Beni Bir Sene Beklermisin

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul
Beni Bir Sene Beklermisin
TuğrulPekel
Güzel bir temmuz sabahıydı, Topkapı’dan Şehremini’ne doğru yürüyordum. Belediyeye ait otobüs garajının oraya gelmiştim ki, onu gördüm.

Güzel bir temmuz sabahıydı, Topkapı’dan Şehremini’ne doğru yürüyordum. Belediyeye ait otobüs garajının oraya gelmiştim ki, onu gördüm. Çok değişmiş yaklaşık bir yetmiş boyunda, omuzlarına dökülen saçlarının arasında kocaman bir yüz ve iri, iri bakan gözler. Esmer otuz beş yaşlarında güzel bir kadın. Benim ilgimi çeken bu özelliği değildi.Bu kadında başka bir şey vardı.Yanından yürüyüp geçtim. Birkaç adım atıp dur-dum. Kafama takılan soru işaretine yanıt bulamıyordum. Düşüncelerim çok gerilere gitti. Ve yedi yaşlarında ilk okul çocuğunun yüzü belirdi. Olabilir miydi? Seslenebilmek için geriye döndüğümde şaşkınlığım iyice arttı. O’da geri dönmüş bana bakıyordu.
Yanına yaklaşmaya başladım. Gözlerimizi birbirimiz-den ayıramıyorduk. O güzel kadın benim ilk okul çağında çocukluk aşkımdı, yavaşça seslendim:
....Hayal görmüyorum değil mi? O sensin sıra arkadaşım Leman:
Aynı anda birbirimize sarıldık öylece yolun ortasında ne kadar kaldığımızı bilemiyorum. Ayrıldığımızda gözündeki bir damla yaşı sildi.
Leman:
.... Seni uzaktan daha görür görmez tanıdım. Bu tanımak-tan öte bir şey yıllarca geriden gelen bir dürtüydü. Birbirimizi görmeyeli ne kadar oldu?
Mehmet Cemil:
....Birbirimizi görmeyeli bir ömür oldu Leman, bir ömür.Yaklaşık yirmi beş yıl. Çok uzun bir zaman dilimi.
Leman:
....Ama birbirimizi tanıdık değil mi? Sanki daha dün birbirimize el sallayıp ayrılmışız gibi.Bu olsa, olsa bir mucize.
Mehmet Cemil:
.... Hayır Leman bu mucize değil sadece içimizdeki çocuk uyanıp ortaya çıktı. Yoksa birbirimizi tanımamız mümkün değildi. Vaktin var mı? Gel bir kafeteryaya girip
biraz konuşalım.


Dalgın, dalgın görmeyen gözlerle bana baktı. O de-min ki neşeli hayat dolu kadın gitmiş yerine içine dönük durgun hayata küskün bir kadın gelmişti / Peki bir yere oturalım /
Yan yana yürümeye başladık, koluma girdi, parkın orada küçük bir kafeye girdik. Erken olduğu için içerisi tenha idi birer sandalye çekip karşı karşıya oturduk. İki-mizde konuşmaya nereden başlamamız gerektiğini bilme-den birbirimize bakmaya başladık. Sessizlik uzadı gitti, dayanamadım “ anlat ” dedim “ bu güne kadar ne yaptın ”
Leman :
Okul hayatım fazla uzun sürmedi orta okuldan sonra devam edemedim, malum geçim şartları. Bir konfeksiyon atölyesinde işe girdim. Bu arada sana benzeyen biri hayatıma girdi.Birkaç kez beraber çıktık. Evlenmeye karar verdik. Beni ailemden istetti.Evlendik iki çocuğumuz oldu, biri kız biri oğlan. Kocamı ve oğlum Kemal’i geçen yıl trafik kazasında kaybettik. Şimdi kızımla beraber annemin yanında yaşıyorum.
Mehmet Cemil:
...Çok üzüldüm Leman başın sağ olsun. Bende evlendim iki çocuğum oldu, biri kız biri oğlan. Yinede hayat devam ediyor. Ama öyle ama böyle yaşamaya devam edeceğiz. Bunları bir kenara bırakalım. Sen unutulmaz bir kadınsın Leman. Sakın sana kur yaptığımı sanma, hayatımın bir çok dönemlerinde seni düşündüm. Bana yapmış olduğun şeyi yapacak ikinci bir kadın tasavvur edemiyorum.
Güldü. Gözlerini iri,iri açarak // Öylemi diyorsun, kimse yapmaz mı? Eğer geriye dönebilsek yine aynı şeyi hiç tereddüt etmeden yaparım. Yediğim o kadar dayağa rağmen.// Ona öylece bakıyordum. Bu bakışlar, bu ağız yapısı, bu gülüş sanki bana birisini hatırlatıyordu ya neyse. Leman karşı cinsten bir zamanlar hayatımda iz bırakan birisiydi ve ben hala bu izi sürmeye devam ediyordum. Bardaklarımız boşalmıştı.sandalyesini iterek ayağa kalktı.:
... Benim seni sevdiğim kadar senin beni sevmediğini biliyorum. Bu güne kadar hep senin gençliğini düşündüm. Bundan sonra da, nasıl yaşlı bir adam olacaksın onu düşüneceğim. Şimdi bu kapıdan çıkıp gideceğim. Seni karşıma çıkardığı için tanrıma şükrediyorum. Ve dua ediyorum. Yirmi sene sonra bir daha karşılaştırsın.
Mehmet Cemil:
... Neden yirmi yıl sonra karşılaşmak istiyorsun Karşındayım yeniden birbirimizi kaybetmek zorunda mıyız birbirimizi. Adreslerimizi verelim, telefon numaranı ver bana belli zamanlarda buluşalım olmaz mı?
Başını hayır diye salladı. Söylediğine oda inanmıyordu. Koskoca İstanbul’da iki nokta kim bilir ne zaman yolları kesişir. Son defa birbirimize sarıldık. Bu sarılışta geç kalmanın üzüntüsü, ve bir daha karşılaşamamanın korkusu vardı. Öylece kaldık Yüreğinin sesi yüreğimin sesiyle el ele sonsuzluğa doğru koşuyordu. Kaçınılmaz sonu daha fazla geciktiremezdik. Bir veda kelimesi dahi söylemeden arkasını döndü yürüdü. Gözlerimi kapattım, sadece kapının açılıp kapanırken çıkardığı sesi duydum.



Yıl 1956- Şehremini
Okul hayatımın ilk günüydü. Sınıfımız belli oluncaya kadar annemin eline yapışmış bırakmıyordum. Sınıfta kızlı erkekli karışık bir dolu gürültücü çocuktuk. Çoğumuz annelerimizden ilk defa ayrılıyorduk. Öğretmen içeri girip kapıyı kapatınca sesler bıçak gibi kesildi. Çatık kaşları ve asık yüzüyle bir müddet bizi seyretti. İçimden //eyvah yandık // Dedim. Hasretle kapıya baktım dışarısı cennetti. Boşuna endişelenmişim. Sanki bir mucize oldu ve öğretmenimin çatık kaşları düzeldi tatlı bir gülümsemeyle:
... Çocuklar ben sizin Öğretmeniniz Selda.Bu okuldan mezun oluncaya kadar sizi ben okutacağım. Şimdi hepinizi ikişerli olarak sıralara oturtacağım herkes yerini iyi ezberlesin tamam mı?
Selda öğretmen öğrencileri sıralara oturturken iri yapılı çirkince bir kız geldi ve elimi sıkı sıkıya tutarak öğretmene dönerek çatlak sesiyle:
... Öğretmenim ben bu arkadaşımla oturacağım.
Öğretmen karşısında kendini seyreden kızı dikkatle süzdü, ne istediğini bilen, istediğini de söyleyebilen cesur bir kız. Bunda iş var diye düşündü.
Selda öğretmen:
... Senin adın ne kızım?
.... Benim adım Leman öğretmenim.
Selda öğretmen:
... Ya senin adın oğlum?
... Öğretmenim benim adım Mehmet Cemil
Selda Öğretmen:
... Hadi bakalım ikiniz duvar dibindeki ilk sıraya oturun.
Böylece beraberliğimiz okulun ilk günü başladı. Birbirimize çabucak alıştık. Yediğimiz içtiğimiz ayrı gitmiyordu. Aradan iki ay geçti. Aniden hastalandım değil okula gitmek evden dahi çıkamıyordum. Zamanımın çoğu doktorlarla geçiyordu. Leman sık,sık beni ziyarete geliyordu, her gelişinde yanında getirdiği hikaye kitabından bölümler okuyordu. Okuldan bahsediyor ve arkadaşlarımı anlatıyordu. Nasıl okulun ilk günü elimden tuttuysa şimdide hayata tutunmam için mücadele ediyordu. Ders yılı bitti okullar tatile girdi. Artık her gün beraberdik. Beraberliğimiz kısa sürecekti. Okullar açıldığı zaman o ikinci sınıfa giderken ben birinci sınıftan başlayacaktım. Birbirimizi daha az göreceğiz.
Okullar açılacağı gün sabaha kadar uyuyamadım. Sabah uyandığımda bütün giyeceklerim ütülenmiş başucumdaydı, annemin de yardımıyla hemen giyindim. Aceleyle atıştırdığım birkaç lokmadan sonra yola koyulduk. Bizi yine eski sınıfımıza aldılar. Velilerimiz dışarıda kaldı. Yeni öğretmenimiz bizi Selda öğretmenim gibi eşleştirmeye başladı. Ama benim için hiç önemi yoktu . Leman ikinci sınıfta olacaktı ben böyle düşünürken, sınıfın kapısı açıldı ve benim şaşkın bakışlarım arasında Leman sınıfa girdi yanıma gelerek umursamaz bir tavırla:
... Öğretmenim ben Mehmet Cemal’le oturmak istiyorum.
Hayretler içinde kalmıştım. İlk okulu bitirinceye kadar beş yıl beraberce aynı sırayı paylaştık. Benden ayrılmamak için oda birinci sınıfta okula devam etmemiş. İkinci sınıfta iki sıra ötemizde Yasemin isimli kıza aşık olduğum zaman Leman’ın Çocukça çekmiş olduğu acıyı ancak yıllar sonra anlayabilmiştim. Aynı acıyı cekerken, işte bu kız benden ayrılmamak için bir yılını feda etmişti. Ve ben ona hiçbir zaman hak ettiği değeri verememiştim.


 

iC3

Aktif Üye
Katılım
16 Temmuz 2011
Mesajlar
226
Tepki
83
Puan
28
Konum
...
Sahip olduklarımızın değerini hep kaybedince mi anlarız ya?? :uzgun:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst