Israili Protesto Ediyoruz

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Kahvaltı Masasında Ölüm -4ü Çocuk-

Nursel Gürdilek - İsrail askerlerinin sabah Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, tanklarla girdiği Beyt Hanun bölgesindeki operasyonda, vurulan bir evde anne ve 4 küçük çocuğunun da aralarında bulunduğu 7 (4'ü çocuk 1i kadın) kişi hayatını kaybetti, 13(2si çocuk) kişinin de yaralandığı bildirildi.

Görgü tanıklarının verdiği bilgiye göre, tanklar ve buldozerlerle desteklenen İsrail askerleri, saat 05.30 sıralarında bölgeye girdi. Tankların Beyt Hanun'un sınıra en yakın konumdaki Şeyh Said bölgesindeki apartmanların arkasında mevzilendiği sırada, apartmanların yakınındaki Muhammed Ebu Matik ailesine ait ev vuruldu.

Görgü tanıklarının bazıları, eve pilotsuz uçaklardan 2 füze atıldığını, bazıları ise tankların ateş açtığını belirtirken, ailenin kahvaltı yaptığı sırada meydana gelen bombalamada, evdeki 1, 3 ve diğer ikisi 6 yaşında 4 kardeş ile anneleri saldırıda öldü. Diğer 2 çocuğun da ağır yaralı olarak hastaneye getirildiği bildirildi.

İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Gazze Şeridi'nde bir anne ile dört çocuğun öldüğü olay nedeniyle özür dilemelerine gerek olmadığını söyledi.

Tzipi Livni, "Hala, Beyt Hanun'da zarar görenlerin İsrail saldırısına değil teröristlerin ateşine maruz kaldığı yönündeki haberlerin doğruluğunu araştırıyoruz. Bu yüzden özür dilememize gerek yok" dedi.

28.04.2008

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:53:36






 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Öldürdüklerinin Gazeteci Olduğunu Fark Etmemişler

Reuters ajansı ise konuyla ilgili haberinde Şana'nın üzerinde büyük harflerle 'BASIN' ve 'TV' yazan araçla saldırının yapıldığı bölgeye geldiğini hatırlattı. Ajans, Şana'nın giydiği çelik yelek üzerinde de fosforlu harflerle 'BASIN' yazdığına dikkat çekti.

İsrail Ordusu, önceki hafta Gazze Şeridi'nde aynı gün öldürülen 19 Filistinli arasında yer alan Reuters kameramanı Fadıl Şana'yla ilgili soruşturmanın ilk sonuçlarını açıkladı.Reuters'ın olayla ilgili resmî açıklama yapılması yönündeki ısrarlı taleplerine cevap veren Ordu Sözcüsü Binbaşı Avital Leiboviç, soruşturmanın henüz tamamlanamadığını söyledi. Ordu Sözcüsü, ilk belirlemelere göre askerlerin ateş ettikleri kişinin basın mensubu olduğunu fark etmediklerini açıkladı.

Reuters ajansı ise konuyla ilgili haberinde Şana'nın üzerinde büyük harflerle 'BASIN' ve 'TV' yazan araçla saldırının yapıldığı bölgeye geldiğini hatırlattı. Ajans, Şana'nın giydiği çelik yelek üzerinde de fosforlu harflerle 'BASIN' yazdığına dikkat çekti.

Fadıl Şana, 1.5 kilometre uzaklıktaki bir tanktan atılan bombayla hayatını kaybetmişti.(Fadıl Şana'nın ölümünden önce çektiği kayıt) Saldırıda ses operatörü Vefa Ebu Mizyed de yaralanmıştı.

Reuters, İsrail Ordusu'ndan soruşturmayı ayrıntılı ve hızlı biçimde tamamlamasını talep etti.

Bunlarla birlikte Şana iki sene önce de bir İsrail uçağının yine bir Reuters aracını hedef alması sonrasında yaralanmıştı. O araçta da basın aracı olduğunu gösteren işaretler mevcuttu. 15 kişilik Reuters ekibi, geçen yıl Gazze’de El Fetih ve Hamas arasındaki çatışmalar sırasında yaptığı haberler dolayısıyla İngiltere Kraliyet Televizyon Derneği tarafından ödüllendirilmişti. Gazeteciler Filistin’de sık sık hedef oluyor. Batı Şeria ve Gazze’de 2000 yılından bu yana dokuz gazeteci öldürüldü. Geçen ekim ayında da İsrail askerleri bir Reuters fotoğrafçısını bacağından yaraladı. 2003’te ise İsrail tank mermisi iki Reuters muhabirini yaraladı. Ayrıca Bağdat’ta da 2003 yılında Reuters kameramanı Mazen Dana ABD askerleri tarafından öldürülmüştü. Irak’ta bundan başta 6 Reuters çalışanı daha öldürüldü.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:56:12




 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Savaşın Masum Kurbanları Çocuklar

Öldürülen Filistinlilerin bir çoğunun çocuklardan oluşması ihlallerin önemli bir yönüne işaret etmektedir. Aksa İntifadası ile birlikte İsrail güçleri tarafından öldürülen Filistinli çocukların sayılarında önemli bir artış gözlenmiştir. İntifada’nın başladığı 28 Eylül 2000’den 19 Eylül 2003’e kadar, 200’ü Batı Şeria’da ve 233’ü Gazze’de olmak üzere 433 Filistinli çocuk İsrail askerleri tarafından öldürülmüştür. Çocuk ölümlerinin yıllara göre dağılımı aşağıdaki şekildedir.

Öldürülen Filistinlilerin bir çoğunun çocuklardan oluşması ihlallerin önemli bir yönüne işaret etmektedir. Aksa İntifadası ile birlikte İsrail güçleri tarafından öldürülen Filistinli çocukların sayılarında önemli bir artış gözlenmiştir. İntifada’nın başladığı 28 Eylül 2000’den 19 Eylül 2003’e kadar, 200’ü Batı Şeria’da ve 233’ü Gazze’de olmak üzere 433 Filistinli çocuk İsrail askerleri tarafından öldürülmüştür. Çocuk ölümlerinin yıllara göre dağılımı aşağıdaki şekildedir.

Yıllar Ölüm oranları Ölü Sayısı İlk yıl (2001) % 23 140 İkinci yıl (2002) % 15.5 163 Üçüncü yıl (2003) % 22 130 Toplam 433

İsrail tarafı, çocuk ölümleri ile ilgili olarak, vurmaya mecbur kaldıklarını, çünkü bu çocukların aileleri tarafından savaşın içine itildiğini iddia etmektedirler. Ancak, Filistinlilerin yürüttüğü hareket topyekün bir direniş hareketidir. Doğdukları andan itibaren askeri işgal altında yaşamaya başlayan Filistinli çocukların gösteri ve çatışmalarda ön planda olması, İsrail’in iddia ettiği gibi Filistin Yönetimi’nin organize etmesi neticesinde ortaya çıkmış bir olgu değil, tam tersine uzun yıllar baskı altında eziklik ve korku ile yaşayan bu insanların gösterdiği haklı tepki ve direniştir.
Babasının arkasına sığınan Muhammed Cemal ed-Durre’nin vurulmasının ekrana yansıyan görüntüleri İsrailli askerlerin çocukları özellikle hedef aldıklarını açıkça göstermektedir. 15 Mart 2001’de El-Halil’de bulunan İbrahimi İlköğretim Okulu öğrencilerinin, ders arasında okullarının bahçesinde oyun oynarken İsrail askerleri tarafından üzerlerine ateş açılmıştır. Altı öğrencinin ciddi şekilde yaralandığı bu olay çocukların hedef alındığı olaylardan sadece biridir ve sonuncu da olmamıştır. Nisan 2003’te, dördü ağır 29 Filistinli çocuğun yaralanmasına neden olan Batı Şeria’nın Cenin kenti yakınında bir kasabadaki okula yönelik bombalı saldırı, İsrail’in sivil kurumlara ve çocuklara yönelik ihlallerinin boyutunu göstermesi açısından bir diğer önemli örnektir.
İsrail, işgal altındaki topraklarda yaşanan insan hakları ihlallerine müdahaleyi öngören 1949 Dördüncü Cenevre Sözleşmesi’ne taraf olmasına rağmen, sivillerin ölümüne neden olan İsrail askerleri ceza almamaktadırlar. Bir İsrail gazetesinde yer alan makaleye göre, İsrail’in Koruyucu Duvar Operasyonu’nu başlattığı Mart 2002’den Ekim 2003’e kadar sadece altı İsrail askeri hakkında sivillerin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle dava açılmıştır.
Öte yandan, Filistinli çocuklar, tıpkı yetişkinler gibi tutuklanmakta ve çeşitli işkencelere maruz bırakılmaktadırlar. Filistin Özerk Yönetimi Esirler Bakanlığı’nın hazırladığı bir rapora göre Aksa İntifadası’nın başlangıcından 2003 Ekimine kadar 2.000’den fazla çocuk işgal güçleri tarafından tutuklanmıştır. İsrail, 12-14 yaş arası çocukların da tutuklanmasına izin veren 231 sayılı askeri yönergesini 1999’da yeniden uygulamaya koyarak binlerce çocuğu tutuklamıştır. Çocukların tutuklamalarda ve sorgulamalarda oldukça kötü muamelelere maruz kaldıkları çeşitli insan hakları raporları ile de doğrulanmıştır.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:56:42
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Gazze'de Son 40 Yılın En Kötü Günleri

İngiliz yardım kuruluşlarıyla insan hakları örgütleri, İsrail operasyonlarında 5 günde 120 Filistinli’nin hayatını kaybettiği Gazze Şeridi’nde İsrail’in uyguladığı ambargonun, bölgede son 40 yılın en büyük insani felaketine yol açtığını açıkladı.


Aralarında uluslararası ‘Care’ örgütünün de bulunduğu 8 sivil toplum kuruluşunun raporunda; gıda sıkıntısı, çöken sağlık hizmetleri, çökmeye yakın su ve kanalizasyon sistemlerinin, Hamas’ın denetimindeki Gazze’de yaşayan 1.5 milyon Filistinli’nin karşılaştığı günlük sorunlardan olduğu belirtildi.

Raporda, İsrail’in uyguladığı yakıt ve elektrik kısıtlamaları yüzünden hastanelerde 12 saat süren elektrik kesintileri olduğu ve Gazze dışında acil müdahale gerektiren hastaların yüzde 18 kadarına çıkış izni verilmediğine dikkat çekildi.

Gazze’deki Birleşmiş Milletler yetkilisi John Ging’e göre rapordaki koşullar, İsrail’in bölgeye yönelik askeri operasyonlarını artırması durumunda daha da kötüleşecek.

Hamas’ın Gazze Şeridi’nin denetimini ele geçirdiği geçen Haziran ayından bu yana bölgede insanların giriş-çıkışına, gıda akışına kısıtlama getirerek ekonomik faaliyetleri neredeyse durduran İsrail, Ocak ayında ablukayı daha da sıkılaştırmıştı.

Mısır’ın da sınırını kapalı tuttuğu Gazze için, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi yorumları yapılıyor.

Kaynak: ntvmsnbc.com

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:57:18
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Gazze'de İnsanlık Suçu

Dünya, bir buçuk milyon insanın denizden, karadan ya da havadan dış dünyayla neredeyse hiçbir bağlantısı olmadan hapsedildiği Gazze'de korkunç bir insanlık suçuna tanıklık ediyor. Bir halkın tamamı sert şekilde cezalandırılıyor. 27 Şubat ile 3 Mart arasında 106 Filistinli öldürüldü. Bu kişilerden 54'ü hiçbir çatışmaya katılmamış sivillerken, 25'i de 18 yaşının altındaydı.

Gazze'deki Filistinlilere bu kötü muamele 2006 yılındaki seçimlerde parlamentodaki sandalyelerin büyük çoğunluğunu Hamas adaylarının kazanmasıyla birlikte, İsrail tarafından Amerika Birleşik Devletleri'nin de desteğiyle, yoğun şekilde tırmandırıldı. Seçim uluslararası gözlemcilerin tamamı tarafından adil olarak değerlendirilmişti.

İsrail ve ABD, Filistinlilerin Hamas ile Fetih'in birlikte yer alacağı bir birlik hükümeti kurma hakkını reddetti ve yaşanan iç çatışmanın ardından Hamas Gazze'yi tek başına kontrolü altına aldı. Seçimden galip çıkan 43 Hamas'lı adaydan 41'i ve kısa ömürlü koalisyon kabinesinde yer alan 10 siyasetçi İsrail tarafından hapsedilmiş durumda.

İşgal altındaki Filistin'deki Fetih ile Hamas arasında devam eden kavgada tuttuğumuz taraf ne olursa olsun, ekonomik yaptırımlar ve su, gıda, elektrik ve yakıt kısıtlamalarının, neredeyse bir milyonu sığınmacı konumunda olan Gazze'nin masum insanlarına korkunç zorluklar yaşattığını unutmamamız gerekiyor. İsrail bombaları ve füzeleri abluka altındaki alanı sık sık vurarak hem militanların hem de masum kadın ve çocukların ölümüne sebep oluyor. Bu olgu önde gelen İsrailli insan hakları örgütü B'tselem tarafından hazırlanan bir raporda, yoğun şekilde medyatize edilen, geçtiğimiz haftaki, bir kadının dört çocuğuyla birlikte öldürülmesi vakası yaşanmadan önce gözler önüne serilmişti: 27 Şubat ile 3 Mart arasında 106 Filistinli öldürüldü. Bu kişilerden 54'ü hiçbir çatışmaya katılmamış sivillerken, 25'i de 18 yaşının altındaydı.

Yakın zamanda Ortadoğu'ya yaptığım ziyaret esnasında krizi daha iyi anlamaya çalıştım. Ziyaretlerimden birini, İsrail'in güneyinde 20.000 kişinin yaşadığı ve Gazze civarından atılan basit füzeler tarafından sıkça vurulan Sderot kasabasına yaptım. Son yedi yıl içinde ölen 13 kurbanın çoğu muharip olmadığından bu saldırıları menfur terör eylemleri olarak kınadım.

Ardından, Hamas'ın hem Gazzeli bir delegasyonuyla hem de Şam'daki ileri gelen liderleriyle görüştüm. Aynı kınamayı onlara da yaptım ve ya tek taraflı bir ateşkes ilan etmeye ya da İsrail'le, Gazze ve civarında her türlü askerî eylemi uzun bir süre için sonlandıracak bir karşılıklı anlaşmaya gitmeye davet ettim. Hamas yetkilileri bana, daha önce taraflarınca yapılan böyle bir eylemin karşılık bulmadığını söyleyerek, Hamas'ın daha önce Filistin'de hem Gazze'yi hem de Batı Şeria'yı kapsayan bir ateşkes talep ettiğini; ancak bu isteğin İsrail tarafından reddedildiğini hatırlattılar. Hamas daha sonra sadece Gazze'yi kapsayacak bir karşılıklı ateşkes önermiş, ancak öneri İsrailliler tarafından değerlendirilip reddedilmişti.

Kutsal Topraklar'da barışın hüküm sürmemesinin sebepleriyle ilgili olarak her iki taraftan da ateşli savlar dinleyebiliriz. İsrail, Filistin Batı Şeriası'nda, uluslararası camia tarafından kabul edilen topraklarının dörtte biri civarındaki bir alanı işgal ederek kolonileştirdi. İsrailli bazı dinî gruplar Ürdün Nehri'nin her iki tarafındaki topraklarda da hak iddia ediyor, başkaları da yaklaşık 500.000 kişinin yaşadığı 205 yerleşimin "güvenlik" açısından gerekli olduğunu iddia ediyor.

Tüm Arap ulusları, Birleşmiş Milletler'in kilit kararlarına riayet etmesi durumunda İsrail'i tanıyacağını beyan etti. Hamas, Filistin halkının referandumla onaylaması durumunda, Filistin Otoritesi Lideri Mahmud Abbas ile İsrail Başbakanı Ehud Olmert arasında yapılacak her türlü barış anlaşmasını kabul edeceğini ifade etti.

Bu, bir ilerleme umudu demek ama geçtiğimiz yılın kasım ayında Annapolis'teki barış görüşmelerinin kısa süreli tantanası ve yapılan olumlu açıklamaların ardından süreçte geriye gidiş yaşandı. Diğer liderler barış görüşmelerini ABD'nin işi olarak görüyor olabilir, ama masum insanlar zalimce muamele görürken dünya sessiz kalmamalı. Avrupa'da, ABD'de, İsrail'de ve dünyanın geri kalanında sesini duyurma gücüne sahip olanların Filistin halkının maruz kaldığı bu insan hakları trajedisini konu etmesinin ve kınamasının zamanı geldi.

7 Mayıs 2008
JIMMY CARTER / ESKİ ABD BAŞKAN

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:57:57
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail'de bayram,Filistin'de yas;İsrailin 60. Yılı

Yahudiler, dün İsrail'in kuruluşunun 60. yıldönümünü çeşitli eğlencelerle kutlarken, Filistinliler ise tehcir felaketini andı. Beytüllahim'deki anma etkinlikleri kapsamında, 1948'de evlerinden sürülen Filistinlilerin geri dönüş mücadelesini simgeleyen, 10 m uzunluğunda ve 2 ton ağırlığındaki demir anahtar Ayda mülteci kampına getirildi.

Filistinlilerin vatanlarına döneceği günü simgeleyen 2 ton ağırlığındaki anahtarın Ayda'ya getirilişini seyrederken akrabalarının zorla vatanlarından kovuldukları anın gözlerinin önüne geldiğini söylüyor. Kendisi henüz lisede okuyan Mustafa, İsrail'in ördüğü duvarın hemen ötesinde Yahudiler eğlenirken, kendilerinin yas tutmasının çok acı olduğunu ve tüm Filistinliler vatanlarına dönene kadar da bu yaslarının süreceğini belirtiyor.

Temsili anahtarın kampa getirilişini seyretmek için Beytüllahim'e gelen Ebu Ahmet ise kendisinin çok küçükken bu topraklardan çıkarıldığını ve Hayfa yakınlarındaki bir köyde yaşadığını belirtiyor. Akrabalarının büyük bir çoğunluğunun dünyanın dört bir yanına dağıldıklarını belirten Ebu Ahmet, eskiden kaldıkları evleri Yahudilerin kullandığını, kendilerinin bu durumu sadece seyredebildiklerini söylüyor.

TIR'la taşınan 2 ton ağırlığındaki anahtarın köye getirilmesi dolayısıyla düzenlenen törene yaklaşık 3 bin kişi katılırken, yapılan konuşmalarda topraklarından edilen akrabaları yurtlarına dönünceye kadar anahtarın köyde kalacağını vurguladı.

Anahtar, yaklaşık iki ay önce inşa edilen köprü şeklindeki duvarın üstüne yerleştirilirken, İsrail savaş uçaklarının kent üzerinde uçuşları göstericiler tarafından uzun süre protesto edildi.

Filistinlilerin topraklarından kovulmalarını nabka (felaket) günü ilan eden Filistinliler, Gazze'den Ramallah'a tüm Filistin kentlerinde büyüklü küçüklü gösteriler düzenledi.

Sevinci ve hüznü ayıran duvarın öte tarafındaki İsrail'de ise akşam saatlerinden itibaren başlayan eğlenceler gündüz sabah saatlerinde askerî uçakların şovlarıyla devam etti. Gece geç saatlere kadar devam eden eğlencelerde havai fişek ve ışık gösterileri, Türk müziklerinin de çalındığı programlar yapıldı. Evlerin balkonları, sokaklar, arabalar İsrail bayraklarıyla donatıldı. Doğu Kudüs'ün ünlü Ben Yehuda Caddesi'nde yapılan gösterilere katılan İngiltere Yahudilerinden Elizabeth, çölde bir başarı öyküsüne imza attıklarını, buna dünyanın başka yerinde rastlamanın mümkün olmadığını söylüyor. Bir başka İngiliz Yahudi Jason Monroe ise siyonizme ölene kadar destek vereceklerini belirtiyor. Gelecek hafta toplanması planlanan konferansa 700 davetlinin katılması bekleniyor. 35 değişik tartışma grubunda yer alacak saygın konuklar arasında Henry A. Kissinger, Vaclav Havel, Tony Blair ve Joschka Fischer’in yanısıra Google’dan Sergey Brin, Yahoo’dan Terry Semel gibi bilişimciler ve Rupert Murdoch, ABD Başkanı Bush ve Nobel adayı 7 Yahudi katılacak.

7'den 77'ye büyük bir katılımın olduğu 60. kuruluş yılı eğlencelerinin Başbakan Ehud Olmert'e yönelik rüşvet suçlamalarının gölgesinde kalması da dikkat çekti. Uzmanlara göre politik olarak zor bir dönemden geçen Olmert'in son suçlamalardan sonra politik olarak yoluna devam etmesinin çok zor olduğu belirtiliyor.

Her yıl dünyanın dört bir yanında Yahudiler İsrail'in kuruluş yıldönümünü kutlarken, Filistinliler ise düzenledikleri anma törenleri ve gösterilerle maruz kaldıkları tehcir felaketini anıyor. İsrail'in kuruluş aşamasındaki 1947-48 yılları arasında Filistinlilerin üçte ikisi topraklarından edilmiş ve yerlerine Yahudiler yerleştirilmişti.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:58:55
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail'in İsim Babası Amerika Çıktı

İsrail, 60'ıncı kuruluş yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutluyor. ABD Başkanı George Bush'un da bizzat katılacağı kutlamalar öncesinde, Washington Post'ta yayınlanan bir yorumda, İsrail'in bağımsızlık ilanının tanınması konusunun ABD yönetiminde önemli bir çatlağa yol açtığı ortaya çıktı.

İsrail, 60'ıncı kuruluş yıldönümünü çeşitli etkinliklerle kutluyor. ABD Başkanı George Bush'un da bizzat katılacağı kutlamalar öncesinde, Washington Post'ta yayınlanan bir yorumda, İsrail'in bağımsızlık ilanının tanınması konusunun ABD yönetiminde önemli bir çatlağa yol açtığı ortaya çıktı.
Richard Holbrooke


Bill Clinton döneminde ABD'nin BM büyükelçiliğini yapan ve Bosna'da barışın mimarı olarak anılan Richard Holbrooke tarafından kaleme alınan yorumda, İsrail'in bağımsızlığını ilan ettiği gün, dönemin ABD Başkanı Hary Truman ile başta Dışişleri Bakanı George Marshall olmak üzere Amerikan Dışişleri topluluğu arasında İsrail'in tanınması konusunda büyük bir anlaşmazlık yaşandığı ve bu tartışmaların devlet içinde bugüne kadar sürdüğü kaydedildi. Holbrooke'un açıkladığı bir başka ilginç bilgi ise, Truman tarafından imzalanan orijinal tanıma metninde yer alan "Yahudi Devleti" ibaresinin, daha sonra Truman'ın iç politika danışmanı Clark Clifford tarafından çizilerek, el yazısıyla "İsrail Devleti" şekline dönüştürüldüğü yolunda. Bağımsızlık sırasında adı olmayan İsrail'in, bağımsızlık ilanından sonraki ilk hafta içinde adı netleşmişti. Bu belge, ABD'nin henüz adı netleşmeyen Yahudi devletine, daha 14 Mayıs gecesi "İsrail Devleti" dediğini ortaya koydu. ABD yönetimindeki derin çatlak, İsrail'in bağımsızlığını ilan etmesine 2 gün kala Amerikan tutumunu belirlemek için Başkan Truman, Dışişleri ve Savunma bakanlarının katıldığı toplantıda gün yüzüne çıkmış. Dönemin Dışişleri Bakanı George Marshall ve Savunma Bakanı James Forrestal, İsrail'in tanınmasına şiddetle karşı çıkarak, bölgenin bir bütün olarak BM vesayetine verilmesini savunmuşlar. Truman ile toplantıya katılan iç politika danışmanı Clark Clifford ise İsrail'in tanınması gerektiğini savunmuş. Hoolbrooke, yorumunda, iç politika danışmanı Clifford'un toplantıya katılmasının ve istediği kararı çıkarttırmasının, ABD'nin İsrail'i tanıma kararında, dış politika saiklerinden çok iç politika saiklerinin rol oynadığı yolundaki görüşleri desteklediğini ifade ediyor. Clifford, Truman'dan ABD'deki seçimlerde Yahudi desteği konusunda kilit konular olan ekonomik ve liberal politikaların devam ettirilmesini istemiş. Clifford'a göre İsrail'in bağımsızlığının tanınmasına karşı çıkan devlet görevlileri, petrol, Arap nüfusu ve bir kısmı da antisemitik sebeplerle bu görüşü savunmuş. Daha sonra Nixon yönetiminde ABD Savunma Bakanlığı da yapan Clifford, o dönemde yanında çalışan Holbrooke'a, söz konusu tartışmaların yaşandığı günlerde dönemin Savunma Bakanı Forrestal'ın kendisine, "Bir tarafta 30 milyon Arap, diğer tarafta 600 bin Yahudi var. Neden gerçekle yüzleşmiyorsunuz?" diye çıkıştığını da anlatmış. Holbrooke, bugün birçok Amerikalının, Truman'ın İsrail'i tanıma kararının bir dış politika değil, iç politika kararı olduğunu düşündüğünü belirterek, bu görüştekilerin İsrail'in ABD'nin başına bela olmaktan başka bir şey olmadığına inandığını ifade etti. İsrail'in ABD desteği olmasa da bağımsızlığını ilan edeceğine inandığını kaydeden Holbrooke, "Ancak, başlangıçtaki Amerikan desteği olmasaydı, İsrail'in yaşaması büyük riske girerdi." ifadelerini kullandı.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:59:27
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
‘Gazze’ye özgürlük’ gemileri demir alıyor

Gazze’deki İsrail ablukasını kırmak isteyen insan hakları savunucularını taşıyan iki gemi, şu anda bulundukları Kıbrıs’tan, Gazze’ye doğru bu hafta içinde hareket edeceklerini duyurdular.

KUDÜS - Gazze Şeridi’nde yaşayan 1,5 milyona yakın Filistinli’ye uygulanan İsrail ablukasını kırmak isteyen İsrail, Filistin, İspanya, İtalya, Amerika, İngiltere gibi çeşitli milletlerden oluşan insan hakları gözlemcileri, yardım görevlileri ve gazetecileri taşıyan “S.S. Özgürlük” ve “S.S Gazze’ye Özgürlük” gemilerinin, Kıbrıs’ta demirlediği limandan bu hafta içinde yola çıkması bekleniyor. Gemiler olumlu hava koşullarının sağlanması için bekletiliyordu.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 02:59:53
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Reuters İsrail hakkında dava açıyor

İsrail ordusu, Gazze’de Reuters kameramanıyla 8 Filistinli gencin ölümüne yol açan askerleri akladı. Reuters, İsrail hakkında dava açmaya hazırlanıyor.

LONDRA - İsrail ordusu, 4 ay önce gerçekleşen bir olayda Filistinlilerin üzerine ateş açılan tankta görevli askerlerin doğru hareket ettiği sonucuna vardı. Olayda Reuters adına çalışan 24 yaşındaki Fadıl Şana ile çevresindeki 8 Filistinli hayatını kaybetmişti.
Soruşturma raporunda, askerlerin Reuters kameramanın elinde ne olduğunu tam olarak göremediği belirtiliyor.

Reuters haber ajansı, kararın basın özgürlüğünü kısıtladığı ve İsrail askerlerine gazetecileri serbestçe hedef alma hakkı sağladığı uyarısında bulundu ve İsrail ordusu hakkında dava açmaya hazırlandığını duyurdu.

İlgili Haber: Öldürdüklerinin Gazeteci Olduğunu Fark Etmemişler
İlgili Video: Fadıl Şana'nın çektiği son kayıt

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 05:35:31
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
1936-1939 Olayları

1936′da bir araya gelen Arap liderleri Yahudilere karşı mücadelede önderlik edecek Arap Yüksek Komitesi’ni kurdular ve başlattıkları genel grevi ulusal bir ayaklanmaya dönüştürdüler. Bunun üzerine Filistin’e gelen bir komisyon, Yahudilerle Arapların aynı devlet içinde yer almasının mümkün olamayacağını, Filistin’in bölüştürülmesi gerektiğini öneren Peel Raporu’nu yayınladı.

Bu rapor Filistinlilerin bağımsızlıklarını gölgeleyecek şekilde topraklarını ikiye böldüğü için Arapların ayaklanmasının daha da şiddetlenmesine neden oldu.

1936-1939 yılları arasında köyden kente bölgenin her yerine yayılan bu ayaklanmalar diğerlerinden farklı olarak Yahudileri değil, İngilizleri hedef almaktaydı ve bu Filistinlilerin haklı tepkilerini koydukları en büyük direniş hareketiydi. Batılılar, Filistin’de Yahudi olmayan halkın varlığından Arap isyanının (1936-1939) o ünlü direnişi ile haberdar olmuşlardı. Ortadoğu’daki dengeleri korumak isteyen İngiltere bu gelişmelerin ardından önemli bir tutum değişikliği ifade eden Beyaz Belge’yi yayınladı. Bu belgede esas olarak, Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulmasının İngiliz siyasetinin parçası olmadığı, gelecek yıllarda yeni mültecilerin kabulünün Arap nüfusun onayına tabi tutulacağı açıklanmaktaydı. Filistin'de Arap ve Yahudilerden oluşan iki uluslu bir devlet kurulmasını ve göçmen sayısının beş yıl içinde toplam 75.000 olarak dondurulmasını öneren bu belge Siyonistleri şok etti. Filistin büyük ayaklanmasını durdurmayı amaçlayan bu belge farklı direniş grupları arasında bölünmeye yol açarak İngilizlerin umduğu sonucu sağladı ve ayaklanma kolaylıkla bastırılmış oldu. Bu belgeye tepki gösteren dönemin ABD Başkanı Herry Truman, İngiltere'den derhal 100.000 Yahudi’nin Filistin'e girmesine izin verilmesini ve göç limitlerinin kaldırılmasını talep etti.
İngiltere tarafından yayınlanan Beyaz Belge (White Document) Filistin’de yeni bir dönemin habercisi olmuştur. Siyonistler daha sonra „Kara Belge“ adını verdikleri bu yeni belgeden sonra artık İngiliz Manda yönetimini de faaliyetlerinde hedef almaya başladılar. Ancak Siyonist hareketin gelişimi için İngiliz mandası önemli bir fırsat olmuştu. İngiliz mandasının onaylandığı 1922 yılından 1940 yılına kadar Yahudi nüfusu 83.790’dan 467.000’e (bu dönemde 1.528.000 nüfusun üçte biri) ve Yahudi halkın sahip olduğu toprak da 60.100 hektardan 155.200 hektara çıktı.

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 05:56:15
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Özgürlük gemileri Gazze kıyılarına ulaştı

İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ambargoyu kırmak amacıyla önceki gün Kıbrıs'tan iki tekneyle yola çıkan uluslararası insan hakları savunucuları, Filistin kıyılarına ulaştı.

Aralarında eski İngiltere Başbakanı Tony Blair'in baldızı ve bir Yunanlı parlamenterin de bulunduğu 14 ülkeden 44 gönüllüyü karşılamak için Filistinliler de teknelerle denize açıldı. Bu teknelere İsrail güçlerinin ateş ettiği ileri sürülürken, Tel Aviv yönetimi, "özgürlük gemilerine" izin vereceklerini duyurdu. İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Arye Merkel, Kudüs'te yaptığı açıklamada "Gelişmeleri yakından takip ediyoruz. Gemilerin amaçları kışkırtmaysa nasıl önleyeceğimizi biliyoruz." dedi. Gazze'ye insani yardım malzemesi de taşıyan gemilerdeki gönüllüler, yolculuk boyunca Kıbrıs adasındaki diğer üyelerle uydu bağlantısı kurdu. Gönüllülerin morallerinin yüksek olduğu belirtildi.

Hamas, Özgür Gazze hareketinin İsrail ambargosunu delmesinin 'barbar kuşatmaya karşı Avrupa ülkelerinde giderek büyüyen toplumsal tepkiyi yansıttığını' savundu.

Hamas sözcüsü Sami Ebu Zuhri, barış gönüllülerini karşılamak için bindiği bir teknede yaptığı açıklamada, Avrupa vatandaşları tarafından yapılan bu kahramanca eylemin, İsrail'in Filistin halkına karşı sürdürdüğü zulme karşı Avrupa'daki insanların tepkisini ve protestosunu ortaya koyduğunu söyledi. Zuhri, Arap liderlere seslenerek, "Kuşatmayı kaldırmak için türlü tehlikelere katlanarak Avrupa insanı buralara kadar geliyorsa onlardan önce sizin harekete geçip bu kuşatmayı kaldırmanız gerekirdi." dedi. Gönüllülerden Yvonne Ridley, "Berlin Duvarı'nın yıkılışını sadece birkaç gün farkla kaçırdım; fakat artık bu duvarın ilk tuğlalarını düşüren insanların hislerini anlayabiliyorum. Bugün halk, kuvvet karşısında çok büyük bir zafer kazanmıştır." diye konuştu. Tel Aviv, teknelerin insani yardım malzemesi taşıdığının anlaşıldığını; bu sebeple izin verildiğini duyurdu.

Kaynak: Zaman Gazetesi
24 Ağustos 2008

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 12:06:55
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail, Filistin teknelerine ateş açtı

İsrail güçlerinin Gazze kıyılarından açılan Filistin teknelerine ateş açtığı öne sürüldü.

İsrail basınının Filistin kaynaklarına dayandırdığı habere göre, uluslararası barış eylemcilerini karşılamaya hazırlanan Filistin teknelerine ateş açıldı.

İsrail, Gazze kıyılarına iki tekneyle karşılayan eylemcileri de durduracağı işaretini vermişti.

(CİHAN)

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 12:08:54
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail'den Akılalmaz Silah

Batı Şeria'da, arazileri üzerine yapılan ayırma duvarlarına karşı düzenli gösterilerle mücadele veren Ramallah yakınlarındaki Filistinli köylüler, İsrail askerlerinin "yeni bir silah" kullanmaya başladığını ve kendilerini püskürtmek için "lağım suyu" kullandığını öne sürdüler.

Bileyn Halk Komitesi Başkanı İyad Burnat tarafından yapılan açıklamada, hafta sonu Bileyn köyünde, köy sakinleri, İsrailli ve uluslararası barış eylemcilerinin rutin gösterisi sırasında protestocuların şarkılar söyleyerek ve sloganlar atarak çitlerin bulunduğu bölgeye geldiği, askerlerin komutanının siviller üzerine ateş emri verdiği ifade edilirken, askerlerin de bunun üzerine göz yaşartıcı bombanın yanı sıra "lağım suyu" püskürttükleri iddia edildi.
Birçok göstericinin, püskürtülen su nedeniyle hemen hastalandığı belirtilen açıklamada, askerlerin suyla püskürtme yöntemi kullanmalarının ilk olmadığı vurgulanırken, ancak, "pis suyu kullanmalarının bir ilk olduğu" kaydedildi.
Askerlerin Filistinlilere karşı diğer gazların yanı sıra çeşitli plastik mermiler, suyla karışık gaz, hatta sıkıştırılmış tuz ve kavrulmamış kahve çekirdeklerini de silah olarak kullandığı öne sürülüyor.

Kaynak: Haberturk.com

Eklenme Tarihi : 2008-08-26 12:33:38
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail uçakları Lübnan üzerinde uçtu

İsrail'e ait altı savaş uçağının, ses bariyerlerini iki kez aşarak Lübnan'ın güneyinde bulunan liman kenti Tire'nin üzerinde uçtuğu iddia edildi.

Lübnanlı bir güvenlik yetkilisi, "Altı İsrail savaş uçağı, ülkenin güneyindeki Tire kenti üzerinde bir saatten fazla alçak uçuş gerçekleştirdiler ve ses bariyerini iki kez aştılar" dedi. Uçakların alçak uçuşlarının, kentteki bazı alışveriş yerlerinde ve pazarlarda korkuya yol açtığı kaydedildi.

Lübnan merkezli Hizbullah grubu ile İsrail arasındaki tansiyon, son günlerde yine gerilmişti. Hizbullah'ın, yurtdışındaki İsrailli işadamlarına ve bürokratlarına yönelik kaçırma girişiminde bulunduğu iddia edilmiş; İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak da bu bilgiyi doğrulamıştı.

İsrail, 2006 yazında bölgede Hizbullah'la yaşadığı Lübnan Savaşı'nın ardından, BM tarafından sağlanan ateşkesi delerek birçok kez hava ihlali gerçekleştirmişti. BM, İsrail'i bu konuda uyarırken, hava ihlallerinin savaşın ardından Lübnan'ın güneyine yerleştirilen barış gücü askerlerine duyulan güveni azalttığını kaydetmişti.

Eklenme Tarihi : 2008-09-09 04:25:08
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Amerika, İsrail'e sığınak delici bombalar satacak

ABD'nin İsrail'e yer altındaki sığınak ve tesisleri vurabilecek bombalar satacağı bildirildi. İsrail'de yayımlanan Haaretz gazetesi'nin haberine göre, Amerikan Savunma Bakanlığı Pentagon, İsrail Hava Kuvvetleri'ne, 77 milyon dolar karşılığında bin adet GBU-39 bombası satacak.

Satış haberi, İsrail'in, nükleer programı nedeniyle İran'a yönelik operasyon tehditlerini artırdığı bir döneme denk geldi. Gazete, Amerikalı yetkililerin teyid ettiği silah anlaşmasının İsrail'in İran'a yönelik bir saldırı ihtimalinin Washington'da yol açtığı endişelere rağmen gerçekleştirildiğine dikkat çekti.

Bombaların her biri 113 kilogram ağırlığında ve bir tonluk bomba kadar nüfuz etme kapasitesine sahip. Birçok ABD uçağı, 1 tonluk bomba yerine bunlardan 4 tanesini taşıyabiliyor ve bu da atış gücünü artırıyor. GPS güdümlü bombaların, 5-8 metre derinlikteki hedefi vurma oranı ise yüzde 50 ve her birinin fiyatı da 70-90 bin dolar civarında. ABD, 2005'te de söz konusu bombaların bir önceki versiyonu olan GBU-28'leri İsrail'e satmış ve bu İran'a gizli tehdit olarak yorumlanmıştı. Haberde, Pentagon'un İsrail'in patriot füze sisteminin modernizasyonuna yardım edeceği ve 28 bin adet hafif anti-tank silahı fırlatıcısını da İsrail Kara Kuvvetleri'ne satacağı kaydedildi.

Bu arada Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev, nükleer programı nedeniyle İran'a karşı atılacak herhangi tek taraflı bir adıma ve askerî çözüme karşı olduklarını söyledi. Medvedev, Haaretz'e yaptığı açıklamada, şu aşamada İran'a yaptırımların genişletilmesine gerek olmadığını da ifade etti. Medvedev, Rusya'nın, daha önce Sovyet döneminde olduğu gibi, bir Ortadoğu konferansına ev sahipliği yapıp yapmayacağı sorusuna karşı da Rusya'nın Sovyetler Birliği'nin mirasçısı olmadığını belirtirken, "Rusya, tümüyle farklı bir değerler sistemine sahip. Bir arabuluculuk hizmeti önerdiğinde tüm niyeti, hem Araplara hem de Yahudilere, memnun olacakları bir barışın getirilmesine katkıda bulunmaktır." dedi. Medvedev'in danışmanı Oleg Tsatsurin de gazeteye, Rusya'nın İsrail ile arasında "harika" diye nitelediği ilişkilere zarar verecek bir davranışta bulunmayacağını söyledi.

Eklenme Tarihi : 2008-09-20 02:30:35
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Müslüman dansçıyı İsrail'de zorla dans ettirdiler

Amerikan Dans Tiyatrosu'nun (Alvin Ailey) müslüman dansçısı Abdur-Rahim
Jackson'a, gösteri için gittiği İsrail'de Ben Gurion Havalimanı'nda güvenlik
görevlilerince zorla dans ettirildi.

New York merkezli dünyaca ünlü dans topluluğu Alvin Ailey grubu, kuruluşunun 50.yılını kutlamak için İsrail'i tercih etti. Ancak grubun Müslüman dansçısı Abdur-Rahim Jackson'ın havalimanında maruz kaldığı uygulama büyük tepki çekti. Grup üyeleriyle birlikte Ben Gurion Havalimanı'nda pasaport
kontrolünden sonra ülkeye girmek isteyen Abdur-Rahim Jackson, diğer
dansçılardan farklı olarak ayrı bir odaya alınarak güvenlik görevlilerince
sorgulandı. İsmi ve ne iş yaptığı hakkındaki sorulara maruz kalan Jackson,
dansçı olduğunu söyleyerek içinde kendi fotoğrafının da bulunduğu grubun
posterini görevlilere gösterdi. Bunun üzerine güvenlik görevlisi, 'Madem
dansçısın o halde dans et' isteğiyle karşılaştı. Gördüğü mualeme karşısında
şaşıran Jakson, havalimanında güvenlik görevlilerine özel dans gösterisi
sunmak zorunda kaldı.

Müslüman ismi dolayısıyla bu tür davranışlara alışkın olduğunu söyleyen
Jackson, sorgulanmaktan rahatsız olmadığını, ancak dans etmek zorunda
bırakılmanın kendisini üzdüğünü ifade etti.

Eklenme Tarihi : 2008-09-20 03:07:50
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail saldırısının arkasındaki ilginç gerçek

İsrail'in liman kentlerinden Hayfa'da 15 milyar dolar değere sahip doğalgaz rezervi bulundu. Bölgede araştırmalar yapan Isramco şirketi, bulunan rezervin İsrail'de şimdiye kadar ortaya çıkarılmış en büyük rezerv olduğunu açıkladı.

Ancak aynı gün İsrail'de yayınlanan Jerusalem Post gazetesinde ilginç bir iddia gündeme geldi. Gazete, İsrail'in Gazze Şeridi'ne başlattığı operasyonun güvenlik kaygınlarından başlatıldığını; ancak arkasında yatan başka bir sebebin ise Gazze Şeridi kıyılarında bulunan ve değeri 4 milyar doları bulan doğalgaz rezervleri olduğunu öne sürdü.

Isramco şirketi, liman kenti Hayfa'nın 90 kilometre batısındaki Tamar 1 adlı kıyı bölgesinde "çok büyük" doğalgaz rezervi keşfedildiğini duyurdu. İsrail'de şimdiye kadar bulunan en büyük doğalgaz rezervi olduğu belirtilen yeni bölgenin, "Yam Thetis" konsorsiyumundan daha büyük olduğu ve değerinin de 15 milyar dolar civarında olduğu kaydedildi.

Tamar 1 bölgesi, Amerikan Noble Energy (yüzde 36), Isramco (yüzde 28,9), Delek Drilling ile Avner şirketleri tarafından ortaklaşa işletiliyor. Bölgenin ismi ise ünlü jeolog Yossi Langotsky'nin torunundan esinlenerek verilmiş.

Ancak bölgede doğalgaz faaliyetlerinin zorlukla yürütüldüğü biliniyor. Deniz zemini su yüzeyinden bin 700 metre aşağıda. Zeminde ise bin 400 metre kalınlığında tuz katmanı bulunuyor. Tamar 1 bölgesinde deniz seviyesinden 5 bin metre aşağıya kadar ulaşılarak doğalgaz çalışmaları yürütülüyor.

İsrail, şimdiye kadarki en büyük doğalgaz rezervini bulduğunu açıkladığı gün, Jerusalem Post gazetesi ise ilginç bir iddiayı gündeme getirdi. Gazetede yer alan haberde Gazze Şeridi'ne güvenlik sebepleriyle başlatılan Kurşun Dökme operasyonunun önümüzdeki günlerde ortaya çıkacak tali sebepleri de olduğu belirtildi. Bu sebebin ise Gazze Şeridi'nin denize bakan kıyısında bulunan tahmini 4 milyar dolarlık doğalgaz rezervi olduğu belirtildi.

Gazete, yaklaşık bir yıl önce İsrail ile dünyanın en büyük doğalgaz tedarikçilerinden olan İngiltere merkezli BG Group'un, Gazze kıyısından 36 kilometre açıkta bulunan Gazze Denizi doğalgaz sahalarını da kapsayan doğalgaz satış anlaşması görüşmelerini bir anda sona erdirdiklerini hatırlattı.

İNGİLİZ BG GROUP VE FİLİSTİN OTORİTESİ, 1999'DA ANLAŞMA YAPMIŞTI

Konuyu daha öncesine de taşıyan Jerusalem Post, BG Group'un 1999 yılında Filistin Otoritesi'ne ne kadar olduğu bilinmeyen bir ödeme yaptıktan sonra ortağı Consolidated Contractors Corporations şirketi ile birlikte, Gazze kıyısında bin kilometrelik bir alanda doğalgaz arama yapma hakkını elde ettiğini kaydetti. Varılan anlaşmaya göre BG Group, buradan elde edilecek gazın satışından kazanacağı miktarın yüzde 10'unu Filistin Otoritesi'ne verecekti. Bu para da doğrudan Filistin Yatırım Fonu'na aktarılacaktı.

BG Group ve Consolidated Contractors Corporations, bölgede yaptıkları testlerin ardından 2000 yılı başlarında bölgede çok miktarda doğalgaz olduğunu doğruladı. Ardından geçen 6 yıl boyunca BG Group ve İsrail Maliye Ulusal Altyapı Bakanlıklarından yetkililer arasında buradaki gazın İsrail'e pompalanmasına yönelik bir anlaşma yapmak için görüşmeler yapıldı. Ancak iki taraf ücret konusunda anlaşamadı.

İSRAİL HAMAS'A PARA VERMEK İSTEMİYOR; BG GROUP'UN HAMAS'LA GÖRÜŞMESİ YASAK

Gazeteye göre bu durum hem Hamas'a hiçbir şekilde paradan pay vermek istemiyen İsrail için hem de İngiliz hükümeti tarafından Hamasla görüşmesi yasaklanan BG Group için ciddi bir sorun teşkil ediyordu. Jerusalem Post'un iddiasına göre BG Group ve İsrail, sonunda buradaki doğalgaz bölgesinin fiyatı üzerinde anlaşmaya vardı ve elde edilen gelirin Hamas'a gitmemesini sağlamak için alternatif bir yol bulacaklardı.

J. Post'a göre 4 milyar dolar değerindeki doğalgaz rezervi bugün hiç dokunulmamış bir şekilde Gazze kıyılarında duruyor. Hamas, doğalgazın kendisine ait olduğu iddiasından hiç geri adım atmadı. Aynı zamanda Filistin Otoritesi ile BG Group'un daha önce vardıkları anlaşmada belirlenen yüzde 10'luk gelir payından daha fazlasını hak ettiğini savunuyor.

Hamas, İngiliz şirketiyle bir sorunu olmadığını; sadece 1999 tarihli anlaşmada bazı noktalarda değişiklik yapılmasını istediğini belirtiyor. Gazeteye göre ise İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nde Hamas'ı hedef alarak düzenlediği saldırının iki amacı bulunuyor; Hamas'ı bir daha saldırı düzenleyemeyeceği bir noktaya düşürmek veya Hamas'ı silahlanmayı bırakmayı kabul edeceği bir ateşkese zorlamak.

SALDIRI, HAMAS'I DOĞALGAZ HAKLARINDAN VAZGEÇİRMEYE ZORLAMA AMACI DA TAŞIYOR

Ancak Hamas'ı Gazze'den çıkarmak ve bölgeye El Fetih'i yerleştirmek neredeyse imkansız gözüktüğünü belirten gazete, bazı iddialara göre ise Hamas liderlerinden bir kısmının ateşkes konusunda umutsuz olduğunu ve İsrail'in öne süreceği her şartı kabul etmeye hazır olabileceklerini öne sürüyor. Böyle bir durum ise İsrail hükümetine veya İsrail'in arabulucu heyetine doğalgaz rezervinden elde edilen gelirin tüm imtiyazlarını elde etme şansı sağlayacak. Jerusalem Post, çok zor durumda olan ve ağır darbe almış Hamas için bir ateşkes karşılığında doğalgaz üzerindeki haklarından vazgeçmenin, çok büyük bir ödün olmayabileceğini kaydediyor.

Gazeteye göre Hamas'ın bu şekilde doğalgaz rezervleri üzerindeki hakkında vazgeçmesi de BG Group ile İsrail hükümetinin, 2008 yılı sonlarında temsilciler düzeyinde başlattıkları görüşmelere Hamas'tan bir tehdit devam edebilmelerini sağlayacak. Doğalgaz satış haklarının yeniden Filistin Otoritesi'ne geri dönmesi ile İsrail, Filistin Otoritesi'nin kamuoyunun desteğini kazanmasına yardım etmiş olacak.

İSRAİL, FİLİSTİN OTORİTESİ'NE DE YARDIM ETMİŞ OLACAK

Ancak gazete, İsrail'in yine de doğalgazdan gelecek milyonlarca doların kontrolünü körü körüne Filistin Otoritesi'ne vermemesi gerektiğini de savunarak, İsrail'in bu paranın nasıl harcanacağına dair Filistin Otoritesi ile anlaşma yaptıktan sonra yüzde 10'luk kısmın kendilerine teslim edilmesini istemesi gerektiğini savunuyor.

Bu paranın okul, sağlık ve altyapıya harcanmasının sağlanması aynı zamanda Filistin Otoritesi'nin uzun vadede bölgede düzeni ve kontrolü yeniden sağlaması anlamına gelecek ve bu da Filistin Otoritesi'nin barış için bir partner olma potansiyelini güçlendirecek. (CİHAN)

18 Ocak 2009, Pazar

Eklenme Tarihi : 2009-01-19 12:33:00
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
[Yorum - John L.Esposito] Obama'nın önündeki sınav

Amerika'nın İsrail devletiyle yakın ilişkileri eskiye dayanıyor. ABD'nin İsrail'in varlığına ve güvenliğine bağlılığı hem önemli hem de gerekli. Ancak bu bağlılık sıklıkla, aynen İsrail gibi bir devlet kurmaya ve güvenlik içinde yaşamaya hakkı olan Filistinlilerin aleyhine zuhur ediyor.

Hatırlatmak gerekir ki, İsrail'in kurulmasını sağlayan BM kararı bir Filistin devletini de öngörüyordu. Her ne kadar, BM'deki oylarının gösterdiği gibi, çoğu Amerikan başkanının geçmiş performansı bu tutarlı eğilime uygun düşse de, George W. Bush, Amerika'nın İsrail'le ilişkisini bir üst düzeye taşıdı. Bush, diplomasi yerine askerî kuvveti seçerek, uluslararası hukuku hiçe sayarak ve savaş suçlarına ortak olarak Amerika'yı İsrail'in safına geçirdi.

Lübnan'da olduğu gibi Gazze'de de Bush idaresi, İsrail'le, başlıca kurbanları siviller olan bir savaşı desteklediği korkunç bir ittifaka girdi. İsrail sivillere sadece altyapıyı ortadan kaldırmak için değil, Gazze toplumunu ortadan kaldırmak için saldırıyor. Ordusu, birçoğu kadın ve çocuklardan oluşan sivilleri katletti (900 kişi ölürken 4.000 kişi yaralandı); toplumun altyapısını ve kurumlarını tahrip etti (evleri, mahalleleri, üniversiteleri, okulları, camileri, polis istasyonlarını, hastaneleri) ve bir sonraki kuşak Filistinlilerinin radikalleşmesine katkıda bulunmuş oldu. Suçu İsrail'in üzerinden atmaya çalışmakla yetinmeyen ABD işi, İsrail hükümetinin, -aynen Lübnan'da Hizbullah'ı suçladığı gibi- sivil ölümlerden dolayı Hamas'ı suçlu tutma politikasını benimsemeye kadar vardırdı. Bunların ötesinde, ABD İsrail'e, Gazzeli sivillerin katledilmesinde kullanılan Apache helikopterleri ve bombalar verdi ve BM'nin hazırlamaya çalıştığı ateşkes oylamasına katılmadı.

İsrail, çarpışmayı kazanabilir ama savaşı değil

BM, AB, uluslararası insan hakları kuruluşları ve Papa 16. Benedict'in de aralarında bulunduğu birçok dinî liderin derhal ateşkes yapılması yönündeki çağrılarına rağmen, Bush idaresinin onayını alan İsrail devam etti, hatta savaşı hem karadan hem de havadan tırmandırdı. Önde gelen Oxford Uluslararası İlişkiler profesörü ve kendisi de İsrailli olan Avi Shlaim'in vardığı kanı, İsrail'in "haydut devlet" haline geldiği: İsrail'in son 40 yılda yaptıklarına şöyle bir göz atıp da "ahlakî değerleri hiçe sayan bir dizi lidere sahip" haydut bir devlet haline geldiği sonucuna varmamak çok zor. Haydut devletler genellikle uluslararası hukuku çiğner, kitle imha silahlarına sahiptir ve teröre (siyasî amaçlarla sivillere şiddet uygulamak) başvurur. İsrail bu üç şartı yerine getiriyor. İsrail'in gerçek amacı Filistinli komşularıyla barış içinde bir arada yaşamak değil, askerî üstünlük sağlamak.

Vatikan'ın Adalet ve Barış Konseyi Başkanı Kardinal Renato Martino da İsrail'in savaşını sert dille kınadı. "Kutsal Topraklar'da, çatışmayla hiçbir ilişkisi bulunmayan çoğunluğun, küçük bir azınlığın nefretini canlarıyla ödediği sonu gelmeyen bir katliam izliyoruz... Gazze'de duruma bir bakalım: gittikçe daha fazla devasa bir toplama kampını andırıyor."

Eğer ayakkabı diğer ayakta olsaydı, eğer aynı türde eylemleri İsraillilere yapan Filistinliler olsaydı, gazete manşetleri ve Bush'un Beyaz Saray'ı ile Kongre'nin bazı kesimlerinden gelen sesler Filistinliler ya da Hamas militanları tarafından gerçekleştirilen katliamı, barbarlığı ve yeni holokostu kınamak yönünde olurdu. "Bizim gördüğümüzden fazlasını gördüklerini" hatırlamamız önemli. İsrail'in yabancı gazetecilerin Gazze'ye girmesini engellemesi ve Amerikan basınının korkaklığı Gazze trajedisinin, Arap televizyonlarını ve özellikle de El Cezire'yi izleyebilen Araplar ve Müslümanlara son derece açık olan bir trajedinin, olduğundan önemsiz gösterilmesine sebep oldu. Kaybeden hem Filistinliler hem de İsrailliler. Gazze'nin yaşadığı yıkım ve bunun hayatlar, zihinler ve halkın ekonomik durumunda meydana getirdiği tahribat Müslüman âlemindeki adaletsizlik, aşağılanma, öfke ve nefret duygularını artıracak. İsrailliler uzun vadede daha güvende olmayacak ve dünyanın birçok yerinde imajları, ahlaki duruşları ve itibarları sarsılacak. Nasıl Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, İsrail-Hizbullah savaşının ardından Müslüman dünyasının en sevilen lideri haline geldiyse, bu kez de İsrail çarpışmayı kazanabilir ama savaşı değil. Hamas direnişi Arap âlemindeki konumunu kuvvetlendirecek ve birçoklarının gözünde taviz veren Mahmud Abbas'ın karşısındaki tek Filistinli alternatif olmaya devam edecek. Nasrallah'ın Mısır'a getirdiği sert eleştiri bölgedeki birçok Arap liderini de kapsayacak: "Mısır'ın liderleri suça iştirak ediyor; Filistin halkının çözülmesi için 'Siyonist düşman'la işbirliği halindeler".

Obama'nın verdiği sözler...

Başkan olmaya hazırlanan Barack Obama'nın Bush'un mirasıyla arasına mesafe koyup Amerika'yı, Arap dünyası ve Müslüman ülkelerle ilişkilerinde cesur ve yeni bir yola sokmak için acele etmesi gerekecek. Obama idaresinin, Amerika'nın, hem Filistinlilerin hem de İsraillilerin kendi kaderini tayin hakkının arkasında durduğu mesajını açıkça ifade etmesi gerekiyor. Birleşik Devletler'in ateşkes için baskı yapmasının zamanı geldi: Hamas'a füze atmayı durdurması, İsrail'e de Gazze'ye yaptığı tahribatı ve uluslararası hukuka göre direnmeye hakkı olanları toplu şekilde cezalandırmayı durdurması baskısı. Amerika'nın İsrail'i gözü kapalı desteklemesi Birleşik Devletler'in çıkarına değil. İslam dünyasının haklı öfkesini artırmaya, teröre meşruiyet sağlamaya sebep oldu ve dünya çapındaki imajımızı, itibarımızı ve ahlakî duruşumuzu lekeledi.

Adil ve kalıcı barışa giden yol, Birleşik Devletler'in, ister İsrail'den gelsin, ister Filistin'den, kanunsuz şiddet eylemlerini kabul edilemez bularak kınayan yeni bir yola girmesini gerektirecek. ABD İsrail'in hukuk dışı işgalini, topraklarını genişletmesini ve yeni yerleşimler inşa etmeye devam etmesini desteklemeye ya da ona göz yummaya daha fazla devam edemez. İsrail'i, militan saldırılarına karşı meşru müdafaada değil, seçilmiş bir Filistin hükümetini ortadan kaldırmaya çalışmakta, sivilleri öldürmekte ve Gazze halkını açlıkla karşı karşıya bırakmakta kullandığı silahlarla donatmaya devam edemez. Ülkemizin temsil ettiği şey bu olamaz. Barack Obama'nın sözünü verdiği Amerikan ilkeleri ve değerlerinin yeniden benimsenmesi de bu olamaz.

GEORGETOWN ÜNİVERSİTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ
PROF. DR. JOHN L. ESPOSITO

Eklenme Tarihi : 2009-01-19 13:16:50
 

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
İsrail, ateşkes ilan etti ama Gazze'den çıkmıyor

İsrail, Gazze'ye yönelik 22 gün boyunca yürüttüğü ve 1.200 insanın ölümüne yol açan saldırıyı dün gece sona erdirdi. İsrail Başbakanı Ehud Olmert, yaptığı basın toplantısıyla İsrail'in Gazze'ye yönelik saldırısının sona erdiğini açıkladı.

Hedeflerine ulaştıklarını, Hamas'a ağır bir darbe indirdiklerini ve İsrail'e yönelik füze atışlarını ciddi biçimde azaltmayı başardıklarını ifade eden Olmert, İsrail kuvvetlerinin şu an için bölgeden çekilmeyeceğini belirtti. Gazze'de İsrail füzeleriyle katledilen yüzlerce sivil için üzüntüsünü dile getiren İsrail lideri, Gazze halkının düşmanının İsrail değil Hamas olduğunu savunurken, sivil kayıplardan Hamas'ı sorumlu tuttu. Olmert, ateşkes açıklamasını yaparken de tehdit etmekten geri durmadı ve roket atışlarının devamı halinde tekrar aynı şekilde cevap vereceklerini belirtti. İsrail'in tek taraflı ateşkesi önceki gece yerel saatle 02.00'de başladı.

Hamas: Çekilme olmazsa ateşkes olmaz

Ehud Olmert, Gazze'deki saldırılar sırasında hayatını kaybeden 10 İsrail askeri ve 3 vatandaşı için de üzüntüsünü dile getirerek, kalplerinin ölen İsraillilerin aileleriyle olduğunu sözlerine ekledi.

Hamas sözcülerinden Fevzi Barhum, Tel Aviv'in tek taraflı ateşkes ilanının ablukanın ve İsrail saldırganlığının sonu anlamına gelmediğini, direnişi sonlandırmayacaklarını kaydetti. Hamas, Olmert'in basın toplantısından saatler önce yaptığı açıklamada da İsrail'in Gazze'de kalmaya devam ettiği müddetçe direnişi sürdüreceğini duyurmuştu. Hamas yetkilisi Usame Ebu Hamdan, "İsrail ordusunun tek taraflı ateşkes ilan etmesi Gazze Şeridi'nden çekilmesini öngörmüyor ve Gazze'de kalmaya devam ettiği sürece de direniş ve çatışmayla karşı karşıya kalacak." diye konuşmuştu.

İstanbul Topkapı Eresin Otel'de İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından dün düzenlenen "Gazze'de son durum" toplantısında konuşan Hamas sözcüsü Dr. Sami Ebu Zuhri de, "Biz ne işgalciyiz ne de saldırganız. Canımız pahasına vatanımızı korumaya çalışıyor, saldırılara karşı direniyoruz." ifadelerini kullandı.

Öte yandan BM Genel Kurulu, Gazze'deki krizi ele aldığı 2 günlük olağanüstü toplantısının sonunda BM Güvenlik Konseyi'nin geçen hafta kabul ettiği 1860 sayılı bağlayıcı kararın uygulanmasını talep etti. BM Güvenlik Konseyi'nin kararında Gazze'de taraflara "derhal ve kalıcı" ateşkes çağrısında bulunuluyor ve ateşkes sağlanmasının ardından İsrail birliklerinin tamamen Gazze'den çıkması isteniyordu. Tel Aviv yönetimi, bağlayıcı olmasına rağmen Güvenlik Konseyi'nin kararına uymayacağını duyurmuştu.

Eklenme Tarihi : 2009-01-19 13:20:29
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst