Ayet nedir? Ne anlama geliyor?
ÂYET
a-Âyet Nedir?
'Âyet' sözlükte, açık alamet (belirti) demektir Bir şeyin ve bir amacın varlığını gösteren alamettir
Açıkça ortada görülmeyen şey âyetiyle bilinir ve tanınır Bir yolu bilmeyen, o yola ait alametleri bilirse, yolu tanır Her şey kendi alametiyle bilinir Bu açıdan âyet, duyuların, düşüncelerin veya akılla bilinen şeylerin dışa vurmuş şeklidir denilebilir
Yüzü kızaran bir kimsenin kızdığını anlarız Yüzü kızarmak kızgınlığın âyetidir Bir şeyin, bir nesnenin ayırdedici özelliklerine eskiden alamet-i farika, yani ayırdedici belirti denirdi Bu belirtiler o nesneyi bize tanıtan, o şeyin ne oldugunu bilmemize yardım eden özelliklerdir
Âyet, bu şekilde, açık alamet, nişan, belirti, iz, eser ve işaret anlamlarına gelmektedir
Kuran ilimlerinde âyet; sûrelerin içinde, başı ve sonu belli bir veya bir kaç cümleden meydana gelmiş ilâhí sözlerdir (kelâmdır)
Kuran yüzondört sûreden meydana gelmektedir (Bakınız: Sûre) Sûreler ise Ayetlerden oluşurlar Sûrelerin içerisindeki âyetler kendilerine mahsus bir biçimdedirler Belli kuralları yoktur Bir kaç harften oluşan âyetler olduğu gibi, bir sayfa uzunluğunda da âyet vardır Âyetlerin her biri birer Kuran oldukları gibi, hepsi beraber Kuranın meydana getirirler
Kuran âyetlerinin her biri Allaha ait alametler, işaretlerdir Bununla beraber Allaha mahsus bir yüceliğe de işaret ederler Bu yücelik onların bağlı oldukları Kudretı hatırlatır, Onun büyüklüğünü tanıtır
Kuran, âyetlerden meydana geldiği gibi kâinat da âyetlerden meydana gelir Çevremizde gördüğümüz her şey, Allahın birer âyetidir Bütün varlıklar, bütün olaylar Allahın ol emriyle meydana çıkmış kelimeleridir(Bakınız: Kelime) Bunlar, insana Allahı tanıtmaları açısından ise birer âyettirler Âyet kavramı Kuranda bir kaç anlamda kullanılmaktadır:
al-Delil anlamında:
Allahın varlığına ve yüceliğine işaret eden deliller, âyet ismiyle anılmaktadır Buna göre, göklerin ve yerin yaratılması, gece ile gündüzün peşpeşe gelişi, insanların faydası için denizde yüzen gemiler, ölümünden sonra toprağı diriltmek üzere yağmurun indirilişi, canlıların var edilmesi, bulutların boyun eğmiş bir şekilde havada yüzmeleri birer âyettir ( 2 Bekara/164)
Güneşin bir aydınlık, Ayın bir nur (ışık) kılınması yılların sayısı bilinsin diye Güneşe ve Aya durakların tesbit edilmesi birer âyettir (10 Yunus/5) Tanenin ve çekirdeğin yaratılması, sabahın gecenin içinden çıkıp gelmesi, gecenin dinlenme zamanı yapılması, karanlığın derinliklerinde yol bulmak için yıldızların bir lamba gibi var edilmesi, insanların tek bir nefisten yaratılması, gökten inen su ile bitkilerin büyütülmesi, her türlü meyvanın var edilmesi birer âyettir (6 Enlam/95-99) Arının çeşitli çiçeklerden topladığı özlerle insanlar için şifa olan bal yapması, hayvanların çeşit çeşit yaratılması, hayvanlar tarafından insanlara süt hazırlanması birer âyettir (16 Nahl/65-69)
Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmakları var edendir Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır Geceyi gündüze bürümektedir Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır (13 Râd/3)
a2-Mucize anlamında:
Kuran, peygamberlerin Allah (cc) tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını isbat etmek için gösterdikleri olağanüstü olaylara da âyet demektedir İnsanlar, peygamber olduğunu iddia eden kimselerden bilinen tabiat olaylarını aşan ve ancak ilâhí kuvvet tarafından yapılabilecek alametler (isbatlar) istemişlerdirPeygamberlerin gösterdiği bütün mucizeler âyet adıyla anılmaktadır Çünkü mucizeler, peygamberlerin kendi işi değil, Allahın gücünün göstergeleridir Hz İsa (as)nın çamurdan kuş yapması, körün gözünü açması, alaca hastalığını iyi etmesi, ölüyü diriltmesi, saklanılan şeylerin yerini haber vermesi birer âyettir (mucizedir) (3 Âli İmran/49) Hz İsa (as)ya gökten sofra indirilmesi (5 Maide/114), Semud kavmine deve verilmesi (17 İsra/59), Hz İsa (as)nın babasız dünyaya gelmesi (19 Meryem/21), Hz Musa (as)nın elinin Ay gibi parlaması (20 Tâhâ/22) hep birer âyettir
Peygamberlerin çabalarına ve gösterdikleri mucizelere rağmen azgınlığa ve zulümlerine devam edenler, dünyada iken bir takım cezalara çarptırıldılar Arkadan gelenler ibret alsın diye onlardan bazı âyetler (alametler) bırakılmıştır Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları hidayete yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihí kalıntılar üzerinde) gezip durmaktadırlar Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için âyetler vardır (20 Tâhâ/128, ayrıca bak 11 Hûd/103 15 Hıcr/74 28 Kasas/36 29 Ankebût/15 vd)
a3-Alâmet, nişan anlamında:
İsrailoğullarına başkan (hükümdar) olarak gönderilen Talûtun bu görevinin âyeti (alameti),Tabûtun onlara getirilmesiydi Burada âyet; alamet, belirti, nişan anlamında kullanılmıştır (2 Bekara/248)
a4-Acayip iş anlamında:
Hz İsa (as)nın babasız olarak dünyaya gönderilmesi, Allahın kudretine işaret eden bir âyettir, acayip bir iştir Bir yönden mucizedir, diğer yönden insanların görmediği, alışmadığı bir iştir (23 Müminûn/50)
a5-İbret anlamında:
Talûtun İsrailoğullarına hükümdar olması, bunun belgesi olarak Tabutu bularak onlara getirmesi, inananlar için gerçekten ibret verici bir durumdur Buna benzer bütün olaylar hem mucizedir hem de ibret verici şeylerdir (2 Bekara/248)
a6-Kıyamet alâmeti anlamında:
Bir takım kimseler ellerinde firsat varken iman etmezler Allah'ın bazı âyetleri geldiği zaman iman ederseler bu imanları kabul olmaz Enam Suresi 158 âyetinde çoğul olarak geçen âyât (âyetler), Kıyamet saatinin belirtisi, alameti şeklinde anlaşılmıştır
a7-Kuranın tümü veya belli bölümleri anlamında:
Kuranın tümü âyet olduğu gibi, her sûrenin belli bölümleri de âyettir Gerek Kuranın tümü, gerekse her bir âyeti, insanların hepsi bir araya gelseler bile bir benzerini yazamayacakları bir mucize (âyet )dirKuranın âyeti mucize anlamında da kullandığını tekrar hatırlayalım Öyleyse Kuran, peygamberimizin en büyük mucizesi olmakla birlikte Allahın kudretine alâmet olan bir âyetidir Hz Muhammed (sav)in hak peygamber olduğuna delildir Her bir âyet bir ifadeyi diğerinden ayırdığı, her bir Kuran bölümü onun tümünü ve vahyin mucize oluşunu hatırlattığı için âyet denmiştir
Kuran, Hz Muhammede indirilen Kitabın insanüstü olduğunu bildirdikten sonra, bundan şüphe edenleri, haydi bakalım, bunun gibi bir kitap, ya da bunun sûrelerine benzer sûreler yazıp getirin diye meydan okumaktadır (2 Bekara/23-24 29 Ankebût/50-51 17 İsra/88 11 Hûd/13) Öyleyse Onun kendisi, sûreleri, âyetleri hem birer mucizedir, hem de onları gönderen Rabbimizin Rabliğinin, büyüklüğünün, kudretinin alâmetleri (âyetleri)dir
Bütün bunlara rağmen Kurana inanmayan inkârcılar yine olacaktır (2 Bekara/145)
b-Âyetin Anlam Sahası:
Peygamberimiz (sav) Güneşin ve Ayın Allahın kudretinin iki âyeti olduğunu haber veriyor (Buharí, Bedül Halk/88, 4/251)
O ayrıca buyuruyor ki: On âyet (alâmet) çıkmadıkça Kıyamet kopmaz (Müslim, Fiten/39-40, Hadis no: 2901, 4/2225)
Evrendeki sayısız varlıklara, çeşitliliğe, sürekli bir oluşuma ve evrensel düzene fiilí âyetler denmiştir Bu âyetler, yüce bir varlığın kudretini açıkça haber vermektedir Bu âyetlere kevní âyetler-oluşun alametleri denmektedir Bunlar bütün kainatta bulunduğu gibi insanın kendi bünyesinde de bulunmaktadır Kuran şöyle diyor:
Biz âyetlerimizi hem âfakta (insanın dışında), hem de enfüste (kendi nefislerinde) onlara göstereceğiz; öyleki şüphesiz onun (Kuranın) hak olduğu kendilerine apaçık belli olsun Her şeyin üzerinde senin Rabbinin şahit olması yetmez mi? (41 Fussilet/53)
İnsanın çevresinde ve bizzat kendi yapısında bulunan sayısız âyet yani Rabbimizin varlığına ve kudretine işaret eden sonsuz alamet; onun inanması ve Rabbine boyun eğmesi için yeter
Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar da kavlí, yani sözlü âyetlerdir Bu kitapların gönderiliş şekli olan vahy bir âyet oldğu gibi, bu kitapların anlattığı her şey de birer âyettir Bu gün âyet deyince daha çok Kuranın âyetleri akla gelmektedir Kuran âyetleri, Rabbimizin bize gönderdiği apaçık belgeler ve delillerdir Bu belge ve deliller, bir yönden Rabbimizin ilâhlığının isbatlarıdır, bir taraftan da bizi doğru yola götürecek alâmetlerdir Âyetlerin haber verdiği gerçekler ve sundukları hükümler; varlığın ve mutlak kurtuluşun işaretidir
Kuran âyetlerinin sıralanışı, uzunluğu ve kısalığı ve hangi sûrede yer alacağı kendine özgüdür Bilindiği gibi Kuran âyetleri Allahın Rasûlüne bir defada veye toplu bir kitap halinde gelmemiştir Peygamber (sav), gelen Kuran âyetlerinin hangi sûrelere ve hangi âyetten sonra veya önce yazılacağını Cebrailin bildirmesiyle, Kuranı yazan vahy katiplerine söyleyip yazdırıyordu Şu anda Kuranda yer alan âyetler bizzat vahyin emri ile ait oldukları sûrenin içerisindedirler
Kuranın ilk gelen âyetleri Alak Sûresinin ilk beş âyeti, son gelen âyet ise, Maide Sûresinin üçüncü âyetidir
Kuran âyetleri Mekkede gelenler Mekkí, Medinede gelenler Medení şeklinde ikiye ayrılırlar
alıntı
ÂYET
a-Âyet Nedir?
'Âyet' sözlükte, açık alamet (belirti) demektir Bir şeyin ve bir amacın varlığını gösteren alamettir
Açıkça ortada görülmeyen şey âyetiyle bilinir ve tanınır Bir yolu bilmeyen, o yola ait alametleri bilirse, yolu tanır Her şey kendi alametiyle bilinir Bu açıdan âyet, duyuların, düşüncelerin veya akılla bilinen şeylerin dışa vurmuş şeklidir denilebilir
Yüzü kızaran bir kimsenin kızdığını anlarız Yüzü kızarmak kızgınlığın âyetidir Bir şeyin, bir nesnenin ayırdedici özelliklerine eskiden alamet-i farika, yani ayırdedici belirti denirdi Bu belirtiler o nesneyi bize tanıtan, o şeyin ne oldugunu bilmemize yardım eden özelliklerdir
Âyet, bu şekilde, açık alamet, nişan, belirti, iz, eser ve işaret anlamlarına gelmektedir
Kuran ilimlerinde âyet; sûrelerin içinde, başı ve sonu belli bir veya bir kaç cümleden meydana gelmiş ilâhí sözlerdir (kelâmdır)
Kuran yüzondört sûreden meydana gelmektedir (Bakınız: Sûre) Sûreler ise Ayetlerden oluşurlar Sûrelerin içerisindeki âyetler kendilerine mahsus bir biçimdedirler Belli kuralları yoktur Bir kaç harften oluşan âyetler olduğu gibi, bir sayfa uzunluğunda da âyet vardır Âyetlerin her biri birer Kuran oldukları gibi, hepsi beraber Kuranın meydana getirirler
Kuran âyetlerinin her biri Allaha ait alametler, işaretlerdir Bununla beraber Allaha mahsus bir yüceliğe de işaret ederler Bu yücelik onların bağlı oldukları Kudretı hatırlatır, Onun büyüklüğünü tanıtır
Kuran, âyetlerden meydana geldiği gibi kâinat da âyetlerden meydana gelir Çevremizde gördüğümüz her şey, Allahın birer âyetidir Bütün varlıklar, bütün olaylar Allahın ol emriyle meydana çıkmış kelimeleridir(Bakınız: Kelime) Bunlar, insana Allahı tanıtmaları açısından ise birer âyettirler Âyet kavramı Kuranda bir kaç anlamda kullanılmaktadır:
al-Delil anlamında:
Allahın varlığına ve yüceliğine işaret eden deliller, âyet ismiyle anılmaktadır Buna göre, göklerin ve yerin yaratılması, gece ile gündüzün peşpeşe gelişi, insanların faydası için denizde yüzen gemiler, ölümünden sonra toprağı diriltmek üzere yağmurun indirilişi, canlıların var edilmesi, bulutların boyun eğmiş bir şekilde havada yüzmeleri birer âyettir ( 2 Bekara/164)
Güneşin bir aydınlık, Ayın bir nur (ışık) kılınması yılların sayısı bilinsin diye Güneşe ve Aya durakların tesbit edilmesi birer âyettir (10 Yunus/5) Tanenin ve çekirdeğin yaratılması, sabahın gecenin içinden çıkıp gelmesi, gecenin dinlenme zamanı yapılması, karanlığın derinliklerinde yol bulmak için yıldızların bir lamba gibi var edilmesi, insanların tek bir nefisten yaratılması, gökten inen su ile bitkilerin büyütülmesi, her türlü meyvanın var edilmesi birer âyettir (6 Enlam/95-99) Arının çeşitli çiçeklerden topladığı özlerle insanlar için şifa olan bal yapması, hayvanların çeşit çeşit yaratılması, hayvanlar tarafından insanlara süt hazırlanması birer âyettir (16 Nahl/65-69)
Ve O, yeri yayıp uzatan, onda sarsılmaz dağlar ve ırmakları var edendir Orada ürünlerin her birinden ikişer çift yaratmıştır Geceyi gündüze bürümektedir Şüphesiz bunlarda düşünen bir topluluk için gerçekten âyetler vardır (13 Râd/3)
a2-Mucize anlamında:
Kuran, peygamberlerin Allah (cc) tarafından gönderilmiş elçiler olduklarını isbat etmek için gösterdikleri olağanüstü olaylara da âyet demektedir İnsanlar, peygamber olduğunu iddia eden kimselerden bilinen tabiat olaylarını aşan ve ancak ilâhí kuvvet tarafından yapılabilecek alametler (isbatlar) istemişlerdirPeygamberlerin gösterdiği bütün mucizeler âyet adıyla anılmaktadır Çünkü mucizeler, peygamberlerin kendi işi değil, Allahın gücünün göstergeleridir Hz İsa (as)nın çamurdan kuş yapması, körün gözünü açması, alaca hastalığını iyi etmesi, ölüyü diriltmesi, saklanılan şeylerin yerini haber vermesi birer âyettir (mucizedir) (3 Âli İmran/49) Hz İsa (as)ya gökten sofra indirilmesi (5 Maide/114), Semud kavmine deve verilmesi (17 İsra/59), Hz İsa (as)nın babasız dünyaya gelmesi (19 Meryem/21), Hz Musa (as)nın elinin Ay gibi parlaması (20 Tâhâ/22) hep birer âyettir
Peygamberlerin çabalarına ve gösterdikleri mucizelere rağmen azgınlığa ve zulümlerine devam edenler, dünyada iken bir takım cezalara çarptırıldılar Arkadan gelenler ibret alsın diye onlardan bazı âyetler (alametler) bırakılmıştır Kendilerinden önceki kuşaklardan nicelerini yıkıma uğratmamız, onları hidayete yöneltmedi mi? (Oysa bugün kendileri) onların kaldıkları yerlerde (tarihí kalıntılar üzerinde) gezip durmaktadırlar Şüphesiz bunda sağduyu sahipleri için âyetler vardır (20 Tâhâ/128, ayrıca bak 11 Hûd/103 15 Hıcr/74 28 Kasas/36 29 Ankebût/15 vd)
a3-Alâmet, nişan anlamında:
İsrailoğullarına başkan (hükümdar) olarak gönderilen Talûtun bu görevinin âyeti (alameti),Tabûtun onlara getirilmesiydi Burada âyet; alamet, belirti, nişan anlamında kullanılmıştır (2 Bekara/248)
a4-Acayip iş anlamında:
Hz İsa (as)nın babasız olarak dünyaya gönderilmesi, Allahın kudretine işaret eden bir âyettir, acayip bir iştir Bir yönden mucizedir, diğer yönden insanların görmediği, alışmadığı bir iştir (23 Müminûn/50)
a5-İbret anlamında:
Talûtun İsrailoğullarına hükümdar olması, bunun belgesi olarak Tabutu bularak onlara getirmesi, inananlar için gerçekten ibret verici bir durumdur Buna benzer bütün olaylar hem mucizedir hem de ibret verici şeylerdir (2 Bekara/248)
a6-Kıyamet alâmeti anlamında:
Bir takım kimseler ellerinde firsat varken iman etmezler Allah'ın bazı âyetleri geldiği zaman iman ederseler bu imanları kabul olmaz Enam Suresi 158 âyetinde çoğul olarak geçen âyât (âyetler), Kıyamet saatinin belirtisi, alameti şeklinde anlaşılmıştır
a7-Kuranın tümü veya belli bölümleri anlamında:
Kuranın tümü âyet olduğu gibi, her sûrenin belli bölümleri de âyettir Gerek Kuranın tümü, gerekse her bir âyeti, insanların hepsi bir araya gelseler bile bir benzerini yazamayacakları bir mucize (âyet )dirKuranın âyeti mucize anlamında da kullandığını tekrar hatırlayalım Öyleyse Kuran, peygamberimizin en büyük mucizesi olmakla birlikte Allahın kudretine alâmet olan bir âyetidir Hz Muhammed (sav)in hak peygamber olduğuna delildir Her bir âyet bir ifadeyi diğerinden ayırdığı, her bir Kuran bölümü onun tümünü ve vahyin mucize oluşunu hatırlattığı için âyet denmiştir
Kuran, Hz Muhammede indirilen Kitabın insanüstü olduğunu bildirdikten sonra, bundan şüphe edenleri, haydi bakalım, bunun gibi bir kitap, ya da bunun sûrelerine benzer sûreler yazıp getirin diye meydan okumaktadır (2 Bekara/23-24 29 Ankebût/50-51 17 İsra/88 11 Hûd/13) Öyleyse Onun kendisi, sûreleri, âyetleri hem birer mucizedir, hem de onları gönderen Rabbimizin Rabliğinin, büyüklüğünün, kudretinin alâmetleri (âyetleri)dir
Bütün bunlara rağmen Kurana inanmayan inkârcılar yine olacaktır (2 Bekara/145)
b-Âyetin Anlam Sahası:
Peygamberimiz (sav) Güneşin ve Ayın Allahın kudretinin iki âyeti olduğunu haber veriyor (Buharí, Bedül Halk/88, 4/251)
O ayrıca buyuruyor ki: On âyet (alâmet) çıkmadıkça Kıyamet kopmaz (Müslim, Fiten/39-40, Hadis no: 2901, 4/2225)
Evrendeki sayısız varlıklara, çeşitliliğe, sürekli bir oluşuma ve evrensel düzene fiilí âyetler denmiştir Bu âyetler, yüce bir varlığın kudretini açıkça haber vermektedir Bu âyetlere kevní âyetler-oluşun alametleri denmektedir Bunlar bütün kainatta bulunduğu gibi insanın kendi bünyesinde de bulunmaktadır Kuran şöyle diyor:
Biz âyetlerimizi hem âfakta (insanın dışında), hem de enfüste (kendi nefislerinde) onlara göstereceğiz; öyleki şüphesiz onun (Kuranın) hak olduğu kendilerine apaçık belli olsun Her şeyin üzerinde senin Rabbinin şahit olması yetmez mi? (41 Fussilet/53)
İnsanın çevresinde ve bizzat kendi yapısında bulunan sayısız âyet yani Rabbimizin varlığına ve kudretine işaret eden sonsuz alamet; onun inanması ve Rabbine boyun eğmesi için yeter
Peygamberlere indirilen bütün ilâhí kitaplar da kavlí, yani sözlü âyetlerdir Bu kitapların gönderiliş şekli olan vahy bir âyet oldğu gibi, bu kitapların anlattığı her şey de birer âyettir Bu gün âyet deyince daha çok Kuranın âyetleri akla gelmektedir Kuran âyetleri, Rabbimizin bize gönderdiği apaçık belgeler ve delillerdir Bu belge ve deliller, bir yönden Rabbimizin ilâhlığının isbatlarıdır, bir taraftan da bizi doğru yola götürecek alâmetlerdir Âyetlerin haber verdiği gerçekler ve sundukları hükümler; varlığın ve mutlak kurtuluşun işaretidir
Kuran âyetlerinin sıralanışı, uzunluğu ve kısalığı ve hangi sûrede yer alacağı kendine özgüdür Bilindiği gibi Kuran âyetleri Allahın Rasûlüne bir defada veye toplu bir kitap halinde gelmemiştir Peygamber (sav), gelen Kuran âyetlerinin hangi sûrelere ve hangi âyetten sonra veya önce yazılacağını Cebrailin bildirmesiyle, Kuranı yazan vahy katiplerine söyleyip yazdırıyordu Şu anda Kuranda yer alan âyetler bizzat vahyin emri ile ait oldukları sûrenin içerisindedirler
Kuranın ilk gelen âyetleri Alak Sûresinin ilk beş âyeti, son gelen âyet ise, Maide Sûresinin üçüncü âyetidir
Kuran âyetleri Mekkede gelenler Mekkí, Medinede gelenler Medení şeklinde ikiye ayrılırlar
alıntı