Özge ve Öner gizli görevde
Özge Özpirinçci ve Öner Erkan “Deli Saraylı” dizisinde Osmanlı İmparatorluğu’nun ajanlarını canlandıracak. Büyükada’daki sete gelirken Erkan bisikletini de kullanıyor. Özpirinçci ise spor olsun diye faytona binmiyor
Faytoncu Özge Özpirinçci’ye sesleniyor: “Faytona binmediğine pişman olacaksın. Yokuşun başında ‘Ne olur abi bineyim’ diye yalvaracaksın bana”. Özpirinççi pes etmiyor, neredeyse faytonla aynı anda varıyor set alanına. “Sağlık için yürümeliyim” diye açıklıyor nefes nefese halini. O makyajını yaptırıp kostümünü giydikten ve Öner Erkan’ın deyimiyle tarih öğretmenine benzedikten sonra Erkan, Büyükada’daki köşkün bahçesinden içeri giriyor. Altında katlanabilir bisikletiyle. Set günleri Erenköy’deki evinden Bostancı’daki vapur iskelesine bu bisikletle geliyor. Adada da onunla dolaşıyor. Dönüşte yorgunsa vapurdan iner inmez bir taksiye atlıyor, bisikleti de katlanmış halde bagajdaki yerini alıyor.
17 Eylül Cuma günü Show TV’de yayınlanmaya başlayacak tarihi komedi dizisi “Deli Saraylı”da genç Osmanlı ajanlarından ikisini oynuyor Özpirinçci ve Erkan. Diğer ikisi Melis Birkan ve Kenan Ece. Perran Kutman, Çetin Tekindor ve Cüneyt Türel ise dizinin usta oyuncuları. Dizinin genç oyuncuları set arasında bu üç ismin peşinde pervane. “Onlardan ne kapabilirim?” sevdasıyla...
İşgalci ve işbirlikçilerden bilgi alıp, Ankara’ya ileten gönüllü ajanları oynayan Özpirinçci ve Erkan ile Büyükada’daki çekimler sırasında konuşuyoruz...
Teklifi kabul ederken bu işin en cazip yanı neydi sizin için? Neye tav oldunuz?
a) Perran Kutman-Çetin Tekindor ikilisi b) Oynayacağınız karakter c) Komedi dizisi olması
Özge Özpirinçci: Üç şıkkın da etkisi var. Ben alaylıyım, bu kadroyla oynamak bir şans benim için. Set okul oluyor bana. Ama beni en çok komedi olması çekti. Bu ilk komedim. Sulu zırtlak bir komedi yapmıyoruz ama. Derdi olan bir komedi. Aslında ben iki yıl devam eden “Melekler Korusun” biter bitmez tekrar bir diziye başlamanın riskli olduğunu düşünüyordum. Ocak ayına kadar iş kabul etmeyecektim, dinlenecektim. Ama böyle bir proje gelince “Hayır” diyeni döverler (gülüyor).
Öner Erkan.: İlk sırada rolüm Ayyar var, ikinci sırada kadro. Komedi oynamayı seviyorum. Çekimlerde zor tutuyoruz kendimizi gülmemek için.
“Deli Saraylı”nın başrolündeki aile bildiğimiz ailelerden değil, casusluk peşindeler... Neler olacak köşkte?
Özge Ö.: Az önce “Derdi olan komedi” dedim ya işte “Deli Saraylı”nın hikayesi, 1920’lerde geçiyor. İstanbul İtilaf Devletleri tarafından işgal altındayken insanların yaşadıklarını anlatıyor. Bizim köşk bir istihbarat köşkü gibi çalışıyor. Undercover (gizli) bir görevdeler. Ailenin her bir üyesi Osmanlı’nın ajanı. Köşktekiler yabancılardan topladıkları bilgileri Ankara’ya gönderiyorlar.
Öner E.: Ben, Özge, Melis Birkan ve Kenan Ece Perran Kutman’ın canlandırdığı Perizat hanımın güya çocuklarıyız ama aslında ajanız. Evdeki herkes istihbarat için çalışıyor yani.
“Perran Kutman’ın önerdiği kitabı okudum”
-1920’lerin ortamını daha iyi anlamak adına size o dönemde geçen kitaplar okumanız tavsiye edildi mi?Özge Ö.: “Veda”da canlandırdığım Fikriye karakterinden ötürü benim bu dönem hakkında biraz bilgim vardı. Perran abla (Kutman) bize bir kitap önerdi: “Geçmiş Zaman Olur ki: Prenses Mevhibe Celalettin’in Anıları”. Onu okudum. Ayrıca “Haremde Dört Kadın” filmini izlememizi istediler, onu da izleyeceğim.
Öner E.: Dönem filmi izlemek yerine kitabını okumak daha faydalı. Çizgi roman “Ustura Kemal”lere baktım. Dönem hakkında bilgi verdi bana.
“Özge tarih öğretmenine, Melis Birkan mürebbiyeye benziyor”
- Tanışır tanışmaz hemen anlaşabildiniz mi?
Özge Ö.: Hemen arkadaşlıklar kuruldu bu sette. Çünkü herkes çok sıcak. Kenan, Melis, Öner ve benim yaşlarımız yakın, kafa yapımız yakın. Komedi yaptığımız için sürekli kafa ona işliyor. Set arasında her şeyin geyiğini yapıyoruz. Mesela Öner benimle kostümlerimi giydikten sonra “Hoşgeldin tarih öğretmeni” diye dalga geçiyor.
Öner E.: Melis Birkan’ı da o kostümlerle mürebbiyeye benzetiyorum.
Öner Erkan
“Altın Portakal ödülüm rafta kitaplarımı dengede tutuyor”
-Geçen yıl en iyi erkek dalında Altın Portakal aldıktan sonra öyle teklif falan yağmadı bana. Hatta bazı kişiler “Birkaç sene işsiz kalırsın artık” dediler. Altın Portakal heykeli konsolun üzerinde duruyor, kitapların devrilmesini engelemek için kullanıyoruz evde.
-Bu sezon BKM’de okul arkadaşım Sarp Apak ile benim yazdığım tiyatro oyununu sahneyeleyeceğiz.
-1,5 yıllık evliyim. Setten kalan zamanda eşimle zaman geçiriyorum. Arkadaşlarımla takılıyorum. Arkadaş ortamında müzik yapmayı seviyorum. Gitar çalar, şarkı söyleriz.
Özge Özpirinçci
“Bana Altan’dan ötürü yavşak-yılışık davranmadılar”
-Piyasaya yeni gelenlere “Oo, taze kan. Canım benim haydi gel” diyerek el ense yapanlar var. Ama bu tutum Altan (sevgilisi Engin Altan Düzyatan’dan bahsediyor) sayesinde bana sergilenemedi. Bana Altan’dan ötürü saygıyla yaklaştılar, yavşak-yılışık davranmadılar.
-Kızlar yakışıklı bir erkek görünce onu etkilemeye çalışır ya, ben saçmalamaya başlarım. Hayatımda kimseye anlatmayacağım şeyleri anlatırım. “Ben küçükken tek kaştım biliyor musun?” diye saçma salak konuşurum. Altan’la tanışınca da öyle konuştum. Neyse ki ters tepmedi.
- Altan bazı anketlerde en seksi erkekler arasına girince mutlu oluyorum, gurur duyuyorum onunla. Tatlı bir kıskançlık da duyuyorum. Ama dozunda kıskançlık, ilişkiyi yıpratacak cinsten bir şey değil.
Milliyet