Psikiyatrik vaka örnekleri

birsam

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
1.250
Tepki
991
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
*38 yaşındayım,bu güne kadar hiç hastalanmadım. Son derece başarılı bir yöneticiydim.Üç haftadır hiçbir şey yapmak istemiyorum. İntihar düşüncelerim olmaya başladı.Her şey boş ve anlamsız *


Daha önce kişi hiçbir şekilde bir psikiyatrik hastalık geçirmemişse ve psikiyatrik zorlukları yoksa ( yani sorunlarını çözerken zorluk yaşama, kendi işlerini yaparken zorlanma, “kriz” geçirme, zaman zaman hayattan zevk alamama vs vs.) bu durum bize kişinin depresif bir epizod içinde olabileceğini düşündürür. Amerikan psikiyatrisinin ülkemizde de saygınlığı vardır. Amerikan ekolünün önemli kitabı DSM IV’e göre, bir kişiye Major Depresyon tanısı konabilmesi için bu kişinin bu rahatsızlığı iki hafta boyunca geçirmiş olması ve bu iki hafta içinde belirgin bir şekilde, (yani zamanının çoğunu kaplayacak ve şiddeti az olmayacak) sıkıntılı olması veya işlerini yapmaması veya az yapması (iş veriminde düşüklüğe) beklenir. Hasta yine bu süre zarfında hayattan zevk alamama, sürekli üzüntülü olma, kilo verme veya aşırı kilo alma, uyku problemleri, huzursuz ve amaçsız hareketler (ajitasyon), suçluluk ve değersizlik duyguları, dikkat dağınıklığı ve ölüm düşünceleri gibi çok yönlü bir semptomatik tablo içinde olmalıdır.Bu yaşta birden ortaya çıkan bir Major Depresyon ise arkasında organik bir neden (örneğin hipotiroidizm gibi bir hastalık) var mı diye de araştırılmalıdır. Böyle bir tablo sevilen birinin yitimi (yas) ardından da yaşanabilir.

Bu hastalığı ilaçla tedavi etmek gerekmektedir. Hastalık kendine zarar verici boyutlarda ise hastane yatışı gerekebilir. Ama bir çok durumda ayaktan tedavi etkili olmaktadır. Bu vakanın bir psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekmektedir.

*Eşim güzel bir kadın, birbirimizi seviyoruz . Hamile kaldığından beri ilişkimiz değişti *

İlişkilerin yeniden yapılandığı dönemler, aile içindeki stresin yükseldiği dönemlerdir. İlişkilerde insanların karşılıklı olarak birbirlerini anladıklarını düşündükleri ve güven duygusunun oluştuğu bir süreç, birden bir maddesel değişiklikle yeniden sorgulanan bir şekle dönüşebilir. Bu durum kişilerdeki bütün kaygıları tetikleyici bir durum oluşturabilir. Bu karmaşık kombinasyonun her zaman oluşmadığını her evlenen kişinin, her çocuğu olanın benzer sıkıntılar yaşamadığını biliyoruz. Hamilelik, kadınlarda depresyon gibi ruhsal hastalıkların ortaya çıkma olasılığının arttığı bir dönemdir. Ama diyabet hastalığı olan (şeker) hamilelerde olduğu gibi depresyonu olan hamilelerde de daha önceden hastalığa yatkınlığın olma olasılığı yüksektir.

Örneğimizdeki kocanın bu sorunun öncesinde bir takım sıkıntılarının olma olasılığı vardır. Damgalanmamak (stigma) için psikiyatra gitmemekten sorunu önemsememeye veya farkında olmamaya kadar çeşitli sebepler işin içinde olabilir.

Tabii ki ben olabilecek olasılıklardan “sık rastladıklarımızı” anlatıyorum.

* Eşimle birbirimizi severek evlendik. Aramızda duygusal bir ilişki de var. Ama evlendiğimizden beri hiç cinsel ilişkiye giremedik*

Prof.Dr.Arşaluys Kayır aşk ve cinselliği şöyle tanımlıyor (İstanbul Tıp Fakültesi Psikiyatri Ders Kitabı): Aşk ve cinsel yakınlık,düşünsel,duygusal ve davranışsal boyutlarıyla iki insan arasında bir etkileşimdir.Düşünsel boyut ,kendini bir başkasına açma kararını vermektir. Bunlar, geçmiş, bugün ve gelecekle ilgili duygular,ümitler,değerler, korkular ve savunmalar olabilir.

Yukarda anlatılan durumun vajinusmus olma olasılığı yüksektir.

Vajina girişini saran kasların istem dışı kasılması olan vajinismus psikojenik bir korunma tepkisidir. Cinsel birleşmenin çok acı vereceği beklentisi tabloya hakimdir. Anatomik olarak vajinismik kadınların genitalleri normaldir. Fakat her giriş hamlesinde vajinal kaslar o kadar kasılır ki cinsel ilişki olanaksızlaşır.

Vajinismusu olan kadınların genelde cinsel uyarılma ve orgazm sorunu yoktur. Çoğu kez evlilikte mutlu bir beraberlik tablosu sunulur (a.g.e.).

Bu vakalar gurup terapilerinden yüksek oranda yarar görmektedirler.

*Babamla tartıştıktan sonra, kriz geçirdim. Kendimi yerlere attım, üstümdeki elbiseleri yırttım.Buna benzer bir durumu iki kez daha yaşamıştım.*

Bu gibi durumlarda, hasta ve ailesi radikal bir çözüm yerine, anlık-krize yönelik çözümleri yeğliyor.

Böyle bir durum olasılıkla yüksek anksiyete (huzursuzluk,sıkıntı,kaygı) düzeyi ve depresif özelliklerle birliktedir. Böyle bir durumda nevrotik semptomların düzeyi sorgulanır.Kişinin bir fobisi (bir durum veya nesneden aşırı korku) var mıdır? Daha önce organik bir neden olmadan (örneğin tansiyon düşüklüğü) bayılması olmuş mudur (konversiyon) ?

Çözülme tepkisi (disosiyatif semptomlar) var mıdır?

Kendi bedenine yönelik hastalık kaygıları, bedensel takıntılar, diğer takıntılar var mıdır?

Kişideki nevrozun varlığı veya yokluğuna göre, semptomların şiddetine göre terapist bir strateji saptar.

Sık sık acile giden kişilerde haftada en az bir kere olmak üzere uzun vadeli terapi görüşmeleri acile gidişi azaltmakta ve durdurabilmektedir.

Dr.Kubilay Boğoçlu

Psikiyatri Uzmanı
 

külkedisi

Daimi Üye
Katılım
24 Ağustos 2008
Mesajlar
490
Tepki
392
Puan
63
Yaş
54
Konum
KAF dAĞI
zor bir durum bende psikiyatriste tedavi görüyorum.İlaçlarla düzeliyor insan yardımcı olabilecek bir yazı paylaşımın için sağol
 
OP
birsam

birsam

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2009
Mesajlar
1.250
Tepki
991
Puan
113
Yaş
43
Konum
istanbul
Hasta: Bazı şeyleri yapmaktan kaçınıyorum

Terapist: Bunun bir örneğini anlatabilir misiniz?

Hasta: Yürürken çok dikkatli olmam gerekiyor, çizgiye basmamaya çalışıyorum.

Terapist: Neden çizgiye basmaktan çekiniyorsunuz?

Hasta: O anda aklıma çizgiye basarsam kaza olacağına ilişkin bir düşünce geliyor, ben de basmıyorum.

Terapist: yani o anda çizgiye basarsanız başınıza bir kaza gelebilir öyle mi?

Hasta: Evet

Terapist: Ne tür bir kaza

Hasta: Ben veya akrabalarım trafik kazası geçirebilirler gibi…

Terapist: Bazı şeyleri yapacağınız zaman, eğer aklınızdan kaza olmasıyla ilgili bir düşünce geçerse o şeyi yapmaktan geri duruyorsunuz?

Hasta: Evet

Terapist: Peki bu sonuca nasıl ulaşıyorsunuz, yani kaza olacağına?

Hasta: Bilmiyorum ama bir his gibi sanki o anda içimden, basarsam kaza olsun diye yemin etmişim gibi geliyor.

Terapist: Bunun böyle olup olmayacağını kesin söyleyebiliri misiniz?

Hasta: Hayır saçma olduğunu biliyorum ama bu düşünce gelince kendimi alamıyorum

Terapist: Bunu bir örnekle inceleyelim. Yakından tanıdığınız iki arkadaşınızın adını verebilir misiniz?

Hasta: Cemal ve Hasan diye iki arkadaşım var.

Terapist: Diyelim ki bugün Cemal size telefon açıyor, halinizi sorduktan sonra size Hasan’ın ailesinin bir kaza geçirdiğini söylüyor, bu durumda ona neler sorarsınız?

Hasta: Durumları nasıl…

Terapist: Yaralanmışlar, ancak durumları iyiymiş diyor, başka ne sorarsınız?

Hasta: Kazanın nasıl olduğunu sorarım…

Terapist: “Arkadaşınız Sana kazanın nasıl olduğunu anlatayım, dün akşam Hasan evinde dolaşırken aklına çizgiye basarsa kaza olacağı düşüncesi gelmiş, o da buna aldırış etmeyerek evin döşemesindeki karoların çizgisine basmış, onun için de ertesi gün bu kaza olmuş. Önceden basmamaya dikkat edermiş, hiç basmazmış, ama çizgiye basınca kaza geçirmişler” dese. Bu durumda ne dersiniz?

Hasta : (Gülerek) Öyle şey olur mu, benimle dalga mı geçiyorsun derim.

Terapist: Neden böyle bir şey olamaz?

Hasta: Çünkü insanın aklına bir şeyin gelmesiyle kaza olmaz.

Terapist: Peki başkası için geçerli olan bu durum sizinle ilgili olunca neden geçerli olmuyor?

Hasta: Doğru, daha önce de saçma diyordum ama bu örnek sanki daha iyi fark ettirdi.

Terapist: Başkası söz konusu olunca gerçekliği daha iyi görebiliyorsunuz, önemli olan gerçekliğin sizin yaşadığınız durumlarda da ne olduğunu daha iyi değerlendirebilmeniz.

Bu örnekte bilişsel terapi uygulayan terapist, hastaya davranışının “ne kadar saçma ve mantık dışı” olduğunu göstermiştir. Hasta “Olur mu, benimle dalga mı geçiyorsun?” Şeklinde bir yaklaşım içine girmiştir. Komik, saçma veya şaşırtıcı durumlar bir “yabancılaşma” durumudur. Kişi kendisine terapistin aynasından bakar ve “saçma” bir davranış içinde olduğunu net olarak anlar. Kendisine “dışarıdan” bakar.

Hastanın yanında sağlam, kararlı ve mantıklı bir terapist durmaktadır. Terapistle özdeşleştiği ve onun yöntemlerini kabul ettiği oranda hastada olumlu bir etki ortaya çıkar. Hastalığın şiddeti azalır. Bilişsel terapi olumlu bir etki yaratır.



Psiko-analitik bir terapide ise, terapistin bu örnekte sorduğu sorular yanlıştır, sorulmaması gerekir.

Terapistin amacı, hastanın saçmaladığının, hastaya gösterilmesi değildir. Hasta zaten saçmaladığını çok iyi bilmektedir.

Psiko-analitik terapide hastanın bilinçdışının neden böyle bir saçma davranışı oluşturduğu araştırılır.

Örneğin, takıntılı bir durumla çalışırken, görüştüğüm kişi çoğu zaman bana şöyle söyler: “biliyorum bu davranışım ne kadar saçma, siz de benim söylediklerimi saçma buluyorsunuz.”


Benim yanıtım şöyle olabilir (görüştüğüm kişinin durumuna bağlı olarak) : “Ben sizin davranışınızın saçma olduğunu anlıyorum. Ama yine de sizin beyninizden veya ruhunuzdan gelen bir güç bu davranışa sebep oluyor. Öyle değil mi? ”


Dikkat ederseniz psiko-analitik anlayışla çalışan terapist yukarıdaki yöntemin tam tersi bir tutum içindedirYani terapist hastadan önce bu saçma düşünce ve davranışları kendine ait bir durum olarak kabul etmesini bekler.

Bilişsel terapideki örnekte ise bu saçma durum hastadan uzaklaştırılarak, hatalı, defolu olmaması gereken saçma bir durum olarak ele alınmıştır.


Obsesif - kompulsif (takıntılı) bir kişi ile çalışırken, onuncu seans civarında, çok sevinmiştim. Çünkü bu kişi ilk seanslarda saçma düşünceler sanki kendisine ait değilmiş gibi bana anlatıp duruyordu. Ama sonunda bu saçma düşüncelerin de aslında kendisinin düşünceleri olduğunu söyledi. Onun bu kabullenmesi, onun birinci direnç hattının kırılmasıydı. Bana güvenmişti ve hastalığa karşı oluşturduğu ilk duvarın kapılarını birlikte açmayı başarmıştık. Bu savunmadan vazgeçmesinin onda büyük bir kaygıya sebep olmadığını görmüş oldu.




Dr.Kubilay Boğoçlu

Psikiyatri Uzmanı

 

sadiye

Admin
Admin
Katılım
4 Mayıs 2010
Mesajlar
60.971
Tepki
56.321
Puan
113
Yaş
42
Konum
Almanya
Allah herkesin yardimcisi olsun insallah. Cok zor durumlar.
 

közlem

Yeni Üye
Katılım
4 Ocak 2009
Mesajlar
5
Tepki
2
Puan
3
Yaş
44
Konum
denizli
mrb, şu anda çok çaresiz bir durumda yazıyorum.çocuğumla sorunlar yaşıyorum.sorunun sebebini biliyorum ama çözüm yolunu denemem rağmen bulamadım bana yardımcı olursanız inanın dünyanın en mutlu insanı ben olacağım.izmire tayinimiz çıkınca 1,5 yaşındaki oğlumu bakıcı bulmakta zorlanınca anneme bıraktım.2 yıl annemde kaldı bizde ayda bir iki defa giderek bizi unutmamasını sağlamaya çalıştık
şimdi 2 yıldır yanımızda bizimle kalıyor ama bize etmediği eziyet kalmadı. geçen yıl kreşe gönderdim her gün naz niyazla kavgayla gitti. bu yıl kendi okulumun anasınıfına götürüyorum bundada yine sınıfa girmeyeceğim diye eziyetler ediyor .sınıfının yaptığı hiçbir sosyal faaliyete katılmak istemiyor gösterilerine çıkmıyor. artık onunla uğraşmaktan benim psikolojim bozuldu
çersizlikten ağlamakla avunabiliyorum ne olur bana bir çözüm yolu önerin. okulun rehberlik öğretmeniyle konuşuyorum onun dediği gibi sabırlı olmaya çalışıyorum ama gösterdiğim çabalar bir sonuç vermedi:acep::acep:
 
Katılım
11 Temmuz 2008
Mesajlar
8.210
Tepki
8.216
Puan
113
Konum
istanbul
mrb, şu anda çok çaresiz bir durumda yazıyorum.çocuğumla sorunlar yaşıyorum.sorunun sebebini biliyorum ama çözüm yolunu denemem rağmen bulamadım bana yardımcı olursanız inanın dünyanın en mutlu insanı ben olacağım.izmire tayinimiz çıkınca 1,5 yaşındaki oğlumu bakıcı bulmakta zorlanınca anneme bıraktım.2 yıl annemde kaldı bizde ayda bir iki defa giderek bizi unutmamasını sağlamaya çalıştık
şimdi 2 yıldır yanımızda bizimle kalıyor ama bize etmediği eziyet kalmadı. geçen yıl kreşe gönderdim her gün naz niyazla kavgayla gitti. bu yıl kendi okulumun anasınıfına götürüyorum bundada yine sınıfa girmeyeceğim diye eziyetler ediyor .sınıfının yaptığı hiçbir sosyal faaliyete katılmak istemiyor gösterilerine çıkmıyor. artık onunla uğraşmaktan benim psikolojim bozuldu
çersizlikten ağlamakla avunabiliyorum ne olur bana bir çözüm yolu önerin. okulun rehberlik öğretmeniyle konuşuyorum onun dediği gibi sabırlı olmaya çalışıyorum ama gösterdiğim çabalar bir sonuç vermedi:acep::acep:

bence özel bir çocuk psikoloğuna götürün zaten o size yardım edecektir,okuldaki rehberlikçiler fazla bişey anlamıyorlar bu konudan ama sizin ruhsal dengenizi bozmaya başladıysa eğer mutlaka psikoloğa çocuğunuzla birlikte gidin.
 

maviboncuk

Daimi Üye
Katılım
3 Ağustos 2010
Mesajlar
25.638
Tepki
16.859
Puan
113
Yaş
34
Konum
bitanemin kalbinden
canım çok zor bir durum bende de bir psikolok görmeli gibi geldi ben yinede fazla bilemm çocuğum yok belki size kızgın olduğu için yapıyordu allah yardımcın olsun
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst