık sevmediğini ve yanında olmasını istemediğini öğrendiğimde rahatladım. Çaresizliğim de o an son buldu. Eğer bunun aksi olsaydı işte o zaman kırılır o zaman paramparça olurdum. Bir daha izime bile rastlayamazdınız. Yani beni kırabilecek yıkabilecek ya da perişan edebilecek darbe ancak böyle bir güce sahip olursa bunu başarabilirdi. Bebek konusuna gelirsek eğer babasının Buğra olması zerre kadar umurumda değil anlıyor musun beni? Ben o kısmı kendi içimde çoktan aştım. İster inan ister inanma ama ben bugün evlenmeyi kabul etsen bugün bana gelsen ben bu küçük adamın hayatı boyunca tüm sorumluluğunu can-ı gönülden üstüme almaya razıyım. Ben ona sonsuz bir sevgi vermeye razıyım çünkü annesini onu kaybetmeyi göze alamayacak kadar çok seviyorum. Annesine olan sevgim ve bağlılığım da bu küçük adamı hayatımın önemli bir parçası yapmaya yetiyor. Sözlerimin samimiyetimden sakın şüphe etme ve rica ediyorum bebekle ilgili herhangi bir olumlu adımının beni üzebileceğini düşünüp kendini geri çekme çünkü bunu yapman beni daha çok üzüyor"



Eylül&Ahmet Sahnesi
Onu anlamaya çabalayıp gözlerimi gözlerinde mekik dokurcasına gezdirirken "Yaseminler ne alaka?" dediğimde cevap vermeden gülümsedi. İfadesinin üzerimde yarattığı his hoşuma gittiği için ister istemez gülümsedim ama bir yandan da olaya yabancı kalmamın verdiği rahatsızlığı üzerimde taşımıyor değilim. Gerçekten bir şey anlamadım resmen saf anıma denk geldi.

Kendisini baskı altında hissedip aklındakini söylesin diye hiç vakit kaybetmeden gözlerimi kısarak ona dik dik bakmaya başladım tabii. Birkaç saniyeyi bulan bu sıkıştırıcı bakışın ardından da baktım çetin ceviz çıkıyor "Söylemeyecek misin?" deyip üsteledim. Önce uzanıp yanağıma bir öpücük bıraktı sonra da geri çekilmeden söylese de en azından şimdilik söylemeyeceğini belli eden bir cevap verdi.
hhjh.png

"Belki bir gün söylerim

Tabii kaderimizde böyle bir güzelliği yaşamak varsa..."


:kitapkurdu:


sedrghjk.png


Güzel Kaçak : Okumak için buraya tıklayın


Aşağıdaki yeni eklenecek olan "21.Bölüm : Sakın Gelme Şebnem! " bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)


Şebnem&Kerem Sahnesi
dtsdtbn.gif

"Kerem ne olur dinle beni sen gitme oraya"

Şebnem'in bunu yalvarır gibi söylemesinin ardından Kerem "Şebnem bak bana" dedikten sonra onun yüzünü ellerinin arasına alarak "Bana bak!" dedi. Şebnem'in sesinin titremesinin yanı sıra gözleri de doldu dolacak haldeydi. Onca yaşananlardan sonra ona hak vermemek de elde değildi. Ne zaman birbirlerinden ayrı bir yere gitseler başlarına olmadık işler geliyordu. Ya yine öyle olursa?

Kerem derin bir nefes alıp güven veren bir ifadeyle de Şebnem'in gözlerine bakarak "Geri döndüğümde bunların hepsine bir son vereceğiz. Artık kaçmak ya da saklanmak zorunda kalmayacaksın. Kimse hayatını nasıl yaşaman gerektiğine karışamayacak. Duydun mu beni?" dediğinde Şebnem'de söylediklerini düşüp "Bu nasıl olacak Kerem?" diye sordu. Kerem bir şeyleri tam olarak kesinleştirmeden Şebnem'e aklındakilerden bahsetmek istemiyordu. Döndüğünde daha kesin konuşabilirdi. Ama şimdi olmazdı.

Kerem ellerini tutup "Döndüğüm zaman uzun uzun konuşuruz Şebnem. Sen sadece bana güven tamam mı?" dediğinde bir süre onun kendisine dönmüş olan bakışlarını izleyen Şebnem'de ne kadar korksa da yine de ona güvenmeyi seçip başını olumlu anlamda salladıktan sonra "Peki... Ama kendine çok dikkat et olur mu?" dedi.




Şebnem&Kerem Sahnesi
Kerem onun söylediklerini dinledikten sonra birkaç saniye daha sessiz kalıp sonra da çok ciddi bir ifadeyle "İlişkiniz ümit vaat ediyor. Ancak karşılıklı olarak biraz daha çaba harcamanızı öneririz. Belki de yeni tanıştığınız için alışma dönemi içerisindesinizdir. Ama sakın korkmayın. Birbirinizi tanımaya başladıkça ilişkiniz de güzelleşecektir. Bu dönemde hislerinize güvenin ve karşınıza çıkan aşktan asla vazgeçmeyin" dedi. Kerem durgun bir ifadeyle şıkların kenarındaki "K" harflerine bakarken Şebnem'de şaşkın şaşkın ona bakıp ne demek istediğini anlamaya çalışıyordu.

"Kerem..."

"Efendim?"

"Bu da neydi?"

"Çözdüğün testin sonucu"

Şebnem hâlâ boş boş bakıyordu. Kerem kağıdı katlayıp cebine koyduktan sonra Şebnem'e dönerek gözlerini yüzünde hoş bir şekilde gezdirirken bir yandan da "Nüfus cüzdanın yanında mı Şebnem?" diye sordu. Nüfus cüzdanı mı? Ne alaka! Şebnem onun bakışlarında kaybolurken bir anda gelen bu soru karşısında fena afallamıştı ama hemen toparlanıp "Neden soruyorsun Kerem?" dedi. Kerem'den gelen "Çabalıyorum hislerime güveniyorum ve vazgeçmiyorum" cevabı gerçekten de onlar adına umut vaat ediyordu. Ancak Şebnem'in bunun gerçek manasını anlaması için jetonunun takılmadan da düşmesi lazımdı. He! Bir de Kerem'in o kimliği nikah başvurusu yapmak için istediğini bilmesi gerekiyordu tabii.
udklukuk.gif





Okan&Kerem Sahnesi
gjıxtjıyh.gif



:kitapkurdu:


etrdytguh.jpg


Hasret : Okumak için buraya tıklayın

Aşağıdaki yeni eklenecek olan "13.Bölüm : O mesajı sen yazmadın değil mi?" bölümünden alıntılar
(Düzenlenince Eklenecek)



Orhan&Ayla Hanım Sahnesi
"Hasret okuma yazmasından da belli ki okula gitmiş ama devam edememiş galiba"

"Hasret okumaya çok hevesliydi. Çalışkandı da öğretmenleri hakkında hep iyi şeyler söylerdi. Eve dönünce de derslerini hemen bitirir gece uyumadan önce de okulun kütüphanesinden emanet aldığı kitapları okurdu. Salih onu öyle gördükçe gözü bir açılırsa zapt edemeyiz bunu deyip iki gün gönderdiyse üç gün hasta dedi göndermedi. Sonra öğretmenleri durumu anlayıp araya girdi de onların sayesinde zar zor ortaokulu bitirdi ama sonra liseye başladığı ilk hafta Salih çekti aldı okuldan... Bir de ne kadar süslenip püslenmese de yaşıtlarının arasında dikkat çekiyordu. Mahallede de bir çocuk vardı. Aynı okulda okuyorlardı. O da o dönem küçük tabii yoluna çıkıp duruyormuş Hasret'in. Tedirgin ediyordu kızı. Salih de bir gün okul çıkışında görmüş onları. Çocuk bir yerde oturalım konuşalım deyip kolundan mı çekiyormuş ne... Salih de ne oluyor diye sormadan etmeden kızı saçından sürüyerek yüzü gözü kan içinde eve getirdi. Bütün gece ben seni oğlanlarla sokak aralarında konuş diye mi okula gönderiyorum deyip deyip bağırdı. Elinden zor aldım. Bir daha da kendisi başında olmadan evin dışına ayak bastırmadı"

Orhan şaşkınlık içinde Ayla Hanım'ın anlattıklarını dinlerken bir yandan da olanları gözlerinde canlandırmaya çalışıyordu. Hasret o kadar narin o kadar hassas bir kızdı ki onun böyle şeyler yaşamış olmasını kabullenemiyordu. Genç bir kızı sokak ortasında saçlarından sürüklemek ne demekti Allah aşkına? Bu adamın akıl sağlığından ciddi anlamda şüphe duymaya başlamıştı. Keşke hayatının o kötü dönemlerini Hasret'in hafızasından söküp alabilseydi ama bu mümkün değildi tabii. Ancak hak ettiği hayatı önüne sunup tüm o yaşanılanları hatırlamak zorunda kalmamasını sağlayabilirdi.


Orhan&Hasret Sahnesi
Orhan dalıp giderken birkaç dakika sonra da Hasret gözlerini açıp dilinin damağının kuruduğunu hissederek yavaşça üzerindeki örtüyü kenara çekti. Belli ki Orhan'ın orada olduğunu henüz anlayamamıştı. Aynı şey Orhan içinde geçerliydi. Hasret sessiz sedasız hareket etmeye alıştığı için Orhan da onun kalktığını fark edememişti. Ancak Hasret tam hırkasını alıp giyerken Orhan da sallana sallana kapıya yaklaşan Salih'i görmüştü. Yine zili zurnası ayrı telden çalıyor gibiydi.

Salih alacaklı gibi kapıyı yumruklayınca Ayla Hanım apar topar yatağından kalkıp kapıyı açmaya gitmiş Orhan'da içeriye girip kendisini kızının odasında görerek arıza çıkarmasın diye kapıyı örtmek için arkasını dönmüştü. Tabii döner dönmez de Hasret'in odadan çıkmak üzere olduğunu gördüğü için saniyelik bir düşünceyle "Hasret dur!" diye seslenerek yanına doğru gitti. Hasret ne olduğunu bile anlayamadan Orhan onu Salih'in evin içinden gelen sesi eşliğinde geri çekmişti. Hiç ummadığı bir anda Orhan ile burun buruna gelen Hasret ne olduğunu şaşırmıştı tabii. İyi de o kardeşiyle kalmayacak mıydı?
sdfgh.gif



Orhan&Hasret Sahnesi
Birkaç dakika sonra Hasret mutfaktan çıkıp banyoda yüzüne su çarparak odaya geri dönmüştü. Kapıdan girdiğinde de gözleri hemen Orhan'ı aramıştı. O da kapının yanındaki sandalyeye oturmuş telefonuyla mesajlaşıyordu. Hasret'in geldiğini fark edince de mesajını hızlıca yazıp göndererek "Fikret'i de uyku tutmamış onunla yazışıyordum" dedikten sonra Hasret'in "Önemli bir şey yok ya" demesiyle de kardeşinin son halini düşünüp "Aslında önemli... Kendi içinde bununla nasıl başa çıkacak inan ben de bilmiyorum" dedi.

Hasret bu duyduğuna üzülmüştü. Fikret ona göre gerçekten iyi birine benziyordu ve şu an bir çıkmazın içinde olması da son derece üzücüydü. Ne olmuş olabileceğini düşünürken gözlerini yarım tur çevirip "Bunu söylemek bana düşmez biliyorum ama durum böyleyse keşke kardeşinin yanında kalsaydın. Ona destek olur derdini tasasını dinlerdin. Sorun ortadan kalkmasa da varlığınla yüreği hafiflerdi belki" deyince Orhan birkaç saniye Hasret'e bakmış sonra da merakına yenilip "O mesajı sen yazmadın değil mi?" diye sormuştu. Yazık Hasret'te bunu neden sorduğunu anlayamamıştı. İnşallah babası telefonunu aldıktan sonra Hasret'in bilmediği başka bir mesaj daha atmamıştır.
dawsefgrthyj.jpg




Orhan&Hasret Sahnesi
asdwefghyjuılçkıgf.png




kıkkkkll.png

Beni Aşka İnandır'ın bölümü de yazılıyor onu unutmadım :)
 
Son düzenleme:

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst