GÜLÇİN
Daimi Üye
Frankfurt Kitap Fuarı

Frankfurt Kitap Fuarı, 2005.
Frankfurt Kitap Fuarı, her yıl Almanya'nın Frankfurt şehrinde düzenlenen, Dünya'nın en büyük kitap fuarı olarak kabul edilen organizasyondur. Yayın ve elektronik yayıncılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların katılımıyla 1949 yılından bu yana gerçekleştirilmektedir.
100'den fazla ülkeden yaklaşık 7.000 yayıncıyı buluşturmakta olan fuarın ziyaretçi sayısı 2004 yılında 290.000 olarak tespit edilmiştir. Sadece fuarın düzenlendiği tarihlerle sınırlı kalmayan ve Frankfurt Kitap Fuarı tarafından yıl boyunca organize edilen edebiyat, sanat, bilim, kültürel etkileşimler, iş, dil, din konularında muhtelif ülkelerin önde gelen yazar, araştırmacı, bilim adamları ve sivil toplum örgütlerinin katılımlarıyla 3.000'den fazla açık oturum, söyleşi, panel ve konferans düzenlenmektedir.
Onur Konuğu Türkiye
15-19 Ekim arasında yapılacak Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu Türkiye. Uzun süredir hummalı bir çalışma sürüyor. "Bütün Renkleriyle Türkiye" sloganıyla mart ayında tanıtımlara başlandı.
Nisan, mayıs ve haziranda Frankfurt Şehir Kütüphanesi’nde Sadık Yalsızuçanlar, Gönül Kıvılcım, Hıfzı Topuz, Ayşe Kulin ve Engin Geçtan okumalar yaptı. Zülfü Livaneli ve Mario Levi Frankfurt’ta Boğaz’dan Tarih ve Hikayeler konulu bir edebiyat akşamına katıldı. Berlin Kitap Şenliği’nde Türk yazar Deniz Kavukçuoğlu açılışı yaptı. Bunlar, Türkiye kültürünün tanıtılması için yapılan toplam 300’e yakın etkinlikten sadece birkaçı. Şu sıralar Almanya’da kitapçıların vitrininde Orhan Pamuk, Mario Levi, Aslı Erdoğan, Murathan Mungan, Perihan Mağden gibi yazarların eserleri ön sırada. Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılış konuşmasını da Nobel Edebiyat ödüllü yazarımız Orhan Pamuk yapacak. Buraya sığdıramadığımız onlarca etkinliğin tamamı için
Bütün Renkleriyle Türkiye sloganı neye dayanarak hazırlandı?
-Frankfurt Kitap Fuarı’nda 40 yılda bir karşımıza çıkan onur ülke olma şansında yabancıların "Bunlar bölünmüş, bir ülkenin içinde bir sürü ülke var, Türkiye kendi kendini idare edemez ya da kendi kültürüne sahip çıkamaz" gibi yargıları yıkmak istedik. Cevap olarak "Biz bir tane Türkiye’yiz" demek, içimizde de her ülkede olduğu gibi pekçok renk olduğunu kanıtlamak için bu şansı kullanmamız gerekiyordu. Bu yüzden değişik siyasi görüşlerden olanları, belki birbiriyle hiç çalışmamış kişileri biraraya getirdik. İçimizdeki çeşitliliği inkar etmek, bastırmak ya da görmezden gelmek yerine bunu gücümüz saydık. Çünkü biz bu olgunlukta bir kültür dünyasına sahibiz. Etkilendiğimiz şairler, beğendiğimiz romancılar severek okuduğumuz ya da dinlediğimiz müzikler her zaman kendi siyasi görüşlerimizden olan sanatçıların elinden çıkmaz. Onların hepsini topladığınızda, bizi biz yapıyorlar. İşte bu kültür dünyasının zenginliğini kısıtlamak yerine, hep birlikte gidelim dedik.
Logonun bu kadar renkli olmasının sebebi bu mu?
-Evet bir sebebi de bu. Bir de Bülent Erkmen derdimizi çok iyi anladı. Baktığınız zaman logo, çıkışsız bir labirent gibi görünüyor. Türkiye’ye dışarıdan bakanların tam da görmek istediği gibi. Halbuki biz içeridekiler biliyoruz ki, birçok çıkış imkanı var. Bunu gerçekten demokratik bir tartışma imkanıyla, kısıtlanmadan, bastırılmadan yaşayabilirsek pekala bir gelecek kurabiliriz. Logonun böyle gizli bir mesajı da var. Mesela basın toplantısında Alman gazeteciler "Niye labirent yaptınız?" diye sordular. Biz de "Siz labirent sandığınız için yaptık. Dikkatli bakarsanız anlarsınız" deyince hem güldüler, hem de utandılar.
Yazarlar ya da tanıtılacak kitaplar seçilirken nelere dikkat edildi?
-Yazarları yedi yazar örgütünün oluşturduğu komite seçti. Onlar da üç şeye dikkat ettiler. Birincisi Türkiye’deki kültürel hayatta önemli bir etki yaratmış olmak. İkincisi gelecek vaat eden yazar olması, üçüncüsü de Almanca başta olmak üzere yabancı dillere eserleri çevrilenler.
Bu aşamada zorluklarla karşılaştınız mı?
-Tabii. Ama bizi en çok yoran arşiv taraması oldu. Eserleri derli toplu bulmakta çok zorlandık. Örneğin bir yazarın bir kitabı dört değişik tarihle belirtilmiş olabiliyordu ansiklopedilerde. Katalog hazırlarken kurumsallaşmanın eksikliğini çok hissettik, kaynaklara ulaşamadık, genç edebiyatçıların fotoğraflarını bulamadık.
Sizin tanıtmak istediğiniz ama kendisi gelmeyen yazarlar oldu mu? Gerekçeleri neydi?
-Evet oldu. Kültür Bakanı’nın AKP’li olması sorun yarattı. Bazı yazarlar, programın özerk hazırlandığını açıklasak da bunun bir AKP etkinliği olacağı endişesini taşıdılar. Programı gördükten sonra katılmaya karar verenler oldu ama tabii, istemeyenler de oldu. Ama bunların sayısı 10’u bulmaz. Bir de İlhan Berk gibi vefatından ya da rahatsızlığından dolayı gelemeyenler var. Ama hepsinin kitapları orada olacak; protesto eden yazarlar da kataloglarımızda yer alıyor.

Frankfurt Kitap Fuarı, 2005.
Frankfurt Kitap Fuarı, her yıl Almanya'nın Frankfurt şehrinde düzenlenen, Dünya'nın en büyük kitap fuarı olarak kabul edilen organizasyondur. Yayın ve elektronik yayıncılık alanında faaliyet gösteren kuruluşların katılımıyla 1949 yılından bu yana gerçekleştirilmektedir.
100'den fazla ülkeden yaklaşık 7.000 yayıncıyı buluşturmakta olan fuarın ziyaretçi sayısı 2004 yılında 290.000 olarak tespit edilmiştir. Sadece fuarın düzenlendiği tarihlerle sınırlı kalmayan ve Frankfurt Kitap Fuarı tarafından yıl boyunca organize edilen edebiyat, sanat, bilim, kültürel etkileşimler, iş, dil, din konularında muhtelif ülkelerin önde gelen yazar, araştırmacı, bilim adamları ve sivil toplum örgütlerinin katılımlarıyla 3.000'den fazla açık oturum, söyleşi, panel ve konferans düzenlenmektedir.
Onur Konuğu Türkiye
15-19 Ekim arasında yapılacak Frankfurt Kitap Fuarı’nın bu yılki onur konuğu Türkiye. Uzun süredir hummalı bir çalışma sürüyor. "Bütün Renkleriyle Türkiye" sloganıyla mart ayında tanıtımlara başlandı.
Nisan, mayıs ve haziranda Frankfurt Şehir Kütüphanesi’nde Sadık Yalsızuçanlar, Gönül Kıvılcım, Hıfzı Topuz, Ayşe Kulin ve Engin Geçtan okumalar yaptı. Zülfü Livaneli ve Mario Levi Frankfurt’ta Boğaz’dan Tarih ve Hikayeler konulu bir edebiyat akşamına katıldı. Berlin Kitap Şenliği’nde Türk yazar Deniz Kavukçuoğlu açılışı yaptı. Bunlar, Türkiye kültürünün tanıtılması için yapılan toplam 300’e yakın etkinlikten sadece birkaçı. Şu sıralar Almanya’da kitapçıların vitrininde Orhan Pamuk, Mario Levi, Aslı Erdoğan, Murathan Mungan, Perihan Mağden gibi yazarların eserleri ön sırada. Frankfurt Kitap Fuarı’nın açılış konuşmasını da Nobel Edebiyat ödüllü yazarımız Orhan Pamuk yapacak. Buraya sığdıramadığımız onlarca etkinliğin tamamı için
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
sitesine bakmak yeterli. Fuarın Ulusal Yürütme Komitesi Eşbaşkanı yayıncı Müge Gürsoy Sökmen, Türk yayıncılığının nasıl hazırlandığını anlattı.Bütün Renkleriyle Türkiye sloganı neye dayanarak hazırlandı?
-Frankfurt Kitap Fuarı’nda 40 yılda bir karşımıza çıkan onur ülke olma şansında yabancıların "Bunlar bölünmüş, bir ülkenin içinde bir sürü ülke var, Türkiye kendi kendini idare edemez ya da kendi kültürüne sahip çıkamaz" gibi yargıları yıkmak istedik. Cevap olarak "Biz bir tane Türkiye’yiz" demek, içimizde de her ülkede olduğu gibi pekçok renk olduğunu kanıtlamak için bu şansı kullanmamız gerekiyordu. Bu yüzden değişik siyasi görüşlerden olanları, belki birbiriyle hiç çalışmamış kişileri biraraya getirdik. İçimizdeki çeşitliliği inkar etmek, bastırmak ya da görmezden gelmek yerine bunu gücümüz saydık. Çünkü biz bu olgunlukta bir kültür dünyasına sahibiz. Etkilendiğimiz şairler, beğendiğimiz romancılar severek okuduğumuz ya da dinlediğimiz müzikler her zaman kendi siyasi görüşlerimizden olan sanatçıların elinden çıkmaz. Onların hepsini topladığınızda, bizi biz yapıyorlar. İşte bu kültür dünyasının zenginliğini kısıtlamak yerine, hep birlikte gidelim dedik.
Logonun bu kadar renkli olmasının sebebi bu mu?
-Evet bir sebebi de bu. Bir de Bülent Erkmen derdimizi çok iyi anladı. Baktığınız zaman logo, çıkışsız bir labirent gibi görünüyor. Türkiye’ye dışarıdan bakanların tam da görmek istediği gibi. Halbuki biz içeridekiler biliyoruz ki, birçok çıkış imkanı var. Bunu gerçekten demokratik bir tartışma imkanıyla, kısıtlanmadan, bastırılmadan yaşayabilirsek pekala bir gelecek kurabiliriz. Logonun böyle gizli bir mesajı da var. Mesela basın toplantısında Alman gazeteciler "Niye labirent yaptınız?" diye sordular. Biz de "Siz labirent sandığınız için yaptık. Dikkatli bakarsanız anlarsınız" deyince hem güldüler, hem de utandılar.
Yazarlar ya da tanıtılacak kitaplar seçilirken nelere dikkat edildi?
-Yazarları yedi yazar örgütünün oluşturduğu komite seçti. Onlar da üç şeye dikkat ettiler. Birincisi Türkiye’deki kültürel hayatta önemli bir etki yaratmış olmak. İkincisi gelecek vaat eden yazar olması, üçüncüsü de Almanca başta olmak üzere yabancı dillere eserleri çevrilenler.
Bu aşamada zorluklarla karşılaştınız mı?
-Tabii. Ama bizi en çok yoran arşiv taraması oldu. Eserleri derli toplu bulmakta çok zorlandık. Örneğin bir yazarın bir kitabı dört değişik tarihle belirtilmiş olabiliyordu ansiklopedilerde. Katalog hazırlarken kurumsallaşmanın eksikliğini çok hissettik, kaynaklara ulaşamadık, genç edebiyatçıların fotoğraflarını bulamadık.
Sizin tanıtmak istediğiniz ama kendisi gelmeyen yazarlar oldu mu? Gerekçeleri neydi?
-Evet oldu. Kültür Bakanı’nın AKP’li olması sorun yarattı. Bazı yazarlar, programın özerk hazırlandığını açıklasak da bunun bir AKP etkinliği olacağı endişesini taşıdılar. Programı gördükten sonra katılmaya karar verenler oldu ama tabii, istemeyenler de oldu. Ama bunların sayısı 10’u bulmaz. Bir de İlhan Berk gibi vefatından ya da rahatsızlığından dolayı gelemeyenler var. Ama hepsinin kitapları orada olacak; protesto eden yazarlar da kataloglarımızda yer alıyor.