Bir Kitap Okudu Hayatı Değişti!

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
Azmin elinden hiçbir şey kurtulmuyor. Ali Taşar da bu sözün canlı kanıtlarından. Maddi imkânsızlıklar nedeniyle sekteye uğrayan eğitimine geri dönüp aynı dönemde Mümin Sekman’ın kitabıyla azmini perçinleyen Taşar, şimdi Bahçeşehir Üniversitesi’nde burslu hukuk eğitimi alıyor
"Başarı öğrenilebilir!" diyen Mümin Sekman’ın seminerine ilk kez katıldım. Üç saat süren EKAV’daki (Eğitim Kültür ve Araştırma Vakfı) konuşmasının ortasında, bir gencin başarı hikâyesini anlatmaya başladı. 25 yaşındaki Kadirlili Ali Taşar’ın hikâyesini dinlerken, içim ürperdi, heyecanlandım. ’Bu kadar da olamaz,’ dedirten acılar birbirini kovalamış. Her an bir vurgun yeme riskini göze alarak, hayatın ona çizdiği yolu değiştirmeye karar verdiğinde ise 16 yaşındaymış. Pamuk tarlalarında ırgatlıktan Bahçeşehir Üniversitesi’ne burslu öğrenci olarak kabul edilmeye kadar uzanan öyküsü, tüyler ürpertici. Bu yolda karşısına çıkan bir kitap ve yazarı ise dikkat çekici: Her Şey Seninle Başlar, Mümin Sekman! Mümin Sekman’ın ’Azimli Ali’ olarak tanıttığı Ali Taşar da o gün seminerdeydi. Ali artık okuduğu kitabın kahramanlarından biri.

ALİ TAŞAR
* Köyde "Öğretmen gelmiş," dendiğinde olağanüstü bir şey olmuş gibi merakla koşardık.
* 5. sınıfa gelen öğretmenime (Ender Güvel) çok şey borçluyum: "Bu öğrencinin okuması lazım," dedi. Babam "Okutamayız," deyince, "O zaman ben okutacağım," dedi. Bunun üzerine babam beni Mersin’e yolladı.
* 7. sınıfa geçtikten sonra babam hastalandı. Dört kardeşin en büyüğü olduğumdan, mecburen okulumu bırakmak zorunda kaldım.
* Bir gün işten geldim, babam yine hasta. Bir yakınımız, borçlarımızla ilgili, zoruma giden bir şekilde hitap ediyordu babama. Nasıl ağladığımı hatırlıyorum, o gün ben bir yemin ettim, "Her şey değişecek, değişmek zorunda," dedim kendi kendime.
* O arada tanıştım Mümin Sekman’ın kitabıyla. Bir gecede bitirdim Her Şey Seninle Başlar kitabını. Sonlarda şöyle bir cümle vardı: "Öyle bir şey başar ki, sana kitabımda yer vereyim." "Öyle bir şey başaracağım ki, bana kitabında yer vereceksin," dedim ben de!

MÜMİN SEKMAN
* Artık Ali’nin adı artık Ali Taşar olmaktan çıktı, ’Azimli Ali’ oldu. İnsanlar, Ali örneğini gördüklerinde şunu anlayacak: "Muhtaç olduğun güç, içinde mevcuttur." Yani başarı, seninle başlar.
* Geriye dönüp hikâyesine baktığınız zaman, Ali’nin daha çocuk yaşlarda ’Bir gün bir şekilde büyük adam olacağım’ düşüncesine sahip olmasının bir avantaj olduğunu düşünüyorum. Ali’nin bu kadar şanssızlığın içindeki tek şansı, o içgüdü. Hayat onun için belki destekleyici değildi ama o içindeki güçlere güvenerek buralara kadar geldi.
* İnsan büyük işler başarmak için doğmuşsa, ne kadar aşağıya fırlatılırsa fırlatılsın, mutlaka yine yukarı çıkacaktır. Ait olduğun yer zirveyse, bir gün bir şekilde, herkese ve her şeye rağmen çıkarsın!

- ’Çaresizsen çare sensin," diye bir sözü var, Mümin Sekman’ın. Çarenin siz olduğunuzu anladığınız anı merak ediyorum..
- A.T: Ben Osmaniye’nin Gaffarlı Köyü’nde doğdum. 13-14 yaşına kadar orada büyüdüm. Babam arıcı, annem ev hanımı. Dört kardeşiz. Sabahları bir saat civarı yol yürüyorduk okula gitmek için. Kış-yaz fark etmez, bir süre sonra alışıyorsunuz zaten. İlkokulda çok başarılı olduğum söylenemez. Ben okumayı ikinci sınıfta öğrendim. Okul başlıyor, bir-iki ay sonra öğretmenleriniz geliyor, ’Öğretmen gelmiş,’ denildiğinde olağanüstü bir şey olmuş gibi merakla koşardık. Aynı sınıfta 1’den 5’e kadar, bütün öğrenciler hep birlikte eğitim görüyorduk.

- Başarınız nasıl fark edildi?
- A.T: Benim başarım ilk başlarda fark edilmedi. Matematiğe ilgim vardı. Öğretmenim babamı gördüğü zaman ’Oğlun çok farklı sorular soruyor, cevap vermekte zorlanıyoruz,’ dermiş. 5. sınıftaki öğretmenime çok şey borçluyum. Ender (Güvel) hocam, babamla konuşmaya geldi, ’Bu öğrencinin okuması lazım,’ dedi. ’Okutamayız,’ cevabı alınca ’Sen okutmayacaksan, ben okutacağım,’ dedi. Bunun üzerine babam beni kendi imkânlarıyla Mersin’e, akrabalarının yanına yolladı.

DEFALARCA KENDİMİ SORGULADIM
- Büyük kentte tek başına bir çocuk...
- A.T 12 yaşında Mersin gibi bir şehirdesin. Alışmakta zorluk çekiyorsun. Defalarca kenara çekilip, kendimi sorguladığım olmuştur. Okulu bırakıp köye kaçmayı bile düşündüm ama onu kendime yediremedim. Pek başarılı değildim ortaokulda da. Çünkü ortaokulda bile heceleyerek okuyordum. Onunla okumamı geliştirmiştim. 7. sınıfa geçtikten sonra babam rahatsızlandı. Mide ve bağırsakları çalışamaz duruma geldi. Sürekli yatıyordu. Evin büyük oğluyum. Mecburen okulu bırakmak zorunda kaldım. Bütün kardeşlerim okuldan alındı. Okulu ağlayarak bıraktım. Geleceğe dair hayalleriniz var; kendinize göre bir yol çizmişsiniz, şunları yapacağım diye hayal ederken, bir anda her şey bitiyor. Artık okul diye bir gelecek yok. Her şey değişiyor, altüst oluyor. Annem çok azimli bir kadındır, annemle birlikte işe sarıldık. Pamuk topladım, ırgatlık yaptım...

- Artık okuma hayaliniz de tükenmiş miydi?
- A.T Aslında her şeyin değişme anı, ben 16 yaşımdayken Mersin’de oldu. Bazı şeyleri gururuma yediremedim. Bir gün işten geldim, babam yine hasta, yatakta. Tam kapıdan girerken konuşmasını duydum. Bir yakınımız, borçlarımızla ilgili, babama kötü bir şekilde hitap ediyordu. O günü hatırlıyorum, nasıl ağladığımı hatırlıyorum, o gün ben bir yemin ettim. ’Her şey değişecek, değişmek zorunda. Bir yolunu mutlaka bulacağım. Başka alternatifi yok,’ dedim kendi kendime. Kimse benimle böyle konuşamayacak, kimsenin buna hakkı yok. O yeminden sonra, hayatım değişti. 18 yaşımdaydım, borç batağı diye bir şey kalmamıştı. Çok çalışmıştık, kendi işimiz vardı artık.

- Mümin Sekman’la nasıl tanıştınız?
- A.T: 16 yaşımdan sonra açıköğretimin ne olduğunu öğrendim. Bir yakınımın öğretmeni söyledi. ’Sen okumak istiyorsan, Açık Öğretim’e başlayabilirsin,’ dedi. İşte o arada tanıştım Mümin hocamın kitabıyla. Rehberlik öğretmenim bana Her Şey Seninle Başlar adında bir kitap önerdi. İlk başta derslerime faydalı bir kitap olacağı gelmedi aklıma. Aklımdaki imaja uygun bir kitap değildi ama aldım getirdim ve o gece kitap bitti. Sonunda şöyle bir cümle vardı: ’Öyle bir şey başar ki, sana kitabımda yer vereyim.’ Durdum bir müddet ve ’Öyle bir şey başaracağım ki sen de bana kitabında yer vereceksin,’ dedim kendi kendime. Aynen de böyle oldu. Bir süre sonra Açık İlköğretim’e başladım.

- Mümin Sekman’ın kitabında başarı hikâyeniz var... Bu nasıl oldu?
- A.T: Gazetede haberler çıktıktan sonra bir gün telefon çaldı. "Mümin Sekman ile yayına çıkar mısınız?" dedi biri. Şoke oldum. Kendisinin bana bir sözü olduğunu söyledim. ’Ben onun kitabını okudum, kitabında diyor ki, ’Öyle bir şey başar ki, sana da kitabımda yer vereyim, ben de başardım ve onu arıyorum,’ dedim. Mümin Sekman’la görüştüğünü ve kendisinin ’Madem ki böyle bir söz vermişiz, sözümüzde duracağız,’ dediğini belirtti.

- Gurur duymuş olmalısınız Ali’nin başarısıyla...
- M.S: Ali’nin başarı hikâyesini İnsan İsterse, Azmin Zaferi Öyküleri kitap dizisinin üçüncü sayısında yayımladık. Artık Ali’nin adı, Ali Taşar olmaktan çıktı ’Azimli Ali’ oldu. Bizim Azimli Ali’miz. Gerçekten hayatta önemli olan, çevredeki imkânlar mı, yoksa içinizdeki azim mi? Hayat onun için belki destekleyici değildi ama o içindeki güçlere güvenerek, çok çalışarak buralara kadar geldi.

- Kadirli’den New York’a gitmişsiniz... Niye?
- A.T: Hazırlık sınıfıydı. İngilizce öğrendim, bayağı ileri bir seviyeye geldim. Hatta üniversitenin bana sağladığı olanak sekiz aydı ama ben orada dilimi geliştirmek için bir başka üniversiteye kayıt yaptırdım, iki ay daha kaldım. Döneli bir hafta oldu.

RUSÇA ÖĞRENMEYE BAŞLADIM
- Bundan sonra Azimli Ali ne yapacak?
- A.T: Önce Hukuk’un içine girip hangi alanında başarılıyım onu görmem lazım. Amacım Türkiye’yi uluslararası alanda temsil edecek bir şeyler yapmak. Şimdi Rusça öğrenmeye başladım.
- M.S: Ali’nin mantık kalitesinin yüksek olduğunu düşünüyorum. O, bir insanın elinde büyük imkânlar olmasa da, sırf aklının gücüyle kendini ne kadar yükseklere kaldırabileceğinin bir kanıtı. Çünkü bir sürü genç elinde imkân olmadığı için başaramadığını düşünebilir. Özel okullara, dershanelere gidenlere karşı nasıl başarılı olabileceğini düşünebilir. Ama Ali’nin örneğini gördüklerinde şunu anlayacaklar: ’Muhtaç olduğun güç, içinde mevcuttur.’ Yani başarı seninle başlar. Ali’nin üst üste yaşadıklarını düşündüğünüz zaman filminin bile çekilmesi gerektiğini düşünüyorum. Ayrıca kendisinin buraya gelmesi bir zirvedir biyografisine de baktığınızda. Ama yolunun burada durmayacağını da biliyorum. Daha alacak çok yolu var. Hikâyesine baktığınız zaman, daha çocukluk yaşlarında ’bir gün bir şekilde büyük adam olacağım’ düşüncesine sahip olmanın çok önemli bir avantaj olduğunu düşünüyorum. O, otomatik olarak var olan bir içgüdüdür. Büyük işler başarmak için doğmuşsa, ne kadar aşağıya fırlatılırsa fırlatılsın yine yukarı çıkacaktır. Ait olduğun yer zirveyse, bir gün, bir şekilde herkese ve her şeye rağmen çıkarsın.

Okulu dışardan bitirerek mi üniversitede derece yaptınız?
- A.T: Açık Öğretim’de ilköğretimi bitirdim, liseye başladım. Liseyi de Açık Öğretim’de bitirdim. Hatta o yıl sınava da girdim, çok iyi olmasa da kötü de bir puan değildi. Burs sağlayacak dershaneye ihtiyacım var. Adana Final Dershanesi’ne gittim. ÖSS kâğıdıma baktılar ve ’Sen Açık Öğretim’den mi bu puanı aldın?’ diye sordular. ’Evet,’ dedim. KDV’yi kendim ödemem koşuluyla kabul ettiler beni. Başladık. Kendimi geceli gündüzlü derse verdim. Seviye belirleme sınavında dershane birincisiydim! Birkaç sınav daha olduk, yine birinci oldum. Dershane, sınav başı burs vermeye başladı bana. Bu arada Türk Eğitim Derneği kalacak yer sağladı. Yurtta kalıp dershaneye gidip geliyordum. Bir süre sonra sınavlardaki başarıma bakınca dershane 11 özel öğretmen verdi bana. Derslerin sonunda o öğretmenlerle çalışmamı istediler. Sınırsız kaynak verdiler. Şimdi baktığımız zaman günde beş-altı saat eğitim öğrencilere zor geliyor. Ben 11 saat ders alıyordum, sıkı bir çalışmaydı. Bunun dışında da başka dershanelerde de sınava giriyordum.

- Ya başaramazsam korkusu olmadı mı?
- A.T: Kendimi çalışmaya vermiştim. Oburca ders çalışıyordum... Girdim ÖSS’ye, istediğim gibi geçmedi, zaman sıkıntısı oldu, sonuçta bir eğitim boşluğunuz var. Sınavdan sonra Türkiye genelinde 866. oldum. Mersin’de de 21. olduğumu öğrendim. Bu derece üzerine bir arkadaşım dedi ki, "Biz bunu bildirirsek ilgili yerlere belki haber olur." Ben de dedim ki, ’Türkiye’de ilk üçe girenler haber oluyor, beni kim haber yapar?’ Aramış arkadaşlarım Anadolu Ajansı’nı. Bu sıradan bir haber değildi. Açık Öğretim’den bu dereceyi yapmıştım. Eve bir geldim, kameralar, foto muhabirleri... Ertesi sabah tüm gazete ve internet sitelerinde haberim vardı. İşin açıkçası, başardıktan sonra, sevdiklerinin gözlerine baktığında, gördüğün mutluluk var ya o her şeye değiyor işte. Babam başarımla hastalığını yendi, hatta gençleşti.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst