rüzgar gülü
Daimi Üye
Diyelim şirketinize birini alacaksınız, bunun için de mülakat yapacaksınız. Bilin ki işiniz her geçen gün biraz daha zorlaşıyor. İstanbul Business School’un ortaklarından Serhat Gürcü’nün ilginç bir durum saptaması var: "Geçenlerde bir arkadaşım aradı" diyor "...Bizden ayrılmış olan birisi için referans istedi. Ben de neler yapıp neler yapamadığını uzun uzun anlattım. Şaşırdı. Senin anlattığın ile onun anlattığı arasında dağlar var dedi."
Serhat Gürcü’nün bu görüşmeden çıkardığı sonuç oldukça bilgilendirici: "Yeni kuşak çok farklı. Kendilerini inanılmaz iyi satıyorlar. Çoğu kez de karşı tarafı ikna etmeyi beceriyorlar. Biz, referans kontrolünü ancak yukarıda anlattığım gibi arada tanıdık olduğunuz durumlarda yapabiliyoruz." Bu işi nasıl mı bu kadar iyi beceriyorlar? İşin sırrını yine Serhat Gürcü’den dinleyelim. "Çünkü, kendilerini nasıl satacaklarının eğitimi alıyorlar. Görüşmeye büyük bir özgüvenle geliyorlar. Okulu bitirmiş, pek çok kurslardan geçmiş, bu kurslarda mülakatın püf noktalarını öğrenmiş oluyorlar." Peki zırhlarını kuşanıp görüşmeye gelmiş genç insan kaynakları adayına karşı insan kaynakları yöneticisi ne yapmalı? O nasıl silahlanmalı ve adayın gerçek kişiliğini ortaya çıkarmalı? Serhat Gürcü, "Biz de akıllanmaya başladık diyor ve ekliyor: "Sosyal siteler sayesinde artık herkes istediği bilgiye ulaşabildiği için gidip Facebook ya da Twitter’da arayıp aday hakkında yapılmış olan yorumlara bakıyoruz."
Görüşmede çok aklı başında duran birini beğendiniz. Tam ’aradığımı buldum’ diye düşünürken, Facebook’a koyduğu çılgın parti fotoğrafları görüşününüz değişmesine yol açabilir. Dolayısıyla açık ve dürüst olmak artık bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Olmazsa sosyal ağlar sizi ele veriyor. Çünkü iş hayatı ve özel hayat o şekilde iç içe girmiş durumda ki... Ama yazının başında bahsettiğimiz gibi siz ne yaparsanız yapın, kendini başarıyla saklayan adaylar da var. Bu da ayrı bir yetenek olsa gerek.
Peki adayın şimdiye kadar sosyal medyalarla hiç işi olmadıysa neler oluyor? Bu, kendini saklamak için iyi bir yöntem mi? İstanbul Business School Genel Müdürü Yeliz Kum, "Bu daha kötü bir referans, negatif bir puan" diyor. "Bir gencin bu devirde sosyal ağlarda olmaması tuhaf bir durum; çekingen, ürkek, kendini rahat bir şekilde ifade edemeyen bir intiba bırakıyor." İstanbul Business School genç profesyonellerin iş dünyası eğitimleri aldığı bir kurum. Bu kurumda ders verenler ise iş dünyasından profesyonel yöneticiler. İşin önemi de tam burada ortaya çıkıyor.
Serhat Gürcü, "Burada İstanbul Business School’un yaptığı en iyi şey deneyim transferi" diyor ve ekliyor: "Çünkü teorik bilgiyi okuldan da alıyorsunuz. Ama profesyonellerin deneyimlerini birinci ağızdan alabileceğiniz herhangi bir yer yok. İstanbul Business School da bu boşluğu doldurmayı hedefliyor." Serhat Gürcü’ye göre sektörün önde gelen kişilerinden deneyim transferi olduğu zaman kafanızdaki bütün soruların yanıtları tek tek oturmaya başlıyor: "Merak ediyorsunuz, soruyorsunuz ve adam o bilgiyi başından geçen olaylarla, gördükleriyle anlatıyor.
Bunu sadece yeni mezunlar için yapmıyorlar. Öğrenciler arasında 30-35 yaşlarında, halen çalışma hayatında yer alan, kendisini geliştirmek isteyen kişiler de var. Sonuçta, İstanbul Business School’un verdiği eğitim bir nevi MBA gibi..." Sadece basit bilgi transferi değil burada söz konusu olan. "Bir şirketin CFO’sunu düşünün. Adam oraya gelebilmek için 20 yılını vermiş. Şirketi onu değişik eğitimlere göndermiş. Pratik bilgiyi çok iyi harmanlamış ve süzgeçten geçirerek size sunuyor. Normal olarak arasanız, asistanını asla geçemeyeceğiniz, ulaşamayacağınız adamlarla beş saat geçiriyorsunuz" diyor Serhat Gürcü.
Program şimdilik sadece İstanbul’da uygulanıyor. Kısa bir süre sonra Anadolu’da ilk şubelerini açmak istiyorlar İstanbul Business School’un yöneticileri. "Bin kişinin eğitim aldığı 20 kentte eğitim veren bir yer olmak istiyoruz" diyorlar. "Kurulalı henüz birkaç ay olmasına rağmen gördüğümüz ilgiye baktığımızda bu bize göre gerçekçi bir hedef."
Serhat Gürcü’nün bu görüşmeden çıkardığı sonuç oldukça bilgilendirici: "Yeni kuşak çok farklı. Kendilerini inanılmaz iyi satıyorlar. Çoğu kez de karşı tarafı ikna etmeyi beceriyorlar. Biz, referans kontrolünü ancak yukarıda anlattığım gibi arada tanıdık olduğunuz durumlarda yapabiliyoruz." Bu işi nasıl mı bu kadar iyi beceriyorlar? İşin sırrını yine Serhat Gürcü’den dinleyelim. "Çünkü, kendilerini nasıl satacaklarının eğitimi alıyorlar. Görüşmeye büyük bir özgüvenle geliyorlar. Okulu bitirmiş, pek çok kurslardan geçmiş, bu kurslarda mülakatın püf noktalarını öğrenmiş oluyorlar." Peki zırhlarını kuşanıp görüşmeye gelmiş genç insan kaynakları adayına karşı insan kaynakları yöneticisi ne yapmalı? O nasıl silahlanmalı ve adayın gerçek kişiliğini ortaya çıkarmalı? Serhat Gürcü, "Biz de akıllanmaya başladık diyor ve ekliyor: "Sosyal siteler sayesinde artık herkes istediği bilgiye ulaşabildiği için gidip Facebook ya da Twitter’da arayıp aday hakkında yapılmış olan yorumlara bakıyoruz."
Görüşmede çok aklı başında duran birini beğendiniz. Tam ’aradığımı buldum’ diye düşünürken, Facebook’a koyduğu çılgın parti fotoğrafları görüşününüz değişmesine yol açabilir. Dolayısıyla açık ve dürüst olmak artık bir zorunluluk haline gelmiş durumda. Olmazsa sosyal ağlar sizi ele veriyor. Çünkü iş hayatı ve özel hayat o şekilde iç içe girmiş durumda ki... Ama yazının başında bahsettiğimiz gibi siz ne yaparsanız yapın, kendini başarıyla saklayan adaylar da var. Bu da ayrı bir yetenek olsa gerek.
Peki adayın şimdiye kadar sosyal medyalarla hiç işi olmadıysa neler oluyor? Bu, kendini saklamak için iyi bir yöntem mi? İstanbul Business School Genel Müdürü Yeliz Kum, "Bu daha kötü bir referans, negatif bir puan" diyor. "Bir gencin bu devirde sosyal ağlarda olmaması tuhaf bir durum; çekingen, ürkek, kendini rahat bir şekilde ifade edemeyen bir intiba bırakıyor." İstanbul Business School genç profesyonellerin iş dünyası eğitimleri aldığı bir kurum. Bu kurumda ders verenler ise iş dünyasından profesyonel yöneticiler. İşin önemi de tam burada ortaya çıkıyor.
Serhat Gürcü, "Burada İstanbul Business School’un yaptığı en iyi şey deneyim transferi" diyor ve ekliyor: "Çünkü teorik bilgiyi okuldan da alıyorsunuz. Ama profesyonellerin deneyimlerini birinci ağızdan alabileceğiniz herhangi bir yer yok. İstanbul Business School da bu boşluğu doldurmayı hedefliyor." Serhat Gürcü’ye göre sektörün önde gelen kişilerinden deneyim transferi olduğu zaman kafanızdaki bütün soruların yanıtları tek tek oturmaya başlıyor: "Merak ediyorsunuz, soruyorsunuz ve adam o bilgiyi başından geçen olaylarla, gördükleriyle anlatıyor.
Bunu sadece yeni mezunlar için yapmıyorlar. Öğrenciler arasında 30-35 yaşlarında, halen çalışma hayatında yer alan, kendisini geliştirmek isteyen kişiler de var. Sonuçta, İstanbul Business School’un verdiği eğitim bir nevi MBA gibi..." Sadece basit bilgi transferi değil burada söz konusu olan. "Bir şirketin CFO’sunu düşünün. Adam oraya gelebilmek için 20 yılını vermiş. Şirketi onu değişik eğitimlere göndermiş. Pratik bilgiyi çok iyi harmanlamış ve süzgeçten geçirerek size sunuyor. Normal olarak arasanız, asistanını asla geçemeyeceğiniz, ulaşamayacağınız adamlarla beş saat geçiriyorsunuz" diyor Serhat Gürcü.
Program şimdilik sadece İstanbul’da uygulanıyor. Kısa bir süre sonra Anadolu’da ilk şubelerini açmak istiyorlar İstanbul Business School’un yöneticileri. "Bin kişinin eğitim aldığı 20 kentte eğitim veren bir yer olmak istiyoruz" diyorlar. "Kurulalı henüz birkaç ay olmasına rağmen gördüğümüz ilgiye baktığımızda bu bize göre gerçekçi bir hedef."