Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.
Farkındalık Nedir-Kendimizle Olan Bagımız-Anne Babalik Görevleri-Farkındalık DegisimSevgili okuyucular, geçen yazıda anne-babalığın bir bilim ve sanat konusu olduğunu, kültürel ve toplumsal yaşamda çok kritik ve daha da önemlisi belirleyici özellikler taşıdığını belirtmiştik. Kuşaktan kuşağa aktarılan ancak sorgulanmayan, varsayımların ve dolayısıyla değerlerin oluşmasına zemin hazırlayan anne-babalığın artık masaya yatırılmasının zamanı geldiğini ve inceleme konumuz olarak hepimizin dikkatlerini artık buraya vermemiz gerektiğini söylemiştik. Anne-babalığın taşıdığı önem ve yaşamımızdaki temel rolünü göz önüne aldığımızda, bu incelemenin nereden başlaması gerektiği kuşkusuz hepimizin zihninde bir soru işareti oluşturmuştur. Bunun başlaması gereken nokta; ne çocuğumuz, ne eşimiz, ne iş ya da sosyal yaşamımızda öğrendiklerimiz, ne de kendi anne-babamızdır. Bu anlayış ve daha sonra da değişim sürecine gidecek olan yolun başlangıç noktası KENDİMİZ’dir.
Bu şaşırtıcı gelebilir ya da gelmeyebilir. Belki bu satırları okuyan çoğunuz bu konularla zaten ilgileniyorsunuzdur, yani bireysel olarak en azından zihinsel alanda değişimin kendisinin anahtarının kendi içimizde yattığını biliyor ya da tahmin ediyorsunuzdur. Ancak bu yazı dizisinin amacı size bildiğiniz şeyleri tekrar sunmak değil. Burada esas hedeflenen ilk yazıda sözünü ettiğimiz Psiko-Değişim kavramına giriş yaptıktan sonra, sizlerde “değişim”in tomurcuklarını ekmek ve daha sonra sizin özgür seçiminize göre bu tomurcuğu filizlendirmek ve bir ağaç hatta orman haline dönüştürmenize yardımcı olmaktır. Buradan kastettiğim şudur: Anne-babalığı anlamaya çalışmak öncelikle kendimizi anlamaya çalışmaktır. Kendimizi anlamaya çalışmak ve anlar duruma gelmek, daha sonra da yaptıklarımızı ve yapacaklarımızı kestirmek bir yaşam yolculuğudur. Bu tanımlamaya çalıştığım, yaşam boyu sürecek olan ve bir kere başladığımızda asla geri dönemeyeceğimiz KİŞİSEL GELİŞİM-DEĞİŞİM VE DÖNÜŞÜM yolculuğudur.
DEĞİŞİM TOHUMLARI…
Bunları da okuduktan sonra şu soru da akla gelebilir: Bütün bunların benim anne-babalığımla, hatta çocuğumla ne alakası var? Bunlar eğer çok kişisel konularsa ve ben tek başıma bu yolculuktaysam, o zaman diğer insan ya da durumların bunlarla ilgisi nedir? Çok haklı olarak bu sizin kafanızı karıştıyor olabilir ama karıştırması doğrudur, çünkü aslında içinizde bir yerlerde “değişim” tohumları sizi kaşındırmaya başlamıştır. Bu da ilk başta rahatsızlık verir ve bu da son derece doğrudur. Her zaman var olan sisteme yeni giren bir başka kavram, sözcük, yaşam durumu ya da herhangi başka bir şey başta rahatsızlık verir, çünkü var olan sistem aslında “rahat” olmaktan memnundur. Her ne kadar bazı şeyler düzgün gitmese de her zaman “yeni” olanın (bu ne olursa olsun) bir rahatsız ediciliği (dengeyi bozuculuğu) vardır ve bu da son derece doğrudur. Şimdi ilk soruya dönersek eğer, bütün bunların nereye bağlandığından biraz söz etmek yerinde olacaktır.
Sizin kendinizi anlamanız; kendi duygu, düşünce, davranış dünyanızın kapılarını açmanız demektir. Neden var olan şu anda vardır? Neden şöyle düşünmüyor da böyle düşünüyorum? Neden şöyle duygular yaşıyorum da böyle duyguları yaşamıyorum? Neden bazı durumlarda böyle davranıyor da diğerlerinde böyle davranmıyorum? Ayrıca, daha da önemlisi şu ya da bu şekilde düşünmem, davranmam ya da duygulanım yaşamam işime yarıyor mu yoksa belli kişiler, durumlar ya da yaşantılar söz konusu olduğunda bunlar başıma bela mı oluyor? Kısaca, düşünüş-duygulanış-davranış bütünü olan kişiliğim, benim yaşamla akma sürecinde ve belli olay-durum-kişilerle baş etmemde işlevsel mi, yoksa kişiliğim yüzünden karnım daha mı çok ağrıyor? Hedeflediğim sonuçları yaşamımda alabiliyor muyum? Eşimle iletişimim ve ailemizi yönetme şeklimiz birlikte hedeflediğimiz sonuçları doğuruyor mu? Çocuğumla olan ilişkim doyurucu mu? Çocuğumu yönetiyor muyum, yoksa sadece kontrol mü ediyorum?
KENDİMİZLE OLAN BAĞIMIZ…
Gerek başkalarıyla (buna herkes dahil; eş ve çocuğumuz da) olan ilişkilerimiz olsun, gerek yaşam hedeflerimiz olsun, doyurucu ve kendimize uygun bir yaşamı oluşturmak öncelikle kendimizle olan bağımızla ilgilidir. Kendimizi ne kadar anlamaya çalışır, değişime öncelikle kendimizi şu anda olduğu halde kabul ederek başlar, böylelikle hedeflediğimiz ve arzuladığımız sonuçlara doğru adımlarımızı ne kadar kararlı bir şekilde atarsak, yaşamımızda başarısız olmamız imkansızdır. İşe; şu anda ne kadar zor gözükürse gözüksün, ne kadar yorucu olursa olsun, her günün belli bir zamanını şu temel soruları kendimize sormaya ayırmakla başlamalıyız:
Soru 1: Yaşamımdan memnun muyum?
Soru 2: Günümü nasıl geçirdiğimden memnun muyum?
Soru 3: Şu ana kadar yarattığım ilişki ve aile bütünü beni tatmin ediyor mu?
Soru 4: Bugünkü yaşamım daha önce hedeflediğim bir yaşam mıydı?
Soru 5: Kendime vakit ayırıyor muyum? İsteklerimin farkında mıyım?
Soru 6: Hem eş, hem de çocuğumla yaşadığım çatışma konuları genellikle nerelerde toplanır?
Soru 7: Şu anki yaşamımı nasıl ve ne şekilde değiştirmek istiyorum?
Farkındaysanız size bu sorular henüz bir yol haritası çizmemektedir, ancak bu yazıyla hedeflediğimiz FARKINDALIK kapısını biraz olsun aralamaya çalışmaktadır. Farkındalığın yavaş yavaş yaşamınıza girmesi işte böyle basit görünen ancak size “durum tespiti” yaptıracak kadar güçlü sorularla olur. Bu soruların cevapları sadece ve sadece sizdedir, ama cevabınız ne olursa olsun, bu cevaplarla ne yapacağınız bir sonraki yazının konusunu oluşturmaktadır.
Dr. DUYSAL AŞKUN
Uzman Psikolog
Ziyaretçiler için gizlenmiş link,görmek için
Giriş yap veya üye ol.