Tan vakti, gece ve gündüz

Gülümse

Daimi Üye
Katılım
28 Şubat 2009
Mesajlar
3.793
Tepki
7.105
Puan
113
Konum
istanbul

fnwi9j.jpg
Adam gözlerini alamadan baktı kadına. Kadın merdivenlerden inerken dar siyah elbisesinin içinde bu dünyaya ait değilmiş gibi görünüyordu. Bembeyaz teni gecenin karanlığında parlarken simsiyah saçları gecenin rüzgarında dans ediyordu. Zeytin karalığındaki gözlerinde gene muzip bakışlar vardı. Kırmızı topuklu ayakkabıları merdivenlerde takırdarken adamın gözü kadının küpelerine takıldı. Altından değişik bir işçiliği olan sallantılı küpeleri saçları her dalgalandığında ortaya çıkıyordu. Klasik Anadolu motifi hadisesi diye düşündü adam. Kadın giydiği her şeyde mutlaka bir Anadolu motifi taşırdı. Bu onun tarzına attığı zarif bir imza gibiydi. Spor eteğinin üstüne giydiği dar bluzun boynuna bir yemeni atar iş toplantısına giderken giydiği bej rengi döpiyesin göğsüne otantik motifli bir broş takar ya da koşmaya gitmek için eşofmanını giydiğinde bileğine örme bilekliğini takardı. Ve işte bu siyah elbiseye yakıştırdığı motif de iç Anadolu işi bu altın küpelerdi. Kadın evini caddeyle buluşturan son basamağı da indi ve arabanın yanında kendisini bekleyen adamın yanağına bol parfümlü bir öpücük kondurdu. Parfümü az baharatlı ama keskin bir kokuydu adam birden ayaklarının yerden kesildiğini hissetti.
Tan Vakti, Gece Ve Gündüz Arabada çok konuşmadılar. Daha doğrusu adam heyecanla o gün yaşadıklarını anlattı kadın da yüzünde anlayışlı ama bir o kadar da dişi bir gülümsemeyle dinledi adamı. Restorana geldiklerinde kadın siyah küçük çantasını kolunun altına sıkıştırırken diğer koluyla adamın koluna girdi. Kapıdaki görevli ‘2 kişilik yeriniz hazır beyefendi' dedi yüzünde anlayış ve acımanın karışımı bir ifadeyle. Adam bu bakışı fark etmedi bile kadından yayılan kokunun etkisinde takip etti görevliyi.
Önce şarap geldi arkasından da siparişleri. Adam kadının isteği üzerine onun için yaptığı seçimlerden hoşlanacak mı diye kadının gözlerine kilitlenmişti. Kadın zarif hareketlerle aldığı lokmasını çiğnerken eline kadehini alıp kırmızı ojeleriyle uyum oluşturan şarabından bir yudum aldı. Bardağı yerine bırakırken gözlerinde kedi bakışlarıyla alt dudağını ısırdı. Adam için bu tepki yeterliydi. Kadının hoşnutluğunun bilincinde gözleri parılda***** bitirdi geceyi.
Kadının evine geldiklerinde kadın arabadan inmeden önce ‘kahve?' diye sordu. Adam ‘başka sefere' diye yanıtladı içindeki pişmanlık denizinde boğulurken. Kadın anlayışlı bakışlarını takınıp adamın dudaklarına ani çilek kokulu bir öpücük kondurdu ve saçlarını savurarak gecenin karanlığında kayboldu. Adam bakakaldı adı ‘Gece' olan kadının arkasından...
Adam eve gelip arabayı park ederken içinde bir görevi tamamlamanın garip hazzını duydu. Eve girip el alışkanlığıyla elektrik düğmesine uzansa da vazgeçti. Karanlıkta yatak odasına gelip usulca üstünü değiştirdi ve mis kokulu çarşaflara bıraktı kendini. Yüzünü yatağın diğer yanında yatmakta olan kadına dönüp onun manolya kokulu kahve saçlarına gömdü burnunu esmer teninin kokusunu içine çekerek yanağına bir öpücük kondurdu. Uyanan kadın ‘hoş geldin toplantı nasıldı' diye sordu uykulu gözlerle. Adam ‘iyiydi' dedi ‘ama seni özledim'...
Sabah adı ‘Gündüz' olan kadının öpücüğüyle uyandı adam. Nar gibi kızarmış ekmek taze sıkılmış portakal suyu ve Gündüz'ün yaptığı çilek reçeli onu bekliyordu mutfakta. Kahvaltısını hızlıca yapıp işe gitmek için evden çıkarken kapıda onu uğurlayan Gündüz'ün yemyeşil gözlerine bakıp ‘seni seviyorum' dedi kalbinin derinliklerinden gelen bir içtenlikle. Ve kadın büyük bir güvenle inandı adama yanağına sıcacık bir öpücük kondururken.
Adam arabasına bindiğinde evdeki saat 8i vurdu 3kere. Ses boş evde yankılandı mutfak masasının üstündeki yarısı yenmiş küflü ekmek hazır alınmış erik marmelatı ve içilmemiş meyve suyu toparlanmak için adamın işten dönüşünü beklerken dün geceki restoranın sahibi aylardır haftada iki akşam iki kişilik yer ayırtıp restorana tek başına gelen ve iki kişilik sipariş verip bütün gece karşısındaki boş sandalyeye hayran hayran bakan adamın hikayesini anlatıyordu arkadaşına.
Adam tüm bunlardan habersiz işe gitmek için arabasına binerken beyninde hiç soru yoktu. Neden birbirlerinin özelliklerini tamamlayan Gece ve Gündüz'ün hayatına aynı anda girdiğine dair sorular bile. Ki zaten aylar önce yağmurlu bir gecede hızla akan bir trafiğin ortasında gördüğü Gece'ye aşık olmasından evvel hayatına giren hiçbir gerçek kadına da sormamıştı aynı anda aynı kişinin taşıyamadığı özelliklerle ilgili sorular...
Ama bu hikayeyi yazan kişi sordu kendine neden her şeyi yaratmaya kadir hastalıklı bir beynin Gece ve Gündüz'ü ayrı ayrı yarattığını... Sonra gülümsedi zalimce bir tatminle. Biliyordu çünkü ‘Gece'nin ‘Gündüz'e sarılıp tek parça olduğu o mucizevi tan vaktini sadece toplumsal alışılmışlığa rağmen tan vaktinde uyumayıp havanın kokusunu içine çekebilen özel erkeklerin görebileceğini... Ve bunu yapamayan bütün erkeklerin hayatlarındaki kadınları gece ve gündüz diye ikiye böleceklerini... Sonra bitirdi yazıyı ve tan vaktini koklamaya gitti...
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst