Haccın Mahiyeti – Nevileri – Rükunları..
Hac İle Umrenin Mahiyetleri
1- Hac, lûgatta, saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyaret kasdında bulunmaktır. Din deyiminde ise: “Arafat’da özel vaktinde bir mikdar durmaktan ve ondan sonra Kâbe-i Muazzama’yı usulü üzere tavaf ederek ziyaret yapmaktan ibarettir. Hac yapan kimseye Hâcc (Hacı) denir. Bunun çoğulu “Hüccac”dır.
2- Umre, lûgatta ziyaret manasınadır. Din deyiminde: “Kâbe-i Muazzama’yı tavaftan ve Safa ile Merve denilen iki yer arasında sa’y etmekten (koşar gibi gidip gelmekten) ibarettir. Bunun için belli bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arefe günü ile Kurban bayramının dört gününde yapılması mekruhtur. Ramazan ayında yapılması mendubdur.
3- Umre, müekked bir sünnettir. Bunu yapan kimseye “Mutemir” denir. Farz olan hacca, Hacc-ı Ekber denildiği gibi, umreye de “Hacc-ı Asgar” denilir. Bununla beraber Arefe günü cumaya raslayan bir farz hacca da “Hacc-ı Ekber” denilmektedir.
(Umre, İmam Malik’e göre de bir müekked sünnettir. Fakat İmam Şafiî’ye göre, ömürde bir defa hemen yerine getirilmesi gerekmeyen bir farz-ı ayndır. Hanbelî’lere göre, hemen yerine getirilmesi gereken bir farzdır.)
Haccın Nevileri
4- Hac, farz, vacib ve nafile kısımlarına ayrıldığı gibi, ifrad hac, temettü hac ve kıran hac nevilerine de ayrılır. Şöyle ki:
1) Farz hac, şartlarını kendisinde toplayan bir müslümanın ömründe bir defa yapmakla yükümlü olduğu hacdır.
2) Vacib hac, nezredilen veya başlanmışken bozulan nafile bir hacca karşılık kaza edilecek olan hacdır.
3) Nafile hac, buluğ çağına ermemiş olmakla mükellef bulunmayanın veya farz haccı yapmış bulunan bir kimsenin Allah rızası için nafile olarak yapacağı haçtır ki, bu hac tekrar tekrar yapılabilir. (*)
4) İfrad hac, beraberinde umre yapmaksızın yalnız başına yapılan farz, vacib ve nafile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilir. Bunu yapana “Müfrid” denilir.
5) Temettü hac, hac mevsiminde önce umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra aynı mevsimde daha yurda dönmeden tekrar ihrama girerek usulü üzere yapılan farz hacdır. Bu haccı yapana “Mütemetti” denir. Bu, ifrad hacdan daha faziletlidir.
6) Kıran hac, hac aylarından önce veya hac ayları içinde mikattan evvel veya mikatta Umre ile farz haccı bir ihramda toplayıp bir niyetle Umre yapıldıktan sonra usulü üzere yerine getirilen hacdır. Bu şekilde hac yapılması Temettü hac yapılmasından daha faziletlidir. Bu haccı yapana da “Karin” denir. Bunların açıklama ve uygulamaları ileride gelecektir.
5- Haccın farz, vacib ve sünnet olan herhangi bir işine “Nüsük” denir. Bunun çoğulu “Menasik” dir. Bu söz, aslında ibadet ve su ile bir şeyi temizlemek demektir.
(*) On iki yaşını bitirip henüz buluğa ermemiş olan erkek çocuğuna mürahık, dokuz yaşını tamamlayıp da buluğa ermemiş olan kız çocuğuna mürahıka denir.
Haccın Rükünleri
6- Haccın rükünleri, mahiyetini teşkil eden farzları ikidir. Biri, Arafat’da bir müddet beklemek, diğeri de Kâbe-i Muazzama’yi farz manada tavaf etmektir.
7- Arafat, Mekke-i Mükerreme’nin güney doğusunda altı saat uzaklıkta bulunan bir yerdir. Hac yapacaklar için Arafat’da durmak zamanı, Zilhice ayının dokuzuna rastlayan Arefe gününün zeval vaktinden itibaren Kurban bayramı ilk gününün fecrinin doğuşuna kadar olan zamanın herhangi bir kısmıdır. Bu müddet içinde bir dakika dahi olsa, beklemekle bu farz yerine gelmiş olur. Bu Arafat’da uyanık bir halde durmakla uyumak veya baygın bulunmak halleri eşittir.
8- Belirtilen müddetten önce veya sonra, Arafat’da durmakla “Vukuf” farizası yerine getirilmiş olmaz. Ancak Zilhicce’nin hilâlinde şüphe olur da Zilkade otuz gün olarak tamamlanmış bulunur ve sonradan Zilkade’nin yirmi dokuz gün olduğu anlaşılırsa, bu takdirde Arafat’da durmanın ilk Kurban Bayramı gününe rastlamış bulunması istihsan yolu ile caizdir ve yeterlidir.
9- Hacıların Arefe günü sanarak Arafat’da durdukları günün Terviye (Zilhiccenin sekizinci) günü olduğu anlaşılırsa, bu bekleme yeterli olmaz. Arefe günü tekrar durmaları gerekir. Şu kadar ki, bütün insanlar tarafından vakfe ve farz tavaf yapıldıktan sonra haccın sahih olmadığına (bir gün önce yapıldığına) dair ortaya çıkacak haberler ve şahidlikler artık dinlenmez.
10- Arafat meydanının ortasında “Cebel-i Rahmet” yanında kıbleye karşı durulup Allah’a ayakta dua edilmesi daha faziletlidir. Burası, manevî değeri çok büyük olan bir yerdir. Dünyanın her tarafından akın edip gelen, yurdları, dilleri ve renkleri başka başka olan; fakat düşünce ve gayeleri bir olan yüz binlerce müslüman, Arafat’da, kefenlere bürünmüş, kabirlerinden dirilip Mahşer meydanında toplanacak bir muhteşem insan kitlesini andırır. Bunların hep birden duygulu bir dille Allahü Teâlâ Hazretlerini tevhid ve tebcile başlamaları, Allah’dan bağış dilemeleri ve ikram beklemeleri, melekleri bile heyecana getirecek yüksek ve ruhanî bir manzara meydana getirir.
Şüphe yok ki, Allahü Teâlâ Hazretleri, bu garip kullarına lütfedecek ve meleklerine şöyle hitab buyuracaktır: “Şu uzak ülkelerden gelip toz-toprak içinde kalmış, kıyafetleri perişan bir halde, benim rahmet ve yardımımı dileyen kullarıma bakınız! Ben şanı yüce, onları bağışlayacağım ve mağfiretime erdireceğim.” Böylece feyiz ve bereketi nihayetsiz olan Yüce Allah’ın rahmeti ve yardım denizleri dalgalanıp duracaktır.
Ne kutsal bir tecelli, ne yüce bir başarı!..
(İmam Malik’e göre Arafat’da bekleme müddeti, Arefe günü güneşin zevalinde gündüzün fecrine kadar devam eder. O günün güneşin zevalinden batışına kadar, bir an bile olsa, beklemek vacibdir. Güneşin batışından sonra da bir mikdar beklemek gerekir ki, farzdır.)
11- Kâbe-i Muazzam’a, Mekke-i Mükerreme şehrinde Allahü Teâlâ’nın emri ile İbrahim aleyhisselâm’ın ilk olarak veya yenilemek suretiyle yapmış olduğu dört köşeli yüksek ve mübarek bir binanın işgal ettiği kutsal bir yerdir. Burası bütün müslümanların kıblesidir. Bu kıblegâha, İlâhi bir mabed ve İlâhi rahmetin tecelli kaynağı olmasından dolayı Beytullah Beyt-i Muazzam adı verilmiştir.
Kâbe-i Muazzama, Harem-i Şerif ve Mescidü’l Haram denilen büyük bir Mescidin ortasında bulunmaktadır. Bu mescidin etrafında kubbeler vardır. Geri kalan kısım açıktır. Yedi minaresi, birçok kapıları, içinde minberi, Zemzem kuyusu ve İbrahim aleyhisselâm’ın Makamı vardır.
12- Ziyaret tavafına gelince: Bu, Arafat’da vakfeden sonra Kâbe-i Muazzamanın etrafında yedi defa dolaşmaktan ibarettir ki, bunun dört defası farz olan bir rükündür.
Ziyaret tavafının vakti, Kurban Bayramının ilk günü fecir doğduktan sonra hayatın son gününe kadar uzayan bir zamanın herhangi bir kısmında yapılacak bir tavaf ile hac farizası tamamlanmış olur.
_______________________________________Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen _____________
Hac İle Umrenin Mahiyetleri
1- Hac, lûgatta, saygı değer makamları ve diğer yerleri ziyaret kasdında bulunmaktır. Din deyiminde ise: “Arafat’da özel vaktinde bir mikdar durmaktan ve ondan sonra Kâbe-i Muazzama’yı usulü üzere tavaf ederek ziyaret yapmaktan ibarettir. Hac yapan kimseye Hâcc (Hacı) denir. Bunun çoğulu “Hüccac”dır.
2- Umre, lûgatta ziyaret manasınadır. Din deyiminde: “Kâbe-i Muazzama’yı tavaftan ve Safa ile Merve denilen iki yer arasında sa’y etmekten (koşar gibi gidip gelmekten) ibarettir. Bunun için belli bir zaman yoktur. Senenin her mevsiminde yapılabilir. Yalnız Arefe günü ile Kurban bayramının dört gününde yapılması mekruhtur. Ramazan ayında yapılması mendubdur.
3- Umre, müekked bir sünnettir. Bunu yapan kimseye “Mutemir” denir. Farz olan hacca, Hacc-ı Ekber denildiği gibi, umreye de “Hacc-ı Asgar” denilir. Bununla beraber Arefe günü cumaya raslayan bir farz hacca da “Hacc-ı Ekber” denilmektedir.
(Umre, İmam Malik’e göre de bir müekked sünnettir. Fakat İmam Şafiî’ye göre, ömürde bir defa hemen yerine getirilmesi gerekmeyen bir farz-ı ayndır. Hanbelî’lere göre, hemen yerine getirilmesi gereken bir farzdır.)
Haccın Nevileri
4- Hac, farz, vacib ve nafile kısımlarına ayrıldığı gibi, ifrad hac, temettü hac ve kıran hac nevilerine de ayrılır. Şöyle ki:
1) Farz hac, şartlarını kendisinde toplayan bir müslümanın ömründe bir defa yapmakla yükümlü olduğu hacdır.
2) Vacib hac, nezredilen veya başlanmışken bozulan nafile bir hacca karşılık kaza edilecek olan hacdır.
3) Nafile hac, buluğ çağına ermemiş olmakla mükellef bulunmayanın veya farz haccı yapmış bulunan bir kimsenin Allah rızası için nafile olarak yapacağı haçtır ki, bu hac tekrar tekrar yapılabilir. (*)
4) İfrad hac, beraberinde umre yapmaksızın yalnız başına yapılan farz, vacib ve nafile hacdır ki, ihrama girerken yalnız hacca niyet edilir. Bunu yapana “Müfrid” denilir.
5) Temettü hac, hac mevsiminde önce umre için ihrama girilip umre yapıldıktan sonra aynı mevsimde daha yurda dönmeden tekrar ihrama girerek usulü üzere yapılan farz hacdır. Bu haccı yapana “Mütemetti” denir. Bu, ifrad hacdan daha faziletlidir.
6) Kıran hac, hac aylarından önce veya hac ayları içinde mikattan evvel veya mikatta Umre ile farz haccı bir ihramda toplayıp bir niyetle Umre yapıldıktan sonra usulü üzere yerine getirilen hacdır. Bu şekilde hac yapılması Temettü hac yapılmasından daha faziletlidir. Bu haccı yapana da “Karin” denir. Bunların açıklama ve uygulamaları ileride gelecektir.
5- Haccın farz, vacib ve sünnet olan herhangi bir işine “Nüsük” denir. Bunun çoğulu “Menasik” dir. Bu söz, aslında ibadet ve su ile bir şeyi temizlemek demektir.
(*) On iki yaşını bitirip henüz buluğa ermemiş olan erkek çocuğuna mürahık, dokuz yaşını tamamlayıp da buluğa ermemiş olan kız çocuğuna mürahıka denir.
Haccın Rükünleri
6- Haccın rükünleri, mahiyetini teşkil eden farzları ikidir. Biri, Arafat’da bir müddet beklemek, diğeri de Kâbe-i Muazzama’yi farz manada tavaf etmektir.
7- Arafat, Mekke-i Mükerreme’nin güney doğusunda altı saat uzaklıkta bulunan bir yerdir. Hac yapacaklar için Arafat’da durmak zamanı, Zilhice ayının dokuzuna rastlayan Arefe gününün zeval vaktinden itibaren Kurban bayramı ilk gününün fecrinin doğuşuna kadar olan zamanın herhangi bir kısmıdır. Bu müddet içinde bir dakika dahi olsa, beklemekle bu farz yerine gelmiş olur. Bu Arafat’da uyanık bir halde durmakla uyumak veya baygın bulunmak halleri eşittir.
8- Belirtilen müddetten önce veya sonra, Arafat’da durmakla “Vukuf” farizası yerine getirilmiş olmaz. Ancak Zilhicce’nin hilâlinde şüphe olur da Zilkade otuz gün olarak tamamlanmış bulunur ve sonradan Zilkade’nin yirmi dokuz gün olduğu anlaşılırsa, bu takdirde Arafat’da durmanın ilk Kurban Bayramı gününe rastlamış bulunması istihsan yolu ile caizdir ve yeterlidir.
9- Hacıların Arefe günü sanarak Arafat’da durdukları günün Terviye (Zilhiccenin sekizinci) günü olduğu anlaşılırsa, bu bekleme yeterli olmaz. Arefe günü tekrar durmaları gerekir. Şu kadar ki, bütün insanlar tarafından vakfe ve farz tavaf yapıldıktan sonra haccın sahih olmadığına (bir gün önce yapıldığına) dair ortaya çıkacak haberler ve şahidlikler artık dinlenmez.
10- Arafat meydanının ortasında “Cebel-i Rahmet” yanında kıbleye karşı durulup Allah’a ayakta dua edilmesi daha faziletlidir. Burası, manevî değeri çok büyük olan bir yerdir. Dünyanın her tarafından akın edip gelen, yurdları, dilleri ve renkleri başka başka olan; fakat düşünce ve gayeleri bir olan yüz binlerce müslüman, Arafat’da, kefenlere bürünmüş, kabirlerinden dirilip Mahşer meydanında toplanacak bir muhteşem insan kitlesini andırır. Bunların hep birden duygulu bir dille Allahü Teâlâ Hazretlerini tevhid ve tebcile başlamaları, Allah’dan bağış dilemeleri ve ikram beklemeleri, melekleri bile heyecana getirecek yüksek ve ruhanî bir manzara meydana getirir.
Şüphe yok ki, Allahü Teâlâ Hazretleri, bu garip kullarına lütfedecek ve meleklerine şöyle hitab buyuracaktır: “Şu uzak ülkelerden gelip toz-toprak içinde kalmış, kıyafetleri perişan bir halde, benim rahmet ve yardımımı dileyen kullarıma bakınız! Ben şanı yüce, onları bağışlayacağım ve mağfiretime erdireceğim.” Böylece feyiz ve bereketi nihayetsiz olan Yüce Allah’ın rahmeti ve yardım denizleri dalgalanıp duracaktır.
Ne kutsal bir tecelli, ne yüce bir başarı!..
(İmam Malik’e göre Arafat’da bekleme müddeti, Arefe günü güneşin zevalinde gündüzün fecrine kadar devam eder. O günün güneşin zevalinden batışına kadar, bir an bile olsa, beklemek vacibdir. Güneşin batışından sonra da bir mikdar beklemek gerekir ki, farzdır.)
11- Kâbe-i Muazzam’a, Mekke-i Mükerreme şehrinde Allahü Teâlâ’nın emri ile İbrahim aleyhisselâm’ın ilk olarak veya yenilemek suretiyle yapmış olduğu dört köşeli yüksek ve mübarek bir binanın işgal ettiği kutsal bir yerdir. Burası bütün müslümanların kıblesidir. Bu kıblegâha, İlâhi bir mabed ve İlâhi rahmetin tecelli kaynağı olmasından dolayı Beytullah Beyt-i Muazzam adı verilmiştir.
Kâbe-i Muazzama, Harem-i Şerif ve Mescidü’l Haram denilen büyük bir Mescidin ortasında bulunmaktadır. Bu mescidin etrafında kubbeler vardır. Geri kalan kısım açıktır. Yedi minaresi, birçok kapıları, içinde minberi, Zemzem kuyusu ve İbrahim aleyhisselâm’ın Makamı vardır.
12- Ziyaret tavafına gelince: Bu, Arafat’da vakfeden sonra Kâbe-i Muazzamanın etrafında yedi defa dolaşmaktan ibarettir ki, bunun dört defası farz olan bir rükündür.
Ziyaret tavafının vakti, Kurban Bayramının ilk günü fecir doğduktan sonra hayatın son gününe kadar uzayan bir zamanın herhangi bir kısmında yapılacak bir tavaf ile hac farizası tamamlanmış olur.
_______________________________________Kaynak: Ömer Nasuhi Bilmen _____________