elma şekeri
Daimi Üye
Aslında insan her zaman ,ilerlemek, yenilenmek, yeni şeyler öğrenmek ister. Fakat bazen içinde bulunduğumuz durum bizi çok rahatsız etse de değiştirmek adına nedense adım atamayız. Hem şikayet eder ve yakınır hem de o ilk adımı atmaktan kaçınırız. Peki neden bu çatışma?
İlk adımı atmak ve bir şeyleri değiştirmek için kişinin önce cesareti olmalı deriz. Cesaret için ise özgüvenin eyleme geçecek düzeyde olması gerekir.
Neden ilk adımı atamayız? İlk adımı atamamanın psikoanalitik açıdan temelleri olumsuz yargılar, çocukluğunda aldığı negatif telkinler,geçmişindeki olumsuz yaşantılar, öğrenilmiş çaresizlikler, kaygılar ve korkulardır. Çocukluğundan itibaren özgüveni tırpanlanmış bir bireyin girişimcilik yönünün yetersiz olması kaçınılmazdır. Fakat bu yazıyı okurken şunu özellikle belirteyim ki, hatanın %90 geçmişimiz, aile telkinlerimiz ve olumsuz yaşantılarımız olsa bile, geçmişe sığınmayı asla kabul edemeyiz.
Eğer şu anki durumumuzdan memnun değil, bir şeyleri değiştirmek istiyor isek, öncelikle bizi en çok korkutan ve engelleyen sonrası hakkındaki belirsizliği çözmemizdir. Kişi, sonraki aşamayı planladığı andan itibaren, belirsizlik yerini daha net bir yola bırakır. Böylece belirsizliğin yarattığı kaygılar azalır ve biraz daha kendimize olan güvenimiz artar.
Evlenmek, boşanmak, ilişki yaşamak veya ayrılmak, arkadaşlık, ruhsal durum değişikliği, yeni yaşam tarzı oluşturmak gibi sayısızca değişikliği yapmamız için her an bir fırsattır. Ama Türk insanın en büyük kaybı ise erteleme özelliğidir. Bir şeyleri değiştirmek adına hep erteleme yapıyoruz. Ertelemek için ise her zaman kendimizi ve çevremizi inandırdığımız mantıklı !!! nedenlerimiz vardır. Aslında ertelemek zamanla alışkanlık olup,kişiliğin bir parçası haline gelir. Bu nedenle hayatımız hep hedef ve planlarla dolu ama sonuçsuzdur. Şu an bu yazıyı okuduğunuz anda bile düşünün .
HAYATTA NELERİ ERTELİYORUM,BUNLAR BENİM İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ,ORTAYA KOYDUĞUM NEDENLER GERÇEKTEN AŞILAMAYACAK KADAR BÜYÜK MÜ?
Ertelemek sadece hedefleri ve eylemleri ertelemek değil, yaşamı ve yaşamayı ertelemektir. Oysa dönüp baktığımızda ne kadar olumsuzluk yaşadık, nelere boş yere tahammül ettik, neler için sabır ediyor sanıp taviz verdik.. Ve sanırım bunları okuduktan sonra da düşünüp eyleme geçemez isek yine bir erteleme kaçınılmaz olacaktır. Batılı ülkelerde insanlar, çok defa denemelerde bulunup, her aldığı olumsuz sonuçtan yeni bir yöntem geliştirmiş, aldığı olumlu sonuçlar ile de daha büyük adımlar atmışlardır. Çünkü o insanlar ki, hayatı birilerinin öngördüğü gibi değil kendi istedikleri gibi yaşamayı hedeflemişlerdir. En büyük işadamları, düşünüler bile defalarca denemeler yapmış, istedikleri sonuçları alamasalar da her defasında yeni bir plan ile yola devam edip bugün insanlığa örnek olmuşlardır.
Bir örnek.: Henry Ford: Otomobil geçici bir moda.. Otomotiv sektörünün kurucusu Henry Ford, 1903 yılında bankaya kredi talebinde bulunmuş; ancak ret cevabı almış. Müdüre, “Nasıl böyle büyük bir projeyi geri çevirebilirsiniz?” deyince, banka müdürü, “Otomobil ancak geçici bir moda olabilir.” cevabını vermiş. Ford ise bunun üzerine, “Bir gün yollarda at arabalarının yerini otomobil alacak.” demiş. Hedefine ulaşmak için beş kez iflas eden Ford, sayısız engelle de karşılaşmış.
Çocukluğumuzda bile “ bu çocuktan birşey olmaz” gibi çok söz duymuşuzdur. Aslında duymamız gerken “ denemeden bırakma “ olmalıydı. B nedenle ülkemizde de ilk adımı atmak ,değişmek daha zor ve kırılgandır. Hatta değişimin olmayacağına bu toplum o kadar inanmıştır ki “ yedisinde ne ise yetmişinde odur “ denilerek değişimin mümkün olmayacağını telkin etmişlerdir.
Yine kendimizi ve yaşamımızdaki her hangi bir bölümü değiştirmek için en büyük engellerden biri de öğrenilmiş çaresizliktir. Öğrenilmiş çaresizliği önce tanımlamamız lazım : geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan olumsuz şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir. Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçların bugüne olumsuzluklar yaratması ve kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamalar yapmaktır.
İlk adımı atmak ve bir şeyleri değiştirmek için kişinin önce cesareti olmalı deriz. Cesaret için ise özgüvenin eyleme geçecek düzeyde olması gerekir.
Neden ilk adımı atamayız? İlk adımı atamamanın psikoanalitik açıdan temelleri olumsuz yargılar, çocukluğunda aldığı negatif telkinler,geçmişindeki olumsuz yaşantılar, öğrenilmiş çaresizlikler, kaygılar ve korkulardır. Çocukluğundan itibaren özgüveni tırpanlanmış bir bireyin girişimcilik yönünün yetersiz olması kaçınılmazdır. Fakat bu yazıyı okurken şunu özellikle belirteyim ki, hatanın %90 geçmişimiz, aile telkinlerimiz ve olumsuz yaşantılarımız olsa bile, geçmişe sığınmayı asla kabul edemeyiz.
Eğer şu anki durumumuzdan memnun değil, bir şeyleri değiştirmek istiyor isek, öncelikle bizi en çok korkutan ve engelleyen sonrası hakkındaki belirsizliği çözmemizdir. Kişi, sonraki aşamayı planladığı andan itibaren, belirsizlik yerini daha net bir yola bırakır. Böylece belirsizliğin yarattığı kaygılar azalır ve biraz daha kendimize olan güvenimiz artar.
Evlenmek, boşanmak, ilişki yaşamak veya ayrılmak, arkadaşlık, ruhsal durum değişikliği, yeni yaşam tarzı oluşturmak gibi sayısızca değişikliği yapmamız için her an bir fırsattır. Ama Türk insanın en büyük kaybı ise erteleme özelliğidir. Bir şeyleri değiştirmek adına hep erteleme yapıyoruz. Ertelemek için ise her zaman kendimizi ve çevremizi inandırdığımız mantıklı !!! nedenlerimiz vardır. Aslında ertelemek zamanla alışkanlık olup,kişiliğin bir parçası haline gelir. Bu nedenle hayatımız hep hedef ve planlarla dolu ama sonuçsuzdur. Şu an bu yazıyı okuduğunuz anda bile düşünün .
HAYATTA NELERİ ERTELİYORUM,BUNLAR BENİM İÇİN NE KADAR ÖNEMLİ,ORTAYA KOYDUĞUM NEDENLER GERÇEKTEN AŞILAMAYACAK KADAR BÜYÜK MÜ?
Ertelemek sadece hedefleri ve eylemleri ertelemek değil, yaşamı ve yaşamayı ertelemektir. Oysa dönüp baktığımızda ne kadar olumsuzluk yaşadık, nelere boş yere tahammül ettik, neler için sabır ediyor sanıp taviz verdik.. Ve sanırım bunları okuduktan sonra da düşünüp eyleme geçemez isek yine bir erteleme kaçınılmaz olacaktır. Batılı ülkelerde insanlar, çok defa denemelerde bulunup, her aldığı olumsuz sonuçtan yeni bir yöntem geliştirmiş, aldığı olumlu sonuçlar ile de daha büyük adımlar atmışlardır. Çünkü o insanlar ki, hayatı birilerinin öngördüğü gibi değil kendi istedikleri gibi yaşamayı hedeflemişlerdir. En büyük işadamları, düşünüler bile defalarca denemeler yapmış, istedikleri sonuçları alamasalar da her defasında yeni bir plan ile yola devam edip bugün insanlığa örnek olmuşlardır.
Bir örnek.: Henry Ford: Otomobil geçici bir moda.. Otomotiv sektörünün kurucusu Henry Ford, 1903 yılında bankaya kredi talebinde bulunmuş; ancak ret cevabı almış. Müdüre, “Nasıl böyle büyük bir projeyi geri çevirebilirsiniz?” deyince, banka müdürü, “Otomobil ancak geçici bir moda olabilir.” cevabını vermiş. Ford ise bunun üzerine, “Bir gün yollarda at arabalarının yerini otomobil alacak.” demiş. Hedefine ulaşmak için beş kez iflas eden Ford, sayısız engelle de karşılaşmış.
Çocukluğumuzda bile “ bu çocuktan birşey olmaz” gibi çok söz duymuşuzdur. Aslında duymamız gerken “ denemeden bırakma “ olmalıydı. B nedenle ülkemizde de ilk adımı atmak ,değişmek daha zor ve kırılgandır. Hatta değişimin olmayacağına bu toplum o kadar inanmıştır ki “ yedisinde ne ise yetmişinde odur “ denilerek değişimin mümkün olmayacağını telkin etmişlerdir.
Yine kendimizi ve yaşamımızdaki her hangi bir bölümü değiştirmek için en büyük engellerden biri de öğrenilmiş çaresizliktir. Öğrenilmiş çaresizliği önce tanımlamamız lazım : geçmişteki acı deneyimlerden çıkarılan olumsuz şartlanmaların bugünkü davranışları belirlemesidir. Daha önceki denemelerde karşılaşılan başarısız sonuçların bugüne olumsuzluklar yaratması ve kendini sınırlayacak şekilde yanlış yorumlamalar yapmaktır.