^^^^Aşka Dair^^^^

sıladayım

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
15.208
Tepki
27.374
Puan
113
Konum
trabzon
Aşka Dair


İnsanoğlu hep yalnızlıktan şikayet etti. Hep bir aradığı vardı derinlerinde. Aradığı ve bir türlü bulamadığı. Bitmez tükenmez bir bekleyişin içinde, bir düştü belki de varlığına inandığı. Gelecekti , gelmeliydi, bu kadar vefasız olamazdı. Güzeldi , özeldi. Bunları biliyor olmalıydı. Düşünde ki insanoğlunun kusursuzdu muhteşemdi. Gelecekti. Evet gelecek ve huzur dolu bir geleceğin başlangıcı olacaktı. Huzurun adıydı. Ama ne zaman ? İşte bu belirsiz ve gitgide yorucu olan cevapsız bir soruydu.

Ben Efe Özgür YILDIRIM. Dünyanın Avrupa ve Asya kıtaları arasında köprü vazifesi gören TÜRKİYE ‘ nin o karmaşık, kalabalığında bir çok insanın kendini bile arayıp bulamadığı, ama bir çok masala, şiir ‘ e, hikayeye ve hatta bir çok insana güzellikleriyle konu olan şehri İSTANBUL ‘un içinde var olan gecedeki bir sesim aslında. Milyonların hayali olan küçük bir radyo stüdyosundan yıllardır bu ülkeye, ülkemin insanına sesleniyor. Onları dinliyor ve dinleniyorum. Bir anlamda psikolog sayılabilirim belki de. İnsanların sorun ve sevinçlerini paylaştığı bir merkez noktasıyım. Hayattan bedava tecrübeler alıp ve bedava tecrübeler satan bir tüccarım belki de.

Şu anda bir çok kişi bu mesleğe nasıl başladığımı ve aynı zamanda bu mesleği devam ettirebilecek yeterli donanıma sahip olup olmadığımı merak ediyordur. Şöyle bir cevap versem sanırım sıkılmazsın. 1994 yılı sonu 1995 yılı başlarıydı. 14 yaşını yeni doldurmuş 15 yaşından günler çalan ve gençlik yıllarının başlangıcında bir çocuktum. İstanbul’ un Bakırköy ilçesinin FM bandı 92.2 Mhz frekansından yayın yapan ve yine yayın yaptığı ilçenin adını taşıyan BAKIRKÖY FM isimli bir yerel radyonun, bir hafta sonu öğlen kuşağının denenmemiş, daha önce hiç denememiş, kısacası deneyimsiz ve güvenilmeyen bir radyo programcısı olarak – Merhaba dedim mikrofona. Dedim demesine de birde gelin bana sorun o ilk – Merhaba’ nın ağzımdan nasıl çıktığını. Şimdi bakmayın böyle çok konuşan, bilmiş ve geveze bir adam gözüktüğüme. O zaman çok daha fazla geveze ve haşarı bir çocuktum ben. 15 yaşına göre fazla bir özgüvene sahip ve bir o kadarda girişkenliğiyle dikkatleri üzerine çeken, belki de kimileri için tehlike içeren ama kesinlikle zararsız, hayatının büyük bir kısmı sokaklarda geçen ama evcimen bir çocuktum. Arkasından yıllar yılları, Radyolar radyoları, Programlar programları kovaladı ve o yıllar, o radyolar ve o programlar şimdi ki ” Gecelerin Efendisi ” ni oluşturdu. Buradan anlayacağın benim için ” Gecelerin Efendisi ” olmak hiç kolay olmadı. Yani olmamış aslında bunu şimdi düşününce bende daha iyi anladım. Benden çok bahsettik. Ya sen ? Senden ne haber? Sanırım bu bilindik cümle senin tebessümün için yeterli olmuştur.


1.80 boylarında , kumral, yeşil gözlü. Elinden sigarası eksilmeyen, alkolle pek bağı bulunmayan, İlk bakıldığında genellikle kendini beğenmiş gözüken ama özüne inildiğinde alakası olmayan. Hatta kendini bir adım daha insan olma mücadelesine adamış, mütevazı yaşam tarzından hoşlanan. İnsan canlısı bir adamımdır. Aşk ve sevgi konusunda hatırı sayılır fikirlere sahip, Aşk benim işim diyenlerdenim. Neden Aşk benim işim diye soracak olursan da çünkü Aşk ‘a Aşık ve Aşk ile yaşamasını ve yaşatmasını seven bir adamım. Aşk ile bakılan ve yapılan her şeyin güzel , özel ve değerli olduğunu düşünüyorum. Düşünmekten çok hissediyor ve yaşıyorum aslında. Aşk , adı bile içimizi ısıtan, yaralıysak acıtan, yokluğu sızlatan, aslında yaratan tarafından içimize usulca bırakılmış, hep dışarıda aradığımız en gizemli duygudur Aşk. Adını bile kullanmayı o kadar çok seviyorum ki. İşte en çok kullandığım kelime ve cümle ” Aşk ” ve ” o kadar çok seviyorum ki ” dolaşıyor satırlarımda.

Aşk ‘a inanmadıklarını söylüyorlar, zamanla inanmadıklarına kendileri de inanıyor ve yalnız kalıyor insanlar. Üzülüyorum o kadar çok üzülüyorum ki artık radyo programının da yeterli olmadığını düşünüyor ve bir şeyler yapmak gerektiğini üzerimde borç hissediyorum. Aşık mısın ? diye soracak olursan şu an değilim. Hiç oldun mu ? diye soracak olursan evet iki defa yaşadım. Bu son cümlem aşk bir kere olur düşüncesini de çürütüyor değil mi? Evet. İkinci defa yaşayıncaya kadar bende bir kere olur diye düşünüyordum. Belki de şanslı olanlardanım. Kıskanılma sebebiyim belki de, Aşk ‘ ı hiç yaşamamış veya yaşama şansını yakalayamayan yahut mücadele içinde olup yakalayamamış insanlar için. Birde çok yüzsüzüm bu konuda ve en büyük arsızlığım galiba Aşk ‘ a karşı. Şimdide üçüncüsünü, hiç çekinmeden, zamanı geldiğinde belki de yaşatacağı acıyı ve döktüreceği gözyaşlarını da düşünmeden, yaşatacağı mutluluk, vereceği yaşam gücü, güzelliğine yakışır huzurunu düşünerek arsızca yaşamak istiyorum.

Kimi insanlar yeni bedenler keşfetme arzularını Aşk diye adlandırıyorlar. Çok gülüyorum. Çünkü onlara göre Aşk demek Seks demek. Oysa büyük bir çoğunluğunda ölümsüz aşk istediklerini vurguluyorlar. Eğer onların savunduğu gibi Aşk demek Seks demek ise Aşk bedenlerin bütünleşmesinden ibaret. Sen mesela hiç ölülerin seks yaptıklarını gördün mü ? Ben görmedim açıkçası. O zaman ben hep söylüyorum, ölümsüz aşk bedenle bedeni sevmek değil, ruh ile ruhu sevmektir. Unutmamak gerekir ki ruhlar ölmez değil mi?

Söylemiştim ya sana Aşk aslında içimizde bizim ve biz sadece ona adres seçiyoruz diğer insanlar arasından. Çünkü ihtiyacımız var Aşk ‘ a ! İnan bana ihtiyacımız var ! Yemek yemek kadar, su içmek kadar. Acıkıyoruz. Biraz uzun bir süreçte gerçekleşiyor ama acıkıyoruz ! Bu öyle tehlikeli bir açlık ki bazen yanlış adreslerde buluyoruz kendimizi. Terk ediliyoruz, aldatılıyoruz, acıların insanı olup arabesk bir yaşamın içinde boynu bükük kalıyoruz bir dönem. Bu tehlikeli dönem sevdim de ne oldu sanki dedirtiyor bize. Ve Aşk ‘ ın adını acı koyuyor, bir daha tatmama mücadelesine giriyoruz. Burada bırakıp gidenle veya bırakıp gittiğimizle birlikte Aşk’ ı da suçluyoruz. Aşk ‘ ın ne suçu vardı ki oysa ? Sen değil miydin, ben değil miydim , Aşk ‘ a emir verip git O ‘nu sev diyen ? Eğer doğru bir tercihte bulunsaydık, o zaman dünyanın en mutlu ve huzurlu insanlarından biri olup iyi ki varsın AŞK! diyecektik. Ben yinede söylüyorum ” İyi ki varsın Aşk ” ! Bak Aşk yine çirkinlikten birden nasılda güzelliğe dönüştü gözümüzde. Yani şu anda Aşk görevini yaptı bir anlamda ve yine çirkin gözükenin güzelliklerini sundu ön plana ve bu sefer kendi için vazgeçilmez kıldı kendini. Aşk vazgeçilmez olandır ! deniledebilir bir anlamda. Bizimle yaşayan, yaşadıkça ve yaşatıldıkça olgunlaşan o eşsiz his… ” Seni öyle çok seviyorum ki, İyi ki varsın Aşk ” !

Ben mesela hiç tanımadığım, nerede yaşadığını bilmediğim, Bir gün ansızın karşılaşacağımı umduğum o kadına aşığım. O kadar güzel ki içimde ben bile zaman zaman kıskanıyorum o ‘nu. Öyle huzur ve güven veren bir kadın hayatınızda tanımamışsınızdır. Ben bile tanımıyorum henüz. Benim zirvem o. Şiirlerimin, hikayelerimin sahibi. Bunun için diyorum ben her zaman aşığım düşümdeki kadınıma. Düşümde, içimde bir kadın yaşatıyorum. Hepimizin düşünde bir sevgili var değil mi? Ama yağma yok benimkisi en güzel ve özel olanı, kıskanmak yok. Hem istersen kıskanabilirsinde. Ama bu yinede benim düşüncemi ve fikrimi etkilemeyecek. Her şeyini gözü kapalı paylaşabilecek yapıya sahip olan ben bir tek O ‘nu paylaşamam. Çünkü tüm yalnızlığımda o var beni yalnız bırakmayan. O ‘nu bilmeden düşünmek, kim olduğunu ve nerde olduğunu sorgulamak bile o kadar güzel bir haz ki, O ‘nu yaşamanın hazzını düşünemiyorum. İnsan sevdiğini tanrısallaştırıyor gözünde. Ama o kadar güzel ki bende hak ediyor bunu !

O kadar güzel ki… Yaratanın en büyük mucizesi
EFE ÖZGÜR YILDIRIM KALEMİNDEN ALINTIDIR..
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst