'Su içsem yarıyor' bahanesi inandırıcı mı?

nk83

Admin + Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.297
Tepki
83.535
Puan
113
Konum
İstanbul
790920111215084921974.jpg


'Su içsem yarıyor' bahanesi inandırıcı mı?

Prof. Dr. Mustafa Araz, bir ****bolizma hastalığı olan obezitenin çağımızın en önemli hastalıkları arasında yer aldığını belirterek, şişmanlık konusunda önemli tespitlerde bulundu.

Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) Tıp Fakültesi Endokrinoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Mustafa Araz, bir ****bolizma hastalığı olan obezitenin çağımızın en önemli hastalıkları arasında yer aldığını belirterek, ''bir kişinin aldığı enerji, harcadığı enerjiden fazla ise bu enerji vücutta yağ olarak birikir, kilo alınmasına neden olur'' dedi.

Araz, AA muhabirine yaptığı açıklamada, obezitenin, insan vücudunda yağ dokusunun artışı ile ilgili bir hastalık olduğunu, insanın yaşam kalitesini olumsuz yönde etkilemesinin yanı sıra, bir çok hastalıkların oluşmasına da neden olabildiğini söyledi.

Obezitenin nedenlerinin daha çok beslenme ilgi ilgili olduğuna işaret eden Prof. Dr. Araz, şöyle konuştu:

''Obezite aslında bir ****bolizma hastalığı. Yağ dokusunun artışı ile ilgili bir hastalık. Buna yol açan bazı hormonal hastalıklar olabilir. Özellikle troid bezi az çalışıyorsa, veya böbrek üstü bezlerinden kortizon dediğimiz hormon fazla salgılanıyorsa, kişiler kilo alabilir.

Hastalarımızın büyük çoğunluğunda ise bu oran yüzde 95'e kadar çıkabilir, daha çok beslenme ile ilgilidir. Bizim karşılaştığımız hastalıkların çoğu bir hormonal hastalık olmadan gelişenlerdir. Bir kişinin aldığı enerji, harcadığı enerjiden fazla ise bu enerji vücutta yağ olarak birikir. Bu yağ birikimi de kilo olarak karşımıza çıkar ve obez hastalığına neden olur.''

Bazı obezler tarafından söylenen, 'Su içsem yarıyor' lafının yanlış olduğunu ve hastalığın beslenme ile çok ilgili olduğuna dikkat çeken Araz, sözlerini şöyle sürdürdü:

''İnsanın aldığı bir enerji var. Enerji yiyeceklerden geliyor. Harcadığı enerjinin de bir kaç kaynağı var. Uyurken dahi enerji harcıyoruz. Temel sistemlerin çalışması için gerekli olan enerjiye bazal ****bolizma denir. Bazal ****bolizma kişiden kişiye değişir. Bu bizim elimizde değil. Aynı miktarda yiyen iki kişi de aynı kiloyu almayabilir.

Bu kişilerin bazal ****bolizması farklı olabilir. Spor yapmak, egzersiz yapmak elimizde olan bir şey. Harcadığımız enerji, aldığımız enerjiden fazla ise kilo veririz. Bu kesin. Niye kilo alıyoruz, harcadığımızdan fazla yediğimiz için. Mutlaka gıdalardan aldığımız enerjiyi azaltacağız, yaktığımız enerjiyi de arttıracağız. Kısacası, ben fazla yemiyorum, su içsem yarıyor, kilo yapıyor lafı doğru değil. Kilo almamak, hastalıktan korunmak için dengeli ve düzenli beslenmek zorundayız.''

-''Tedavi bilinçli yapılmalı''-

Obezite hastalığının tedavisinde, ilaç tedavisinin yanı sıra diyet ve gerekirse de cerrahi yöntemler uygulandığını ifade eden Araz, şöyle devam etti:

''İnsan hayatını olumsuz yönde etkileyen obezite, kalp rahatsızlığı riskini arttırır, tansiyon ve eklem rahatsızlıklarını arttırır, solunum problemlerine yol açabilir, bazı kanser türlerinin artmasına neden olabilir. Kısacası, insan vücudundaki tüm sistemleri etkileyebilir. Tedavinin çok bilinçli yapılması gerekir. Tıp dünyasının yetersiz olduğu hastalıklardan biri de obezitedir. Hastalığı kökünden halledecek bir ilaç tedavisi mümkün değil. Hastaların öncelikle diyet ayarlaması yapması, harcadıkları enerjiyi arttırmaları gerekiyor.

Tedavide olmazsa olmaz, aldığımız enerjiyi azaltmak, harcadığımız enerjiyi arttırmaktır. Eğer, bu yapılabilirse mutlaka kilo verilir. İnternet üzerinden satılan ve nitelikleri bilinmeyen reçetesiz ürünleri kullanmamak gerekir. Tedavide kullanılan reçetesiz ürünler, insanların sağlığını olumsuz yönde etkileyebilir. Tedavide öncelikle hastanın günlük alacağı kalori miktarı ayarlanır. Hastanın durunu uygunsa reçeteli ilaç tedavisi uygulanır. İlaçla veya diyet tedavisi ile hastanın 3 ayda en az yüzde 5 kilo vermesini sağlamaktır esastır. Hangi yöntem kullanılırsa kullanılsın, üç aylık sürede yüzde 5'ten az kilo veriliyor ise yöntem başarılı değildir.''

Araz, tedavide hızlı kilo verilmesinin sakıncalı olduğuna vurgu yaparak, ''Kilo verme, haftada 500 gram ya da 1 kilo kadar olabilir. Hızlı kilo vermek başta kalp ritim bozukluğu olmak üzere önemli sağlık sorunlarına neden olabilir. Yavaş yavaş, istikrarlı bir şekilde kilo verilmesi önemlidir'' diye konuştu.

Araz, obezite ve buna bağlı olarak da şeker hastalığının Türkiye'de en yaygın olarak görüldüğü illerden birinin Gaziantep olduğunu, 2000 yılının başından 2010 yılına kadar bu hastalığın yüzde 80 oranında artış gösterdiğini, bunu da kalorisi yüksek besinlerle ilgili olduğunu da sözlerine ekledi.

-123 kilo ağırlığındaki Beyhan Harat-

Gaziantep'li kuru yemişçi 123 kilo ağırlığındaki Beyhan Harat (39), bir obezite hastası olduğunu 11 yaşında fark ettiğini, fazla kilolu olmasının, özellikle çocukluk döneminde fazla yemekle ilgili olduğunu söyledi.

Sağlıklı bir çocukluk dönemi geçirdiğini ve 9 yaşından itibaren, hızla kilo almaya başladığını ifade eden Harat, şunları anlattı:

''Biraz da ailemin fazla yemem konusunda ısrarcı olması nedeniyle, çok fazla yemek yedim ve biraz da dengesiz beslendiğim için hızla kilo almaya başladım. 11 yaşına geldiğim zaman fazla kilolarım nedeniyle tedavi görmeye başladım ve ailem beni doktora götürdü ve hem ilaç, hem de diyet tedavisine başladım. 11 yayından beri, kilolarımla barışık yayamaya, ama tedavimi de zaman zaman aksatsam da sürdürmeye gayret ediyorum. Zaman zaman, sıkı diyet tedavisine girerek, 30-35 hatta 40 kilo verdiğim oluyor. Ancak, diyet tedavisini bıraktığım yeniden hızlı bir şekilde kilo alıyorum.

2011 yılında kilom 164'e kadar çıktı. Tabi ki aşırı kilo günlük hayatımı olumsuz yönde etkilemeye başladı. Aile, toplum ve iş hayatımı olumsuz etkiledi. Ben de bunun için sıkı bir diyet tedavisine başladım, spor yapıyorum ve şu anda 123 kiloya kadar düştüm. Amacım, bir 40 kilo daha vermek. Bunun için, diyet ve spor tedavisine devam ediyorum. Benim rahatsızlığım tamamen beslenme ile ilgili, bunu çok iyi biliyorum. Kilolarım sorun yaratıyor ama kilolarımla barışık bir hayat yaşamaya çalışıyorum.''

Fizyoterapist 90 kilo ağırlığındaki Songül Aslan (36), 4 çocuk annesi olduğunu ve kilo sorunun doğum ve doğum sonrasında kullandığı ilaçlarla ilgili olduğunu belirtti.

Özellikle, annelere uyarılarda bulunan Aslan, kullanılan ilaçlara dikkat edilmesini isteyerek, şunları kaydetti:

''Dengeli ve düzenli beslenen bir insan olarak, gençlik dönemimde bir kilo sorunu yaşamadım. Ancak, bir anne olarak doğumdan sonra kilo almaya başladım. Doğumdan sonra kortizon ilaçları kullandım ve bu nedenle de hızlı kilo almaya başladım. Şu anda, 90 kiloyum. Daha fazla kilo almamak ve kilomu azaltmak için beslenmeme dikkat ediyorum.

Özellikle de ilaç kullanımı konusunda çok dikkatli davranıyorum. Bunu yanı sıra spor ve egzersiz yapıyorum. Kilolu olmak hayatımı olumsuz yönde etkilemesine karşın, hayatımı sürdürmeye çalışıyorum. Özellikle tüm annelere de ilaç kullanımı konusunda dikkatli olmalarını ve bol bol spor yapmalarını tavsiye ediyorum.''

AA
 
OP
nk83

nk83

Admin + Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.297
Tepki
83.535
Puan
113
Konum
İstanbul
Resimde oturan sanki 3 kişi gibi değilmi hastalık seviyesi bu oluyor sanırım hem fiziksel hemde ruhsal olarak kötü bir durum olmalı...
 
H

Hera

Misafir
Ben anlamıyorum birazcık göbeğin oran buran yağlanmaya başladımı tutması gerek insanın boğazını bunun için kapılardan sığmamaya gerek yokki baktın azcık şeklin kaçıyor yap elinden ne geliyorsa al önlemini bukadar basit
 
OP
nk83

nk83

Admin + Sitenin Hikaye Yazarı
Admin
Katılım
24 Ağustos 2010
Mesajlar
63.297
Tepki
83.535
Puan
113
Konum
İstanbul
O "ne olacak canım nasılsa veririm" hissi yok mu o batırıyor bence insanı...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst