Aslı Oktay
Daimi Üye
VAKIA SURESİ
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8- İşte o Ashab-ı Meymene, ne (kutludur o) Ashab-ı Meymene.
9- Ashab-ı Meşeme ne (mutsuz ve uğursuzdur o) Ashab-ı Meşeme.
10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
14- Birazı da sonrakilerden.
15- Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerindedirler.
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,
21- Canlarının çektiği kuş eti.
22- Ve iri gözlü huriler,
23- Sanki saklı inciler gibi;
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
25- Orada, ne saçma ve boş bir söz işitirler, ne günaha sokma.
26- Yalnızca bir söz (işitirler Selam, selam.
27- Ashab-ı Yemin, ne (kutludur o) Ashab-ı Yemin.
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler,
31- Durmaksızın akan su(lar);
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında,
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
36- Onları hep bakireler olarak kıldık,
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
38- Ashab-ı Yemin olanlar için.
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
41- Ashab-ı Şimal, ne (mutsuzdur o) Ashab-ı Şimal.
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?
48- Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?
49- De ki: Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de.
50- Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik içtikçe susayan hasta develerin içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
66- (Şöyle de sızlanırdınız Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık.
67- Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.
68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir **** kıldık.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Elbette bu, bir Kuran-ı Kerimdir.
78- Saklanmış-korunmuş bir Kitapta (yazılı)dır.
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı (Kurandan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83- Hele can boğaza gelip dayandığında,
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
86- İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,
87- Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
88- Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,
89- Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
90- Ve eğer Ashab-ı Yeminden ise,
91- Artık, Ashab-ı Yeminden selam sana.
92- Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
95- Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakkul-Yakin).
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
Rahman Rahim olan Allahın adıyla
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
6-Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
8- İşte o Ashab-ı Meymene, ne (kutludur o) Ashab-ı Meymene.
9- Ashab-ı Meşeme ne (mutsuz ve uğursuzdur o) Ashab-ı Meşeme.
10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
14- Birazı da sonrakilerden.
15- Özenle işlenmiş mücevher tahtlar üzerindedirler.
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,
21- Canlarının çektiği kuş eti.
22- Ve iri gözlü huriler,
23- Sanki saklı inciler gibi;
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
25- Orada, ne saçma ve boş bir söz işitirler, ne günaha sokma.
26- Yalnızca bir söz (işitirler Selam, selam.
27- Ashab-ı Yemin, ne (kutludur o) Ashab-ı Yemin.
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler,
31- Durmaksızın akan su(lar);
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında,
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
36- Onları hep bakireler olarak kıldık,
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
38- Ashab-ı Yemin olanlar için.
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
41- Ashab-ı Şimal, ne (mutsuzdur o) Ashab-ı Şimal.
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
47- Ve derlerdi ki: Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?
48- Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?
49- De ki: Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de.
50- Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
55- Üstelik içtikçe susayan hasta develerin içişi gibi içeceksiniz.
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa Yaratıcı Biz miyiz?
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
66- (Şöyle de sızlanırdınız Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık.
67- Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.
68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir **** kıldık.
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
77- Elbette bu, bir Kuran-ı Kerimdir.
78- Saklanmış-korunmuş bir Kitapta (yazılı)dır.
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
82- Ve rızkınızı (Kurandan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
83- Hele can boğaza gelip dayandığında,
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
86- İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,
87- Eğer doğru söylüyorsanız, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
88- Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,
89- Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
90- Ve eğer Ashab-ı Yeminden ise,
91- Artık, Ashab-ı Yeminden selam sana.
92- Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
95- Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakkul-Yakin).
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.