Kadın Sığınma Evleri

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
Gündem: Şiddet


Beş yıldır farklı illerde toplanarak kadına yönelik şiddete dikkat çeken kadınlar, yine bu olguyu işleyen 'Kadın Sığınakları ve Dayanışma Merkezleri 5. Kurultayı' için önceki gün ve dün İzmit'te bir araya gelerek şiddete 'dur' dedi. Şiddet temasının işlendiği kurultayda, kazanımlar kadar yapılması gerekenler de tartışıldı, AKP iktidarının programına değinildi.
Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Hülya Gülbahar, AKP İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli'nin "Kadın erkek eşitliği fitnedir" ve
"Feminizm sapıklık, flört fahişeliktir" sözleriyle belleklere kazınan ANAP döneminin Adalet Bakanı Cemil Çiçek'e dikkat çekti, "AKP programında kadınlarla ilgili ilk göze çarpan, kadın-erkek eşitliğinin tanınması, sağlanmasıyla ilgili tek cümleye rastlanmaması. Cinsiyet ayrımcılığı kavramı, sadece çalışma hayatı için kullanılmış" dedi.


Rakamlar anlatıyor
Avukat Canan Arın da 1980' lerden beri sürdürdükleri kadın mücadelesinde önemli kazanımlar elde ettiklerini belirterek, 4320 sayılı kanuna 'şiddet gören' ve 'şiddet uygulayan' kavramlarının yerleştirilmesi gerektiğine dikkat çekiyor.
Kadın kurultayında, rakamlarla kadınlara karşı uygulanan şiddet de gösterildi. Bu na göre yapılan araştırmalar, kadınların fiziksel, duygusal, cinsel ve ekonomik şiddete maruz kaldığını gösteriyor. Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu'nun araştırmasına göre, Türkiye'de her 100 aileden 34'ünde kadınlar fiziksel şiddete maruz kalıyor.
Araştırmaya katılan kadın ve erkeklerin yüzde 56'si, 'kadını' hiçbir gerekçe olmaksızın, her şart altında suçlu olarak değerlendirirken, yüzde 34'ü şiddet olaylarında suçlunun taciz eden taraf olduğuna inanıyor.
Araştırma, toplumda işsiz ve iş güvencesi olmayan kesimlerde şiddet potansiyelinin yüksek olduğunu saptarken, işportacılık ve gündelik işlerde çalışanların en yüksek şiddet eğilimine sahip erkekler olduğunu gösteriyor.


Hak ihlalleri izlenecek
Kadın Sığınakları Kurultayı'nda kadınlar, çalışma grupları oluşturarak, bundan sonra uygulanan şiddet nedeniyle hak ihlallerini belirlemek için 'izleme komitesi' oluşturulmasını da gündeme getirdi. Kadınlar, şiddetin durdurulması için, şiddete maruz kalan hemcinslerinin bunu mutlaka belgelemesini ve kanuni yollara başvurmasını istedi.

Kurtarıcı telefonlar
Kadın danışma merkezleri ve sığınmaevleri telefonları:
İstanbul


Küçükçekmece Belediyesi Kadın Sığınmaevi (0212) 624 31 15

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı (0212) 292 52 31

Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0212) 522 36 97

İstanbul Üniversitesi Adli Tıp Anabilim Dalı (0212) 635 11 79

İstanbul Barosu Kadın Hakları Uygulama Merkezi (0212) 292 77 39

İstanbul Barosu Kadın Hakları Hukuki Danışmanlık (0216 414 68 53)

SHÇEK ALO ÇOCUK (Sokakta kalan ve gidecek yeri olmayan çocuklar için)
(0212) 534 86 72

Cinsel Suçlar Birimi (0212) 522 08 80
Ankara

Kadın Dayanışma Vakfı (0312) 435 00 70-430 40 05/06

Ankara Barosu Kadın Dayanışma Merkezi (0312) 311 51 15

Ankara Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0312) 418 66 62
İzmİr

Karşıyaka Kent Meclisi Kadın Dayanışma Merkezi (0232) 330 58 18

İzmir Barosu Kadın Hakları Danışma ve Uygulama Merkezi (0232) 463 27 88

İzmir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0232) 445 71 83
Dİyarbakır

KAMER (Kadın Danışma Merkezi) (0412) 224 23 19

SELİS Kadın Danışmanlık Merkezi (0412) 224 77 28 224 68 99

Diyarbakır Kadın Sorunları Araştırma ve Uygulama Merkezi (0412) 228 56 84
Antalya

Antalya Kadın Danışma ve Dayanışma Merkezi (0242) 248 07 66

Antalya Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (0242) 243 44 75
DİĞer İller

Mersin Bağımsız Kadın Derneği (0324) 336 50 92

Adana Kadın Sığınmaevi ve Koruma Derneği (322) 351 51 12

Eskişehir Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0222) 217 46 05-06

Bursa Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0224) 327 76 45

Samsun Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0362) 435 59 45
Denizli Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü (Sığınak) (0258) 262 27 17

Çanakkale Kadın El Emeğini Değerlendirme Derneği Kadın Danışma Merkezi (0286) 217 06 03

--------------------------------------------------------------------------------


Hak arama süreci


En yakın karakola şikâyet edin. Şikâyetinizin tutanağa geçirilmesinde ısrarcı olun, yazılanları okuduktan sonra imzalayın. Tutanaktan bir örnek de siz alın ya da tarih ve numarasını edinin.

Karakol sizi hekime gönderir. Hekimden şiddeti belgeleyen raporu alın.

Bu raporla koca aleyhine dava açılması, şikâyetinize bağlıdır. Şiddet nedeniyle kalıcı iz kalmış veya günlük işinizi yapamayacak durumdaysınız savcı kamu davası açar. (TCK 456)

Cinsel davranışlara şiddet kullanılarak zorlanmışsanız, boşanma davası açabilirsiniz. Şiddeti ispatlarsanız, manevi tazminat da isteyebilirsiniz.

Şiddete uğruyorsanız, kocanızı evden uzaklaştırmak için 'koruma emri' talep edebilirsiniz. Aynı evde yaşadığınız herhangi bir aile bireyinin şiddetine uğrarsanız karakol, jandarma, savcılık veya Sulh Hâkimliği'ne başvurarak koruma kararı aldırabilirsiniz. Bunu komşunuz, akrabalarınız da yapabilir.

Dava açmak için imkânlarınız yeterli değilse, muhtarlıktan alacağınız 'yoksulluk kâğıdı'yla barolardan ücretsiz avukat talep edebilirsiniz

Radikal
__________________
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
Her 100 kadından 91’i sığınma evi istiyor

KA-DER’in yaptığı araştırmaya göre, kadınların yarısı birçok ekonomik, toplumsal ve kültürel belediye hizmetlerinden yararlanamıyor.

Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği'nin (KA-DER) yaptığı bir araştırmaya göre, kadınların en az yarısı birçok ekonomik, toplumsal ve kültürel belediye hizmetlerinden yararlanamıyor.

Ankaralı her 100 kadından 45'i semtinde kadın doktorunun da olduğu bir sağlık ocağı ya da gezici sağlık ekibi istiyor. 100 kadından 23'ü belediyelerden çocuklarının okul sonrasında ders çalışıp, oynayabileceği düşük maliyetli bir etüt merkezi, 11'i maliyeti düşük kamu kreşi ya da çocuk yuvası yapmasını bekliyor.

Her 100 kadından 26'sı yürüme uzaklığında güvenli ve temiz bir park, 13'ü spor yapmak için gidebilecekleri ucuz bir spor merkezine, 6'sı ise koşu ve yürüyüş parkuruna ihtiyaç duyuyor.

Her 100 kadından 10'u faturalarını yatırabilecekleri yakın bir şube açılmasını, 7'si yakında büyükçe bir alışveriş merkezi, 6'sı da meyve-sebze pazarının kurulmasını talep ediyor. Kadınların büyük bir çoğunluğu ise başka kadınlarla bir araya gelebilecekleri bir kadın merkezi ya da toplum merkezinin hayalini kuruyor. Buna karşılık Ankara'daki belediyeler yalnızca 31 merkezde sağlık hizmeti sunuyor. 11 belediye, kreşlerinde toplam 640 çocuğa hizmet veriyor. Sportif, kültürel, sanatsal hizmetlerin yanı sıra çeşitli belediye hizmetleri mahallelere yeterince götürülmüyor.

Başkentte yaşayan her 100 kadından sadece 13'ü otomobil sahibi iken diğerleri şehir içinde ya yürüyerek ya da belediye otobüsü, metro gibi toplu taşım araçlarını kullanarak yolculuk yapıyor. Üstelik kadınların yarısı, bir yerden bir yere giderken sarkıntılığa uğruyor ve sarkıntılığa uğrama korkusu ile yaşıyor. Öte yandan Başkentli her 5 kadından biri hane içinde dayak, küfür,parasız bırakma gibi kötü muameleye maruz kalıyor.

Hane içinde şiddete uğrayan her 100 kadından 18'i, adresi gizli, güvenli, kendi yaşamlarını kurana kadar rahatça yaşayabilecekleri bir sığınma evi olsa yararlanacaklarını belirtiyor.

100 kadından 91'i ise kadın sığınma evi olması gerektiğini düşünüyor. Buna karşılık geçen yıl ocak ayında kurulmuş olan ve sadece 10 kadını barındırabilen bağımsız sığınma evi belediyeden destek alıyor. Bu tür girişimlere destek vermekte gönülsüz olan belediyeler, kadına yönelik şiddeti de görmezden geliyor. Ankara'da, belediye meclislerinde 259 erkek üyeye karşın sadece 18kadın üye bulunuyor.

Etimesgut Belediye Meclisi'nde 25 erkek, 6 kadın, Yenimahalle'de 33 erkek, 4 kadın, Çankaya ve Mamak'ta 35 erkek, 2 kadın, Altındağ'da 36 erkek ve 1 kadın, Keçiören'de 44 erkek, yalnızca 1 kadın üye bulunurken, Gölbaşı ve Sincan Belediye Meclisleri'nde hiç kadın üye yok. Nüfusunun yarısını kadınların oluşturduğu Ankara'nın Büyükşehir Belediye Meclisi'nde ise 61 erkek ve sadece 2 kadın üye bulunuyor.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
Sığınmaevinden Hikayeler


Dokuz yıldır faaliyet gösteren Küçükçekmece Kadın Sığınmaevinde, şu ana kadar 1050 kadın ve 822 çocuk barınmış. Koca şiddetinden, töre baskısından kaçan kadınlara psikolojik destek de veriliyor. Bugün, 23-49 yaşları arasındaki 18 kadın yaşıyor.



--------------------------------------------------------------------------------
Hürriyet Gazetesi
08/03/2004 Ersin KALKAN
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Küçükçekmece Kadın Sığınmaevi, Türkiye'de kadınların yaşadığı tüm gerçeklerin küçük fakat çarpıcı bir göstergesi. Dokuz yıldır faaliyet gösteren evde şu ana kadar bin 50 kadın ve 822 çocuk barınmış. Çoğu buraya geldikten sonra psikolojik tedavi görmüş.

Sığınmaevinin kurucusu ve müdürü Menekşe Baş'ın olağanüstü gayretleriyle ayakta kalan kurumda, kadınlara yönelik psikolojik ve hukuki destek programları uygulanıyor. Burası geçici bir barınak değil. Koca şiddetinden, töre baskısından canlarını kurtararak buraya gelen kadınlara iş bulunuyor, meslek öğretiliyor, çocuklara ve kadınlara eğitimlerinde destek veriliyor, yol gösteriliyor.

Kurumda halen en yaşlısı 49, en genci 23 yaşında olan 18 kadın barınıyor. Burada doğan çocukların en küçüğü altı ay önce doğan Menekşe, en büyüğü ise üniversite eğitimi gören 19 yaşındaki T.K.

"Kurum açıldığında, tehdit ettiler"

Türkiye'nin ilk kadın sığınma evi olan kurum personelinin giderlerini Küçükçekmece Belediyesi karşılıyor. Belediye Başkanı Halidun Özbatur, dokuz yıl içinde birçok baskı, tehdit ve olanaksızlıklarla karşı karşıya kalmış ama sığınma evini bir gün bile kapatmamış.

Küçükçekmece Belediye Başkanı Halidun Özbatur, karşılaştığı tepkileri ve düşüncelerini şöyle anlatıyor:

''Sığınma Evi'nin kapılarını size açtım ki görsünler. Görsünler de biraz çaba ve kararlılıkla kaç Güldünya'nın kurtarılacağını bilsinler istedim. Burayı açtığımızda 'Sen aile kurumunun yıkılmasına yol açacaksın' dediler. 'Yuvaları yıkacaksın, aileleri dağıtacaksın' diye beni tehdit ettiler. Gidin dinleyin bakalım bu hanımları. Dinleyince, yaşadıkları yerin birer yuva değil cehennem olduğunu anlayacaksınız.''

"Beş kurşun salladım ama hiçbiri isabet etmedi"

Gençliğinde Bolu'nun bir kasabasında bir gence aşık olmuş T.Y. Delikanlının ailesi gelip istemiş, ama kız tarafı çok fakir olduklarını gerekçe gösterip bu evliliğe izin vermemiş. Kızının kaçacağını öğrenen baba, o gün T.Y'yi Ankara'ya götürmüş. Birkaç gün sonra kasabaya döndüklerinde, delikanlının o gece kasabanın dışında bir vadide boğularak öldürüldüğünü öğrenmiş.

Bu olaydan birkaç ay sonra T.Y, görücü usulüyle apar topar evlendirilmiş. Kocası hem onu, hem de doğurduğu üç çocuğu gücü yettiğince dövmüş. Bir akşam çocuklarından birine "Annenizi bu gece öldüreceğim" demiş. Bunu duyan T.Y, evdeki tüfeği almış ve eşinin dönmesini beklemiş. Tam beş kurşun sallamış ama birini bile isabet ettirememiş. Çocuklarını alarak babasının yanına gitmiş. Kapı dışarı edilmiş, o da kadınevine sığınmış. Şimdi bir işi bir evi var.

"Allahım, bu gece dayak yok"

49 yaşındaki A.D, otuz yıllık eşinin işkencelerinden kaçıp gelmiş. İki çocuk, bir torun sahibi. Emekliliğine bir yıl kalmış. En büyük korkusu Kadın Sığınma Evi'nden çıktıktan sonra kocasının takibine uğrayıp öldürülmek.

Tam 30 yıldır hiçbir iş yapmadan, karısının getirdiği parayla geçinen alkolik eşi, A.D'yi ölümle tehdit ediyormuş. Bir keresinde tam beş yerinden bıçaklamış. Dört aydır sığınmaevinde kalan A.D. ''İnsan çocukluğunu unutur mu? Geçirdiğim işkence dolu yıllar bana çocukluğumu unutturdu. Son dört aydır ilk kez kendimi huzurlu hissediyorum. Her sabah, Sığınma Evi'nin pencerelerinden dışarda uçuşan karı, camları çizen yağmuru seyredip 'Allahım bu gece dayak yemeyeceğim' diye şükrediyorum'' diyor.

Komutanların kurtardığı kız

Ailesinin ölüm fermanı imzaladığı ama Güldünya Tören'in akıbetinden komutanların kurtardığı Bingöllü kızı hatırlıyor sığınmaevinin müdürü Menekşe Baş:

"Bir gün Birinci Ordu Komutanlığı'ndan bir komutan aradı. 'Çaresiz bir kızımız var, size gönderiyoruz. Lütfen ona sahip çıkın' dedi. Askerler gencecik bir kızı getirdiler. Bingöllüymüş ve üç aylık hamile. Tecavüze uğramış. Korkudan tir tir titriyordu. Ailesi, 10 yıl önce tecavüze uğrayan teyzesinin kızını kollarını kesip diri diri toprağa gömmüş. Karnı büyümeye başlayınca annesi kışlaya giderek durumu komutana anlatmış. Üç dört gün sonra komutan aileyi ziyaret etmiş, 'Bir kura çektik. Kızınız kazandı İstanbul'a bilgisayar kursuna göndereceğiz' demiş. Baba hiç sesini çıkarmamış. Böylece bize geldi." (BB)

Av.Habibe Yılmaz Kayar
İstanbul Barosu
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
"8 Bin Sığınak Gerekli, 11 Merkez Faaliyette"
Kaya, "Bir ayda 100 başvuru aldık"; Coşkun, "Kadını şiddet ortamına geri göndermek zorunda kalıyoruz" diyor. Güvenç, "Devlet sorumluluklarını yerine getirmeli" derken, Ayman, SHÇEK'e bağlı konukevlerinin uluslararası kriterlere uymadığını söylüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/06/2004 Burçin BELGE
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Uluslararası sözleşmelere göre, devlet, kadınlara yönelik şiddeti önlemekle ve kadınları korumakla yükümlü. Avrupa Birliği (AB) kriterleri, her 7 bin 500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınak açılmasını öngörüyor. Buna göre, Türkiye'de 8 binin üzerinde sığınak açılması gerekiyor.

Ancak, Türkiye'de Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na (SHÇEK) bağlı 8 kadın konuk evi, 2 de yerel yönetimlere bağlı merkez hizmet veriyor.

Adana Yerel Gündem 21 Kent Konseyi Kadın Danışma Merkezi'nden Fatma Kaya, Şahmaran Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi'nden Nuran Coşkun, Kadınlarla Dayanışma Vakfı'ndan (KADAV) Zelal Ayman ve Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı'ndan Siper Güvenç, Türkiye'de kadın sığınakları sayısıyla birlikte destek hizmetlerinin niteliğinin de yükseltilmesini istiyor.

Kadınların bir başka talebi de, devletin, bağımsız kadın örgütlerinin açacağı kadın sığınaklarını desteklemesi.

Sığınakların geleceği belirsiz

Güvenç, Kamu Yönetimi Reformu Yasa Tasarısı'nda SHÇEK bünyesindeki kuruluşların yerel yönetimlere devrinin öngörüldüğünü; ancak kadın konukevlerine ilişkin herhangi bir düzenleme yapılmadığını hatırlatıyor.

Belediyeleri kadın sığınakları açmakla yükümlü kılan düzenlemenin tasarıdan çıkartıldığına da dikkat çeken Güvenç, "Buna göre, SHÇEK bünyesindeki konukevleri yerel yönetimlere devredilebilir ve açık kalıp kalmaması sadece yerel yöneticinin inisiyatifine kalır" diyor.

"Şiddetten uzaklaşmak, uzun bir süreç gerektirir"

Şahmaran Kadın Da(ya)nışma ve Araştırma Merkezi'nden Coşkun ise, şiddet mağduru pek çok kadının eşlerinden ayrılırken ya da ayrıldıktan sonra öldürüldüğüne dikkat çekiyor.

Kadınların şiddet ortamını bir anda terk etmesinin güçlüğüne değinen Coşkun, karar sürecinde kesintisiz desteğin önemini vurguluyor:

"Şiddet ortamını terk eden kadınlar, kendilerini ve çocuklarını geçindirip geçindiremeyeceklerini, sokakta karşılaşacakları şiddetin evdeki şiddetten daha kötü olup olmayacağını düşünmek zorunda. Bu nedenle de kadınlar evlerini tek bir seferde terk edemiyorlar. Pek çok kadın birkaç kez danışma merkezine geldikten sonra nihai kararını verebiliyor."

"Devlet desteğinde, devletten bağımsız"

"Devlete bağlı sığınakların ve konukevlerinin temel sorunu uluslararası ilkelere uygun olmaması" diyor Ayman.

"Sığınaklar, kadınların güçlenip şiddetten kurtulmanın yolunu bulabilecekleri mekanlardır. Kadın sığınakta nefes almalı, plan yapmalı, iş bulmalı, geri dönmek istiyorsa buna ilişkin strateji geliştirmeli..." diyor ve ekliyor:

"Oysa, SHÇEK'in açtığı sekiz konukevinde kadınlara sağlıklı sunulabilen tek hizmet, barınma imkanı. Devletin çalıştırdığı kadın sığınaklarının, nüfus cüzdanı olmayan kadınları geri çevirdikleri, fahişeleri, sağlık sorunları olan ya da hamile kadınları kabul etmediği de söyleniyor..."

"Bir ayda 100 kadın başvurdu"

Kaya ise, 26 Nisan'da açtıkları Kadın Danışma Merkezi'ne bir ayda 100 kadının başvurduğunu belirtiyor; bu kadınları sığınaklara yönlendirememekten duydukları rahatsızlığı anlatıyor.

"Başvuran son kadın, ailesinin ağabeylerine kendisini öldürmeleri için baskı yaptığını anlattı. Bizden, kendisine bir yer bulmamızı istedi. Onu hiç olmazsa o ortamdan uzaklaştırabilmemiz gerekirdi. Elimizden gelense ancak, onu baroya yönlendirmek ve aileyle görüşmek oldu. Başvuran kadının Cumhuriyet Savcılığı'na şikayet dilekçesi vermesini sağladık."

Kaya ayrıca, medyanın şiddet mağduru kadınlara yaklaşımından da şikayetçi:

"Medya, kadınların içinde bulunduğu güç koşulları çok çirkin kullanıyor. Bize başvuran kadınları yardım vaadiyle kandırıp televizyona çıkarıyor, sonra da ortada bırakıyorlar. Kadın televizyona çıktığında, "ailesini rezil ettiği" gerekçesiyle daha fazla şiddete maruz kalıyor. Biz, kadınların afişe olmasını istemiyoruz." (BB/YS)
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
"Yasalar Sığınaklar Arttıkça Uygulanabilir"


Avukat Gülbahar, "Kadına yönelik şiddetle mücadelenin göstergesi, devlete, belediyelere ve kadın kuruluşlarına ait sığınakların sayısıdır" diyor; "TCK'da namus cinayetlerinin cezasını artırmak sorunu çözmez. Güldünya, sığınakta kalabilseydi" diye ekliyor.



--------------------------------------------------------------------------------
BİA Haber Merkezi
08/06/2004 Burçin BELGE
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (İstanbul) - Mor Çatı gönüllüsü avukat Hülya Gülbahar, uluslararası hukuka ve Türkiye'nin imzaladığı anlaşmalara göre, devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele etmekle ve kadınları şiddetten korumakla yükümlü olduğuna dikkat çekiyor.

"Bir ülkenin kadına yönelik şiddetle mücadele edip etmediğinin göstergesi, devlete, belediyelere ve bağımsız kadın kuruluşlarına ait sığınakların sayısıdır" diyen Gülbahar, "yasaların ancak danışma merkezlerinin ve sığınakların artmasıyla hayata geçirilebileceğini" savunuyor ve ekliyor:

"Türk Ceza Kanunu'nda (TCK) namus cinayetlerinin cezasını artırmak caydırıcıdır; ama sorunu çözmez. Güldünya Tören sığınakta kalmalıydı, kadınlar böyle bir tehdit hissettikleri anda sığınaklara gidebileceklerini bilebilmeliydi."

Gülbahar, Türkiye'de üç ayrı sığınak modelinin hayata geçirilmesini öneriyor: Devletin, belediyelerin ve bağımsız kadın kuruluşlarının bünyesindeki sığınaklar...

Bağımsız kadın sığınakları

Bağımsız kadın sığınaklarının, "uluslararası kriterlere uygun sığınak modelini ortaya koymakta" önemli olduğunu belirtiyor Gülbahar, "Aksi taktirde her iktidar kendi siyasi görüşü doğrultusunda icraatta bulunur. Kadına yönelik şiddetle mücadelenin güvencesi, feminist, bağımsız kadın sığınaklarıdır" diyerek ekliyor:

"Türkiye'ye kadın sığınakları fikrini getiren, model oluşturan, işlemesini sağlayan bağımsız kadın kuruluşları ve feministlerdir. Sığınak konusunda bir kriter belirlenecekse, bunu bağımsız kadın kuruluşları saptar. Çünkü onlar, kadınlar için en doğru çözümü aramakla meşguller, işleri bu."

Devletin sivil toplum kuruluşlarının bağımsızlığına saygı göstermemesinden yakınan Gülbahar, Avrupa Konseyi kararlarına ve BM belgelerine göre devletin, kadına yönelik şiddetle mücadele eden kadın kuruluşlarını, "özerkliklerine dokunmadan" desteklemekle yükümlü olduğunu vurguluyor.

Uluslararası belgeler

"Devlet, kadının toplumsal cinsiyet eşitliğini savunan, kadına yönelik şiddetle ilgili çalışan bağımsız kadın kuruluşlarını aktif bir biçimde; ancak bağımsızlığına ve içişlerine karışmadan desteklemekle yükümlüdür, hükmü, Anayasaya konmalı" diyen Gülbahar, bu önerisini Türkiye'nin onayladığı uluslararası anlaşma ve sözleşmelerle gerekçelendiriyor:

* Avrupa Birliği kriterlerine göre, devlet, her 7 bin 500 kadın ve kız çocuğu için bir sığınak açmakla yükümlü. Buna göre Türkiye'de 8 binin üzerinde sığınak açılması gerekli.

* 1993'te kabul edilen Birleşmiş Milletler (BM) Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesi Bildirgesi'nin dördüncü maddesi, kadına yönelik şiddetin toplumsal bir sorun olduğunu, bu sorunun ortadan kaldırılması için devletin kendi üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirmesi gerektiğini, bunun için bütçeden yeterli payın ayrılması gerektiğini söylüyor. (BB/YS)
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
Mersin'de Sığınak Çalışmaları Sürüyor


Mersin'deki Bağımsız Kadın Derneği, kadınlara destek için kurduğu Kadın Danışma Merkezi'nden sonra, kadın sığınma evi açmak için de çalışmalarını sürdürüyor. Dernek başkanı Abide Necla Ölçer, sığınak için belediyelerden destek alacaklarını söylüyor.



--------------------------------------------------------------------------------
ucansupurge.org
07/04/2003 Harbiye ATEŞ
--------------------------------------------------------------------------------
BİA (Mersin) - Kadın Danışma Merkezi hangi gereksinimden doğdu, ne amaçla kuruldu, kısaca anlatır mısınız?

Kadının, kendine güvenmeyi öğrenmesi, kendi ayakları üzerinde durmayı başarması, şiddete karşı mücadele edebilmesi; bunları amaçlıyoruz. Kadın dayanışması yaratmak istiyoruz.

Biliyorsunuz, Pekin Konferansı'nın ardından kadına yönelik şiddet üzerine çok konuşuldu, şiddete karşı kadın örgütlerinin ve devletin yapması gerekenler tartışıldı. Biz de bu tartışmalar doğrultusunda kadınlardan gelen talepleri değerlendirdik. Derneğimizin amaçlarından biri de sığınma evi açmaktı. Danışma merkezi açmayı da düşünüyorduk, çünkü, kadın sığınma evlerinin 'ön kapı'sı danışma merkezleridir. Buradan yola çıkarak 1 Mart 2002'de Kadın Danışma Merkezini açtık. Bir yıldır bu merkezde kadınlara danışmanlık hizmeti veriyoruz. Aslında daha önce de hukuk, sağlık, iş gibi alanlarla ilgili danışmanlık yapıyorduk, ama bu alanlarda uzman danışmanlarımız yoktu.

Kadın Danışma Merkezi'nde kaç kişi çalışıyor?

Şu an merkezimizde bir uzman psikolog ve iki hukukçu hizmet veriyor. Ayrıca, Mersin Üniversitesi Psikoloji Bölümü'nden beş, Sosyoloji Bölümü'nden de iki öğrenci çalışıyor merkezimizde.

Merkeze en çok hangi kesimden kadınlar başvuruyor?

Başvuranlar arasında her kesimden kadınlar var. Ancak şiddete yönelik çalışmalar yaptığımız alan, sosyo-ekonomik yönden düşük bir kesimi kapsıyor. Bağımsız Kadın Derneği olarak ilişki içinde olduğumuz kadınlar destek almak için geliyor çoğunlukla.

Her yaştan kadın

Destek almak için başvuran kadınların yaşları konusunda da bilgi verir misiniz?

Çocuk denecek yaştan başlıyor neredeyse. Bu zamana kadar, yaşları 14 ile 65 arasında değişen kadınlar destek talebiyle başvurdu bize. Bu kadınların 46'sı iş istedi, 17'si ivedilikle ev istedi; 2'si çocuğu için okul ve kreş olanağı, 4'ü tıbbi yardım, 11'i de ekonomik yardım isteğiyle geldi. Bu kadınların hepsi de ilk geldiklerinde sığınma evi istiyorlardı bizden; bu isteklerini karşılayamadığımız için başka isteklerde bulundular.

Kadınlara parasal yardım da yapıyor musunuz?

Hayır, yapmıyoruz. Bu merkezin bir yardım derneği olmadığını, kadınlar arasında dayanışmayı amaçladığını, ancak ve yalnızca danışmanlık hizmeti verebileceğimizi söylüyoruz kadınlara. Buna karşın yine de küçük yardımlar yaptığımız oluyor, yol paralarını karşılamak gibi.

Merkezin kadınlara verdiği hukuksal desteğe değinelim mi biraz.

Kadınlar danışma merkezimizde hukukçularla görüşüyorlar. Bu görüşmeler de çoğunlukla boşanma ve nafaka üzerine oluyor. Kadınlar istekleri doğrultusunda Mersin Barosu'na yönlendiriliyorlar. Baro'nun Kadın Komisyonu bize destek veriyor.

Kadınların sizden beklentilerine yanıt veremediğinizde, isteklerini yerine getiremediğinizde nasıl bir yol izliyorsunuz? Onlara neler öneriyorsunuz?

Psikolojik danışmanlık öneriyoruz, onlar da kabul ediyorlar ve bu sayede kendilerini daha iyi hissettiklerini söylüyorlar. Yaşamlarına yön verme konusunda özgüven duyuyorlar. Bizden ne gibi bir destek isteyeceklerine karar veriyorlar.

Danışma Merkezi'nden destek alan kadınlar Derneğin çalışmalarına da katkıda bulunuyor mu?

Çok az olsa da çalışmalarımıza katılanlar oluyor tabii.

Kadınlar memnun, erkekler öfkeli

Bağımsız Kadın Derneği Başkanı Abide Necla Ölçer'le Kadın Danışma Merkezi'nin etkinlik alanları ve kadınlar üzerine konuştuk:

Çalışmalarınıza nasıl tepkiler geliyor?

Kadınların çoğu bizim yaptığımız çalışmaları onaylıyor. Memnuniyetlerini ifade ediyorlar. Sokakta karşılaştığımız kadınlar bize teşekkür ediyor. Şiddete maruz kalan kadınlar, özgüven kazandıktan sonra kendileri için yeni kararlar alıyorlar; kendilerine şiddet uygulayan adamlarla aynı evde yaşamak istemiyorlar mesela, boşanmaya karar verenler oluyor. Erkeklerin -ki bazıları bizi arayarak tehdit ediyor!- tepkisi de "Siz, kadınları boşanmaya yönlendiriyorsunuz." oluyor. Oysa bizim yaptığımız bu değil. Burada kadınlar şiddete hayır demeyi öğreniyor. Kendilerini yalnız hissetmiyorlar.

Baro'dan polislere eğitim

Çalışma alanlarınızdan biri de şiddetle mücadele. Şiddet gören kadınlar, güvenlik güçlerine başvurduklarında yaşadıkları sorunları sizinle paylaşıyorlar mı?

Bize gelen kadınlar, güvenlik güçlerine başvurduklarında yaşadıkları sorunlara duyarsız kalındığından yakınıyorlar. Aile içi şiddete maruz kalanlar, güvenlik güçlerinin kendilerine "Kocandır, babandır, bunlar olağan şeylerdir, her ailede böyle şeyler olur" diye akıl verdiğini söylüyor. Biz bu konuyu Emniyet Müdürlüğü'yle görüştük; bu görüşmede Mersin Barosu da vardı.

Baro'dan bir grup hukukçu mayıs ayı içinde polislere eğitim verecek, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Yasa'nın uygulanması için. Şiddet görenlerin şikayetlerinin ciddiye alınarak Savcılığa gönderilmesi istenecek. Bu konuda Mersin Barosu, Emniyet Müdürlüğü ve Derneğimiz işbirliği yapacak. Yönetim kurulumuzun iki üyesi hukukçu; biri aynı zamanda Baro'nun da sekreteri. Bu da ilişkilerimizi kolaylaştırıyor.

Kadınların tıbbi destek beklentilerinden söz ettiniz. Bunu nasıl sağlıyorsunuz? Hastaneler, Tabip Odası gibi kurumlardan yardım alabiliyor musunuz?

Tabip Odası'yla görüştük; yalnızca muayene etme konusunda destek verebileceklerini, ancak ilaç ve tedavi konusunda yardımcı olamayacaklarını söylediler. Aile Planlaması Derneği ile işbirliği içindeyiz; korunma yöntemleri, kürtaj gibi konularda gereken yardımı yapıyorlar. Yönetim kurulu üyemiz Nesrin Temur, yerel bir televizyon kanalında haftada bir gün sağlık programı yapıyor. Programı sayesinde tanıştığı doktorlardan da destek alıyoruz.

Kadınlar arası dayanışma

Mersin'deki diğer kadın örgütleriyle ilişkileriniz nasıl? Bir 'örgütler dayanışmasından' söz edilebilir mi?

Diğer kadın örgütlerinden tek bir konuda destek görüyoruz, o da, gerektiğinde kadınları bize yönlendirmeleri. Buna, örgütlerin dayanışması değil, kadınlar arası dayanışma diyelim. Toplum merkezleriyle işbirliği yapıyoruz. Danışma Merkezimizde çalışan psikoloji bölümü öğrencileri haftada iki gün toplum merkezlerinde kadınlara danışmanlık yapıyorlar. Sosyal Hizmetler Çocuk Esirgeme Kurumu (SHÇEK) ile ilişkilerimiz oldukça iyi. SHÇEK'le işbirliği yaparak üç kadını sığınma evine yerleştirdik. Asıl amacımız sığınma evi açmak.

Çalışmalarımızın odağında şiddete karşı mücadele var. Kadın Danışma Merkezi'ni açarak ilk adımı attık. Tüm hazırlıklarımızı yaptık. Yenişehir Belediyesi sığınma evi için arsa verecek, Mersin Büyükşehir Belediyesi de binayı yapacak. Dileğimiz, bu yıl binanın temelinin atılması. Yaklaşan seçimler, yerel yönetimden istediğimiz desteği alabilmemiz için iyi bir fırsat.

Derneğinizin ve Danışma Merkezinizin etkinlikleri yeterince duyuluyor mu sizce?

Evet. Yerel televizyon ve radyolar aracığıyla bildirilerimizi ulaştırıyoruz kadınlara. Ev ve mahalle toplantıları yaparak çalışmalarımızı duyuruyoruz. TRT Çukurova Radyosu'nda düzenli olarak programlara katılıyoruz. Paneller, konferanslar düzenliyoruz. Hedef kitlemize ulaştığımızı düşünüyoruz.

Peki, kadınlar size nasıl ulaşabilirler?

Derneğimize gelebilirler, telefonla ya da e-postayla da ulaşabilirler bize.
Adres: Bağımsız Kadın Derneği Kadın Danışma Merkezi, Hastane Caddesi, Merin İş Hanı, B Blok 4. Kat No:32, Tel-faks: 0 326. 336 50 92. 0 326. 332 20 21
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
Büyükşehir Belediyesi Sığınak Kurmuyor, Alışveriş Kuponu Dağıtıyor

Mor Çatı'nın düzenlediği sığınma evleri konulu toplantıya yerel yönetimler ve kadın dernekleri katıldı. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin hâlâ sığınma evi olmaması, aile içi şiddete yönelik özel bir çalışma yapmaması eleştirildi.

Emine ÖZCAN
Mor Çatı dün (19 Şubat) "Kadına Karşı Aile İçi Şiddeti Önleme ve Etkin Belediyecilik" başlıklı seminerde "Sığınaksız bir dünya" için alınacak önlemleri tartıştı.

Taksim Hill Otel'de düzenlenen toplantının kolaylaştırıcılığını Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu Türkiye Temsilciliği Danışmanı Nazik Işık yaptı.

Toplantıya sığınma evi olan belediyeler ile kadınlara danışmanlık veren kadın dernekleri temsilcileri de katıldı. SHÇEK ise davetli olduğu toplantıya katılmadı.

Toplantıda öne çıkan tartışmalardan birisi İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi'nin aile şiddet üzerine özel bir çalışması ve sığınma evi olmaması oldu. Diğer katılımcılar tarafından büyük bir eksiklik olarak değerlendirildi.

Kol kırılır yen içinde kalır diye düşünüyorlar

İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kadın Koordinasyon Merkezi birim yardımcısı kendilerini arayan kadınların yoksulluk temelinde ihtiyaçlar nedeniyle başvuru yaptığını ve "kol kırılır yen içinde kalır" mantığının aile şiddet başvurularını engellediğini, yaptıkları maddi yardım ziyaretlerinde kadının şiddete uğradığını anladıkları zaman kadını ilgili kurumlara yönlendirdiklerini aktardı.

Merkez 1995'te doğal afetler nedeniyle gönüllü kurulan bir kurumken 2005'te resmileşti. Kurum temsilcisinin şiddet kaynaklı başvuru yapılmadığını söylemesine rağmen zaten şiddet odaklı özel bir çalışmaları yok. "Alışveriş kuponu" gibi maddi desteğe yönelik yardım çalışmaları var.

Polis kadının adresini vererek hayatını tehlikeye atıyor
Toplantıda tartışılan bir diğer konu ise Eyüp Belediyesi ve Küçükçekmece Belediyesi sığınma evleri temsilcilerinin verdiği bilgiye göre polisin kendilerine yönlendirdikleri kadınların adreslerini daha sonra eşlerine vermeleri oldu.

Hürriyet Aile İçi Şiddete Son Kampanyası Koordinatörü Neşe Hacısalihoğlu ise sorunları şöyle sıraladı:

Gece ve haftasonu yapılan şiddet kaynaklı başvurulara çözüm olmak büyük bir sorun. Çünkü kurumlar kapalı oluyor. Sadece bir kurum açık. Ancak sürekli dolu oluyor.

Şiddete uğrayan kadın için eğer sığınma evlerinde yer yok ise bulunduğu semtte bir otel ya da kurum misafirhanelerinde geçici olarak ve daha sonradan ücreti SHÇEK'den alınması kaydıyla barınma ihtiyacı sağlanabildiği halde karakollar bu bilgiden yoksun olduğu için uygulanmıyor.

SHÇEK daha önce hizmet gören kadını, üç çocuğu olan kadını, 50-60 yaşlarında olan kadını ya da 12 yaşından büyük erkek çocuğuyla birlikte başvuruda bulunan kadını kabul etmiyor.

Şahraman Kadın Merkezi ise daha çok zorunlu göç mağduru kadınlarla çalıştıklarını ve bu kadınların sığınma evlerine gerek dil gerekse adaptasyon süreci nedeniyle yönlendirilmelerinin sorun olduğunu aktardı.
İstanbul'da sadece 6 sığınak var
İstanbul’da SHÇEK’e bağlı 1 danışma merkezi ve 2 sığınak, belediyelere bağlı ise 4 danışma merkezi ve 4 sığınak bulunuyor. Ayrıca İstanbul Valiliğine bünyesinde yine danışma merkezi çalışmaları yürüten Kadın Statüsü Masası ile Beyoğlu Kaymakamlığı bünyesinde Mor Çatı tarafından yürütülen bir sığınak mevcut. Kadın örgütlenmeleri, Şahmaran, Gökkuşağı ve Mor Çatı’nın sağladığı sosyal, hukuksal, psikolojik destek dışında, Hürriyet Gazetesi Acil Yardım Hattı telefonla kadınlara aile içinde yaşadıkları şiddet konusunda danışmanlık sağlıyor. (EZÖ)
BİA Haber Merkezi

20 Şubat 2008, Çarşamba
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.405
Puan
113
İspanya'da Sığınma Evleri: İstismara Uğrayan Kadını Desteklemek

2004'te "cinsiyetçi şiddete karşı yasa" onaylayan İspanya'da ev içi şiddet döngüsünü kırmaya karar veren kadınlar sığınma evlerine gidebiliyorlar. Evlerde şiddete uğrayan kadınlara sanatla terapi uygulanıyor, yeniden başlamaların sağlamak için.


Perrine Delangle

İspanya'da kadına yönelik evlilik içi şiddet kadın istismarının en çok rastlanan biçimi. İspanya'da bu durumu ifşa eden ve evi terkeden kadınlar 'Casa de acogida' denen sığınma evlerine başvuruyorlar, orada korunuyorlar ve kişisel, toplumsal, duygusal sorunlarını çözmekte destek görüyorlar. Onlara kendilerini yeniden kurmak için bir zemin sağlanıyor. Katalonya'da bu alanda alanda uzman kadınlarla bir söyleşi yaptık.

İspanya'da 2007'de 70 kadını partnerleri, sevgilileri ya da eşleri öldürdü. Katalonya'da 18 binden fazla kadına yönelik kötü muamele vakası bildirildi. Bu bir iç kapatıcı bir gerçeklik. Bu hakiki dert, kadın kuruluşlarını devletten önce hareket geçirdi ve önce kadınlar bu sorunu tanıdılar. 2004'te "cinsiyetçi şiddete karşı yasa" onaylandı. Bu Avrupa'da bu alanda en çok gelişen yasalardan biri oldu. "Cinsiyetçi şiddet" tanımı evlilik içi şiddet tartışmaları içinde yapıldı. Fransa ise "cinsiyetçi şiddet"i çiftlerin özel hayatı olarak görmeye eğilim gösterdi. İspanya bu şiddeti bir kültüre bağladı yani kamusal alana bağlı, toplumsal sorunlardan biri olarak gördü. "Cinsiyetçi şiddet" bütün şiddet tiplerini fiziksel, psikolojik, cinsel şiddeti, tehdidi, özgürlüğünü kısıtlamayı içerir

Sığınma evleri: The Casas de acogida

Katalonya'da ev içi şiddet döngüsünü kırmaya karar veren kadınlar casa de acogida'ya sığınabiliyorlar. Evlilik içi şiddete maruz kaldığı için evlerini terkeden, bir ekonomik dayanakları olmayan kadınların çocuklarıyla geçici olarak kaldıkları bu evler Katalonya yönetimine aitler ve çoğunlukla sivil toplum örtgütleri tarafından yönetiliyorlar. Kadınlar o evlere Kadın Yardım Hizmetleri ya da hastaneler tarafından gönderiliyorlar. Yönetim uygun yerlere kadınları yerleştiriyor.

Asıl amaç önce onları yaşadıkları yerden uzaklaştırmak. Sığınma evlerinin adresleri, ölüm tehditleri aldıklar için kadınları korumak için saklı tutuluyor. Bu koşullarda bu sektörde çalışan sosyal çalışıcılarla tanışmak kolay değil. Ama ben sonuç olarak Montse Onemat ve Rosa Martinez'le görüştüm. Sanat terapisti ve yönetici bu ikikadın beraber çalışıyorlar.

Barcelona'ya yakın casa de acogida'da çalışıyor. Böyle şiddetten kaçan kadınlarla yakın temas içinde, güven ve tevazu içinde sakince konuşuyorlar. Onlar işlerini hayatlarını yeniden kuracak kadınlarla işbirliği olarak görüyorlar.

İçsel çatışma ve karışık gerilimler: Aşılacak zorlukların boyutu

Stres veren ve çatışmalı ruh hallerinde aşk ve nefret arasındaki mücadelede gitme fikri çoğunlukta zordur kadınlar için. Ama bir kere karar alınınca sığınma evine gelirler ve çok kırılgan bir durumla yüzleşirler. Rosa Martinez "başlangıçta bu kadınlar şok halinde gelirler, gergin, sinirlidirler ve belirsiz bir durumla karşı karşıyadırlar. Herşeylerini, komşularını, arkadaşlarını evlerini, işlerini terketmiş haldediler, kimseyi tanımadıkları sığınma evine gelirler (...)

Bu duygusal olarak çok zor. Bazen uzun zaman şiddete maruz kalmışlardır, bununla yüzleşmeye ihtiyaç duyarlar.
İçsel bir çatışma yaşarlar ve işlerin yoluna girmesini sağlamaya çalışırlar.

Yeni bir hayata, yeni yüzlere uyum sağlamaya çalışırlar, kaybettiklerini kabul etmek zorundadırlar, aynı zamanda herşeye yeniden başlarlar, bütün sorunlarla aynı anda yüzleşirler.

"Öncelikle uyum aşaması var, o aşamada kendilerini yenide keşfeder ve kurmak isterler. Onlara yeniden başlamak için zaman ve yer tahsis etmiş oluruz. Kendilerini daha iyi hissetmeye başlayınca nasıl bir iş yapmak istediklerini sorarız. Bundan sonrası kadına bağlıdır bazıları diğerlerinden daha hızlı tepki verir."

"Geçmiş zararlar, şimdinin yalnızlığı ve gelecek korkusu günlük yaşamı dertlerine ekleniyor."

Montse Omenat "Sığınma evi gruplarının çocuklarıyla birlikte sekiz-dokuz kişi olduğunun" altını çiziyor, "Bu sekiz-dokuz kadının değişik davranış biçimleri olduğunu, farklı sosyal geçmişlerden geldiklerini, çocukların farklı yaşlarda, başlarına gelenlerin, hikayelerinin farklı, kültürlerinin farklı olduğunu" söyledi."

"Basit problemler gerginlikler birlikte yaşamadan kaynaklanıyor. Bu durumda fark bunu gerçekten seçmemiş oluyorsun, kendi sosyal ilişkilerindeki şiddeti unutmak zorundalar, mağdur oldukları halde şiddeti öğreniyorlar, toplumsal rekasiyonun bir biçimi olşarak içselleştiriyorlar."

Rosa'nın işi onlara müzakereyi etmeyi, ortak fikirlerde buluşmayı, karşılıklı anlaşmayı karşıdakine saygı duymayı öğretmek. "Çünkü onlara ipuçlarını veriyoruz ve onları izliyoruz. Çünkü çocuklarıyla ilişkilerinde de aile üyelerinden öğrenilen istismar görülebiliyor."

"Bunlara ek olarak anne çocuk iişkisi derinden değişiyor" diyor Rosa: "Kadınlar çocuklarının önünde sürekli aşağılandıkları için için bütün otoriterlerini kaybetmiş oluyorlar ve bir anne olarak önerilerini kabul ettirmek zor oluyor."

Tümden telafi için bir yer

Sığınma evleri kadınlara yaşamın tüm alanlarında, yasal, psikolojik, duygusal, ekonomik olarak, iş hayatında, eğitimde destek sunuyor.

Rosa Martinez "Bu kadınları bütün halleriyle kabul ediyoruz, bütün ihtiyaçlarından başlıyoruz" diyor.

"Ev onlara eşlik ediyor onlara alacakları yok hakkında bilgi ve öneri veriyor, başlayacakları yeni hayatın her yanında sorunlarla karşılaşacaklar. Ev onlara yasal prosedürü açıklayacak anlatacak bir avukat tedarik ediyor. Bir sosyal asistan, iki psikolog, altı-yedi eğitimci, iş danışmanı, bir sanat terapisti çalışıyor.

Yönetici Rosa Martinez, bütün bunları birbirine bağlayan kişi. "Burada kadınlara çocuk gibi davranılmıyor ancak "ehil kurbanlar" olarak görüyoruz Takım kapastieleri üzerine yoğunlaşıyoruz, şiddeten uzaklaşmakla başlıyorlar ve daha da fazla yol alabiliyorlar.

Sanat terapisi ve sözcüklere bir alternatif

Montse Omenat desteğini sanat terapisi üzerinden veriyor. "Az bilinen sanat terapisi "şiddete maruz kaldığında sözcükler kolay çıkmadığından bir araç olarak kullanılıyor. Sanat terapisi alternatif bir dil bu bağlamda çok değerli bir dil."

"Sanat üzerinden iletişime geçmek karmaşık karışık ve çelişkili duygularını ifade etmelerini sağlıyor. Öfke, mutluluk, korku ve suçluluk gibi duyguları materyaller üzerinden ifade olmanın bir yolu oluyor mutlaka."

Montse "Bu kadınların çok uzun zaman duygularını bastırmak zorunda kaldıklarını" anımsatıyor.

Sanat dili sözcüklerin çok can yaktığı ya da bulunamadığı yerlerde ortaya çıkıyor. İspanyolca ya da Katalanca bilmeyen mülteci kadınlar için sanat bir ifade aracı oluyor.

"Yarattıkları bir karakter üzerinden çok acı verici şeyleri anlatabiliyorlar" diyor Montse. Bu kadınların kendilerine hiç güvenleri yok, kendilerine saygı duymuyorlar. Onlara şiddet uygulayan erkekler onları değersiz yararsız olduklarına, hiçbirşeyi doğru yapamayacaklarına inandırmışlar. Yaratarak birşeyler yapabildiklerini de görüyorlar."

Bugün kadınlar öncekilerden çok acı çekiyor

Biz biliyoruz ki şiddet azalacağına artıyor. Bu kendini bilmemenin artışından mı yoksa şliddet olaylarında genel bir artış mı var? Herkes bunları kendine göre yorumluyor. Biz uzmanlara sorduğumuzda bugün karşılaştıkları durumların önceki yıllara göre daha sert olduğunu söylüyolar.

Bugün gelen kadınlar daha hırpalanmış olarak geliyorlar, birçok zorlukla karşılaşıyorlar, ve maruz kaldıkları şiddetin izleri daha derin.

Rosa'ya göre istismara uğrayan kadınların başka şekillerde de destek almasıyla ilgili. Şiddetten kaçmak için daha çok yol var ve sığınma evlerine gitmeden de şiddetten kaçabiliyorlar.

"Casa'ya gelen kadınların daha z kişisel kaynakları var, alternatif araçlardan haberleri yok ve karar alırken daha çok zorlanıyorlar. Sonuçların tekrar etmesi değişmiyor ancak gelen kadınlar değişiyor."

"Şimdi çok uç durumlarla karşılaşıyoruz, kadınlar daha çok her düzeyde her çeşit sorunlarla hırpalanıyorlar."

Montse tamamen Rosa'nın fikrini paylaşıyor, "Bu kadınlar daha az entegre olmuş, daha hassas, daha köklerinden koparılmışlar öncekilere göre".

"Kişisel kaynakların toplumsal bağlamda çok işe yaradıklarını düşünüyoruz ancak uğradıkları psikolojik şiddetin etkisi olduğunu düşünüyoruz."

"Mevcut bilgi ve çalışmalar ortaya çıkardı ki kötü muameleye uğrayan tek bir kadın tipi yok. Bunlar her yaşta, her eğitim düzeyinde, her meslekten olabiliyorlar."

Rosa "Daha önce hiç çalışmamış ya da eğitimli, 65 ve 18-19 yaşlarında kadınlar da geldi" diyor. Ona göre iki durum da omluşlu . Genç kadınlar şiddeti tespit ediyor ve daha yaşlılar da 20 yıl sonra bile gidecek cesareti kendilerinde buluyorlar" diyor.

"En kırılgan olanları mülteciler, az dil biliyorlar, topluluklarının baskısı var üzerlerinde, sınır dışı edilmekten korkuyorlar, suçluluk hissediyorlar, sınır dışı edilmekten korkuyorlar."

Cinsiyete ve kültürel mirasımıza bağlı sorun
Montse "Hala şiddetin kaynağı yerine sonuçlarına odaklanıldığını" düşünüyor. "Biz itfaiyeciyiz, ateşi söndürüyoruz ancak bişey değişmiyor temelde."

Rosa bu görüşü paylaşıyor ilk hayal kırıklığını şöyle anlatıyor:

"Kadınları bekleyen tehlike şiddetten kurtulsalar da iş bulsalar, ev bulsalar, aile yaşamlarını sürdürebilseler de, genel olarak bu sorunun ilerliyor olması, bunu kabul etmek kolay değil."

Rosa"Eğer onlardan bazıları süreci bozarsa kocasına dönse bile kendimize onlarla iletişim kurabildiğimizi hatırlatıyor ve bunun tamamen bi başarısızlık olmadığını düşünüyoruz" diyor.

Bu iki kadına göre cinsiyet istismarı inkar edilemez bir biçimde bir cinsiyet sorunu, sosyal, ekonomik ve kültürel doğanın farklılıkları, eşitsizlikleri içerdiği bir kategorisi.

Erkek şovenizminin ve patriarkal toplumun yapısal şemalarını bertaraf etmekte çok yol aldık ama yapacak daha çok iş var. (NZ)

* Bu metni İngilizce'den Nilüfer Zengin çevirdi.
BİA Haber Merkezi

04 Haziran 2008, Çarşamba
 

ayser

Daimi Üye
Katılım
12 Aralık 2009
Mesajlar
6.699
Tepki
7.441
Puan
113
Yaş
69
Konum
Kartepe
devlet yuvaların yıkılmasını istemiyorsa şiddet için caydırıcı bir şeyler yapması gerekiyor şiddet yalnız kadınları yaralamıyor o ailede yaşayan herkese özelliklede çocuklara çok zarar veriyor
 
G

guzelcem

Misafir
devlet yuvaların yıkılmasını istemiyorsa şiddet için caydırıcı bir şeyler yapması gerekiyor şiddet yalnız kadınları yaralamıyor o ailede yaşayan herkese özelliklede çocuklara çok zarar veriyor çok çok haklsınız bacım devletimiz çaba sarfetmelidir...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst