Zamansız Zamansızlıklar,

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul
380copyck8.jpg

Zamansız Zamansızlıklar

Zamanın derinliklerinden yuvarlanıp seni yazma gayreti içerisindeydim geceler boyu. Oysa sabahları erken kalkacak, göğsünde dikenleri taşıyan rüzgârların saçlarını yıkayacaktım gözyaşlarımla. Kirpiklerim, uykuya hazırdı oysa. Ama ben seni düşündüm yıldızların siyahı giyindiği gecenin dar vakitlerde. Uykusuzluğumu sensizlikle yoğurup, yüreğimi kalem bilip sevdamı mürekkebin sıcak koynuna bıraktım. Yüreğimde ki tüm kelimelerimle bir bir seni anlatmaya çalıştım. Seni yazdıkça, gözlerin parmak uçlarımı okşuyordu sanki. Dur durak bilmiyordum. Kalemimin ucundan mürekkep değil bembeyaz yüreğinin mavi denizlerine “ben” akıyordum sanki...

Bazen yavaş yavaş öldüğümü hissederim. Sanki amansız bir hastalığın pençesinde cebelleşirken senin öylesi an’larımda ne yaptığını düşünürüm zamansızlıklarda.
İmkânsızlık bazen amansız bir yerde çıkartır pençesini, insanın hiç aklına gelmeyecek en olmadık zamanlarda yüzleşmek zorunda kalırız. Oysa aklımızca kendimize zamansız deriz çoğu an’larda. Keyif ile neşenin harmanlandığı belirsizliklerde ölümün bizi unutacağını sanırız, hâlbuki bütün ölümler zamanlıdır.
tongue.gif
tongue.gif

İşte böylesi an’larda bir yerim acır durmadan. Kendi bedenime sığamaz gibi dar gelse de yüreğim, dışarı atarım kendimi pervasızca ama her ne hikmetse sanki tüm dünya dar gelir. Bedenimin yüreğime sığmadığı gibi…
Ne resimlerindeki ki bal gözlerin açar içimi, nede masmavi gökyüzü. Birileri ha bire bir şeyler anlatsa da, hiç birini duyacak durumda değilim. Senden ölmeni isteyecek kadar nefret ediyor, az sonra da kollarında ölmek isteyecek kadar da çok seviyorum…
tongue.gif
tongue.gif

Gerçekten kendimi iyi hissetmeme yol açan, bazen aynadaki o sevdiğim bazense sevmediğim yansıma, gerisi külliyen yalandan başka bir şey değil.
Rastlantılarla doğan ve sıradanlıklarla sürüp giden sevgiler, arkadaşlıklar, garip aşklar öylesine yüzeysel geliyor ki düşündüğüm zaman, sanki hepsi anlamsız bir belirsizlikler silsilesi.
Kız daha çok genç olmasına rağmen adam olgunluk döneminin baharındaydı. Aralarında oluşan sevgi zamanı durdurabilecek kadar anlamlıydı ya da en azından öyle görünüyordu. İkisi de aralarında oluşan bu armoniye kendilerini kaptırmışlar, kaçamak sevdalarını özümsüyorlardı.
tongue.gif
tongue.gif

Hep birbirlerinden bahsetmek istiyorlar, ölüme çare bulundu ya da yarın kıyamet kopacakmış deseler, başlarını kaldırıp ne dedin diye sormayacak durumundaydılar.
Her fırsatta yalnız kalmak istiyor, hem de kalabalıkların arasında kaybolmayı hayal ediyorlardı…
İkisinin de yetmediği an’larda geçmişi düşünüyordu adam. Neredeyse dakika dakika ama kötüleri atlayarak! Onunla geçtiği yerlerden geçiyor, gittikleri yerlere gidiyor, bu kendisine hiç iyi gelmese de, bile bile bunu yapıyordu…
tongue.gif
tongue.gif

Biri size içinizdeki acıyı söküp atabileceğini söylese kaçıp, aslında kurtulmak istediğiniz halde o acıyı yaşamak için direnirsiniz nedensizce…
Herkesi ona benzetiyor, kimseleri onun yerine koyamıyordu. Hiçbir şeyin oyalayamadığı an’larda kadehine sığınıyordu. Birkaç saat kafasını bulandıran ama ASLA onu unutturamayan, sadece bir müddet de olsa buzlu camın arkasından seyrettiren…
tongue.gif
tongue.gif

Zaman zaman yaşadıkları kaçamak öpücüklerde dudakları birbirine değdiğinde uzaklara kaçma isteği oluşuyordu sevdalı yüreklerinde. İçinde bulundukları ruh halini yansıtamayan topluma aykırı olan bu düşünceler, birden duvardaki bütün resimlerin asıldıkları yerden kurtulup, yere düşmeleri ve paramparça oluşları gibi vuslatı erteliyorlardı başka kesif zamansızlıklara…
tongue.gif
tongue.gif

Hatırlar mısın gülüm, seni sevdiğim zamansızlıkları. Gözlerini ilk gördüğümde; güneş, nadasa bırakılmış toprağa ekiliyordu. Yıldızlar, gecelere bir gelin edasıyla birer birer seriliyordu “seni” yüreğime ördüğümde.
Yağmur, pencerendeki yaralı bir martının kanatlarında gülümsüyordu. Güneş, toprağa; gece, karanlığa; kelebekler, bahara ve ben sana sevdalıydım. Utangaç gamzelerine uzanıp gözlerimi kuzguni düşlere kapatmıştım. Sesin, hoyrat meltemlerin sarıldığı deniz kadar ılıktı. Ama yüreğin dalgaların sevdasını anlatmaya çalıştığı kayalar kadar sert ve acımasızdı.
Dokunmaya bile kıyamadığım bir yürektin sen. Her gece sen uyurken gözlerine gül’leri taşıdığım an’larda gözbebeklerini inciteceğim diye korkardım. Gözlerinin içine bakmaktan çekinir, her baktığımda aysbergin güneşin karşısında erimesi gibi gözlerindeki umut tanelerinin de erimesinden korkardım.

Ellerime düşleri giydirip yüreğinin resmini çizdim zamansızlıklarda. Alnımdaki ince çizgileri işledim bulutların narin gözlerine… Oysa irin toplamış acıları soğuk kaldırımlarda bulduğum solmuş sarıçiçeğe şekil vermekte usta olan ellerim, yüreğinin resmini gökyüzü tuvaline yapamayacak kadar acemiydi. Hâlbuki alnımdaki ince çizgileri bulutların gözlerine işlemekten aciz ve bir o kadar kabaydı... Gözlerini, yüreğime; yüreğini semaya yazdım. Ellerimle nasıl çizdim bilmiyorum ama geceleri seni “sana” yazdım bebeğim.
tongue.gif
tongue.gif

İçimdeki buzların erimesini, sarkıtlarımın çatlayıp kırılmasını, yüreğimin eriyip akmasını, sevda ve tutku nehirlerinde boğulmayı istiyordum oysa.
Bazıları geleceksiz geleceklerinde sürüp giden yaşamlarında, gizemini koruyan ayaz gecelerinde yaşayacaklar. Yaşamlarını nasıl sürdüklerini bildiklerini sanacaklar. Bende nefes alacağım elbet. Biyolojik olarak her şeyim yerli yerinde; gerçi bazen belim ağrıyor, bazen ufak tefek rahatsızlıklar olmuyor değil, belki de orta yaşın getirdiği gereksizlikler ya, yinede korkuyorum bazen. Seninle geçirdiğim dört koca asırdan sonra, evden çıkmaya yeni yüzleri ve diyarları keşfetmeye korkar oldum nedenli nedensizliklerimde!
tongue.gif
tongue.gif

Seni yazmaya çalıştığım boz bulanık gecelerde sen uyuyordun. Ay ışığı saçlarına beyazları giydirmişti… Kangren gece, kirpiklerine yaslanıp delicesine umudu soluyordu... Ellerin, rüzgârla olan kavgalarını bir türlü bitiremeyen sadakatsiz fırtınaların sabahın geceden ayrılışını bekliyordu. Oysa sen her şeyden habersiz, sen, gül kokulu Melek'lerinle dertleşip sanki Cenneti soluyordun bensiz yatağında.
tongue.gif
tongue.gif

Hırçın denizler, karakışlara gelin gitmiş baharların tozlu dudaklarını yıkıyorlardı o masum bakan ihanetini saklayan bal kokulu gözlerinde. Önünde eğilip yüreğinin soluk alışını izledim… Öyle saftı ki gözlerin, öyle ılıktı ki nefesin; benden habersiz her nefes alışında nice yetim sevdaların boynu bükük kalıyordu. Yağmur toprağa düşerken nabzı atmıyordu… Çünkü sen uyuyordun. Sen hülyalarda Cenneti soluyor ve huzur şehirlerini bulutların üzerinde izliyordun… Hiçbir şey bu güzelliği bozmamalıydı... Ve karanlık sırf sen uyanmayasın diye çığlıklarını yüreğine gömüp dudaklarını kanatarak yeni günün doğumuna sessizce tanıklık ediyordu...


Evet, farkındaydım farkındasızlıkların. Kendimle sürekli bir çatışma hallerindeydim. Bazen başkalarının arasına karışmayı ne kadar istesem de, çoğu zamansızlıklarımın bana iyi gelmediğini biliyorum. Yıkılamayan dört duvarımın arasında tek başıma kalmak, hıçkırıklarla ağlasam da, rakının yarenliğinde yerde ki bacaklarımı kıvırmış masum ve korunmasız bir çocuk gibi yanaklarımdan öpeceğin o anı bekliyor gibiyim…


Birbirlerine sarılmış çiftler gördüğümde delice bir sızı kaplıyor benliğimi. Koklaşıyorlar, genç kız kollarını erkeğinin boynuna dolamış, kokusunu sindirerek içine çekiyordu doyasıya. Durdum ve bir süre izledim onları uzaktan. Dalgaların kayalara adeta yalvaran seslerinin eşliğinde, birbirlerine “seni seviyorum” dediklerini işitir gibi oldu kulaklarım. Sessiz ve fısıldar gibi söylenen bu cümleler, bilgece ördüğüm zırhımın arkasındaki sessiz ve uysal yüreğimi parçaladılar sanki…
tongue.gif
tongue.gif

Hava ne kadar da karanlıktı. Zifiri gecelerde, kayalıkların arasında dalgalar koluma girmiş ilerlerken yıldızlara baktım. Oralarda bir yerlerdeydin sende işte. Kimin kollarında olduğun umurunda bile değildi. Yanıp sönen parlak varlıklar uzaktaki arabaların farlarıyla belirginliğini yitirmiş gibiydiler.
Sanki olmayan sesini duyacakmışım gibi oldum dalgaların imkânsız çığlıklarında. Sen cellât bense kurban olmuştum.
Aşağılanmış ve boyunduruk altındaki aklım karmakarışıktı. Oysa hayatımın kararlarını hep ben verirdim ama egemen güç sendin. Kalem benim elimde olsa da senin kaprislerin, hiçbir şey hissetmeyen sözde var ama öz’ de olmayan yüreğini duyumsamaya başladım, ensemdeki rüzgârdan bile ürktüm bir an için.
tongue.gif
tongue.gif

Yavaş ve sakin adımlarla uzaklaşırken yalnızlık rıhtımından, arkamda soluğunu hissediyordum, soluk soluğa kalmış, kalbim delicesine çarpmaya başlamıştı. Beklenmedik bir şekilde ürktüm yine zamansızlıklarımda birkaç saniyeliğine bile olsa…

Bütün şarkılar benim için yazılmış gibi gelse de bazen, boğazım düğümlenir dinleyemem…
Uyumanın zor, uyanmanın kolay olduğunu keşfettiğim de, sabahı iple çekip, bazen de hiç güneş doğmasa derim… Demesine de...
Ne geceler rahatlatır, ne gündüzler.
Rüyalar görüyorum bazı zamanlarda, gerçek olmasını çok istediğim. Her sıçrayarak uyandığımda adını söylediğimi fark etsem de, ölmek isteyip ölemeyenlerdendim işte anla…
tongue.gif
tongue.gif

Aramayacağını bile bile, her telefon çaldığında yüreğim ağzıma gelse de, sen olmadığını anladığımda bir garip konuşurum arayanlarla canımın yandığını hissederim ve bir daha sevmemeye yemin ederim kendimce.
tongue.gif
tongue.gif

Yaşadığım İstanbul’umu terk etmek istesem de, seninle hiçbir an’ımızın olmadığı bir yerlere gidip yerleşmek ama bir umut… Seninle bir gün, bir yerde karşılaşma umudu... Bu umut gitmekten alıkoyar. “Med – cezirler” ler içinde yaşar dururum…
tongue.gif
tongue.gif

Tabi buna yaşamak denirse…
tongue.gif
tongue.gif

Sana doğru giden yollar soğuk ve acımasızdı. İşte o an’larımda kaçınılmaz gerçekliğin farkına varıyordum. Ruhlarımızın varmış olduğu anlaşma orada bitiyordu sanki. Koşullar ikimize de ruh ve bedensel olarak kavuşmamıza, bir bütün olmamıza izin vermeyecekti, vermiyordu da…
İki insanın birbirini sevmesi ruhlarının zirveye ulaşmasına benzer. O doruklara ancak birbirini amaçsız ve çıkarsız olarak seven yürekler ulaşabilirdi. İki beden anafora yakalandığında biri diğerinin içerisindedir, en samimi ve doğal bir biçimde ama hep yalnızdırlar natürel gerçeklikte.
tongue.gif
tongue.gif

Tedrici ölümün çeşitleri vardır. Sadece mekânsal belirsizlikler yaşanan günahsızlıklardan azat olurlar. Yaptıklarıyla daima kazanır ve kazandırırlar. Ani ölümleri insanlar hep zamansız olarak nitelendirmişlerdir lakin bazen emri-hak, alıştıra alıştıra gelir.
Bu düşünceler vücudumu sarıp sarmaladığında bu dünyaya ait olmadığım fikrine kapılırım vakitsizliklerimde. Hayattan soğuduğumu hisseder, gelecek yaşantıma hazırlanma gereği hissederim. Ebedi istirahat bir yokluk kapısını andırır. Hepimizin seçme şansı vardır aslında. Nasıl ve neye inandıysak, neleri koruyabildiysek son ana kadar, öylede göçeceğiz buralardan. Bu bir varsayım değil, son dakika golü hiç değil, hayatımızın özeti ve hulâsasıdır.
tongue.gif
tongue.gif

O yüzdendir ki ölümden korkmaya gerek yok. Hayatımızı acıya boğmadan yaşamayı öğrenmeliyiz öğrenmesine de deve kuşu gibi kafamızı kuma gömmenin de bir anlamı yok. İnsan sevdikleriyle bir bütündür yaşantısında. Ölümden kaçmak çözüm olmadığına göre de, hayatta yaşanılası her olguya hazırlıklı olmak gerekiyor.
tongue.gif
tongue.gif

Birazdan zaman yeni doğacak sabahın, arsız karanlığın esaretinden kurtulup özgürlüğüne kavuşma çığlıklarına gebe kalacak. Güneş, perdelerine eğilip baharın umutlarını fısıldayacak. Saçların, mor menekşeler kadar güzel kokacak. Ve ben bir nefes kadar yakınında seni izliyor olacağım. Zannetme ki, yanındayım. Ve akşam olup sen uyuduğunda ben senin yüreğine geleceğim. Dün gece kaldığım yerden seni yazmaya devam edeceğim.
tongue.gif
tongue.gif

Çünkü;
Ölümden öteye ne köy var, ne diyar. Son diyara yolculuktur ölüm, bu yolculuk ya ebedi istirahat yerine varmakla sonuçlanacak ya da ebedi şekavet ve felaket yeri ile sonlanacak.
Herkes tercihinde özgürdür bebeğim.
 

bitter_im

Admin
Admin
Genel Yönetici
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
64.644
Tepki
53.687
Puan
113
Yaş
32
Konum
kocaeli
Oysa aklımızca kendimize zamansız deriz çoğu an’larda. Keyif ile neşenin harmanlandığı belirsizliklerde ölümün bizi unutacağını sanırız, hâlbuki bütün ölümler zamanlıdır.

yüregine saglık ablammm
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst