"Azgın teke mağdurlarını gözlemledim"
Bu akşam görücüye çıkacak olan ‘Nuri’ dizisinde 21 yıllık eşi tarafından aldatılan Leyla karakterini canlandıran Meltem Cumbul, Nuri’nin azgın teke hastalığına yakalandığını ve rolüne bu hastalığın mağdurlarını gözlemleyerek çalıştığını söylüyor
Üç yıl önce Özcan Deniz’le başrolünü oynadığı ‘Aşk Yakar’ dizisinden sonra ekranlara ara verdi Meltem Cumbul. Ardından da ‘Tell Me Oh Khudaa’ adlı bir Hint filminde rol aldı. Bu akşam başlayacak olan ‘Nuri’ dizisinde yakın arkadaşı Oktay Kaynarca’yla kamera karşısına geçen Cumbul, gülmeyi ve güldürmeyi çok özlediğini söylüyor.
‘Aşk Yakar’ dizisinden sonra ekranlara ara verdiniz. Peki, ‘Nuri’yi neden seçtiniz?
‘Aşk Yakar’ dizisinin yazı ekibinde de yer aldığım için çok yorucu bir dönem geçirdim. Dizi bitince de biraz dinlenmek istedim. O sıra öğretmenliğe başladım ve ona yoğunlaştım. Televizyona yapmak istediğim şey komediydi. Yıllardır içime sinen bir komedi arıyordum ve o da Tayfun Güneyer’den geldi. Ben de bu işi seve seve kabul ettim.
Bu güzel bir tesadüf olmuş. ‘Yılan Hikâyesi’ ve ‘Beşik Kertmesi’nin de senaristi Tayfun Güneyer’di...
Evet, bu birlikte üçüncü projemiz oldu. Ama ilk defa yönetmen Tayfun Güneyer’le çalışıyorum. Oktay Kaynarca’yla çalışmak da güzel bir tesadüf oldu. Yıllar önce birlikte program yapmıştık. Onunla da ilk kez karşılıklı oynuyoruz.
Oktay Kaynarca’yla yaklaşık 20 yıllık arkadaşsınız. Bu çekimlere yansıyor mu?
Dizide Leyla ve Nuri karakterlerinin 21 yıllık bir geçmişi var. Dolayısıyla geçmişin daha gerçek bir yerden gelebilmesi için bizim arkadaşlığımız etkili oldu. Benim Oktay’la ilgili geniş bir kütüphanem var, onun da benimle ilgili... Birbirimize yabancı değiliz. Bunun bize karakter ilişkileri anlamında çok faydası dokunuyor.
Dizinin sadece tanıtımları yayınlanmasına rağmen internet ortamında “Meltem Cumbul kendisine yakışan rolü buldu” yorumları yapılmaya başlandı. Çünkü sizi hep gülerken görüyoruz. Komedide rol almayı istemenizin nedeni de gülmeyi çok sevmeniz mi?
Gülmeyi çok seviyorum. Başıma gelen bin tane olay karşısında hayata umutla bakmayı, hâlâ gülebilmeyi seven biriyim. Hayattaki her şeye hâlâ şaşırabiliyorum. Hayat benim için daima sürprizlerle doludur. Komedide en sevdiğim alan ve komedi oynamayı seven bir oyuncuyum. Oynadığım karakterleri de gerçek kılma ve hayatta öyle biri varmış gibi izleyicilerin inanmalarını sağlamak için elimden geleni yapıyorum.
Leyla, eşi Nuri’nin azgın teke hastalığına yakalandığını savunan bir karakter. Siz bu role nasıl hazırlandınız?
Leyla çok renkli bir karakter ve ben onun için bir sürü alt kimliğimi kullanacağım. Etrafta o kadar çok azgın teke mağduru var ki, ister istemez onları gözlemledim.
Bir sinema filmi senaryosu yazdığınızı duydum...
Senaryomu yeni bitirdim. Unutmak üzerine bir şey yazdım. Ne zaman çekilebilir açıkçası bilmiyorum. Bu kadar bilgi yeter!
Artık sıkıntıya gelemem
Dizi, öğretmenlik ve senaristliği bir arada yürüten Meltem Cumbul, hayatta en önemli şeyin kendisine vakit ayırmak olduğunu söylüyor: “Kendime vakit ayıramayacak olursam bu işi bırakırım. Çünkü benim filmlerimi izlemem, arkadaşlarımla sohbet etmem, okumam lazım . Artık o kadar sıkıntıya gelemem. Biraz daha konformist davranmanın bu kadar yıldan sonra hakkım olduğunu düşünüyorum.”
Ekranlarda çeşitlilik görüyorum
Bugün ekranlarda her izleyiciye hitap eden bir dizi olduğunu düşünüyor Meltem Cumbul. Bu çeşitliliğinde iyi bir şey olduğunu savunan başarılı oyuncu, “Keşke insanların bölüm çekerken daha fazla süresi olsa. Her hafta 90 dakika dizi çekince bazı şeyler gözünüzden kaçabiliyor ve hata yapıyorsunuz. Eğer vakit olsaydı izleyici daha temiz bir oyunculuk, kaliteli senaryo ve müthiş bir yönetmenlik başarısı bulabilirdi. Ancak bu zor koşullarda da çok iyi işler çıktığını düşünüyorum” diyor.
Öğrencilerimi arkadaşlarımdan seçiyorum
Mimar Sinan Üniversitesi’nde öğretmenlik yapan Meltem Cumbul’un kendi adını taşıyan bir de stüdyosu var. Sinem Kobal, Ebru Akel, Hande Kazanova, Selin Demiratar gibi isimlere Eric Morris tarzı oyunculuk eğitimi veren Cumbul, çok fazla talep olduğunu söylüyor: “Talep çok ama çok az insanla çalışa biliyorum. Onu da yakınlık derecemize göre yani arkadaşlarımdan seçiyorum. Maalesef toleranslı bir durum oluyor.”
Habertürk