Sehıt Cenazelerı Tesvıkıye'den Kalksaydı!

rüzgar gülü

Daimi Üye
Katılım
20 Şubat 2009
Mesajlar
10.973
Tepki
10.147
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
Zengin çocukları şehit olsalardı...

Amacımız kimsenin çocuğunun acısını görmek değil. Ama toplumdaki acıların son bulması için bu empati yapmalı

Bir süredir memleketteyim. Bir yandan terör, bir yandan Anayasa referandumu. Bu yaz zaten oldukça sıcak geçeceğe benziyordu. Ancak hiçbir şey uzaktan göründüğü gibi değil. Öncelikle terör belasının sonuçlarını daha iyi anlamak istiyorum.

“18 Mart 2010 Şehitler Haftası”nda memleketimin şehitliğini ziyaret ettim. Hava soğuk olmasına rağmen şehitlik doluydu. Resmî zevatı bir yana bırakacak olursak, acılı aileler şehitlerin yanı başındaydı.

Bağrı yanan anne-babalar, kız kardeşler, eşler, çocuklar ve akrabalar. Doğrusunu söylemek gerekirse ilk kez bir şehitlikteyim.

Dikkatimi çeken ilk nesne her yeri süsleyen Türk Bayrakları. İkincisi ise mahzun ve mükedder şehit aileleri.

Üçüncüsü ve belki de ne önemlisi şehit ailelerin dikkat çeken profili. Seçilmişçesine hepsi fakir-fukaradan. Toplumun belirli bir kesiminden yani.

Mart soğuğuna rağmen ceketle gelen anneler, çorapsız babalar ve titreyen şehit çocukları gördüm.

Yüreğim cız etti. Durumun vahametine ilk kez bu kadar yakından tanık oldum. Mahcup oldum. Duyarsızlığımdan, bizim rahat ve huzur içerisinde yaşamamız; akşam evimizde çoluk-çocuğumuzla TV seyretmemiz için evlatlarını “terör” denen canavara kurban veren bu insanların acısını paylaşmadığımdan dolayı kendimden utandım.

Daha sonra bulunduğum yerdeki şehit cenazelerine katılmaya başladım.

Bir polis memurunun cenazesine katıldım. Aile üyelerini tek tek inceledim. Hepsi gariban insanlar. Bir askerin, bir uzman çavuşun cenazesinde aynı manzaraları gördüm. Profiller aynı, acı aynı.

Devlet hizmet nişanı verilen şehitlerin törenine gittim. Aynı manzara ile karşılaştım. Bir şehit annesinin böyle önemli bir törene çorapsız ve pabuçla gelmesi çok soğuk kanlı olarak bilinen vali beyi bile ciğerinden vurdu. Gözyaşlarına hâkim olamadı; kürsüden inmek zorunda kaldı.

Güvenlik ve Terör Uzmanı Doç. Dr. Maya Arakon’un söylediklerini duyunca, bütün kalbimle katıldım. Ancak görünen o ki, birileri bu tesbitleri hepimize unutturdu. Anlaşılan bu konuyu tartışmak ve irdelemek bazılarını rahatsız etti.

Ne demişti Arakon: `“Zengin çocukları şehit olsalardı bu iş biterdi. Teşvikiye Camii’nde cenaze kalkarsa, işadamlarının, bürokratların, paşaların çocukları akrabaları şehit olursa bu sorun çözülür”.

Doç Dr. Arakon anlaşılan konuyu yakından incelemiş; bağrı bir volkan gibi yanan anneleri, beli kırılmış; boynu yana düşmüş babaları ve mahzun şehit çocuklarını yakından tanımış.

Keşke bizler de bu mahzun ve mükedder aileleri daha yakından tanıyabilsek. Yüreklerinin nasıl bir kor gibi yandığını yakından görebilsek.

Her şey daha farklı olabilirdi. Bunun için ille de evladımızı da yitirmemiz gerekmiyor. Empati yapmamız yeterli. Tabii yapabilirsek.

Arakon’un dediği gibi “Türkiye’deki karar alıcılar [hâlâ] bu acının farkında değiller. Ölenler yoksul Türk ve Kürt ailelerinin çocukları. Bu çok büyük bir acı. Ben bir kadın olarak da buna dayanamıyorum artık. Karar alıcılar bu acıyı bu kaybı anlamıyorlar”.

Anne, annedir. Türk, Kürt, Arap fark etmez. Annelerin acısının bir an önce dindirilmesi için empati yapmak lazım.

Bir şey daha yapmak lazım: Varlıklı ailelere, üst düzey bürokratlara ve paşalar dahil üst düzey subaylara sormak lazım:

Çocuğunuz nerede askerliğini yapıyor?

Ya da oğlunuz askerliğini nerde yaptı?

Amacımız kimsenin çocuğunun acısını görmek değil. Ama toplumdaki acıların son bulması, barışın hâkim olması için bunu yapmamız lazım.

Şiddeti yenmenin bir yolu da şiddetten beslenenleri deşifre etmektir. Bir yandan şiddet ve terörün devamı için her şeyi yapanları anlamak mümkün.

Ancak bunu bizim daha acil sorunların çözümü için harcanabilecek vergilerimizi terör bahanesiyle silahlanmaya harcayarak ve garibanların kanı ile yapmasınlar.-------------------------------------------------
CEM DEMİRCİ
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst