Niyetimi takdir et, davranışıma yön ver!

Aslı Oktay

Daimi Üye
Katılım
30 Haziran 2011
Mesajlar
12.839
Tepki
19.334
Puan
113
Yaş
34
Konum
İstanbul

images


Biliyorsunuz küçük bir çocuk olarak sizlere kendimi anlatıyorum. Dilim döndüğü kadar ama. Siz de biliyorsunuz ki ben dünya tertemiz bir şekilde geliyorum. Bembeyaz bir sayfa gibi. Bu nedenle küçükken niyetim de kalbim gibi temizdir benim. Art niyet nedir bilmem ben. İçimde kötülük barındırmam, barındırama. Daima niyetim iyidir. Ancak davranışlarım da bazı eksiklikler olabilir. İyi bir niyetle yola çıkıp çok yanlış bir davranış yapabilirim, yapıyorum da.

Örneğin geçen gün 8 aylık kardeşim Emre’yi ki sevmek için kucağıma almak istedim. Ancak almaya çalışırken düşürdüm ve onun canı çok yandı. Kafası yere çarptı. Annem geldi bana bağırdı: “Bir daha kardeşine dokunmayacaksın!” diye. Ben aslında kardeşimi sevmek istemiştim. Ancak bu isteğimi doğru davranışla birleştiremedim ve ortaya kötü sonuç çıktı.

Bir ay önce, annem sofra kuruyordu. Ben de anneme yardım etmek niyetiyle bir tabağı taşımaya çalıştım. Tabak düştü ve kırıldı. İçindeki yemekler de döküldü. Çok üzüldüm. Annem yine kızdı bana. Aslında davranışıma kızdı, biliyorum. Ancak niyetimi takdir etmedi. Bu nedenle bendeki yardım isteğini de farkında olmadan söndürmüş oldu.

Akşam babam eve gelince çok haber izliyor. Ben de akşama kadar babamı çok özlemiş oluyorum. Onunla oynamak ve vakit geçirmek istiyorum. O ise haberleri bırakmıyor. Ben de gidip televizyonun düğmesine basıyorum. Aslında niyetim temiz. “Baba benimle ilgilen” demek istiyorum. Bu isteğimi nasıl ifade edeceğimi bilmediğim için aklıma gelen ilk yolu deniyorum. Siz bu yola kızarken niyetime de kızmış oluyorsunuz.

Bir keresinde de çikolata yerken çikolatam koltuğun küçük yastığına değdi ve yastık kirlendi. Ben de hemen gidip yastığı çeşmenin altına koydum ve suyu açıp yıkamaya çalıştım. Annem kızınca hata yaptığımı anladım. Ancak niyetim yine temizdi.

Biz çocukları uyarırken ve kızarken niyetimizle davranışımızı birbirinden ayırmanız gerekiyor. Davranışa kızayım ve davranışı cezalandırayım derken niyeti de cezalandırabiliyorsunuz. Halbuki güzel niyetlerimizi cezalandırdığınızda bizdeki o niyetleri köreltmiş oluyorsunuz. Yapmanız gereken şey çok basit. Niyetimizi takdir etmek ve aynı zamanda davranışımızı eğitmek. Şimdi size bir örnek anlatayım isterseniz.

Bir gün bir gazeteci, tıp alanındaki buluşlarıyla çığır açan bir bilim adamına, bu işin sırrını sormuş: “Sizi diğer bilim adamlarından farklı kılan nedir ki, böylesine başarılı oldunuz ve büyük buluşlar yaptınız?”

Başarılı tıp adamı “Benim başarı öyküm iki yaşındayken, annem sayesinde yaşadığım bir tecrübe ile başladı” demiş ve sonra da bu macerasını anlatmış: “İki yaşındayken buzdolabından süt şişesini almaya çalışıyordum. Niyetim sütümü kendi başıma alabildiğimi anneme göstermekti. Ama şişe elimden kayıp yere düştü ve her taraf süt oldu. Annem gürültüyü duyup mutfağa geldiğinde ne bağırdı, ne söylendi, ne de beni cezalandırdı. Ne dedi biliyor musunuz?”

“Sanırım canın süt istedi ve bunu kendi başına yapmak istedin. Kendi başına bir şeyler yapmaya çalışman ne kadar güzel! Biliyor musun, şimdiye kadar hiç bu kadar büyük bir süt birikintisi görmemiştim. Temizlemeden önce yerdeki sütle biraz oynamak ister misin?”

Böylece ben de yerdeki sütle oynamaya başladım. Daha sonra annem yanıma geldi ve: “Böyle küçük hatalar yaptığında bunu senin temizlemen ve her şeyi eski haline getirmen gerekiyor, bunu biliyorsun değil mi?” dedi. “Bunu nasıl yapmak istediğine sen karar ver. İstersen sünger kullanalım, istersen havlu ya da bir bez, ne dersin?”

“Ben süngeri seçtim, birlikte yere dökülen sütü temizledik. Sonra annem, bu küçük kazanın nedenini açıkladı:

“İki minik elinle süt şişesini taşıyamadığın için oldu bu. Şimdi bahçeye çıkalım ve sen şişeyi suyla doldurup onu düşürmeden taşımaya çalış.”

“Sonra, bana şişenin çıkıntılı yerinden tuttuğum takdirde onu düşürmeyeceğimi öğretti. O günden sonra, bütün başarısızlıklarım benim için bir tecrübeye dönüştü. Her başarısız deneyden sonra, yeni şeyler öğrendim, ümitsizliğe düşmeyip daha çok şevklendim...”

Eğer o büyük bilim adamının annesi ona kızıp bağırsaydı ya da cezalandırsaydı belki de ondaki özgüveni, kendi başına bir şeyler başarabilme duygusunu kıracaktı. Üstelik doğru davranışı da öğretmemiş olacaktı.

Tekrar söylüyorum. Ben çocuğum, içinde iyi niyetler barındıran ve bu iyi niyet tohumlarının yeşermesini bekleyen bir çocuk. Sizden bir ricam var. Eğer bu iyi niyetimiz doğru davranışla buluşmazsa lütfen kızıp, bağırıp çağırmayın. Davranışımı eğitirken niyetimi de takdir edin.
Mehmet Teber
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst