Murat Yılmazyıldırım

Şahmaran.

Admin
Admin
Katılım
9 Temmuz 2008
Mesajlar
38.082
Tepki
50.395
Puan
113
Murat Yılmazyıldırım

murat_y.jpg
"Düşsel bir dünyanın kapısından içeri girdiğimde 09.05.1964 tarihini gösteriyordu zaman. Ve dünya üzerindeki yolculuğum beni sevinçleri ve hüzünleri birbirine karışmış bu coğrafyada müzik denen sadık dostumla tanıştırdı. Beni çoğunuz Düş Sokağı Sakinleri' nden tanır. Kiminiz de solo olarak yaptığım albümlerden...."
Sırasıyla şimdiye kadar çıkan albümler:

  • Düş Sokağı Sakinleri:
  • Düş Sokağı (1993 - Eylül – Piccatura)
  • Yasadıkça (1997 – Şubat - EMI)
  • Üç (1999 - Kasım - EMI)
Solo albümler :

  • Aşk-ı Alem (1996 - Naz) (Bu albüm henüz çıkmadı)
  • Yelkenin Gözyaşları (1998 – Ocak - Ada)
  • Kırık Yelken (2000 – Ada)
  • Cennet (2002 – Şubat - EMI-KENT)
  • Büyü (2003 – Ekim - EMI-KENT)
  • Kara Aşka Beyaz Göndermeler (2004)
  • Gözyaşı Ağacı (2005)
Bir de henüz basıma girmeyen, yurtdışı için otantik tarzda hazırladığım 8'li albüm serim var. Ayrıca Kent Ozanları adi altında çıkarılan karma albüme çeşitli sanatçılarla birlikte ben de kendime ait olan bir parçayla konuk oldum.
Okullu yıllarım beni Beyazıt İlkokulu’ndan Bakırköy Yavuzevler İlkokulu’na, oradan Bakırköy Şekerevler Ortaokulu’na oradan da Bakırköy Lisesine en son olarak da Kadiköy Devlet Konservatuarı Kontrbas Bölümüne kadar sürükledi. Kafamın içinde beni düşsel bir zamanın sürrealist uzantıları arasına katıp duran düşünceler denizinde yüzüyor olmam, en son okuduğum okulu bana yarıda bıraktırdı. Ben de böylece alaylılar arasına katılmış oldum. İlk olarak 1981 yılında klasik gitarla akademik anlamda tanışma fırsatı buldum. Ve sonrası kendimi onunla keşfetme yollarıyla geçti. Bu yollar üzerinde farklı enstrümanlarla haşır nesir olmak, duyumlar ve onları albümlerinde kullanma şansı yaratmak bakımından çok yararlı oldu. Beni kendimle tanıştırdı. Düşler bedenime giydirdiğim en güzel giysim oldu. Onu istediğim gibi nakışladım. Ortaya çıkardığım sözcüklerin ve melodilerin bedeniyle sevişmeyi olgunlaşma sürecindeki en tatlı meyve gibi gördüm. Kırık Yelken acılarla yorulduğum dünya kervanında, bana sevgi ve aşka dair kuşanılmış olan kusursuz giysileri sundu. Yaşamın güzelliğinin acıdan geçerek farkına vardım. Ve Kırık Yelken bana, gözyaşlarının dağların derinliklerinde akıp duran su kaynakları kadar saf ve çocuksu olduğunu öğretti. Hüznü derinliğine yaşamanın, insanın kalbinde hayatin aşkına dair ne tür şekiller çizdiğine tanık oldum. Ve sevginin ne denli güçlü olduğunun bir kez daha farkına vardım. "Saf ve dürüst bir sevginin..."
Zamanı şu güzel dünyanın altın tepsisi içinde yerli yerinde ve doğruca kullanmak, beni gitmek istediğim bu yolda mutlu ve huzurlu kılıyor. Ve Tanrı biliyor ki aşkın ruhuma kattığı zenginlik ve temizlik bana daha çok insan olma yolunu açıyor. Yaşamın farkında olmak, bütün zorlu kapıları aralıyor sonuna kadar.
Lirik melodilerle sarmalanmış akustik tınılar bütünüdür Kırık Yelken. Saf bir aşka sevgi göndermeleridir yalnızca. Acıyla yıkayarak zamanı. Ve yalnızlık sevişmelerinde ona duyulan özlemdir benimkisi... hepsi o kadar. Çocuksu ve olgun. Büyülü ve yalın. Açık ve simgesel. Karanlık ve aydınlık. Hüzünlü ve uçuk. Sarmalayan ve sarsan. Düşündüren ve öldüren. Meleksi ve tanrısal... hepsi o kadar. Kısaca ben ve Kırık Yelken... gözü yaşlı düşleri gerçeğe dönüştüren.
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst