Aslı Oktay
Daimi Üye
AHZAB SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Ey Peygamber, Allahtan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
3- Allaha tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
6- Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allahın Kitabında birbirlerine öteki müminlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır.
7- Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuhtan, İbrahimden, Musadan ve Meryem oğlu İsadan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
8- Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allahın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.
9- Ey iman edenler, Allahın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görendir.
10- Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
12- Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi diyorlardı.
13- Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün. Onlardan bir topluluk da: Gerçekten evlerimiz açıktır diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
15- Oysa andolsun, daha önce arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allaha söz vermişlerdi; Allaha verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
16- De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında ****lanıp-yararlandırılmazsınız.
17- De ki: Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allahtan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir? Onlar, kendileri için Allahın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.
18- Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: Bize gelin diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
19- (Geldiklerinde de) Size karşı cimri ve bencildirler. Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allaha göre pek kolaydır.
20- Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
21- Andolsun, sizin için, Allahı ve ahiret gününü umanlar ve Allahı çokça zikredenler için Allahın Resûlünde güzel bir örnek vardır.
22- Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: Bu, Allahın ve Resûlünün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir. Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
23- Müminlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
24- Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
25- Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) müminlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
26- Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
27- Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, herşeye güç yetirendir.
28- Ey peygamber, eşlerine söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.
29- Eğer siz Allahı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.
30- Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allaha göre pek kolaydır.
31- Ama sizden kim Allaha ve Resûlüne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
32- Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
33- Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allaha ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
34- Evlerinizde okunmakta olan Allahın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır.
35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allaha) itaat eden erkekler ve gönülden (Allaha) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allahtan) korkan erkekler ve saygıyla (Allahtan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allahı çokça zikreden erkekler ve (Allahı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allaha ve Resûlüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
37- Hani sen, Allahın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: Eşini yanında tut ve Allahtan sakın diyordun; insanlardan çekinerek Allahın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allahın emri yerine getirilmiştir.
38- Allahın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allahın bir sünnetidir. Allahın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
39- Ki onlar (o peygamberler) Allahın risaletini tebliğ edenler, Ondan içleri titreyerek-korkanlar ve Allahın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allahın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.
41- Ey iman edenler, Allahı çokça zikredin.
42- Ve Onu sabah ve akşam tesbih edin.
43- Odur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, müminleri çok esirgeyicidir.
44- Ona kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: Selamdır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
45- Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46- Ve Kendi izniyle Allaha çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
47- Müminlere müjde ver; gerçekten onlar için Allahtan büyük bir fazl vardır.
48- Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allaha tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
49- Ey iman edenler, mümin kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
50- Ey Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allahın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mümin bir kadını da, -müminler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (müminler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir.
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.
53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allahın Resûlüne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.
54- Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; şüphesiz Allah, herşeyi bilici olandır.
55- Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar) Allahtan sakının. Şüphesiz Allah, herşeye şahid olandır.
56- Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de Ona salat edin ve tam bir teslimiyetle Ona selam verin.
57- Gerçek şu ki, Allaha ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.
58- Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
59- Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
60- Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
61- Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
62- (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allahın sünnetidir. Allahın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
63- İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki: Onun bilgisi yalnızca Allahın Katındadır. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.
64- Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65- Orda ebedi olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
66- Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: Eyvahlar bize, keşke Allaha itaat etseydik ve Resûle itaat etseydik.
67- Ve dediler ki: Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.
68- Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et.
69- Ey iman edenler, Musaya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti.
70- Ey iman edenler, Allahtan sakının ve sözü doğru söyleyin.
71- Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allaha ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mümin erkeklerin ve mümin kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Ey Peygamber, Allahtan sakın, kafirlere ve münafıklara itaat etme. Şüphesiz Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir.
2- Sana Rabbinden vahyedilene uy. Şüphesiz Allah, yaptıklarınızdan haberdardır.
3- Allaha tevekkül et; vekil olarak Allah yeter.
4- Allah, bir adamın kendi (göğüs) boşluğu içinde iki kalp kılmadı ve kendilerini annelerinize benzeterek yemin konusu yaptığınız (zıharda bulunduğunuz) eşlerinizi sizin anneleriniz yapmadı, evlatlıklarınızı da sizin (öz) çocuklarınız saymadı. Bu, sizin (yalnızca) ağzınızla söylemenizdir. Allah ise, hakkı söyler ve (doğru olan) yola yöneltip-iletir.
5- Onları (evlat edindiklerinizi) babalarına nisbet ederek çağırın; bu, Allah Katında daha adildir. Eğer babalarını bilmiyorsanız artık onlar, dinde sizin kardeşleriniz ve dostlarınızdır. Hata olarak yaptıklarınızda ise, sizin için bir sakınca (bir vebal) yoktur. Ancak kalplerinizin kasıt gözeterek (taammüden) yaptıklarınızda vardır. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir.
6- Peygamber, müminler için kendi nefislerinden daha evladır ve onun zevceleri de onların anneleridir. Rahim sahipleri (akrabalar) de, Allahın Kitabında birbirlerine öteki müminlerden ve muhacirlerden daha yakındır. Ancak dostlarınıza maruf üzere yapacaklarınız başka; bunlar Kitapta yazılmış bulunmaktadır.
7- Hani Biz peygamberlerden kesin sözlerini almıştık; senden, Nuhtan, İbrahimden, Musadan ve Meryem oğlu İsadan. Biz onlardan sapasağlam bir söz almıştık.
8- Doğru olanlara doğruluk (ve bağlılık)larını (Allahın) sorması için. Kafirlere ise acı bir azap hazırlamıştır.
9- Ey iman edenler, Allahın üzerinizdeki nimetini hatırlayın. Hani size ordular gelmişti; böylece Biz de onların üzerine, bir rüzgar ve sizin görmediğiniz ordular göndermiştik. Allah, yaptıklarınızı görendir.
10- Hani onlar, size hem üstünüzden, hem alt tarafınızdan gelmişlerdi; gözler kaymış, yürekler hançereye gelip dayanmıştı ve siz Allah hakkında (birtakım) zanlarda bulunuyordunuz.
11- İşte orada, iman edenler, sınanmış ve şiddetli bir sarsıntıyla sarsıntıya uğratılmışlardı.
12- Hani, münafık olanlar ve kalplerinde hastalık bulunanlar: Allah ve Resulü, bize boş bir aldanıştan başka bir şey vadetmedi diyorlardı.
13- Onlardan bir grup da hani şöyle demişti: Ey Yesrib (Medine) halkı, artık sizin için (burada) kalacak yer yok, şu halde dönün. Onlardan bir topluluk da: Gerçekten evlerimiz açıktır diye Peygamberden izin istiyordu; oysa onlar(ın evleri) açık değildi. Onlar yalnızca kaçmak istiyorlardı.
14- Eğer onlara (şehrin her) yanından girilseydi sonra da kendilerinden fitne (karışıklık çıkarmaları) istenmiş olsaydı, hiç şüphesiz buna yanaşır ve bunda pek az (zaman) dışında (kararsız) kalmazlardı.
15- Oysa andolsun, daha önce arkalarını dönüp kaçmayacaklarına dair Allaha söz vermişlerdi; Allaha verilen söz (ahid) ise, (ağır bir) sorumluluktur.
16- De ki: Eğer ölümden veya öldürülmekten kaçıyorsanız, kaçış size kesin olarak bir yarar sağlamaz; böyle olsa bile, pek az (bir zaman) dışında ****lanıp-yararlandırılmazsınız.
17- De ki: Size bir kötülük isteyecek olsa sizi Allahtan koruyacak, veya size bir rahmet isteyecek olsa (buna engel olacak) kimdir? Onlar, kendileri için Allahın dışında ne bir veli, ne bir yardımcı bulamazlar.
18- Gerçekten Allah, içinizden alıkoyanları ve kardeşlerine: Bize gelin diyenleri bilir. Bunlar, pek azı dışında zorlu-savaşlara gelmezler.
19- (Geldiklerinde de) Size karşı cimri ve bencildirler. Şayet korku gelecek olsa, ölümden dolayı üstüne baygınlık çökmüş kimseler gibi gözleri dönerek sana bakmakta olduklarını görürsün. Korku gidince, hayra karşı oldukça düşkünlük göstererek sizi keskin dilleriyle (eleştirip inciterek) karşılarlar. İşte onlar iman etmemişlerdir; böylece Allah onların yaptıklarını boşa çıkarmıştır. Bu Allaha göre pek kolaydır.
20- Onlar (münafıklar, düşman) birliklerinin gitmediklerini sanıyorlardı. Eğer (askeri) birlikler gelecek olsa, çölde bedevi-Araplar arasında olup sizin haberlerinizi (ordan) sormayı cidden arzu ediyorlardı. Fakat içinizde olsalardı ancak pek az savaşırlardı.
21- Andolsun, sizin için, Allahı ve ahiret gününü umanlar ve Allahı çokça zikredenler için Allahın Resûlünde güzel bir örnek vardır.
22- Müminler (düşman) birliklerini gördükleri zaman ise (korkuya kapılmadan) dediler ki: Bu, Allahın ve Resûlünün bize vadettiği şeydir; Allah ve Resûlü doğru söylemiştir. Ve (bu,) yalnızca onların imanlarını ve teslimiyetlerini arttırdı.
23- Müminlerden öyle erkek-adamlar vardır ki- Allah ile yaptıkları ahide sadakat gösterdiler; böylece onlardan kimi adağını gerçekleştirdi, kimi beklemektedir. Onlar hiçbir değiştirme ile (sözlerini) değiştirmediler.
24- Çünkü Allah, (sözüne bağlı kalıp doğru olan) sadıkları sadakatlerinden dolayı mükafaatlandıracak, münafıkları da dilerse azaplandıracak veya tevbe (nasib edip tevbe)lerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
25- Allah, inkar edenleri kin ve öfkeleriyle geri çevirdi, onlar hiçbir hayra varamadılar. Savaşta Allah (yardımcı ve zafer nasib edici olarak) müminlere yetti. Allah çok güçlüdür, üstün ve galib olandır.
26- Kitap Ehlinden onlara arka çıkanları da kalelerinden indirdi ve onların kalplerine korku düşürdü. Siz (onlardan) bir kısmını öldürüyordunuz, bir kısmını ise esir alıyordunuz.
27- Ve sizi onların topraklarına, yurtlarına, mallarına ve daha ayak basmadığınız bir yere mirasçı kıldı. Allah, herşeye güç yetirendir.
28- Ey peygamber, eşlerine söyle: Eğer siz dünya hayatını ve onun süslü-çekiciliğini istiyorsanız, gelin sizi yararlandırayım ve güzel bir salma tarzıyla sizi salıvereyim.
29- Eğer siz Allahı, Resûlünü ve ahiret yurdunu istiyorsanız artık hiç şüphesiz Allah, içinizden güzellikte bulunanlar için büyük bir ecir hazırlamıştır.
30- Ey peygamberin kadınları, sizden kim açık bir çirkin-utanmazlıkta bulunursa, onun azabı iki kat olarak artırılır. Bu da Allaha göre pek kolaydır.
31- Ama sizden kim Allaha ve Resûlüne gönülden -itaat eder ve salih bir amelde bulunursa, ona ecrini iki kat veririz. Ve Biz ona üstün bir rızık da hazırlamışızdır.
32- Ey peygamberin kadınları, siz kadınlardan herhangi biri (gibi) değilsiniz; eğer sakınıyorsanız, artık sözü çekicilikle söylemeyin ki, sonra kalbinde hastalık bulunan kimse tamah eder. Sözü maruf bir tarzda söyleyin.
33- Evlerinizde vakarla-oturun (evlerinizi karargah edinin), ilk cahiliye (kadınları)nın süslerini açığa vurması gibi, siz de süslerinizi açığa vurmayın; namazı dosdoğru kılın, zekatı verin, Allaha ve elçisine itaat edin. Ey Ehl-i Beyt, gerçekten Allah, sizden kiri (günah ve çirkinliği) gidermek ve sizi tertemiz kılmak ister.
34- Evlerinizde okunmakta olan Allahın ayetlerini ve hikmeti hatırlayın. Şüphesiz Allah, latiftir, haberdar olandır.
35- Şüphesiz, Müslüman erkekler ve Müslüman kadınlar, mümin erkekler ve mümin kadınlar, gönülden (Allaha) itaat eden erkekler ve gönülden (Allaha) itaat eden kadınlar, sadık olan erkekler ve sadık olan kadınlar, sabreden erkekler ve sabreden kadınlar, saygıyla (Allahtan) korkan erkekler ve saygıyla (Allahtan) korkan kadınlar, sadaka veren erkekler ve sadaka veren kadınlar, oruç tutan erkekler ve oruç tutan kadınlar, ırzlarını koruyan erkekler ve (ırzlarını) koruyan kadınlar, Allahı çokça zikreden erkekler ve (Allahı çokça) zikreden kadınlar; (işte) bunlar için Allah bir bağışlanma ve büyük bir ecir hazırlamıştır.
36- Allah ve Resûlü, bir işe hükmettiği zaman, mümin bir erkek ve mümin bir kadın için o işte kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Kim Allaha ve Resûlüne isyan ederse, artık gerçekten o, apaçık bir sapıklıkla sapmıştır.
37- Hani sen, Allahın kendisine nimet verdiği ve senin de kendisine nimet verdiğin kişiye: Eşini yanında tut ve Allahtan sakın diyordun; insanlardan çekinerek Allahın açığa vuracağı şeyi kendi nefsinde saklı tutuyordun; oysa Allah, Kendisinden çekinmene çok daha layıktı. Artık Zeyd, ondan ilişkisini kesince, Biz onu seninle evlendirdik; ki böylelikle evlatlıklarının kendilerinden ilişkilerini kestikleri (kadınları boşadıkları) zaman, onlarla evlenme konusunda müminler üzerine bir güçlük olmasın. Allahın emri yerine getirilmiştir.
38- Allahın kendisine farz kıldığı bir şey(i yerine getirme)de peygamber üzerine hiçbir güçlük yoktur. (Bu,) Daha önce gelip geçen (ümmet)lerde Allahın bir sünnetidir. Allahın emri, takdir edilmiş bir kaderdir.
39- Ki onlar (o peygamberler) Allahın risaletini tebliğ edenler, Ondan içleri titreyerek-korkanlar ve Allahın dışında hiç kimseden korkmayanlardır. Hesap görücü olarak Allah yeter.
40- Muhammed, sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir; ancak O, Allahın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah, herşeyi bilendir.
41- Ey iman edenler, Allahı çokça zikredin.
42- Ve Onu sabah ve akşam tesbih edin.
43- Odur ki, sizi karanlıklardan nura çıkarmak için size rahmet etmekte; melekleri de (size dua etmektedir). O, müminleri çok esirgeyicidir.
44- Ona kavuşacakları gün, onların dirlik temennileri: Selamdır. Ve O, onlara üstün bir ecir hazırlamıştır.
45- Ey Peygamber, gerçekten Biz seni bir şahid, bir müjde verici ve bir uyarıcı olarak gönderdik.
46- Ve Kendi izniyle Allaha çağıran ve nur saçan bir çerağ olarak (gönderdik).
47- Müminlere müjde ver; gerçekten onlar için Allahtan büyük bir fazl vardır.
48- Kafirlere ve münafıklara itaat etme, eziyetlerine aldırma ve Allaha tevekkül et. Vekil olarak Allah yeter.
49- Ey iman edenler, mümin kadınları nikahlayıp sonra onlara dokunmadan boşarsanız, bu durumda sizin için üzerlerine sayacağınız bir iddet yoktur. Artık (hemen) onları yararlandırın (onlara yetecek bir miktar verin) ve güzel bir salma tarzıyla onları salıverin.
50- Ey Peygamber, gerçekten Biz sana ücretlerini (mehirlerini) verdiğin eşlerini ve Allahın sana ganimet olarak verdikleri (savaş esirleri)nden sağ elinin malik olduğu (cariyeler) ile seninle birlikte hicret eden amcanın kızlarını, halanın kızlarını, dayının kızlarını ve teyzenin kızlarını helal kıldık; bir de, kendisini peygambere hibe eden ve peygamberin kendisini almak istediği mümin bir kadını da, -müminler için olmaksızın yalnızca sana has olmak üzere- (senin için helal kıldık). Biz, kendi eşleri ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) konusunda onlar (müminler) üzerine neyi farz kıldığımızı bildik (size bildirdik). Böylelikle senin için hiçbir güçlük olmasın. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
51- Onlardan dilediğini geri bırakır, dilediğini de yanına alıp-barındırabilirsin; ayrıldıklarından, istek duyduklarına (dönmende) senin için bir sakınca yoktur. Onların gözlerinin aydınlanıp hüzne kapılmamalarına ve kendilerine verdiğinle hepsinin hoşnut olmalarına en yakın (en uygun) olan budur. Allah, kalplerinizde olanı bilir. Allah bilendir, halimdir.
52- Bundan sonra (başka) kadınlar ve bunları başka eşlerle değiştirmek -güzellikleri senin hoşuna gitse bile- sana helal olmaz; ancak sağ elinin malik olduğu (cariyeler) başka. Allah herşeyi gözetleyip denetleyendir.
53- Ey iman edenler (rastgele) Peygamberin evlerine girmeyin, (Bir başka iş için girmişseniz ille de) yemek vaktini beklemeyin. (Ama yemeğe) çağrıldığınız zaman girin, yemeği yiyince dağılın ve (uzun) söze dalmayın. Gerçekten bu, peygambere eziyet vermekte ve o da sizden utanmaktadır; oysa Allah, hak (kı açıklamak)tan utanmaz. Onlardan (peygamberin eşlerinden) bir şey isteyeceğiniz zaman, perde arkasından isteyin. Bu, sizin kalpleriniz için de, onların kalpleri için de daha temizdir. Allahın Resûlüne eziyet vermeniz ve ondan sonra eşlerini nikahlamanız size ebedi olarak (helal) olmaz. Çünkü böyle yapmanız, Allah Katında çok büyük (bir günah)tır.
54- Bir şeyi açığa vursanız da, saklı tutsanız da; şüphesiz Allah, herşeyi bilici olandır.
55- Onlar için babaları, oğulları, kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kadınları ve sağ ellerinin malik olduğu (cariyeleri) hakkında bir sakınca yoktur. (Ey Müslüman kadınlar) Allahtan sakının. Şüphesiz Allah, herşeye şahid olandır.
56- Şüphesiz, Allah ve melekleri Peygambere salat ederler. Ey iman edenler, siz de Ona salat edin ve tam bir teslimiyetle Ona selam verin.
57- Gerçek şu ki, Allaha ve elçisine eziyet edenler; Allah, onlara dünyada ve ahirette lanet etmiş ve onlar için aşağılatıcı bir azap hazırlanmıştır.
58- Mümin erkeklere ve mümin kadınlara irtikab etmedikleri (bir suç) sebebiyle eziyet edenler ise, gerçekten bir iftira ve açık bir günah yüklenmişlerdir.
59- Ey Peygamber, eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına dış elbiselerinden (cilbablarından) üstlerine giymelerini söyle; onların (özgür ve iffetli) tanınması ve eziyet görmemeleri için en uygun olan budur. Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.
60- Andolsun, eğer münafıklar, kalplerinde hastalık bulunanlar ve şehirde kışkırtıcılık yapan (yalan haber yayan)lar (bu tutumlarına) bir son vermeyecek olurlarsa, gerçekten seni onlara saldırtırız, sonra orada seninle pek az (bir süre) komşu kalabilirler.
61- Lanete uğratılmışlar olarak; nerede ele geçirilseler yakalanırlar ve öldürüldükçe (sürekli) öldürülürler.
62- (Bu,) Daha önceden gelip-geçenler hakkında (uygulanan) Allahın sünnetidir. Allahın sünnetinde kesin olarak bir değişiklik bulamazsın.
63- İnsanlar, sana kıyamet-saatini sorarlar; de ki: Onun bilgisi yalnızca Allahın Katındadır. Ne bilirsin; belki kıyamet-saati pek yakın da olabilir.
64- Gerçekten Allah, kafirleri lanetlemiş ve onlar için çılgın bir ateş hazırlamıştır.
65- Orda ebedi olarak kalıcıdırlar. Onlar ne bir veli, ne bir yardımcı bulamayacaklardır.
66- Yüzlerinin ateşte evrilip çevrileceği gün, derler ki: Eyvahlar bize, keşke Allaha itaat etseydik ve Resûle itaat etseydik.
67- Ve dediler ki: Rabbimiz, gerçekten biz, efendilerimize ve büyüklerimize itaat ettik, böylece onlar bizi yoldan saptırmış oldular.
68- Rabbimiz, onlara azaptan iki katını ver ve büyük bir lanet ile lanet et.
69- Ey iman edenler, Musaya eziyet edenler gibi olmayın; ki sonunda Allah onu, demekte olduklarından temize çıkardı. O, Allah Katında vecihti.
70- Ey iman edenler, Allahtan sakının ve sözü doğru söyleyin.
71- Ki O ( Allah), amellerinizi ıslah etsin ve günahlarınızı bağışlasın. Kim Allaha ve elçisine itaat ederse, artık o en büyük kurtuluşla kurtulmuştur.
72- Gerçek şu ki, Biz emanetleri göklere, yere ve dağlara sunduk da onlar bunu yüklenmekten kaçındılar ve ondan korkuya kapıldılar; onu insan yüklendi. Çünkü o, çok zalim, çok cahildir.
73- Şundan ki: Allah, münafık erkekleri ve münafık kadınları, müşrik erkekleri ve müşrik kadınları azaplandıracak; mümin erkeklerin ve mümin kadınların tevbesini kabul edecektir. Allah çok bağışlayandır, çok esirgeyendir.