Aslı Oktay
Daimi Üye
ENBİYA SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
2- Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.
3- Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler, gizlice fısıldaştılar: Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?
4- Dedi ki: Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.
5- Hayır dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.
6- Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?
7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun.
8- Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.
9- Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.
10- Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?
11- Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.
12- Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
13- Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.
14- Yazıklar bize dediler. Gerçekten biz, zalimmişiz.
15- Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
16- Biz, bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.
17- Eğer bir oyun ve oyalanma edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.
18- Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allaha karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.
19- Göklerde ve yerde kim varsa Onundur. Onun yanında olanlar, Ona ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.
20- Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler.
21- Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?
22- Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allahın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.
23- O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.
24- Yoksa Ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki: Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri. Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar.
25- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: Benden başka İlah yoktur, öyleyse Bana ibadet edin.
26- Rahman (olan Allah) çocuk edindi dediler. O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.
27- Onlar sözle (bile olsa) Onun önüne geçmezler ve onlar Onun emriyle yapıp-etmektedirler.
28- O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, Onun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
29- Onlardan her kim: Gerçekten ben, Onun dışında bir ilahım diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?
31- Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.
32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan Odur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.
34- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?
35- Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.
36- İnkar edenler seni gördüklerinde, seni yalnızca alay-konusu ediyorlar (ve Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu? (derler.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler kendileridir.
37- İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.
38- Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu vaid (edilen günün sorgu ve azabı) ne zamandır? derler.
39- O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.
40- Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
41- Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, fakat içlerinden küçük düşürenleri, o alaya aldıkları (azap) sarıp-kuşatıverdi.
42- De ki: Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan kim koruyabilir? Hayır, onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.
43- Yoksa Bize karşı kendilerini, engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.
44- Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
45- De ki: Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.
46- Andolsun, onlara Rabbinin azabından bir ufak esinti dokunacak olsa hiç tartışmasız; Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız diyecekler.
47- Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.
48- Andolsun, Biz Musaya ve Haruna, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.
49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile (Onu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden içleri titremekte olanlardır.
50- Bu, Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?
51- Andolsun, bundan önce İbrahime rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.
52- Hani babasına ve kavmine demişti ki: Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?
53- Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk dediler.
54- Dedi ki: Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz.
55- Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?
56- Hayır dedi. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim.
57- Andolsun Allaha, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
58- Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
59- Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir dediler.
60- Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler.
61- Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.
62- Dediler ki: Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?
63- Hayır dedi. Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.
64- Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler.
65- Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.
66- Dedi ki: O halde, Allahı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?
67- Yuh size ve Allahtan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?
68- Dediler ki: Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.
69- Biz de dedik ki: Ey ateş, İbrahime karşı soğuk ve esenlik ol.
70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
71- Onu ve Lutu kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.
72- Ona İshakı armağan ettik, üstüne de Yakubu; her birini salihler kıldık.
73- Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
74- Luta da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
75- Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi.
76- Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, Biz onun çağrısına cevap verdik, onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.
77- Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden ona yardım edip-öcünü aldık. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.
78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.
79- Biz bunu (hükmü) Süleymana kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.
80- Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, (madeni) giyim-sanatını öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
81- Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.
82- Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik.
83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.
84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.
85- İsmail, İdris ve Zül-Kifl, hepsi sabredenlerdendi.
86- Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi.
87- Balık sahibi (Yunusu da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu.
88- Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.
89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.
90- Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahyayı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.
91- Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.
92- Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz.
93- Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.
94- Artık kim, bir mümin olarak salih amellerde bulunursa, onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz, onun yazıcılarıyız.
95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.
96- Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında, onlar her bir tepeden akın ederler;
97- Gerçek olan vad yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik (diyecekler).
98- Gerçekten siz de, Allahın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.
99- Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.
100- Orda kendileri için, kemikleri çatırdatan inlemeler vardır. Onlar orda işitmezler de.
101- Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
102- Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.
103- Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: İşte bu sizin gününüzdür, size vadedilmişti diye melekler onları karşılayacaklardır.
104- Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız.
105- Andolsun, Biz zikirden sonra Zeburda da: Şüphesiz Arza salih kullarım varisçi olacaktır diye yazdık.
106- Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kuranda) açık bir mesaj (veya gerçek bir çıkış yolu) vardır.
107- Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.
108- De ki: Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlahtır diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?
109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem.
110- Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.
111- Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (****)dır.
112- (Resulullah) Dedi ki: Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- İnsanları sorgulama (zamanı) yaklaştı, kendileri ise gaflet içinde yüz çeviriyorlar.
2- Rablerinden kendilerine yeni bir hatırlatma gelmeyiversin, bunu mutlaka oyun konusu yaparak dinliyorlar.
3- Onların kalpleri tutkuyla oyalanmadadır. Zulmedenler, gizlice fısıldaştılar: Bu sizin benzeriniz olan bir beşer değil mi? Öyleyse, göz göre göre büyüye mi geleceksiniz?
4- Dedi ki: Benim Rabbim, gökte ve yerde söylenen-sözü bilir; O, işitendir, bilendir.
5- Hayır dediler. (Bunlar) Karmakarışık düşlerdir; hayır, onu kendisi uydurmuştur; hayır o bir şairdir. Böyle değilse, öncekilere gönderildiği gibi bize de bir ayet (mucize) getirsin.
6- Kendilerinden evvel yıkıma uğrattığımız hiçbir ülke (halkı) iman etmemişti; şimdi bunlar mı iman edecek?
7- Biz senden önce de kendilerine vahyettiğimiz erkekler dışında elçi göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, o halde zikir ehline sorun.
8- Biz onları, yemek yemez cesetler kılmadık ve onlar ölümsüz değillerdi.
9- Sonra onlara verdiğimiz söze sadık kaldık, böylece onları ve dilediklerimizi kurtardık da ölçüsüz davrananları yıkıma uğrattık.
10- Andolsun, size (bütün durumlarınızı kapsayan) zikrinizin içinde bulunduğu bir kitap indirdik. Yine de akıllanmayacak mısınız?
11- Biz, zulmeden ülkelerden nicesini kırıp geçirdik ve bunun ardından bir başka kavmi meydana getirdik.
12- Bizim zorlu-azabımızı hissettikleri zaman, oradan büyük bir hızla uzaklaşıp kaçıyorlardı.
13- Uzaklaşıp-kaçmayın, içinde şımarıp azdığınız refaha ve yurtlarınıza dönün; çünkü sorguya çekileceksiniz.
14- Yazıklar bize dediler. Gerçekten biz, zalimmişiz.
15- Onların bu yakınmaları, Biz onları biçilmiş ekin, sönmüş ocak durumuna getirinceye kadar son bulmadı.
16- Biz, bir oyun ve oyalanma konusu olsun diye göğü, yeri ve ikisi arasında bulunanları yaratmadık.
17- Eğer bir oyun ve oyalanma edinmek isteseydik, bunu, Kendi Katımızdan edinirdik. Yapacak olsaydık, böyle yapardık.
18- Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir. (Allaha karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size.
19- Göklerde ve yerde kim varsa Onundur. Onun yanında olanlar, Ona ibadet etmekte büyüklüğe kapılmazlar ve yorgunluk duymazlar.
20- Gece ve gündüz, hiç durmaksızın tesbih ederler.
21- Yoksa onlar, yerden birtakım ilahlar edindiler de, onlar mı (ölüleri) diriltecekler?
22- Eğer her ikisinde (gökte ve yerde) Allahın dışında ilahlar olsaydı, elbette, ikisi de bozulup gitmişti. Arşın Rabbi olan Allah onların nitelendiregeldikleri şeylerden Yücedir.
23- O, yaptıklarından sorulmaz, oysa onlar sorguya çekilirler.
24- Yoksa Ondan başka ilahlar mı edindiler? De ki: Kesin-kanıt (burhan)ınızı getirin. İşte benimle birlikte olanların zikri (kitabı) ve benden öncekilerin de zikri. Hayır, onların çoğu hakkı bilmiyorlar, bundan dolayı yüz çeviriyorlar.
25- Senden önce hiçbir elçi göndermedik ki, ona şunu vahyetmiş olmayalım: Benden başka İlah yoktur, öyleyse Bana ibadet edin.
26- Rahman (olan Allah) çocuk edindi dediler. O, (bu yakıştırmadan) Yücedir. Hayır, onlar (melekler) ikrama layık görülmüş kullardır.
27- Onlar sözle (bile olsa) Onun önüne geçmezler ve onlar Onun emriyle yapıp-etmektedirler.
28- O, önlerindekini ve arkalarındakini bilir; onlar şefaat etmezler (kendisinden) hoşnut olunandan başka. Ve onlar, Onun haşmetinden içleri titremekte olanlardır.
29- Onlardan her kim: Gerçekten ben, Onun dışında bir ilahım diyecek olsa, bu durumda Biz onu cehennemle cezalandırırız. Zalimleri Biz böyle cezalandırırız.
30- O inkar edenler görmüyorlar mı ki, (başlangıçta) göklerle yer, birbiriyle bitişik iken, Biz onları ayırdık ve her canlı şeyi sudan yarattık. Yine de onlar inanmayacaklar mı?
31- Yeryüzünde, onları sarsmasın diye, sabit dağlar yarattık ve doğru gidebilsinler diye geniş yollar açtık.
32- Gökyüzünü korunmuş bir tavan kıldık; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar.
33- Geceyi, gündüzü, güneşi ve ayı yaratan Odur; her biri bir yörüngede yüzüp gidiyor.
34- Senden önce hiçbir beşere ölümsüzlüğü vermedik; şimdi sen ölürsen onlar ölümsüz mü kalacaklar?
35- Her nefis ölümü tadıcıdır. Biz sizi, şerle de, hayırla da deneyerek imtihan ediyoruz ve siz Bize döndürüleceksiniz.
36- İnkar edenler seni gördüklerinde, seni yalnızca alay-konusu ediyorlar (ve Sizin ilahlarınızı diline dolayan bu mu? (derler.) Oysa Rahman (olan Allah)ın sözünü (kitabını) inkar edenler kendileridir.
37- İnsan aceleden (aceleci olarak) yaratıldı. Size ayetlerimi yakında göstereceğim. Şimdi hemen acele etmeyin.
38- Eğer doğruyu söylüyor iseniz, bu vaid (edilen günün sorgu ve azabı) ne zamandır? derler.
39- O inkar edenler, yüzlerinden ve sırtlarından ateşi püskürtemeyecekleri ve hiç yardım alamayacakları zamanı bir bilselerdi.
40- Hayır, onlara apansız gelecek de, böylece onları şaşkına çevirecek; artık ne onu geri çevirmeye güçleri yetecek ve ne onlara süre tanınacak.
41- Andolsun, senden önceki elçilerle de alay edildi, fakat içlerinden küçük düşürenleri, o alaya aldıkları (azap) sarıp-kuşatıverdi.
42- De ki: Gece ve gündüz sizi Rahman (olan Allah)tan kim koruyabilir? Hayır, onlar Rablerini zikirden yüz çevirenlerdir.
43- Yoksa Bize karşı kendilerini, engelleyerek koruyabilecek ilahları mı var? Onların kendi nefislerine bile yardıma güçleri yetmez ve onlar Bizden yakınlık bulamazlar.
44- Evet, Biz onları ve atalarını yararlandırdık; öyle ki, ömür onlara (hiç bitmeyecekmiş gibi) uzun geldi. Fakat şimdi, Bizim gerçekten yere gelip onu etrafından eksiltmekte olduğumuzu görmüyorlar mı? Şu halde, üstün gelenler onlar mı?
45- De ki: Ben sizi yalnızca vahy ile uyarıp-korkutuyorum. Ancak sağır olanlar, uyarıldıklarında çağrıyı işitmezler.
46- Andolsun, onlara Rabbinin azabından bir ufak esinti dokunacak olsa hiç tartışmasız; Eyvahlar bize, gerçekten bizler zulme sapanlarmışız diyecekler.
47- Biz ise, kıyamet gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz. Hesap görücüler olarak Biz yeteriz.
48- Andolsun, Biz Musaya ve Haruna, takva sahipleri için bir aydınlık ve bir öğüt (zikir) olarak, hak ile batılı birbirinden ayıran (furkan)ı verdik.
49- Onlar, Rablerine karşı gayb ile (Onu görmedikleri halde) bir haşyet içindedirler ve onlar, kıyamet saatinden içleri titremekte olanlardır.
50- Bu, Bizim ona indirdiğimiz mübarek bir zikirdir. Şu halde onu inkar edecek olanlar siz misiniz?
51- Andolsun, bundan önce İbrahime rüşdünü vermiştik ve Biz onu (doğruyu seçme yeteneğinde olduğunu) bilenlerdik.
52- Hani babasına ve kavmine demişti ki: Sizin, karşılarında bel büküp eğilmekte olduğunuz bu temsili heykeller nedir?
53- Biz atalarımızı bunlara tapıyor bulduk dediler.
54- Dedi ki: Andolsun, siz ve atalarınız apaçık bir sapıklık içindesiniz.
55- Sen bize gerçeği mi getirdin, yoksa (bizimle) oyun oynayanlardan mısın?
56- Hayır dedi. Sizin Rabbiniz göklerin ve yerin Rabbidir, onları Kendisi yaratmıştır ve ben de buna şehadet edenlerdenim.
57- Andolsun Allaha, sizler arkanızı dönüp gittikten sonra, ben sizin putlarınıza muhakkak bir tuzak kuracağım.
58- Böylece o, yalnızca büyükleri hariç olmak üzere onları paramparça etti; belki ona başvururlar diye.
59- Bizim ilahlarımıza bunu kim yaptı? Şüphesiz o, zalimlerden biridir dediler.
60- Kendisine İbrahim denilen bir gencin bunları diline doladığını işittik dediler.
61- Dediler ki: Öyleyse, onu insanların gözü önüne getirin ki ona (nasıl bir ceza vereceğimize) şahid olsunlar.
62- Dediler ki: Ey İbrahim, bunu ilahlarımıza sen mi yaptın?
63- Hayır dedi. Bu yapmıştır, bu onların büyükleridir; eğer konuşabiliyorsa, siz onlara soruverin.
64- Bunun üzerine kendi vicdanlarına başvurdular da; Gerçek şu ki, zalim olanlar sizlersiniz (biziz) dediler.
65- Sonra, yine tepeleri üstüne ters döndüler: Andolsun, bunların konuşamayacaklarını sen de bilmektesin.
66- Dedi ki: O halde, Allahı bırakıp da sizlere yararı olmayan ve zararı dokunmayan şeylere mi tapıyorsunuz?
67- Yuh size ve Allahtan başka taptıklarınıza. Siz yine de akıllanmayacak mısınız?
68- Dediler ki: Eğer (bir şey) yapacaksanız, onu yakın ve ilahlarınıza yardımda bulunun.
69- Biz de dedik ki: Ey ateş, İbrahime karşı soğuk ve esenlik ol.
70- Ona bir düzen (tuzak) kurmak istediler, fakat Biz onları daha çok hüsrana uğrayanlar kıldık.
71- Onu ve Lutu kurtarıp içinde, alemler (insanlık) için bereketler kıldığımız yere (ülkeye) çıkardık.
72- Ona İshakı armağan ettik, üstüne de Yakubu; her birini salihler kıldık.
73- Ve onları, Kendi emrimizle hidayete yönelten önderler kıldık ve onlara hayrı kapsayan-fiilleri, namaz kılmayı ve zekat vermeyi vahyettik. Onlar Bize ibadet edenlerdi.
74- Luta da bir hüküm ve ilim verdik ve onu çirkin işler yapmakta olan şehirden kurtardık. Şüphesiz onlar, bozulmaya uğrayan kötü bir kavimdi.
75- Onu rahmetimize soktuk, çünkü o, salihlerdendi.
76- Nuh da; daha önce çağrıda bulunduğu zaman, Biz onun çağrısına cevap verdik, onu ve ailesini büyük bir üzüntüden kurtardık.
77- Ve ayetlerimizi yalanlayan kavimden ona yardım edip-öcünü aldık. Şüphesiz onlar, kötü bir kavimdi, Biz de onların tümünü suya batırıp boğduk.
78- Davud ve Süleyman da; hani kavmin hayvanlarının içine girip yayıldığı ekin-tarlaları konusunda hüküm yürütüyorlardı. Biz onların hükmüne şahid idik.
79- Biz bunu (hükmü) Süleymana kavrattık, her birine hüküm ve ilim verdik. Davud ile birlikte tesbih etsinler diye, dağlara ve kuşlara boyun eğdirdik. (Bunları) Yapanlar Biz idik.
80- Ve sizin için ona, zorlu-savaşınızda sizi korusun diye, (madeni) giyim-sanatını öğrettik. Buna rağmen siz şükredenler misiniz?
81- Süleyman için de, fırtına biçiminde esen rüzgara (boyun eğdirdik) ki, kendi emriyle, içinde bereketler kıldığımız yere akıp giderdi. Biz herşeyi bilenleriz.
82- Onun için denizde dalgıçlık yapan ve bundan başka iş(ler) de gören şeytanlardan kimseleri de (emrine verdik). Biz onların koruyucuları idik.
83- Eyüp de; hani o Rabbine çağrıda bulunmuştu: Şüphesiz bu dert (ve hastalık) beni sarıverdi. Sen merhametlilerin en merhametli olanısın.
84- Böylece onun duasına icabet ettik. Kendisinden o derdi giderdik; ona Katımızdan bir rahmet ve ibadet edenler için bir zikir olmak üzere ailesini ve onlarla birlikte bir katını daha verdik.
85- İsmail, İdris ve Zül-Kifl, hepsi sabredenlerdendi.
86- Onları rahmetimize soktuk, şüphesiz onlar salih kimselerdi.
87- Balık sahibi (Yunusu da); hani o, kızmış vaziyette gitmişti ki; bundan dolayı kendisini sıkıntıya düşürmeyeceğimizi sanmıştı. (Balığın karnındaki) Karanlıklar içinde: Senden başka İlah yoktur, Sen Yücesin, gerçekten ben zulmedenlerden oldum diye çağrıda bulunmuştu.
88- Bunun üzerine duasına icabet ettik ve onu üzüntüden kurtardık. İşte Biz, iman edenleri böyle kurtarırız.
89- Zekeriya da; hani Rabbine çağrıda bulunmuştu: Rabbim, beni yalnız başıma bırakma, sen mirasçıların en hayırlısısın.
90- Onun duasına icabet ettik, kendisine Yahyayı armağan ettik, eşini de doğurmaya elverişli kıldık. Gerçekten onlar hayırlarda yarışırlardı, umarak ve korkarak Bize dua ederlerdi. Bize derin saygı gösterirlerdi.
91- Irzını koruyan (Meryem); Biz ona Kendi ruhumuzdan üfledik, onu ve çocuğunu insanlığa bir ayet kıldık.
92- Gerçekten, sizin bu ümmetiniz tek bir ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim, öyleyse Bana ibadet ediniz.
93- Onlar, işlerini kendi aralarında parça parça dağıttılar (dinlerinde bölünmeler yaptılar); hepsi Bize döneceklerdir.
94- Artık kim, bir mümin olarak salih amellerde bulunursa, onun çabası için (karşılık olarak) küfran (nankörlük) yoktur. Şüphesiz Biz, onun yazıcılarıyız.
95- Yıkıma uğrattığımız bir ülkeye (tekrar dünya hayatı) imkansız (haram)dır; hiç şüphesiz onlar, (dünyaya) bir daha geri dönmeyecekler.
96- Yecuc ve Mecuc (un sedleri) açıldığında, onlar her bir tepeden akın ederler;
97- Gerçek olan vad yaklaşmıştır, işte o zaman, inkar edenlerin gözleri yuvalarından fırlayacak: Eyvahlar bize, biz bundan tam bir gaflet içindeydik, hayır, bizler zalim kimselerdik (diyecekler).
98- Gerçekten siz de, Allahın dışında taptıklarınız da cehennemin odunusunuz, siz ona varacaksınız.
99- Eğer onlar (gerçek) ilahlar olsalardı, ona girmeyeceklerdi. Oysa onların tümü içinde temelli kalıcıdırlar.
100- Orda kendileri için, kemikleri çatırdatan inlemeler vardır. Onlar orda işitmezler de.
101- Ama Bizden kendilerine güzellik geçmiş bulunanlar; işte, onlar, ondan uzaklaştırılmışlardır.
102- Onun uğultusunu bile duymazlar. Onlar nefislerinin arzuladığı (sayısız nimet) içinde ebedi kalıcıdırlar.
103- Onları, o en büyük korku hüzne kaptırmaz ve: İşte bu sizin gününüzdür, size vadedilmişti diye melekler onları karşılayacaklardır.
104- Bizim, göğü kitabın sahifelerini katlar gibi katlayacağımız gün, ilk yaratmaya başladığımız gibi, yine onu (eski durumuna) iade edeceğiz. Bu, Bizim üzerimizde bir vaiddir. Elbette, Biz yapıcılarız.
105- Andolsun, Biz zikirden sonra Zeburda da: Şüphesiz Arza salih kullarım varisçi olacaktır diye yazdık.
106- Gerçek şu ki kulluk eden bir topluluk için bunda (Kuranda) açık bir mesaj (veya gerçek bir çıkış yolu) vardır.
107- Biz seni alemler için yalnızca bir rahmet olarak gönderdik.
108- De ki: Gerçekten bana: -Sizin İlahınız yalnızca bir tek İlahtır diye vahyolunuyor; artık siz Müslüman olacak mısınız?
109- Buna rağmen yüz çevirecek olurlarsa, de ki: Size eşitlik üzere açıklamada bulundum. Tehdit edildiğiniz (sorgu ve azap günü) yakın mı, uzak mı, bilemem.
110- Şüphesiz O, sözün açıkta söylenenini de bilmekte, saklamakta olduklarınızı da bilmektedir.
111- Bilemem; belki bu (sürenin açıklanmaması), sizin için bir (fitne) denemedir, (belki de) belli bir vakte kadar yararlanma (****)dır.
112- (Resulullah) Dedi ki: Rabbim, hak ile hükmet. Bizim Rabbimiz, sizin her türlü nitelendirmelerinize karşı yardımına sığınılan Rahman (olan Allah)dır.