Ölülere Kur’an Okunur mu?

HuzurIslamda

Yeni Üye
Katılım
17 Ocak 2014
Mesajlar
16
Tepki
12
Puan
3
Konum
avrupa
Mezarlıkta Kur’an’ı Kerim Okunur mu?

Allah-u Teâlâ şöyle buyuruyor:

فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى
“Kuşkusuz ki sen ölülere işittiremezsin…”
Rûm 52

وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ
Sen, kabirlerdekilere işittiremezsin!”
Fâtır 22

لِيُنذِرَ مَن كَانَ حَيًّا وَيَحِقَّ الْقَوْلُ عَلَى الْكَافِرِينَ
“(Bu Kur’an) Diri olanı uyarsın ve kâfirler üzerine söz hak olsun diye indirilmiştir.”
Yâsîn 70

Ayette geçtiği gibi Kur’an’ı Kerim, ölüler için değil, diriler için indirilmiştir! Tabiî ki bunu sadece akıllı kimseler anlayabilir!
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
“Size kendimden ve Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’den söz edeyim mi, diye sordu?

Biz:
−Evet, dedik.
Aişe (Radiyallahu Anha) şöyle dedi:
−Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in yanımda kaldığı gece geldi ridasını ve ayakkabılarını çıkardı ve onları yere bıraktı. İzarının bir ucunu yatağa serdi ve yanı üzere yattı. Fazla zaman geçmeden o benim uyuduğumu sandı, yavaşça ridasını aldı, yavaşça ayakkabılarını giydi, yavaşça kapıyı açtı ve çıktı. Sonra kapıyı yavaşça kapattı. Ben de çarımı başımın üzerine saldım, başımı da örttüm. Sonra izarım ile de kapandım. Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in izinden yola koyuldum.

Nihayet Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Baki mezarlığına geldi. Uzunca ayakta durdu. Sonra üç defa ellerini kaldırdı, sonra döndü, ben de döndüm. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) hızlandı, ben de hızlandım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) koşmaya başladı, ben de koştum. Daha da hızlı koşmaya başladı, ben de daha da hızlandım. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’i geçtim, içeri girdim. Daha henüz uzanmıştım ki Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de içeri girdi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Ne oluyor ey Aişe! Göğsün inip kalkıyor, karnın da şişmiş’ dedi.
Bende:
−Anam babam sana feda olsun ey Allah’ın Rasulü! dedim ve Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e durumu bildirdim.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Benim önümde gördüğüm karartı sen miydin’ dedi.
Ben:
−Evet, dedim. Göğsüme parmağı ile itti, göğsüm acıdı.
Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Allah’ın ve Rasulünün sana haksızlık edeceğini mi zannettin?’ dedi.
Ben:
–İnsanlar her neyi gizlese Allah onu bilir dedim.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Evet’ dedi.
Sonra Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle dedi:
−‘Cebrail aleyhissellam bana geldi ve seslendi. Sesini senden gizledi. Ben de ona karşılık verdim. O’na verdiğim karşılığı da senden gizledim. Sen buradayken Cebrail aleyhissellam yanına girmezdi. Çünkü sen elbiselerini çıkarmıştın. Ben senin uyuduğunu sanmıştım. Seni uyandırmak hoşuma gitmedi ve yalnızlıktan korkacağından çekindim. Cebrail aleyhissellam bana dedi ki:
−Rabbin sana Baki’dekilere gitmeni onlar için mağfiret dilemeni emrediyor’ dedi.
Ben:
−Ey Allah’ın Rasulü! Bir kabre gittiğimde ne söyleyeyim diye sordum.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Selam size ey mü’minlerin ve Müslümanların diyarında bulunanlar. Allah bizden önden gidenlere de, geriye kalanlara da rahmet etsin. Bizler de inşallah size kavuşacağız, de’ buyurdu.”
Müslim 3/14, Nesei 1/286, 2/160, 161, Abdurrezzak 3/570, 571, Ahmed 6/221


Ebu Hureyre (Radiyallahu Anh) şöyle dedi:
“Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bir mezarlığa gitti ve:
‘Selam sizlere ey mü’min topluluklar yurdunun sakinleri! Şüphesiz bizler de inşallah size kavuşacağız’ dedi.
Sonra Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
‘Keşke biz kardeşlerimizi görseydik diye arzu ettim’ dedi.
Sahabeler:
−Ey Allah’ın Rasulü! Biz senin kardeşlerin değil miyiz? diye sordular!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Hayır, siz benim ashabımsınız. Kardeşlerimiz ise, daha sonra gelecek olanlardır. Ben, onlardan önce havuzun başına varmış olacağım’ dedi.
Sahabeler:
−Ey Allah’ın Rasulü! Henüz senin ümmetinden gelmemiş olanları nasıl tanıyacaksın? diye sordular!
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Sizden herhangi bir adamın, alnında ve ayaklarında beyazlıkları bulunan atları olsa ve bu adamın atları siyah atlar arasında bulunsa, adam kendi atlarını tanımaz mı?’ dedi.
Sahabeler:
−Elbette tanır, ey Allah’ın Rasulü! dediler.
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
−‘Onlar kıyamet gününde abdest almalarından dolayı alınları, kolları ve ayakları parlak geleceklerdir.’
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bu sözlerini üç defa tekrarladı ve şöyle devam etti:
−‘Ben onlardan önce havuzun başına varmış olacağım. Dikkat edin aranızdan birtakım kimseler havuzumdan, kaçkın devenin uzaklaştırıldığı gibi uzaklaştırılacaklar. Ben onlara buraya geliniz, buraya geliniz diye sesleneceğim ve bana şöyle denilecek:
−Onlar senden sonra bid’atlar yaptılar ve hep ökçeleri üzerine gerisin geri dönüp durdular.
Bunun üzerine ben de:
−O halde benden uzak dursunlar, benden uzak dursunlar diyeceğim’ buyurdu.”
Ahmed 2/300, 408 Müslim 1/150, 151, Malik 1/49, 50, Nesei 1/35, İbni Mace 2/580, Beyha ki 4/78


Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
Mezarlıkda Kur’an’ı Kerim okumaya gelince, bu sünnette aslı olmayan hususlardandır! Bu hadis, kabirde Kur’an’ı Kerim okumanın meşru olmadığını göstermektedir. Çünkü kabirde, Kur’an’ı Kerim okumak meşru olsaydı, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bunu yapardı ve ashabına da öğretirdi.
Özellikle Aişe (Radiyallahu Anha) insanlar arasında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in en çok sevdiği kimselerdendir. Aişe (Radiyallahu Anha), Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e kabirleri ziyaret ettiğinde ne söyleyeceğini sormuş, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’de kabirlere nasıl selam verip ve nasıl dua edeceğini öğretmiş.
Fatiha’yı ya da Kur’an’ı Kerim’den herhangi bir bölümü okumasını öğretmemiştir. Eğer Kur’an’ı Kerim okumak meşru bir iş olsaydı, bunu Aişe (Radiyallahu Anha)’dan gizlemezdi!
Üstelik ihtiyaç anında Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in gerekli beyanı yapmayıp, ertelemesi usûl ilminde tesbit edildiği üzere caiz değildir. Ertelemesi bile caiz değilken gizlemek nasıl söz konusu olabilir. Eğer Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem), sahabelere kabirde Kur’an’ı Kerim okumayı öğretmiş olsaydı, elbette ki bu bize ulaşırdı.
Mezarlıkda Kur’an’ı Kerim okuma hususun sabit bir senetle bize nakledilmemiş olması böyle bir işin meydana gelmemiş olduğunun delilidir. Kabir ziyareti sırasında Kur’an’ı Kerim okumanın meşru olmadığını güçlendiren delillerden birisi de Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’in şu sözüdür:

“Evlerinizi kabirlere çevirmeyiniz. Şüphesiz şeytan içinde Bakara Suresinin okunduğu evden kaçar.”
Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) içerisinde Kur’an’ı Kerim okunmayan bir evi, kabirlere benzetmiştir! Çünkü kabirlerde Kur’an’ı Kerim okunmaz!!!
Müslim 2/188, Tirmizi 4/42, Nesei Fedailu’l-Kur’an 76, Beyhaki Şuabu’l-İman 2/2381, Ahmed 2/284, 337, 378, 388


Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) kabirlerin Kur’an’ı Kerim okunacak yer olmadıklarına işaret etmektedir. Bundan dolayı Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) evlerde Kur’an’ı Kerim okunmasını teşvik etmiş ve evlerin Kur’an’ı Kerim okunmadığı kabirlere dönüştürülmelerini yasaklamıştır. Nitekim diğer hadis, kabirlerin aynı şekilde namaz kılınacak yer olmadığına da işaret etmiştir.
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
“Sünnet namazlarınızı evlerde kılınız, oraları kabristan edinmeyiniz.”
Müslim 777/209, Buhari

Bu hadisler, kabirler arasında Kur’an’ı Kerim okumanın mekruh olduğunu ifade etmektedir. İşte bundan dolayı Ebu Hanife, imam Malik ve benzeri âlimlerin cumhurunun benimsediği görüş, kabirlerin yanında Kur’an’ı Kerim okunmasının mekruh olduğu şeklindedir. Aynı zamanda bu, imam Ahmed bin Hanbel (Rahmetullahi Aleyh)’in de görüşüdür. Ahmed bin Hanbel (Rahmetullahi Aleyh)’e kabir yanında Kur’an’ı Kerim okunur mu? diye soruldu.
Ahmed bin Hanbel (Rahmetullahi Aleyh):
–Hayır, kabirde Kur’an’ı Kerim okunmaz diye cevap verdi.
Ebu Davud Mesail 158

Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Şeyhu’l-İslam ibni Teymiye (Rahmetullahi Aleyh) şunları söylemektedir:
İmam Şafi (Rahmetullahi Aleyh)’e göre kabirler arasında Kur’an’ı Kerim okumak bid’attır.
İmam Malik (Rahmetullahi Aleyh) ise şöyle demiştir:
Ben, kabirlerde Kur’an’ı Kerim okuyan bir kimseyi bilmiyorum. Böylelikle biz, sahabelerin ve tabiînin mezarlıkda Kur’an’ı Kerim okumadığını anlıyoruz.”
İktidau’s-Sırati’l-Mustakim Muhalefete Ashabi’l-Cahiym 182

Mezarlıkta Kur’an’ı Kerim okuyanların deliline gelince:
Muhammed Nâsıruddin el-Albânî (Rahmetullahi Aleyh) şöyle demiştir:
“Mezarlığın yanından geçen ve kulhuvallahu ahad suresine onbir defa okuyup, sonra da bunun sevabını ölülere bağışlayan kimseye, ölüler sayısınca mükâfat verilir.
Bu batıl ve uydurma bir hadistir. Bu hadisi Ebu Muhammed el-Hallal, el-Kıraati ale’l-Kubur 201/2’de nakletmiştir. Deylemi ise, Abdullah bin Ahmed bin Amir’in babasından, onun Ali er-Rıza’dan, onun babalarından rivayete dair bir nüshada zikretmiştir. Bu ise batıl ve uydurma bir nüshadır. Burada sözü geçen Abdullah’ın uydurması ya da onun babasının uydurmasıdır.

Çünkü imam Zehebi el-Mizan’da böyle demiştir. Hafız ibni Hacer’de el-Lisan adlı eserinde imam Zehebi’ye uymuştur. Daha sonra Suyuti, Zeylu’l-Ahadiysi’l-Mevdua adlı eserinde aynı şeyleri tekrarlamış ve onun bu hadisini zikretmiş, arkasından ibni Arrak Tenzihu’ş-Şeria el-Merfua fi’l-Ahadiysi’ş-Şeria ve’l-Mevdua adlı eserinde de aynı şeyleri söylemiştir.

Daha sonra Suyuti bu sözlerini unutarak aynı hadisi Şerhu’s-Sudur 130’da Ebu Muhammed es-Semerkandi’nin rivayetiyle Fedailu kulhuvallahu ahad bahsinde zikretmiş ve hakkında bir şey söylememiştir. Evet, daha önceden bunun zayıf olduğuna işaret etmiştir fakat bu yeterli değildir. Hadis onun da itirafıyla uydurmadır. O halde sadece onun zayıf olduğunu belirtmekle yetinmek yeterli olmaz. Onun hakkında susmanın caiz olmadığı gibi.

Nitekim Şeyh İsmail el-Acluni Keşfu’l-Hafa 2/382’de de böyle yapmıştır. O, hadisi Rafii, Tarih’inde diye nisbet etmiş ve hakkında söz söylememiştir. Hâlbuki Şeyh İsmail el-Acluni Keşfu’l-Hafa isimli bu kitabını, insanların dilinde hadis diye meşhur olan sözlerin gerçek durumunu açıklamak için ortaya koymuştur. Diğer taraftan mütehassıs kimselerin hadis hakkında susmaları bunu bilmeyen kimselere hadisin delil olmaya elverişli olduğu ya da dedikleri gibi fezail-i a’mal’de onunla amel edilebileceği vehmini verebilir.

İşte bu hadis sebebiyle, meydana gelen de budur. Ben Hanefilerden birisinin bu hadisi kabirlerin yanında Kur’an’ı Kerim okumanın lehine delil olarak gösterdiğini gördüm. Sözü geçen bu zat Şeyh et-Tahtavi’dir. O bunu Meraki’l-Felah üzerine yazdığı Haşiye’sinde 117’de belirtmektedir.

Hadisi ayrıca Darekudni’ye de nisbet etmiştir. Bir yanılma olduğunu zannediyorum. Çünkü ondan başka birisinin bu hadisi ona nisbet ettiğini görmedim. Diğer taraftan bu ilimle meşgul olanların da bildiği üzere mutlak olarak bir hadis Darekudni’ye nisbet edildiği takdirde onun es-Sünen kitabı kastedilir. Ben bu hadisi orada göremedim. Doğrusunu en iyi bilen Allah’tır.


-------
alinti


 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst