Çocuklara yönelik cinsel istismar, son yıllarda önemi iyice ortaya çıkan ve uluslararası yardım dernekleri ve araştırma kurumları tarafından titizlikle değerlendirilen bir konu.
Cinsel istismar dâhil birçok kategoriye sahip olan çocukların istismarı, Kuzey Amerika ve Avrupa ülkelerinde 1970’li yıllarda kayıt altına alınan saldırı ve taciz olaylarıyla dikkat çekmeye başlayan bir husus haline geldi.
En son olarak, Katolik Kilisesi’nde patlak veren çocuklara yönelik cinsel istismar vakaları, Amerika, Avrupa, Okyanusya ve Afrika kıtalarında binlerce papazın karıştığı çok büyük bir skandalı ortaya çıkardı. Katolik Kilisesi’nde ilk olarak 2001 yılında baş gösteren cinsel istismar olayları, bu sorunun sadece aile içinde değil, kamu kurumları ve hatta din toplumunda da yaşandığını açıkça gözler önüne serdi.
Avrupa ve Amerika’da 2000’li yılların başından bu yana çocuklara yönelik istismar konusunda çok sayıda araştırma yapıldı. Bu araştırmalara dayanılarak hazırlanan raporlar, çocuklara uygulanan cinsel istismarın coğrafya, kültür, sosyo-ekonomik yapı ve etnik köken fark etmeksizin dünyanın dört bir yanında sürekli arttığını ve durdurulması adına acil önlemler gerektirdiğini ortaya koydu.
Avrupa Komisyonu, 29 Mart 2010 tarihinde Avrupa ülkelerinde çocukların maruz kaldığı cinsel istismar olayları üzerine yeni yaptırımlar uygulanması kararı aldı. Komisyon, cinsel istismar, cinsel unsurlara maruz bırakılma ve çocuk pornosu konularında yeni yasalar belirlenmesi için uygulama başlattı.
Komisyonun bu alanlarda sunduğu araştırma, Avrupa’daki çocukların yüzde10 ile 20’sinin büyüme çağında çeşitli cinsel istismar unsurlarına maruz kaldığını ortaya koydu.
Çocuklara cinsel istismar vakalarının ilk ihbar edilmeye başlandığı ABD’de durum hiç iç açıcı değil. Amerikan Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Akademisi (AACAP), Mayıs 2008’de yayımladığı raporda ABD’de her yıl çocuklara yönelik 80 bin cinsel istismar ihbarı yapıldığını belirtti.
Rapora göre, gerçek rakam çok daha yüksek. Ancak cinsel istismara maruz kalan çocukların yaşadıklarını anlatmaktan korkmaları, resmi rakamın tespit edilmesini ve yasal prosedürün gerçekleştirilmesinin önüne geçiyor.
TABLO HER YERDE AYNI
İngiltere’de çocukların korunması adına faaliyet gösteren Çocuklara Yönelik Şiddetin Önlenmesi Birliği (NSPCC), 2000’li yılların başında düzenlediği araştırmada İngiltere’deki çocuklara yönelik cinsel istismarın ciddi boyutlara vardığını gözler önüne serdi.
Rakamlara göre, çocukların yüzde 11’i tanıdıkları, yüzde 7’si bakımını üstlenen kişiler, yüzde 5’i ise tanımadıkları kişiler tarafından cinsel istismara maruz kalıyor. Polis kayıtlarına göre, İngiltere genelinde yaşanan tecavüzlerin yüzde 12,5’i 16 yaş altındaki kız çocuklarına yapılıyor.
Dahası, cinsel istismara maruz kalan çocukların dörtte üçü, yaşadıklarını anlatmıyor. Bu da geçerli rakamların sadece buzdağının görünen ucu olduğunu gösteriyor.
2004 yılında hazırlanan “Kanada’da Aile Şiddeti” adlı raporda, 2002 yılında ihbar edilen cinsel saldırıların yüzde 61’inin çocuk ve genç yaştaki kişilere yönelik olduğu belirtildi. Ayrıca, 16 yaşın altındaki kızların yüzde 54’ünün istenmeyen cinsel deneyime maruz kaldıkları, yüzde 24’ünün cinsel saldırıya uğradığı, yüzde 17’sinin ise ensest ilişkiye zorlandığı ifade edildi.
Avustralya Sağlık ve Refah Enstitüsü (AIHW) rakamlarına göre, 2008-2009 yıllarında ülkede çocuklara yönelik istismar yüzde 6.9 arttı ve 317 bin 526 vakadan 339 bin 454 vakaya ulaştı. Elde edilen verilere göre, çocuklara yapılan istismarın 11 bin 789’unu fiziksel, 5 bin 591’ini ise cinsel içerikli.
İngiliz Lancet dergisinin 2008’in Aralık ayında yaptığı araştırma, gelişmiş ülkelerdeki tablonun sanıldığından çok daha kötü olduğunu onayladı. 2000 yılının başı ile 2008’in Haziran ayı arasında yapılan araştırmaya göre ABD, İngiltere, Avustralya ve Kanada gibi kişi başına gelirin yüksek olduğu ülkelerde her yıl çocukların yüzde 4 ile 16’sı istismara uğruyor.
Asya’da bu konuda en önemli çalışma ise, nüfusunun yüzde 40’ını çocukların oluşturduğu Hindistan’da yapıldı. Çocukların Korunması ve Çocuk Hakları Ulusal Komisyonu’nun çalışmalarıyla çocukların istismarı konusunda ilk ciddi çalışmasını 2008’de gerçekleştirdi. Ortaya çıkan rakamlar, Hindistan için içler acısı bir tablo çizdi.
Komisyon tarafından hazırlanan rapor, Hindistan’daki çocukların yüzde 69’unun fiziksel, zihinsel ve cinsel istismara uğradığını ortaya koydu. Başkent Yeni Delhi, çocuk istismarında yüzde 83.12 gibi bir oran ile rekor kırdı.
12 bin 447 çocuk üzerinden yapılan araştırmaya göre, çocukları istismar edenlerin yüzde 89’u aile üyeleri. Çocukların uğradığı fiziksel saldırılar ise yüzde 72.61 oranında erkeklere, yüzde 65 oranında kızlara yönelik. Fiziksel saldırılar arasında tecavüz, porno içerikli unsurlara maruz bırakılma, zorla cinsel temasta bulunma gibi suçlar da bulunuyor.
Yaklaşık 375 milyon çocuğun bulunduğu Hindistan’da, çocukların cinsel istismarı beş yaşında başlıyor ve 12 ile 16 yıl sürebiliyor.
ŞİKAYET MEKANİZMASI İŞLEMİYOR
Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Psikiyatrisi Yrd. Doç. Dr., Evrim Aktepe’nin “Çocukluk Çağı Cinsel İstismarı” adlı çalışmasına göre, küresel alanda çocuklara yönelik cinsel istismarın sebepleri sosyo-ekonomik veya etnik köken ile bağlantılı değil.
Tersine, dünyanın dört bir yanında çocuklara yönelik cinsel istismarın yüksek olması, cinsel saldırı ile tacizlerin gerçek rakamının bilinmemesi, suçluların gerekli cezayı almaması ve şikâyet mekanizmasındaki eksiklikten kaynaklanıyor. Şikayet mekanizmasındaki eksiklik, çocukların istismarının önüne geçilememesindeki en büyük nedeni oluşturuyor.
Öyle ki, gelişmiş ülkeler arasındaki İngiltere’de 188 cinsel istismar vakasında mahkemeye başvurma oranı yüzde 36, mahkumiyet oranı ise yüzde 17 iken; gelişmekte olan ülkeler arasındaki Meksika’da aynı hususta yasal otoritelere başvurma oranı sadece yüzde 3.7. Avrupa Komisyonu’nun yaptığı araştırma ise, çocuklara uyguladığı cinsel istismar nedeniyle hüküm giyen kişilerin yüzde 20’sinin, cezasını çektikten sonra tekrar benzer suçları işlediğine ortaya koydu.
Cinsel istismara maruz kalan çocukların büyük bölümü, yaşadıklarını genellikle hiç kimseye söylemiyor ve yetişkinliğe erişene kadar saklıyor. Burada çocuğun cezalandırılacağı, terk edileceği korkusu ve utanç ile suçluluk duyguları etkili oluyor. Bu yüzden, cinsel istismar genellikle çocukların fiziksel şiddet gördüğü zaman tespit edilebiliyor.
ABD’de yapılan toplumsal çalışmalarda, çocuklara yönelik cinsel istismar olaylarında etnik kökenle ilgili bir fark saptanmadı. Araştırmalar, ABD’de yaşayan Afrika kökenli kadınlar ile Avrupa kökenli kadınlar arasında cinsel istismar sıklığı arasında bir fark tespit etmedi. Aynı sonuç, ülkede yaşayan Asya kökenli kadınlarda da görüldü.
Öte yandan, cinsel istismarın yadsınması ve araştırmalarda etnik kökenin yeterince değerlendirilmemesi, özellikle Asya’daki geniş toplumlarda yaşayan azınlık kültürlerde bu alandaki istismarın saptanmasını zorlaştırıyor.
Kaynak:Hurriyet