Göz Hastalıkları

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.

Göz Hastalıkları

10 Soruda Göz Hastalıkları

1. Bilgisayar kullanımı, çok televizyon seyretme veya okumak gözümüze zarar verir mi?
Hayır. Günlük hayatımızda sık yer alan bilgisayar kullanma, televizyon seyretme yada kitap okuma gibi aktivitelerin gözlerimize kalıcı zararı yoktur ancak bu gibi dikkat gerektiren aktiviteler sırasında göz kırpma sayısı azalmakta, gözyaşı daha çok buharlaşarak göz yüzeyinde kuruluk oluşturmaktadır. Bunun sonucu olarak yanma, batma, sulanma, kızarıklık gibi belirtiler ortaya çıkmaktadır. Bu belirtiler rahatsızlık verdiğinde, oda havasının nemlendirilmesi, her 10-15 dakikada bir, 30 saniye kadar gözlerimizi sık kırpıştırıp pencereden uzaklara bakmak gibi tedbirler faydalı olabilir. Kirpik dibi iltahapları ve kepeklenmeleri, göz kuruluğu, allerji gibi göz hastalıklarında bahsedilen belirtiler çok daha fazla oluşmaktadır, böyle durumlarda bir göz doktoruna kontrol olmakta fayda vardır.

2. Katarakt nedir?
Göz merceğimizin çeşitli sebeplerle saydamlığını kaybederek ışık geçirmez hale gelmesine katarakt denir. En sık sebebi yaşlılıktır, saçlarımızın beyazlanması gibi göz merceğimizde yaşla birlikte saydamlığını kaybeder ve görmede bozulmaya neden olur.

3. Katarakt’ın tedavisi nasıl yapılır?
Kataraktın tedavisi cerrahidir. Gözlük, damla yada ameliyatsız başka yöntemlerle tedavisi söz konusu değildir. Modern katarakt cerrahisinde saydamlığı kaybolmuş olan göz merceği alınarak yerine suni bir mercek yerleştirilir. Fakoemülsifikasyon yada halk arasında bilinen ismiyle lazerle dikişsiz katarakt cerrahisi, günümüzde kullanılan en modern yöntemdir. Bu yöntemde göze açılan 3 milimetrelik bir delikten içeri sokulan cihazla göz merceği eritilerek dışarı emilmekte yerine katlanarak bu boyda bir delikten geçer hale getirilen suni mercek konulmaktadır. Bu ameliyat 15 dakika civarında sürmektedir. Anestezi göz çevresine yapılan bir enjeksiyon ile ya da iğne yapmadan sadece damlalarla sağlanmaktadır. Özel durumlar hariç genel anestezi yani narkoza ihtiyaç yoktur.

4. Dinlendirici gözlük nedir?
Halk arasında yanlış bir inanış olan dinlendirici gözlük kavramı sadece ülkemize özgü gözlük satışı arttırmaya yönelik bir tür kandırmacadır. Gözlük kırma kusuru (miyopi, hipermetropi, astigmat) olan gözlerde bu kırma kusurunu düzelten bir yardımcı cihazdır. Kırma kusuru olmayan gözlerde daha iyi görme sağlamayacağı gibi, göz yorgunluğunu da önlemez. Kırma kusuru olmayan hastalarda gözlüğün psikolojik bir rahatlamadan başka faydası yoktur, hatta başağrısı ve göz yorgunluğuna sebep olabilir.

5. Miyopisi olan hastalarda gözlük kullanmak, miyopiyi azaltır mı? Arttırır mı?
Kullandığımız gözlükler sadece taktığımız sürece görüntüyü ağ tabakası üzerine odaklayan yardımcı cihazlardır. Özellikle miyopik hastalarda kullanılan gözlüğün tedavi edici yada miyopiyi ilerletici bir etkisi yoktur. Bir diğer söyleyişle gözlük kullanmakla, göz numaramızın değişimini etkileyemeyiz.

6. Astigmat nedir?
Astigmat gözümüzdeki kırma kusurunu tüm eksenlerde aynı olmayıp bazı eksenlerin daha kırıcı bazı eksenlerin de daha az kırıcı olması durumudur. Bir göz hastalığı olmayıp bir tür kırma kusurudur. Astigmatı olan hastaların gözlük kullanmaya daha zor alışması, astigmatik kırma kusuruna oluşan uyumun gözlükle bu kusur ortadan kaldırıldığında bir süre daha devam etmesidir. Bu nedenle astigmatlı camlara alışmak daha zordur ve eğer doktorunuz bu tür bir gözlük önermişse sürekli kullanarak alışmak, bir gün takıp, bir gün takmayarak rahatsızlık çekmeye göre çok daha kolaydır. Genellikle hastalar gözlüklerine 1-2 haftada alışmaktadırlar.

7. Lazer nedir?
Lazer doğrusal olarak dağılmadan iletilebilen bu nedenle de yoğun bir enerji taşıyan bir tür ışıktır. Lazere en yakın benzetme, mercek kullanarak güneş ışığı yardımı ile kağıt yakılmasıdır. Laser sayesinde ışık geçiren dokulardan enerji iletilebilmekte ve hedef dokuyu yakma, parçalama gibi işlemler yapılabilmektedir. Gözde laser en sık şeker hastalarında göz dibi kanamalarının tedavisin de, göz tansiyonunun tedavisinde ve kırma kusurlarının düzeltilmesinde kullanılmaktadır.

8. Lazerle kırma kusuru (miyopi, hipermetropi ,astigmat) tedavisi nasıl yapılır ve kimlere uygulanır?
Son yıllarda moda olan bu tedavi yönteminde gözün önünde yer alıp bir mercek görevi gören saydam kornea tabakası traşlanarak bu dokunun kırma gücü değiştirilmekte ve kırma kusuru düzeltilmektedir. Laserin bu işlemde kullanılması bu traşlamayı çok düzgün ve kısa sürede yapabilmesi nedeniyledir. Kırma kusurları bir hastalık olmayıp bir tür estetik kusur sayılabileceğinden bu yöntem bir tedavi, değil bir düzeltmedir. Gözlük ve kontakt lens kullanmak istemeyen hastalara önerilir. En başarılı olduğu grup miyoplardır. Her cerrahi işlemde olduğu gibi düşükte olsa komplikasyon ortaya çıkması ihtimali vardır bu nedenle bu yöntemi uygulatmak isteyen hastaların konunun uzmanı bir merkezde işlem konusunda iyice bilgilenmeleri avantaj ve dezavantajlarını öğrenmeleri gerekir.

9. Çocuklarda göz muayenesi ilk kaç yaşında yapılmalıdır?
Yanlış bir inanış çocuklardaki göz sorunlarının büyüdükçe geçeceğidir. Çocuklardaki bir çok göz sorunu çok acildir ve hemen tedavi gerektirir. Yeni doğan döneminden itibaren uzman göz doktoru çocukların gözlerini muayene edebilir. Özellikle dıştan görünen, göz bebeğinde beyazlık, kayma, şaşılık, çapaklanma, gözlerde şekil bozukluğu, kapaklarda düşüklük gibi belirtiler genellikle acil tedavi gerektirir. Örneğin, tek taraflı doğuştan kataraktlar ilk 1-2 hafta arasında ameliyat edilmedikleri takdirde bu gözler görme yeteneğini kalıcı olarak kaybetmektedirler. Bu nedenle yukarıda bahsedilen ya da ailelerin normal olmadığını düşündüğü bir belirti varsa bebek hemen göz doktoruna götürülmelidir. Hiçbir sorunu olmayan çocuklarda ise 3-4 yaşlarında yapılacak bir muayene göz tembelliğine yol açabilecek kırma kusurlarının tedavisi için çok önemlidir. Birçok göz problemi eğer çocuklukta başlamışlar ise 8 yaşından sonra tedavileri zorlaşmakta ve göz tembelliği gibi tedavisi çok zor durumların ortaya çıkmasına neden olmaktadırlar.

10. Neden 45 yaş sonrasında yakını iyi göremeyiz?
İnsan gözü yakını görebilmek için odaklama yapmak zorundadır. Bu odaklama gücü göz merceğinin şeklini değiştirmesi ile mümkündür. 45 yaştan itibaren sertleşen göz merceği eskisi kadar iyi odaklama yapamadığından yakın görme zorlaşır ve odaklamaya yardımcı gözlük kullanımı gerekir. Yaygın inanışın aksine yakın gözlükleri odaklamadaki bozulmayı hızlandırmazlar. Hastaların gözlük takmalarına rağmen gözlük numaralarının ortalama her iki yılda bir 0.25 artması gözlüğün gözü bozmasından değil yaşın ilerlemesinden kaynaklanan doğal bir durumdur.
 
OP
GÜLÇİN

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.

Göz Tansiyonu (Glokom)

Göz ve beyindeki görme merkezi arasındaki bağlantıyı bir elektrik kablosu gibi Görme Siniri sağlar. Bu kabloda ortalama 1.2 milyon tel (sinir lifi) bulunmaktadır. Göz içinde basınç arttığında görme sinirindeki bu sinir uçları hasarlanmaya başlamaktadır. Bu hasarlanma ne kadar fazla sinir lifini etkilerse gözdeki etkilenme de o kadar fazla olur. Tam hasarlanmada tüm liflerin kaybı ve dolayısıyla da görmenin kaybı sözkonusu olur. Göz içindeki basınç 10-20 mm Hg arasında normal kabul edilir. 20 mm Hg ve üzerindeki değerler glokom şüphesi olarak değerlendirilir. Glokom hastalığında, göz içindeki mevcut sıvının, devir daimde bozukluk sonucunda, birikmesi nedeniyle artmaktadır. Bazı hastalarda göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerine çıkmamasına rağmen görme sinirinde hasarlanma oluşabilmektedir ki buna Normal Tansiyonlu Glokom denmektedir. Bazen de göz içindeki basınç sınır değerlerin üzerinde olmasına rağmen, görme sinirinde etkilenme tespit edilememektedir. Bu hastalara Oküler Hipertansiyon’lu veya Şüpheli Glokom’lu hastalar denmektedir.

Glokom Hastalarının Belirti ve Bulguları:
Hastalığın başlangıç dönemlerinde herhangi bit beliritisi yoktur. Hastalık başlangıç dönemlerinde görme kaybı veya bir ağrı yapmamaktadır. Ancak görme alanı kayıpları yapmaktadır.

Glokom Hastalığı Tipleri:

1-Doğumsal Glokom: Oldukça nadir olan bu durum doğumdan itinaren göz sıvısının dışa aktığı kanalda mevcut bir anormallik nedeniyle ortaya çıkmaktadır. Eğer bir yenidoğanda ışıklı ortamda gözlerde sulanma ve gözü kapatma isteği varsa, gözlerden biri veya her ikisi normalden daha büyükse, ve kornea tabakasında beyazlanma varsa mutlaka bir göz doktoruna muayene ettirilmesi gereklidir.

2-Kronik açık açılı Glokom: Glokom hastalığının %91-95’ini bu tip oluşturmaktadır. Son dönemlerine kadar hastalık belirtisiz seyretmektedir.

3-Açı Kapanması Glokomu: Nadirdir. Bu tip glokom oldukça gürültülü bir seyir izler. Burada bir gözün boşaltım kanalının tamamen tıkanması sonucunda basınç ani olarak yükselmektedir. Buna bağlı olarak:Gözde kızarıklık, görmede bulanma, şiddetli baş ve göz ağrısı, ışıkların etrafında renkli hareler görme, bulantı ve kusma ortaya çıkmaktadır. Bu durumda acil olarak göz doktoruna baş vurulması gerekmektedir.

4-İkincil Glokom: Göz travmaları, bazı ilaçlar (kortizon), göz iltihaplanmaları (üveit), anormal damarlanmalar (şeker hastalığı, retina toplar damar tıkanıkları) sonucunda gelişir.

Glokom Hastalığının Teşhisi

Genellikle belirti göstermediği için glokom hastalığının teşhisi herhangi bir nedenle göz doktoruna başvurmuş kişilerin tam muayenelerinin yapılması ile konulur. Bu muayenede once ailede glokomlu bir fert olup olmadığı sorulur. Çünkü aile öyküsü varlığında muayene edilen kişide glokom hastalığı olma riski normalden biraz daha fazla olmaktadır. Görme muayenesi yapıldıktan sonra göz tansiyonu ölçülür. Bu günümüzde en çok iki yöntemle yapılmaktadır. Applanasyon yöntemi ve Non kontakt tonometre.
Oftalmoskopi yapılarak görme sinirinin mevcut basınç yüksekliği nedeniyle tahrip olup olmadığı değerlendirilir. Son olarak da Bilgisayarlı Görme Alanı testi ile görme alanının durumu değerlendirilir.
Bu testlerin tamamı her hastaya uygulanmak zorunda değildir. Gerekli hallerde doktorunuz size uygun olan testleri yapacaktır. Bazı durumlarda bu testlere ilave olarak başka incelemeler de istenebilir.

Glokom Hastalığının Tedavisi:
Bu hastalığın tam olarak ortadan kaldırılması mümkün olamamaktadır. Teşhis edildiğinde ömür boyu sizinle beraber olacak bir hastalık olarak değerlendirmelisiniz. Bir antibiyotik tedavisi gibi tek bir kür ilaçla bu hastalığın sonu getirlememekte. Ancak kontrol altına alınabilmektedir. Bu, göz tansiyonunu belirli seviyelerin altına düşererek yapılır. Bu amaçla çeşitli ilaçlar mevcuttur. Bunlar çoğu zaman göz damlaları şeklinde kullanılmakta bazen ağızdan alınacak haplar da tedaviye ilave edilebilmektedir. Bazen bir kaç damla birlikte veya damlalarla haplarla birlikte kullanılabilmektedir. Ilaç tedavinizi hekiminiz düzenleyecektir. Hekiminizin bilgisi dışında ilaçlarınızı kesmemeli veya düzenini değiştirmemelisiniz. Doktorunuz düzenli aralıklarla göz muayenenizi ve bilgisayarlı görme alanı değerlendirmesini yaparak hastalığın gidişini takip eder. Genellikle başarılı giden bir tedavi şemasında 3-6 aylık aralıklarla göz muayenesi ve 6-12 aylık aralıklarla görme alanı değerlendirilmesi gereklidir. Ilaç tedavisine rağmen görme alanındaki bozulmalar devam ediyor, yani görme sinirindeki hasar devam ediyorsa, laser yapılarak göz içindeki sıvının dışarı aktığı bölge açılmaya çalışılır. Bununla başarılı olunamazsa cerrahi uygulanır. Bazen ilaç tedavisinden faydalanılamadığında laser yapılmadan doğrudan cerrahide uygulanabilir. Cerrahi sonrasında bazı durumlarda ilaç tedavisi kullanılmaya devam edilebilmektedir. Akut açı kapanması glokomun ise, acil olarak tedavisi hastane şartlarında yapılmaktadır.
 
OP
GÜLÇİN

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.

Göz Tembelliği
Göz tembelliği erken çocukluk çağında ortaya çıkan ve bir gözün yeterince görememesi şeklinde tanımlanabilecek bir durumdur. Göz temebelliğine her 100 kişiden 3’ünde rastlanmaktadır. Göz tembelliği ancak küçük yaşlarda tespit edilebilirse tedavi edilebileceğinden ebeveynlerin bu konuda son derece hassasiyet göstererek erken yaşlarda çocuklarının göz muayenesi olmalarını sağlamaları gerekir.


Normal Görme Nasıl Gelişir?

Bebekler doğduklarında ancak belirli oranlarda görebilmektedirler. Gözlerini kullandıkça görme potansiyelleri artmaktadır. İlk 9 yaş içinde görme sistemi tam olarak gelişmekte ve daha sonra belirgin bir değişiklik olmamaktadır. Eğer bir göz tüm düzeltmelere rağmen tam kapasiteli göremiyorsa bu durum kişinin hayatında olumsuz bazı etkilere yol açar. Mesela bazı mesleklerde (askerlik, pilotluk gibi) göz tembelliği olanlar yer alamazlar.

Göz Muayenesi Ne Zaman Yapılmalıdır?

Tüm çocukların 4 yaşına gelmeden önce herhangi bir sorun olmasa da mutlaka bir göz doktoru tarafından muayene edilmiş olması gerekmektedr. Bu arada doğumdan itibaren hem ailenin gözlemleri hem de çocuk doktorlarının bazı tespitleri ile gerekli hallerde çok erken dönemlerde de göz muayenesi yapılır.


Neler Göz Tembelliğine Yol Açabilir?

Göz tembelliği gözlerin normal kullanılmasını engelleyen her türlü durumda ortaya çıkabilir. Çoğu vakada göz tembelliğine yol açan durumlar kalıtsal olabilir. Özellikle ailesinde göz tembelliği olan çocuklar göz doktoru tarafından mutlaka muayene edilmelidir.


Göz tembelliğinin 3 temel sebebi bulunmaktadır:

Şaşılık: Kayan gözde genellikle tembellik oluşmaktadır.

Kırma Kusurları: Mevcut olan yüksek kırma kusuru nedeni ile bir göz diğerinden çok bulanık görmekte ise bu göz görsel gelişimini tamamlayamayarak tembel hale gelmektedir. Görünüşte gözlerde herhangi bir problem olmadığı için tespit edilmesi en zor olan göz tembelliği tipi budur. Aileler çocuklarının gözünde bir kayma tespit ettiklerinde hemen muayenesini sağlamakta ancak diğer durumlarda genellikle göz muayenesi okul dönemine kadar gecimekte ve bu durumda da çoğu kez geç kalınmış olmaktadır. Bu nedenle 4 yaş öncesinde tüm çocukların şikayet olsun almasın, mutlak surette göz muayenesi olmaları gerekmektedir.

Saydam olması gerekli göz dokularında bulanıklık: Bu durumun başında katarakt gelmektedir. Bu tip göz tembelliği en erken gelişen göz tembelliğidir. Dolayısı ile her yeni doğanın mutlak bir çocuk doktoru tarafından son derece kolay bir test olan kırmızı yansıma testine tabi tutulması ve bir anormallik halinde acilen göz doktoruna muayenesi gereklidir. Çünkü bu tip göz tembelliği çok erken ve çok derin olarak gelişmektedir. Doğumsal katarakt mümkün olan en kısa zamanda cerrahi olarak tedavi edilmelidir.


Göz Tembelliği Nasıl Teşhis Edilir?
Bu çoğu kez oldukça zor bir durumdur. Çünkü çocukların görme muayeneleri 3,5-4 yaş öncesinde oldukça güçlük arzetmektedir. Daha küçük çocuklarda ve bebeklerde sağlam gözün doktor tarafından elle kapatılması haline tepkiyi değerlendirmek gibi bir takım yöntemlerle göz tembelliği olan göz tespit edilmeye çalışılır. 4 yaş öncesi muayenede göz doktoru temel olarak şunları yapar:
· Gözlerde herhangi bir kayma olup olmadığını muayene eder.
· Saydam ortamlarda herhangi bir bulanıklık olup olmadığına bakar, göz bebeği bir damla ile genişletilerek, her iki gözün refraksiyon (kırma) değerleri ölçülür. Burada önemli olan nokta özellikle bir gözde, diğerinin çok üzerinde bir kırma kusuru olup olmadığıdır.
· Her iki gözdeki yüksek kırma kusurları da dikkate alınır.
· Retina (görme zarı) ve optik sinir (görme siniri) muayenesi de yapılarak muayene tamamlanır.


Göz tembelliği nasıl tedavi edilir?
Göz tembelliğinde tedavinin esası zayıf gözün kullandırılmasına dayanır. Bu, sağlam gözün özel bir bandajla haftalar bazen aylar boyunca kapatılması ile yapılır. Önce gerekli olan gözlük reçete edilir. Çocuk bunu kullanmaya başlar ve kapama tedavisi yapılır. Şaşılıkta eğer bir cerrahi müdahale yapılacaksa genellikle önce göz tembelliği giderilmeye çalışılmaktadır. Ameliyat öncesi belli bir dönem kapama tedavisi yapılır, ameliyat uygulanır, daha sonra bir müddet daha kapama yapılmaya devam edilir. Aileler ne yazık ki kayma ameliyatlarından sonra herşeyin yoluna girdiği düşüncesi ile kapama yapmayı bırakabilmektedirler. Tek başına cerrahi müdahale, oluşmuş göz tembelliğini gideremez. Göz doktorunuz kapamanın nasıl yapılması gerektiği ve kapama sırasında ne gibi şeyler yapılması gerektiğini size açıklar. Bundan sonrası ise tamamen sizin sabrınıza kalmıştır. Çocuklar kapama yapılmasından hiç hoşlanmazlar ve bunu reddederler. Ancak ebeveyn olarak bu dönem, sizin ilgi ve sabrınızla, başarılı bir şekilde yaşanabilir. Yaşamları boyunca göz tembelliklerinin mevcudiyeti nedeniyle yaşayacakları sıkıntıları düşünerek bu günlere sabırla yaklaşmalısınız.


Az görme önlenebilir bir problemdir
Başarıda en önemli nokta göz tembelliğinin teşhiş zamanıdır. Eğer erken teşhis ve düzenli tedavi yapılırsa çoğu kez normal görmeye ulaşılabilmektedir. 9 yaş sonrasında yapılacak kapamanın herhangi bir faydası olmamaktadır. Katarakt gibi sebeplerle ortaya çıkan göz tembelliklerinde çok seri davranmak gereklidir. Erken bebeklik dönemlerinde cerrahi ve kapama tedavileri ile müdahale yapılmalıdır.
 
OP
GÜLÇİN

GÜLÇİN

Daimi Üye
Katılım
5 Eylül 2008
Mesajlar
2.308
Tepki
2.169
Puan
113
Konum
Doyduğum Yerdeyim.

Kocaeli Üniversitesi Tıp Fakültesi Göz Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Yard. Doç. Dr. Levent Karabaş, diyabet hastalarının büyük çoğunluğunun, hastalıklarının körlüğe yol açabileceğini bilmediklerini belirtti.
Karabaş, diyabetin, vücudun pek çok organında olumsuzluğa yol açtığını, ancak en fazla küçük çaplı damarları etkilediği için göz ve böbreğin en ağır şekilde etkilenen organlar olduğunu bildirdi.
Diyabetin, diğer organlara yaptığı tahribata oranla gözde hem erken hem de çok ağır hasara neden olduğunu ifade eden Karabaş, dünyada çalışma çağındaki nüfusun kör olmasının en büyük nedeninin diyabet olduğunu söyledi.
Karabaş, diyabette, göz tedavisinde gecikilmesi halinde dönüşü olmayan, körlükle sonuçlanan sürece girildiğini bildirerek, "Diyabet hastalarının çoğu hastalıklarının göz bozukluğuna, hatta körlüğe yol açabileceğini bilmiyor. Hastalıklarının neden olduğu en dramatik bozukluğu, ayak parmaklarının kaybedilmesi olarak biliyorlar. Oysa bu gelişmenin çok öncesinde gözdeki bozukluklar ortaya çıkıyor.
Göz doktoruna da gitmeyen hasta gözü görmemeye başlayınca, 'yaşım ilerledi herhalde katarakt oldum' diyor. Bu durumun diyabetten kaynaklandığını söylediğimizde bu onun için acı bir sürpriz oluyor"dedi.
Erken dönemde, 'ileri derecede şeker hastalığım yok, o halde benim gözlerimde bir bozulma olmaz' diye düşünmemek gerektiğini savunan Karabaş şunları söyledi:
"Diyabet, erken dönemlerinde de yasal körlüğe (onda birin altındaki görme düzeyi) neden olabilir. Küçük damarlarda sızıntıyla görme noktasında ödeme neden olup, görme düzeyini onda birin altına düşürebilir. Bu aşamada bile gecikilir, lazerle tedavi uygulanmazsa görme noktasında kalıcı hasara neden olur. Bazı ilerlemiş durumlarda da gözün içinde bir kanama oluyor. Bu aşamada retinayı göremiyoruz ve lazer tedavisi uygulayamıyoruz. Hastanın göz tansiyonu yükseliyor; hem gözü görmüyor hem de ağrı çekmeye başlıyor. 'Gözümü al beni kurtar' diyen hastalarla karşılaşıyoruz. Yapacak bir şey olmadığı için ağrısını dindirebilmek adına gözünü almak zorunda olduğumuz hastalar var."
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst