incitanemtuana
Daimi Üye
Bakla fava, tarator, şak şuka, haydari, arnavut ciğeri, humus, zeytinyağlı havuç ezmesi, patates köftesi, domatesli enginar ve daha neler neler...
NEDİR ŞU MEZE DEDİKLERİ?
Mezeler, dünya yemek literatüründe “ordövr” adıyla anılan yemek grubuna dahil edilmiş olsalar da, Orta Doğu ve Türk Mutfağı’nda vazgeçilmez ve özel bir yere sahipler. Aslında ilk bakışta “alaturka ordövr” olarak da nitelendirilebilen mezelerin ordövrlerle olan benzerlikleri büyük ölçüde her ikisinin de yemeğin başında servise sunulmasından kaynaklanıyor. Bunun dışında hafiflikleri, lezzetleri, albenileri, küçük porsiyonlar halinde servis yapılmaları, asıl yemekten bağımsız olmaları, ordövrle mezeyi birbirine yaklaştırıyor. Ancak yalnızca mezelerden oluşan bir sofra donatmak ve bu sofranın başında geçirilen saatlerden alınan haz, Türklere özgü bir ayrıcalık olsa gerek.
Bu kadar geniş bir alanda değerlendirilebilen meze sınıfı yiyecekler arasına neler girer diye düşünecek olursak, şüphesiz ilk akla gelenler beyaz peynir, kavun, yoğurt ve çiğ sebzeler olur. Ardından ise her çeşit salata, sardalya, tuzlu balık türleri, ciğer kebabı, tavası, yahnisi, havyar, beyin, muska böreği, midyenin her çeşidi, kuzu söğüş, patlıcan, biber, yaprak, lahana, domates dolmaları, her tür köfte, zeytin, zeytinyağlılar, şarküteri ürünleri, çerkez tavuğu, yumurta yerlerini alır.
Tabii Türk Mutfağı’nın yörelere göre pek çok değişik lezzet barındırdığını düşünürsek, listeyi uzatmak mümkün. Ayrıca meyveleri, gerçek meze olarak kabul edenlerin sayısı da yadsınamayacak kadar çok.
Batılı bir gözle Türk Mutfağı’ndaki meze çeşitliliğinin biricik kusuru uyumdan yoksun oluşu. Ama bizim gözümüzde bu durum daha çok bir meziyet gibi görünüyor doğrusu. Bu çeşitlilik sayesinde sizce de sofralar çok daha renkli olmuyor mu?
ALINTI
NEDİR ŞU MEZE DEDİKLERİ?
Mezeler, dünya yemek literatüründe “ordövr” adıyla anılan yemek grubuna dahil edilmiş olsalar da, Orta Doğu ve Türk Mutfağı’nda vazgeçilmez ve özel bir yere sahipler. Aslında ilk bakışta “alaturka ordövr” olarak da nitelendirilebilen mezelerin ordövrlerle olan benzerlikleri büyük ölçüde her ikisinin de yemeğin başında servise sunulmasından kaynaklanıyor. Bunun dışında hafiflikleri, lezzetleri, albenileri, küçük porsiyonlar halinde servis yapılmaları, asıl yemekten bağımsız olmaları, ordövrle mezeyi birbirine yaklaştırıyor. Ancak yalnızca mezelerden oluşan bir sofra donatmak ve bu sofranın başında geçirilen saatlerden alınan haz, Türklere özgü bir ayrıcalık olsa gerek.
Bu kadar geniş bir alanda değerlendirilebilen meze sınıfı yiyecekler arasına neler girer diye düşünecek olursak, şüphesiz ilk akla gelenler beyaz peynir, kavun, yoğurt ve çiğ sebzeler olur. Ardından ise her çeşit salata, sardalya, tuzlu balık türleri, ciğer kebabı, tavası, yahnisi, havyar, beyin, muska böreği, midyenin her çeşidi, kuzu söğüş, patlıcan, biber, yaprak, lahana, domates dolmaları, her tür köfte, zeytin, zeytinyağlılar, şarküteri ürünleri, çerkez tavuğu, yumurta yerlerini alır.
Tabii Türk Mutfağı’nın yörelere göre pek çok değişik lezzet barındırdığını düşünürsek, listeyi uzatmak mümkün. Ayrıca meyveleri, gerçek meze olarak kabul edenlerin sayısı da yadsınamayacak kadar çok.
Batılı bir gözle Türk Mutfağı’ndaki meze çeşitliliğinin biricik kusuru uyumdan yoksun oluşu. Ama bizim gözümüzde bu durum daha çok bir meziyet gibi görünüyor doğrusu. Bu çeşitlilik sayesinde sizce de sofralar çok daha renkli olmuyor mu?
ALINTI