Canan Ergüder

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
canan-erguder-ile-cok-ozel-15618.jpg


Binbir Gece’nin korkunç Eda’sı Canan Ergüder, 14 yıl ABD’de yaşadıktan sonra Türkiye’de yeni bir hayat kurmaya çalışıyor, yüreğinin sesini dinleyerek...O, Eda’ya bayılıyor. Tek şikâyeti rol ile gerçeğin karıştırılması. Özellikle son dönemde çıkan, rol arkadaşı Tardu Flordun’la aşk yaşadığı söylentilerinden sonra...

New York’ta Manhattan’da bir bar. Sarışın, genç bir kadın servis yapıyor. Bir müşteri rahatsız ediyor kadını. Tepkisi sert oluyor, “Sakın bir daha bana dokunmaya kalkma”... Ve yıllardır çalıştığı barın, artık aileden bildiği patronuyla konuşuyor hemen: “Ya bu adamı attırın, ya ben gidiyorum...”
Patron olayı büyütmek istemeyip adam da tekrar ona dokunmaya yeltenince, hiç tereddüt etmeden istifa edip çıkıyor, çalıştığı yerden. 18 yaşında nasıl bir anda Amerika’ya gitmeye karar verdiyse ve nasıl 14 yıl sonra pat diye geri döndüyse, aynen öyle... Onun için her daim istikamet ‘yüreğinin’ sesi.

Kız okulunu sevmedi
15 Temmuz 1976’da dünyaya gelir Canan Ergüder. Prof. Üstün Ergüder ve ev kadını Rukiye Ergüder’in tek çocuğudur. Bir de ‘baba bir’ ablası vardır, kendisinden 12 yaş büyük, reklamcı Faika Ergüder.
4 yaşında baleye başlar ve hep ‘prima balerin’ olarak hayal eder kendini. Birinci sınıfı Şişli Terakki’de okuduktan sonra, babası Syracuse Üniversitesi’ne ders vereceği için ailesiyle birlikte bir seneliğine ABD’de bulur kendini.
Dil bilmediği için daha çok insanları uzaktan izleyerek geçirdiği, ilave İngilizce dersleri aldığı, eve gelince de annesiyle birlikte Türk müfredatına hazırlandığı o bir yıl Canan Ergüder’in aklına ABD’de yaşama fikrini sokmaya yeter.
İlkokuldan sonra Işık Lisesi’ne girer. Ama kızını, kendisi ve eşi gibi ‘Robert College’li, olmadı ‘Üsküdar Amerikan’lı hayal eden annesini pek memnun etmez bu sonuç. Hazırlıktan sonra bir daha sınava girip Üsküdar Amerikan’a girer Canan Ergüder. Ama lise hayatının geçeceği kız okulunu da hiçbir zaman sevmez.

Dönmeye niyeti hiç yoktu
Bu arada baleye devam eder. Ancak ergenlik çağında vücudu gelişmeye başlayınca kendisinden asla bir prima balerin olmayacağına karar verip bırakır baleyi. Lise 2’deyken okulda sahnelenen müzikalde rol alır, oyunculuk düşer aklına bu kez.
Babası Boğaziçi Üniversitesi’nin rektörüdür, ama kızına hiç baskı yapmaz okul konusunda. Zaten anne zoruyla çalışan vasat bir öğrencidir ve kafasında Amerika’ya gitmek vardır. Neticede İstanbul Üniversitesi İngiliz Dili Edebiyatı’nı kazanır, kaydını dondurur ve Lancaster’daki Franklin and Marshall College’da okumak üzere ABD’nin yolunu tutar. Yaşı 18’dir ve geri dönmeye hiç niyeti yoktur.

Okul bitti, garsonluk başladı
Sosyoloji ve tiyatroyu birlikte okuduğu üniversite hayatı Canan Ergüder’i çok değiştirir. Bir kere kendi ayakları üzerinde durmaya, kimse ‘hadi’ demeden ders çalışmaya, sevdiği konular olunca isteyerek okumaya başlar. Dört senenin sonunda Actors Studio’ya girer.
Efsane Actors Studio değil, onun finansal olarak ayakta kalması için kurulmuş bir okuldur bu. Üç senenin sonunda mülakata girip ömür boyu Actors Studio üyesi olma hakkı kazananlar vardır mezunlar arasında. Ergüder de bunlardan biri olur. Ama bu, mesleğini yaparak hayatını sürdüreceği anlamına gelmez oralarda. Mezun olunca garsonluğa başlar. Üstelik, bir işe başladı mı dört elle sarılma huyu olduğu için, giderek yükselir ve sever bu işi. Bir gün, bir restoran açmak isteyecek kadar...
Bir yandan sürekli uğraşır oyunculuk için; küçük tiyatrolarda oynar, seçmelere katılır, dersler alır... Birçok rolün tam kıyısından döner. “Çok yeteneklisin ama yaşın genç ya da yaşlı, boyun kısa ya da uzun” gibi cevaplar almaktan yorgun düşer. Bu arada okul arkadaşı Chris Burke ile evlenir 2005 yılında. Ve giderek artar, mesleğini yaparak yaşayamamanın, sürekli deneyip seçilmemenin verdiği sıkıntılar. “Hayatıma garson olarak mı devam edeceğim?” sorusunun cevabı çalıştığı barda uğradığı tacizle gelir. Kapıyı çeker çıkar, altı ay kadar hiçbir şey yapmadan evde oturur.

Ve sürprizler
“Türkiye’de de birilerine fotoğraflarını bıraksan, bir ayağın da burada olsa” diyen ailesinin sözünü dinler sonunda ve ablasına bırakır fotoğraflarını. Epey zaman sonra bir ajanstan mail gelir: “Türkiye’ye gelince seninle tanışmak istiyoruz”. Bu tanışma faslı da hayli uzun sürer ama. Onun Türkiye’ye gelmesi bir dert, o sırada uygun proje olması ayrı sorun derken, 2007’nin mayıs ayında babasına düzenlenen sürpriz doğum günü partisi için gelen Ergüder’e hayat başka sürprizler hazırlamaktadır.
Yeni çekilecek “Bıçak Sırtı” dizisi için görüşmeler yapar, fotoğraflar, kasetler bırakır, döner gene ABD’ye. İki ay sonra onu beş gün içinde dizinin Serra’sı olarak Türkiye’ye sete çağıran bir mail alır.
Eşi de “Bunu reddetmek aptallık olur” deyince apar topar kalkar gelir, yıllardır yaşamak istemediğini düşündüğü ülkesine...

‘Aşkla sarıldım İstanbul’a’
“İlk bir iki ay çok bocaladım” diye anlatır o günleri: “Amerika’daki hayatımı özledim ama sonra kendimi yavaş yavaş bırakmaya, İstanbul’u içime almaya başladım. Ve burada yaşamayı sevmeye başladım. Çok büyük bir aşkla sarıldım İstanbul’a.”
10 ay sonra dizi biter, hemen ardından ‘Binbir Gece’den teklif gelir bu kez. Masalın ‘cadısı’ Eda rolü... Bir gün içinde karar verir. Ve Amerika’daki hayatının üzerine bir kapı daha kapanmış olur böylece.

Serra’yı oynarken onun adına günlük tutan Canan Ergüder, bu kez mimarlık kitaplarına gömülerek hazırlanır Eda’ya. Nasıl bir mimardır Eda, neleri eksik, neleri fazladır, bu yetersizlik duygusu nereden gelmektedir? Böyle böyle bulur, o izleyenin kanını donduran bakışları, yürüyüşü, duruşu. Çok da eğlenir. Abartılı bulanlara, “Evet, bu bir masal çünkü” diye cevap verir; yolunu kesenlere, internetten saldırıda bulunanlara, arkadaşlarına “Bu kız gerçekten böyle mi?” diye soranlara gülüp geçmeye çalışır.

‘Türkiye’ye aç olduğumu anladım’
Derken en büyük hayallerinden biri daha gerçek olur, bir tiyatro oyunu gelir ‘kucağına’. Berkun Oya’nın yazıp sahnelediği “Bayrak”. Köksal Engür, Okan Yalabık, Ali Atay, Bartu, Küçükçağlayan gibi bir de kadro olunca Canan Ergüder’in “Ben Türkiye’ye taşınmak istiyorum” cümlesini yüksek sesle kuracağı an gelir.
Aylardır cesaret edip dillendiremediği konuyu önce ailesine, ardından kocasına açar. Birkaç hafta sonra da “Peki bu durumda biz ne olacağız?” sorusunu konuşmak üzere ABD’ye gider, ayrılık kararıyla döner.
“14 sene çok inanarak yaşadım Amerika’da. Hiç Türkiye’yi içime sokmadan. Aslında ne kadar Türkiye’ye aç olduğumu burada yaşayınca anladım. Bu tür duyguların da geri dönüşü olmuyor maalesef. Bunu benim eşim yaşayamaz, o Türk değil. Anlamaya çalışır sadece... O da anlamaya çalıştı, ayrılmaya karar verdik” diye özetler durumu.

Yeni bir başlangıç...
32 yaşında yeni bir başlangıç yapıyor şimdi Canan Ergüder ve çok mutlu; ‘Binbir Gece’den, o nefret edilen, çok renkli karakteri Eda’dan, 4 Şubat’ta Garajistanbul’da başlayacak oyunundan... “Flaş flaş! Binbir Gece’de yeni aşk!” durumundan değil ama. Rol arkadaşı Tardu Flordun’un arabasını kullanırken görüntülendiğinden beri başka bir durumla yüzleşiyor: Artık özel hayatının eskisi kadar ‘özel’ olmadığı gerçeğiyle...
“Zaten dizide de kötü kadını oynuyordu, Bıçak Sırtı’nda da evli bir erkeği ayartmıştı, karakteri müsait” gibi cümleleri göğüslemesi gerekiyor sonra. Gerçek hayatla sanal ortam birbirine girmiş durumda.
Ama 14 yıl sonra kendine yeniden bir düzen kurmaya çalışırken bunlara pabuç bırakmaya niyeti yok Canan Ergüder’in. “Herkesin hayatı 180 derece dönüp bambaşka bir şey haline gelebilir. Beni koruyan bir aile çevrem, iyi arkadaşlarım var, kendimi kimseye kanıtlamak durumunda değilim” diyor.
Ve en önemlisi ‘alışmak’ istemiyor... “Saflığımı korumak istiyorum” diyor ısrarla. Dengesini korumak için seçtiği yol bu. Kendini sadece insan olarak görmek, işini saygıyla, samimiyetle, disiplinle yapmak, Eda sette tüyler ürperten kötülükler yaparken, Canan olarak ‘yüreğinin doğrultusuna gitmek’.
Hep yaptığı gibi...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst