leyla"dan Seçme Şiir"ler

OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Armalar

Bazi sözler karanlikta söylenir
bazi sözler hiçbir zaman
karsi karsiya kaldigimiz armalardir
yüzümüzü parça parça aydinlatirken
uzaktaki ates
yalnizca onlardir konusan ve hatirlayan
simgelerde çökelir magmalasir tarih
armalanmis rüya ölü dil
bazi anlar için çözer kendini
sökülür tasinir çerçeve baska deneyimlere
yüzümüze degen alev
kadar içimizdeki çakim
belirler bizi ve kendi karanligina döner
simgelerin dilsizliginde
karsi karsiya dururken biz
armalardir her seyi kararlastiran
bazi sözler karanlikta söylenir
bazi sözler hiçbir zaman

Murathan Mungan


Ask Özeti

zaman zaman anlardin
ask özetini
zamanin içinde ask olmasaydi
böyle yanmazdin
böyle serzenmezdin
ask özetinde seni
seni
bulmazdim....

Murathan Mungan




Ask Yeniden

Ask yeniden
Akdenizin tuzu gibi
Ask yeniden
Rüzgârli bir aksam vakti
Ask yeniden
Karanlikta bir gül açarken

Ask yeniden
Ürperen sahiller gibi
Ask yeniden
Kumsallarin deliligi
Ask yeniden
Bsr masal gibi gülümserken

Gözlerim doluyor
Askimin siddetinden
Aglamak istiyorum
Yildizlar tutusurken
Gecelerin sehvetinden
Kendimden tasiyorum

Ask yeniden
Bitti artik bu son derken
Ask yeniden
Ayni sularda yüzerken
Ask yeniden
Rüya gibi bir yaz geçerken

Ask yeniden
Unutulmus yemin gibi
Ask yeniden
Hem tanidik, hem yepyeni
Ask yeniden
Kendini yaratti kendinden

Murathan Mungan


Askin Karanlik Metali

karanlikta duruyorum ask vurmasin yüzüme
dokunmasin bana kimse
kimse ulasmasin artik
tenimin incinen yerlerine
uyanmasin bir daha etimdeki yarali hayvan
zamanin siyah deltasinda cürümek istiyorum
biliyorum artik kimse yok kimsesizligime

biliyorum aska kimse yok
askin karanlik metali
soguyor yüregimin derinliklerinde
asklarim, arkadaslarim, dostlarim
dagilip gitti herkes
icimi sizlatacak kimse kalmadi icimde

Murathan Mungan


Avara

animsiyor musun?
bir çetemiz vardi: Vahsi Siyah Atlar
ismarlama serserilikler yasardik
kimseden bir sey demeden kaçip gitmeler gibi
sokaklarda sabahlamak, parklarda yatmak
yabancilari mahalleye sokmamak gibi
Ve bir gün gidecegimiz bir Amerika vardi
herkesin bir Amerika'si vardi o zamanlar
herkes gece istasyonlarinda
kendi Amerika'sini aradi

kisik isikli arkadas odalari
plagin bir yüzünü kaplayan uzun parçalar esliginde
kendi rüyalarimiza dalar, dagilirdik
okyanuslar, gemi yolculuklari, kanayan isliklar
ve dünyanin bütün limanlari
önümüzdeki sessizce uzardi

BITERDI PLAK, DISK BOSA DÖNERDI.
DÜSLERIMIZ ÇARPIP GERI DÖNEN SULARDI SIMDI
BÖYLE ZAMANLARDA ILK SÖZÜ SÖYLEMEKTEN
KAÇINIRDI HERKES
SONRA BIRI USULCA KALKAR, HERKESE ÇAY KOYARDI
ANIMSIYOR MUSUN?

vahsi siyah atlardik
kentin isikli çöllerinde kendi izini arayan
deri ceketlerimize sigdiramadigimiz düslerimiz kadar
asik ve düsmandik
dünya acitirdi bizi. her sey kanatir, her sey yaralardi
sevismek çekip çikarmazdi bizi derinligimizden
öfkemizi dindirmezdi hiçbir sey
geceleri uyuyamayan çocuklardik,
otobüs garlarinda uzun macerlara umar
apansiz yolculuklara çikardik

uykulu kentlere girerdik gece yarilari
issiz agaçlar olurdu yol kenarlarinda
gökyüzünde parlak yildizlar, her yere ayni uzaklikta
sarhos bindigimiz otobüsün penceresinden
sanki bambaska bir dünyaya bakardik
sonra saklayarak yüzümüzü birbirimizden
yumruklarimizi sikar sessizce aglardik
isigi açik kalmis pencerelere, kepengi örtülü dükkanlara,
yaz bahçelerinden tasan çiçeklere,
adini bile bilmedigimiz bu kente
neye oldugunu bile bilmedigimiz bir hasretle
uzun uzun bakardik
animsiyor musun?

ahh o gece yolculuklari
bir baska kentte, bir baska insan olmanin umutlari
kaç yol arkadasi kaldi simdi geriye
gençligin ilk acilarini birlikte kesfettigimiz

kaç yol arkadasi?
sürüyerek götürdügümüz dargin beraberlikleri saymazsak
ne kaliyor elimizde?
ölenler,
terk edenler,
bir de telefonlari, adresleri, kendileri degisenler

vahsi, siyah atlardik; yilkiya birakildik
içimizden kimse gidemedi Amerika'ya
kendi Amerika'si da olmadi hiçbirimizin
yagmur aldi
rüzgar aldi
zaman aldi
o vahsi siyah atlari
hersey o eski rüyada kaldi

çarpip geri dönen düslerimizin üstünde
çürümüs cesetleri yüzüyor simdi vahsi siyah atlarin
öldükleri sahilleri kendileri de bilmiyorlar
peki sen animsiyor musun?



Murathan Mungan
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Ay Zeytin Gece

Kamçili karanlikti geldin üstüme
Bütün masallari dolastin
Ay zeytin gece
Ay vurmustu alnina
Pençemlerin Tokat akitmasi
Yorgundu atilmis yilan derisi
Degistirilmis güvercin gömlegi tende
Nereye gidiyorsun, dedim
Zeytinlerin arasindan
Siste silinip giderken yollar
Aydi zeytindi geceydi
Korkmadim bagirdim ardindan
Aydaki zeytindeki gecedeki delikanli
Nereye böyle
Aldi rüzgar sesimi duyurmadi
Vurdu geçti durdugum yeri
Gümüsünü silkeledi yüzüme
Atinin kanatlari
Ben öldüm, ölüm bulunamadi
Kamçili bir karanlikti
Hikayemin gecesini dürdüm de
Kimse çikamadi disari
Ay kaldi zeytin kaldi gece kaldi
Sis kaldi yollar kaldi
Karanlikti



Murathan Mungan




Ayak Üstü Yasanmis Ölümsüz Ask Hikayeleri

Her durakta ölümsüz bir ask edinecegim
Bir bakistan bir durustan
Çagrisimin sonsuz hazindan
Unutulmaz bir sevgili daha birakacagim ardimda
Belki de yasanabilecek en uzun serüveni terk edecegim
Daha otobüsün ilk basamaginda
Kim bilebilir ki?
Sonrayi, sonrasini kim bilebilir?
Gizli gizli veda edecegim ona, görmeyecek
Ve bu duyguyla burkulmus yüregim
Otobüs camina bagrinda kanli bir ok ile
Bir ask levhasi çizecek, ah min-el!
Bu da ötekiler gibi kendisini ölesiye sevdigimi bilmeden
Yasayip gidecek

Murathan Mungan



Ayni Lambalar

Kibritle oynarken yangin çikaran sarsak yillar
Bir daha hiç geçit vermeyen veda sözleri
Yillarin siradaglarinda uzaklasti bizden
Yüregimizden kopup giden ayrilik trenleri
Biliyorum ayni lambalarin aydinlattigi yalnizlikta geçti
Aldatilmis duygulardan ayri ayri geçerek vardigimiz korunakli siperler
Senin içini ürperten geceleri ben duymadim mi içimde?
Hayat herseyi alir sanirken
Oyunlarimizi islatan yagmurlarda kaldi
Bir bizim icat ettigimiz saatler
Ilk ögrenilen yalnizlik aslinda geç kesfedilir
Dalgin resimlerin derinlestirdigi mazi
Gün gelip bütün zamanlari ele geçirdiginde
Anlarsin baskalarina giden bizden çalinmis günler
Ne zamandir buradayim
Gel öp beni
Neredeysen ve nasilsan önemi yok gel öp beni
Suyunu,uykunu,azigini uzun tut gel öp beni
Birbirimizi bagislayacak,birbirimize yeni sözcükler bulacak,
Ölmeden önce yeniden görüsüp konusacak yasa gelmedik mi?
Ikinci ufkun saatindeyiz simdi
Gözlerim trenlerde,gel öp beni.

Murathan Mungan




Baskalarinin Gecesi

Görünmeyeni görmenin azabi
Içimizde durmadan ödedigimiz
ne ruhumun ayisigi
ne yirtici hayvanlarla güresen
yorgun bedenim
ihtiyar atlar gibi kapandim içime
yasini tutuyorum sonsuz bir kehanetin

Görünmeyeni görmenin azabi
Çilginliklar otu agzimda
Kirlarin yirtigina takilmis karaca
Sivasi dökülmüs duvarlardaki
Donmus hali zamani

Çilginliklar otu agzimda
Degisik kalibreli intiharlar denedim
Dipteki arayis bos kovan
Baskalarinin gecesi bitmedi daha.

Murathan Mungan



Biçak

Yere düsürülen bir biçak sesi
Kristali tuzla buz olmus gözlerinin
biliyorum ay kanatiyor
ne zaman sussak geceyi
Kendini benim yerime koy
Ogul öksüzü babalar yerine
Susmayalim. Biçak uyuyor kelimelerin kalbinde

Kanli bir serbet gibi akar dururdu
Ipegi ikiye bölen kiliçlarin agzi
Bir biz inmedik suya
Kaç mevsimin yagmuru burustu elimizde
Örtülü çarsilarda ölümü tebdil ettik
uzak durduk kabzasina çagiran intikamdan
Bir biz inmedik suya
Kendini benim yerime koy
Ogul öksüzü babalar yerine
Susuyorum. Ölülerim uyuyor kalbimde



Murathan Mungan



Bilardo Toplari

Ayrildigimiz gundu.
Mutfaktaydik, buzdolabinin yaninda, kapisi acikti, her sey bambaska gorunuyordu yuzune vuran o soguk isikta
'Biliyor musun' dedin, 'Sen neye benziyorsun biliyor musun?'
Epeydir aradigin birseyi bulmus olmanin hem sevinc, hem keder veren gizi bir an icin bulandirmisti yuzundeki tedirginligi, kirikligi. Sis isiga cikmisti. Sonra yavasca cevirip basini yuuzme baktin kuyuya dusmeye benzeyen derin bir korkuyla.
'Neye?' dedim, yan yanayken yasadigimiz ayriligin adini sorar gibi, 'Neye?'
'Bilardo toplarina.'
'Neden ?' dedim.
'Yazgini hep baskalarinin istakalarinin insafina birakiyorsun da ondan...'
Bir ucurum gibi derinlesen sessizlik o an baslamisti bile bizi birbirimizden uzaklastirmaya.
Beni terk etmeden once yaptigin son konusma oldu bu.
Sonra iki arkadasim geldi, birinin omuzunda agladim, hangisiydi simdi hatirlamiyorum. Sonra birlikte baska bir kente gittik, anlarsin ayriligin ilk gunlerinde o eve katlanamazdi, sonra ben baska asklara, sonra baska evlerin duvarlarina baska takvimler astim
Simdi ne zaman birinden ayrilsam, istakalarin sesi patliyor kulaklarimda
ardindan bilardo toplari
dagiliyor dort bir yana
Seni hatirliyorum o soguk isikta bir daha
bir daha
bir daha

Murathan Mungan
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Bir Yildiz

Bir yildizdik gökyüzünde
parlamaya çalisan kenar evren çocuklariydik.
kardeslerim kadar sevdim seni.
Baris kadar Firat kadar sevdim.
terk edildik evrenin her galaksisinde.
parlamaya çalisan birer yildizdik
kardeslerim ve ben dagildik evrenin kimsesizligine
biliyordum yine de biliyordum
kise gelmeyecekti
kise olmayacakti
uzay bosluguydu gözlerimizde.
evren bir varostur sevgilim
Baris bir bosluktur gözlerimde.
Firat suyu kan akar
terkeden babam kadar
Firat suyu kan akar.
Yüregimde sevda gibi ask gibi
bir sizi akar.
simdi sevdikçe
evrenin sonsuzlugu dagilir gözlerime.
evrenin sonsuzlugu gözlerinde.
sevdikçe bir yildizdim gökyüzünde.
kimse tanimayacak
kimse bilmeyecek
ve bu siir de
yine baskalarinin sanilacak
kimse bilmeyecek seni, , beni
kimse bilmeyecek.

Murathan Mungan



Bis

Maske ölmek istegidir sevgilim
takma yüzlerle yasamak kendi tarihimizi
büyük kopmalar gerekiyor büyük hayatlar için
Kötülük her çagda din degistiriyor
unutmanin borçlari ödeniyor
ruhun imkanlari adina
Kundakçi laser yakiyor jenerigi
Sairler gibi sözcüklere tapiyoruz bu dilsiz dünyada
anlam ve kelimelerin içinde bulundugu koma
prova ediyor baska yüzyillarin aynalarinda
her kip kullanim hattinda burusuyor
ask yoksa ölüm de yok
boslukta kenetlenen ilk bulusma
çekimine girdigimiz
tarihin parçalayamadigi çekirdek
Hiçbir oyun sonuna kadar masum kalmaz
bunce reel yasanirken cinnetin enkazi
Metropoller hem Ihtilal hem Devlet
el degmeden ayiklanmis ruhun bütün kanallari yayina hazir
oysa dehset yatiyor derinliklerimizde
dans bittiginde birimiz ölecek
Gümüs Kursun hangisine sikilmali?
genis tut bu dansin adimlarini
içimdeki demir kelebek
baskalarinin gözlerini kamastiran
savas boyalaridir imgenin dolasiminda
bulmaca kayitlarina Siyah Kare
hikayeler kendi yasalarinin içinden geçtikçe
kramp içindesiniz
yaygin vahset günlük ölüm over dose

Murathan Mungan


Bozgunlar

bozgunlarla saglamlasir
Ütopya Kalesi
dagilmis parçalari bütünler
yeni zamanlar gümrügünde
yol ayrimini dogru bilenler
hiçbir ask ve macera tanrisi
yola çiktigi gibi dönmez geriye
kabuk baglar yüzümüzdeki gölgeler
unutarak ve vedalasarak geçilen
duraklarin birinde inmemiz gerekir
bindigimiz düslerden
hayat belki baska biri yapar bizi
bir melodram ögesi olarak
umudun da, umutsuzlugun da asildigi
o altin dengede
biliriz içimizdeki avdan yorgun dönen aksamlar
ne kadar bütünlese de
parçalar

Murathan Mungan



Bu Ne Biçim Hayat

Bu ne biçim Postaci
Üç defa çaliyor kapiyi
Bu ne biçim kel
Hem merhemi var
Hem sürmüyor basina
Bu ne biçim biçimler
Istediginiz kadar çogaltilabilir
Memleket çok müsait buna
Örnegin yeni bir komsu tasindi karsiya
Bir baktim Fahriye Abla!
Kirk yillik bir rötar yapmis
Erzincan Treni
Ben gelmisim su yasima
O ise siirdeki yasindan gün almamis daha
Benimki ne biçim hayat
Uymuyor ne gördüklerime
ne duyduklarima
ne okuduklarima
Ben ne biçim benim
Ne kendime benziyorum
Ne baskalarina



Murathan Mungan
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Annemle Hasbihal

Anne, zannetme ki günler geçti de degisti evvelki
huyum gitgide
Bir hirçin çocugum, degismez huyum
Seneler geçse de ben yine buyum
Senden umuyorum teselli yine
Bugün sefkatine, muhabbetine zanneder misin ki yok
ihtiyacim?
Belki eskisinden daha muhtacim
Dünyanin tükenmez kederlerinden kalbim kirilsa da
böyle derinden
Hayatim büsbütün ye'se kapilmaz
Teselli bulurum içimde biraz, o derin sevgini
hatirlarim da
Her gece hiçkiran dudaklarimda hasretle anilan senin
adin var
Beni aldatmadi, sevdi daima
Gittikçe ruhumu saran bu humma baska sevgilerden
yadigar anne!
Sevmeyen sevenden bahtiyar anne!
Sorma ki basimdan çok sey geçti mi?
Ah... eger anlatsam sergüzestimi, nasil terkedildim
Nasil atildim
Anne aldatildim, aldatildim
Belki her zamankinden fazla severken, bir lahza
bahtiyar olayim derken
Bilmezsin kaç gece böyle agladim
Simdi tecrübem var artik anladim
Ask, o bir masal, yalanmis meger
Seven bir kalp için siginilacak yer
Yalniz o kucakmis, yalniz o dizmis
Insanlar ne kadar merhametsizmis

Orhan Seyfi Orhon



Çengelköy

Bogazin her yeri bir parça degismis simdi,
Yine Çengelköyü lakin öyle!
Bahçeler, baglar, agaçlar, evler...
Yine sessiz, yine sakin öyle!
Elli yil köyden uzak kalmisken
Tanidim: Iste benim dogdugum ev!
Iste, en eski mahallem, sokagim!
Geçiyor ayni sokaktan hâlâ
Kendi halinde vakur insanlar...
Iste hiç fasilasiz dört mevsim
Köye lezzet dagitan bostanlar!
Iste tilsimli o baglar ki bütün dünyada
Yoktur esi!
Sonbahar oldu mu dallar egilir,
Sararir ayvalar altinlasarak,
Meyve halinde verirler günesi.
Tanidim: Çarsinin en ihtiyari
Basi göklerde asirlik çinari.
Bir tevekkül katiyor manzaraya.
Çekilen eski kayiklar karaya.
Öyle hos bir yüzü vardir ki köyün,
Bir gören artik unutmaz neresi?
Iste, kis vakti cosup çaglarken,
Yaz gelip kupkuru kalmis deresi!
Tanidim: Sevk ile erken uyanip
Gittigim camii bayramlarda!
Karabas nesli tükenmis artik
Kediler damlarda...
Gözlerim daldi yine,
Bir hayal alemine!
Elli yil önceki tipler geçiyor karsimdan:
Kamil Aga... gögsü açiktir kis, yaz,
Karda, yagmurda da hep böyle gezer aldirmaz.
Yasi yetmisse de hâlâ gençtir,
Dagilir, parçalanir gögsüne çarpan yillar...
Bir avuç taze köpüktür sanki
Su agarmis killar!
Sami bey... ismi taninmis hattat.
Bizce Izzetle Yesari'ye de üstün kat kat.
Huyu hirçincadir amma severiz
"O bizim hattatimizdir" diyerek
Övünür, hem överiz.
Hatemi bey ki Mesihatteydi,
"Molla bey!" derdik ona.
Sikti, bir parça da hatta züppe!
Basta bir ince sarik, sirtta ipek bir cüppe,
Elde mercan tesbih,
Sal yelek, incecik altin köstek...
Sikti velhasili pek!
Komsumuz Miralay Ahmet bey ki:
Unutulmaz daha genç yasta ölen
O güzeller güzeli Esi Növber Hanimin iç acisi!
Kerim Aga... hamlaci, Abdülmecidin hamlacisi.
Anilir ismi, sayar gençler onu,
Bogazin eski kürek sampiyonu!

Her zaman kaslari öfkeyle çatik,
Yüzü hep böyle asik,
Iste en sert baba: Çerkes Ali bey!
Köyde sessiz yapilirken her sey,
Iki haylaz çocugun terbiyesi
Duyulur her gece çiglik, çiglik!

Iste ilk sevgilim, ilk askim,
O güzel Naile ki,
Hepimiz gizlice asiktik ona!
Titreyen perdelerin ardindan
Ariyorken biz onun gölgesini,
Ansizin gökten uçan bir yildiz
Gibi bir gün birakip gitti bizi!

Iste, gayetle temiz,
Iste, gayetle titiz
Ebe Ilhame Hanim!
Severiz, bizleri paylar da yine!
Çünkü biz dünlü çocuklar, hepimiz
Dogmusuz ellerine!

Elde bir çanta uzaktan görünür,
Köyün en hazik olan, diplomasiz
Cerrah Mustafendi!
Evvela çanta gider, sonra pesinden kendi.

Ihtiyar Angeli aktar küçücük dükkanda,
Sürme, laden, kina hep ayri durur bir yanda.
Kutular ayri, paketler, kavanozlar ayri.
"Ne arasan bulunur derde devadan gayri!"

Ve nihayet
Sokagin bekçisi sadik Karabas!
Bizi bir gördü mü gözler parlar,
Duyulur tatli, kesik havlamalar.
Köyde herkesle yakindan tanisir,
Dili yok, söyleyemez söz amma,
Sallanan kuyrugu dildir konusur!

Iste rüyasi hayalimde kalan Çengelköy!
Elli yil önceki tipler iste!
Iste bag semti, Çakaldag, Maslak...
Iste, Icadiye!
Iste, mehtabi yakindan
Bir gümüs ayna gibi
Seyreden Tarlabasi!
Iste, tarihe bakan gözlerle
Ceneviz devrini görmüs çarsi!
Yine rüyalara dalmis uyuyor,
Küçücük koydaki sessiz yalilar,
Yine herkes taniyor birbirini,
Yine es, dost öyle!
Bir benim sade uzaktan gelmis,
Bir benim sade köyün bilmedigi,
Bir benim el sayilan!

Beklerdim bir tanidik yüz bosuna,
Bekledim bos yere bir dost bakisi,
Bir dost gülüsü...
"Göçtü çoktan!" dediler
Anarak ismini sordumsa kimi!
Daracik, kuytu sokaklarda gezip,
Aradim gençligimi!

Orhan Seyfi Orhon
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Diyorlar

Ölürsem yaziktir sana kanmadan,
Kollarin boynumda halkalanmadan,
Bir günüm geçmiyor seni anmadan.
Derdine katlandim hiç usanmadan...
Diyorlar 'Kül olmaz, ates yanmadan'
'Denizler durulmaz, dalgalanmadan!'

Saadet benziyor bos bir seraba,
Düsüyor her seven gönül azaba.
Gelmiyor Çekilen dertler hesaba,
Diyorum'Sebep ne bu izdiraba?'
Diyorlar 'Kül olmaz,ates yanmadan'
'Denizler durulmaz,dalgalanmadan!'

Orhan Seyfi Orhon


Dua

Ulu Tanrim,su karanlik yollari,
Bizi sana ulastiran yollar et!
Ihtirasla kilidlenmis kollari,
Birbirini kucaklayan kollar et!

Muhabbetin gönlümüzde hiz olsun,
Güttügümüz Hakk'a veren iz olsun,
Önümüzde uçurumlar düz olsun,
Yolumuzda dikenleri güller et!

Dalaletle birakip da insani,
Yapma arzin en korkulu hayvani;
Unutturma dogrulugu vicdani
Bizi sana layik olan kullar et!

Orhan Seyfi Orhon



Düsünce

Yillar var ben onu hiç unutmadim
O beni sorar mi hatirlar mi ki?
Büsbütün silinip gitti mi adim?
Gönlünün vefasi bu kadar mi ki?

Döktügü yaslari unutmus mudur?
Kendini aldatip avutmus mudur?
Vaadini tutmus mu unutmus mudur?
Simdi baskasina meyli var mi ki?

Bilsem uzaklarda kimler agliyor
Kimlerin kalbini aski dagliyor?
Acep kederli mi yas mi bagliyor?
Yoksa eskisinden bahtiyar mi ki?



Orhan Seyfi Orhon




Geldigin Günün Hatirasi

Sana nasil anlatilir
Sensiz hayatin boslugu,
Bir zindanin agir agir
Çöker üzerime loslugu.
Dünya her mihnete bedel
Sen oldugun için güzel
Hayat, hayal, ümit, emel
Senden aliyor hoslugu.
Ariyorum seni uzak
Bir sehirde sallanarak
Hala geldigin günün bak
Üzerimde sarhoslugu.





Orhan Seyfi Orhon
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Gemi

Sahilden uzaklasan,
Yüce dalgalar asan
Beyaz kanatli gemi.

Simdi bocaliyarak
Götürüyor pek uzak
Bir yere sevdigimi.

Ey gemi, senin için
Bir tek aci söz demem.
Aglarim için için,
Sikayetler edemem.

Dilerim ki: Su deniz;
Korkusuz, tehlikesiz
Geçilen bir yol olsun!

Kollarin ufka açik;
Yürü, enginlere çik;
Rüzgalarin bol olsun!

Gerçi sendin, bu sabah,
Ayiran ikimizi.
Fakat yine sensin, ah,
Kavusturacak bizi!

Orhan Seyfi Orhon



gönlüm

Benim gönlüm bir kelebek
Dolasiyor çiçek çiçek.
Tükenecek ömrü böyle
Çirpinarak, titreyerek

Ne serefli bir adi var,
Ne bir büyük maksadi var.
Hergün biraz zedelenen
Iki ipek kanadi var

Sabirlidir, gözü toktur,
Zavallinin derdi çoktur.
Yorulunca konacagi
Bir yuvasi bile yoktur.

Hersey ona karsi durur:
Günes yakar, kis dondurur.
Bazi tutar kanadindan
Bir firtina yere vurur.

Benim gönlüm bir kelebek
Dolasiyor titreyerek.
Zavallinin bir baharlik
Ömrü böyle tükenecek!


Orhan Seyfi Orhon


Gözlerinde Seyahat

Çiktim bugün güzellerin gözlerinde seyahate:
Bu yolculuk bilmem nasil erecekti nihayete?
Mavi gözler... Pek asabi, dalgali bir deniz gibi;
Yesil gözler en ziyade mütemayil hiyanete.
Sarisinlar... Yorgun bir yaz semasini andiriyor,
Ilk busede baslayacak talihinden sikayete.
Ela gözler... Aksam gibi gölge dolu, hicran dolu,
Bu gözlerde hiç tesadüf etmedim ben saadete.
Gece oldu... En sonunda siyah gözler geldi, durdum;
Bu karanlik yolda artik imkan yoktu seyahate!

Orhan Seyfi Orhon
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Bahar

Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin,
Afrodizyakların en etkilisi, sevdanın suç ortağısın.
Yapma bunu bana!..
Bahar, yalvarırım çek git isine!..
Salma üstüme çiçeklerini, aklimi çelme!..
Her sabah çimenlerin çiyden ürpererek uyanıyor bahçemde;
Sonra güneşle oynaşıp tütsülenmiş gibi buğulanıyor..
Ne zaman sokağa çıksam badem ağaçları salkım saçak çiçek...
Kavaklar kıpır kıpır, islik ıslığa meltem...
Kırda dayanılmaz bir kekik kokusu, toprakta türlü çeşit börtüböcek...
Yapma bunu bana bahar, Böyle üstüme gelme!.
Zaten damarlarıma zor zaptediyorum kanımı...
Çoktan cemreler düşmüş beynime, yüreğime...
Kalbimin buzları erimiş.
Göğüs kafesimde ne idüğü belirsiz bir kıpırtıyla geziyorum nicedir..
Bir de sen çıldırtma beni...
Krizdeyim ben...
Tembelliğin sırası değil, uyamam sana...
Al git serçelerini sabahlarımdan, çağlalarına, kokularına hakim ol.
Meltemlerine söyle, deli gibi islik çalıp sokağa çağırmasınlar beni..
Bulutların üşüşmesin başıma...
Girme kanıma benim... yoldan çıkarma!..
Sen ki en cilvelisisin mevsimlerin, afrodizyakların en etkilisi,
Sevdanın suç ortağısın.
Kıyma bana!..
Biliyorum çünkü, yine kandırıp yeşillendireceksin aşka;
Gövdemi azdırıp sonra birden çekip gideceksin.
Tam kanım kaynamışken sana, toplayıp allarını morlarını,
Beni bir kuraklığın ortasında terk edeceksin...
O iple çektiğim ışığın, dayanılmaz olacak o zaman...
Ne o delişmen sabahlar kalacak,
Ne günaha çağıran çapkın eteklerin uçuştuğu günbatımları...
Tembel kuşların şakımaktan bitap, ebruli çiçeklerin kokmaktan...
Buselerin nemi kuruyacak çöl rüzgarlarında...
Yeşerttiğin çiçekler yürekler solacak; damar damar çatlayacak ruhumuz..
Hayat, bir ezik otlar diyarına dönüşecek yeniden... yüreğim viraneye...
Her bahar sarhoşluğu gibi, geçecek bu sonuncusu da...
Ebedi bahar, bir başka bahara kalacak. İyisi mi, hiç azdırma ruhumu bahar...
İş açma başıma...
Git isine! Yoldan çıkarma beni!..


Özledim seni...
Ayrılık yüreğimi karıncalandırıyor nicedir...
Beynimi uyuşturuyor özlemin...
Çok sık birlikte olmasak bile benimle olduğunu bilmenin bunca yıl
içimi nasıl ısıttığını yeni yeni anlıyorum.
Yokluğun, hatırlandıkça yüreğime saplanan bir sızı olmaktan çıkıp
sürekli bir boşluğa dönüşüyor.
Sabahlara seni okşayarak başlamaları, akşamları her işi bir kenara koyup
seninle baş başa karşılamaları özlüyorum; oynaşmalarımızı,
yürüyüşlerimizi, sevimli haşarılığını, çocuksu küskünlüğünü...
Nasıl da serttin başkalarına karşı beni savunurken; ve ne yumuşak,
bir çift kısık gözle kendini ellerimin okşayışına bırakırken...
Ya da kolyeni çözdüğümde kollarıma atlarken...
Hasta olduğunda, o korkunç kriz gecelerinde günler,
geceler boyu nöbet tuttuk başında... O şen kahkahalarına
yeniden kavuşabilmek için sessiz dualar ederek...
"Atlattı" müjdesini kutlarken yorgun bedenindeki yaraları okşayarak,
doktorun böldü sevincimizi: "Yaşayamaz artık bu evde...
Yüksek binalar ve beton duvarların gri kentinde" dedi,
"O gitmeli... Ve kendine yeni bir hayat çizmeli..."
Bilsen ne zor, gitmen gerektiğini bile bile "Kal" demek sana...
Ne zor, senin için ebedi mutluluğun beni unutmandan geçtiğini bilmek...
Gitmeni asla istemediğim halde, buna mecbur olduğumuzu görmek
ve sana bunları söyleyemeden "Git artık" demek...
"Beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk kavuşacaksın
mutluluğa" demek sana ne zor...
Sesimi, kokumu çekip alıvermek beyninden,
sesin, kokun hala beynimdeyken...
Seni görmemek ve belki yıllar sonra karşılaştığımızda
bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
Yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...
Ve sonra kendi ellerimle bindirip seni yabancı bir arabanın
arka koltuğuna, birlikte güneşlendiğimiz onca yazı,
yan yana titreştiğimiz onca kışı, paylaştığımız bunca acıyı,
onca kahkahayı ve bütün o uzak yeşillikleri katıp yorgun bedeninin yanına,
arkadan pişmanlık gözyaşları dökmek ne zor...
Ne zor hiç tanımadan seni emanet ettiğim bir şoföre "Hızla
uzaklaş buradan ve gidebileceğin kadar uzağa git" demek...
Yokluğunu beklemek, ne zor...
Bunları düşündükçe, şu anda uzaklarda bir yerlerde
üşüdüğünü sezinleyerek panikliyorum. Bütün engelleri aşıp,
terk edilmiş caddeleri, kimsesiz sokakları, yalnız bulvarları arşınlayarak
sana ulaşmak, sessizce başını okşamak, kulağına sevgi sözcükleri fısıldamak
ve yavaşça üzerini örtmek geliyor içimden...
Paylaştığımız bir mazinin, yitirdiğimiz bir geleceğe
dönüşmesinden hicran duyuyorum.
Gizli gizli hüzünlendiğim akşamlardan birinde,
terk etmişlere özgü bir terk edilme korkusunu da
yüreğimin derinliklerinde duyarak sana koşmak,
yaptıklarım ve daha çok da yapamadıklarım için özür dilemek
ve "Dön bebeğim" demek istiyorum:
"Geri dön... Kulüben seni bekliyor..."
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Ağlama bebek, ağlama sende
Umut sende yarın sende.
Yağmur gibi gözlerinden akan yaş niye,
Bu suskunluk, bu durgunluk, sıkıntın/kırgınlık niye.

Çok uzakta öyle bir yer var
O yerlerde mutluluk var
Paylaşılmaya hazır
Bir hayat var.


Ağlama bebeğim ağlama sende
Acı sende hasret sende.
Dalıp dalıp derinlere düşünmen niye,
Bu küskünlük, bu dargınlık, sıkıntın kızgınlık niye.



alıntı
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Deli Fişek Anılar

Durdum, yüzüm bayram yeri yoksul kalabalıklar albümü
Dilime yağmur yağınca sevinirdim, Toros'lar üşüyünce
Yaz gelirdi, çiçeklenirdi dilim babam elimden tutunca
Kim ne diyebilirdi ki annem biber sürünce dilime

Durdum, dilim 'kafkaesk' bir akşama girince
Gövdemdeki yumuşak küsü dinledim, yaşama gidip-gelme
Sürüyor, yanımda yer açtım sana birlikte çıkalım pazara diye
Dul sızı, devrik gün, markasız sardunya dilim öyle çıplak ki

Durdum, dilimde yazı-tura, oyun bozan bir güz kapımda
Sensiz bir daha denemedim eski yaşamımı inan
Sen burada değildin inan
Saatin burada bozulmuştu inan

Durdum, dilimi acılara emanet edince
Melez bir akşamı düşündüm, melez bir yaşamı
Gölgesiz günler merhaba derken sızlayan dilime
Bir rüya mı görüyordum senin gözlerinle

Durdum, şifalı dilini bekledim senin

alıntı
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Babadan Oğula

Eve dönmez bir akşam;
Ve gün yüzlü çocuğu,
Sorar: Nerede babam?

Bakarlar, oldu, bitti;
Gelir, derler çocuğa,
Baban attaya gitti.

Uzar gider bu atta;
Ve neler neler olmaz
Ve kim bilir ve hatta;

Bir mahşer gerisinde;
Babası döner bir gün,
Oğlunun derisinde...

alıntı
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
BENİM ADIM İNSANLIK

Ayın bir yüzü aydınlık, bir yüzü karanlık
Benim adım insanlık
Her gönülde farklıdır yerim
Kiminde azdır, kiminde çoktur değerim

Kimi kaybetmiş çoktan, kimi arar durur hiç yoktan
Sorun değerimi, zalim eline düşenden
Kimi nasibini hiç almamış benden
Benim adım insanlık

Bir çocuğun saçını okşayan elim ben
Mazlumun gözündeki yaşı silenim ben
Talihsizin yüzüne gülenim ben
Benim adım insanlık

Bir baş, bir beden ile tarif edilmez cismim
Her ağza yakışmaz benim ismim
Yok ise yerim, o yüreğin sonu ziyanlık
Benim adım insanlık

Bu dünyada hem yokluk var, hem varlık
Benim adım insanlık
Kini nefreti unutanım ben
Düşenin elinden tutanım ben

Kimi uzaktır Yaratandan
Bir de alır adımı ağzına, utanmadan
Bihaber günah ile sevaptan
Bir de bahseder insanlıktan

Vicdanın kapısını açanım ben
Yüreğe ışık saçanım ben
Öksüze, yetime el uzatanım ben
Benim adım insanlık

Merhamet ile gözden akan yaşım ben
Zulme eğilmeyen başım ben
Sevgiye, dostluğa kardaşım ben
Benim adım insanlık
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
SEVMEYİ UNUTANLAR İÇİN

sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan her şey gibi
aşklarınız da.

yaşamı ölüm
diye anlatıyorlar size
yalanı gerçek diye.

ne leylakların
tomurundan
haberiniz var

ne önünüzden
kara bir tabut
gibi geçen geceden.

sevmeyi unutmuşsunuz kardeşler
yalan aşklarınız
da.

Behçet AYSAN
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
BEYAZ GECELER

Bütün hayatları bilmek isterdim
ilginç geliyor bana bir gemicinin
anlattıkları
eskiyen
aşkaları bırakıp
yeni yükler aldıkları

beyaz bir gecede.

bilmek isterdim
çamlıhemşin' li fırıncı
ustanın
niçin
batum'dan göç ettiğini
kömür yüklü mavnayla

beyaz bir gecede.

beyaz bir gecede
beyaz bir gecede

savrulmuş
buralara

saraybosna'dan
elinde hiç işlemediği

nakışı

kış zorlu
makedonya komitacı dolu
buğulanmış camları vagonların

bakışı mavi gözleri dalgın
o kadın

doğurmuş sanra annemi

bilmek isterdim
bozüyük bilecik arasında
bin dokuz yüz kırk yedinin martında

tipi
ve aç kurtlar
saldırınca

tepesinde bir telgraf
direğinin

donan
gencecik hat bakıcısının

hayatını.

beyaz bir gecede.

ne söylenecek
bir türkü

ne yazılacak
bir roman

olan

bütün hayatları

yaşanmış
bütün hayatları
bilmek isterdim.

beyaz bir gecede.

Behçet AYSAN
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
DOST

Ben berceste mısraı buldum
Hey ömrümce söylerim
Gözden, gezden, arpacıktan olsun
Hey ömrümce söylerim!

Bizsiz Ilgaz'ın çam ormanları güzel değildir.
Hayda günlerim hayda
Sırtını düşmana verdikçe
Murat dagları güzel değildir,
Dost dost ille kavga!

Biz olmasak gökyüzü, biz olmasak üzüm,
Biz olmasak üzüm göz, kömür göz, ela göz;
Biz olmasak göz ile kaş, öpücük, nar içi dudak;
Biz olmasak ray, dönen tekerlek, yıkanan buğday,
Ayın onbeşi;
Biz olmasak Taşova'nın tütünü, Kütahya'nın çinisi,
Yani bizsiz
Anne dizi, kardeş dizi, yar dizi
Güzel değildir.

Gel günlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan!

Adana'nın pamuğu dokumada;
Diyarbakır, Afyon, Kütahya fabrikada
Ümit işkencede mahzun
Tenim, ayaklarım uryan
Ekmek işkencede mahzun
Ve Divrik'in demiri arabada
İşçi-köylü ve işçi birarada

Söyle türküler yadigarı kardeş
Söyle ağrılar yadigarı kardeş
Neden alınterleri
Nimetler, haklar haram oldu sana
Gel gunlerim gel de dol
Gel Aydınlım İzmirlim
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan
Sana selam olsun
Hürriyetlerin meçhul olduğu dünya
Canım Türkiye,
Memleketimiz!
Calısşn halklarıyla ümmi
Calışan halklarıyla garip,
Irgadı, esnafı, madencisi, iptidai aletleri
Kadınları, erkekleri, hapishaneleri;
Başı boş suları, dumanlı vadileri, yoz topraklarıyla,
İşşizleri, realist şairleri, mücahitleri,
Sokak şarkısı, keten helvası,
Akşam Haberleri satanlarıyla memleketim

Sana selam olsun
Sürgünler, mahkumlar, hastalar
Alacağın olsun
Seni İstanbul seni
Seni Bursa, Çankırı, Malatya,
Sizlere selam olsun üniversiteler!
Öğretmenleri alınmış kürsüler,
Öğretmenler
Sizlere selam olsun
Hürriyeti yazan eller, dizen eller
Sizlere selam olsun makineler
Entertipler, rotatifler, bobinler
Bu gülünç, aşağılık,
Namussuz şeyler dışında,

Sana selam olsun
Zincirin zulmün kar etmediği,
Kırbacın kar etmediği
Büyük tahammül!

Gel günlerim gel de dol!
Gel Aydınlım, İzmirlim,
Gel aslanım Mamak'tan
Erzincan'dan, Kemah'tan
Düşmanlar selam ister
Gözden, gezden, arpacıktan

Enver GÖKÇE
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
KARDEŞLİK ACILARI

Yıllar var ki sizleri düşünüyorum :
Yanan şehirlerim,
Düşmana ekmek veren tarlalarım
Teknelerim, ocaklarım, öğretmenlerim!
Ve sizleri :
Caddeler, tarlalar, fakülteler,
Nehir boyları, şehirler, ordular
Aşklarım, hünerlerim, sefaletlerim!

Ellerime ateş düştü
Yüreğime, gövdeme, kollarıma.
Biliyorum ey demokrasi!
Bütün şairlerin ölür
Barikatların susar
Ve yanar da limanların, iskelelerin
Zafer gülleri sensiz açmaz
Böyle bir macerada.

Kardeş, kardeş!
Alkış tutan ellerini kesmedim,
Tanklarımla tarhlarını ezmedim.
Ben kendi halimle müthiş kişi
Ben sevici sert ve delişmen...
Ve hürlük kardeşlik çırasını
Kendi hissemce götüren insan.
Biliyorum bu dünyada
Gökyüzü ve denizyüzü
Cümle çiçek ve cümle yemişler vardır
Biliyorum bu dünyada
Yalnız ve "yalnız insanlar
Yani kardeşler vardır."

Beni şehir şehir beni,
Beni köy kent beni
Beni usul, beni yolca götür
Kardeşlik treni!
Ağır yaralılar taşıyorum
İncinmesin kollarım, ayaklarım, ellerim
Işıltılı gündüzlere gitmeliyim
Acılar, darağaçları, kelepçe demirleri!
Bayram şenliklerine,
Demokrasi şenliklerine gitmeliyim
Uğruna şiir yazılan, döğüşülen, ölünen insanlar!
Yeter değil bana
Zaferlerin,
Yıllardır gece hücumlarına
Sokak savaşlarına katlandığım.

Enver GÖKÇE
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Ben, seni; adını bilmeden sevdim. Ve, “var”lığınla gülüşünü...
Ben seni, yaşını bilmeden, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ve, “yar”lığa süzülüşünü.

Ben seni, sesini duymadan sevdim...
Ve duymadan nefesini.
Ben seni adını bilmeden sevdim...
Ama; sevdim! ..

Üşüyüşünü sevdim...
Üşüyüşünü sevdim onüçüncü ayın ilk günü;
“Gel, ısıt” deyişini! ..
Bekleyişini sevdim beşinci mevsimin gün bitimlerinde, bilerek gelmeyeceğimi...
Akşam alacalarının gönlüne yürüyüşünü sevdim...
Ve, kıpırtısız, karanlığa gömülüşünü sevdim.
Bir de;
“Gel, ışıt” deyişini! ..

Ben seni, adını bilmeden sevdim.
İhtiyacım... Cevabım...
İsimler koydum sana; bahar yelim, çiçek tarlam... Gökkuşağım, ışığım... Kuşkanadım, pembe rüyam, çiy tanem...
Seni, adını bilmeden sevince öğrendim; seni sevmek için gerekmiyordu ismini bilmem...
...Sevdim işte!

Ben, seni; yaşını bilmeden sevdim... Yani bilmeden sevdim deden yaşında mıyım, torununla akran mı!
Ben seni, gözünü-kaşını bilmeden sevdim.
Ben seni, sesini duymadan sevdim.

Ve hatta öğrenmeye korkarken, bilmeye kıyamazken seni...
...seni sevdim.
Seni sevdim.

İçime salıncaklar kurdum gönlümün ipleriyle...
Oturdun, sallayamadım; dokunurum diye korkumdan!
Dolaştın boynuma bir sarmaşık gibi; okşayamadım.
...Koklayamadım!
Dalgalarını taramamış olan parmaklarım yabancı saçlarına...
Ve hâlâ bilmiyorum, gözlerin ne renk? .. Hangi yıldızlar mahpus içinde?

Ve ben sana hâlâ seni sevdiğimi söyleyemedim! ..
Ama ben seni; adını bilmeden, yaşını bilmeden... Yüzünü bilmeden, sesini bilmeden...
...seni bilmeden sevdim.
Seni, “bilmeden” sevdim!
Senin olmadığın ve benim olmadığım bir sokaktaki köşebaşında çarpıştı duygularımız!
Döküldü içindekiler ve döküldü içimdekiler...
Sen yoktun orda ve ben de yoktum;
Ama sevda vardı!

Ve, ben; seni adını bilmeden sevdim

Muammer Erkul
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
avuçlarımda camdan bir parça gibi kalbimi sıkıp
parmaklarımı kanatarak
kırasıya,
çıldırasıya...
Erkek kadına dedi ki:
-Seni seviyorum,
ama nasıl?
kilometrelerce derin, kilometrelerce dümdüz,
yüzde yüz, yüzde bin beş yüz
yüzde hudutsuz kere yüz...
Kadın erkeğe dedi ki:
-Baktım
dudağımla, yüreğimle, kafamla;
severek, korkarak, eğilerek,
dudağına, yüreğine, kafana.
Şimdi ne söylüyorsam
karanlıkta bir fısıltı gibi sen öğrettin bana...
Ve artık
biliyorum:
Toprağın
Yüzü güneşli bir ana gibi
En son, en güzel çocuğunu emzirdiğini...

Fakat neyleyim
saçlarım dolanmış
ölmekte olanın parmaklarına
başımı kurtarmam kâbil
değil!
Sen
yürümelisin,
yeni doğan çocuğun
gözlerine bakarak...

Sen
yürümelisin,
beni bırakarak...

Kadın sustu.

SARILDILAR

Bir kitap düştü yere...
Kapandı bir pencere...


AYRILDILAR...
N.Hikmet
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
Çocuk gibiyim bugünlerde...
Her şeyden alınıyorum.
Biri, azıcık içime dokunan bir söz söylese,
ağlayacak gibi oluyorum.
Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da
Çıkış arıyorum.
GülüşLerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma.
Hep yarım, hep eksik
günler yaşıyorum.....

Yüreğim ağır geliyor bana.
Hayata karşı bir yenilmişlik bir boş vermişlik içindeyim.
Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını.
Bense nereye gitsem gri bulutları
Sürüklüyorum peşimden.
Güneş bir benim içime doğmuyor nedense...

Gece yarılarında sıçrayarak uyanıyorum nicedir.
Nicedir huzurla uyumanın ne demek
Olduğunu unuttum.
Yeni güne dayanılmaz kalp ağılarıyla başlıyorum.
Tatsız tuzsuz Bir hayat işte...

Bu ***, bu saçma,
bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor.
Nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu?
bunca zaman sonra gidişinin
Beni böylesine teslim alacağını bilseydim!
Git der miydim sana?

Gidişinin ardından her giden gibi
bende bir iz bırakacağını ve sonra yok olacağını
Düşünüyordum.
Olmadı...
Ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni,
Sen saklanmışsın bir yerlere...
Meğer hiç çıkmamışsın benden....
Meğer çoğalmışsın,
Kök salmışsın.
Şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime....

Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı.
Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm.
aslında ben değil de sen örmüşsün o duvarı bilmeden...
Acı, özlem, hüzün gibi duygular
Giremiyordu yüreğime.
Kendimce rahattım.
Bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve
Beklentisiz!
Olmazdı diyordum, imkansız bir aşktı diyorum, avutuyordum kendimi.

Şimdi seninle yaşayacağım,
ne varsa resmi geçide çıkmış tören kıtaları gibi önümden geçiyor.
Bu kent, bu sokaklar,
köşedeki park,
sahildeki dondurmacı,
meydandaki simitçi,
küçük masalı meyhane,
hepsi sanki O burada dermişcesine birer birer dikiliyor önüme.
Söyler misin,
bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni?
Nasıl olmadığını varsayabilirim?

Özledim seni yar...
Özleminle baş edemiyorum artık.
Gel desem gelir misin?
Kollarını açarak koşar mısın bana?
Bu sevdayı benimle ötelere taşır mısın?
Beni sensizlikten kurtarı mısın?...
Çocuk gibiyim bugünlerde...
Her şeyden alınıyorum.
Biri, azıcık içime dokunan bir söz söylese,
ağlayacak gibi oluyorum.
Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da
Çıkış arıyorum.
GülüşLerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma.
Hep yarım, hep eksik
günler yaşıyorum.....

Yüreğim ağır geliyor bana.
Hayata karşı bir yenilmişlik bir boş vermişlik içindeyim.
Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını.
Bense nereye gitsem gri bulutları
Sürüklüyorum peşimden.
Güneş bir benim içime doğmuyor nedense...

Gece yarılarında sıçrayarak uyanıyorum nicedir.
Nicedir huzurla uyumanın ne demek
Olduğunu unuttum.
Yeni güne dayanılmaz kalp ağılarıyla başlıyorum.
Tatsız tuzsuz Bir hayat işte...

Bu ***, bu saçma,
bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor.
Nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu?
bunca zaman sonra gidişinin
Beni böylesine teslim alacağını bilseydim!
Git der miydim sana?

Gidişinin ardından her giden gibi
bende bir iz bırakacağını ve sonra yok olacağını
Düşünüyordum.
Olmadı...
Ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni,
Sen saklanmışsın bir yerlere...
Meğer hiç çıkmamışsın benden....
Meğer çoğalmışsın,
Kök salmışsın.
Şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime....

Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı.
Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm.
aslında ben değil de sen örmüşsün o duvarı bilmeden...
Acı, özlem, hüzün gibi duygular
Giremiyordu yüreğime.
Kendimce rahattım.
Bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve
Beklentisiz!
Olmazdı diyordum, imkansız bir aşktı diyorum, avutuyordum kendimi.

Şimdi seninle yaşayacağım,
ne varsa resmi geçide çıkmış tören kıtaları gibi önümden geçiyor.
Bu kent, bu sokaklar,
köşedeki park,
sahildeki dondurmacı,
meydandaki simitçi,
küçük masalı meyhane,
hepsi sanki O burada dermişcesine birer birer dikiliyor önüme.
Söyler misin,
bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni?
Nasıl olmadığını varsayabilirim?

Özledim seni yar...
Özleminle baş edemiyorum artık.
Gel desem gelir misin?
Kollarını açarak koşar mısın bana?
Bu sevdayı benimle ötelere taşır mısın?
Beni sensizlikten kurtarı mısın?...
Çocuk gibiyim bugünlerde...
Her şeyden alınıyorum.
Biri, azıcık içime dokunan bir söz söylese,
ağlayacak gibi oluyorum.
Sanki sonu olmayan kapkaranlık bir yoldayım da
Çıkış arıyorum.
GülüşLerim bir türlü yansımıyor dudaklarıma.
Hep yarım, hep eksik
günler yaşıyorum.....

Yüreğim ağır geliyor bana.
Hayata karşı bir yenilmişlik bir boş vermişlik içindeyim.
Oysa kent uzun zaman sonra güneşe açtı kucağını.
Bense nereye gitsem gri bulutları
Sürüklüyorum peşimden.
Güneş bir benim içime doğmuyor nedense...

Gece yarılarında sıçrayarak uyanıyorum nicedir.
Nicedir huzurla uyumanın ne demek
Olduğunu unuttum.
Yeni güne dayanılmaz kalp ağılarıyla başlıyorum.
Tatsız tuzsuz Bir hayat işte...

Bu ***, bu saçma,
bu delice mutsuzluktan kurtulmak istiyorum ama mümkün olmuyor.
Nereye baksam seni görürken nasıl yapacağım bunu?
bunca zaman sonra gidişinin
Beni böylesine teslim alacağını bilseydim!
Git der miydim sana?

Gidişinin ardından her giden gibi
bende bir iz bırakacağını ve sonra yok olacağını
Düşünüyordum.
Olmadı...
Ben yüreğimden ve beynimden çıkardığımı sanırken seni,
Sen saklanmışsın bir yerlere...
Meğer hiç çıkmamışsın benden....
Meğer çoğalmışsın,
Kök salmışsın.
Şimdi yeniden çiçek açıyorsun ve yayılıyorsun bütün bedenime....

Seni yok sayarken yaşamak daha kolaydı.
Kalbimin önüne bir duvar örmüştüm.
aslında ben değil de sen örmüşsün o duvarı bilmeden...
Acı, özlem, hüzün gibi duygular
Giremiyordu yüreğime.
Kendimce rahattım.
Bir yol tutturmuş gidiyordum öylesine ve
Beklentisiz!
Olmazdı diyordum, imkansız bir aşktı diyorum, avutuyordum kendimi.

Şimdi seninle yaşayacağım,
ne varsa resmi geçide çıkmış tören kıtaları gibi önümden geçiyor.
Bu kent, bu sokaklar,
köşedeki park,
sahildeki dondurmacı,
meydandaki simitçi,
küçük masalı meyhane,
hepsi sanki O burada dermişcesine birer birer dikiliyor önüme.
Söyler misin,
bütün bunları yaşarken nasıl silebilirim seni?
Nasıl olmadığını varsayabilirim?

Özledim seni yar...
Özleminle baş edemiyorum artık.
Gel desem gelir misin?
Kollarını açarak koşar mısın bana?
Bu sevdayı benimle ötelere taşır mısın?
Beni sensizlikten kurtarı mısın?...
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
BAĞLANMAYACAKSIN

Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
"O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
Demeyeceksin işte.
Yaşarsın çünkü.
Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
Senin onu sevdiğinden.
Çok sevmezsen, çok acımazsın.
Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
Senin değillermiş gibi davranacaksın.
Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
Paldır küldür yürüyebileceksin.
İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
Gökyüzünü sahipleneceksin,
Güneşi, ayı, yıldızları...
Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
"O benim." diyeceksin.
Mutlaka sana ait olmasın istiyorsan bir şeylerin...
Mesela gökkuşağı senin olacak.
İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
Mesela turuncuya, ya da pembeye.
Ya da cennete ait olacaksın.
Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak...

CAN YUCEL
 
OP
leyla

leyla

Daimi Üye
Katılım
13 Temmuz 2008
Mesajlar
972
Tepki
1.292
Puan
93
Konum
izmir
buz gibi duvarlar

elimi nereye atsam bir yaradır, yitik ve kayıp !

sözler kimin umurunda

onlar çoktan yerini buldu keyfini sürmekteler

duvarlar üstümde bir yük

gitmek bilmiyorlar

ben şimdi hangi kelimeyi iki defter arasına koyabilirim ki

hangisi kalır hatırda daha çok

en acısı mı yoksa yürekten hiç çıkmayacak o iki kelime mi

üç doğru bir yanlış *****ürmüyor

her yanlış bir doğrunun canına okuyor!!!

canım acıyor

kulaklar tıkanmış

gözler kapanmış

dil susmuş

DUVARLAR BENİMLE KONUŞMUYOR

kendi odalarıma müebbet edilmişim

dört duvar yürek

canıma okudu yalancı baharlar

alıntı
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst