Anladık Ramazan başlamış!
Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağını bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri de sımsıkı örter: geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş, nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:
- Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!..
Bir gün fazla tutmuş
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşi’ye sorulunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş :
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
Bir eşek bir öküz
İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?"
O da kendini üstün göstermek için
-Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir.
Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
– Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?
Bu softa da öteki gibi
"Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
– Bunlar ne erenler?
Bektaşi gülerek cevap verir:
– Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"
Bizi de yedirirsin!
Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler onların hakkı imiş.
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaata:
- Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir, der.
Böylece çorba tamamen biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine :
-Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir.
Hoca:
-Sünnettir, diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.
Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
-Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar:
- Farz hoca efendi, derler.
Hoca:
-Balam hiç farzdan ad olur mu?” der.
Çocuklar da:
-Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaata yediresin öylemi ?” derler…
Bizim eve de buyursun!
Bir zat Ramazan’da hiç evine gelmez, boyuna davetli davetsiz iftarlara gidermiş. Bir akşam birisi evine gelerek:
-Bu akşam sizin efendiyi filan yerde iftara davet ediyoruz, buyursunlar,deyince,
Evin hanımı:
-Ramazan neredeyse bitecek, efendiyi gören yok. Siz görebilirseniz söyleyin. Bir gece de kendi evinde iftara buyursun!
Ramazan hilali görülmeyince oruç tutmanın caiz olmayacağını bilen bir tiryaki, hilali görmemek için evinin pencerelerini kapayıp perdeleri de sımsıkı örter: geceleri mahalle kahvesine giderken de başını önüne eğermiş, nasılsa bir su birikintisi içinde hilalin aksini görünce ürkerek şöyle demiş:
- Hey mübarek! Gözüme mi gireceksin, anladık işte ramazan başlamış!..
Bir gün fazla tutmuş
Adama sormuşlar :
-Kaç gün oruç tuttun?
-Hastalığım nedeniyle, ancak bir gün tutabildim! demiş.
Aynı soru, orada bulunan Bektaşi’ye sorulunca, hiç istifini bozmadan yanıt vermiş :
-Bu arkadaş benden bir gün fazla tutmuş!
Bir eşek bir öküz
İki softa, ramazanda bedava yiyip içeriz diye bir Bektaşi köyüne misafir olurlar. Hoşbeşten sonra, içlerinden biri tuvalete gider. Bektaşi, bu softaları kontrol etmek için odada kalana sorar:
- Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?"
O da kendini üstün göstermek için
-Bırak şunu, eşeğin tekidir", cevabını verir.
Biraz sonra öteki softaya da aynı soruyu sorar:
– Senin arkadaşın nasıl bir adam? Bilgisi var mı, yok mu?
Bu softa da öteki gibi
"Bırak şunu, öküzden farkı yoktur", cevabını verir.
Akşam olunca iftar sofrası kurulur. Fakat tepsinin üzerinde arpa ile samandan başka bir şey göremeyen softalar hayretle sorarlar:
– Bunlar ne erenler?
Bektaşi gülerek cevap verir:
– Biriniz eşek, ötekiniz öküz. Sizin için bunlardan daha iyi azık olur mu?"
Bizi de yedirirsin!
Eskiden toplu ramazan yemeklerinde, iftar ziyaretlerinden artan yemekleri, yemek masasına hizmet eden çocuklar yermiş.. Yani artan yemekler onların hakkı imiş.
Bir iftar yemeğinde çorba içildikten sonra hoca cemaata:
- Çorbayı arttırmayın israf haramdır. Yemeği bitirmek sünnettir, der.
Böylece çorba tamamen biter.
Sıra sebze yemeğine gelir, hoca yine :
-Arttırmayın sünnettir” der yemek biter.
Sıra pilava gelir, tatlıya gelir.
Hoca:
-Sünnettir, diyerek, her şeyi cemaata yedirir ve hizmet yapan çocuklar aç kalırlar.
Yemekten sonra hocanın ellerini yıkaması için su döken çocuklarla hoca şakalaşmak ister:
-Balam sizin adınız ne, der.
Çocuklar:
- Farz hoca efendi, derler.
Hoca:
-Balam hiç farzdan ad olur mu?” der.
Çocuklar da:
-Olur ya, sünnet diyelim de bizi de cemaata yediresin öylemi ?” derler…
Bizim eve de buyursun!
Bir zat Ramazan’da hiç evine gelmez, boyuna davetli davetsiz iftarlara gidermiş. Bir akşam birisi evine gelerek:
-Bu akşam sizin efendiyi filan yerde iftara davet ediyoruz, buyursunlar,deyince,
Evin hanımı:
-Ramazan neredeyse bitecek, efendiyi gören yok. Siz görebilirseniz söyleyin. Bir gece de kendi evinde iftara buyursun!