Şamanizm'den kalan ve Anadolu'da günümüzde yaşanan gelenekler
Türk toplumu, İslamiyet öncesi Türkler’in inandığı Şamanizm’in geleneklerini hala yaşatıyor. İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte Müslümanlığı kabul etmiş olan Türkler'in günümüzde de halen süregelen kimi geleneklerinde Şamanizm izlerine sıkça rastlanıyor.
Günlük hayatta sıkça karşılaşılan ve insanların kaygılarını gidermeye yönelik olan bu gelenekler Türkler’in uzak tarihine kadar dayanıyor. Anadolu’da varlığını sürdüren bu geleneklere; düğün, doğum, cenaze gibi sosyal olaylarda sık sık rastlanabiliyor.Bu inançlar, yüzlerce yıldır kötü ruhlardan korunmak, korkuları ve endişeleri gidermek için, dilek ve beklentilerine ulaşmada bir araç olarak kullanılıyor. Anadolu’da yaşayan birçok gelenek, Şamanizm üzerine yazılan eserlerle karşılaştırıldığında farklılıklarının olmadığı görülüyor. Şamanizm, Orta Asya, Altay yöresi ve Sibirya dolaylarında yayılmış, İslam öncesi Türklerin, Moğolların ve diğer bazı kavimlerin dini.
Türbelere çaput bağlamak Şaman kökenli
İslam dinini kabul etmiş olan Türkler ve diğer kavimler eski dinlerinden kalan birçok inanç, gelenek ve ayinleri yeni dinlerine sokmaya muvaffak olmuşlar. ‘Tarihte ve Bugün Şamanizm’ kitabının yazarı Abdülkadir İnan, Şamanizm geleneklerinin çoğunun güya İslamın talimatı ondanmış gibi yüzyıllar boyunca sürüp geldiğini belirtiyor. Oğuzların torunları olan bugün ki Anadolu Türklerinde de eski inanç ve göreneklerin derin izlerine rastlandığını yazan İnan, folklorcularımızca tespit edilen alkarası (albastı) efsanesinin, uzun ömürlü olması için çocuklara Yaşar, Durmuş, Satılmış, Satı... gibi adlar vermenin Şamanizm kökenli olduğunu yazıyor. Abdülkadir İnan ayrıca; türbelere ve kutlu ağaçlara, çalılara paçavra parçaları bağlamanın, hastalık dolayısıyla çocuğun adının özel bir törenle değiştirmenin, kötü ruhlardan korunma maksadı ile 'iyi saatte olsunlar' demek gibi adetlerin hepsinin Şamanizm kökenli olduğunu yazıyor.
Doğum ve Ölümde Şamanizm kalıntıları
Doğum ve ölüm seremonilerinde de Şamanizm kökenli inançlara sıkça rastlanıyor.
Anne ve bebeğini, albız denilen hayali kötü varlıktan korumak için yastıklarının altına soğan kabuğu ile bıçak, eğe, makas, çivi gibi ****llerin konulması geleneğini bunlardan biri. Doğum hastanelerine giderken bunlar halen götürülüyor. Anadolu'nun bazı yerlerinde makas ve bıçak gibi demirden yapılan ev aletlerinin elden alınmıyor, bunun soğukluk getireceğini düşünülüyor. Bu inanışta Şamanizm dininden kalma. Defnedilmeyi bekleyen ölülerin üzerine, şişmesin diye demir parçası konulması, günümüzde kullanılan, ‘Ocağı sönmeyesice’ gibi olumsuzdan olumlu yapılan ifadeler,
İnsanın üzerinden kedi atlamasının uğursuzluk sayılması ve eğer ölünün üstünden kedi atlarsa onun hortlayacağına inanılması hep Şamanizm kökenli inançlar olarak karşımıza çıkıyor. Anadolu’nun bazı yörelerinde evden ölü çıkarsa ev süpürülmezmiş ve yemek pişirilmezmiş, aksi yapılırsa günah olacağı sayılırmış. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ölünün çıktığı yere, odaya, ertesi sabaha kadar yanan bir mum veya gaz lambası yakılır. Cenaze, gece evde kalma zorunda ise bu işlem yine yapılır ve ölü karanlıkta bekletilmez. Ölü hastanede beklemek zorunda kalırsa orada da karanlıkta bırakılmaz. Bu inanç ölümden sonra ruhun gezmesi, dolaşması ile ilgili. Işık onun gezip görmek istediği şeyleri bulmasında, yol almasında yardımcı olacağına inanılıyor.
Bazı yerlerde ise çok ağlayan çocuğun babasının ölümüne sebep olacağına inanılır. Bu yüzden ağlayan çocukları analar, 'yaşın başın yesin' diyerek babalarının ölmesini önlediklerine inanırlar. Bütün bu batıl inanışlar ata dininin kalıntıları olarak adlandırılıyor.
Nazar boncuğu da Şamaniz'den geliyor
Çeşitli kaynaklarda, nazara karşı tahtaya vurmak ve nazar boncuğu takmak da Şaman gelenekleri arasında zikrediliyor. Hastalık dolayısıyla çocuğun adının özel bir törenle değiştirmek ve ölen kimsenin ayakkabılarını evin dışında bırakmakta Şamanizm kökenli inanışlar. Bunun yanında, gelinin eve girişi sırasında bazı yörelerde, erkek tarafı muhtelif saçılar dağıtıyor. Kurban kesmek, çerez dağıtmak, ve benzeri saçılar,
eve giren gelin ile güveyin birleşmesine mani olma ihtimali olan cinler, iyeler için bir tedbir almak, onları memnun ederek uzaklaştırmak amacıyla yapılıyor. Bu saçılar sayesinde gelin ile güveyin birleşmelerinin kazasız sağlanmış olacağına inanılıyor. Orada saçı dağıtılırken her ikisi de, kaptığı saçıyı uğur ve bereket getireceği inancı ile saklıyor. Saçının burada da bereket getireceğine inanılıyor. En mühimi de gelin ile güveyin nesillerinin sürdüreceği, çocuk sahibi olmalarını sağlayacağına inanılıyor. Türk inançları arasında saçının bu fonksiyonları çok eskilere dayanıyor. Düğünlerde bereket getirmesi için gelin ve damadın başına atılan buğday taneleri ile ''darısı başına'' tabirinin, yine bu inancın yaşayan örneklerinden olduğu dile getiriliyor.
Bu inançlar rahatlama sağlıyor
Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Aktay, bu inanışların İslam inançlarıyla bağlaşmadığını, fakat insanların bunu bildiğini, psikolojik olarak rahatlama sağladığı için inanmaya devam ettiklerini belirtiyor. İnsanların psikolojik rahatlama sağladığı için bu tür gelenekleri devam ettirdiklerini özellikle vurgulayan Aktay; ''İnsanlar için alimlerin muhayyelesi fazla entellektüeldir. İnsanlar genellikle bu tür inançların İslam dini ile bağdaşmadığını biliyorlar. Bu tür inançları rahatlama olarak günümüze kadar yaşatıyorlar. Hakiki bir din tasavvurunuz varsa bu gibi inançlar zarar verebilir” diyor. Şamanizm geleneklerinin hala günümüzde hüküm sürmesinin Türklülük bilincini kuvvetlendirenden etkenlerden biri olduğuna da değinen Yasin Altay, bu tür inanışları yerine getirmeyenlerin bir yaptırımla karşılaşmadığını, bütün dinlerin bu gibi geleneklerden etkilendiklerini belirtiyor.
Türklerin İslâmiyet'i kabûlünden bu yana on asır geçmiş olmasına rağmen, bugün günlük hayatımızdaki birçok kültürel öğe İslam'dan önceki kültürün izlerini taşımaktadır. Şimdi bunlardan bazılarını ele alalım:
Türk toplumu, İslamiyet öncesi Türkler’in inandığı Şamanizm’in geleneklerini hala yaşatıyor. İslamiyet’in yayılmasıyla birlikte Müslümanlığı kabul etmiş olan Türkler'in günümüzde de halen süregelen kimi geleneklerinde Şamanizm izlerine sıkça rastlanıyor.
Günlük hayatta sıkça karşılaşılan ve insanların kaygılarını gidermeye yönelik olan bu gelenekler Türkler’in uzak tarihine kadar dayanıyor. Anadolu’da varlığını sürdüren bu geleneklere; düğün, doğum, cenaze gibi sosyal olaylarda sık sık rastlanabiliyor.Bu inançlar, yüzlerce yıldır kötü ruhlardan korunmak, korkuları ve endişeleri gidermek için, dilek ve beklentilerine ulaşmada bir araç olarak kullanılıyor. Anadolu’da yaşayan birçok gelenek, Şamanizm üzerine yazılan eserlerle karşılaştırıldığında farklılıklarının olmadığı görülüyor. Şamanizm, Orta Asya, Altay yöresi ve Sibirya dolaylarında yayılmış, İslam öncesi Türklerin, Moğolların ve diğer bazı kavimlerin dini.
Türbelere çaput bağlamak Şaman kökenli
İslam dinini kabul etmiş olan Türkler ve diğer kavimler eski dinlerinden kalan birçok inanç, gelenek ve ayinleri yeni dinlerine sokmaya muvaffak olmuşlar. ‘Tarihte ve Bugün Şamanizm’ kitabının yazarı Abdülkadir İnan, Şamanizm geleneklerinin çoğunun güya İslamın talimatı ondanmış gibi yüzyıllar boyunca sürüp geldiğini belirtiyor. Oğuzların torunları olan bugün ki Anadolu Türklerinde de eski inanç ve göreneklerin derin izlerine rastlandığını yazan İnan, folklorcularımızca tespit edilen alkarası (albastı) efsanesinin, uzun ömürlü olması için çocuklara Yaşar, Durmuş, Satılmış, Satı... gibi adlar vermenin Şamanizm kökenli olduğunu yazıyor. Abdülkadir İnan ayrıca; türbelere ve kutlu ağaçlara, çalılara paçavra parçaları bağlamanın, hastalık dolayısıyla çocuğun adının özel bir törenle değiştirmenin, kötü ruhlardan korunma maksadı ile 'iyi saatte olsunlar' demek gibi adetlerin hepsinin Şamanizm kökenli olduğunu yazıyor.
Doğum ve Ölümde Şamanizm kalıntıları
Doğum ve ölüm seremonilerinde de Şamanizm kökenli inançlara sıkça rastlanıyor.
Anne ve bebeğini, albız denilen hayali kötü varlıktan korumak için yastıklarının altına soğan kabuğu ile bıçak, eğe, makas, çivi gibi ****llerin konulması geleneğini bunlardan biri. Doğum hastanelerine giderken bunlar halen götürülüyor. Anadolu'nun bazı yerlerinde makas ve bıçak gibi demirden yapılan ev aletlerinin elden alınmıyor, bunun soğukluk getireceğini düşünülüyor. Bu inanışta Şamanizm dininden kalma. Defnedilmeyi bekleyen ölülerin üzerine, şişmesin diye demir parçası konulması, günümüzde kullanılan, ‘Ocağı sönmeyesice’ gibi olumsuzdan olumlu yapılan ifadeler,
İnsanın üzerinden kedi atlamasının uğursuzluk sayılması ve eğer ölünün üstünden kedi atlarsa onun hortlayacağına inanılması hep Şamanizm kökenli inançlar olarak karşımıza çıkıyor. Anadolu’nun bazı yörelerinde evden ölü çıkarsa ev süpürülmezmiş ve yemek pişirilmezmiş, aksi yapılırsa günah olacağı sayılırmış. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde ölünün çıktığı yere, odaya, ertesi sabaha kadar yanan bir mum veya gaz lambası yakılır. Cenaze, gece evde kalma zorunda ise bu işlem yine yapılır ve ölü karanlıkta bekletilmez. Ölü hastanede beklemek zorunda kalırsa orada da karanlıkta bırakılmaz. Bu inanç ölümden sonra ruhun gezmesi, dolaşması ile ilgili. Işık onun gezip görmek istediği şeyleri bulmasında, yol almasında yardımcı olacağına inanılıyor.
Bazı yerlerde ise çok ağlayan çocuğun babasının ölümüne sebep olacağına inanılır. Bu yüzden ağlayan çocukları analar, 'yaşın başın yesin' diyerek babalarının ölmesini önlediklerine inanırlar. Bütün bu batıl inanışlar ata dininin kalıntıları olarak adlandırılıyor.
Nazar boncuğu da Şamaniz'den geliyor
Çeşitli kaynaklarda, nazara karşı tahtaya vurmak ve nazar boncuğu takmak da Şaman gelenekleri arasında zikrediliyor. Hastalık dolayısıyla çocuğun adının özel bir törenle değiştirmek ve ölen kimsenin ayakkabılarını evin dışında bırakmakta Şamanizm kökenli inanışlar. Bunun yanında, gelinin eve girişi sırasında bazı yörelerde, erkek tarafı muhtelif saçılar dağıtıyor. Kurban kesmek, çerez dağıtmak, ve benzeri saçılar,
eve giren gelin ile güveyin birleşmesine mani olma ihtimali olan cinler, iyeler için bir tedbir almak, onları memnun ederek uzaklaştırmak amacıyla yapılıyor. Bu saçılar sayesinde gelin ile güveyin birleşmelerinin kazasız sağlanmış olacağına inanılıyor. Orada saçı dağıtılırken her ikisi de, kaptığı saçıyı uğur ve bereket getireceği inancı ile saklıyor. Saçının burada da bereket getireceğine inanılıyor. En mühimi de gelin ile güveyin nesillerinin sürdüreceği, çocuk sahibi olmalarını sağlayacağına inanılıyor. Türk inançları arasında saçının bu fonksiyonları çok eskilere dayanıyor. Düğünlerde bereket getirmesi için gelin ve damadın başına atılan buğday taneleri ile ''darısı başına'' tabirinin, yine bu inancın yaşayan örneklerinden olduğu dile getiriliyor.
Bu inançlar rahatlama sağlıyor
Konu ile ilgili görüşlerini aldığımız Selçuk Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasin Aktay, bu inanışların İslam inançlarıyla bağlaşmadığını, fakat insanların bunu bildiğini, psikolojik olarak rahatlama sağladığı için inanmaya devam ettiklerini belirtiyor. İnsanların psikolojik rahatlama sağladığı için bu tür gelenekleri devam ettirdiklerini özellikle vurgulayan Aktay; ''İnsanlar için alimlerin muhayyelesi fazla entellektüeldir. İnsanlar genellikle bu tür inançların İslam dini ile bağdaşmadığını biliyorlar. Bu tür inançları rahatlama olarak günümüze kadar yaşatıyorlar. Hakiki bir din tasavvurunuz varsa bu gibi inançlar zarar verebilir” diyor. Şamanizm geleneklerinin hala günümüzde hüküm sürmesinin Türklülük bilincini kuvvetlendirenden etkenlerden biri olduğuna da değinen Yasin Altay, bu tür inanışları yerine getirmeyenlerin bir yaptırımla karşılaşmadığını, bütün dinlerin bu gibi geleneklerden etkilendiklerini belirtiyor.
Türklerin İslâmiyet'i kabûlünden bu yana on asır geçmiş olmasına rağmen, bugün günlük hayatımızdaki birçok kültürel öğe İslam'dan önceki kültürün izlerini taşımaktadır. Şimdi bunlardan bazılarını ele alalım: