Sindirim Sistemi Sorunları

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Ağız Kokusu

Ağız kokusu hem özel yaşamı hem de sosyal yaşamı olumsuz yönde etkileyen, dikkate alınması gereken bir problemdir. Kötü ağız kokusu (halitosis), ağız ve diş sağlığı kadar genel sağlık hakkında da önemli ipuçları verir. Dolayısıyla çocuğunuzun ağzında kötü koku varsa, mutlaka ciddîye alın.
Ağız kokusunun iki temel kaynağı var:
1. Ağız boşluğundan kaynaklanan nedenler,
2. Üst solunum yolu enfeksiyonları ve diğer ****bolik bozukluklardan kaynaklanan ağız kokuları
coc-sss1.jpg
1) Ağız boşluğundan kaynaklanan nedenler: Bunlar ağız kokusunun en büyük sorumlusu olarak kabul ediliyor. Ağız kokusu yüzde 90 oranında ağız boşluğundaki problemlerden kaynaklanır. Ağız boşluğunda yaşayan bakterilerin, besin artıklarını fermente etmesi ile açığa çıkan sülfürlü bileşikler kötü kokuya neden olur. Yemeklerden sonra besin artıklarının rahatlıkla yerleşebileceği diş yüzeylerinin ve oldukça pürüzlü yapıya sahip dilin temizlenmemesi hem yetişkinlerde hem de çocuklarda görülen ağız kokusunun en önemli sebebidir.
Diğer ****bolik rahatsızlıklar ve üst solunum yolu enfeksiyonları düşünülmeden önce, ağız hijyeninin tam olarak yerine getirildiğinden ve diş çürüğü gibi enfeksiyöz rahatsızlıkların bulunmadığından tam bir ağız muayenesinden geçerek emin olunmalıdır.
Çocuklarda ağız boşluğu kaynaklı kötü ağız kokusunun sebepleri ve tedavi yöntemleri:
1) Ağız hijyeninin yapılmaması ya da eksik uygulanması; Çocuğunuzun diş ve dil yüzeyinde biriken besin artıkları normal ağız florasında bulunan bakteriler tarafından kullanılır. Bu olay sonucunda açığa çıkan sülfürlü bileşikler kötü ağız kokusuna neden olur. Dişlerin 2 dakika boyunca hiç diş yüzeyi atlamadan fırçalanması ile ağız kokusu giderilebilir. Diş yüzeyleri ile birlikte mutlaka dil de fırçalanmalıdır.Çünkü dil yüzeyinde oldukça fazla bakteri birikir.
2) Ağız hijyeninin uzun süre ihmal edilmesi durumunda diş çürüklerinin ve diş eti iltihaplanmalarının oluşması kaçınılmazdır. Diş çürükleri patojen mikroorganizmalar için zengin ve temizlenmesi zor bölgeler olduğu için ağız kokusu diş çürüğü varlığında daha da şiddetlenir. Ağız kokusunun yanı sıra ağrı ve enfeksiyon gibi diğer ciddî problemlere de neden olabileceği göz önünde bulundurularak, normal düşme zamanı gelmemiş tüm süt dişleri ve tabiî ki daimî dişler mutlaka tedavi edilmelidir. Çocuklarda erişkinlere göre daha seyrek görülmekle birlikte dişeti iltihaplanmalarına bağlı da kötü ağız kokusu olur.
3) Çocuklarda ağız boşluğu kaynaklı kötü ağız kokusunun diğer bir sebebi de, sıvı tüketiminin azlığına ve bazı ilâçların kullanımına bağlı olarak gelişen ağız kuruluğudur. Çocuklarda alerjik kökenli rahatsızlıkların tedavisinde sıklıkla kullanılan antiallerjik ilaçlar tükürük akış hızını azaltarak ağız kuruluğuna sebep olur. Sıvı tüketiminin arttırılması ve şekersiz sakız çiğnenmesi ile tükürük akışının artırılması ilâcın kullanıldığı dönemde görülen ağız kuruluğunu büyük oranda engeller. Mentollü pastiller ise ilk etapta kokuyu giderir gibi görünse de ağız kuruluğunu daha da arttırdığı için dikkatli kullanılmalıdır.
4) Dil kökündeki mantar enfeksiyonları istenmeyen ağız kokusuna neden olabilir. Dil yüzeyinin fırçalanması ve medikal tedavi ile engellenebilir.
5) Yalancı emzik ve biberonun uzun süre ağızda tutulması bakteri çoğalmasını hızlandırdığı için ağız boşluğunda istenmeyen kokulara neden olabilir. Çocuğun beslenmesinde ve sakinleştirmesinde kullanılan ekipmanların dezenfeksiyonuna özen gösterilmeli, hasar görmüş bölgelerde bakteri üreyebileceği için gerektiğinde bu ürünler yenisi ile değiştirilmelidir.
6) Tüketilen kokulu gıdalar sindirim gerçekleşene kadar kötü ağız kokusuna neden olur.
7) Ağzı kötü kokan bir çocukta akla gelebilecek en son sebep olarak düşünülmekle birlikte ağız boşluğunda gelişen tümörler de neden oldukları yaralar sonucu kötü ağız kokusuna yol açabilir. Böyle bir durumda şişlik, ağrı gibi diğer semptomların da değerlendirilmesi gerekir.

2. Üst solunum yolu enfeksiyonları ve diğer ****bolik bozukluklardan kaynaklanan ağız kokuları

  • ****bolizma bozuklukları
  • Şeker hastalığı (aseton kokusu)
  • Karaciğer ve böbrek yetmezliği (bozulmuş balık kokusu)
  • Sinüs, bademcik, bronş ve akciğer kaynaklı enfeksiyonlar
  • Bağırsak parazitleri
  • Diyet
  • Yemek borusuna geriye kaçış gibi sindirim sistemi rahatsızlıkları
  • Boğaz ve alt solunum yolu tümörleri
Ağız kokusu geçmiyorsa doktorunuz tarafından ayrıntılı değerlendirilir.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
coc-sss-ch.jpg
Bisküvi, ekmek, çikolata, ketçap, makarna, baklava... Çocukların en çok sevdiği bu gıdalardan uzak tutulması gereken bir hastalık var; Çölyak.

Çölyak, genetik bir hastalık. Bir tür ince bağırsak alerjisi. Bu alerjiye neden olan ise, buğday, arpa, yulaf çavdar gibi tahılların içinde bulu*nan glüten adı verilen bir protein. Besinler midede hazmedildikten sonra ince bağırsaklarda bulunan villus çıkıntıları sayesinde emilerek kana karışıyor. Villuslar olmadan vücut hiçbir besini ememiyor. İşte çölyak hastalarında gulten, villusları yok ediyor dolayısıyla vücut gerekli olan besinleri alamıyor. Bunun sonucunda da bağışıklık sisteminde bozukluklar ortaya çıkıyor.
Şimdilik glütenin etkilerini yok edecek tıbbi bir tedavi biçimi yok. Genetik bir hastalık olması nedeniyle çölyaktan korunmanın da yolu yok. Ancak ortaya çıkısı her yasta mümkün. Genellikle çocukluk döne*minde kendini belli ediyor. Ancak yetişkinlik döneminde de ortaya çıkabiliyor. Ülkemizde teşhis edilmesi 5-6 yaşı buluyor. Bunun nedeni ise, hastalığın yeterin*ce tanınmaması.
Belirtileri
Çocuklarda kusma, ishal, karın şişliği, iştahsızlık, kilo alamama ve boy uzamasından yavaşlık gibi belirtiler gösteriyor. Daha ileri yaşlarda ise sadece kansızlık, boy kısalığı, kemik zayıflığı ve nedeni henüz bilinmeyen karaciğer hastalığı gibi çok değişik belirtiler verebiliyor.
Hastalık, ameliyat, doğum, hamilelik, viral enfeksiyon ya da şiddetli duygusal stresten sonra tetikleniyor ya da ilk kez kendini belli ediyor.
Araştırmalara göre Avrupa ülke*lerinde yaklaşık bin kişiden birinde çölyak belirtileri görülüyor ancak çölyak bazen hiç belirti vermiyor. Araştırmalar da bu sonucu doğruluyor çünkü yine Avrupa'da her 250 kişiden biri çölyak olmasına rağmen hiç belirti olmadan hastalıkla yaşıyor. Ancak bu kişilerde glüteni alerjisinin tedavi edilmemesi sonucu başka bağışıklık sistemi hastalıkları oluşabiliyor. Bu araştırmalardan yo*la çıkan uzmanlar ülkemizde de yüzbinlerce çölyak hastası olduğunu tahmin ediyorlar.
Teşhis
Teşhisi en zor hastalıklardan biri. Çünkü pek çok hastalığın belirtisiyle aynı özellikleri gösteriyor. Bu da başka hastalıklarla karışmasına neden olabiliyor. Ancak günümüzde kesin tanı için kan tahlili ve ince bağırsak biyopsisi yapılma*sı gerekiyor. Bu iki araştırma çölyakın kesin teşhis edilmesini sağlıyor. Ancak uzmanlar genetik bir hastalık olması itibariyle, ailesinde çölyak hastası olanların mutlaka gerekli kontrolleri yaptırmasının yararlı olduğunu söylüyor.
Tedavi
Çölyaklıların tedavisi tamamen diyete dayanıyor. Bir ömür boyu uzmanlar tarafından önerilen ve içinde glüten bulunmayan besinlerle beslenmek gerekiyor. Bunu gerçekleştirmek oldukça zor. Çünkü glüten pek çok gıdanın içinde bulunuyor. Örneğin buğday, arpa, yulaf ve çav*dar gibi en temel yiyeceğimiz olan ekmeğin hammaddesi olan bu ürünleri yemeleri yasak. Yalnızca ekmek de değil, makarna, pasta, börek ve bisküvi gibi gıdalardan da uzak durmaları gerekiyor. Rahatlıkla tüketecekleri besinler ise; mısır, pirinç, soya, patates unu gibi glüten içermeyen besinler...
Çölyak hakkında daha detaylı bilgi almak için, çölyaklıların kurduğu www.colyak.org.tr adresinden bilgi alabilirsiniz.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Çocuklarda kabızlık sık karşılaşılan bir rahatsızlıktır. En sık görülen şekli, kökeninde psikososyal sorunların yattığı kabul edilen fonksiyonel kabızlıktır. Bağırsak hareketlerinin seyrek ve güçsüz olması ve buna bağlı geçiş yavaşlaması kabızlığa neden olur. İlk aylardan sonra başlar. Dışkı sayısı azalmıştır. Dışkılar serttir. Dışkılama sırasında rahatsızlık, karın ağrıları vardır. İştah azdır. Arada yumuşak dışkı olabilir.
Geçiş yavaşlaması, kalın bağırsakta dışkı sıvısının daha fazla emilmesine ve dışkının sertleşmesine yol açar. Sert dışkı kalın barsağın son kısmından geçerken yırtılmalara ve çatlaklara neden olur. Bunun verdiği ağrı ile çocuk dışkılama hissi duyduğunda kendisini kasarak, dışkının ilerlemesini ve ağrı hissini önlemeye çalışır. Daha çok tutulan dışkı daha çok sertleşir ve bu kısır döngü tekrarlar. Bu dunumda dışkılar büyük çap ve hacme ulaşır. Ancak büyük gayretle çıkarılabilir.

Normal kaka yapma alışkanlığı: Herkes farklıdır. Bir kişi için normal olan diğeri için olmayabilir. Normal kaka yapma alışkanlığı denil*diğinde ortalamalardan bahsedilmektedir. Bir çocuk ne sıklıkla kaka yaparsa yapsın bu esnada canının acımaması gerekir. İlk birkaç ayında bebekler, gün aşırıdan bir günde dört kereye kadar değişen sıklıkta kaka yapabilirler. Anne sütü ile beslenen bebekler genel olarak mama ile beslenenlere oranla daha sık kaka yaparlar, iki yaş civarında, çoğu çocuk gönde bir kez kaka yapmaktadır. Daha büyük yaşlarda sıklık biraz daha azalabilir.
Bir çocuğun kabız olması 2-3 günden daha az sıktıkla kaka yapması ve kakasının sert olması, daha önemlisi bu esnada canının yanması demektir.

Kabızlık nedenleri: Yediklerimiz, bağırsak alışkanlıklarımız üzerinde önemli rol oynasa da, müzmin kabızlık yalnızca kötü beslenme alışkanlığı ile açıklanamaz. Örneğin kabızlık sorunu olan çocuklar pekala olmayanlar kadar çok su içiyor olabilirler. Kabızlık çoğunlukla, kaka yaparken canı yanan bir çocuğun, duyduğu ağrıyı kaka yapmasına bağlamasıyla başlar.

Küçük bebeklerde bez bağlanan bölgede gelişen pişikler anüs etrafında anal fissür adı verilen çatlak ve yırtılmalara yol açabilir. Bu çatlaklar aynen parmaklarınızda oluşan kağıt kesikleri gibidir ve son derece acı verebilirler. Daha büyük çocuklarda çatlaklar, ishal nedeniyle ya da çok sert ve kalın kaka yapmaya bağlı ortaya çıkabilir.
Bebeklerde anne sütünden mamaya ya da mamadan inek sütüne geçişte, daha büyük çocuklarda ise katı gıdalara başlandığında kaka sertleşebilir. Önlemek için ek gıdalara uygun zamanda başlanmalı, yeni gıdalar az miktarda, kontrollü olarak, yavaş yavaş verilmelidir. Ek gıda verilmeye başlandığı dönemlerde kabızlık olduğunda, kabızlığa yol açtığı düşünülen gıda, ilerleyen tarihlerde ve azar azar verilmelidir. Bol sulu ve posalı gıdalar denenebilir. Muz, patates, pirinç lapası, bazı bünyelerde kabızlık yapan besinlerdir.
Tuvalet eğitimi verilmeye başlandığında çocuklar, kakalarını sertleştirecek kadar uzun süreler tutmaya başlayabilirler. Aynı durum, çocuk anaokuluna ya da okula başladığında da görülebilir (temiz olmayan tuvaletler yüzünden, vb).
İshal atağı geçirmiş bir çocuğun vücudu susuz kalmış olabilir. Bağırsak içeriğindeki su ve tuzlar vücut tarafından geri emileceği için kaka daha sert olur. Benzer bir durum ameliyat sonrası dönemlerde de olur.
Ağrının nasıl başladığı çok da önemli değildir. Önemli olan çocuğun sert ya da kalın kaka yapma*sıyla canının yanmasıdır. Çocuklar canlarını acıtan bir şeyi bir daha yapmak istemeyecek kadar akıl*lıdır. Çocuk kaka yapmayla ilgili korku duymaya başladığında müzmin kabızlık döngüsü başlar. Ağrı nedeniyle çocuk kakasını tutmaya çalışır. Tuvalete gittiğinde barsağını tam olarak boşaltmaz. Zaman içinde bağırsak duvarı genişler ve içeriği giderek artar. Bu nedenle kabızlığı olan çocuklar, çok kalın ve sert kaka yapma eğilimindedir. Yine bu çocuklarda kaka, kalın bağırsağın son kısmı olan rektumda uzun süre beklemektedir. Normal bir İnsanda rektumda kaka olması tuvalete gitme ihtiyacı anlamına gelirken, kabız çocuklar rektum*larının kaka ile dolduğunu ancak son anda, artık tutulması mümkün olmayan noktada, ani ağrıyla birlikte algılayabilirler.
Bu sıkışma hissi son derece rahatsız edicidir. Küçük çocuklar bu hisse kapıldıklarında çok huzursuzlaşır, renkleri solar, sessiz bir odaya ya da koltuğun arkasına saklanır veya bir mobilyaya tutunarak parmak ucuna kalkar. Bu davranışlar ağrıya verdikleri yanıttır. Korku nedeniyle kakalarını tutmaktadırlar!

Sonunda, çocuk kalın ve sert de olsa kakasını yapar fakat bu nedenle de canı yanar. Duyduğu ağrı çocuğun kaka yapmaya yönelik korkusunu pekiştirir ve sorun büyüyerek devam eder. Artık ağrı ve korku kısır döngüsü başlamıştır.

Kabızlığın bulguları: Anüs bölgesinde sert ve kalın kaka yapmaya bağlı olarak küçük yırtıklar veya çatlaklar olabilir. Bu çatlak*lar hem çok ağrılıdır hem de kanamaya yol açabilirler. Müzmin kabızlığı olan çocuklar genel olarak çabuk doyan iştahsız çocuklardır.
Yine bu çocuklar, öğünlerde oturup yemek yemektense aralarda abur cubur atıştırma*ya daha eğilimlidir.
Müzmin kabızlığı olan pek çok çocukta karın ağrıları ve krampları sık görülür. Bu çocuklar huzursuzdur ve geçimleri zordur.
Bazı çocuklarda tekrarlayan ataklar halinde bulantı ve kusmalar görülebilir. Ka-bızlığın, midenin normalden daha uzun sürede boşalmasına yol açtığı bilinmektedir.
Mesane (idrar torbası) hemen rektumun önünde yer alır. Genişlemiş ve içi sürekli kaka ile dolu bir rektum mesaneye daha az yer bırakır. Müzmin kabızlığı olan çocukların mesane kapasiteleri azalacağından, bu çocuklar, normalden daha sık idrara gidebilir. Bazılarında ise tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonları, yatak ıslatma, damlatarak idrar yapma veya idrara başlamada güçlük görülebilir.

Tedavi:
Tedavi çok değişik formatlarda uygulanabilirse de esas itibariyle üç temel prensip vardır:
1) Kalın barsağın boşaltılması
2) Kalın bağırsak boşaldıktan sonra düzenli bağırsak alışkanlığının sağlanması
3) Kaka yapmayla ilintili ağrının ortadan kaldırılması
Bu temel prensipler çeşitli yollarla uygulanabilir. Erken dönemde diyet değişiklikleri ile tedavi mümkündür.

Kabızlık müzminleştikten sonra düzenli bağırsak alışkanlığının sağlanması ve korkunun yenilmesi için laksatiflerin (kaka yumuşatıcı) kullanılması gerekir.

1) Kalın barsağın boşaltılması:
Bu amaçla lavman ve fitiller kullanılır. Lavmanların uygulanması ile rektumun içine sıvı verilir. Verilen sıvı hem rektumdaki kakayı yumuşatır hem de rektumda genişlemeye yol açarak çocuğun barsağını hemen boşaltmak için uyarı almasını sağlar. Hemen hemen bütün lavmanlar sudan ve suyun barsağın içinde kalmasını sağlayacak ikinci bir maddeden oluşur. Fitiller ise barsağın aşağı kısmında uyarı yaparak kasılmasını ve içeriğin aşağı doğru itmesini sağlar. Gliserin, Microlax. Libalax gibi ürünler bu amaçla kullanılabilir.
2) Kalın bağırsak boşaldıktan sonra düzenli bağırsak alışkanlığının sağlanması:
Kalın bağırsak boşaldıktan sonra, günde bir ya da iki kez yumuşak kıvamlı kaka yapmayı sağlayacak şekilde kaka yaptırıcı ilaç kullanılabilir. Temelde kaka yaptırıcı bir ilacın etkili olabilmesi için yeterince yüksek dozda kullanılması gereklidir. Yaygın kullanılan ilaçların çoğu bağırsakların içinde yüksek miktarlarda su tutar. Bu sayede kaka yumuşak kalır ve kalın barsağı hızlıca boşaltır. Bu amaçla kullanılabilen ilaçlara örnek olarak laktuloz (Duphalac) şurup verilebilir. Laktuloz bağırsak tarafından emilmeyen ve içinde su tutabilen bir şekerdir. Bağırsak içeriğinde su oranı arttığı için kaka daha yumuşaktır ve bağırsakta daha hızlı biçimde ilerler. Yüksek dozlar ishale yol açabilir.
İlaçların, kakada yüksek miktarlarda su tutarak çalışmaları nedeniyle çok uzun süreler güvenle kullanılmaları mümkündür. Düzenli kullanım nedeniyle bağımlılık geliştiğine dair herhangi bir tıbbi veri bugüne kadar bildirilmemiştir.
Tedavi süresi çocuktan çocuğa değişiklik gösterecektir. Küçük çocukların büyük çocuklara göre daha uzun süreler tedavi edilmesi gerekilir. Beş yaşından büyük çocuklarda birkaç aylık tedavi yeterli olabilirken daha küçük çocuklarda en az altı ay, çoğu kez bir yıllık devamlı tedavi gerekmektedir. Küçük çocuklarda tedavinin daha uzun sürme nedeni, onların neden-sonuç ilişkisini henüz kuramıyor olmalarıdır. Bu nedenle küçükler kaka yapmayla ağrı duymayı ilişkilendirmeyi unutana kadar tedavi edilmelidir.

3) Kaka yapmayla ilintili ağrının ortadan kaldırılması:
Ağrının ortadan kalkmasını sağlayacak anahtar, kakanın yumuşak kalması ve kalın olmamasıdır. Anüs çevresinde çatlakları olan çocuklarda doktorunuzun önereceği tedavi çerçevesinde iyileşme sağlanmalıdır. (Doktorunuz çocuğunuza, ılık suda oturma banyosu önerebilir, anüs bölgesine sürülecek krem verebilir, v.b.)
Çoğu ailede, çocuklar “tuvalette yeterli süre kalma” alışkanlığını edinemezler.
Tuvalet terbiyesini kazanmış çocuklar, kahvaltıdan ve akşam yemeğinden sonra beş ila onar dakika süreyle tuvalette oturmalıdır.
Tuvalette düzenli olarak oturmak, yemeklerden sonra nor*malde oluşan bağırsak kasılmalarından faydalanıl*masını sağlar. Bu doğal kasılmaların ismi "gastrokolik refleks" tir. Bu refleks sayesinde çoğu insan, kahvaltıdan ya da akşam yemeğinden sonra tuvalete gitmek eğilimindedir. Kahvaltı ve akşam yemeğinden sonra tuvalete gitmenin teşvik edilmesi sayesinde, okulda tuvalete gitmek konusunda isteksiz olan çocuklarda da düzenli bağırsak alışkanlığının kazanılması sağlanır.Günlük öğünlerde alınan lif oranının (çiğ meyve ve sebzeler gibi) ve su tüketiminin artırılması da faydalıdır.
Çocuğunuz ilk kez kabız oluyorsa ve kabızlıkla beraber yeşil sarı renkte safralı kusmalar varsa, kabızlık üç günü aşmışsa ve dışkıda kan görüyorsanız mutlaka doktorunuza başvurun.
 
OP
Ş

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Tanım:
Mide içeriğinin ağızdan şiddetle dışarı boşaltılmasıdır.
Kısa Bilgiler:

  • Anne sütü ve biberon maması ile beslenen bebeklerin beslenmeden kısa süre sonra ağzından bir miktar pıhtılaşmış süt veya mama içeriğinin gelmesi kusma ile karıştırılmamalıdır.
  • Kusma beslenme tekniğinde yapılan basit hatalardan kaynaklandığı gibi önemli hastalıkların ilk bulgusu olarak da ortaya çıkmaktadır. Yani kusma bir hastalık değil bir bulgudur.
  • Kusma besinin önemli bir bölümünün çıkarılmasıdır. Günde üç veya daha fazla kusma daima patolojiktir ve nedeni ortaya konmalıdır.
  • Kusma sıklıkla, ishal gibi sindirim sistemi enfeksiyonlarına eşlik etmekle birlikte idrar yolu, solunum yolu (boğaz ve orta kulak enfeksiyonları, bronşitler), menenjit gibi merkezi sinir sistemi enfeksiyonları esnasında da görülebilir.
  • Enfeksiyonlar sırasında rastlanan kusmalara, mevcut olan hastalıkların bulguları da eşlik eder. Örneğin boğaz enfeksiyonları sırasında kusma ile beraber ateş, iştahsızlık, yutmada güçlük görül*mekte, yine idrar yolu enfeksiyonlarında kusma ile beraber ateş, huzursuzluk, sık idrara çıkma, kötü kokulu idrar, idrarın renginde koyulaşma dikkati çekmektedir.
  • Kusma özel bazı mide rahatsızlıklarında (mideye giriş veya çıkış yolundaki darlık, yemek borusu ile soluk borusunun doğumsal olarak birbirine açıldığı durumlar), bağırsak tıkanıklarında ve çok nadir görülen apandisit gibi cerrahi nedenlerden dolayı da görülebilir.
  • Besin zehirlenmesi, kafa veya batın travmaları ve vasıta tutması sırasında ve bebekler heyecan*landıkları ya da ilgi bekledikleri zaman da kusma görülebilir.
Neler Yapılabilir:

  • Bebeğiniz kusuyorsa hafif yan yatırarak veya ağız içerisinde kalanları temizleyerek çıkardıklarının solunum yollarını tıkamasına engel olun.
  • Kusmadan sonra bebeğin el ve yüzünün yıkan*ması, ateşi varsa ılık bir banyo yaptırılması yararlı olacaktır.
  • Kusması olan çocuğa hekim tavsiyesi olmadan kusma giderici ilaç kullanmayınız. Unutmayın ki bir bulgu olan kusmayı engellerseniz altta yatan hastalığı maskeleyebilirsiniz.
Tedavi:

  • Doktorunuz kusmaya yol açan hastalığı yaptığı muayene ve laboratuvar tetkikleriyle ortaya çıkarmaya çalışacaktır. Hastalığı belirledikten sonra o rahatsızlığa yönelik tedaviye başlayacaktır.
  • Kusma bir hastalık değil bulgudur, kusma değil kusmaya yol açan hastalık tedavi edilmelidir.
  • Kusma ve ishal ülkemizde yaz aylarında en sık görülen çocukluk çağı hastalıkları içinde en yaygın olanları. Mikroplu suların içilmesi bağırsak enfeksiyonlarına neden oluyor. Bozulmuş, mikroplarla enfekte olmuş besinlerin yenmesi ise besin zehirlenmelerine yol açıyor. Bu tür enfeksiyon ve zehirlenmeler sıklıkla kusma ile başlıyor ve ishalle devam ediyor.
  • Çocuklar ishal ve kusma sırasında çok az bir sıvı kaybetseler bile halsizlik hissedebiliyorlar. Sıvı ihtiyacı ağızdan alamaması halinde sıvı kaybı çok ciddi boyutlara ulaşabileceğinden az da olsa mutlaka sıvı verilmesi gerekiyor. Eğer ağızdan sıvı kaybı karşılanamıyorsa ve dehidratasyon (kalp hızının çok artması, nefesinin sıklaşması, derisinin sıvı kaybından dolayı gerginliğinin kaybolması, dilinin ve ağzının kuruması gibi bulguların eşlik ettiği durum) gözleniyorsa çocuğun hastaneye yatırılarak damardan sıvı verilmesi gerekiyor.
Regürjitasyon ve kusma
Regürjitasyon öğünden sonra besinin küçük bir bölümünün çıkarılmasıdır. Zararsız bir durumdur. Özellikle ilk 6-7 ayda çok sık görülür. Beslenme yönteminin iyi uygulanması ile düzelebilir. Yeni beslenmiş bebeğin hareket ettirilmesi, karın bölgesine dışarıdan kazayla basınç uygulanması buna yol açabilir.

Kusma ise alınan besinin önemli bölümünün çıkarılmasıdır. Günde üç veya daha fazla sayıda kusma olursa, hele de bu kusmalar fışkırma tarzında gerçekleşiyorsa mutlaka bir uzmana başvurmak gerekir. Hastalık tarzındaki kusmalarda daima kilo alışı durur veya önemli ölçüde düşük tartı artışı görülür.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst