Bir Yüreğe Hükümdar Olamayan Boş Sokaklara Nasıl Olsun

meleğim

Daimi Üye
Katılım
21 Ağustos 2010
Mesajlar
745
Tepki
457
Puan
63
Konum
istanbul
Her büyük şair, her büyük yazar gibi bende yüreğimde büyük çukurlarla başlıyorum satırlarıma… Yaralarımla adım adım devam ediyorum hayata ve yürümeye. Bir an bırakıp gitmek istiyorum bu şehri ve arka sokaklarını. Arkamda bırakmak istiyorum yaşadıklarımı, yaralarımı ve sevdalarımı. Adım atıyorum, gidiyorum diyorum. Gittiğimi sanıyorum. Bir süre sonra dönüp bakıyorum arkama. Umutlanıyorum. Uzaklaştım sanıyorum bu şehirden. Ama arkamdakileri fark edince, önce şaşırıyorum ve ardından büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Fark ediyorum arkamda bıraktığımı, sandıklarımı, aslında hiç bırakamamışım. Terk etmek ise imkânsızmış. Kaçıp kurtulmak sanıyorum, arkamı dönüp gitmeyi. Ama yanılıyorum. Ağlamaya çalışıyorum, gitmeyi beceremediğim gibi ağlamayı da beceremiyorum… Var gücümle deniyorum aslında Terk etmeyi ve bir o kadar da ağlamayı… Olduğum yere diz üstü çöküyorum. Sanki gökyüzü beni izliyor, bana bakıyor ve benim yerime gökyüzü ağlıyor. Yağmur yağıyor. Biliyorum benim için ağlıyor. Ve benim ağlayamadıklarımı biriktiriyor gökyüzü ve bulutlar. Beyaz değil benim bulutlarım, hiçbir sevdamın beyaz olmadığı gibi. Gri, alabildiğine gri. Ağır, oldukça ağır ve gözyaşı yüklü bulutlarım. Ben ne zaman ağlamaya çalışsam yağmur yağıyor. Sevmiyorum yağmurları. Hep hüzün yağıyor üzerime ve boş caddelere. Bırakmak istediğim tüm geçmişime…


Ellerim cebimde yürürüm o boş sokaklar da. Çevremde insanların farklı gözlerle baktıklarını sanıyorum hep. Beni tanıyorlar ama ben onları hiç. Söz ediyorlar benden ve sevdamdan. “bırakıp gitmiş sevdiği bunu, ondan bu halde” dediklerini duyuyorum. Aldırış etmiyorum. Onların bilmediği bir şeyi biliyorum. O geri gelecek biliyorum. Yâda gelmesini istiyorum.



Bilmiyorum…



Bir sırra sahibim, açıklanmayacak kadar sır. Farkında olduklarını biliyorum. Ama onların bilmediği bir şey daha, ben sadece sevmiyorum, savaşıyorum aynı
zaman da…


Bilinmezliklerle ve terk edişlerin açtığı uçurumlarla.


Bıkmıyorum,



Sabrediyorum. Biliyorum bir gün mutluluk bana da müjdelenecek.


Yürümeye devam ediyorum. Yürürken akşamı ediyorum ve bir gönlün hükümdarı olamadığıma yanıyorum her seferinde. Dönüp yürüdüğüm yollara bakıyorum. Geçtiğim yollarda, bastığım taşlarda bir tutam yalnızlıkla ve ihanetle iyice, sımsıkı sarılmış aşk tohumları bırakıyorum. Bana yararı olmayan, ümitlerle yeşerecek tohumlar.


Bir fırtına çıkıyor hükümdar olduğum, gecenin dolunayla aydınlandığı boş sokaklarda…



Pardösüm havalanıyor. Arkama bakmak istemiyorum bu defa.


Biliyorum,



Bıraktığım tohumların da ümitleri sona erdi…


Fırtınanın sebebi buydu ve uçup gitti ümitsiz tohumlarım. “Olsun” diyorum.


İyimserliğimde işe yaramıyor bu defa.


Ve anlıyorum artık…


BİTİYORUM…



Yağan yağmurlarımla yıpranan, esen fırtınamla kopan çiçekler gibiyim… KOPUYORUM…



Düşünüyorum… Bu SON diyorum… Bitti Artık buraya kadarmış…


Verdiğim Savaşlarda, düşmanıma, Yalnızlığa bir kurşun dahi çekmeyen sevgili, silahımın son kurşunuyla çekip vuruyor beni… Yüreğim paramparça… Yere sere serpe yığılıyorum. Aşırı Kan kaybediyorum…


Eyy Sevgili Dönüp Bakma Sakın…



Bakışların kadar Acı vermiyor bu



ÖL[d]ÜM…

Alıntı
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst