Sosyal bir varlık olan insan, hayatının çok büyük bir kısmını diğer insanlarla birlikte geçirmek durumundadır. Birlikte bulunduğu insanlarla duygu, düşünce ve istemlerini aktarmak ve işbirliği içerisinde bilgi alışverişi, paylaşımı yaparken içinde bulunduğu toplumun kullandığı geleneksel sesli sembolleri kullanması gerekir. Yapılan bir araştırmaya göre uyku saatleri dışında kalan sürenin yaklaşık % 75 i sözlü iletişimle geçmektedir. Sözlü iletişimle geçen %75 in %30 u konuşarak, %45 i ise dinleyerek geçmektedir. Yeryüzündeki toplumların tamamına yakınında kullanılan iletişim şekli konuşmadır. Kişi sözel iletişimini herkesin uygun gördüğü bir tonda, akıcılıkta, frekansta ve seste sunamadığında bir takım tepkilerle karşılaşır. Kişi konuşurken ne anlattığından ziyade nasıl konuştuğuna dikkat edilirse, konuşma hoş olmayan bir hal almışsa buna bozuk konuşma, farklı konuşma, kötü konuşma, kekeme... denir. Konuşma toplumsal hayatın ayrılmaz bir parçası olan iletişimin en önemli öğelerinden birisidir. İnsanlar konuşarak duygu ve düşüncelerini birbirleriyle paylaşabilir, birbirlerini anlayabilirler. İletişim bir organizmanın ürettiği, organizmalar için anlamlı olan ve böylelikle anlam davranışlarını etkileyen sinyallerden oluşur. Konuşma ise kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli ilişki kurma ve sürdürmesine yarayan geleneksel sesli sembollerin kullanıldığı bir iletişim sistemidir. Günlük yaşamın önemli bir iletişim aracı olan ve sürekli kullanımı sayesinde konuşma son derece karışık fikirlerimizin bile anlaşılmasında çok etkili bir iletişim sistemi olarak gelişmiştir. İnsanın yaşantısını sürdürebilmesi, çevresiyle ilişki kurabilmesi için dil yolu ile kurduğu iletişim son derece önemlidir. Dil, insanların birbirleri ile iletişim kurabilmeleri için seslere, sözcüklere, beden devinimlerine ve başka sembollere yüklenmesidir. İnsanlık tarihinin en büyük buluşlarından biri olan konuşma, dilin sözlü anlatımı olup, kişinin kendisi ve çevresiyle dengeli ilişki kurma ve sürdürmesine yarayan, geleneksel sesli sembollerin yer aldığı tüm bedensel tepkiye dayanan bir iletişim dizgesi olarak tanımlanmaktadır.
A- Konuşmanın Önemi
İnsanın önemli bir dereceye kadar uygarlaşması, insanın yaşantıları paylaşma, fikirlerini değiştirmeye, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarma yeteneği sayesinde geliştiği için konuşma çok önemlidir. Konuşma olmadan uygarlığın olmayacağı bir gerçektir. En ilkel toplumlarda bile insanlar birlikte yaşadıkları için birbirleriyle konuşarak anlaşırlar. Ancak bu yolla duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarabilirler ve birbirlerini anlayabilirler. Konuşma insanları hayvanlardan ayıran birkaç yetenekten biridir ve düşünme yetisi ile yakından ilgilidir. Konuşma doğuştan getirilmeyen sonradan öğrenilen bir beceri olduğu için öğrenmeyi etkileyen etmenler konuşmanın öğrenilmesini de etkiler. Konuşmaya uygun olan bir ortalama ve iyi konuşma örneğine sahip olan çocukların konuşmaları daha düzgün olabilir. Öğrenmeyi güçleştiren, gelişmeye ket vuran etmenler de konuşma gelişimine olumsuz etkide bulunur. Konuşmanın öğrenilmesi bir anda sonuçlanan, duruk bir öğrenme olmayıp zamana bağlıdır ve gelişimsel bir özellik gösterir. Her çocuk önce anne-babasının ve yakın çevresinin konuştuğu dili öğrenir. İnsanların iyi ilişkiler kurup işbirliği içinde yaşadıkları, iletişime çok yer verdikleri bir çevrede çocuk; konuşmayı daha çabuk kazanabilmektedir. Özellikle ailedeki kişiler iyi, açık, rahat konuşuyor ve iyi dinleyici iseler çocuk bundan yararlanır. Konuşma için özel tek bir organ yoktur. Konuşma birçok organın birlikte, eşgüdüm içinde çalışması ile oluşan bir iletişim biçimidir ve zamanla otomatik duruma gelir. İnsanın sonradan kazandığı, öğrendiği bir beceridir. Bu öğrenme genellikle taklit yoluyla olur. Bu nedenle çocuk önce en yakınında bulunan ve onunla en çok ilgilenen yetişkinlerin dilini konuşmayı öğrenir. Bu yetişkin kişi ise genellikle annedir. Bu nedenledir ki herhangi bir kişinin dilini öğrenmek istediğimizde ana diliniz nedir? Sorusundaki ana sözcüğü bu durumdan kaynaklanmaktadır. Yaşamında önemli bir yer tutan ve doğal bir süreç olan konuşmanın bozuk olması çeşitli nedenlerle bireye büyük sorunlar yaşatabilmektedir. Bu sorunlar dizgesinde kendisinden başlayıp anne, baba, yakın çevre ve öğretmeni de içine alan bir rahatsızlık yumağı oluşur. Konuşmasında herhangi bir bozukluk olan bir kişi, çocukluğundan başlayarak çevre ve kendisiyle ilişkisinde kendini anlama ve kendine bir yer edinmede konuşmasından kaynaklanan çeşitli engelleri aşabilmek için büyük bir uğraş, bir savaş vermek zorunda kalacaktır. Engelli konuşma kişinin gerek aile içi gerekse dışındaki yaşantısında büyük güçlüklere neden olur. Bu güçlükler çeşitli uyum sorunlarına dönüşebileceği gibi, eğitim ve öğrenimi aksatıcı, engelleyici, hatta tıkayıcı bir nitelikte oluşturabilecektir.
B- Konuşma Bozukluğu Nedir?
Konuşma bozukluğu denilince ilk akla gelen gerek konuşmanın akıcılığının bozulması, gerekse de bazen konuşmaya eşlik eden uygunsuz vücut devinimlerinin yer alması sonucunda dinleyenlerin, ne konuşulduğu ile ilgili olmayıp, nasıl konuşulduğuna dikkat çekmesi açısından kekemelik olmaktadır. Ancak konuşma bozuklukları dilin sesli sembolleri, artikülasyon, ses ve işitme olmak üzere geniş bir alanı kapsar. Kimi çocuğun istendik bir konuşma yapamamasının nedeni, konuşmaya karşı bir isteğin ve hazırlığın olmamasından kaynaklanabilir. Kimi çocukta işitme yoluyla ilk karşılaştığı kelimeler onda geçici bir anlam kazanana kadar iz bırakmayabilir. Bir iç lisan hazırlığı olmadığında da, onda karşılıklı anlaşmayı gerektirecek bir anlatım yeteneği gelişmez. Bunun için anlamlı bir konuşma dili kazanması ancak sağlam bir merkezi sinir sistemine sahip olmakla mümkündür. Kimi çocuğun anlaşılmaz bir konuşma sergilemesinin temelinde dil, dudaklar, çene, damak ve çevresel sinirlerin zayıf ya da fonksiyonlarını yerine getirememesi rol oynayabilir. Sonuçta böylesi çocuğun sesi doğru çıkarması ve anlamlı iletişim kurması olanaksız olmaktadır. Ayrıca istendik bir konuşmanın sergilenememesinin önemli nedenlerinden birisi de çocuğun işitme organında sorunun olmasıdır. Konuşma bozukluğu, organik ya da görevsel nedenlerle konuşmanın anlaşılmasını güçleştirecek biçimde değişkenlik göstermesi durumudur. Eğer bir konuşma hoş olmayan sesle veya yaşına uygun olmayan, anlaşılmayan bir şekilde yapılır; dolayısıyla normalden çok farklılık gösterir ve dikkati konuşana çeker ise genellikle engelli konuşma olarak kabul edilir. Konuşma, diğer insanların konuşmalarından dikkati çekecek kadar sapma gösterdiği, iletişimi karıştırdığı ve konuşanda uyumsuzluk yarattığı zaman engellidir şeklinde de tanımlanabilir. Bir diğer tanım, çocuğun konuşması, dinleyenlerin dikkatini ne söylediğine olduğu kadar daha çok nasıl söylediğine çektiği zaman engellidir. Bu tanımlardan sonda konuşma bozukluğunu şu şekilde yapmak mümkündür; Konuşma bozukluğu, konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin bireyin/ çocuğun konuşma engelli olarak kabul edilmesi için, aşağıdaki durumlardan birinde sorun yaşanması demektir. Bunlar;
Konuşmanın anlaşılır şekilde olmaması,
Konuşmanın duyulmasında yetersizlik olması,
Sesin bozuk ve tırmalayıcı olması,
Sesin çıkarılmasının, ritminin ve vurgularının bozuk olması,
Dil yönünden kelime dağarcığı ve gramer yetersizliklerinin olması,
Konuşmanın bireyin yaşına ve fiziksel yapısına uygunsuzluğu,
görüldüğü gibi, konuşma bozukluğu sadece kekemelik (ritim) ile sınırlı olmayıp iletişim ile ilgili geniş bir alanı kapsamaktadır. Bunun için her konuşma bozukluğu hakkında ayrı ayrı bilgi edinip sorunun çeşidine göre eğitim ve sağaltım yöntemleri uygulamak gerekir. Bu nedenle konuşma bozukluklarından artikülasyon bozukluğu, gecikmiş konuşma, kekemelik ve diğer konuşma engelleri (yabancı dil ve bölgesel konuşma ayrılıkları, damak ve dudak yarıklığı, beyin engeli, afazi, dizartri ve disleksi) ile ilgili temel bilgilerin ve sağaltım etkinliklerin ele alınması uygun görülmektedir.
İlk önce artikülasyon bozukluğu ile teşhis ve sağaltım yöntemleri ile bu konuda anne-baba ve öğretmenlere ne gibi görevler düştüğü açıklandıktan sonra diğer önemli konuşma bozuklukları incelenecektir.
C Artikülasyon (Eklemleme) Bozukluğu
Artikülasyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü küme organlarında (dil, diş, damak, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp biçimlenmesidir. Artikülasyon teriminin yanı sıra eklemleme, boğumlama, oynaklanma veya telaffuz etme terimleri de kullanılabilmektedir. Birey, ana dilinin bağımsız ya da bileşik seslerini doğru ve anlaşılır biçimde çıkaramıyor, birbirine gereği gibi ulayamıyor ya da bu seslerin çıkarılması ve ulanmasında onun yaşından beklenenden çok fazla sapma görülüyorsa, onda artikülasyon bozukluğu var demektir. Kısaca artikülasyon bozukluğu; kişinin yaşına ve konuşma gelişimi dönemine uygun olarak konuşmasından beklenen düzgünlüğün ve ses uyumunun olmamasıdır. Sesin uyumsuz çıkması ve kullanımı, yanlış vurgulama, seçmeler ya da düzenlemelerdeki bozukluklar şeklinde olabilir. Ayrıca bazı atlamalar da yapılabilir. Nedeni bilinmeyen işlevsel fonolojik bozuklukların 6 ve 7 yaşındakilerde yaklaşık %2-3 oranında olduğu bilinmektedir. 17 yaşından sonra ise %0.5 e düşer. Artikülasyon bozukluğu, damak ve dudak yarıklığına bağlı konuşma engelleri arasında en yaygın olanıdır. Yetişkinlerde de görülebileceği gibi çoğunlukla ilkokul çağı çocuklarında görülmektedir. En yaygın ilköğretimin ilk devresinde (1-2-3 sınıflar) görülür. Erkeklerde kızlara göre daha fazla artikülasyon bozukluğu olduğu görülmektedir. Konuşma üretiminde birbirleri ile ilgili dört süreç vardır. Bunlar;
Solunum (Respirasyon): Konuşma için motive edici gücü sağlar.
Seslenim (Fonasyon): Vokal kasların titreşimi ile seslerin üretilmesidir.
Yankılama (Rezonasyon) : Kişinin sesinin niteliğini etkileyen konuşma sesinin farkında önemli rol oynayan bir süreçtir.
Söyleme-Eklemleme (Artikülasyon) : Bireysel konuşma seslerinin dil, çene, dudaklar ve yumuşak damağın yardımıyla ses tonu ve nefes akışının çıkarılmasında üretilen ve bu yolla sesin yankılanmasını da içeren bir süreçtir.
Konuşma seslerinin etkilenmesine göre her artikülasyon bozukluğuna özel bir terim verilmiştir.
Rotasizm (r sesi bozukluğu)
Sigmatizm (s ve z sesi bozukluğu)
Gamatizm (g sesi bozukluğu)
Kapasizm (k sesi bozukluğu)
A- Artikülasyon Bozukluğu Türleri
Artikülasyon bozukluğu çocuklarda dört değişik türde görülür. 1- Sesin düşürülmesi veya atlanması (omissions)
2- Ses eklemesi (addittions)
3- Sesin değiştirilmesi (substitülions)
4- Sesin bozulması (disturtions)
1- Sesin düşürülmesi ya da atlanması Daha çok küçük çocuklarda, yetişkinlerde ise seyrek olarak görülür. Bir sözcüğü oluşturan seslerin tümü çıkarılmadan sözcüğün söylenmeye çalışılması durumunda ortaya ortaya çıkar. Sözcük, sanki o sözcükte o ses yokmuş gibi söylenir.
Saat sat Araba arba
Hayvan ayvan Kapı apı
Havlu avlu Hava ava
2- Ses eklenmesi Çocukların bir kısmı bazı sözcükleri aslında o sözcükte olmayan başka sesleri ekleyerek söylerler. Genellikle birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylemeye çalışırlar (Ancak başka sesler de eklenebilir). Bu sözcük başı, ortası ya da sonunda olabilir.
Tren tiren Saat sahat
Recep irecep Psikoloji pisikoloji
Spor sipor
Sık görülen artikülasyon bozukluklarından biridir. Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses çocuğa çıkarılması kolay gelen bir sesle değiştirilir. Değiştirmeler bazen sözcüğün başındaki seste, bazen de ortasındaki seslerde olur. Bazen değiştirmeler, sözcük içindeki seslerin yerleri değiştirilerek de yapılabilir.
Para paya Kamyon kaymon
Takvim taklim Köprü körpü
Yüzük yüsük Toprak - torpak
4- Sesin bozulması Bazen bu üç duruma uymayan durumlar da olabilir. Burada sözcük oluşturulurken esas çıkarılması gereken ses, olduğundan başka ses çıkarılarak konuşulur. Bu da konuşmayı engelli hale getirir.
Gelir gelix geliy ya da gelüm (x yöresel olarak çıkarılan bir sestir)
Karagöz kaxgöz kağagöz
5- Engelin ağırlığı Artikülasyon bozukluğu bireyden bireye, zamandan zamana, durumdan duruma değişiklik gösterir. Bu nedenle artikülasyon bozukluğunun konuşmayı engelli hale getirişi değişik derecelerde ortaya çıkar. Eğer çocuğun artikülasyon bozukluğu onun konuşmasını anlaşılmaz hale getiriyor, etrafın dikkatini ne söylediğinden çok nasıl söylediğine çekiyorsa bozukluk oldukça ağır demektir. Artikülasyon bozukluğunu ağır hale getiren hususlardan biri konuşma içinde geçen seslerin ne kadar çok artikülasyon bozukluğu halinde kullanılmasıdır. Artikülasyon bozukluğunu ağır bir problem haline getiren hususlardan biri de yaştır. Küçük yaşlarda hoşa giden ses değiştirme yaş ilerledikçe dikkati çeker hale gelir.
B - Artikülasyon Bozukluğunun Nedenleri
1- Yapısal (organik) nedenler Konuşma organlarındaki, özellikle üçüncü küme organlarındaki bir ya da birkaç organik bozukluktan ötürü çocuğun artikülasyonu bozuk olabilir. Dudaklarda en çok görülen yapısal bozukluk üst dudak yarıklığıdır (tavşan dudak). Dudak sesleri olan p, b, m, f, v, sesleri bu durumda bozuk çıkarılabilir. Dudaklar olağandışı ince ya da kalın bir yapıya sahip olabilir. Dişlerin noksanlığı, düzensiz oluşu, çıkış yerleri sesleri bozabilir (ön dişleri dökülmüş çocuklar, takma diş kullananlar). Dişsiz bir ağızda genellikle s, ş, f harfleri iyi çıkmaz. Çenelerimizin yapısı ve devinim yeteneği bazı seslerin çıkarılmasında önemlidir. Örneğin, alt çenenin gereğinden fazla geride olması, ön üst ve alt dişlerin tam üstte çakışır biçimde ya da alt ön dişlerin üst dişlerden daha öne doğru basacak biçimde oturma yapısı göstermesi durumunda artikülasyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Alt çenenin aşağı yukarı, sağa sola devinim yeteneği sınırlı olursa artikülasyon olumsuz yönde etkilenebilir. Bunun yanında burun kemiğinin eğri, çatlak ve burun mukozasında et parçasının olması da artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerden biridir. Dilimizin dil yatağı ya da boşluğuna oranla aşırı büyük ya da küçük bir yapıda olması, dil bağının öne çok uzanmış olması, dil kasları ve sinirlerindeki bozukluklar, dil ucunun olağandışı kütlüğü ve dil yaraları artikülasyonu olumsuz yönde etkiler. Damağın aşırı derecede yüksek ya da düz olması, yumuşak damak diye isimlendirilen kısmın gereken yumuşaklıktan yoksun ya da felçli olması, küçük dilin yarıklığı, küçük dilin olağandışı küçük, dumura uğramış ya da ortadan bir yana fazlaca kaymış olması sesin bozuk çıkmasına neden olabilir.
2- İşlevsel (fonksiyonel) nedenler Konuşma organları sağlam oldukları halde görevlerini yerine getiremedikleri durumlarda görevsel nedenler olduğu düşünülür. İşitme engelli ya da işitme duyarlılığındaki yetersizlik artikülasyonu olumsuz yönde etkilemektedir. İşitme engeli ses alıcısını etkiler. Etkileme derecesi işitme engelinin türü ve derecesine bağlıdır. Artikülasyon bozukluklarında bazı durumlarda zeka geriliği arttıkça özrün derecesi de artar. Öte yandan çocuğun zihinsel düzeyi artikülasyon bozukluğunun düzeltilmesi çalışmaları içinde çok önemlidir. Artikülasyon bozukluklarının bazıları tamamen yanlış öğrenmeye bağlıdır. Evde konuşulan dil, çocuğun konuşma şevkinin kırılması, konuşmanın engellenmesi, konuşmayı pekiştirmeye olanak vermeyen ortam artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerdir. Bazı durumlarda konuşma bozuklukları duygusal çatışmaya bağlı olarak gelişebilir. Düzeltilmesi en güç olan artikülasyon bozukları duygusal uyumsuzluk ya da çatışmaya bağlı olanlarıdır. Bu gibi olgularda sadece eklemleme düzeltme çalışmaları yapmak pek yarar sağlamayabilir. Bunun yanında eğitsel önlemler ve ruhsal sağaltım çalışmaları da gerekebilir.
Engelin düzeltilmesi
Engelin düzeltilmesinde teşhis (tanılama) ve sağaltım etkinlikleri önemli yer tutar.
Tanılama Tanılamada artikülasyon bozukluğu olan çocuğun hangi seslerde ve artikülasyon engeli türlerinden (düşürme, ekleme, değiştirme, bozma) hangisinde güçlüğü olduğuna karar verebilmek gerekir. Artikülasyon bozukluğunun ağırlık derecesi saptanmalıdır. Artikülasyonu bozuk olan seslerin sözcük içindeki yeri belirlenmelidir. Saptamanın daha doğru eksiksiz, ayrıntılı ve dizgili biçimde yerine getirilmesi için artikülasyon testleri kullanılmaktadır. Artikülasyon testleri; çocuğu konuşturma, okutma, sorulara karşılık verme gibi değişik biçimlerde olabilmektedir. Testlerde hangisinin kullanılacağı çocuğun durumuna bağlı olarak değişir. Okuma biliyorsa okumaya yönelik testler, bilmiyorsa resimli testler kullanılabilir çocukla serbest konuşma yapılarak da saptama yapılabilir.
D Gecikmiş Konuşma
Konuşma engelleri içerisinde sıkça ortaya çıkan bir engeldir. Çocuk akranları ile kıyaslandığında onlardan önemli derecede konuşmanın akıcılığı, içeriği, anlamı ve kelime dağarcığında bir yetersizlik görülür. Çoğu anne baba aynı yaşta olmasına karşın çocuğunun akranlarından bu açıdan geri olduğunu çok değişik şekilde yorumlar. Aslında gecikmiş konuşma, çocuğun bebeklik döneminde geçirmesi gereken konuşma gelişim aşamalarından birine takılıp kalması veya o aşamalardan birine geri dönüş yapması durumudur. Bu nedenle hem derece hem de tür olarak çok değişiklik gösteren bir konuşma engelidir. Tanı koyarken daha çok gözlem ve çocuğun anne babasından alınacak bilgilerle sorunla ilgili ipucu elde edilmeye çalışılır. Gecikmiş konuşma sorunu yaşayan çocuklarda değişik belirtiler görülür. Bazılarında cümle kurmada güçlük ve gecikmeler olabilir. Duygu ve düşüncelerini sözel olarak aktarma yerine vücut devinimleri ile ortaya koyarlar. Çıkardıkları ses dinleyenler tarafından anlamsız bulunur. İletişim kurarken sözel dil becerilerinden çok işaretler buna ek olarak fırlatma, atma ve vurma şeklinde istenmedik hareketler gündeme gelir. Bunun nedeni çocuğun kendini sözel olarak ifade edememesidir. Sonuçta çocuk çevresiyle uyum sağlamada güçlük çeker. Akran grupları çocuğu dışlar, onu oyundan, dersten ve sosyal ortamdan soyutlarlar. Konuşma engeline ek olarak uyum sorunu yaşayan duruma düşer. Ancak gecikmiş konuşma sürecinde olan her çocukta bu belirti ve durumların hepsi birlikte olmayabilir. Belirtilerin sıklığı ve sürekliliği göz önünde tutularak tanı koymaya çalışılması en uygun yoldur.
A- Konuşmanın Önemi
İnsanın önemli bir dereceye kadar uygarlaşması, insanın yaşantıları paylaşma, fikirlerini değiştirmeye, bilgiyi bir kuşaktan diğerine aktarma yeteneği sayesinde geliştiği için konuşma çok önemlidir. Konuşma olmadan uygarlığın olmayacağı bir gerçektir. En ilkel toplumlarda bile insanlar birlikte yaşadıkları için birbirleriyle konuşarak anlaşırlar. Ancak bu yolla duygu ve düşüncelerini birbirlerine aktarabilirler ve birbirlerini anlayabilirler. Konuşma insanları hayvanlardan ayıran birkaç yetenekten biridir ve düşünme yetisi ile yakından ilgilidir. Konuşma doğuştan getirilmeyen sonradan öğrenilen bir beceri olduğu için öğrenmeyi etkileyen etmenler konuşmanın öğrenilmesini de etkiler. Konuşmaya uygun olan bir ortalama ve iyi konuşma örneğine sahip olan çocukların konuşmaları daha düzgün olabilir. Öğrenmeyi güçleştiren, gelişmeye ket vuran etmenler de konuşma gelişimine olumsuz etkide bulunur. Konuşmanın öğrenilmesi bir anda sonuçlanan, duruk bir öğrenme olmayıp zamana bağlıdır ve gelişimsel bir özellik gösterir. Her çocuk önce anne-babasının ve yakın çevresinin konuştuğu dili öğrenir. İnsanların iyi ilişkiler kurup işbirliği içinde yaşadıkları, iletişime çok yer verdikleri bir çevrede çocuk; konuşmayı daha çabuk kazanabilmektedir. Özellikle ailedeki kişiler iyi, açık, rahat konuşuyor ve iyi dinleyici iseler çocuk bundan yararlanır. Konuşma için özel tek bir organ yoktur. Konuşma birçok organın birlikte, eşgüdüm içinde çalışması ile oluşan bir iletişim biçimidir ve zamanla otomatik duruma gelir. İnsanın sonradan kazandığı, öğrendiği bir beceridir. Bu öğrenme genellikle taklit yoluyla olur. Bu nedenle çocuk önce en yakınında bulunan ve onunla en çok ilgilenen yetişkinlerin dilini konuşmayı öğrenir. Bu yetişkin kişi ise genellikle annedir. Bu nedenledir ki herhangi bir kişinin dilini öğrenmek istediğimizde ana diliniz nedir? Sorusundaki ana sözcüğü bu durumdan kaynaklanmaktadır. Yaşamında önemli bir yer tutan ve doğal bir süreç olan konuşmanın bozuk olması çeşitli nedenlerle bireye büyük sorunlar yaşatabilmektedir. Bu sorunlar dizgesinde kendisinden başlayıp anne, baba, yakın çevre ve öğretmeni de içine alan bir rahatsızlık yumağı oluşur. Konuşmasında herhangi bir bozukluk olan bir kişi, çocukluğundan başlayarak çevre ve kendisiyle ilişkisinde kendini anlama ve kendine bir yer edinmede konuşmasından kaynaklanan çeşitli engelleri aşabilmek için büyük bir uğraş, bir savaş vermek zorunda kalacaktır. Engelli konuşma kişinin gerek aile içi gerekse dışındaki yaşantısında büyük güçlüklere neden olur. Bu güçlükler çeşitli uyum sorunlarına dönüşebileceği gibi, eğitim ve öğrenimi aksatıcı, engelleyici, hatta tıkayıcı bir nitelikte oluşturabilecektir.
B- Konuşma Bozukluğu Nedir?
Konuşma bozukluğu denilince ilk akla gelen gerek konuşmanın akıcılığının bozulması, gerekse de bazen konuşmaya eşlik eden uygunsuz vücut devinimlerinin yer alması sonucunda dinleyenlerin, ne konuşulduğu ile ilgili olmayıp, nasıl konuşulduğuna dikkat çekmesi açısından kekemelik olmaktadır. Ancak konuşma bozuklukları dilin sesli sembolleri, artikülasyon, ses ve işitme olmak üzere geniş bir alanı kapsar. Kimi çocuğun istendik bir konuşma yapamamasının nedeni, konuşmaya karşı bir isteğin ve hazırlığın olmamasından kaynaklanabilir. Kimi çocukta işitme yoluyla ilk karşılaştığı kelimeler onda geçici bir anlam kazanana kadar iz bırakmayabilir. Bir iç lisan hazırlığı olmadığında da, onda karşılıklı anlaşmayı gerektirecek bir anlatım yeteneği gelişmez. Bunun için anlamlı bir konuşma dili kazanması ancak sağlam bir merkezi sinir sistemine sahip olmakla mümkündür. Kimi çocuğun anlaşılmaz bir konuşma sergilemesinin temelinde dil, dudaklar, çene, damak ve çevresel sinirlerin zayıf ya da fonksiyonlarını yerine getirememesi rol oynayabilir. Sonuçta böylesi çocuğun sesi doğru çıkarması ve anlamlı iletişim kurması olanaksız olmaktadır. Ayrıca istendik bir konuşmanın sergilenememesinin önemli nedenlerinden birisi de çocuğun işitme organında sorunun olmasıdır. Konuşma bozukluğu, organik ya da görevsel nedenlerle konuşmanın anlaşılmasını güçleştirecek biçimde değişkenlik göstermesi durumudur. Eğer bir konuşma hoş olmayan sesle veya yaşına uygun olmayan, anlaşılmayan bir şekilde yapılır; dolayısıyla normalden çok farklılık gösterir ve dikkati konuşana çeker ise genellikle engelli konuşma olarak kabul edilir. Konuşma, diğer insanların konuşmalarından dikkati çekecek kadar sapma gösterdiği, iletişimi karıştırdığı ve konuşanda uyumsuzluk yarattığı zaman engellidir şeklinde de tanımlanabilir. Bir diğer tanım, çocuğun konuşması, dinleyenlerin dikkatini ne söylediğine olduğu kadar daha çok nasıl söylediğine çektiği zaman engellidir. Bu tanımlardan sonda konuşma bozukluğunu şu şekilde yapmak mümkündür; Konuşma bozukluğu, konuşmanın akışında, ritminde, tizliğinde, vurgularında, ses birimlerinin bireyin/ çocuğun konuşma engelli olarak kabul edilmesi için, aşağıdaki durumlardan birinde sorun yaşanması demektir. Bunlar;
Konuşmanın anlaşılır şekilde olmaması,
Konuşmanın duyulmasında yetersizlik olması,
Sesin bozuk ve tırmalayıcı olması,
Sesin çıkarılmasının, ritminin ve vurgularının bozuk olması,
Dil yönünden kelime dağarcığı ve gramer yetersizliklerinin olması,
Konuşmanın bireyin yaşına ve fiziksel yapısına uygunsuzluğu,
görüldüğü gibi, konuşma bozukluğu sadece kekemelik (ritim) ile sınırlı olmayıp iletişim ile ilgili geniş bir alanı kapsamaktadır. Bunun için her konuşma bozukluğu hakkında ayrı ayrı bilgi edinip sorunun çeşidine göre eğitim ve sağaltım yöntemleri uygulamak gerekir. Bu nedenle konuşma bozukluklarından artikülasyon bozukluğu, gecikmiş konuşma, kekemelik ve diğer konuşma engelleri (yabancı dil ve bölgesel konuşma ayrılıkları, damak ve dudak yarıklığı, beyin engeli, afazi, dizartri ve disleksi) ile ilgili temel bilgilerin ve sağaltım etkinliklerin ele alınması uygun görülmektedir.
İlk önce artikülasyon bozukluğu ile teşhis ve sağaltım yöntemleri ile bu konuda anne-baba ve öğretmenlere ne gibi görevler düştüğü açıklandıktan sonra diğer önemli konuşma bozuklukları incelenecektir.
C Artikülasyon (Eklemleme) Bozukluğu
Artikülasyon, nefesin gırtlaktan çıktıktan sonra yutak, ağız ve burundan oluşan üçüncü küme organlarında (dil, diş, damak, dudak) konuşma dilimizin geleneksel seslerine dönüşüp biçimlenmesidir. Artikülasyon teriminin yanı sıra eklemleme, boğumlama, oynaklanma veya telaffuz etme terimleri de kullanılabilmektedir. Birey, ana dilinin bağımsız ya da bileşik seslerini doğru ve anlaşılır biçimde çıkaramıyor, birbirine gereği gibi ulayamıyor ya da bu seslerin çıkarılması ve ulanmasında onun yaşından beklenenden çok fazla sapma görülüyorsa, onda artikülasyon bozukluğu var demektir. Kısaca artikülasyon bozukluğu; kişinin yaşına ve konuşma gelişimi dönemine uygun olarak konuşmasından beklenen düzgünlüğün ve ses uyumunun olmamasıdır. Sesin uyumsuz çıkması ve kullanımı, yanlış vurgulama, seçmeler ya da düzenlemelerdeki bozukluklar şeklinde olabilir. Ayrıca bazı atlamalar da yapılabilir. Nedeni bilinmeyen işlevsel fonolojik bozuklukların 6 ve 7 yaşındakilerde yaklaşık %2-3 oranında olduğu bilinmektedir. 17 yaşından sonra ise %0.5 e düşer. Artikülasyon bozukluğu, damak ve dudak yarıklığına bağlı konuşma engelleri arasında en yaygın olanıdır. Yetişkinlerde de görülebileceği gibi çoğunlukla ilkokul çağı çocuklarında görülmektedir. En yaygın ilköğretimin ilk devresinde (1-2-3 sınıflar) görülür. Erkeklerde kızlara göre daha fazla artikülasyon bozukluğu olduğu görülmektedir. Konuşma üretiminde birbirleri ile ilgili dört süreç vardır. Bunlar;
Solunum (Respirasyon): Konuşma için motive edici gücü sağlar.
Seslenim (Fonasyon): Vokal kasların titreşimi ile seslerin üretilmesidir.
Yankılama (Rezonasyon) : Kişinin sesinin niteliğini etkileyen konuşma sesinin farkında önemli rol oynayan bir süreçtir.
Söyleme-Eklemleme (Artikülasyon) : Bireysel konuşma seslerinin dil, çene, dudaklar ve yumuşak damağın yardımıyla ses tonu ve nefes akışının çıkarılmasında üretilen ve bu yolla sesin yankılanmasını da içeren bir süreçtir.
Konuşma seslerinin etkilenmesine göre her artikülasyon bozukluğuna özel bir terim verilmiştir.
Rotasizm (r sesi bozukluğu)
Sigmatizm (s ve z sesi bozukluğu)
Gamatizm (g sesi bozukluğu)
Kapasizm (k sesi bozukluğu)
A- Artikülasyon Bozukluğu Türleri
Artikülasyon bozukluğu çocuklarda dört değişik türde görülür. 1- Sesin düşürülmesi veya atlanması (omissions)
2- Ses eklemesi (addittions)
3- Sesin değiştirilmesi (substitülions)
4- Sesin bozulması (disturtions)
1- Sesin düşürülmesi ya da atlanması Daha çok küçük çocuklarda, yetişkinlerde ise seyrek olarak görülür. Bir sözcüğü oluşturan seslerin tümü çıkarılmadan sözcüğün söylenmeye çalışılması durumunda ortaya ortaya çıkar. Sözcük, sanki o sözcükte o ses yokmuş gibi söylenir.
Saat sat Araba arba
Hayvan ayvan Kapı apı
Havlu avlu Hava ava
2- Ses eklenmesi Çocukların bir kısmı bazı sözcükleri aslında o sözcükte olmayan başka sesleri ekleyerek söylerler. Genellikle birbiri ardına gelen iki ünsüzün arasına bir ünlü ekleyerek söylemeye çalışırlar (Ancak başka sesler de eklenebilir). Bu sözcük başı, ortası ya da sonunda olabilir.
Tren tiren Saat sahat
Recep irecep Psikoloji pisikoloji
Spor sipor
Sık görülen artikülasyon bozukluklarından biridir. Sözcük içinde çıkarılması güç gelen bir ses çocuğa çıkarılması kolay gelen bir sesle değiştirilir. Değiştirmeler bazen sözcüğün başındaki seste, bazen de ortasındaki seslerde olur. Bazen değiştirmeler, sözcük içindeki seslerin yerleri değiştirilerek de yapılabilir.
Para paya Kamyon kaymon
Takvim taklim Köprü körpü
Yüzük yüsük Toprak - torpak
4- Sesin bozulması Bazen bu üç duruma uymayan durumlar da olabilir. Burada sözcük oluşturulurken esas çıkarılması gereken ses, olduğundan başka ses çıkarılarak konuşulur. Bu da konuşmayı engelli hale getirir.
Gelir gelix geliy ya da gelüm (x yöresel olarak çıkarılan bir sestir)
Karagöz kaxgöz kağagöz
5- Engelin ağırlığı Artikülasyon bozukluğu bireyden bireye, zamandan zamana, durumdan duruma değişiklik gösterir. Bu nedenle artikülasyon bozukluğunun konuşmayı engelli hale getirişi değişik derecelerde ortaya çıkar. Eğer çocuğun artikülasyon bozukluğu onun konuşmasını anlaşılmaz hale getiriyor, etrafın dikkatini ne söylediğinden çok nasıl söylediğine çekiyorsa bozukluk oldukça ağır demektir. Artikülasyon bozukluğunu ağır hale getiren hususlardan biri konuşma içinde geçen seslerin ne kadar çok artikülasyon bozukluğu halinde kullanılmasıdır. Artikülasyon bozukluğunu ağır bir problem haline getiren hususlardan biri de yaştır. Küçük yaşlarda hoşa giden ses değiştirme yaş ilerledikçe dikkati çeker hale gelir.
B - Artikülasyon Bozukluğunun Nedenleri
1- Yapısal (organik) nedenler Konuşma organlarındaki, özellikle üçüncü küme organlarındaki bir ya da birkaç organik bozukluktan ötürü çocuğun artikülasyonu bozuk olabilir. Dudaklarda en çok görülen yapısal bozukluk üst dudak yarıklığıdır (tavşan dudak). Dudak sesleri olan p, b, m, f, v, sesleri bu durumda bozuk çıkarılabilir. Dudaklar olağandışı ince ya da kalın bir yapıya sahip olabilir. Dişlerin noksanlığı, düzensiz oluşu, çıkış yerleri sesleri bozabilir (ön dişleri dökülmüş çocuklar, takma diş kullananlar). Dişsiz bir ağızda genellikle s, ş, f harfleri iyi çıkmaz. Çenelerimizin yapısı ve devinim yeteneği bazı seslerin çıkarılmasında önemlidir. Örneğin, alt çenenin gereğinden fazla geride olması, ön üst ve alt dişlerin tam üstte çakışır biçimde ya da alt ön dişlerin üst dişlerden daha öne doğru basacak biçimde oturma yapısı göstermesi durumunda artikülasyon bozukluğu ortaya çıkabilir. Alt çenenin aşağı yukarı, sağa sola devinim yeteneği sınırlı olursa artikülasyon olumsuz yönde etkilenebilir. Bunun yanında burun kemiğinin eğri, çatlak ve burun mukozasında et parçasının olması da artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerden biridir. Dilimizin dil yatağı ya da boşluğuna oranla aşırı büyük ya da küçük bir yapıda olması, dil bağının öne çok uzanmış olması, dil kasları ve sinirlerindeki bozukluklar, dil ucunun olağandışı kütlüğü ve dil yaraları artikülasyonu olumsuz yönde etkiler. Damağın aşırı derecede yüksek ya da düz olması, yumuşak damak diye isimlendirilen kısmın gereken yumuşaklıktan yoksun ya da felçli olması, küçük dilin yarıklığı, küçük dilin olağandışı küçük, dumura uğramış ya da ortadan bir yana fazlaca kaymış olması sesin bozuk çıkmasına neden olabilir.
2- İşlevsel (fonksiyonel) nedenler Konuşma organları sağlam oldukları halde görevlerini yerine getiremedikleri durumlarda görevsel nedenler olduğu düşünülür. İşitme engelli ya da işitme duyarlılığındaki yetersizlik artikülasyonu olumsuz yönde etkilemektedir. İşitme engeli ses alıcısını etkiler. Etkileme derecesi işitme engelinin türü ve derecesine bağlıdır. Artikülasyon bozukluklarında bazı durumlarda zeka geriliği arttıkça özrün derecesi de artar. Öte yandan çocuğun zihinsel düzeyi artikülasyon bozukluğunun düzeltilmesi çalışmaları içinde çok önemlidir. Artikülasyon bozukluklarının bazıları tamamen yanlış öğrenmeye bağlıdır. Evde konuşulan dil, çocuğun konuşma şevkinin kırılması, konuşmanın engellenmesi, konuşmayı pekiştirmeye olanak vermeyen ortam artikülasyon bozukluğuna neden olan etmenlerdir. Bazı durumlarda konuşma bozuklukları duygusal çatışmaya bağlı olarak gelişebilir. Düzeltilmesi en güç olan artikülasyon bozukları duygusal uyumsuzluk ya da çatışmaya bağlı olanlarıdır. Bu gibi olgularda sadece eklemleme düzeltme çalışmaları yapmak pek yarar sağlamayabilir. Bunun yanında eğitsel önlemler ve ruhsal sağaltım çalışmaları da gerekebilir.
Engelin düzeltilmesi
Engelin düzeltilmesinde teşhis (tanılama) ve sağaltım etkinlikleri önemli yer tutar.
Tanılama Tanılamada artikülasyon bozukluğu olan çocuğun hangi seslerde ve artikülasyon engeli türlerinden (düşürme, ekleme, değiştirme, bozma) hangisinde güçlüğü olduğuna karar verebilmek gerekir. Artikülasyon bozukluğunun ağırlık derecesi saptanmalıdır. Artikülasyonu bozuk olan seslerin sözcük içindeki yeri belirlenmelidir. Saptamanın daha doğru eksiksiz, ayrıntılı ve dizgili biçimde yerine getirilmesi için artikülasyon testleri kullanılmaktadır. Artikülasyon testleri; çocuğu konuşturma, okutma, sorulara karşılık verme gibi değişik biçimlerde olabilmektedir. Testlerde hangisinin kullanılacağı çocuğun durumuna bağlı olarak değişir. Okuma biliyorsa okumaya yönelik testler, bilmiyorsa resimli testler kullanılabilir çocukla serbest konuşma yapılarak da saptama yapılabilir.
D Gecikmiş Konuşma
Konuşma engelleri içerisinde sıkça ortaya çıkan bir engeldir. Çocuk akranları ile kıyaslandığında onlardan önemli derecede konuşmanın akıcılığı, içeriği, anlamı ve kelime dağarcığında bir yetersizlik görülür. Çoğu anne baba aynı yaşta olmasına karşın çocuğunun akranlarından bu açıdan geri olduğunu çok değişik şekilde yorumlar. Aslında gecikmiş konuşma, çocuğun bebeklik döneminde geçirmesi gereken konuşma gelişim aşamalarından birine takılıp kalması veya o aşamalardan birine geri dönüş yapması durumudur. Bu nedenle hem derece hem de tür olarak çok değişiklik gösteren bir konuşma engelidir. Tanı koyarken daha çok gözlem ve çocuğun anne babasından alınacak bilgilerle sorunla ilgili ipucu elde edilmeye çalışılır. Gecikmiş konuşma sorunu yaşayan çocuklarda değişik belirtiler görülür. Bazılarında cümle kurmada güçlük ve gecikmeler olabilir. Duygu ve düşüncelerini sözel olarak aktarma yerine vücut devinimleri ile ortaya koyarlar. Çıkardıkları ses dinleyenler tarafından anlamsız bulunur. İletişim kurarken sözel dil becerilerinden çok işaretler buna ek olarak fırlatma, atma ve vurma şeklinde istenmedik hareketler gündeme gelir. Bunun nedeni çocuğun kendini sözel olarak ifade edememesidir. Sonuçta çocuk çevresiyle uyum sağlamada güçlük çeker. Akran grupları çocuğu dışlar, onu oyundan, dersten ve sosyal ortamdan soyutlarlar. Konuşma engeline ek olarak uyum sorunu yaşayan duruma düşer. Ancak gecikmiş konuşma sürecinde olan her çocukta bu belirti ve durumların hepsi birlikte olmayabilir. Belirtilerin sıklığı ve sürekliliği göz önünde tutularak tanı koymaya çalışılması en uygun yoldur.