Şamanizm

Katılım
19 Ocak 2011
Mesajlar
89
Tepki
58
Puan
18
Yaş
37
Konum
Ankara
Şamanizm ya da Kamcılık (şamanlar tarafından "deneyim" olarak ifade edilir), varlığı tüm insanların tarihinde erken taş devrine ve daha da geriye kadar kanıtlanabilen, inisiyasyon içeren bir vecd ve trans tekniği.

Günümüzde bazı batılıların ilgi duyup tekrar uygulamaya başladıkları şekline ise Neo-Şamanizm denir.

Şamanist inisiyasyonda her şaman adayı rüyalar, trans, ruhların isim ve fonksiyonları, şaman teknikleri, ‘gizli dil’ gibi bazı konularda bir eğitimden geçirildikten sonra şaman olabilir. Asya Şamanist inisiyasyonlarında sırra (mister) erme denilen “inisiyatik ölüm” ya da “cehenneme iniş” deneyimi Sibirya ve Orta Asya’daki Şamanist Türkler’in (Yakutlar, Altaylılar vs.) geleneklerine göre, hami-rehber ruhlarca, yeraltı denilen öte-alemde veya spiritüel gök katlarında gerçekleştirilir. Bu deneyim, fiziksel olarak, genellikle, orman, kır, mağara gibi toplumdan uzak ve kutsal sayılan bir yerde gerçekleştirilir. Şaman (Kam) adayı önceden hazırlık eğitimini almış olsa da, sırra (mister) erme denilen bu deneyimi yaşamadan adayın şamanlığı resmîleşmez. Bu deneyimi ancak gereken hazırlık eğitimini almış şaman adayları geçirebilir. (Hazırlık eğitimi, ancak, dalgınlık, olup bitene ilgisizlik, birtakım nöbetlere tutulma gibi ön belirtiler gösteren adaylar arasından, bir iç çağrısı alma ve mağaralarda haberci rüyalar görüp hami-rehber varlıklarıyla irtibata geçme gibi ilâhî “seçilme” belirtileri göstermiş olana verilir.) Davulu transa girmeyi kolaylaştıracak bir şekilde kullanmayı öğrenmiş aday, birtakım acı verici sınavlara tâbi tutulduktan sonra, ölüm deneyimini yaşamak üzere, transa girer. Şaman adayı birkaç gün süren bu deneyim boyunca, ruh ve beden bağları gevşemiş halde yatar. İnisiyasyonlardaki cehenneme iniş ya da ikinci doğuş denilen bu olgular Şamanizm’de şaman adayının vücudunun sembolik olarak parçalanması suretiyle organlarına ayrılması ve sonra bu parçaların birleştirilmesi veya etlerinden sıyrılmış kemiklerinin etlenmesiyle vücuduna yeniden kavuşması olarak simgelenir. Sırra erme denilen bu süre zarfında, hami-rehber varlıkları şamanın ruhuna şamanlığı için gerekli her şeyi öğretirler. Öğrettikleri arasında meslek sırları, “gizli dil”, hastalıkların özellikleri, iyileştirilme yolları da bulunur. Bu işlemler bittiğinde ve hipnotik uykudan çıktığında, aday kendini birtakım güçlerle donanmış ve bir hayli değişmiş halde bulur. Artık yalnızca bedensel gözleriyle değil, ruhani gözüyle (kalp gözüyle) de görebilmektedir.

Şaman’ın davul ve dans unsurlarıyla gerçekleşen, uçuş denilen transında posesyon hali sözkonusu değildir. Yani trans halindeki şamanın hiçbir hal ve hareketi idrak ve iradesi dışında değildir. Şamanın transında, kendi başına yaptığı bir şuur deneyimi sözkonusudur. Bununla birlikte şaman, gerekirse bir ruh ile –posede olmadan– bağlantı kurabilir. Bu, kimilerine göre, şuur ve kişiliğin kaybolmadığı gözlemlenen bir medyumluktur. Şamanın ruhsal yolculuğu, teozofik terimlerle, astral seyahat, akaşik okumalar, ruhlar âleminin yüksek bölgelerine nüfuz etme ve diğer ruhlarla posede olmadan bağlantı kurma gibi çeşitli yönlerde gelişir. Usta şamanların Demir-Kazık yıldızına kadar yükselebildikleri söylenir. Şifacılık, geleceği bilme, obsesyona uğramış insanları obsedörü kovarak obsesyondan kurtarma, çift bedenlenme (dedublüman), fasinatörlük ve büyü (maji)yapabilme şamanlarda sıkça rastlanan yeteneklerdir.

Asya Şamanizm’inde üç âlem sözkonusudur: Yer, yeraltı, Gök. Fakat bunlar sembolik ifadelerdir. Yeraltı terimi Asya’nın kimi Şamanist geleneklerinde öte-alem anlamında kullanılır, kimi Şamanist geleneklerinde ise ölüm olayının akabinde yaşanılan kargaşa ve vicdani hesaplaşma dönemini ifade etmek üzere kullanılır. Dolayısıyla, bazı Şamanist geleneklerde yeraltı denildiğinde, genellikle öte-alemin titreşim düzeyi kaba ve yoğun ortamları sözkonusudur. Yeraltı deyiminin bu anlamda kullanıldığı şamanist geleneklerde öte-alemin huzurlu ortamları ise “gölgeler diyarı” gibi başka ifadelerle belirtilmektedir. Yakut Türkleri, Çukçiler ve Yukagirler, insanın üç “can”ı olduğunu kabul ederler. Ölüm olayında biri mezarda kalır, biri “gölgeler diyarı”na iner, üçüncüsü ise Göğe çıkar. Ölüler, bir süre sonra, yeryüzünde tekrar doğabilirler. Uygurlar, inandıkları sürekli olarak tekrar doğma olgusuna “sansar” adını verirler.

Asya Şamanizm’ine, özellikle Altay, Yakut ve Uygur Türkleri’nin geleneklerine göre, insanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel anlamdaki Kutsal Gök’ten oluşan üç ortam, merkezlerinden geçen, direk ya da kazık denilen bir eksenle birbirine bağlanırlar. Bu eksen “Göğün göbeği” ile “Yer’in göbeği” arasında yer alır.

Bu kavram Altay, Yakut ve Uygur Türkleri’nin geleneklerinde şöyle açıklanır: İnsanların yaşadığı Yer, ölülerin göçtüğü “yeraltı” (öte-âlem) ve spiritüel anlamdaki Gök’ten oluşan üç alem ya da ortam, merkezlerinden geçen bir eksenle birbirine bağlıdır. “Yer’in göbeği” ile “Göğün göbeği” arasındaki bu eksenin geçtiği, bu ortamların ortasındaki delikler ya da açıklıklar bir tür geçittir. Şamanlar, “uçuş” (trans deneyimi) sırasında bir ortamdan diğerine geçerken bu irtibat geçitlerinden yararlanırlar. Aynı şekilde, ölenler de öte-âleme bu yolla göçerler. Öte-âleme giden şamanlar oraya “Yer’in deliği” geçidinden geçerek gider, yine bu delikten ya da kapıdan dönerler. “Yer’in ekseni” kavramı Altay, Yakut ve Uygur geleneklerinin yanı sıra, Başkurt, Kırgız, Kalmuk, Çukçi, Buryat, Samoyet, Koryak, Moğol, Tibet, Fin, Lapon ve Estonya geleneklerinde da bulunur.

Altay, Yakut ve Uygur Türkleri’nin geleneklerine göre, şamanın “Yeraltı”na inebilmesi veya “gökler”e çıkabilmesi için önce “Yer’in Ekseni”ne çıkması gerekir. “Yeraltı”na inmesi gereken Altay şamanı “uçuş” yolculuğunda önce “demir dağ”a (Temir taikşa) tırmanır. Yer’in Ekseni”ne çıkması işte bu sembolik “dağ”ı aşıp “Yerin Göbeği” denilen delikten girmesiyle mümkün olur.

Şaman gölgeler diyarı’na giderken öncelikle “Yerin göbeği”ndeki bu delikten “Yer’in Ekseni”ne ulaşmak, sonra da “Yeraltı”nın cehennemi kısmından geçmek zorundadır. Ölen kimseler de bu yolculuğu yaparlar ki, bu yolculukta ölünün geçemediği takdirde azap çekmesinin sözkonusu olduğu bir köprü’yle karşılaşılır.

Kuzey ve Orta Asya Şamanizm’inde yeraltı âlemi 7 veya 9 katlıdır. Ölüm olayı ile beden terk edildikten sonra kimileri yeraltı katlarındaki ortamlara, kimileri ise Gök katlarındaki ortamlara giderler. Şaman da, trans deneyimi sırasında, yapacağı uygulamanın amacı ve türüne göre, ya yeraltı âlemine iner ya da Göğe çıkar. Örneğin, bir hastayı iyileştirmek için Göğe çıkması, fakat bir ölünün ruhuna eşlik etmek, hastanın ruhunu geri getirmek (ölmemesini sağlamak) veya yeryüzünü terk etmek istemeyen ölüleri ‘gölgeler diyarı’na götürmek için Yeraltı’na iner. Fakat herhangi bir nedenle Göğe çıkacak bir şamanın önce yeraltı denilen âleme inmesi gerekir. Yani hiç kimse “Yeraltı”na (öte-âlem) inmeden Göğe çıkamaz.
 

ayser

Daimi Üye
Katılım
12 Aralık 2009
Mesajlar
6.699
Tepki
7.439
Puan
113
Yaş
68
Konum
Kartepe
Alıntı olduğunun farkındayım ben emek verip buraya yazdığın için teşekkür ettim:panter:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst