Karşınızda Anne Arzum Onan
Herkesin bayıldığı, kibar, zarif ve örnek anne Arzum Onan ile anneliği, hayatı, sorumlulukları üzerine konuştuk.
Dışarıdan bakıldığında çizdiği imaja bire bir uyan, mütevazi bir hayat sürerken, yaşadığı talihsiz rahatsızlığı büyük bir olgunlukla taşıyan güçlü anne Arzum: Biricik oğlu Can’ı, onunla birlikte değişen hayatını, en yakın destekçisi eşi Mehmet Aslantuğ ile ilişkisini, sıcacık tavrı, gülen gözleri ve tüm samimiyetiyle bizlerle paylaştı.
İşte karşınızda ne reklam yıldızı, ne oyuncu ne de Türkiye Güzeli Arzum Onan. Bu röportajda yalnızca Anne Arzum ile tanışacaksınız..

Can sürpriz mi oldu planlanan bir hamilelik sonrası mı?
Planlama demeyelim de, hazırdık... Evliliğimizin beşinci yılında dünyaya geldi Can. Artık tam anlamıyla aile olma duygusuyla çocuk sahibi olmaya hazırdık gerçekten.
İlk hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Muhtemelen bu sohbet sırasında çok kullanacağım bir cümle var; “Kelimelerle ifade edemeyeceğim müthiş bir mutluluk, heyecan ve sorumluluk!”
Hamilelik döneminiz nasıl geçti?
6,5 aylıkken, erken doğum tehdidiyle hastaneye yattım ve doğumumun gerçekleşmesini, ancak serumla birlikte alınan bir ilaçla ve hastane ortamında engelleyebileceğimizi öğrendik. Zor bir bekleyişti. Nihayetinde 8 aylık dünyaya geldi Can. Hala çok sabırsız davrandığında, bu durumun esprisini de yapılır aramızda...
Neden ismi Can? Kim koydu ismini?
Artık cinsiyetini öğrenebileceğimiz rutin kontrollerden birinde, bir arkadaşımızla karşılaşmıştık. Bize bebeğin erkek olacağını ve rüyasında da adının Sinan olduğunu söyledi. Ben o kadar kız olacak diye düşünüyordum ki hiç ihtimal vermedim ama muayenede erkek olacağını öğrenince “Evet, herhalde Sinan olmalı.” diye düşündük. Şimdi de gönlümüzde Sinan Can olarak kayıtlı.
Normal mi yaptınız doğumunuzu?
Çok istememe rağmen erken doğacağı için doktorumuz Umur Çolgar normal doğum önermedi. Zaten çok meşakkatli bir bekleyiş olduğundan ve bebeği de yormamamız gerektiğinden sezaryenle doğum yaptım.

İlk kucağınıza aldığınızda neler hissettiniz? Ağladınız mı?
Her ne kadar gelişimini tamamlamış olsa da sekiz aylık doğmasının getirdiği bir uygulama olarak, 12–14 saat küvezde kaldı. Kendime geldiğimde, tekerlekli iskemleyle Mehmet’le birlikte yanına gittik. Elinde serum takılıydı. O kadar küçüktü ki… Sonsuz ve tarifsiz bir mutlulukla Mehmet’le birbirimize sarılıp, dakikalarca ağladık.
Can şimdi kaç yaşında?
20 Kasım’da 9 yaşına girecek.
Can hayatınızı nasıl değiştirdi?
Karşılıksız sevmek, şefkat ve sorumluluk gibi insani duygulara karşı farkındalığım daha çok artı diyebilirim. Can’dan önce çocuklarla iletişimim çok güçlü değildi. Şimdi onların da ilgiyle karşılayıp, cevap verdikleri yöntemlere sahip olmak o kadar keyifli ki. Onların dünyasıyla zenginleşiyorum.
İnsanlar hep, “Anneliği, anne olduğumda öğrendim.” derler ya, siz de böyle hissediyor musunuz? Yani Can hayatınıza girince neler değişti? Arzum, Anne Arzum olunca yani…
Ruhen hazır olmak ve beklemek, pratikte yetmiyor. Tahminlerimin çok daha üstünde bir sorumluluk ve müthiş bir mutluluk yaşadım, yaşıyorum… Çocuk insanın hayatında tam anlamıyla “milad” diye bilirim. Kendi şartlarıyla geliyor ve hayatınızın tam merkezine yerleşiyor. Ondan sonra her şey onun etrafında dönmeye başlıyor ve tabii ki anne olmak, anneliği daha iyi anlamaya muktedirdir her zaman…

Mehmet Aslantuğ nasıl bir baba oldu?
Çok ilgili ve sevgi dolu bir babadır. Bebeklik döneminde fiziksel bakımı, oyun döneminde ki paylaşımları ve şimdi de Can’la yaptığı sohbetler Mehmet’in ne kadar müthiş bir baba olduğunun kanıtıdır gözümde…
Can’ı büyütürken yardım aldığınız birileri oldu mu?
Her şeyi ile doğrudan ilgilendim. Çalıştığım zamanlarda gereken destekler oldu, o kadar... Hala da öyledir; eğer çalışmıyorsam, hayatımın bütün planlaması, bir, iki küçük istisna dışında Can’a aittir.
Can doğduktan sonra ne kadar süre çalışmadınız?
Yaklaşık iki sene çalışmadım.
Kendinize bakınca nasıl bir anne olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Can’la her şeyi çok güzel paylaştığımızı düşünüyorum. Onun da bu paylaşımdan güzel etkilendiğini gözlemliyorum. Tabii ki zaman zaman sonradan üzüldüğüm şeyleri yapmak durumunda kalabiliyorum her anne gibi ama sonuç olarak benim nasıl bir anne olduğum, Can büyüdüğü zaman belli olacak ve en önemlisi buna o karar verecek!
Ya kendi anneniz? Kıyaslasanız kendinizi onunla neleriniz farklı?
Jenerasyon farkı olmasına rağmen çok büyük değişiklikler olduğunu düşünmüyorum. Hatta birçok özelliğimiz aynı olduğu için duyarlılık gösterdiğimiz şeyler, özenlerimiz, kurallarımız ya da umursamadıklarımız aynı başlıkta toplanabilir bile.
Anne olmak korkunç bir sorumluluk duygusu ve vicdan azabı çekmenin Türkçe karşılığı. Size göre bu iki duyguya eklenebilecek başka şeyler var mı?
Eğer sevgisi bu kadar büyük olmasa, sorumluluk ve vicdanla baş edemezdik…
Anne ile Baba kavramı nerede ayrışıyor sizce? Bir anne bunu anlar ama bir baba bunu asla anlayamaz dediğiniz şeyler var mı?
Anne ve baba kavramlarını kişiye özel düşünmek gerek sanırım. Ben bir anne olarak, Mehmet’in Can’ın üzerinde ki hassasiyetini ya da özlemini, benim annelik kavramımdan daha farklı tutamam ama tabii ki istisnalar vardır.
Hayatınızı, ailenizin önem konusunda ilk sırada olduğu bir düzen ve huzur içinde yönetiyorsunuz dışarıdan bakınca. Günlük hayat nasıl devam ediyor? Arzum Onan sabah kalkınca ne yapıyor?
Çalıştığım zamanlarda daha farklı bir tempom oluyor şüphesiz ama her zaman için dışarıdan görüldüğü gibi, önceliklerim bellidir. Aksi halde huzursuzluk ve düzensizlik yaşanır ki hayatımın olmazsa olmazıdır ikisi de...
Peki hafta sonları? Ailece hafta sonları nasıl geçiyor?
Sabah sekiz, akşam beş gibi bir düzenimiz olmadığı için bilindik hafta sonları yaşamıyoruz, ancak son iki senedir Can’ın okulu dolayısıyla bir takım aktiviteleri yapmak için hafta sonlarını bekler olduk! Can’ın ödevlerini yapma hızına göre, sinemaya ve yemeğe gitmek, Can’ın ilgisini çekecek sergileri gezmek ama sonuç olarak birlikte vakit geçirmek...

Can nasıl bir çocuk? Size mi, babasına mı daha çok benziyor?
Adalet ve hakkaniyet duygusunun şimdiden gelişmiş olduğunu söyleyebilirim. Duygusallığını ikimizden de almış olabilir ama ben daha çok Mehmet’e benzetirim. Hem fiziksel olarak hem de diğer karakteristik özellikleri açısından.
En sevdiği yemek, uğraş ne?
Yemek konusuna en hassas olduğum konulardan biri diyebilirim. Damak tadı geliştikçe sevmediği yemekler de arttı. O yemekleri bulamayan birçok çocuk olduğunu ve bizim bu konu da şanslı olduğumuzu devamlı anlatınca, yemek seçme aşamasındayken bu durumdan vazgeçti. Tabii ki hala sevmediği yemekler var ama mıkırdandığı zaman o yemeği yiyemeyeceğini ve aç kalacağını bilir. (O durumda benim vicdan durumumu bir ara konuşuruz.) Uğraş olarak ise, birlikte kurabiye ve kek yapmaktan keyif alıyoruz.
Can ilkokula başladıktan sonra hayatı nasıl değişti? Artık bir oyun çocuğu olmaktan çıkıp, okula giden bir öğrenci olduktan sonra yani…
Artık okula giden bir öğrenci olması, oyun çocuğu olmaktan çıkması anlamına gelmiyor. Hala oyun oynamayı çok seven, mümkünse hiç ödev yapmak istemeyen, diş fırçalamaya bile elinde arabayla oynayarak giden bir çocuk Can ve tabii ki bilgisayar çocuğu olmasından çok daha güzel bir durum bu bize göre.
Kaynak:Anneyiz biz
Herkesin bayıldığı, kibar, zarif ve örnek anne Arzum Onan ile anneliği, hayatı, sorumlulukları üzerine konuştuk.
Dışarıdan bakıldığında çizdiği imaja bire bir uyan, mütevazi bir hayat sürerken, yaşadığı talihsiz rahatsızlığı büyük bir olgunlukla taşıyan güçlü anne Arzum: Biricik oğlu Can’ı, onunla birlikte değişen hayatını, en yakın destekçisi eşi Mehmet Aslantuğ ile ilişkisini, sıcacık tavrı, gülen gözleri ve tüm samimiyetiyle bizlerle paylaştı.
İşte karşınızda ne reklam yıldızı, ne oyuncu ne de Türkiye Güzeli Arzum Onan. Bu röportajda yalnızca Anne Arzum ile tanışacaksınız..

Can sürpriz mi oldu planlanan bir hamilelik sonrası mı?
Planlama demeyelim de, hazırdık... Evliliğimizin beşinci yılında dünyaya geldi Can. Artık tam anlamıyla aile olma duygusuyla çocuk sahibi olmaya hazırdık gerçekten.
İlk hamile olduğunuzu öğrendiğinizde neler hissettiniz?
Muhtemelen bu sohbet sırasında çok kullanacağım bir cümle var; “Kelimelerle ifade edemeyeceğim müthiş bir mutluluk, heyecan ve sorumluluk!”
Hamilelik döneminiz nasıl geçti?
6,5 aylıkken, erken doğum tehdidiyle hastaneye yattım ve doğumumun gerçekleşmesini, ancak serumla birlikte alınan bir ilaçla ve hastane ortamında engelleyebileceğimizi öğrendik. Zor bir bekleyişti. Nihayetinde 8 aylık dünyaya geldi Can. Hala çok sabırsız davrandığında, bu durumun esprisini de yapılır aramızda...
Neden ismi Can? Kim koydu ismini?
Artık cinsiyetini öğrenebileceğimiz rutin kontrollerden birinde, bir arkadaşımızla karşılaşmıştık. Bize bebeğin erkek olacağını ve rüyasında da adının Sinan olduğunu söyledi. Ben o kadar kız olacak diye düşünüyordum ki hiç ihtimal vermedim ama muayenede erkek olacağını öğrenince “Evet, herhalde Sinan olmalı.” diye düşündük. Şimdi de gönlümüzde Sinan Can olarak kayıtlı.
Normal mi yaptınız doğumunuzu?
Çok istememe rağmen erken doğacağı için doktorumuz Umur Çolgar normal doğum önermedi. Zaten çok meşakkatli bir bekleyiş olduğundan ve bebeği de yormamamız gerektiğinden sezaryenle doğum yaptım.

İlk kucağınıza aldığınızda neler hissettiniz? Ağladınız mı?
Her ne kadar gelişimini tamamlamış olsa da sekiz aylık doğmasının getirdiği bir uygulama olarak, 12–14 saat küvezde kaldı. Kendime geldiğimde, tekerlekli iskemleyle Mehmet’le birlikte yanına gittik. Elinde serum takılıydı. O kadar küçüktü ki… Sonsuz ve tarifsiz bir mutlulukla Mehmet’le birbirimize sarılıp, dakikalarca ağladık.
Can şimdi kaç yaşında?
20 Kasım’da 9 yaşına girecek.
Can hayatınızı nasıl değiştirdi?
Karşılıksız sevmek, şefkat ve sorumluluk gibi insani duygulara karşı farkındalığım daha çok artı diyebilirim. Can’dan önce çocuklarla iletişimim çok güçlü değildi. Şimdi onların da ilgiyle karşılayıp, cevap verdikleri yöntemlere sahip olmak o kadar keyifli ki. Onların dünyasıyla zenginleşiyorum.
İnsanlar hep, “Anneliği, anne olduğumda öğrendim.” derler ya, siz de böyle hissediyor musunuz? Yani Can hayatınıza girince neler değişti? Arzum, Anne Arzum olunca yani…
Ruhen hazır olmak ve beklemek, pratikte yetmiyor. Tahminlerimin çok daha üstünde bir sorumluluk ve müthiş bir mutluluk yaşadım, yaşıyorum… Çocuk insanın hayatında tam anlamıyla “milad” diye bilirim. Kendi şartlarıyla geliyor ve hayatınızın tam merkezine yerleşiyor. Ondan sonra her şey onun etrafında dönmeye başlıyor ve tabii ki anne olmak, anneliği daha iyi anlamaya muktedirdir her zaman…

Mehmet Aslantuğ nasıl bir baba oldu?
Çok ilgili ve sevgi dolu bir babadır. Bebeklik döneminde fiziksel bakımı, oyun döneminde ki paylaşımları ve şimdi de Can’la yaptığı sohbetler Mehmet’in ne kadar müthiş bir baba olduğunun kanıtıdır gözümde…
Can’ı büyütürken yardım aldığınız birileri oldu mu?
Her şeyi ile doğrudan ilgilendim. Çalıştığım zamanlarda gereken destekler oldu, o kadar... Hala da öyledir; eğer çalışmıyorsam, hayatımın bütün planlaması, bir, iki küçük istisna dışında Can’a aittir.
Can doğduktan sonra ne kadar süre çalışmadınız?
Yaklaşık iki sene çalışmadım.
Kendinize bakınca nasıl bir anne olduğunuzu düşünüyorsunuz?
Can’la her şeyi çok güzel paylaştığımızı düşünüyorum. Onun da bu paylaşımdan güzel etkilendiğini gözlemliyorum. Tabii ki zaman zaman sonradan üzüldüğüm şeyleri yapmak durumunda kalabiliyorum her anne gibi ama sonuç olarak benim nasıl bir anne olduğum, Can büyüdüğü zaman belli olacak ve en önemlisi buna o karar verecek!
Ya kendi anneniz? Kıyaslasanız kendinizi onunla neleriniz farklı?
Jenerasyon farkı olmasına rağmen çok büyük değişiklikler olduğunu düşünmüyorum. Hatta birçok özelliğimiz aynı olduğu için duyarlılık gösterdiğimiz şeyler, özenlerimiz, kurallarımız ya da umursamadıklarımız aynı başlıkta toplanabilir bile.
Anne olmak korkunç bir sorumluluk duygusu ve vicdan azabı çekmenin Türkçe karşılığı. Size göre bu iki duyguya eklenebilecek başka şeyler var mı?
Eğer sevgisi bu kadar büyük olmasa, sorumluluk ve vicdanla baş edemezdik…
Anne ile Baba kavramı nerede ayrışıyor sizce? Bir anne bunu anlar ama bir baba bunu asla anlayamaz dediğiniz şeyler var mı?
Anne ve baba kavramlarını kişiye özel düşünmek gerek sanırım. Ben bir anne olarak, Mehmet’in Can’ın üzerinde ki hassasiyetini ya da özlemini, benim annelik kavramımdan daha farklı tutamam ama tabii ki istisnalar vardır.
Hayatınızı, ailenizin önem konusunda ilk sırada olduğu bir düzen ve huzur içinde yönetiyorsunuz dışarıdan bakınca. Günlük hayat nasıl devam ediyor? Arzum Onan sabah kalkınca ne yapıyor?
Çalıştığım zamanlarda daha farklı bir tempom oluyor şüphesiz ama her zaman için dışarıdan görüldüğü gibi, önceliklerim bellidir. Aksi halde huzursuzluk ve düzensizlik yaşanır ki hayatımın olmazsa olmazıdır ikisi de...
Peki hafta sonları? Ailece hafta sonları nasıl geçiyor?
Sabah sekiz, akşam beş gibi bir düzenimiz olmadığı için bilindik hafta sonları yaşamıyoruz, ancak son iki senedir Can’ın okulu dolayısıyla bir takım aktiviteleri yapmak için hafta sonlarını bekler olduk! Can’ın ödevlerini yapma hızına göre, sinemaya ve yemeğe gitmek, Can’ın ilgisini çekecek sergileri gezmek ama sonuç olarak birlikte vakit geçirmek...

Can nasıl bir çocuk? Size mi, babasına mı daha çok benziyor?
Adalet ve hakkaniyet duygusunun şimdiden gelişmiş olduğunu söyleyebilirim. Duygusallığını ikimizden de almış olabilir ama ben daha çok Mehmet’e benzetirim. Hem fiziksel olarak hem de diğer karakteristik özellikleri açısından.
En sevdiği yemek, uğraş ne?
Yemek konusuna en hassas olduğum konulardan biri diyebilirim. Damak tadı geliştikçe sevmediği yemekler de arttı. O yemekleri bulamayan birçok çocuk olduğunu ve bizim bu konu da şanslı olduğumuzu devamlı anlatınca, yemek seçme aşamasındayken bu durumdan vazgeçti. Tabii ki hala sevmediği yemekler var ama mıkırdandığı zaman o yemeği yiyemeyeceğini ve aç kalacağını bilir. (O durumda benim vicdan durumumu bir ara konuşuruz.) Uğraş olarak ise, birlikte kurabiye ve kek yapmaktan keyif alıyoruz.
Can ilkokula başladıktan sonra hayatı nasıl değişti? Artık bir oyun çocuğu olmaktan çıkıp, okula giden bir öğrenci olduktan sonra yani…
Artık okula giden bir öğrenci olması, oyun çocuğu olmaktan çıkması anlamına gelmiyor. Hala oyun oynamayı çok seven, mümkünse hiç ödev yapmak istemeyen, diş fırçalamaya bile elinde arabayla oynayarak giden bir çocuk Can ve tabii ki bilgisayar çocuğu olmasından çok daha güzel bir durum bu bize göre.
Kaynak:Anneyiz biz