Allah'ın (cc) yardımının ayan beyan ortada olduğu Çanakkale savaşının bir kutlu yönü daha vardı ki, o da Peygamber Efendimizin (sav) bizzat Çanakkale'de, Şüheda dedelerimizle birlikte olmasıdır. Bazı mantık sahipleri, 14 asır önce vefat etmiş bir insanın o anda Çanakkale'de olabileceğine ihtimal vermiyor olabilir. Fakat inanan insanlar, şehitlerin dahi ölmedikleri ve bizim bilemediğimiz bir şekilde hala diri olduklarını söyleyen Rabbimizin bu manada ki ayetinden yola çıkarak, şehitler hala diri ise bir peygamber nasıl diri olamaz mantığını çıkarırlar. Bizim bilemediğimiz, anlayamadığımız bir durum vardır elbette. Bunu zaten bizi yaratan Rabbimiz söylüyor bize ;
Allah yolunda öldürülenlere, "ölüler" demeyiniz ; hayır, onlar diridirler, ama siz farkında olmazsınız. (Bakara: 154)
Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma; hayır, (onlar) diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar. (Al-i İmrân: 169)
Bunun üzerine hala elle tutulur delil arayanlar için ise, Peygamber Efendimizin (sav) de Çanakkale'de kardeşlerimin yanındayım sözlerine şahit olunan tarihe mal olmuş bir hadiseyi sizlere aktaracağız. Bununla birlikte aynı zaman diliminde yaşamış, Pakistan'ın ünlü şairi Muhammed İKBAL'in gördüğü bir rüya üzerine Pakistanın en büyük meydanlarından birinde, Lahor kentinde gerçekleşen mitingi ve ibretlik bir olayı anlatacağız. Daha sonrada milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY'un meşhur Çanakkale şiirinin içinde yer alan iki mısraya konu olduğunu düşündüğümüz ;
EY ŞEHİT OĞLU ŞEHİT İSTEME BENDEN MAKBER
SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER
Kaymakam (Yarbay) Hasan Bey'in şehadet anını, yani Niye Zahmet Buyurdunuz Ya Resulullah diyerek onlarca şahit önünde o yüce makama yükselişini ibretle takip edeceğiz. Bütün bunlardan sonra bakalım sizler nasıl düşüneceksiniz.
ÇANAKKALE'DE KARDEŞLERİMİN YANINDAYIM
Yıl 1928 artık İstiklal Harbi'de bitmiş ve hac kafileleri kutsal topraklara hac vazifelerini yerine getirmek üzere yollara koyulmuşlardı. Bu kafilelerden birinde de İstanbul merkez vaizliği görevini yürüten Alasonyalı Cemal ÖĞÜT hocaefendi de bulunuyordu. İşte bakın şimdi bu bahsi geçen olayı onun ağzından dinleyelim. << Mekke'de vazifelerimizi tamamladıktan sonra Medine'ye doğru yola çıkmıştık. Uzun bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere'de Türk hacılar sizlermisiniz diyerek karşılayan bir zat oldu. Evet cevabını verdiğimiz bu zat bize çok yakın ilgi gösteriyor, uzaklardan gelmiş bir yakını gibi rağbet ediyordu. Bir müddet sonra ona kim olduğunu ve bize niçin böyle ilgi gösterdiğini sordum. Anlatayım size dedi. Ben Peygamber Efendimizin (sav) türbedarıyım. 1915 yılında siz Çanakkale harbini yaparken buralara gelen hacıların içinde bulunan Hintli bir alim burada ki vaazlarında olsun, diğer zamanlarda olsun gözünden hiç yaş eksik olmaz, türbenin de kapısına kadar gelir ağlar ağlar giderdi. Bir müddet sonra dayanadım ve kendisine sordum. Niçin devamlı ağlıyorsunuz ve niçin kabrinin başına kadar geldiğiniz halde, Peygamber Efendimize (sav) bir selam vermiyorsunuz? Bana soran sen olmasaydın asla söylemezdim der gibi bir müddet baktıktan sonra şöyle dedi. Ben Peygamber Efendimizin (sav) kokusunu Hindistan'da iken bile duyardım. Lakin buralara kadar gelmeme rağmem şu ana kadar böyle bir hissiyatım olmadı. Düşünüyorum da acaba ben bir günah mı işledim. Yoksa O (sav) burada yok mu? İşte bu sorunun cevabını bulamadığım için ağlıyorum. Oanda bir anlam verememiştim bu söylediklerine. Fakat aynı akşam rüyama Peygamber Efendimiz (sav) geldi ve bana ; O Hintli kardeşime söyle, herhangi bir günahından ötürü değil, onun da tahmin ettiği gibi ben şu anda burada değilim. ŞU ANDA BEN ÇANAKKALE'DE KARDEŞLERİMLE BİRLİKTEYİM. . Sabah, Hintli alime bunu söylediğimde büyük bir rahatlama hissetmiş olacak ki onu bir daha ağlarken görmedim. İşte bu yüzden Peygamberimizin (sav) Kardeşlerim dediği siz Türklerin buralara gelişini uzun yıllar bekledim. Türklerin geldiğini duyduğum an o rüya aklıma gelir ve sizlerle kucaklaşmak için yanınıza gelirim. >>
İstanbul merkez vaizliği de yapan Alasonyalı Cemal ÖĞÜT hocaefendi, bu olayı yıllarca kürsüden vaazlarında anlatmış, dinleyenleri de hüngür hüngür ağlatmıştır.
Allah yolunda öldürülenlere, "ölüler" demeyiniz ; hayır, onlar diridirler, ama siz farkında olmazsınız. (Bakara: 154)
Allah yolunda öldürülenleri ölüler sanma; hayır, (onlar) diridirler, Rableri katında rızıklanmaktadırlar. (Al-i İmrân: 169)
Bunun üzerine hala elle tutulur delil arayanlar için ise, Peygamber Efendimizin (sav) de Çanakkale'de kardeşlerimin yanındayım sözlerine şahit olunan tarihe mal olmuş bir hadiseyi sizlere aktaracağız. Bununla birlikte aynı zaman diliminde yaşamış, Pakistan'ın ünlü şairi Muhammed İKBAL'in gördüğü bir rüya üzerine Pakistanın en büyük meydanlarından birinde, Lahor kentinde gerçekleşen mitingi ve ibretlik bir olayı anlatacağız. Daha sonrada milli şairimiz Mehmet Akif ERSOY'un meşhur Çanakkale şiirinin içinde yer alan iki mısraya konu olduğunu düşündüğümüz ;
EY ŞEHİT OĞLU ŞEHİT İSTEME BENDEN MAKBER
SANA AĞUŞUNU AÇMIŞ DURUYOR PEYGAMBER
Kaymakam (Yarbay) Hasan Bey'in şehadet anını, yani Niye Zahmet Buyurdunuz Ya Resulullah diyerek onlarca şahit önünde o yüce makama yükselişini ibretle takip edeceğiz. Bütün bunlardan sonra bakalım sizler nasıl düşüneceksiniz.
ÇANAKKALE'DE KARDEŞLERİMİN YANINDAYIM
Yıl 1928 artık İstiklal Harbi'de bitmiş ve hac kafileleri kutsal topraklara hac vazifelerini yerine getirmek üzere yollara koyulmuşlardı. Bu kafilelerden birinde de İstanbul merkez vaizliği görevini yürüten Alasonyalı Cemal ÖĞÜT hocaefendi de bulunuyordu. İşte bakın şimdi bu bahsi geçen olayı onun ağzından dinleyelim. << Mekke'de vazifelerimizi tamamladıktan sonra Medine'ye doğru yola çıkmıştık. Uzun bir yolculuktan sonra Medine-i Münevvere'de Türk hacılar sizlermisiniz diyerek karşılayan bir zat oldu. Evet cevabını verdiğimiz bu zat bize çok yakın ilgi gösteriyor, uzaklardan gelmiş bir yakını gibi rağbet ediyordu. Bir müddet sonra ona kim olduğunu ve bize niçin böyle ilgi gösterdiğini sordum. Anlatayım size dedi. Ben Peygamber Efendimizin (sav) türbedarıyım. 1915 yılında siz Çanakkale harbini yaparken buralara gelen hacıların içinde bulunan Hintli bir alim burada ki vaazlarında olsun, diğer zamanlarda olsun gözünden hiç yaş eksik olmaz, türbenin de kapısına kadar gelir ağlar ağlar giderdi. Bir müddet sonra dayanadım ve kendisine sordum. Niçin devamlı ağlıyorsunuz ve niçin kabrinin başına kadar geldiğiniz halde, Peygamber Efendimize (sav) bir selam vermiyorsunuz? Bana soran sen olmasaydın asla söylemezdim der gibi bir müddet baktıktan sonra şöyle dedi. Ben Peygamber Efendimizin (sav) kokusunu Hindistan'da iken bile duyardım. Lakin buralara kadar gelmeme rağmem şu ana kadar böyle bir hissiyatım olmadı. Düşünüyorum da acaba ben bir günah mı işledim. Yoksa O (sav) burada yok mu? İşte bu sorunun cevabını bulamadığım için ağlıyorum. Oanda bir anlam verememiştim bu söylediklerine. Fakat aynı akşam rüyama Peygamber Efendimiz (sav) geldi ve bana ; O Hintli kardeşime söyle, herhangi bir günahından ötürü değil, onun da tahmin ettiği gibi ben şu anda burada değilim. ŞU ANDA BEN ÇANAKKALE'DE KARDEŞLERİMLE BİRLİKTEYİM. . Sabah, Hintli alime bunu söylediğimde büyük bir rahatlama hissetmiş olacak ki onu bir daha ağlarken görmedim. İşte bu yüzden Peygamberimizin (sav) Kardeşlerim dediği siz Türklerin buralara gelişini uzun yıllar bekledim. Türklerin geldiğini duyduğum an o rüya aklıma gelir ve sizlerle kucaklaşmak için yanınıza gelirim. >>
İstanbul merkez vaizliği de yapan Alasonyalı Cemal ÖĞÜT hocaefendi, bu olayı yıllarca kürsüden vaazlarında anlatmış, dinleyenleri de hüngür hüngür ağlatmıştır.