Diyarbakır

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Diyarbakır Genel Bilgi



Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nin orta kısmında, Mezopotamya’nın kuzeyinde yer alan Diyarbakır, doğuda Siirt ve Muş batıda Şanlıurfa, Adıyaman, Malatya kuzeyde Elazığ ve Bingöl güneyde ise Mardin illeri ile çevrilidir. Diyarbakır, genelde dağlarla çevrili, ortası hafif çukurlaşmış görünümündedir. İl, Güneydoğu Torosların kollarıyla çevrilidir. İlin en yüksek dağı Muş sınırı yakınındaki Anduk Dağıdır (2830 m.). Diyarbakır’ın çevresi çukurluklarla kaplıdır. İlin ortası çukur bir havza durumundadır. Diyarbakır havzası denen bu çukur alanın eksenini batı-doğu doğrultulu geniş Dicle Vadisi oluşturur. Kuzeyden Güneydoğu Toroslar ile kuşatılmıştır. Bu dağlar Doğu Anadolu Bölgesi’yle Güneydoğu Anadolu’yu birbirinden ayırır. Diyarbakır havzasının güneybatısında Karacadağ bulunmaktadır. Urfa-Diyarbakır il sınırı üstündeki bu dağ, koyu renkli lavların yığılmasıyla oluşmuş eski bir volkan kütlesidir. Yüksekliği, Kolubaba doruğunda 1.957 metreyi bulur. İlin en önemli akarsuyu Dicle’dir. Elazığ ili sınırları içinden çıkan Dicle, daha sonra Diyarbakır ilinin topraklarına girer. Eğil’in doğusunda Dipni Çayı’nı da içerisine alarak güneye yönelir.Diyarbakır’a ulaşmadan önce Devegeçidi Suyu ile birleşir. GAP kapsamındaki projelerden bazıları Dicle Havzası’ndadır. Dicle, Diyarbakır ilindeki akarsuların tümüne yakınını toplar. Yalnızca ilin kuzeybatı köşesindeki küçük bir alanın suları Fırat ırmağına gider. Yüzölçümü 15.355 km2 olan Diyarbakır’ın 2000 yılı nüfus sayımına göre toplam nüfusu 1.364.209’dur.

Diyarbakır Havzası jeolojik bakımdan katman yaşları havzanın çevresinden merkeze doğru gidildikçe gençleşmektedir. Havza tabanında ince bir alüvyon tabakası altında neojen bölümü, yaşlı kalker ve marnlar bulunur. Bunlar 26-2,5 milyon yıl öncesine aittir. Doğuya doğru petrol bakımından önemli antiklinal yapılara rastlanmaktadır.

İlin ekonomisi petrol, turizm, tarım ve hayvancılığa dayalıdır. En önemli tarım ürünleri buğday, arpa, darı, pirinç, tütün, keten, susam, mercimek ve pamuktur. Ayrıca iri kavun ve karpuzları ile de ün yapmıştır. Dicle boylarında sebze üretimi yapılmaktadır. Meyvecilik ve bağcılık da ileri düzeydedir. İlin ovalık ve dağlık kesimlerinde hayvancılık ön plandadır. Küçükbaş hayvanlar koyun ve kıl keçisi, Arap atı yetiştirmektedir.

Kalkınmada öncelikli yöreler arasında Diyarbakır’da büyük ölçekli imalat sanayi yatırımları, kamu fabrikaları bulunmaktadır. Merkezde gıda, içki ve dokuma fabrikaları, Silvan’da yaprak tütün bakımevi, Bismil ve Ergani’de un fabrikaları vardır. Diyarbakır’ın önemli bir yer altı zenginliği de petroldür. Petrol üretimi 1961’de Kayaköy’de açılan kuyularla başlamış olup, Türkiye’nin en verimli kuyularıdır. Bunun yanı sıra Kulp ilçesinde demir, Merkez’de tuğla kiremit hammaddesi, Dicle’de kurşun-çinko, Ergani’de bakır, Çınar’da fosfat, Hazro’da taş kömürü ve linyit yatakları bulunmaktadır.

MÖ.3000 yıl önce, günümüzde Mezopotamya denilen Dicle-Fırat nehirleri arasındaki bölgeye Subartu ismi verilmişti. Burada yerleşmiş olan savaşçı topluluklara Subaru denilmiştir. Diyarbakır’ı içerisine alan yukarı Dicle Bölgesi’nin ilk halkı Subaruların bir kolu olan Hurrilerdir. Bu bölge eski Asur kaynaklarında Amidi, Yunan ve Latin kaynaklarında Amido veya Amida olarak geçmektedir.

Çok eski çağlardan beri surlarla çevrili bir yerleşim yeri olan Diyarbakır, Dicle Nehri’nin yukarı havzasında, Anadolu, İran ve Mezopotamya’dan gelen tarihi ticaret yollarının kavşak noktasında yer almaktadır. M.Ö.3000’de kente, Hurri-Mitaniler egemen olmuşlardır. M.Ö. 1260’a kadar egemenliklerini sürdüren Hurri-Mitaniler’den sonra, Asurlular, Aramiler, Urartular, İskitler, Medler, Persler, Makedonyalılar, Seleukoslar, Partlar, Büyük Tigran İdaresi, Romalılar, Sasaniler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Şeyhoğulları, Hamdaniler, Mervaniler, Selçuklular, İnaloğulları, Nisanoğulları, Artuklular, Eyyübiler, Moğollar, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar Diyarbakır’a egemen olmuşlardır.

Diyarbakır, Eski ve Yeni Kent olmak üzere iki kesimden oluşmaktadır. Eski Diyarbakır surlarla kuşatılmış olup, dört kapılı bu surlar Anadolu’da ayakta kalan benzer yapıların en büyüğü ve en sağlamıdır. Kentin önemli tarihi yapıları bu surlar içindedir.

Diyarbakır ve çevresi, tarih öncesi dönemlerden itibaren her devirde önemini korumuş, Anadolu ile Mezopotamya, Avrupa ile Asya arasında doğal bir geçiş yolu, bir köprü görevini üstlenmiştir. Kalkolitik ve Tunç Çağı’nda, yerleşimin olduğu, bölgede yapılan arkeolojik araştırmalardan anlaşılmıştır. Eğil-Silvan yakınlarındaki Hassun, Dicle Nehri ve kolları üzerinde Ergani yakınlarında Hilar mağaralarında bu dönemden kalma kalıntılarla karşılaşılmıştır. Ergani yakınlarındaki Grikihaciyan Tepesi’nde M.Ö. 5.000 yılları başına tarihlenen, Kalkolitik Çağ olarak adlandırılan Tell-Halaf’ın sonlarına tarihlenen tek bir kültür evresi görülmüştür. Tell-Halaf , Kuzey Irak, Suriye ve Güneydoğu Anadolu’da görülen yuvarlak planlı kubbeli evleri zengin boya bezeli çanak-çömleği ile ünlüdür.

Diyarbakır’ın Bismil İlçesi yakınlarındaki Üçtepe Höyük’te yapılan ve henüz bitirilmemiş olan kazı çalışmalarında ise MÖ.2000’de Yeni Asur, Helenistik ve Roma İmparatorluk dönemine tarihlenen önemli bir merkez ortaya çıkarılmıştır. Lice yakınlarındaki Birkleyn mağaraları ve Eğil’deki Eğil Kalesi ve kayalardaki kitabeler ile Asurlardan kalan önemli eserler bulunmuştur.

MÖ.3000’lerde Hurri-Mitannilerin yaşadığı Diyarbakır yöresini Asurlular MÖ.1400’lerde yıkarak egemenlikleri altına almışlardır. Diyarbakır yöresi MÖ.1300’lerden sonra Hitit ve Asurluların etkisi altında kalmış, MÖ.1200’lerde ise Urartular buraya hakim olmuşlardır. MÖ.VII.yüzyılda İskit akınları artmış ve bu yüzyılın sonlarında Medler, Asur Krallığını yıkarak bölgeye hakim olmuşlardır. Bu durum MÖ.550’den başlayan ve 332’ye kadar süren Pers egemenliğine kadar devam etmiştir. Yöredeki çok kısa süren Büyük İskender yönetiminden sonra Diyarbakır da Seleukosların, ardından Partların kenti konumuna gelmiştir. Diyarbakır Partlar-Romalılar, Sasaniler-Romalılar arasında süren savaşlardan ötürü sürekli el değiştirmiş, sonunda Romalılar buraya hakim olmuştur. Bizanslılar döneminde ise Amida denilen bu şehirde İran-Bizans savaşları birbirini izlemiştir. Büyük Constantin zamanında şehrin etrafı surlarla çevrilmiş, Hurrilerden kaldığı sanılan kale (bugünkü İçkale) yeniden onarılmıştır. V.yüzyılda Bizans egemenliğindeki Diyarbakır sürekli Sasani akınlarına uğramıştır. VII.yüzyılda yöreye Arap akınları başlamış ve 639’da Hz. Ömer döneminde Araplar buraya egemen olmuşlardır. Bundan sonra Diyarbakır ayrı bir vilayet haline getirilerek bir vali ile yönetilmiştir. Diyarbakır 661’de Emevilerin, 750’de Abbasilerin yönetimine geçmiştir.
Malazgirt Savaşı’ndan (1071)sonra çeşitli Türkmen beylikleri buraya yerleşmiştir. 1085’ten sonra Anadolu Selçukluları ile Eyyubiler arasında sık sık el değiştirmiştir. Anadolu Selçuklularının egemenliğini 1259’da İlhanlı yönetimi izlemiş, İlhanlılar Diyarbakır’ı Mardin Artuklularına bırakmışlardır. Timur’un Anadolu istilası sırasında kent, Timur tarafından Akkoyunlulara verilmiştir. I.İsmail Şah’ın Akkoyunluları 1502’de yenmesinden sonra yöre, Safavilerin eline geçmiştir.Ancak, kent halkı Safavi yönetimine karşı ayaklanmış ve Yavuz Sultan Selim’e baş vurarak Osmanlı yönetimine bağlanmak istediklerini belirtmiştir. Yavuz Sultan Selim Çaldıran Savaşı’ndan (1514) sonra, Diyarbakır’ı Osmanlı topraklarına katmıştır (1515). Başlangıçta eyalet merkezi olan Diyarbakır Tanzimat döneminde vilayet olmuştur. XVI.yüzyılda Diyarbakır, Osmanlı yönetiminde en parlak dönemlerinden birini yaşamıştır. Şehrin kuşatmalarda harap olan surları yenilenmiş, kentte 27 cami, 42 mescit, 7 medrese, 6 dergâh, 2 büyük han ve 6 hamam yapılmıştır.

Diyarbakır’da tarihi yapıların en önemlisi dünyaca ünlü Diyarbakır Kalesidir. Kalenin kuzeydoğu köşesindeki İçkale’de MÖ.VI.yüzyıla tarihlendirilen ve Biazns dönemine ait Nasturi Kilisesi bulunmaktadır. Diyarbakır Ulu Camisi, Fatih Paşa Camisi, Melek Ahmet paşa Camisi, Hoca Ahmet paşa Camisi, Hüsrev Paşa Camisi, İskender Paşa Camisi, Ali Paşa Camisi, Behram Paşa Camisi, Defterdar Camisi, Nasuh Paşa Camisi, Kurt İsmail Paşa Camisi, Kale Camisi, Ömer Şeddat Camisi, Silvan Ulu Camisi, Şeyh Matar Camisi, İbrahim Bey Mescidi, Tacettin ve Hacı Büzürk Mescitleri, Zinciriye Medresesi, Mesudiye Medresesi, Artuklu Sarayı ve Devegeçidi Köprüsü, Dicle Köprüsü, Malabadi Köprüsü, İskender Paşa Türbesi, Deliller Hanı bulunmaktadır. Diyarbakır’ın günümüze gelen evlerinin özgün bir mimarisi vardır. Bazıları köşk ve saray niteliğindeki bu evler Artuklu, Akkoyunlu ve Osmanlı mimarisinin birleşiminden meydana gelmiştir. Seman Köşkü, Cihannüma Köşkü, Şeyhoğulları Evi, İskender Paşa Konağı, Behram Paşa Evi, Ziya Gökalp’lerin evi, Cemil Paşa Konağı bu evlerden bazılarıdır.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst