Amerikan Psikiyatri Derneği’nce yayınlanan Ruhsal Bozuklukların Teşhisi ve İstatistikleri Kılavuzu'na göre, HEPİMİZ 'HASTAYIZ'
https://www.hanimefendi.com/Haberler/970/Psikoloji-Psikiyatri-Arastirmalari
Kitap öyle diyor:
Dünya genelinde tıp eğitiminde temel kaynak kabul edilen kitabın son baskısında sinir bozukluğu, aşırı gıda tüketimi gibi başlıklar da yer alınca tartışma başladı: Hepimiz arızalı mıyız?
BBC'NİN HABERİ:
Akıl sağlığı uzmanlarına göre ruhsal bozuklukların teşhisi her zaman tartışmalı olmuştur.
Ama şimdilerde ABD’de ruhsal hastalıkların teşhisinde temel başvuru kitabı olacağı söylenen bir çalışma bir çok uzmanı endişelendiriyor.
Zira kitabın taslağına bakılırsa hemen herkese en az bir ruhsal rahatsızlık teşhisi konabilir.
Tartışmalara konu olan ‘Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders’ (Ruhsal Bozuklukların Teşhisi ve İstatistikleri Kılavuzu), Amerikan Psikiyatri Derneği’nce basılmış.
Dünya genelinde teşhis, araştırma ve tıp eğitiminde temel kabul edilerek kullanılan kitabın beşinci baskısındaysa yeni bir dizi teşhise yer veriliyor.
Bunlar arasında karışık anksiyete depresyon durumu, psikoz risk sendromu, sinir bozukluğu, ayrıca aşırı gıda tüketimi gibi hallerden de bahsediliyor.
Akıl Sağlığı dergisinin özel sayısına görüşlerini yazan kimi uzmanlara göreyse bu değişikliklerin yapılması için yeterli araştırma yapılmamış olması ‘tehlikeli’ çünkü depresyonun tanımındaki ufacık değişikliğin dahi dev etkileri olabilir.
Çocuklara ilaç verilirse...
İngiltere’deki King’s Koleji Psikiyatri Enstitüsü’nden Dr. Felicity Callard, risk sendromuna dikkat çekerek insanlara gereğinden fazla teşhis konması halinde neler olabileceğinin anlaşılmasının kritik önem taşıdığını belirtiyor. Callard, “Düşünün ki bir gence ruhsal bir rahatsızlık yaşama ‘riski’ taşıdığı söylenmiş. Söz konusu bireyin davranışları sizce bundan nasıl etkilenir? Acaba bu utanç duygusunu artırır ya da ayrımcılığa yol açar mı? Ayrıca o bireyin ailesi ve yakınları nasıl etkilenir?” diye konuşuyor.
New York Üniversitesi Psikiyatri bölümünden Jerome Wakefield’e göreyse bu durumda en korkutucu senaryolardan biri, başta çocuklar olmak üzere henüz hastalık belirtisi göstermeyen kişilere tedavi adına ilaç verilmesi olasılığı.
Uzmanlara göre normal kabul edilebilecek davranışlar, giderek daha çok ‘ruhsal rahatsızlık’ kategorisinde değerlendirilmeye başlanırsa bu durum, bireyler, aileleri ve toplum üzerinde yük yaratabilir.
Öte yandan, Cardiff Üniversitesi psikiyatri profesörlerinden Nick Craddock, bireylerin deneyimlerinin kendileri için bir anlam ifade etmesi açısından bakıldığında, ruhsal durumların kategorize edilmesinin önem taşıdığını söylüyor. Zira bipolar bozuklukta olduğu gibi, rahatsızlığı yaşayan birey, ancak kendisine teşhis konulduktan sonra yaşadıklarına bir anlam verebiliyor.
Geçmişte yapılan bir araştırma da bireylerin yaşadıkları deneyimlere bir isim verilmesinden memnun olduklarını, bunun başlı başına bir terapi yöntemi olabileceğini ortaya koymuştu.
https://www.hanimefendi.com/Haberler/970/Psikoloji-Psikiyatri-Arastirmalari
Kitap öyle diyor:
Dünya genelinde tıp eğitiminde temel kaynak kabul edilen kitabın son baskısında sinir bozukluğu, aşırı gıda tüketimi gibi başlıklar da yer alınca tartışma başladı: Hepimiz arızalı mıyız?
BBC'NİN HABERİ:
Akıl sağlığı uzmanlarına göre ruhsal bozuklukların teşhisi her zaman tartışmalı olmuştur.
Ama şimdilerde ABD’de ruhsal hastalıkların teşhisinde temel başvuru kitabı olacağı söylenen bir çalışma bir çok uzmanı endişelendiriyor.
Zira kitabın taslağına bakılırsa hemen herkese en az bir ruhsal rahatsızlık teşhisi konabilir.
Tartışmalara konu olan ‘Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders’ (Ruhsal Bozuklukların Teşhisi ve İstatistikleri Kılavuzu), Amerikan Psikiyatri Derneği’nce basılmış.
Dünya genelinde teşhis, araştırma ve tıp eğitiminde temel kabul edilerek kullanılan kitabın beşinci baskısındaysa yeni bir dizi teşhise yer veriliyor.
Bunlar arasında karışık anksiyete depresyon durumu, psikoz risk sendromu, sinir bozukluğu, ayrıca aşırı gıda tüketimi gibi hallerden de bahsediliyor.
Akıl Sağlığı dergisinin özel sayısına görüşlerini yazan kimi uzmanlara göreyse bu değişikliklerin yapılması için yeterli araştırma yapılmamış olması ‘tehlikeli’ çünkü depresyonun tanımındaki ufacık değişikliğin dahi dev etkileri olabilir.
Çocuklara ilaç verilirse...
İngiltere’deki King’s Koleji Psikiyatri Enstitüsü’nden Dr. Felicity Callard, risk sendromuna dikkat çekerek insanlara gereğinden fazla teşhis konması halinde neler olabileceğinin anlaşılmasının kritik önem taşıdığını belirtiyor. Callard, “Düşünün ki bir gence ruhsal bir rahatsızlık yaşama ‘riski’ taşıdığı söylenmiş. Söz konusu bireyin davranışları sizce bundan nasıl etkilenir? Acaba bu utanç duygusunu artırır ya da ayrımcılığa yol açar mı? Ayrıca o bireyin ailesi ve yakınları nasıl etkilenir?” diye konuşuyor.
New York Üniversitesi Psikiyatri bölümünden Jerome Wakefield’e göreyse bu durumda en korkutucu senaryolardan biri, başta çocuklar olmak üzere henüz hastalık belirtisi göstermeyen kişilere tedavi adına ilaç verilmesi olasılığı.
Uzmanlara göre normal kabul edilebilecek davranışlar, giderek daha çok ‘ruhsal rahatsızlık’ kategorisinde değerlendirilmeye başlanırsa bu durum, bireyler, aileleri ve toplum üzerinde yük yaratabilir.
Öte yandan, Cardiff Üniversitesi psikiyatri profesörlerinden Nick Craddock, bireylerin deneyimlerinin kendileri için bir anlam ifade etmesi açısından bakıldığında, ruhsal durumların kategorize edilmesinin önem taşıdığını söylüyor. Zira bipolar bozuklukta olduğu gibi, rahatsızlığı yaşayan birey, ancak kendisine teşhis konulduktan sonra yaşadıklarına bir anlam verebiliyor.
Geçmişte yapılan bir araştırma da bireylerin yaşadıkları deneyimlere bir isim verilmesinden memnun olduklarını, bunun başlı başına bir terapi yöntemi olabileceğini ortaya koymuştu.
