Ömer Bin Abdülaziz(R.Anha)

Oruc

Daimi Üye
Katılım
17 Temmuz 2008
Mesajlar
2.598
Tepki
2.379
Puan
113
Yaş
48
Konum
izmir
Ömer Bin Abdülaziz(R.Anha)

Hz. Ömer, ‘Ah keşke yeryüzü zulümle dolduğu bir anda gelecek ve onu adaletle dolduracak, alnı nişanlı evladımın kim olduğunu bir bilsem!’ der ve ismi ismine, künyesi künyesine denk bir evladının geleceğini ve yeryüzünü adaletle doldurup idare edeceğini haber verip müjdelerdi.
Abdülaziz’in küçük oğlu Ömer, oynarken babasının atlarından biri onu tepmiş ve alnından yaralamıştı. Abdülaziz, oğlunun alnındaki kanı silerken şöyle diyordu,
-Eğer Ümmiye Oğullarının alnı nişanlı ise sen bahtiyarsın demektir.
Bu ifadeden de anlaşılıyor ki, Abdülaziz de oğlunun müjde yüklü olduğunu biliyordu.

Tâbiînin büyüklerinden. Adâleti, insâfı ve güzel ahlâkı ile meşhur sekizinci Emevî halîfesi. Hazret-i Ömer’in oğlunun torunu. İsmi Ömer bin Abdülazîz, künyesi Ebû Hafs’tır. 679 (H.60) târihinde Medîne’de doğdu. 720 (H.101) târihinde kölesi tarafından zehirlenerek şehîd edildi. Cenâzesi Şam yakınlarındaki Hunasi’den alınıp Humus yakınlarındaki Deyr es-Sim’an denilen yere defnedildi. Kabr-i şerîfi ziyâret mahallidir.

Hazret-i Ömer, halîfeliği zamânında bir gece Medîne’de kol gezerken sabaha karşı bir evden, bir kadının kızına; “Süte su koy!” dediğini işitti. Kızın da; “Emîr-ül-Müminîn hazret-i Ömer süte su katmayı yasak etti.” cevâbını verdiğini ve annesinin; “Emîr-ül-Müminîn nereden bilecek.” demesi üzerine de; “O görmüyorsa Allahü teâlâ görüyor.” dediğini işitti. Hazret-i Ömer bu hâdise üzerine o kızı araştırıp, oğlu Âsım’a nikâh etti. Âsım’ın bundan bir kızı oldu, bundan da Ömer bin Abdülazîz hazretleri dünyâya geldi.

Babası Abdülazîz bin Mervân 705 târihinde vefât edince amcası halife Abdülmelik onu Şam’a getirdi ve kızı Fâtıma’yı ona nikâhladı. Ömer bin Abdülazîz çok nîmet ve servete sâhipti. Yaratılışındaki cömertlik ve mürüvvetini bütün insanlara saçıyordu. Gâyet fazîletli, âlim, âdil ve eşine pek az rastlanan bir insandı. Halife Velîd bin Abdülmelik devrinde 706 Rebîulevvel ayında Haremeyn, Mekke ve Medîne vâliliğine tâyin edildi. Bu vazifesini yürütmek üzere Medîne’ye gidip, oranın büyük âlimlerinden on kişi topladı. Meclisteki âlimlere; “Ey kardeşlerim. Ben Haremeyn’in vâliliğine değil, hizmetçiliğine tâyin olundum. Asıl mesleğimin adâlet yolundan ayrılmamak olduğunu bilmenizi isterim. Bunun için söz veririm. Gerek zorbalık yapanın, gerekse buna sebep olanın, yolsuzluk yapanın ve doğru yoldan ayrılanın yaptıklarını bana haber vermezseniz bunun mesûliyyeti size âittir. Sizi ancak bana müşâvir ve muâvin olmak üzere çağırdım. Kendi reyimle bir iş görmek istemem. Her hususta sizinle müşâvere yapacağım. Ayrıca memurlarımın da ahâliye iyi hizmet etmeleri için onları teftiş ederek, bana yardımcı olacaksınız.” dedi. Bu âlimler de onun bu isteklerinden memnun olup, dâimâ yardımcı oldular. Hicazlılar; idâresinden, adâletinden çok memnundular.

Ömer bin Abdülazîz hazretleri hilâfet makâmına geçtiği gün, zamanının tanınmış fıkıh âlimlerinden Sâlim bin Abdullah, Recâ bin Hayve ve Muhammed bin Ka’b Kurazî’yi dâvet edip, onlara; “Halk her ne kadar bir nîmet olarak görüyorsa da ben bu halîfelik makâmını; taşıyamayacağım bir yük ve çok ağır bir mesûliyet olarak görüyorum. Bu yükün altına girdim. Benim için çâre ve tedbir olarak nasîhatleriniz nedir?” diye sordu. Onlardan biri dedi ki: “Yârın kıyâmet günü kurtulmak istersen müslümanların ihtiyarlarını baban, gençlerini kardeşin ve küçüklerini evlâdın bil. O zaman bütün müslümanlara, kendi evindeki, ana-baba, kardeş ve evlâdın gibi muâmele etmiş olursun.” Ömer bin Abdülazîz, halîfe olunca, üzerine aldığı mesûliyetin ağırlığından dolayı iki ay müddetle üzüntü ve keder içinde kaldı. Millet ve memleket işlerini adâletle idâre etmekte ve hak sâhiplerine haklarını iâde etmekte çok hassas davranıyor, kendisini hiç düşünmüyordu.

Ömer bin Abdülazîz, yakın dostu hazret-i Sâlim’e; “Kardeşim Sâlim! Allahü teâlâ beni halîfelik ile imtihan ediyor. Yemin ederim ki, kurtulamıyacağımdan korkuyorum. Bana, dedem hazret-i Ömer’in mektuplarını, hayâtı hakkında bilinenleri, müslümanlara ve gayr-i müslimlere olan hükümlerini bildir. Hazret-i Ömer’i kendime nümûne kabûl ettim. Ona göre hareket edeceğim.” dedi.

Devrinin âlim ve velîlerinden Mâlik bin Dinâr hazretleri anlatır: “Ömer bin Abdülazîz halîfe olduğunda bir çobanın şöyle dediği işitildi: “Acaba bu temiz, âdil halîfe kimdir?” Çobana; “Böyle olduğunu nereden anladın?” diye sorulduğunda; vazîfesi dağ bayır demeyip koyun otlatan, çeşitli yırtıcı hayvanların tehlikesini pek iyi bilen çoban, sâfiyetle bulduğu teşhisiyle şu cevâbı verdi: “Âdil bir halîfe başa geçince, kurtlar kuzulara saldırmaz. Oradan anladım.”

Halîfe Ömer bin Abdülazîz hazretleri her gün âlimleri çağırır, onlarla ölüm ve kıyâmet hâllerinden konuşurlardı. Konuşmalar onlara o kadar tesir ederdi ki, sanki içlerinden biri vefât etmiş gibi ağlarlardı.

DÜSMANINI HAYRAN BIRAKAN HALIFE

“Bir insanin, imkansizliklari dolayisiyla, ruhbanca bir yasantiya sahip çikmasi, dünyadan el-etek çekmesi çok kolaydir. Çünkü onun zaten terkedecegi herhangi bir dünya malina sahipligi yoktur. Fakat bu halife gibi, dünyanin en büyük devletinin yöneticisi için ayni seyleri söylemek mümkün degil. Onun elindeki hazinelere ragmen, bunlarin hiçbirine aldirmayip, siradan bir fakirin yasantisina sahip çikmasina hayran olmamak dogrusu elden gelmiyor.”
Bu sözler, Ömer b. Abdülaziz vefat ettikten sonra ona olan hayranligini gizlemeyen Roma Imparatoruna ait.

ÖMER B. ABDÜLAZIZ’DEN HIKMETLI SÖZLER
“Ey insanlar, kim bizimle arkadaslik yaparsa, bes sey için yapsin, bunu yapmazsa, bizden uzaklassin:
1- Ihtiyaçlarini karsilayamayanlari bize bildirsin.
2- Hayir için bize yardimci olsun.
3- Bilmedigimiz hayir yollarini bize ögretsin.
4- Bizim yanimizda kimsenin giybetini yapmasin.
5- Bos seylerden bize bahsetmesin.”
•••
“Seni en çok hayrete düsüren sey nedir?” diye soran arkadasina:
“Beni en çok sasirtan sey, bir kimsenin, Allah’i bilip, O’na isyan etmesi; Seytan’i bilip ona itaat etmesi ve dünyayi bilip ona meyletmesidir.”
•••
Hanedandan biri:
“Ya Emire’l Mü’minin, senden önceki Halifeler bize hediyeler verirlerdi. Sen ise bize yasakladin. Halbuki buna alismis ailem ve de sikintim var. Izin ver de, eskisi gibi bize birseyler verilsin!” Ömer:
“Ölümü sikca an! Geçimde daraldiysan, seni rahatlatir; bolluk içerisindeysen de seni daraltir.”
•••
Istisareye çok önem veren Ömer b. Abdülaziz, Muhammed b. Ka’b’a:
“Basima gelenleri görüyorsunuz, bana ne tavsiye edersiniz.”
“Sen ihtiyarlari baba, gençleri kardes ve çocuklari evlat kabul et. Babana ihsan, kardeslerine rahmet, evladina da sefkat göster!”
Reca ise:
“Kendin için istedigini baskasi için de iste, kendin için istemedigin bir seyi baskasina da isteme!”
Salim ise:
“Bütün dünya nimetlerine karsi öyle bir oruç tut ki, iftarin ölüm olsun.”

HALIFE SEÇILINCEKI HALI

Kendi adinin anildigi hilafet fermani okundugunda Ömer:
“Vallahi, ben bu isi asla Allah’tan istememistim.”
Ne var ki salih iradeler, onu böylesine tehlikeli anlar için seçmisti. O da “adam” olacak ve emaneti kabul edecekti. Büyük hukukçu Salim’us-Sûddî’ye:
“Hilafetim, seni sevindirdi mi, üzdü mü?” Sûddî:
“Insanlarin hesabina sevindim; ama senin payina da üzüldüm.” Ömer:
“Nefsimin helakindan korkuyorum.” Sûddî:
“Korkuyorsan çok iyi... Çünkü ben de korkmamandan endiseliydim.” Ömer:
“Bana bir ögüt ver!” Sûddî:
“Sunu unutma: Babamiz Adem, bir tek günah için cennetten çikarildi.”
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst