Atatürk at yarışlarını neden severdi?
Eriş Ülger, birçok spor kulübü taraftarını hayal kırıklığına uğratan haberde şöyle diyordu “Atatürk'ün ayağı futbol topuna dokunmadı, en sevdiği spor dalları at ve yelken yarışları, deniz sporları ve güreşti.”
Eriş Ülger kitapları on binler satan, kendini Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne adamış bir araştırmacı-yazar. Son kitabı ‘Zafere Giden Yol’ herkesin okumasını gerektiren bir kitap. Söylediklerinin içinde at ve atyarışı olunca kendisine ulaştık ve habere konu olan araştırması hakkında görüşmek istediğimizi ilettik. O da kırmadı ve randevu talebimizi kabul etti. Merhaba ve hal hatırın ardından konuya girdik ve röportaja başladık.
Sayın Ülger, bize Mustafa Kemal’in atlara ve spora olan ilgisini Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren bahseder misiniz?
Atatürk’ün spora olan düşkünlüğü bir gerçek ama hangi spora? O zamanlar şimdiki gibi takım oyunları yoktu. Dolayısıyla ferdi yapılan müsabakalar, her zaman atamızın tercihi olmuştur. Ata gelince; Mustafa Kemal’in hayatında onun bambaşka bir yeri vardır. Mustafa Kemal için at bir hayvan değildir, bir kıymet ve değerdir, çok büyük bir varlıktır. I İnönü savaşının nihayetinde Türk ve Yunan orduları savaşın bitiminde birbirinden habersiz olarak karşılaşır. O kadar yorgundurlar ki askerler gecenin karanlığında birbirlerini tanımazlar bile. Türk ordusundaki Süvari Birliği’ndeki bu hayvanlar tanımıştır düşmanı geçerken. Siz daha iyi bilirsiniz kişnemesi, geri çekilmesi, durması, başını sallaması gibi daha birçok vasıfları olan bu hayvan o zamanlar en büyük yardımcı olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında da Dumlupınar’da, Büyük Taarruz’da, İnönü savaşlarında bir insandan kıymetlidir at. Niçin? At hem taşıyıcıdır, hem çekicidir, hem yönlendiricidir, hem koruyucudur, hem kollayıcıdır hem de ısıtıcıdır. O kadar güzel varlıklardır ki atlar, Atatürk’ün bu hayvanı sevmemesi düşünülemez. O kadar ilgi ve hayranlık duyduğu bir hayvandır. Bunun yanı sıra çok yakın arkadaşı Fikriye hanıma ilk hediyesi attır ve bu atın adı “Zafer”dir.
Bakın size çok ilginç bir şey söyleyeyim; 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Bandırma vapuruyla Karadeniz’in o dalgalı sularına doğru yola çıkarken yanında 18 tane arkadaşı vardır. Bandırma vapurundaki bu yolculuğa 2 at ve 7 koyun da iştirak etmiştir. O zaman bu gizlidir. Ne padişahın ne damat Ferit’in hiç kimsenin bunlardan haberi yoktur. Çok sıkıntılı bir durum olursa, açıkta kalırlarsa koyunlar yenmek için alınmıştır. Atlar da Sinop’a gelindiğinde şayet Mustafa Kemal’e karşı bir suikast veya faaliyette bulunacak olurlarsa, bu atlardan istifade edeceklerdi.
Latife hanımla da evlendiği zaman ilk hediyesi attır. Hatta bu atların İzmir’e gidişini de Mustafa Kemal’in yaveri Salih Bozok sağlamıştır. Ve herkesin bildiği gibi üzerine titrediği en çok değer verdiği atı da ‘Sakarya’dır.
Kurtuluş savaşı sırasında, atın çok büyük faydaları olmuş. Taşımasıyla faydası olmuştur. Yol gösterici özellikleriyle de hem kendisini hem de üstündekini en güvenli şekilde gideceği yere götürmek üzere eğitimlidir. Nasıl gidileceğini öğrendiyse mutlaka oradan gider.
Kurtuluş savaşı Yaz, kış tam 3,5 sene sürmüş. Bu asil hayvan o soğuk günlerde, askerlerimizi nefesiyle vücutlarıyla ısıtmış. Atın dışkısı bile kurutulup yakılmış ve ısınmak için kullanılmış. Bu hayvanın sadece Mustafa Kemal değil, aklı başında herkes tarafından sevilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Kurtuluş savaşının kazanılmasında atın payı çok büyüktür.
Cumhuriyet dönemindeki atlarla ilişkisi için ne diyebilirsiniz?
Sadece atla kendisi ilgilenmemiştir. Çevresindeki arkadaşlarını da yönlendirmiştir. Mesela İsmet Paşa da ata çok düşkündür. Hatta Çankaya Köşkü bahçesinde atla uzun gezintileri olduğu söylenir. Salih Bozok, Kılıç Ali, Şükrü Kaya, Kazım Özalp gibi birçok arkadaşı ve dostunun atlara düşkün olması bu yüzdendir.
Atatürk akla ve mantığa uygun bir şeyi sevip beğendiği zaman etrafındakilere de aşılardı. Onların da o nimetlere değer verip, onlardan faydalanmalarını sağlardı.
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Atatürk Orman Çiftliği kurulmuştur. Buranın kurulması sadece çiftlik amaçlı değildir. O zaman buraya birçok hayvan alındı ve çiftliğin içinde Ankara Hayvanat Bahçesi kuruldu. Burada atlarında yetiştirildiği bir yer vardı. Daha sonra buranın yönetimini Atatürk’ün manevi kızı Ülkü devralmıştı. O da ata çok düşkündü ve benim arkadaşımdı. Benim onu ziyaretim sırasında çok bakımlı sağlıklı atlar vardı. Bu da gösteriyor ki Atatürk sadece insana değil ona faydalı olabilecek her canlıya çok kıymet vermiştir. Bu bir hayvan olabilir, çiçek olabilir, ağaç olabilir…
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya zamanında, Ulus’tan Çankaya’ya yeni yol yapılırken 3–4 tane çok büyük ve yaşlı ağaç var… Yolun genişletilmesi için ağaçların kesilmesi gerekiyor ve hatta bir tanesi de kesiliyor. Mustafa Kemal’in ağaç kesildikten sonra bu işten haberi oluyor. Ve Şükrü beye haber göndererek “Çocuk, o 3 ağaçta kalacak kesilmeyecek, ne yaparsanız yapın” diye talimat veriyor. Ağaçlardan biri Kuğulu Park’ın dibindeki ağaçtır. Onun içindir ki bu üç ağaç yüzünden Çankaya’ya kavisli bir yol ile çıkılır.
Mustafa Kemal’in en önem verdiği spor dallarından birisi de güreştir. Hatta Çankaya Köşkü’nün bahçesinde iki askerini güreştirmiştir. Kazanan askere de benimle güreşir misin diye sorduğunda askerin yanıtı “Paşam sizinle cihan başa çıkamadı ben nasıl çıkarım” olmuştur.
Atatürk’ün özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında atyarışları düzenlenmesini arzu etmesinin başlıca sebebi, ata zaten düşkünlüğü bilinen bir milletin bir araya geldiğinde bazı söylemlerle bilinçlenmesini istemesidir. O zamanlar yarışların düzenlendiği bu yerdeki topluluklara kürsüden hitap ederek düşüncelerini aktarma fırsatı bulurmuş. Yani Atatürk atyarışlarına 10 dakika önceden gelip yarış bittikten 2 dakika sonra giden bir zihniyette değildi. Aksine yarışlar başlamadan 3 saat evvel gelip, bittikten saatler sonra gidermiş. Sebebi de oraya gelen toplumla birebir konuşmak, ilişki kurmak ve dertlerini dinleyerek çözüm bulmaya çalışmaktı. Atyarışları bir kumar değil, bir heyecanı, kazanma azmini göz ardı edemezsiniz. Bu tip faaliyetlerden toplumun bazı kazanımlar elde etmesini sağlamak amaçtı. O zamanlar bu büyük toplulukları bir araya getirecek başkaca sosyal etkinlikler futbol, basketbol maçları gibi faaliyetler yoktu. Atyarışları bu bakımdan topluma bir takım mesajlar vermek için imkânlar sunan yerler olarak kabul edilirmiş. Atatürk’ün dediği gibi “Atyarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır” sözü de buradan hareketle söylenmiştir.
Kısacası atyarışları toplumun kaynaşıp, belli bir sosyal çizgide buluşmasına yardımcı olmuştur. Bunu böyle görmek ve o müşterekleri oluşturmak hepimizin görevidir.
Bizi kabul edip, araştırmalarınızı ve arşivinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. En yakın zamanda sizi hipodromumuzda ağırlamaktan onur ve keyif duyacağız.
Ben de bana bu fırsatı verip, gazetelerdeki haberleri detaylarıyla anlatmam da yardımcı olduğunuz için ayrıca teşekkür ederim.
alıntı..
Eriş Ülger, birçok spor kulübü taraftarını hayal kırıklığına uğratan haberde şöyle diyordu “Atatürk'ün ayağı futbol topuna dokunmadı, en sevdiği spor dalları at ve yelken yarışları, deniz sporları ve güreşti.”
Eriş Ülger kitapları on binler satan, kendini Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti’ne adamış bir araştırmacı-yazar. Son kitabı ‘Zafere Giden Yol’ herkesin okumasını gerektiren bir kitap. Söylediklerinin içinde at ve atyarışı olunca kendisine ulaştık ve habere konu olan araştırması hakkında görüşmek istediğimizi ilettik. O da kırmadı ve randevu talebimizi kabul etti. Merhaba ve hal hatırın ardından konuya girdik ve röportaja başladık.
Sayın Ülger, bize Mustafa Kemal’in atlara ve spora olan ilgisini Kurtuluş Savaşı yıllarından itibaren bahseder misiniz?
Atatürk’ün spora olan düşkünlüğü bir gerçek ama hangi spora? O zamanlar şimdiki gibi takım oyunları yoktu. Dolayısıyla ferdi yapılan müsabakalar, her zaman atamızın tercihi olmuştur. Ata gelince; Mustafa Kemal’in hayatında onun bambaşka bir yeri vardır. Mustafa Kemal için at bir hayvan değildir, bir kıymet ve değerdir, çok büyük bir varlıktır. I İnönü savaşının nihayetinde Türk ve Yunan orduları savaşın bitiminde birbirinden habersiz olarak karşılaşır. O kadar yorgundurlar ki askerler gecenin karanlığında birbirlerini tanımazlar bile. Türk ordusundaki Süvari Birliği’ndeki bu hayvanlar tanımıştır düşmanı geçerken. Siz daha iyi bilirsiniz kişnemesi, geri çekilmesi, durması, başını sallaması gibi daha birçok vasıfları olan bu hayvan o zamanlar en büyük yardımcı olmuştur. Kurtuluş Savaşı sırasında da Dumlupınar’da, Büyük Taarruz’da, İnönü savaşlarında bir insandan kıymetlidir at. Niçin? At hem taşıyıcıdır, hem çekicidir, hem yönlendiricidir, hem koruyucudur, hem kollayıcıdır hem de ısıtıcıdır. O kadar güzel varlıklardır ki atlar, Atatürk’ün bu hayvanı sevmemesi düşünülemez. O kadar ilgi ve hayranlık duyduğu bir hayvandır. Bunun yanı sıra çok yakın arkadaşı Fikriye hanıma ilk hediyesi attır ve bu atın adı “Zafer”dir.
Bakın size çok ilginç bir şey söyleyeyim; 19 Mayıs 1919 günü Mustafa Kemal Bandırma vapuruyla Karadeniz’in o dalgalı sularına doğru yola çıkarken yanında 18 tane arkadaşı vardır. Bandırma vapurundaki bu yolculuğa 2 at ve 7 koyun da iştirak etmiştir. O zaman bu gizlidir. Ne padişahın ne damat Ferit’in hiç kimsenin bunlardan haberi yoktur. Çok sıkıntılı bir durum olursa, açıkta kalırlarsa koyunlar yenmek için alınmıştır. Atlar da Sinop’a gelindiğinde şayet Mustafa Kemal’e karşı bir suikast veya faaliyette bulunacak olurlarsa, bu atlardan istifade edeceklerdi.
Latife hanımla da evlendiği zaman ilk hediyesi attır. Hatta bu atların İzmir’e gidişini de Mustafa Kemal’in yaveri Salih Bozok sağlamıştır. Ve herkesin bildiği gibi üzerine titrediği en çok değer verdiği atı da ‘Sakarya’dır.
Kurtuluş savaşı sırasında, atın çok büyük faydaları olmuş. Taşımasıyla faydası olmuştur. Yol gösterici özellikleriyle de hem kendisini hem de üstündekini en güvenli şekilde gideceği yere götürmek üzere eğitimlidir. Nasıl gidileceğini öğrendiyse mutlaka oradan gider.
Kurtuluş savaşı Yaz, kış tam 3,5 sene sürmüş. Bu asil hayvan o soğuk günlerde, askerlerimizi nefesiyle vücutlarıyla ısıtmış. Atın dışkısı bile kurutulup yakılmış ve ısınmak için kullanılmış. Bu hayvanın sadece Mustafa Kemal değil, aklı başında herkes tarafından sevilmesi kadar doğal bir şey olamaz. Kurtuluş savaşının kazanılmasında atın payı çok büyüktür.
Cumhuriyet dönemindeki atlarla ilişkisi için ne diyebilirsiniz?
Sadece atla kendisi ilgilenmemiştir. Çevresindeki arkadaşlarını da yönlendirmiştir. Mesela İsmet Paşa da ata çok düşkündür. Hatta Çankaya Köşkü bahçesinde atla uzun gezintileri olduğu söylenir. Salih Bozok, Kılıç Ali, Şükrü Kaya, Kazım Özalp gibi birçok arkadaşı ve dostunun atlara düşkün olması bu yüzdendir.
Atatürk akla ve mantığa uygun bir şeyi sevip beğendiği zaman etrafındakilere de aşılardı. Onların da o nimetlere değer verip, onlardan faydalanmalarını sağlardı.
Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Atatürk Orman Çiftliği kurulmuştur. Buranın kurulması sadece çiftlik amaçlı değildir. O zaman buraya birçok hayvan alındı ve çiftliğin içinde Ankara Hayvanat Bahçesi kuruldu. Burada atlarında yetiştirildiği bir yer vardı. Daha sonra buranın yönetimini Atatürk’ün manevi kızı Ülkü devralmıştı. O da ata çok düşkündü ve benim arkadaşımdı. Benim onu ziyaretim sırasında çok bakımlı sağlıklı atlar vardı. Bu da gösteriyor ki Atatürk sadece insana değil ona faydalı olabilecek her canlıya çok kıymet vermiştir. Bu bir hayvan olabilir, çiçek olabilir, ağaç olabilir…
İçişleri Bakanı Şükrü Kaya zamanında, Ulus’tan Çankaya’ya yeni yol yapılırken 3–4 tane çok büyük ve yaşlı ağaç var… Yolun genişletilmesi için ağaçların kesilmesi gerekiyor ve hatta bir tanesi de kesiliyor. Mustafa Kemal’in ağaç kesildikten sonra bu işten haberi oluyor. Ve Şükrü beye haber göndererek “Çocuk, o 3 ağaçta kalacak kesilmeyecek, ne yaparsanız yapın” diye talimat veriyor. Ağaçlardan biri Kuğulu Park’ın dibindeki ağaçtır. Onun içindir ki bu üç ağaç yüzünden Çankaya’ya kavisli bir yol ile çıkılır.
Mustafa Kemal’in en önem verdiği spor dallarından birisi de güreştir. Hatta Çankaya Köşkü’nün bahçesinde iki askerini güreştirmiştir. Kazanan askere de benimle güreşir misin diye sorduğunda askerin yanıtı “Paşam sizinle cihan başa çıkamadı ben nasıl çıkarım” olmuştur.
Atatürk’ün özellikle Kurtuluş Savaşı sırasında atyarışları düzenlenmesini arzu etmesinin başlıca sebebi, ata zaten düşkünlüğü bilinen bir milletin bir araya geldiğinde bazı söylemlerle bilinçlenmesini istemesidir. O zamanlar yarışların düzenlendiği bu yerdeki topluluklara kürsüden hitap ederek düşüncelerini aktarma fırsatı bulurmuş. Yani Atatürk atyarışlarına 10 dakika önceden gelip yarış bittikten 2 dakika sonra giden bir zihniyette değildi. Aksine yarışlar başlamadan 3 saat evvel gelip, bittikten saatler sonra gidermiş. Sebebi de oraya gelen toplumla birebir konuşmak, ilişki kurmak ve dertlerini dinleyerek çözüm bulmaya çalışmaktı. Atyarışları bir kumar değil, bir heyecanı, kazanma azmini göz ardı edemezsiniz. Bu tip faaliyetlerden toplumun bazı kazanımlar elde etmesini sağlamak amaçtı. O zamanlar bu büyük toplulukları bir araya getirecek başkaca sosyal etkinlikler futbol, basketbol maçları gibi faaliyetler yoktu. Atyarışları bu bakımdan topluma bir takım mesajlar vermek için imkânlar sunan yerler olarak kabul edilirmiş. Atatürk’ün dediği gibi “Atyarışları modern toplumlar için sosyal bir ihtiyaçtır” sözü de buradan hareketle söylenmiştir.
Kısacası atyarışları toplumun kaynaşıp, belli bir sosyal çizgide buluşmasına yardımcı olmuştur. Bunu böyle görmek ve o müşterekleri oluşturmak hepimizin görevidir.
Bizi kabul edip, araştırmalarınızı ve arşivinizi paylaştığınız için teşekkür ederim. En yakın zamanda sizi hipodromumuzda ağırlamaktan onur ve keyif duyacağız.
Ben de bana bu fırsatı verip, gazetelerdeki haberleri detaylarıyla anlatmam da yardımcı olduğunuz için ayrıca teşekkür ederim.
alıntı..