elma şekeri
Daimi Üye
Alerji, bedenin, birçok insana zarar vermeyen bir maddeye karşı aşırı tepki göstermesidir. Alerjik bün*yeliler, alerjen adı verilen bu maddelere zehir ya da mikroplara gösterdikleri tepkiye benzer tepki göste*rirler.
Sağlıklı beden, mikroplara ve zararlı olabilecek di*ğer maddelere karşı topluca bağışıklık sistemi adı ve*rilen karmaşık bir "organ, hücre ve beze" ağıyla korunur. Bu sistemdeki en önemli unsurlardan biri, sü*rekli olarak yabancı işgalcileri kollayan beyaz kan hücreleridir. Bu hücreler, bedene yabancı olduğu iz*lenimini uyandıran bir mikropla karşılaştıklarında an*tikor üretirler. Birer protein olan antikorlar, yabancı maddeleri sarar ve parçalar. Çocukluk hastalıklarına insanların, yaşamları boyunca yalnız bir kez yakalan*malarının nedeni, bedenlerinde bu hastalıklara neden olan virüslere karşı bol miktarda antikor depolanmış olmasıdır. Bedenimizde, pek çok işgalciye karşı an*tikorlar depolanmıştır. Grip ve nezle gibi rahatsızlık*lara sık yakalanmamızın nedeni ise, bu hastalıkları yaratan virüslerin sürekli değişmesi ve gelişmesidir. Bedenin her grip ve nezle hastalığına karşı antikor üretebilmesi için zamana gereksinimi vardır.
Alerjik kişilerin sorunu, bağışıklık sistemlerinin, polen ya da yiyecek gibi zararsız maddelere karşı, is*tenmeyen işgalcilermişçesine tepki göstermesidir.
Beyaz hücreler, antikor üretme çılgınlığı içine girer*ler/Antikorlar, mast hücrelerine yapışırlar.
Beze ve zarlarda bulunan bu hücrelerin dış yüzey*lerinde uzantıları vardır ve diğer maddelerin yanı sı*ra histamin içerirler. İşgalci alerjen, bu hücrelerin yanından geçerken antikorlar, işgalciyi yakalar. Ancak bu arada antikorun yapışık olduğu mast hücresi, par*çalanarak histamin salgılar.
Astım, alerjik reaksiyonlardan birini oluşturur. Saman nezlesi ve egzema gibi diğer hastalıklara bağlı*dır ve astımlıların bir bölümünde bu hastalıklar da görülür. Ancak tepki, egzemada olduğu gibi deride; sa*man nezlesinde olduğu gibi burunda ya da astımda olduğu gibi ciğerde de görülse olay, aynıdır. Yiyecek alerjileri olan kişilerde dudak şişmesi ya da ishal de görülebilir.
Anaflaksis adı verilen ve ölümcül olabilen bir tür alerjik tepkiye, pek sık rastlanmaz. Derin bir şoku andıran bu durumda solunum yollarının kasılarak şiş*mesinin yanısıra kan basıncı da düşer ve kişi bayılır. Anaflaksise mast hücrelerinin histaminle birlikte sal*gıladığı ve "anaftaksisin yavaş tepki gösteren maddesi" adı verilen madde neden olur.
Alerjik bünyeliler, zararsız maddelere karşı neden duyarlı olurlar? Bu sorunun yanıtı kesin olarak bilin*memekle birlikte, kalıtımla ilgili olduğu sanılır. An*ne, babaya da kardeşlerinde saman nezlesi, egzema ya da astım görülen kişilerde, alerjik tepkilerin oluş*ması olasılığı yüksektir. Ancak bir ailenin tüm birey*lerinde ya da ikiz kardeşlerin her ikisinde birden gö*rülmesi, şart değildir.
Kalıtım yoluyla belirli bir maddeye karşı alerji de*ğil de, alerji oluşturma eğilimi geçer. Anne ya da ba*banın, örneğin süt ya da balığa karşı alerjik olması, alerjik bünyeli çocuklarının da bu maddeye karşı has*sasiyet göstereceği anlamına gelmez. Çocuk, yumur*ta ya da kıllara karşı alerjik olabilir.
Astımın bir başka kavranması güç özelliği, her yaşta başlayabilmesi ya da kaybolabilmesidir. Astım*lıların çoğunun, hastalığa küçük yaşta yakalanmalarına karşın, orta yaşlı biri de astıma yakalanabilir. Kü*çük astımlıların pek çoğunda hastalığın ilk gençlik yıllarında kaybolmasına karşın bazı durumlarda has*talık, kaybolduktan 10-20 yıl sonra yeniden ortaya çıkar.
Astım ve diğer alerjik tepkilerin görünür hiçbir ne*den olmadan ve düzensiz aralıklarla gelip gitmeleri, bilim adamlarını düşündürmektedir. Alerjinin ortaya çıkışı ve kayboluşu, hormon dengelerindeki değişme*lere bağlı olabilir. Bu değişmeler kişinin özellikle ço*cukluk, ilk gençlik ve olgunluk yıllarında yoğundur. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varılamamıştır
Deri testleri, kişilerin alerjik tepkilerini hiçbir zaman tümüyle yitirmediklerini gösterir. Bir maddeye karşı alerjik olan kişi, yıllarca hiçbir alerji belirtisi göstermese de, derisinin altına alerjik olduğu maddenin ve*rilmesiyle yapılan deri testi, alerjinin sürmekte oldu*ğunu gösterecektir. Deri testleri, kişiyi daha önce hiç rahatsız etmemiş olan ancak gelecekte edebilecek duyarlılıkların varlığını da gösterebilir.
Bilim adamları, günümüzde alerji konusundaki araştırmalara daha fazla zaman ayırmaktadır. Bu araş*tırmalar, daha önce kuşkulanılmayan pekçok madde*nin, alerjen olabileceğini ve astım krizlerine yol aça*bileceğini ortaya çıkarmaktadır. Polen, astıma ve saman nezlesine neden olduğu belirlenen ilk alerjenlerden biridir. Her bitkinin poleni kendine özgüdür ve bir bitkinin polenine karşı alerjik olan kişi, diğer bitkilerinkine tepki göstermeyebilir. Ağaç ve otların po*lenleri, en yaygın alerjenlerdir. Yiyeceklerden yumur*ta ve balığın alerjen olabileceği uzun zamandır bili*nir. Ancak süt, turunçgiller ve kuru yemişlerde aler*jik tepkilere neden olabilir. Yakın geçmişte ilaçlar ve yiyecekler de alerjen olması olası maddeler listesi*ne katılmışlardır. Bu maddelerin birçoğunun, alerjik reaksiyonlara ve astıma neden olduğu belirlenmiştir. Astımlıların, penisilin, aspirin ve yiyecek*lere konulan katkı maddelerinden tartrazin ve sülfür diöksid maddelerini kullanmak konusunda dikkatli ol*maları gerekir. Aspirin aldıktan sonra solunum güç*lüğü çeken ya da kaşınan kişilerin, daha sonraki baş ağrılarında, bu tür sorunlara neden olmayan başka ilaçlar almaları gerekir. Her 100 kişiden yalnız 1'i aspi*rine karşı alerjiktir. Ancak doktorların, aspirinin ne*den olduğu astımı ne denli kolaylıkla strese bağla*yabileceği, kolaylıkla anlaşılabilir. Aspirinin alerjen özelliği belirlenene dek, başağrısına neden olan stre*sin, astıma da neden olduğunu varsaymak daha tu*tarlı görünüyordu.
Son araştırmalar, bu tür sorunlu maddelerin en alerjen bölümlerinin de belirlenmesini sağlamıştır. Örneğin önceleri astımın evlerdeki en önemli nede*ninin, toz olduğu düşünülüyordu. Sonra araştırmacı*lar tozun içindeki minik böceğin, tozun kendisinden çok daha fazla alerjen olduğunu belirlediler. Daha sonra sorunun % 95'inin, bu böceğin dışkısından kaynaklandığı belirlendi. Polen tozu büyüklüğündeki bu madde, hava akımlarıyla kolaylıkla çevreye yayılır.
Benzer biçimde kedi kürkündeki alerjen madde*nin, kıllar değil de kedinin kürkü üzerinde bıraktığı salgı olduğu belirlenmiştir. Yine meyvelere karşı aler*jik olanlar, çekirdekleri yememeleri durumunda so*runun azaldığını göreceklerdir. Çünkü çekirdeklerin, meyvenin diğer kısımlarından daha fazla alerjen ol*duğu belirlenmiştir.
Alerji konusu, hem hastalar hem de doktorlar için karmaşık ve şaşırtıcıdır. Buna karşın, astımın neden*lerini ancak kısmen açıklayabilir.
Sağlıklı beden, mikroplara ve zararlı olabilecek di*ğer maddelere karşı topluca bağışıklık sistemi adı ve*rilen karmaşık bir "organ, hücre ve beze" ağıyla korunur. Bu sistemdeki en önemli unsurlardan biri, sü*rekli olarak yabancı işgalcileri kollayan beyaz kan hücreleridir. Bu hücreler, bedene yabancı olduğu iz*lenimini uyandıran bir mikropla karşılaştıklarında an*tikor üretirler. Birer protein olan antikorlar, yabancı maddeleri sarar ve parçalar. Çocukluk hastalıklarına insanların, yaşamları boyunca yalnız bir kez yakalan*malarının nedeni, bedenlerinde bu hastalıklara neden olan virüslere karşı bol miktarda antikor depolanmış olmasıdır. Bedenimizde, pek çok işgalciye karşı an*tikorlar depolanmıştır. Grip ve nezle gibi rahatsızlık*lara sık yakalanmamızın nedeni ise, bu hastalıkları yaratan virüslerin sürekli değişmesi ve gelişmesidir. Bedenin her grip ve nezle hastalığına karşı antikor üretebilmesi için zamana gereksinimi vardır.
Alerjik kişilerin sorunu, bağışıklık sistemlerinin, polen ya da yiyecek gibi zararsız maddelere karşı, is*tenmeyen işgalcilermişçesine tepki göstermesidir.
Beyaz hücreler, antikor üretme çılgınlığı içine girer*ler/Antikorlar, mast hücrelerine yapışırlar.
Beze ve zarlarda bulunan bu hücrelerin dış yüzey*lerinde uzantıları vardır ve diğer maddelerin yanı sı*ra histamin içerirler. İşgalci alerjen, bu hücrelerin yanından geçerken antikorlar, işgalciyi yakalar. Ancak bu arada antikorun yapışık olduğu mast hücresi, par*çalanarak histamin salgılar.
Astım, alerjik reaksiyonlardan birini oluşturur. Saman nezlesi ve egzema gibi diğer hastalıklara bağlı*dır ve astımlıların bir bölümünde bu hastalıklar da görülür. Ancak tepki, egzemada olduğu gibi deride; sa*man nezlesinde olduğu gibi burunda ya da astımda olduğu gibi ciğerde de görülse olay, aynıdır. Yiyecek alerjileri olan kişilerde dudak şişmesi ya da ishal de görülebilir.
Anaflaksis adı verilen ve ölümcül olabilen bir tür alerjik tepkiye, pek sık rastlanmaz. Derin bir şoku andıran bu durumda solunum yollarının kasılarak şiş*mesinin yanısıra kan basıncı da düşer ve kişi bayılır. Anaflaksise mast hücrelerinin histaminle birlikte sal*gıladığı ve "anaftaksisin yavaş tepki gösteren maddesi" adı verilen madde neden olur.
Alerjik bünyeliler, zararsız maddelere karşı neden duyarlı olurlar? Bu sorunun yanıtı kesin olarak bilin*memekle birlikte, kalıtımla ilgili olduğu sanılır. An*ne, babaya da kardeşlerinde saman nezlesi, egzema ya da astım görülen kişilerde, alerjik tepkilerin oluş*ması olasılığı yüksektir. Ancak bir ailenin tüm birey*lerinde ya da ikiz kardeşlerin her ikisinde birden gö*rülmesi, şart değildir.
Kalıtım yoluyla belirli bir maddeye karşı alerji de*ğil de, alerji oluşturma eğilimi geçer. Anne ya da ba*banın, örneğin süt ya da balığa karşı alerjik olması, alerjik bünyeli çocuklarının da bu maddeye karşı has*sasiyet göstereceği anlamına gelmez. Çocuk, yumur*ta ya da kıllara karşı alerjik olabilir.
Astımın bir başka kavranması güç özelliği, her yaşta başlayabilmesi ya da kaybolabilmesidir. Astım*lıların çoğunun, hastalığa küçük yaşta yakalanmalarına karşın, orta yaşlı biri de astıma yakalanabilir. Kü*çük astımlıların pek çoğunda hastalığın ilk gençlik yıllarında kaybolmasına karşın bazı durumlarda has*talık, kaybolduktan 10-20 yıl sonra yeniden ortaya çıkar.
Astım ve diğer alerjik tepkilerin görünür hiçbir ne*den olmadan ve düzensiz aralıklarla gelip gitmeleri, bilim adamlarını düşündürmektedir. Alerjinin ortaya çıkışı ve kayboluşu, hormon dengelerindeki değişme*lere bağlı olabilir. Bu değişmeler kişinin özellikle ço*cukluk, ilk gençlik ve olgunluk yıllarında yoğundur. Ancak bu konuda kesin bir sonuca varılamamıştır
Deri testleri, kişilerin alerjik tepkilerini hiçbir zaman tümüyle yitirmediklerini gösterir. Bir maddeye karşı alerjik olan kişi, yıllarca hiçbir alerji belirtisi göstermese de, derisinin altına alerjik olduğu maddenin ve*rilmesiyle yapılan deri testi, alerjinin sürmekte oldu*ğunu gösterecektir. Deri testleri, kişiyi daha önce hiç rahatsız etmemiş olan ancak gelecekte edebilecek duyarlılıkların varlığını da gösterebilir.
Bilim adamları, günümüzde alerji konusundaki araştırmalara daha fazla zaman ayırmaktadır. Bu araş*tırmalar, daha önce kuşkulanılmayan pekçok madde*nin, alerjen olabileceğini ve astım krizlerine yol aça*bileceğini ortaya çıkarmaktadır. Polen, astıma ve saman nezlesine neden olduğu belirlenen ilk alerjenlerden biridir. Her bitkinin poleni kendine özgüdür ve bir bitkinin polenine karşı alerjik olan kişi, diğer bitkilerinkine tepki göstermeyebilir. Ağaç ve otların po*lenleri, en yaygın alerjenlerdir. Yiyeceklerden yumur*ta ve balığın alerjen olabileceği uzun zamandır bili*nir. Ancak süt, turunçgiller ve kuru yemişlerde aler*jik tepkilere neden olabilir. Yakın geçmişte ilaçlar ve yiyecekler de alerjen olması olası maddeler listesi*ne katılmışlardır. Bu maddelerin birçoğunun, alerjik reaksiyonlara ve astıma neden olduğu belirlenmiştir. Astımlıların, penisilin, aspirin ve yiyecek*lere konulan katkı maddelerinden tartrazin ve sülfür diöksid maddelerini kullanmak konusunda dikkatli ol*maları gerekir. Aspirin aldıktan sonra solunum güç*lüğü çeken ya da kaşınan kişilerin, daha sonraki baş ağrılarında, bu tür sorunlara neden olmayan başka ilaçlar almaları gerekir. Her 100 kişiden yalnız 1'i aspi*rine karşı alerjiktir. Ancak doktorların, aspirinin ne*den olduğu astımı ne denli kolaylıkla strese bağla*yabileceği, kolaylıkla anlaşılabilir. Aspirinin alerjen özelliği belirlenene dek, başağrısına neden olan stre*sin, astıma da neden olduğunu varsaymak daha tu*tarlı görünüyordu.
Son araştırmalar, bu tür sorunlu maddelerin en alerjen bölümlerinin de belirlenmesini sağlamıştır. Örneğin önceleri astımın evlerdeki en önemli nede*ninin, toz olduğu düşünülüyordu. Sonra araştırmacı*lar tozun içindeki minik böceğin, tozun kendisinden çok daha fazla alerjen olduğunu belirlediler. Daha sonra sorunun % 95'inin, bu böceğin dışkısından kaynaklandığı belirlendi. Polen tozu büyüklüğündeki bu madde, hava akımlarıyla kolaylıkla çevreye yayılır.
Benzer biçimde kedi kürkündeki alerjen madde*nin, kıllar değil de kedinin kürkü üzerinde bıraktığı salgı olduğu belirlenmiştir. Yine meyvelere karşı aler*jik olanlar, çekirdekleri yememeleri durumunda so*runun azaldığını göreceklerdir. Çünkü çekirdeklerin, meyvenin diğer kısımlarından daha fazla alerjen ol*duğu belirlenmiştir.
Alerji konusu, hem hastalar hem de doktorlar için karmaşık ve şaşırtıcıdır. Buna karşın, astımın neden*lerini ancak kısmen açıklayabilir.