Bolu

Arina

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
49.102
Tepki
50.485
Puan
113
Yaş
40
Konum
..
Bolu ili, Türkiye Cumhuriyeti'nin Karadeniz Bölgesi'nin Batı Karadeniz Bölümü'nde yer alan bir ildir.

İlin merkez ile birlikte 9 ilçesi ve 4 beldesi vardır.

Bolu'nun ilçeleri şunlardır:

Bolu (merkez)
Dörtdivan
Gerede
Göynük
Kıbrıscık
Mengen
Mudurnu
Seben
Yeniçağa
Bolu ilinde bulunan beldeler şunlardır:

Gökçesu
Karacasu
Pazarköy
Taşkesti
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
İL TRAFİK KODU : 14

Yüzölçümü : 8458 km ²
adszdfd.png

Coğrafya :

Bolu ili Yurdumuzun Batı Karadeniz Bölgesinde, 30º 32’ ve 32º 36’ doğu boylamları, 40º 06’ ve 41º 01’ kuzey enlemleri arasında yer almaktadır. 8458 km² alanı olan İlimizin batısında; Sakarya ve Düzce, güneybatısında; Bilecik ve Eskişehir, güneyinde; Ankara, doğusunda; Çankırı ve Karabük, kuzeyinde; Zonguldak illeri vardır.
İlin merkez ilçe haricinde 8 İlçesi, 4 beldesi ve 511 köyü vardır. ;

Coğrafi Konumu

Bolu’nun doğusunda Çankırı, kuzeydoğusunda Karabük, kuzeyinde Zonguldak ve Karadeniz, batısında Düzce, güneyinde Ankara bulunmaktadır

Topoğrafya :
adszsasv.png


Dağlar: İl topraklarının % 56’ sını kaplamaktadır. lin güneybatı - kuzeydoğu istikametinde Bolu Dağları; en yüksek yeri 1980 m. ile Çele Doruğu, ve Abant Dağları (1748 m.), Gerede'nin kuzeyinde Arkot (1877 m.) ve Göl Dağları (1112 m.)dır. En güneyde ilk iki sıradan daha yüksek olan ve genel olarak Köroğlu Dağları (en yüksek yeri 2499 m.) adı verilen volkanik dağlar uzanır. Bolu'nun güneyindeki uzantısı Seben Dağları 1854 m. Mudurnu civarında Ardıç Dağları 1443 m. Güneydeki Çal Tepesi ise 1640 m. yüksekliğindedir.

Ovalar: İl Yüzölçümünün % 8’ini kaplayan ovalar genel olarak batı – doğu istikametinde uzanırlar. 725 m. yükseltideki Bolu Ovası ve 1300 m. yükseltideki Gerede Ovaları en genişleridir. Diğer ovalar ise Yeniçağa Ovası, Mudurnu Ovası ve Göynük ilçesinin güneyinde Himmetoğlu Ovasıdır.

Akarsular: Bolu’da en önemli akarsular Büyüksu, Mengen Çayı, Aladağ Çayı, Mudurnu Çayı , Göynük Suyu, Çatak Suyu ve Gerede Çayıdır.

Göller : Yörede morfolojik yapının karmaşıklığı, akarsu sayısının çokluğu, yükselti farklılıkları ve eğimin fazlalığı gibi faktörler çok sayıda gölün oluşmasına neden olmuştur. Havzaların ve çanakların yüzölçümlerinin küçüklüğü göllerin de küçük alanlı olması sonucunu doğurmuştur. Abant Gölü, Yeniçağa, Çubuk, Sünnet, Yedigöller, Karagöl, Sülüklügöl, Karamurat en önemli göllerdir.

İklim : Bolu genellikle Batı Karadeniz ve Karadeniz iklim tiplerinin içinde yer almaktadır. Bunun yanında güneybatı bölümlerinde Marmara ve İç Anadolu iklim tipleri de görülmektedir. Son 52 yıllık verilere göre ortalama günlük güneşlenme süresi 5 saat 49 dakika, yıllık yağış 536 mm. yıllık ortalama yağışlı gün sayısı ise 137 gündür.

Bitki Örtüsü :Bolu'da hakim bitki örtüsü ormanlardır. İl topraklarının %55'i ormanlarla kaplıdır. Karadere, Seben ve Aladağ Ormanları yurdumuzun en zengin ormanlarıdır. Hakim ağaç türleri kayın, gürgen, ıhlamur, dişbudak, meşe, kızılağaç, karaağaç, kavak, köknar ve sarıçamdır.

Ulaşım

Ankara–İstanbul karayolu üzerinde bulunan Bolu’ya sadece kara yolu ile ulaşım sağlanabilmektedir.
adszfdfdbmpf.png

Tarihçe :M.Ö. 1200’lü yıllarda bütün Hitit toprakları gibi Bolu da Friglerin elindeydi. M.Ö. 6. asırda Persler bölgeye hakim oldular. M.Ö. 336’da Büyük İskender Persleri yenerek Anadolu’nun bir çok yeri gibi Bolu’yu da ele geçirdi. Büyük İskender’in ölümü üzerine Makedonya yıkılınca Bolu bölgesinde Bitinya Krallığı kuruldu. Yazılı belgeler, o dönemlerden kalan arkeolojik eserler ve tarih kaynaklarına göre, Trak göçleri sonunda Sakarya ve Filyos Nehrinin yayı içine yerleşen halk "Bithyn" ismi ile anılıyordu. Bu yüzden Bolu'nun da içinde bulunduğu Kuzeybatı Anadolu'ya "Bithynia" denilmiştir. Bithynler tarafından Salonia Campus denilen Bolu Ovası ve çevresinin adı Romalılar tarafından “Claudio Polis” olarak değiştirilmiştir. Bolu isminin de “Polis”ten geldiği sanılmaktadır. Üç tepe üzerinde kurulmuş olan şehir içte ve dışta surlara sahipti. Şehrin kuzeyinde Halı Hisarı bölgesinde bu surların kalıntıları görülebilmektedir. 1071 Malazgirt zaferinden sonra batıya yayılan Türkmenler 3 yıl sonra Bolu’ya yerleştiler. Selçuklu Devleti’nin komutanları Artuk, Tutuk, Danişmend, Karateki ve Saltuk Beyler Süleyman Şah’ın emrinde İstanbul sınırına dayandılar. Bu akınlar sırasında Bolu, Horasanlı Aslahaddin tarafından fethedilmiştir.

Bolu Yöresine Osmanlı akını ilk kez Osman Gazi tarafından başlatılmıştır. Bolu yöresinin tümüyle fethedilmesi ise Orhan Gazi döneminin ilk yıllarına (1324 - 1326) rastlar. Bir başka rivayete göre Osmanlılar zamanında bölgede, bol olarak Uluğ - Alim olması nedeniyle önceleri “Bol Uluğ”, zamanla yöre “BOLU” olarak isimlendirilmiştir. Yıldırım Beyazid'in ölümü ile başlayan şehzadeler savaşına Bolu, birçok kez sahne oldu. Bolu, Ankara Savaşı sonrası Timur’un talan ettiği bölgelerin dışında kaldığı gibi, bu tehlike bitinceye kadar, Osmanlı Devleti’nin 2. kurucusu sayılan Çelebi Mehmet’i de Kızık Yaylasında barındıran belde olmuştur. Çelebi Mehmet’in Osmanlı Devleti’nin birliğini sağlamasından sonra ise Bolu, düzenli bir yönetime kavuştu.

1324 – 1692 yılları arasında Bolu, 36 kazası olan bir sancak beyliği idi. XVI. Yüzyılda Bolu, ikinci derece Şehzade sancaklarından biri oldu. 2. Bayezit döneminde Şehzade Süleyman (Kanuni) buraya atandı. 1683-1792 yılları arasında Bolu, Voyvodalıkla yönetildi. II. Mahmut zamanında ise Mutasarrıflığa dönüştürüldü. (1811) Tanzimat sonrası Bolu; Kastamonu eyaletine bağlandı (1864). 1909 yılında ise tekrar Mutasarrıflığa dönüştürüldü.

Mondros Mütarekesi’nin yürürlüğe girmesi ve İzmir’in işgal edilmesinin ardından Bolu yöresinde ilk Müdafa-i Hukuk Cemiyeti Gerede’de örgütlendi. Bolu 1. Dünya Savaşı’nda ve sonrasında düşman işgaline uğramadı fakat maddi zarar gördü. Mustafa Kemal Paşa önderliğinde yapılan milli mücadele dönemlerinin sonunda Bolu, 10 Ekim 1923'de Mutasarrıflık devrini tamamladı ve vilayet haline getirildi.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Bolu Müzesi




Bolu ve çevresine ait eserlerin korunması ve sergilenmesini sağlamak üzere 1975 yılında İlimize Müze Memurluğu kurulmuştur. Bir süre eski Güzel Sanatlar Galerisi binası içinde faaliyet gösteren Müze Memurluğu:1976 yılında Bolu Kültür Merkezine taşınmıştır. Müze Memurluğu, 1977 yılında Müze Müdürlüğü haline dönüştürülmüş olup; teşhir - tanzim çalışmaları tamamlanarak 14.11.1981 tarihinde ziyarete açılmıştır.

Bolu Müzesi, 12 Kasım 1999 tarihindeki depremde hasar görmüş ve ziyarete kapatılmıştır. 1999 - 2006 yılları arasında ziyarete kapalı olan Müze, 2006 yılı içersinde teşhir-tanzim çalışmaları tamamlanarak 18 Mayıs 2006 tarihinde yeniden ziyarete açılmıştır.

Kültür Merkezi binasının giriş katında yer alan Müze; arkeoloji salonu ve etnografya salonu olmak üzere 2 bölümden oluşmaktadır. Müzede 2935 adet arkeolojik, 1682adet etnografik ve 11364 adet de sikke olmak üzere toplam 15981 adet eser bulunmaktadır.

Arkeoloji Salonu : Neolitik Dönem, Eski Tunç Çağı, Frig, Urartu, Lidya, Grek eserleri, Roma ve Bizans dönemlerine ait mermer, cam, maden ve pişmiş topraktan yapılmış eserler bulunmaktadır. Kronolojik olarak sergilenen bu eserler arasında özellikle Roma dönemine ait olan mermer heykeller, pişmiş toprak ve cam mezar hediyeleri dikkat çekmektedir. Arkeoloji salonunda; Grek, Roma, Bizans ve İslami kültürlere ait bronz, gümüş ve altın sikkelerin sergilendiği zengin bir sikke bölümü de bulunmaktadır. Ayrıca Bolu İli, Merkez İlçede yapılan kurtarma kazısında açığa çıkarılan ve Roma dönemine ait olan bir tuğla mezar örneği de; iskelet ve orijinal mezar hediyeleri ile birlikte arkeoloji salonunda sergilenmektedir.

Etnografya Salonu: 19.yüzyıl ve 20.yüzyılın ilk yarısına tarihlenen, yakın geçmişimize ait eserler sergilenmektedir. Bunlar arasında; mahalli el sanatlarımızdan olan Mudurnu oyaları, Bolu’da kına gecesi, eski Bolu evi mutfağı ve oturma odalarının canlandırıldığı bölümler, ziynet eşyaları, dini eserler, silah koleksiyonu ve çeşitli dokumalardan oluşan eserler bulunmaktadır.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Kültür-Dil


İlimizde konuşma ve yazı dili sade bir ifade tarzıyla Türkçe’dir.Ağız ve şive olarak belirgin şekliyle: niçun gelmeyan, napıyen,oluncası,gelincesi,nem ben,bilmeyonku gibi örneklendirilebilir.Gün,hafta ve ay adları resmi takvimimizde olduğu gibi kullanılmaktadır. Sadece pazar günü “kapalı pazar veya dernek” pazartesi “Bolu pazarı” günüdür.


Edebiyat


Anadolu’da bir çok yerde makamı olduğu bilinen YUNUS EMRE’nin ilahileri ve şiirleri Bolu ve çevresinden derlenen çok sayıdaki cönklerde görülmektedir. Hatta Yunusun ilahileri ile düğün törenlerinde gelin ve damat yeni bir kumaş üzerinden birkaç kez yürütülür.Mengen ilçemizin Gökçesu nahiyesinde Yunuslar Köyü ve Yunus mezarı diye ziyaret edilen bir yer vardır.

Kemal Ümmi XV. Yy.da yaşamış mutasavvıf şairdir.Her yıl ,ömrünün önemli bir bölümünü geçirmiş olduğu Bolu’nun Sazak bölgesindeki Tekke Köyünde adına geleneksel anma günü düzenlenmektedir.

XVI.yy sonlarında yaşadığı bilinen destan kahramanımız Köroğlu Bolu deyince akla gelen isimlerden biridir. Ayrıca kılıç kalkan ile oynanan Köroğlu oyunu mevcuttur.İl merkezinde Belediye meydanında bulunan Köroğlu heykeli dikkat çekicidir.

1772 yılında Yeniçağ Şahnalar köyünde doğan asıl adı İbrahim olan Aşık Dertli 1845 yılında Ankara’da vefat etmiştir.Şair Dertli’nin anıt mezarı Bolu Gerede karayolu üzerinde Şahnalar köyünde bulunmaktadır. Her yıl anma günü düzenlenmektedir.Geredeli Figani,Mudurnulu Yağcı Emin çıraklarıdır.


Anlatmalar


Geredeli Aşık Figani Nasihat Destanı
Erenler pendini guşeyle cana
A akil doğru sözü arar demişler
“Men aref” bağını kıldınsa me’va
Senin içün her dem bahar demişler

Şu kahpe felekten murat alınmaz
Yalancı dünyada ebet kalınmaz
Malı olmıyanın dostu bulunmaz
Çaylar denizlere akar demişler


Çok zaman gün bulut içinde kalmaz.
Derler bunalıp da hiç adam olmaz
Altun yere düşmeyince pul olmaz
Er düştüğü yerden kalkar demişler

Figani pendimi yabana atma
Rey senin ister tut,istersen tutma
Eğer arif isen sözü uzatma
Südsüz inek durmaz malar demişler

Bilinen en yaygın Köroğlu efsanesi,destanı,türküsü,oyunudur.Ayrıca Akşemseddin Hz.’lerinin, Mudurnu’da mezarı bulunan Şeyh’ül İmran, Karaarslan,Ümmi Kemal gibi zatların kerametlerine dair anlatımlar da mevcuttur.

Halk arasındaki anlatımlardan biri şöyledir :

Gerede soğuk iklimiyle bilinen bir ilçedir.Zamanında Evliya Çelebi burada konaklamış.Bir müddet kaldıktan sonra yolu başka yere düşmüş.Derken orada bir Geredeliye rastlamış.Sormuş ona:

-Nereden geliyorsun?

-Gerede’den geliyorum

-Peki,Gerede’ye yaz geldi mi?

-Onbir ay yirmidokuz gündür oradaydım.

-Yaz gelmediydi ama bugün geldi mi bilmem.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Bayramlar,Törenler,Kutlamalar


Dini bayramımız olan Kurban bayramı dini vecibelere göre kutlanmaktadır.Ramazan bayramına üç ay kala her evde hareket başlar.Dileyen üç ay orucuna başlar veya üç gün oruç tutar.Şaban ayının on beşinden sonra temizlik başlar.Camlar silinir,çamaşırlar yıkanır.Ramazana hazırlanırken komşu bayanlar toplanıp yufka açarlar. Ramazanda Kuran okunur,mukabeleye gidilir, her evde öncelikle fakir ve dul olanlar iftar yemeğine alınır, muhtaçlara yardım edilir. Ramazanın simgesi haline gelmiş iftar topu, sahurda çalınan davul olduğu gibi birde Ramazan pidesi vardır.İftardan önce kahvaltılık çıkartılır,çorba,pilav,dolma,et yemeği,komposto, tatlı, salata yapılır.Çok eskilerde Ramazan ayında Karagöz oynatıldığı, dışarıdan gelen cambaz ve kuklaların çok rağbet gördüğü anlatılmaktadır.Kandillerde hamurdan lokma dağıtılır.Sahurda keşli cevizli makarna yenilmektedir.

Hayatın Dönüm Noktaları


Doğum gelenekleri denildiğinde ilk olarak hamile kadının yerine getirmesi gereken sorumlulukları göz önünde tutulmalıdır.Yöremizde bu inanışlar şöyle belirlenmiştir;

Hamile kadın,sahibinin haberi olmadan başkasının malına el süremez,aksi halde doğacak çocuk haramzade olacaktır.Tüylü nesnelere bakılırsa çocuğun tüylü olacaktır.Ela gözlü evlat isteyen anne aya bakar.Hamile kadın manda kaymağı yemez,yerse vakitsiz doğar.Çocuğun adı doğduğu gün konur.Loğusa yatağı yedi gün bekletilir.Çocuk kırk günlük olunca annesi ve akrabaları ile hamama götürülür.Bebek kırklanırken annesine gösterilmez. Eğer görürse anneyi korku basar ve hastalanır.Bebek kırklanırken suyun içine güzel olması için altın atılır.çocuğun çabuk yürümesi için bir Cuma günü iki ayağı ip ile bağlanır ve camiye götürülür.Camiden ilk çıkan erkeğe bu ip kestirilir buna köstek kesme denilir.Kız ve erkek çocuğun kundak giysileri doğumdan önce hazırlandığı için farklılık gözetilmez.Ancak kız çocukları için pembe,erkek çocuklar için mavi renkli giysiler tercih edilmektedir.Doğum yapan anneye bebek görmeye gidilmektedir.Akrabalar,komşular bebek görmeye hediyeleri ile birlikte giderler ve orada misafirlere loğusa şerbeti ikram edilir. Loğusa şerbeti “Nöbet şekeri” adı verilen kırmızı renkli şekerin suda eritilmesi ile yapılmaktadır.Halk arasında “Kırk basması,Al basması” denilen inanış gereği loğusa kırk gün odasında yalnız bırakılmaz .Çocuğun ilk çıkan dişini gören hediye alır. Bebek görmeye gidenin giysisinden bir parça iplik koparılır kundağa koyulur.

Evlenme geleneklerinde eskilerin büyük ölçüde terk edildiği görülmektedir. Nadiren kaçarak evlenme,içgüveysi,başlık parası yerine süt hakkı,kına gecesi kız ağlatma,resmi nikah ve imam nikahı,sağdıç ve yenge,çeyiz serme,urba görme,nişan ve düğün günümüzde devam eden geleneklerdir.


Sünnet ve ölüm gelenekleri dinsel törenlerle yerine getirilmektedir.Ancak sünnet ve düğünde bazı aileler davul dövdürür, köçek oynatır.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Nevruz Gelenekleri


21 Mart günü baharın gelişini kutlamak amacıyla halk gruplar halinde mesire yerlerine giderler. Bugün aynı zamanda türbeler ziyaret edilir,dilekler tutulur. Kırlarda çeşitli eğlenceler düzenlenir. Maniler söylenir,niyet çekilir, baharın ilk çiçekleri toplanır. Sabah erken kalkılır, nevruzun ilk suyu ile yıkanmak geleneği vardır ve bugün özenle giyinilir. Soğan kabuğu ile boyanmış yumurta pişirilip yenilerek bolluk ve bereket dileklerinde bulunulur. Yüksek bir tepeye ateş yakılarak baharın geldiği müjdelenir. Mudurnu ilçesinde nevruz “Hep cennet”,Göynük ilçesinde “Mart Dokuzu”, gibi isimlerle anılmaktadır.




Hıdrellez Gelenekleri


6 Mayıs Hıdrellez,Hızır ve İlyas Peygamberin yeryüzünde buluştuğu gündür. Bugün pikniğe gidilip salıncağa binilmektedir, böylece günahların atılacağına inanılmaktadır.

Gece süt mayalanmadan bırakıldığında Hızır’ın geleceği ve süte dokunarak mayalanacağı düşünülmektedir.Eğer mayasız süt yoğurt olursa bir sene boyunca o yoğurttan yoğurt mayalanır.Süt yoğurt olursa bu yoğurttan birer parmak alınarak diğer yiyeceklere de sürülür.Kekik bitkisinin hıdrellezden sonraki günlerde toplanırsa şifalı olacağına inanılır. Genelde kutlamalar için suyun ve yeşilliğin bol olduğu bir yer tercih edilir.Bir gün önceki akşam herhangi bir gül ağacının dibine küp gömülmekte ve sabah manilerle açılmaktadır. O gün hiçbir tarla,bahçe işi yapılmaz. Ev isteyenler evlerinin bahçesine ev, bebek isteyenler bezden bebek yaparlar. Ateş yakılıp üstünden atlanır.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Yedigöller Milli Parkı
adszhmm.png


Batı Karadeniz Bölgesi’nde Bolu’nun 42 km. kuzeyinde Zonguldak’ın güneyinde yer alan Milli Parka Ankara–İstanbul karayolunun 152. km’sindeki Yeniçağa ve 190. km’sindeki Bolu’dan kuzeye ayrılan yollarla ulaşılır. Kışın Bolu–Yedigöller güzergâhı (karla) kapalı olduğundan ulaşım sadece Yeniçağa–Mengen–Yazıcık üzerinden yapılır.

2019 hektar büyüklüğündeki Yedigöller Havzası, 1965 yılında milli park olarak korumaya alınmıştır. Havza kayan kütlelerin vadilerin önlerini kapatması sonucu oluşan, yüzeysel ve yeraltı akışlarıyla birbirine bağlı, kuzeyden güneye 1500 m. mesafede sıralanmış 7 gölden oluşmuştur. Milli park içindeki “Köyyeri” mevkiinde yeni Bizans dönemine ait bulunan kalıntılardan, eski dönemlerde bölgenin bir yerleşim yeri olduğu anlaşılmaktadır.

Milli park bünyesinde Büyükgöl, Seringöl, Deringöl, Nazlıgöl, Küçükgöl, İncegöl ve Sazlıgöl olarak 7 göl vardır. Bu göller aralarında 100 m. yükselti farkı bulunan iki plato üzerindedir. Ortalama 780 m. yükseklikte olan platodaki göllerin en büyüğü Büyükgöl’dür. En derin yeri ise 15 m’dir. Büyükgöl’ün güneydoğusundaki Deringöl, 20 m. uzunluğundaki akan bölümü ile Büyükgöl’e bağlıdır.

Büyükgöl, Yedigöller’de canlı alabalık yetiştirilmesi için damızlık amaçlı kullanılmaktadır. Ülkemizde ilk alabalık üretme istasyonu 1969 yılında burada kurulmuştur. Büyükgöl’ün kuzeyinde ise Seringöl bulunmaktadır.

Diğer platodan 100 m. yükseklikteki platonun en geniş gölü Nazlıgöl’dür. Dibinden sızdırdığı bol miktardaki su, gölün kuzeydoğusunda yüzeye çıkarak bir şelalenin oluşmasına sebep olduğundan “Şelale Gölü” adı da verilir. Aynı platoda Sazlıgöl, İncegöl ve Küçükgöl bulunur. Kuzeyden güneye doğru alçalma gösteren bölgede, en yüksek yer 1488 m. ile Eğrikiriş Tepesi, en alçak yer ise 465 m. ile Kirazçatı’dır.

Yedigöller Milli Parkı bilimsel inceleme ve araştırmalar için de kuvvetli bir altyapıya sahiptir. Çok sayıda bitki türünü içeren milli park, yurdumuzun en güzel, karışık doğal ormanlarına sahiptir. Başlıca ağaç türleri olan kayın, gürgen, meşe, kızılağaç, akçaağaç, karaağaç, titrek kavak, sarı ve kara çam, köknar, fındık, ıhlamur ve dişbudak ağaçları yüksek boylu ve düzgün gövdelidir. Porsuk gibi nesli azalmakta olan bitki türleri de mevcuttur.

Yaban hayvanlarından ayı, domuz, kurt, tilki, sansar, sincap, geyik, karaca ve tavşan ile kuşlardan yabani ördek, yabani güvercin ve keklik vardır. Milli Park sahasında 100’ün üzerinde kuş türü tespit edilmiştir. Bu özellikleriyle Yedigöller Milli Parkı tam bir doğa cenneti durumundadır. Her yıl mayıs-eylül dönemlerinde Büyükgöl ve Deringöl’de ücret karşılığı sportif olta balıkçılığı yapılabilmektedir. Göllerde göl alası ve gökkuşağı alabalığı vardır.

Yedigöller Milli Parkı içerisindeki “Kapankaya Manzara Seyir Yeri”ne çıkılarak gölleri ve eşsiz peyzaj güzelliklerini görmek mümkündür. Bu güzergâh üzerinde bir de anıt ağaç bulunmaktadır. Ayrıca, milli park içindeki geyik üretme istasyonu ziyaret edilebilir.

Sessiz ve sakin bünyesi, güzel manzaraları, değişik arazi şekilleri, yürüyüş yolları, şelaleleri, çeşitli cinste bitki ve ağaçlarla süslü yamaçlarıyla piknik, dinlenme, fotoğraf çekme, spor yapma ve kamp kurma gibi rekreatif faaliyetler yapılırken konaklama ihtiyacı Orman Bakanlığı’na ait 40 yatak kapasiteli bungalov evlerde sağlanabilir. Ayrıca, 1 hektarlık alanda çadırla veya karavanla konaklama da yapılabilir. Deringöl yanında bulunan balık üretme istasyonundan ücret karşılığı canlı alabalık alınabilir. Ziyaretçilere yıllık ortalama 40.000 adet balık satışı yapılmaktadır. Parkın ziyarete en uygun zamanı nisan-kasım ayları arasıdır.


Abant Gölü
adszum.png



Abant Gölü, Bolu’nun 34 km. güneybatısında Abant Dağları üzerinde tabii bir göldür.Ankara–İstanbul D–100 karayolunun ve TEM otoyolunun 203. km’sinden ayrılan 22 km’lik yol ile ulaşılmaktadır. Bolu’ya 34 km., Ankara’ya 225 km., İstanbul’a 258 km. uzaklıktadır. 125 hektar genişliğinde bulunan gölün denizden yüksekliği 1325 m’dir. Yer altı suları ile beslenir. En derin yeri 45 m’dir. Tektonik menşeli Abant Gölü ve çevresinin bitki zenginliği, ayrıca büyük bir açık hava rekreasyon potansiyeline sahip bulunması nedeniyle yörenin 1150 hektarlık bölümü, 1988 yılında “tabiat parkı” olarak koruma altına alınmıştır.

Göl çevresi zengin bir bitki örtüsüne sahiptir. Sarı ve karaçam, kayın, meşe, kavak, dişbudak, gürgen, söğüt, ardıç ağaçları ve ormangülü, ılgın, fındık, muşmula, papazkülahı, alıç, çobanpüskülü, kuşburnu, eğrelti, böğürtlen, çilek, nane, ahududu, sarmaşık, ısırgan, atkuyruğu ve çayır otları başlıca ağaç ve ağaççıkları oluşturur. Göl kenarı ve su içi de çeşitli su bitkileriyle ve nilüferlerle doludur.

Gölde bulunan ve endemik bir tür olan Abant alabalığı “Salmo trutta fario var abaticus” olarak literatüre geçmiştir. Balık meraklıları yılın belirli zamanlarında, ücret ödeyerek bu balığı avlayabilmektedir.

Göl çevresindeki ormanlarda tavşan, tilki, çakal, kurt, ayı, domuz, geyik, karaca, sincap, gelincik;

Su kuşlarından; yaban kazları, yaban ördekleri, balıkçıl, sakarmeke, karabatak, turna;

Yırtıcılardan; şahin, doğan, atmaca, baykuş;

Diğer kuşlardan; toygar, alakabak, karatavuk, bülbül, ispinoz ve saka görülmektedir.

Yöre ormanları geyikler için en uygun yaşam ortamına sahiptir. Bu bölgedeki geyik varlığının normal bir seviyeye ulaşmasını sağlamak amacı ile Abant’ın doğusunda etrafı çevrili bir sahada geyik üretme istasyonu tesis edilmiş olup, tabii üretim çalışmaları özenle sürdürülmektedir. Her yıl bir miktar geyik doğal yaşama bırakılmaktadır.

Çevresi 7 km. olan ve yılın her ayı ayrı güzelliklere sahip bulunan gölde; piknik, kamping, sportif olta balıkçılığı, yürüyüş, bisikletle, faytonla, atla gezinti vazgeçilmez aktivitelerdir. Park girişinde bulunan satış reyonlarında ise bölgede doğal olarak üretilen gıdalar ve hediyelik eşyalar satılmaktadır.

Göl çevresinde bulunan Abant Palace Otel ve Büyük Abant Otel her türlü konfora ve aktiviteye sahip otellerdir. Ayrıca, özel idareye ait Göl Gazinosu ve kendin pişir kendin ye şeklinde hizmet sunan tesisler mevcuttur. Göle ulaşım, şehir merkezindeki terminalden her iki saatte bir kalkan dolmuşlarla mümkün olmaktadır.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Bolu Fındığı Tabiatı Koruma Alanı


Batı Karadeniz Bölgesi’nde, Bolu merkezde Tekneci Havzası mevkiinde bulunmaktadır. Saha 460 hektar büyüklüğündedir. Sahaya Bolu-Yığılca karayolu ile ulaşılmakta olup Bolu’ya 35 km. mesafededir. Nesli tehlikeye düşmüş ve yalnız ülkemizde tabi yayılış gösteren Bolu fındığının çok büyük boy (25–30 m.) ve çapa (1 m.) sahip örneklerini ihtiva eden eşsiz bir ekosistem oluşu, geyik ve karaca gibi nadir yaban hayatı türlerinin sağlıklı bir popülasyonuna sahip bulunuşu ve çok çeşitli ağaç türlerinin mevcudiyeti özelliklerini oluşturmaktadır. Sahada Bolu fındığı dışında Uludağ göknarı, sarıçam, karaçam, meşe, kayın, titrek kavak, gürgen, karaağaç, çınar, ıhlamur, dişbudak bulunmaktadır. Geyik, karaca, ayı, kurt, tilki, domuz, tavşan, alabalık, sazan, yayın sahada bulunan başlıca hayvan türleridir.



Sülüklügöl Tabiatı Koruma Alanı
adszomn.png



Batı Karadeniz Bölgesi’nde, Bolu, Mudurnu, Akyo–Kuşkavağı köyü sınırları içerisinde yer almaktadır. Sülüklügöl Tabiatı Koruma Alanı; 809.5 hektarlık alanı kapsamaktadır. Sahaya; Bolu–Abant–Taşkesti 85 km., E5–Akyazı–Dokurcun 50 km., Bolu–Mudurnu –Taşkesti 100 km. ile, Ankara–Beypazarı–Nallıhan–Mudurnu üzerinden ulaşılabilir.

Sülüklügöl, ihtiva ettiği sulak saha ve orman ekosistemleri ve bu ekosistemlerde yaşayan bitki ve hayvan türü çeşitliliği ile eşsiz bir tabiat parçasıdır. Tektonik hareketler sonucunda çökmüş, ağaçların üst kesimleri su üzerinde kalarak ilginç peyzaj özelliği yaratmıştır. Karaçam, sarıçam, göknar, kayın, saplı meşe, sapsız meşe, palamut meşesi, titrek, kavak, akkavak, gürgen, çınar, ıhlamur, akçaağaç, kızılağaç, yaban kirazı, dişbudak başlıca ağaç türlerini oluşturmaktadır. Sahada; karaca, yaban domuzu, ayı, kurt, tilki, tavşan, atmaca, ağaç kurbağası bulunmaktadır. Bolu, Akçakoca, Demirciönü de Tabiatı Koruma Alanı içerisinde yer almaktadır.
 

yoruldum71

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
3.213
Tepki
3.368
Puan
113
Konum
ev hanımı
Yapmadan Dönme


Abant Gölü, Gölcük, Yedigöller, Sünnet Gölü, Sülük Gölü, Aladağ Göleti, Esentepe, Akkayalar ve Bolu Yaylalarını GEZMEDEN ;

Göynük ve Mudurnu İlçelerindeki Türk Evlerini ile Seben Kaya Evleri’ni GÖRMEDEN

Kartalkaya’da kayak, Abant’ta yamaç paraşütü, Aladağ-Beşpınarlar’da doğa sporları, Yedigöller’de kamp YAPMADAN;

Bolu Yemeklerini TATMADAN ; Bolu’dan fındık şekeri, Bolu çikolatası, çam balı, kaymak, Bolu tereyağı, çam kolonyası, Bolu patatesi ve saray helvasını ALMADAN DÖNMEYİN.
 

sadiye

Admin
Admin
Katılım
4 Mayıs 2010
Mesajlar
60.971
Tepki
56.321
Puan
113
Yaş
42
Konum
Almanya
Tesekkürler canim, Türkiye´nin her yerini görmek istiyorum. -hmm
 

htc_

Daimi Üye
Katılım
2 Eylül 2011
Mesajlar
897
Tepki
986
Puan
93
Yaş
31
Konum
Ankara
benim memleketim bolu gerede :sirin:
Gerede soğuk iklimiyle bilinen bir ilçedir.Zamanında Evliya Çelebi burada konaklamış.Bir müddet kaldıktan sonra yolu başka yere düşmüş.Derken orada bir Geredeliye rastlamış.Sormuş ona:

-Nereden geliyorsun?

-Gerede’den geliyorum

-Peki,Gerede’ye yaz geldi mi?

-Onbir ay yirmidokuz gündür oradaydım.

-Yaz gelmediydi ama bugün geldi mi bilmem.:huhuu::gulsemmi:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst