Tüp Bebek Tedavisinde ön Testler Ve Ana Testler Nelerdir?

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ÖN TESTLER VE ANA TESTLER NELERDİR?

İnfertilitenin tanı ve tedavisi için yapılması gereken testler: kadınlar için; kan grubu, tam kan sayımı, hormon testleri olarak FSH-LH-estradiol (adet kanamasını ikinci ya da üçüncü günü), TSH, serbest T4, prolaktin, mevcut enfeksiyonların veya bağışıklığın önceden tanımlanması için HBsAg, AntiHBs, AntiHCV, Rubella IgM-IgG, Toxoplasma IgM-IgG testleridir… Gerekli görüldüğü takdirde diğer sistemik hastalıklara ait tetkikler, mikrobiyolojik ve genetik testler de ilave edilebilir. Tüpleri ve rahim iç boşluğunu değerlendirmek için rahim filmi (histerosalpingografi) çekilmelidir.

Erkekler için ise; spermiogram, kan grubu, HBsAg, AntiHBs, AntiHCV (sarılık taramaları), gerekli durumlarda hormon testleri(FSH, LH, total testosteron, prolaktin ve TSH) ve genetik testler yapılmalıdır.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDEN ÖNCE MUTLAKA YENİ BİR RAHİM FİLMİ (hsg-histerosalpingografi) GEREKİR Mİ?

Hayır, eğer bu işlemden sonra bir operasyon veya iltahaplı bir kadın hastalığı geçirmediyseniz ve 2–3 yıldan daha yeni tarihli bir filmse yeni bir HSG mutlaka gerekli değildir. Ancak sizi muayene eden ve rahim ve yumurtalıklarınızı ultrason ile değerlendiren doktorunuz eğer gerekli olduğunu düşünürse bu sizden istenecektir.
KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR?

Tüp bebek tedavisinde başarı şansını çiftin özelliklerine göre belirtmek gerekir. Çünkü tüp bebekteki başarı şansını yumurtalık kapasitesi, yaş faktörü, ciddi erkek faktörü gibi birçok parametre etkilemektedir. Embriyo transfer edilen çiftlerde 37 yaş altı, yumurtalık rezervi iyi bir bayanda başarı şansı %55 iken, 40 yaş üzerinde bu şans %30′lar civarındadır. Bu yaş gurubunda yüksek genetik anomali oranı küçülerek preimplantasyon genetik tanı uygulamaları yapılmalı ve böylece genetik olarak belirlenmiş normal embriyo transfer edilerek gebelik şansı arttırılmaya çalışılmaktadır.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR ?

Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark bulunmamıştır.
TÜP BEBEK’DE HAZIRLIK İÇİN KULLANILAN İLAÇLAR NELERDİR?

Folik asit eksikliğinde bebeklerde nöral tüp defekti adını verdiğimiz, beyin ve omurilikdeki problemleri içeren ve bebek sağlığını olumsuz etkileyen çok önemli bir sorun oluşabilmektedir. Bu durum gebelikten birkaç ay önce başlanacak folik asit kullanımı ile bu durumun önlenebilmektedir. Bu nedenle tedavinin hazırlık döneminde saf folik asit preparatları veya folik asit içeren vitaminler kullanılmaktadır. Rahim ağzında veya menide bulunabilecek mikropların tedavisi de tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttıracaktır. Bu nedenle hazırlık döneminde hem kadın hem de erkeklere antibiyotik kullanımı önerilmektedir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN SEROLOJİK TESTLER NELERDİR?

Tüp bebek tedavisine başlamadan önce hem kadın hem de erkeğe yapılacak bazı kan tetkikleri çiftin sağlıklı bir bebek elde etmesinde büyük önem taşır. Bu testler: HbsAg, anti-Hbs, anti-HCV, anti-HIV(I+II), Rubella lgG, Toxoplazma lgG’dir. Yapılacak tetkiklerle çiftlerdeki mevcut enfeksiyonlar tanımlanabilmekte, bebeğin hemen doğum sonrası korunması için böylece gerekli önlemler alınabilmektedir. Hepatit B ve rubella yani kızamıkcık gibi enfeksiyonlara karşı bağışıklığın saptanması ise tedaviye girmeden önce, gereken durumlarda hastaya aşı uygulanmasına imkan verir ve bağışıklığın teyit edilmesini takiben hastanın tedavisi başlatılır. Bu incelemeler, tedaviyi gerçekleştirecek sağlık personelinin bulaşıdan korunması ve çiftten elde edilecek sperm veya embriyoların dondurulması ve diğer laboratuar işlemleri sırasında bulaşmanın önlenmesi için önlemler alınması bakımından da ayrıca önemlidir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN MİKROBİYOLOJİK TESTLER VAR MIDIR?

Hastanın ilk muayenesi, alt genital yani üreme sisteminin enfeksiyonlar yönünden değerlendirilmesi için de önem taşır. Rahim ağzından alınacak kültür, direkt yayma, mikoplazma kültürü ve klamidya antijen tespiti ile detaylı bir tarama yapılabilir. Mevcut enfeksiyonlar hem infertilite tedavisi, hem de çiftlerin genel sağlığı için önem taşımaktadır. Bu enfeksiyonlar vajina florasını bozmakta ve rahim ağzının doğal akıntısında da olumsuz değişikliğe yol açmaktadır. Mikoplazma ve klamidya enfeksiyonları infertiliteye sıklıkla eşlik ettiği için, gerekli tedavinin yapılması tüp bebek tedavisinde başarıyı da arttır.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ VE EK İLAÇLARIN KULLANIMI

Çocuk isteği ile tüp bebek merkezlerine başvuran ailelerde ilk görüşmede ayrıntılı bilgi alınırken, geçirilmiş ve halen mevcut hastalıklar da öğrenilir. Böylece hastaların arzu edilen gebeliğe en sağlıklı şekilde başlamaları planlanır; mümkünse öncelikle mevcut hastalığın tedavisi ve iyileşmenin sağlanmasını takiben infertilite tedavisine başlanır. Bu şekilde gebelikte bazı ilaçların kullanılması nedeniyle bebeğe verilebilecek zararlar da önlenmiş olur. Ayrıca infertilite tedavisi sırasında kullanılacak bazı ilaçların folikül ve yumurta gelişimi üzerine olumsuz etkileri olabileceği de bilinmektedir. Bu nedenle hastaların ilaç kullanımı mümkün olduğunca en aza indirilir. Depresyon gibi bazı hastalıkların tedavisi ise hem tedavinin kolay uygulanmasını sağlamakta, hem de başarı şansını arttırmaktadır. Bazı kronik hastalıklarda ise infertilite tedavisinin hastalığın alevlenme dönemleri geçtikten sonra başlatılması ve sürekli kullanılan ilaçların ilgili branşlardaki meslektaşlarımızla konsülte edilerek, infertilite tedavisini ve muhtemel bir gebeliği öngörerek planlanması doğru olacaktır.
KULLANDIĞIMIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?

İlaçların enjeksiyon yolu ile kullanımlarında, enjeksiyon yerinde küçük morluklar ve rahatsızlıklar görülebilir. Burun spreyleri ve cilt altı iğneler ise yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve geçici menopozal yakınmalara benzer şikayetler oluşturabilir. Yumurtalıkları büyütmede kullandığımız ilaçlar, hassas bayanlarda nadir de olsa yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına neden olabilirler. Bu şekilde ortaya çıkan tabloya “Ovarian Hiperstimulasyon (aşırı uyarılma) Sendromu” denir. Hiperstimülasyon sendromu, polikistik overlere sahip fazla sayıda yumurtası olan bayanlar için risktir. Bunu engellemek için bu hastalarda mümkün olan en düşük doz ile tedavi gerçekleştirilmektedir. Bu durumun çok ciddi şekillerinde hastaneye yatarak tedavi görmeyi gerektiren tıbbi problemler de oluşabilir.
KÖTÜ YANITLI OLGULARI ÖNCEDEN ANLAYABİLİR MİYİZ?

Tüp bebek tedavisinin başarısında, elde edilen yumurtaların yeterli sayı ve kalitede olmasının önemi büyüktür. Yumurtalıklardaki yumurta sayısının ve yumurta sayısını etkileyen durumların bilinmesi, hastanın tedaviye vereceği cevabın nasıl olacağını önceden anlamamıza yardımcı olur. Kadın yaşının 35 ve üzerinde olması, aşırı kilo, sigara kullanımı, daha önceden geçirilmiş yumurtalık ameliyatları, geçirilmiş iltihabi hastalıklar, endometriosis hastalığının varlığı, yumurtalık kistlerinin varlığı bunlardan belli başlılarıdır. Bunların yanında adet kanamasının 2. ya da 3. günü yapılan FSH düzeyinin 10 MIU/ml, estradiol düzeyinin 75 pg/ml nin üzerinde olması, daha önceki tedavilerinde alınan kötü yanıt, kullanılan ampul sayısının fazlalığı, rahim iç zarıyla ilgili problemlerin tespiti tedaviye kötü yanıt verecek hastaların saptanmasında yol gösterici bulgulardır.

FOLLİKÜL SAYIMI VE ÖNEMİ

Yumurtalıklardaki yumurta sayısı , tedavi sonucu alınacak yanıtla doğrudan ilişkilidir.Ultrason yardımıyla yumurtalıklardaki yumurtalar sayılır ve yumurtalık rezervi belirlenir.Buna göre yüksek,normal,sınırda ve kötü cevaplı hastalar saptanır.Bu ayrımı yapmak önemlidir çünkü verilecek tedavinin nasıl olacağı (uzun ya da kısa tedavi) ve başlangıç iğne dozu buna göre ayarlanacaktır.
MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR?

Tüp bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler yumurta içine enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon (ICSI)adı verilir.
YUMURTA UYARIMINDA ANTAGONİST ADI VERİLEN İLAÇLARIN KULLANIMI DAHA MI İYİDİR?

Son yıllarda geliştirilen ve kullanıma giren antagonistler, yumurtlamayı uyaran hormonun erken yükselmesini önlemek için tüp bebek tedavisinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Antagonist tedavisinde, tedavi süresi daha kısadır, daha az dozda yumurta uyarıcı iğnelere gerek duyulur. Antagonist enjeksiyonu bırakıldıktan kısa bir süre sonra hipofiz bezi eski fonksiyonunu kazanır, sıcak basması, vajinal kuruluk, isteksizlik gibi şikayetlerle karşılaşılmaz, analog dediğimiz iğnelerin uzun süre kullanımına bağlı gelişen aşırı yumurtalık baskılanması ya da alevlendirici etkiler görülmez. Bu ilaçlarla gebelik sonuçları klasik protokolle aynıdır. Özellikle kötü ya da yüksek cevaplı hastalarda ve zaman kısıtlaması olan çiftlerde avantaj sağlamaktadır.
YUMURTALIK KİSTLERİNİN TÜP BEBEĞE ETKİSİ NEDİR ?

Tedavi öncesi yumurtalıklarında kist saptanan hastalarda, kistin çapı 3 cm.’den küçük ise ve kandaki estradiol hormon düzeyini yükseltmemişse tedaviye başlanabilir. Tedavi öncesi yumurtalıkları baskılamak için kullanılan analog dediğimiz iğnelerin kullanımı sırasında, bu iğnelerin alevlendirici etkisi sonucu basit kistler görülebilir. Bu kistler 3 cm.’den küçük ama kandaki hormon düzeyi yüksekse kullanılan analog süresi uzatılır, 3 cm.’den büyük ise, iğnenin kullanım süresi uzatıldığı halde küçülme sağlanamazsa ,bir iğne yardımıyla bu kist sıvısı çekilebilir. Yumurtalıkta yer kaplayan kitlenin mekanik etkisi ortadan kaldırılır. Kist aspirasyonu yapılan bu hastalardan daha fazla sayıda yumurta elde edilebilir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDE ÖN TESTLER VE ANA TESTLER NELERDİR?

İnfertilitenin tanı ve tedavisi için yapılması gereken testler: kadınlar için; kan grubu, tam kan sayımı, hormon testleri olarak FSH-LH-estradiol (adet kanamasını ikinci ya da üçüncü günü), TSH, serbest T4, prolaktin, mevcut enfeksiyonların veya bağışıklığın önceden tanımlanması için HBsAg, AntiHBs, AntiHCV, Rubella IgM-IgG, Toxoplasma IgM-IgG testleridir… Gerekli görüldüğü takdirde diğer sistemik hastalıklara ait tetkikler, mikrobiyolojik ve genetik testler de ilave edilebilir. Tüpleri ve rahim iç boşluğunu değerlendirmek için rahim filmi (histerosalpingografi) çekilmelidir.

Erkekler için ise; spermiogram, kan grubu, HBsAg, AntiHBs, AntiHCV (sarılık taramaları), gerekli durumlarda hormon testleri(FSH, LH, total testosteron, prolaktin ve TSH) ve genetik testler yapılmalıdır.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNDEN ÖNCE MUTLAKA YENİ BİR RAHİM FİLMİ (hsg-histerosalpingografi) GEREKİR Mİ?

Hayır, eğer bu işlemden sonra bir operasyon veya iltahaplı bir kadın hastalığı geçirmediyseniz ve 2–3 yıldan daha yeni tarihli bir filmse yeni bir HSG mutlaka gerekli değildir. Ancak sizi muayene eden ve rahim ve yumurtalıklarınızı ultrason ile değerlendiren doktorunuz eğer gerekli olduğunu düşünürse bu sizden istenecektir.
KULLANILAN SPERM VE YUMURTALAR EŞLERİN KENDİSİNE Mİ AİTTİR?

Tüp bebek tedavisinde başarı şansını çiftin özelliklerine göre belirtmek gerekir. Çünkü tüp bebekteki başarı şansını yumurtalık kapasitesi, yaş faktörü, ciddi erkek faktörü gibi birçok parametre etkilemektedir. Embriyo transfer edilen çiftlerde 37 yaş altı, yumurtalık rezervi iyi bir bayanda başarı şansı %55 iken, 40 yaş üzerinde bu şans %30′lar civarındadır. Bu yaş gurubunda yüksek genetik anomali oranı küçülerek preimplantasyon genetik tanı uygulamaları yapılmalı ve böylece genetik olarak belirlenmiş normal embriyo transfer edilerek gebelik şansı arttırılmaya çalışılmaktadır.
BU TEDAVİLER SONRASI ANORMAL ÇOCUK DÜNYAYA GETİRME RİSKİ VAR MIDIR ?

Tedavi ile doğan bebekler ile normal yolla doğan bebekler arasında fiziksel ve zihinsel gelişim açısından fark bulunmamıştır.
TÜP BEBEK’DE HAZIRLIK İÇİN KULLANILAN İLAÇLAR NELERDİR?

Folik asit eksikliğinde bebeklerde nöral tüp defekti adını verdiğimiz, beyin ve omurilikdeki problemleri içeren ve bebek sağlığını olumsuz etkileyen çok önemli bir sorun oluşabilmektedir. Bu durum gebelikten birkaç ay önce başlanacak folik asit kullanımı ile bu durumun önlenebilmektedir. Bu nedenle tedavinin hazırlık döneminde saf folik asit preparatları veya folik asit içeren vitaminler kullanılmaktadır. Rahim ağzında veya menide bulunabilecek mikropların tedavisi de tüp bebek tedavisinde başarı şansını arttıracaktır. Bu nedenle hazırlık döneminde hem kadın hem de erkeklere antibiyotik kullanımı önerilmektedir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN SEROLOJİK TESTLER NELERDİR?

Tüp bebek tedavisine başlamadan önce hem kadın hem de erkeğe yapılacak bazı kan tetkikleri çiftin sağlıklı bir bebek elde etmesinde büyük önem taşır. Bu testler: HbsAg, anti-Hbs, anti-HCV, anti-HIV(I+II), Rubella lgG, Toxoplazma lgG’dir. Yapılacak tetkiklerle çiftlerdeki mevcut enfeksiyonlar tanımlanabilmekte, bebeğin hemen doğum sonrası korunması için böylece gerekli önlemler alınabilmektedir. Hepatit B ve rubella yani kızamıkcık gibi enfeksiyonlara karşı bağışıklığın saptanması ise tedaviye girmeden önce, gereken durumlarda hastaya aşı uygulanmasına imkan verir ve bağışıklığın teyit edilmesini takiben hastanın tedavisi başlatılır. Bu incelemeler, tedaviyi gerçekleştirecek sağlık personelinin bulaşıdan korunması ve çiftten elde edilecek sperm veya embriyoların dondurulması ve diğer laboratuar işlemleri sırasında bulaşmanın önlenmesi için önlemler alınması bakımından da ayrıca önemlidir.
TÜP BEBEK TEDAVİSİNE BAŞLAMADAN ÖNCE YAPILAN MİKROBİYOLOJİK TESTLER VAR MIDIR?

Hastanın ilk muayenesi, alt genital yani üreme sisteminin enfeksiyonlar yönünden değerlendirilmesi için de önem taşır. Rahim ağzından alınacak kültür, direkt yayma, mikoplazma kültürü ve klamidya antijen tespiti ile detaylı bir tarama yapılabilir. Mevcut enfeksiyonlar hem infertilite tedavisi, hem de çiftlerin genel sağlığı için önem taşımaktadır. Bu enfeksiyonlar vajina florasını bozmakta ve rahim ağzının doğal akıntısında da olumsuz değişikliğe yol açmaktadır. Mikoplazma ve klamidya enfeksiyonları infertiliteye sıklıkla eşlik ettiği için, gerekli tedavinin yapılması tüp bebek tedavisinde başarıyı da arttır.
TÜP BEBEK TEDAVİSİ VE EK İLAÇLARIN KULLANIMI

Çocuk isteği ile tüp bebek merkezlerine başvuran ailelerde ilk görüşmede ayrıntılı bilgi alınırken, geçirilmiş ve halen mevcut hastalıklar da öğrenilir. Böylece hastaların arzu edilen gebeliğe en sağlıklı şekilde başlamaları planlanır; mümkünse öncelikle mevcut hastalığın tedavisi ve iyileşmenin sağlanmasını takiben infertilite tedavisine başlanır. Bu şekilde gebelikte bazı ilaçların kullanılması nedeniyle bebeğe verilebilecek zararlar da önlenmiş olur. Ayrıca infertilite tedavisi sırasında kullanılacak bazı ilaçların folikül ve yumurta gelişimi üzerine olumsuz etkileri olabileceği de bilinmektedir. Bu nedenle hastaların ilaç kullanımı mümkün olduğunca en aza indirilir. Depresyon gibi bazı hastalıkların tedavisi ise hem tedavinin kolay uygulanmasını sağlamakta, hem de başarı şansını arttırmaktadır. Bazı kronik hastalıklarda ise infertilite tedavisinin hastalığın alevlenme dönemleri geçtikten sonra başlatılması ve sürekli kullanılan ilaçların ilgili branşlardaki meslektaşlarımızla konsülte edilerek, infertilite tedavisini ve muhtemel bir gebeliği öngörerek planlanması doğru olacaktır.
KULLANDIĞIMIZ İLAÇLARIN YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?

İlaçların enjeksiyon yolu ile kullanımlarında, enjeksiyon yerinde küçük morluklar ve rahatsızlıklar görülebilir. Burun spreyleri ve cilt altı iğneler ise yorgunluk, kas ve eklem ağrıları ve geçici menopozal yakınmalara benzer şikayetler oluşturabilir. Yumurtalıkları büyütmede kullandığımız ilaçlar, hassas bayanlarda nadir de olsa yumurtalıkların aşırı uyarılmalarına neden olabilirler. Bu şekilde ortaya çıkan tabloya “Ovarian Hiperstimulasyon (aşırı uyarılma) Sendromu” denir. Hiperstimülasyon sendromu, polikistik overlere sahip fazla sayıda yumurtası olan bayanlar için risktir. Bunu engellemek için bu hastalarda mümkün olan en düşük doz ile tedavi gerçekleştirilmektedir. Bu durumun çok ciddi şekillerinde hastaneye yatarak tedavi görmeyi gerektiren tıbbi problemler de oluşabilir.
KÖTÜ YANITLI OLGULARI ÖNCEDEN ANLAYABİLİR MİYİZ?

Tüp bebek tedavisinin başarısında, elde edilen yumurtaların yeterli sayı ve kalitede olmasının önemi büyüktür. Yumurtalıklardaki yumurta sayısının ve yumurta sayısını etkileyen durumların bilinmesi, hastanın tedaviye vereceği cevabın nasıl olacağını önceden anlamamıza yardımcı olur. Kadın yaşının 35 ve üzerinde olması, aşırı kilo, sigara kullanımı, daha önceden geçirilmiş yumurtalık ameliyatları, geçirilmiş iltihabi hastalıklar, endometriosis hastalığının varlığı, yumurtalık kistlerinin varlığı bunlardan belli başlılarıdır. Bunların yanında adet kanamasının 2. ya da 3. günü yapılan FSH düzeyinin 10 MIU/ml, estradiol düzeyinin 75 pg/ml nin üzerinde olması, daha önceki tedavilerinde alınan kötü yanıt, kullanılan ampul sayısının fazlalığı, rahim iç zarıyla ilgili problemlerin tespiti tedaviye kötü yanıt verecek hastaların saptanmasında yol gösterici bulgulardır.
FOLLİKÜL SAYIMI VE ÖNEMİ

Yumurtalıklardaki yumurta sayısı , tedavi sonucu alınacak yanıtla doğrudan ilişkilidir.Ultrason yardımıyla yumurtalıklardaki yumurtalar sayılır ve yumurtalık rezervi belirlenir.Buna göre yüksek,normal,sınırda ve kötü cevaplı hastalar saptanır.Bu ayrımı yapmak önemlidir çünkü verilecek tedavinin nasıl olacağı (uzun ya da kısa tedavi) ve başlangıç iğne dozu buna göre ayarlanacaktır.
MİKROENJEKSİYONUN TÜP BEBEK YÖNTEMİNDEN FARKI NEDİR?

Tüp bebek yönteminde, vücut dışına alınan sperm ve yumurtalar laboratuvarda özel bir ortamda bir araya getirilerek döllenmenin kendiliğinden oluşması beklenir. Hareketleri ve dölleme kapasitesi yetersiz, az sayıda ve şiddetli şekil bozukluğu gösteren spermler yumurtayı kendiliğinden delerek döllenmeyi sağlayamazlar. Bu durumda spermler yumurta içine enjekte edilerek döllenme sağlanır. Bu işleme mikroenjeksiyon (ICSI)adı verilir.
YUMURTA UYARIMINDA ANTAGONİST ADI VERİLEN İLAÇLARIN KULLANIMI DAHA MI İYİDİR?

Son yıllarda geliştirilen ve kullanıma giren antagonistler, yumurtlamayı uyaran hormonun erken yükselmesini önlemek için tüp bebek tedavisinde sıklıkla kullanılmaya başlanmıştır. Antagonist tedavisinde, tedavi süresi daha kısadır, daha az dozda yumurta uyarıcı iğnelere gerek duyulur. Antagonist enjeksiyonu bırakıldıktan kısa bir süre sonra hipofiz bezi eski fonksiyonunu kazanır, sıcak basması, vajinal kuruluk, isteksizlik gibi şikayetlerle karşılaşılmaz, analog dediğimiz iğnelerin uzun süre kullanımına bağlı gelişen aşırı yumurtalık baskılanması ya da alevlendirici etkiler görülmez. Bu ilaçlarla gebelik sonuçları klasik protokolle aynıdır. Özellikle kötü ya da yüksek cevaplı hastalarda ve zaman kısıtlaması olan çiftlerde avantaj sağlamaktadır.
YUMURTALIK KİSTLERİNİN TÜP BEBEĞE ETKİSİ NEDİR ?

Tedavi öncesi yumurtalıklarında kist saptanan hastalarda, kistin çapı 3 cm.’den küçük ise ve kandaki estradiol hormon düzeyini yükseltmemişse tedaviye başlanabilir. Tedavi öncesi yumurtalıkları baskılamak için kullanılan analog dediğimiz iğnelerin kullanımı sırasında, bu iğnelerin alevlendirici etkisi sonucu basit kistler görülebilir. Bu kistler 3 cm.’den küçük ama kandaki hormon düzeyi yüksekse kullanılan analog süresi uzatılır, 3 cm.’den büyük ise, iğnenin kullanım süresi uzatıldığı halde küçülme sağlanamazsa ,bir iğne yardımıyla bu kist sıvısı çekilebilir. Yumurtalıkta yer kaplayan kitlenin mekanik etkisi ortadan kaldırılır. Kist aspirasyonu yapılan bu hastalardan daha fazla sayıda yumurta elde edilebilir.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst