Kavak ile Kabak
Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse, kavak agacıyla aynı boya gelmiş Birgün dayanamayıp sormuş kavağa:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- On yılda demiş kavak
- On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak
- Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak
- Doğru! demiş ağaç ''Doğru!''
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak, önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış
Sormuş endişeyle kavağa:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsundemiş, kavak
- Niçin? diyerek devam ettirmiş sorusunu,
Ağaç:
- Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için
__________________
Çin Bambu agacının yetismesi, olumlu ısrar icin guzel bir örnektir
Çinliler bu agacı söyle yetistirir: Önce agacın tohumu ekilir,sulanır ve
gübrelenir Birinci yıl tohumda herhangi bir degisiklik olmaz Tohum
yeniden sulanıp gübrelenir Bambu agacı ikinci yılda da topragın dısına
filiz vermez Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan islem tekrar
edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir Fakat inatcı tohum bu yılda
da filiz vermez Cinliler büyük bir sabırla besinci yilda da bambuya su
ve gübre vermeye devam ederler
Ve nihayet besinci yılın sonlarına dogru bambu yeşermeye baslar ve altı
hafta gibi kısa bir sürede yaklasik 27 metre boyuna ulasır Akla gelen
ilk soru şudur : Çin bambu agacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa
bes yılda mı ulasmıstır? Bu sorunun cevabi tabii ki bes yıldır
Büyük bir sabırla ve israrla tohum bes yıl süresince sulanıp
gübrelenmeseydi agacın büyümesinden hatta var olmasindan söz edebilir -
miydik? Bir basarının şartları her zaman çok basittir
Bir süre için alışın,
Bir süre tahammül edin
Her zaman inanın
Ve hicbir zaman geri dönmeyin
Bir Saliha kadın vardı Bir gün ekmek pişirmek için tandır yaktı Tandır, tamam yandı ve kızgın hale geldi ki, öğle namazı vakti oldu O kadınçağızın, henüz emzikte bir çocuğu vardı Yavrusunu bir kenara koydu, gitti abdest aldı ve namaza durdu Kadın, namaz kılarken, oğlan sürtüne sürtüne tandırın kenarına vardı Kadın, gözünün ucuyla çocuğunun tandırın kenarına kadar geldiğini fark etti amma, namazda olduğu için ilgilenmedi, namazını bozarak yavrusunun yardımına koşmadı Namaz ı kılıp bitirdiği zaman gördü ki, yavrusu tandıra düşmüş ve o kızgın tandırda ateşin tam orta yerinde kendi kendine oynayıp duruyor, bir kılına bile zeva gelmemiş Aldı, bağrına bastı, ağladı ve Allah’a şükrederek evinin işleriyle uğraşmağa devam etti
Gördünüzmü ? O kadıncağızın sabrı ve tevekkül ü teslimiyetiyle Hak Teala yavrusunu nasıl esirgedi ve ateşte yakmadı Şu halde, Allah’ın kazasına sabredeçeğiz ki rızasına ve nimetine erişebilelim Zira, sabır kişiyi ferahlığa kavuşturur, ahiret için de bir sermayedir
Sabır çanağı
Sabırla ilgili çok meşhur bir deyim vardır, sabır çanağı taştı, diye Hikayesi ise şöyle; zengin bir adam genç yaşta ölmüş Karısı da bir yıl sonra ölünce, mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasî olmuş Amcası, yengesi ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi davranırlarmış
Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş Halini kimselere anlatmasını beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış Kabahati olsun olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş
Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan kızcağız, bir gece rüyasında Eyüp Peygamberi görmüş
Rüyasında Eyüp Peygamber, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, sabır tavsiye ederek kendisine bir çanak vermiş
—Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla Her gün bildiğin duaları oku ve vaktin oldukça “Ya sabır” çek ve bu çanağa üfle Derdini bu çanağa anlat Gözyaşlarını bu çanağa biriktir Bir gün bu çanak taşacak ve senin çilen de o zaman dolacak
Kız sabahleyin erkenden uyanmış Rüyasında gördüğü nurani yüzlü ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş Rüyasın çok tesiri altında kalmış Uzun uzun hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş Sonra kalkıp giyinmek için dolabını açmış Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak… Çok şaşırmış, ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp bağrına basmış
Aradan aylar geçmiş, kız günde 2-3 defa odasına çıkar, gizlice dolabını açar, sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli bulurmuş
Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış Günler geçtikçe bu berrak sıvı çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal almış
Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış Her gün birkaç öğün dayak yer olmuş Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın taşmak üzere olduğunu görmüş
Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş O sırada kendini aşağıdan çağırmışlar Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş
O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbul’a gidiyorlarmış Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar Sıkı tembihatlar vermiş ve talimatlarda bulunmuşlar
Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev halkının hepsi de boğularak ölmüş Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş Artık sabredemez oldu, manasına gelen, “Sabır çanağı taştı” deyiminin hikâyesi bu şekilde anlatılmaktadır
Kavağın yanında bir kabak filizi boy göstermiş Bahar ilerledikçe bitki kavak ağacına sarılarak yükselmeye başlamış Yağmurların ve güneşin etkisi ile müthiş hızla büyümüş ve neredeyse, kavak agacıyla aynı boya gelmiş Birgün dayanamayıp sormuş kavağa:
- Sen kaç ayda bu hale geldin ağaç?
- On yılda demiş kavak
- On yılda mı? diye gülmüş ve çiçeklerini sallamış kabak
- Ben neredeyse iki ayda seninle aynı boya geldim bak
- Doğru! demiş ağaç ''Doğru!''
Günler günleri kovalamış ve sonbaharın ilk rüzgarları başladığında kabak, önce üşümeye başlamış sonra yapraklarını düşürmeye, soğuklar arttıkça da aşağıya doğru inmeye başlamış
Sormuş endişeyle kavağa:
- Neler oluyor bana ağaç?
- Ölüyorsundemiş, kavak
- Niçin? diyerek devam ettirmiş sorusunu,
Ağaç:
- Benim on yılda geldiğim yere sen iki ayda gelmeye çalıştığın için
__________________
Çin Bambu agacının yetismesi, olumlu ısrar icin guzel bir örnektir
Çinliler bu agacı söyle yetistirir: Önce agacın tohumu ekilir,sulanır ve
gübrelenir Birinci yıl tohumda herhangi bir degisiklik olmaz Tohum
yeniden sulanıp gübrelenir Bambu agacı ikinci yılda da topragın dısına
filiz vermez Üçüncü ve dördüncü yıllarda her yıl yapılan islem tekrar
edilerek bambu tohumu sulanır ve gübrelenir Fakat inatcı tohum bu yılda
da filiz vermez Cinliler büyük bir sabırla besinci yilda da bambuya su
ve gübre vermeye devam ederler
Ve nihayet besinci yılın sonlarına dogru bambu yeşermeye baslar ve altı
hafta gibi kısa bir sürede yaklasik 27 metre boyuna ulasır Akla gelen
ilk soru şudur : Çin bambu agacı 27 metre boyuna altı hafta da mı Yoksa
bes yılda mı ulasmıstır? Bu sorunun cevabi tabii ki bes yıldır
Büyük bir sabırla ve israrla tohum bes yıl süresince sulanıp
gübrelenmeseydi agacın büyümesinden hatta var olmasindan söz edebilir -
miydik? Bir basarının şartları her zaman çok basittir
Bir süre için alışın,
Bir süre tahammül edin
Her zaman inanın
Ve hicbir zaman geri dönmeyin
Bir Saliha kadın vardı Bir gün ekmek pişirmek için tandır yaktı Tandır, tamam yandı ve kızgın hale geldi ki, öğle namazı vakti oldu O kadınçağızın, henüz emzikte bir çocuğu vardı Yavrusunu bir kenara koydu, gitti abdest aldı ve namaza durdu Kadın, namaz kılarken, oğlan sürtüne sürtüne tandırın kenarına vardı Kadın, gözünün ucuyla çocuğunun tandırın kenarına kadar geldiğini fark etti amma, namazda olduğu için ilgilenmedi, namazını bozarak yavrusunun yardımına koşmadı Namaz ı kılıp bitirdiği zaman gördü ki, yavrusu tandıra düşmüş ve o kızgın tandırda ateşin tam orta yerinde kendi kendine oynayıp duruyor, bir kılına bile zeva gelmemiş Aldı, bağrına bastı, ağladı ve Allah’a şükrederek evinin işleriyle uğraşmağa devam etti
Gördünüzmü ? O kadıncağızın sabrı ve tevekkül ü teslimiyetiyle Hak Teala yavrusunu nasıl esirgedi ve ateşte yakmadı Şu halde, Allah’ın kazasına sabredeçeğiz ki rızasına ve nimetine erişebilelim Zira, sabır kişiyi ferahlığa kavuşturur, ahiret için de bir sermayedir
Sabır çanağı
Sabırla ilgili çok meşhur bir deyim vardır, sabır çanağı taştı, diye Hikayesi ise şöyle; zengin bir adam genç yaşta ölmüş Karısı da bir yıl sonra ölünce, mallarının tek varisi olan küçük kızlarına amcası vasî olmuş Amcası, yengesi ve oğulları, yetim kızcağızın hem mallarını yerler hem de hizmetçi gibi davranırlarmış
Bütün ev halkının ayrı ayrı tafralarını çeken, hakaretlerine hedef olan bu yavru, sık sık dayak yermiş Halini kimselere anlatmasını beceremez ve hiç kimse ile konuşturulmayarak çamaşır, bulaşık, ortalık temizliği mutfak işleri gibi adi hizmetlerde çalıştırılırmış Kabahati olsun olmasın her gün dövülerek korkutulurmuş
Tavan arasındaki odasında geceleri geç vakitlere kadar ağlayan kızcağız, bir gece rüyasında Eyüp Peygamberi görmüş
Rüyasında Eyüp Peygamber, bu kızın derdini dinlemiş, sırtını sıvazlamış, onu teskin ve teselli etmiş, sabır tavsiye ederek kendisine bir çanak vermiş
—Bak yavrum, bu çanağı gizli bir yerde sakla Her gün bildiğin duaları oku ve vaktin oldukça “Ya sabır” çek ve bu çanağa üfle Derdini bu çanağa anlat Gözyaşlarını bu çanağa biriktir Bir gün bu çanak taşacak ve senin çilen de o zaman dolacak
Kız sabahleyin erkenden uyanmış Rüyasında gördüğü nurani yüzlü ihtiyarı bir türlü unutamıyormuş Rüyasın çok tesiri altında kalmış Uzun uzun hayallere dalıp mahmur mahmur düşünmüş Sonra kalkıp giyinmek için dolabını açmış Bir de ne görsün? Eyüp Peygamberin rüyasında verdiği çanak… Çok şaşırmış, ama bu sırrı kimseye söylememesi gerektiğini düşünerek, sessizce çanağı alıp bağrına basmış
Aradan aylar geçmiş, kız günde 2-3 defa odasına çıkar, gizlice dolabını açar, sabır çanağını öper, derdini çanağa anlatır, ağlar, teselli bulurmuş
Çanağın dibinde peyda olan berrak, şeffaf ve koyuca kıvamlı bir sıvı her gün biraz daha çoğalmaya başlamış Günler geçtikçe bu berrak sıvı çanağı iyice doldurmaya yüz tutmuş Bu arada kızın hayatı da çekilmez bir hal almış
Hatta sıcak yemek yüzüne hasret kalmış Her gün birkaç öğün dayak yer olmuş Bir gece geç vakitlere kadar uyumayan ve hüngür hüngür ağlayarak çanağa derdini döken kızcağız, sabahleyin dolabı açtığında çanağın taşmak üzere olduğunu görmüş
Acaba şimdi ne olacak diye uzun uzun düşünmüş O sırada kendini aşağıdan çağırmışlar Korkudan eli ayağı birbirine girmiş ve çanağı nasıl tuttuğunu anlayamadan sallayarak yerine koyup aşağı koşmuş
O gün bütün ev halkı hazırlanmış, vapurla İstanbul’a gidiyorlarmış Kızı bekçi olarak eve bırakmışlar Sıkı tembihatlar vermiş ve talimatlarda bulunmuşlar
Ev halkının bindiği vapur, fırtına yüzünden kazaya uğramış ve ev halkının hepsi de boğularak ölmüş Sabırlı kız, babasından kalan mallara sahip olduğu gibi zalim amcasının da tek mirasçısı olmuş Artık sabredemez oldu, manasına gelen, “Sabır çanağı taştı” deyiminin hikâyesi bu şekilde anlatılmaktadır