Ben Seni Başka Bir Dilde Sevdim

nergiz85

Aktif Üye
Katılım
23 Şubat 2011
Mesajlar
178
Tepki
195
Puan
43
Konum
Edirne
Bir güzel aşk öyküsünü paylaşmak istiyorum sizinle Adı Ben Seni Başka Bir Dilde Sevdim.Ebru YEŞİLYURT Hanımefendinin yazmış olduğu mükemmel bir paylaşım. Etnik nedenlerle ayrılığa mahkum bırakılan iki sevdalı Kara yağız bir kürt genci; bir türk kızına aşık oldu. Tertemiz sevdiler birbirlerini. Farklı mı olmaları gerekiyordu, aynı yürekle sevmiyorlar mıydı sanki birbirlerini? Onlar siz söyleyene kadar bir kez bile düşünmemişlerdi ırk konusunda insanların onları yargılayacağını.

Onlar seviyorlardı birbirlerini, tek gerçek buydu. siz, hepiniz bir oldunuz; bu tertemiz aşka kara bir gölge gibi musallat oldunuz. Şimdi tüm yüreğimle haykırıyorum size. İki yüreği kabullenmek çok mu zordu? Onlar ırklarıyla değil yürekleriyle sevmişlerdi birbirlerini. Nasıl kıydınız onlara, nasıl ayırdınız, nasıl dayandınız göz yaşlarına ? Hepinize yazıklar olsun.

Yıllar önce o ölü şehirde başlamıştı Mehmet ile Ela’nın hikayesi. Ela cam fanusta büyüyen, narin, hayatı yara almadan öğrenmeyi arzulayan bir genç kızdı. Uzak bir şehirden gelmiş, küçük şehiri sevmeye çalışıyordu. Mehmet ah Mehmet… Zor hayat koşullarında ayakta kalan, dişiyle tırnağıyla kazıdığı hayata bağlı, hem çalışıp hem okuyan bir gençti. Ruhu yorgundu Mehmet’in. Babasızlığı küçük yaşta tadmış, düşleri yetim kalmıştı.

Bir gün yolları kesişti bu genç insanların. Ela Mehmet’e hayran oldu; Mehmet Ela’ya tutuldu. Bir masalın başlangıcında aşık oldular birbirlerine. Mehmet’in gözleri hep hüzünlü bakardı, bakınca içini titretirdi Ela’nın. O hüzün, beraberinde gücü, saygıyı hissettirirdi etrafına. Mehmet denince herkes en güzel cümlelerini söylerdi. Saygı duyulurdu ona, hayatın yükü onu büyütmüş, olgunlaştırmıştı. Ciddi duruşu, kahkahalarla gülmek yerine tebessüm edişi, yaşından fazla ağır yükünün bedeliydi belkide. Kırmamak ve kırılmamak için gardını almıştı hayata karşı.

Ela, Mehmet’in minik serçesi, dokunmaya kıyamadığı, helaliydi.

Bütün sokaklara yazıldı aşkları, okul sıralarına, kitapların ilk sayfalarına ve arkadaşlarının gözlerine, yüreklerine yazıldı aşkları.

Bir mor salkımlı sokakları vardı; aslında o sokakta hiç mor salkımlı çiçekler yoktu. O küçük şehirde aşk ayıptı; sadece o mor salkımlı sokakta ele ele yürüyebiliyorlardı. Issız, yalnız bir sokakta…

Seviyorlardı birbirlerini ama anlamadı kimse. Ayrılık fırtınasını sevdalarına eş etti herkes. Halbuki ne Mehmet ne Ela düşünmüştü farklı ırktan olduklarını. Ne siyasi fikirlerini konuşmuşlardı nede dil ,ırk farklılıklarını. Onlar için önemli olan yürekleriydi. Yüreklerinin dili yoktu ki. Ne fark ederdi birbirlerine söyledikleri cümlelerin lisanı. Mehmet Ela’ya ‘cane’ diyordu; Ela Mehmet’e canım. İkiside yüreğiyle söylüyorlardı bu kelimeleri, ne fark ederdi hangi lisanla söyledikleri.

Siyasi meseleler, siyasi çıkarlar, savaşlardaki taraflar engel deyildi aşklarına. Farklı kültürde yetişmeleri de bir sorun değildi. Ama anlamadınız. Ne aileleri nede siz anlamadınız.

Mehmet size göre bir kürt Ela size göre sadece bir türktü; o kadar. Anlamıyordunuz ki savaşlar, siyasi çatışmalar sizin bu ayrımcılığınız yüzünden yapılıyor. Anlamadınızki onların aşkı sizin savaşınızı yenecek güçte.

Ayrılık gününe siz karar verdiniz. Direndiler çok direndiler ama başaramadılar. Çok gençtiler çünkü; sadece iki lise öğrencisiydiler. Ağladı Ela Mehmet’e sarılıp. Mehmet Ela’ya sımsıkı sarıldı, tututu ellerinden
-Cane, söz ver sevme başkasını, beni sensiz bırakma.
-Canım ant içmiş etrafmızdakiler. Beni sana yar etmeyecekler. Yarını bile göremezken sana söz veremem dedi Ela ağlayarak.
-Cane, söz ver sevme benim gibi başkasını. Ben kimseyi sen gibi sevmeyeceğim.
Ağladılar yazgılarına; isyan ettiler.

Bir sabah apar topar başka bir şehre gönderdi Ela’yı ailesi. Söz istediler onlar da; Mehmet’i asla aramayacaktı. Söz yemindi, artık ölmüştü Ela. Sözünü tuttu, Mehmet’i hiç aramadı.

Otobüse binerken o şehir enkaz oldu sanki. Bağırdı tüm gücüyle Ela:
-Dilini bilmediğim bir şehirde seni sevmeyi öğrendim. Sözlerini anlamadığım bir şarkının müziğiyle mıh gibi çakıldım olduğum yere. Helin çalıyordu o kocaman parkın müzik setinde. Dakikalarca duymadım bana seslenenleri. ”cane hadi gidelim artık.” diyen sesinle o küçük şehre dahil oldum yeniden. İşte o gün anladım dilini bilmesem de ben seni çok sevecektim. Şimdi kelimelerimi duymanı isterdim, ben seni başka dilde sevdim.

Mehmet uzaktan el salladı sevdiğine. Ela son kez bile göremedi Mehmet’i. Hep bekledi otobüsü yolda durdurmasını Mehmet’in. Ama olmadı. Ayrıldılar mecburen; o şehre emanet ettiler aşklarını.

Ve Ela’yı o uzak batı kentine sürgün ettiniz; Mehmet’i o küçük şehre mahkum. Göz yaşlarına, feryatlarına göz yumup ayırdınız o iki sevdalıyı. Söyleyin şimdi onlar ayrılınca halledebildiniz mi siyasi meselelerinizi, savaşınız bitti mi. Yüreğinizdeki kin son buldu mu?

Ela öldü; Mehmet de. Hanginiz o masumların ahını ödeyebilir?

Şimdi Ela hala Mehmet’i için kürtçe yas tutuyor; Mehmet de Ela’sı için türkçe şiirler yazıyor hepinize inat. O iki masum kalp birbirinden artık çok uzak.

Ebru YEŞİLYURT

yüreğin öyküsüdür bu yazıda anlatılan.
 

SILA

Daimi Üye
Katılım
9 Kasım 2008
Mesajlar
3.668
Tepki
3.186
Puan
113
Yaş
47
Konum
almanya
çok güzeldi çok duygulandım allah sevenleri ayırmasın teşekkürler paylaşım için:eek:ky::eek:ky::eek:ky:
 

Su78

Aktif Üye
Katılım
2 Mayıs 2011
Mesajlar
163
Tepki
95
Puan
28
Konum
istanbul
MAlesef olmayan şeyler değil, ama üzücü, ama can sıkıcı yaşanıyo :(

emeğine sağlık
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst