Modern bilim, irade, erkek 'eşekliği' ve şişmanlık

A

a.kara

Misafir
Siz, hiç geçmişe değil de; geçmişi yaşamışlığın resimlerini tekrar görür gibi net şekilde, Geleceğe daldınız mı?

Gerçek anlamda obezite, bugün ki bakış açısı ile yansıtıldığı gibi: vücutta aşırı yağ birikmesi sonucu değildir! Asıl gerçeği öğrenmek isterseniz 100 yıl sonrası bakış açısı ile, obezite’yi tam olarak şöyle anlatabiliriz..

İnsanlar, Kilo psikolojisi dolayısı ile iç dünyalarında yaşadıkları fırtına sonrası; üzerlerinden bir UFO geçmiş gibi, derin bir uykudan uyandıktan ve çok ama çok yüksek ‘insani ve varlık değerleri’ kayıpları verdikten sonra, yeniden uyanma süreçlerinde şu vahim tablo ile karşılaşacaklardır. Dünya vatandaşlarının %98’nin obez ve morbid obez olduğunda; başlarını, arta kalan okyanus’un artık eskisi kadar soğuk olmayan sularına sokup çıkardıklarında, biraz mahcup ama artık tüm gerçekleri zoraki görebilen bilim kurulları oluşturacak ve 2000’li yılların faciası olduğuna kani bir şekilde, Obezite’yi 100 yıl sonra şöyle tanımlayacaklar:

OBEZİTE ’’ideolojilerin, çökmeye yüz tuttuğu, globalleşme tuzağı içerisinde sinsice yerleştirilmiş ve bunun uzantısında kontrolsüz hırslarla, “Gıda ve Farma’’ sektörünün sistem içerisinde Umut tacirliği ve ekonomik vaatler ile süreç içerisinde bilinçli, planlı, ‘insan’ı fizyolojisi ile, psikolojisi ile, sosyal varlığı ile tüm değerlerini ele geçirme, el koyma planıdır. Zihinsel Kölelik düzeninin ilk başlangıç noktası Obezite’dir..

Buna eğitim sistemi de, sağlık sistemi de, ekonomik sistem de kendi kuralları içinde yaptırım ve kişilik bilincine aykırı dayatmalarla, kişilere yön verilmiş ve yetkilendirilmiş (Dr.- Prof.) kişiler tarafından farkında olmadan bu amaca yönelik hizmet etmeleri üzere de sistem kuralları şekillendirilmiştir. Yerel ve global belli ‘birbirlerini seçmişler’in; ekonomileri ve doyumsuzluklarına paralel, daha güçlü olma hırsları ve özellikle egoları şişerken, zamanla insanlarının bedenleri şişirilmiştir. Dünyaları küçültülmüştür.

3-5 başarısız denemeden sonra “bende başarabilirim” inançları ellerinden alınmış, her şeyi denedim ama başaramadım düşüncesi sonrası ‘zihinsel kölelik’ içinde, kandırılma bağımlılığı yaşayarak, kendi insani değerlerini yaşamak yerine, sürekli bir kurtarıcı peşinde maddi manevi büyük yıkımlara uğratılmış, ‘İLK ZAMANLAR BİLİNÇLİ OLMASA DA’, SONRASINDA gerek katkı maddeleri, gerek bağımlılık yaratan ürün ve içeriklerle ve gerekse yoğun bilgi kirliliği ile büyük bir organizasyonun yansımasıdır OBEZİTE.

Bu, modern köleliğin ve şekil değiştirse de, maalesef uygar-ilkellik olarak tanımlanabilecek kavramın, hükmünü sürdüğü ve bunu içlerinde barındırma meraklısı insanların hizmetleriyle desteklediği akıntıyla beslenmiştir.

Oldurulan (bilimsel diye dayatılan) her şeyin, bir doğal akış içerisinde görüntü kazanabilmesi için de bir takım kendi hizmet insanlarına, payeler, titri ve akademik kariyerler lütfedilmiştir.

Aşağıda, o dönemlere (2000-2010) ait hiç değiştirilmeden, tarihleri ve içerikleri ile birlikte başlıklar aktarılmaktadır.

(En dikkate değer yaklaşımlardan biri olarak, sıra dışı yaklaşımları ile; konumuna ve sistemin yaptırımlarına karşın, bugün (2100 yılı )üzerinde durduğumuz çözüm önerileri ile birebir örtüşen açıklamalar yapan ve obezite ile mücadelesini, sosyal bir oluşum olan ‘dernek’ (OMDER) adı altında, ekibi ve bilinçlendirdiği küçük bir azınlık ile Gelişerek değişimini yaşayarak, kendi farkını yaratan Halil KARGULU da yer almaktadır.)

Konu ile ilgili yalnızca üç – beş yıl içerisinde, obezite’de çözüme yönelik yansıtılan haberler ve yaklaşımlar şöyle:

19.01.2006 -‘Zayıflatan Mucize İlaç geliyor.’

05.07.2009 –‘Fareleri Zayıflatan Mucize İlaç’ –

15.09.2009 –‘Tıpta devrim olarak nitelendirilebilecek 6 mucize’.. ‘Çağımızın hastalıklarından obeziteye ise; kilo almaya neden olan genleri durduracak bir enjeksiyon’ ile çare bulunması hedefleniyor. Bu alandaki çalışmaların 2010’da tamamlanması bekleniyor’.

20.07.2010 -‘Obezite ile Mücadele’de Mucize İlaç, 3 Yıl sonra’

16.12.2010 –‘Şişmanlık Genini bulan Türk Prof.,Ödüle Doymuyor’

20.01.2011 –‘Bir Haftada Zayıflatan Mucize İlaç, Obezitenin 10 Yılı mı Kaldı?”

20.01.2011 –‘ “Şişmanlığın da çaresi bulundu”

22.01.2011. “Obezitenin ilacı Türk bilim insanında”-

vs… Bilgisayar Sisteminde Kayıtlı, benzer haberlerden yüzlerce çoğaltabilirsiniz…

OMDER Kurucu Başkanı Halil KARGULU’ nun yorumu çok açık;

’’ Yukarıdaki başlıklar gibi, SON 10 Yılı aşkın bir süredir, gazete manşetlerini süsleyen ve ihtiyacı olan milyonlarca insana duymak istediklerini dile getirerek, UMUT tacirliği yapan o kadar çok prof. ve farklı titri’ye sahip uzman var ki ANLATAMAM... Şişmanlığın çözümü için mucizeler vaat eden ve insanların umudunu çalarak kendi potansiyellerini açığa çıkarmasını engelleyen sözde Prof. diye geçinenlere selam olsun…

Bu şartlatanlıklarla devletten büyük fonlar almayı başarmış, tüm iyi niyetleri suistimal eden bilim insanlarına yada sözüm ona bilim şartlatanlarına bu yazı hediyem olsun...

Bu denli vizyonsuz, çapsız, ufuksuz ve çözümsüzlükler üretmede tutarlı çalışmalara imza atarak övünen bir profesör olmaktansa, ismimin başında her hangi bir “titri” olmadan, fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür sade bir HALİL KARGULU olmayı binlerce kez tercih ederim.’’

Sizler “Fareleri Zayıflatan Mucize İlaç” başlığı gibi farelerden %100 sonuç alabilirsiniz, genleri ile oynar, istediğiniz şekle, kalıba o hayvanları getirebilirsiniz. Evet siz ancak fareleri- kafes hayvanlarını kontrol edebilir ve hatta istediğiniz gibi şişirip istediğiniz gibi indirebilirsiniz. Ama unutmayın ki İnsanı; makine gibi ruhsuz, milyarlarca hücreli bir biyolojik eşya yığını gibi görerek, farelerden aldığınız sonuçları bekleyemez ve bu tür yaklaşımlarla asla zayıflatamazsınız. Bu İMKANSIZDIR!

İnsana hiç bir kutsiyet atfetmeyip, özgür iradesini görmezden gelemezsiniz. Modern tıbbın somut verilerinin dışında %95 göz zevki, damak tadı, örf adet ve alışkanlıklar, stres, kalorili düşünceler, ruhsal, duygusal ve manevi açlık gibi, zihinsel, psikolojik ve çevre etkisi ile ortaya çıkan yapay açlık hissinin durdurulamaz baskısı sonucu şişen bedenleri;

-‘Hapı Yut Zayıfla’ tarzı mucize ilaçlarınız ile indiremezsiniz!

Sizler ancak, son alınan gıdaların kimyasal içerikleri etkisi ile; yedikçe acıkan, acıktıkça yiyen bir kısır döngü içinde, bağımlılık yaratan davranışlar yaratarak, her geçen gün şişmemize neden olmaktasınız…

Lütfen, daha fazla kafa karıştıracak açıklamalarınız ile, çözüme gölge etmeyin yeter, sizlerden başka ihsan istemiyoruz!.."

Aşağıda sunacağımız MODERN TIP, İRADE, ERKEK “EŞEKLİĞİ” VE ŞİŞMANLIK makalesi, sizlerin yüzünde patlayacak bir tokat gibi ses getireceğine inanıyor ve zihinleri köleleştirdiğiniz bu düzenden bir an önce kurtularak; fikri hür, vicdanı hür, irfanı hür nesiller yetişmesi için, 1250 kilolu ve obez kişinin bilinçaltında yaşadığı her türlü ayrıntıyı, tüm detayları ile analiz ederek, ortaya çıkan genel sonucu sizlerle paylaşıyorum…’’

-geçmiş, zamanın şimdilere yenilgisidir. ‘şimdi’ yaşanan tek gerçek ise,

gelecek şimdilere gebe! demiş Alim.

Siz hiç geleceğe daldınız mı? Olgunca, yaratılışınıza sadakatle, sorumluluklarınızla ve yüreğinizle.

Halil KARGULU


MODERN TIP, İRADE, ERKEK “EŞEKLİĞİ” VE ŞİŞMANLIK

Çok yönlü ve karmaşık sebep sonuç ilişkisi olan şişmanlığın ve anlatılmaz yaşanır KİLO PSİKOLOJİSİ’nin nedenlerini ve çözümlerini; modern tıbbın somut verilerinin dışında; %95 göz zevki, damak tadı, stres, kalorili düşünceler, ruhsal, duygusal ve manevi açlık ve alışkanlıklar gibi soyut kavramlarda aramalıyız. Ayrıca zihinsel, psikolojik ve çevre etkisi ile ortaya çıkan yapay açlık gibi hissinin durdurulamaz baskısı ve son alınan gıdaların kimyasal içeriklerin etkisi ile yedikçe acıkan, acıktıkça yiyen bir kısır döngü içinde, bağımlılık yaratan davranışlarımızı da çözüm odaklı sorgulamalıyız.

Modern Tıp; SOMUT verilerle, insanı milyarlarca hücreli et-kemik, bir makine gibi ruhsuz eşya yığını olarak görerek, uzuvlarına da tek tek makinenin aksamı gibi yaklaşarak, hastalıkları bütünüyle maddî sebeplere bağlayan anlayışı ile mekanik fizik dalı olma intibası vermektedir. Bu anlayışı ile modern tıptan; %90’ı SOYUT psikolojik nedenleri olan; ruhsal, duygusal ve manevi açlığımızı, tatminsizliğimizi, yakın çevremizin ve erkeklerin “eşekliklerini” kısacası asıl kilo alma nedenlerimizi, mucizevi bir şekilde ortadan kaldırmasını beklemek, zaman ve para kaybından başka bir şey değildir. İnsanoğlu, deney hayvanları gibi, biyolojik ya da tıbbi teşhislerle elde edilebilecek ve laboratuvarlarında tek başına testlerle gözlemlenebilecek bir varlık değildir...

Tüm dünyada Obezite oranının artmasının tek nedeni, bugün “Bilimsellik” adı altında bize dayatılan tek yönlü verilerden medet beklemektir.

Günümüzde kilolu ve obez insanlara, tembel, obur, iradesiz ve zayıf karakterli kişiler olarak bakılmaktadır. Oysaki gerçek bambaşkadır. İnsanlar mevcut sistem tarafından bilgi karmaşası içinde, uyutulmuş, uyuşturulmuş ve açıkça söylüyorum zihinsel köleleştirilmiştir…

Yedikçe acıkan, acıktıkça yememize neden olan kısır döngü; “Son aldığımız gıdaların içerik ve kimyasal etkisi ile zihinde yapay olarak durdurulamaz ve kontrol edilemez hislerle oluşan, duygusal, ruhsal ve manevi açlıktan başka bir şey değildir.”

Bu kadar besin tüketimine bağımlı olmamızın sebebi, tek yönlü verilerle “BİLİMSELLİK“ adı altında, kendi saçmalıklarını bize BİLİM diye dayatan zihniyetin yansımasıdır.

“Uyutulmuş ve uyuşturulmuş zihinlerle, köleleştirilmiş bedenler yaratılarak, OBEZİTE diye dev bir pazar yaratılmıştır.”

Özgür olmayan insanlarda irade aramak SAÇMALIK değil midir?

O halde ÇÖZÜM İÇİN; öncelikle, kişilerle değil; Obezojenik bir dünyada, bizleri obezleştiren ve kilo almamıza neden olan sistem ve uzmanlarıyla mücadele etmek gerekmektedir…

Şişmanlık için toplumsal çözüm bulmak istiyorsak, öncelikle kendince uzmanlarla mücadele edebilmeliyiz…

Çünkü bizi yiyip içtiklerimizden çok, bugünkü modern tıp anlayışı ve yansımaları ŞİŞMANLATIYOR!

Dolayısı ile ilk şart EĞİTİM 2’nci Şart EĞİTİM 3’ncü Şart EĞİTİM’dir…

AMA YANLIŞ ANLAMAYIN, bu eğitim kilolu veya obez kişilere değil;

İnsanları zayıflatma İDDİASI içinde olan, sözde bazı uzmanlara verilmesi gerekmektedir.

Çünkü bizleri zayıflatıyoruz diye, ŞİŞMANLATIYORLAR. Daha çok kilo almamıza neden oluyorlar… Kendileri dahil kimse bu sinsi planların farkında bile DEĞİL.

Zihni; yanlış, eksik ve yetersiz bilgilerle yıkanmış kendince uzmanlar, İnandıkları şeyleri paylaştıkları için, herkesi ikna etmeleri de kolay oluyor...

Oysaki; zayıflamak ve zayıflatmak adına öğrendikleri ve kendilerinin de inandıkları bu bilgiler, kökten yanlış, eksik veya yetersizdir… (ek)

Onun için önce “EĞİTİM-EĞİTİM-EĞİTİM” ama “İLGİLİ UZMANLARA EĞİTİM…”

Diğer önemli bir konu ise:

“Erkeklerin kilo psikolojisi” konusunda eğitilmesinin şart olduğudur.

Çünkü;

Kadınlar; Erkekler Yüzünden Şişmanlıyor.

Bekar erkeğin “Eşekliği” kendini ve yakın çevresini,

Evli erkeğin “Eşeklikleri” karısını ve çocuğunu ŞİŞMAN yapar.

Çevrenizde kilolu bir bayan görürseniz, bilin ki; hayatın da %70 “Eşeklik” yapan bir erkek mutlaka vardır.



Zayıflama ve Psikolojik destek için yardım isteyen ve bu yönde maddi, manevi her şeyini ortaya döken bayanları, erkeklerin anlaması zaten imkansızdır. Çünkü; erkek mantığında konu çok basittir.”Gırtlağını tut, sporunu yap ve zayıfla”. Dolayısıyla, onlar için kilolu veya şişman bayan aciz, iradesiz, tembel ve bakımsız bayandır. Oysaki “Gelişerek Değişim” modeli ve sevgiyle, ilgiyle biraz destek-eğitim ve motivasyonla çözülebilecek bir konuda, insanların iradesini elinden alıp, her hangi bir program yaparken, kişinin en sevdiği şeyleri; örneğin kocaman bir pastayı masaya koyarak “hadi ne kadar iradelisin görelim” mantığında, kendi aklınca irade sorgulanması “eşekliklerin” en büyüğüdür.

Bitti mi? hayır.

“İnek gibi bacakların kalınlaşmış” diyebilecek eşekliği sizce kim yapabilir?

Bunlardan daha önemlisi, 17 yaşında genç bir kıza, kilosu dolayısı ile babası ”sen bu eve yakışmıyorsun” diyebiliyorsa veya liseli bir kıza “bu göbekle asla olmaz” diyebilen genç “eşekler” varsa, bunları yaşayan kişiler hangi psikolojidedir…?

Bir anne düşünün; evde koşu bandında genç kızının koşarken yanından ayrılmıyor. Neden? Çünkü “kızım bu gidişle evde kalacaksın, 1 saat koşmazsan seni bırakmam, ne kadar da tembelsin” dayatması ile zorla işkence yapmasının, kız üzerindeki tepki psikolojisini düşünebiliyor musunuz?

Veya 16 yaşında genç bir erkeğin, özel hocalar tutularak, havuz başında nöbet tutup, kaç tur attığını sayan bir anlayışla, yüzme havuzunda zorla 50 tur git-get yaptıran bir babanın “ben şişman insanlardan nefret ediyorum, çocuğum şişman olamaz” anlayışının çocuk üzerindeki etkisini düşünebiliyor musunuz? ( Etkisi şimdilik 116 kg.)

Biraz daha bilinçaltı düşüncelere girince; ikiz olan bir kız kardeşin zayıf olanın, kilolu olana; “ikiz kız kardeşim her tartıştığımızda "öff be kessene çeneni AYI!!! Artık yemekten beynin bile etleşmiş” demesinden, abimin 2 yaşındaki kızına sürekli “şişko hala” dedirtmesinden, büyük abimin her defasında denize gidişimizde “ayy yanımızdan uzak yürü biraz, bodyguardımız gibi görünüyorsun” demesinden bıktım artık:(“ diyebilen bir geç kızın yaşadıklarını kim anlayabilir?

Birazda aile içine girecek olursak; “Bir gün hiç unutmuyorum, kayın validemin gönlü olsun diye beraber hamama gittik, o zaman 75 kilolu dönemlerim, (şimdi 96 kg) gitmez olaydım. Eve geldik sofraya oturduk, herkesin tabağına bol kepçe, bana az yemek kondu ve konuşma aynen şu “gelinimi bugün hamamda gördüm poposu bizim Sinop’ta yetişen koyunlarınki gibi kocaman, biraz az yesin“ dediğini duyunca şok oldum ve ağlamaya başladım, sofradan kalktım içeri gittim. Eşim ve kayın validem sofrada kahkahalarla gülüyorlardı. İnanamadım! Eşim üzüntümü anlasın, yanıma gelsin, bana teselli edecek bir şeyler söylesin yada annesine “anne ne yapıyorsun, neden böyle söyledin” tarzında bir şeyler söylesin diye bekledim, ama bırakın bunları düşünmeyi o sadece annesi ile kafa kafaya verip güldü. Çok kırıldım, günlerce yemek yemedim ve kimsede benden özür dilemedi. Eşim; “annemdir ne var söyler” dedi. O günden beri takıntılarım başladı.” diyebilen bir kişinin sonrasında daha da ağır yaralar alarak; Eşinin “sen bu kilolarla mı çocuk düşünüyorsun, olmaz” demeye başlaması ve kendi anlatımı ile “bir gün öyle densiz bir laf etti ki bana “sen anne olamazsın, bu halinle mi doğuracaksın? Senden çocuk istemiyorum, ben hayatımı yaşamak istiyorum” demesine inanamayan anne, “Duyduğumda kulaklarıma inanamadım! Sen anne olmaya layık değilsin dedi bana” diyor. Bunları yaşayan bir bayan, bu söylemlerin şokunu nasıl ve ne ile atlatabilir sizce?

Daha durun erkek “eşeklikleri” biter mi? Bir erkeğinin eşine söyleyebileceği en son şey ne olabilir veya bir bayanın eşinden en son duymak istediği en son şey nedir sizce?

Hemen söylüyorum… “Çünkü eşim sürekli etrafındaki yabancı güzel kadınlara bakıyordu ve bana dönüp “bak kadın dediğin böyle olur, sen ananeme benziyorsun” dedi…” demesinin travmasını hangi bayan kaldırabilir?

Sonunda olacakları tahmin etmek hiç de zor değil “Çünkü ben sinirimi eşimin yanında göstermesem de, gizli yiyerek yada yediğimi kusarak kendimi rahatlatma yoluna gitmeye çalıştım…” ( bu aşırı yemek yeme psikolojisini açıklama kısmı, diğer kısımları, düşünmek için bu yazıyı okuyan sizlere havale ediyorum…)

İşte tüm mesele bu; Toplumun ve genelde ERKEĞİN “EŞEKLİKLERİ” KADINI ŞİŞMAN YAPAR…

Daha bitmedi, bunlar “söylemlerdeki eşeklikler“ daha işin başka boyutları var, bunları kim düşünebilir?

Mesela;

“Kiloyu ver, sonra evlenelim” baskısını yaşayan pek çok genç kız var, nişanlı veya sevgilisi olan kızların yaşadıkları yada evli olup da kilo bahanesi ile aldatma eşekliği yapan erkeklerin yarattığı psikolojiye ne demeli?

İstatistiklerde %90,6 oranında kilolu-obez olduğu için eşini aldatma mazereti olan erkekler var. Bu yetmedi gibi zaten bin bir çeşit “eşeklik” yapan bir erkeğin, eşi diyet yaparken; örneğin

“100 küsür kilolu bir bayanın kendince 46 gün sadece şekersiz kahve ile yaşayarak, 24 kg. vermesi sonrası 46. Günde; “bir çatal makarna yedim, 1 çatal çünkü tencereden aldım ve gizlide değildi, eşim gördü ve bana iradem ile ilgili öyle hakaretler etti ki; “20 kilo daha verene kadar şekersiz neskafenin bile bana çok olduğunu, iradesiz, şişko ve bazı hayvan isimlerini zikretti” oysaki 103 den 79’ a inmiştim ben, “adam olmazmışım falan, evet adam olmadığımı kanıtladım ve sonra inadına-inadına 123 kiloya kadar çıktım”

Bu hazin durumun neresinden baksanız bakın, yapılan eşekliği kurtarmanız imkansız. Burada yediği 1 çatalı iradesizlik olarak gören erkeklerin “sevgiye, ilgiye, desteğe ve biraz motivasyona ihtiyacı olan” bayanları anlamadıkları ve anlamayacakları için maalesef kadınlarımız hep şişecektir.

Birde bu eşekliklere biraz farklı bir açıdan bakmak istiyorum “dr. tavsiyesi ile zayıflamak için gittiğim bir merkez öncesiydi; diz kapağım kilitlendi. Hareketsiz kaldım, kıpırdayamadım. İğne, ilaç derken biraz düzeldi, diyete başladım 5-6 kiloda verdim ama diz sorunum sürüyordu, ortopediciye gittim. şikayatiniz dedi; “dizim” dememe kalmadı, “kalkın kalkın, sizi tedavi falan etmem, bu kiloyu vermeden gelmeyin, dizler tabiki sizi taşımıyor dedi” “Nefret ettim o anda o adamdan. Sanki kilolu olunca bir yerin ağrıyamaz. doktora gitmeyi neden sevmediğimi anladınız mı?”

Diyen, kilolu bir üye ve benzer şeyleri yaşayan milyonlar olarak; bizleri anlamak, dinlemek e çözüme katkı sağlamak yerine, kendini dr. sanan bu kişilerin sadece yargılayan ve bizleri aşağılayan bir anlayışın kurbanları değil miyiz?

Burada; değişik psikolojik nedenlerle, ne; çaresizlikten dolayı uygulanan bilinçsiz ve tek yönlü katı programı kabul edebiliriz, nede, toplumsal ve özellikle erkeklerin benzer yaklaşımlarını; insanlık adına, düşünen varlıklar için kabul edebiliriz…

Sorun; toplumsal bir sorundur…

Sorun; kimsenin kimseyi anlamak istememesi sorunudur…

Sorun; Bilim diye, bilimden uzak saçmalıkları “bilimsellik” adı altında dayatma sorunudur. En büyük tehlikelerden biri budur. “Saçmalıkların-çözümsüzlüklerin” saçma olduğunu fark edemeyecek bir körlük içine hapsedilmesidir. Böyle bir körlüğün sağlanması içinde “saçmalıkların“ üstü “bilimsellik” kavramıyla örtülür. Bu yüzden en büyük çözümsüzlükler “bilimsellik” maskesi altında gizlenmiş ve bize çözüm diye dayatılmaktadır.

Obezite doğru ve bilinçli destekle, eğitimle, motivasyonla, sevgiyle, anlayışla çözülebilecek bir konuyken, maalesef kimsenin birbirini anlamaması ve iç dünyamızda kopan fırtınalardan bihaber erkeklerin, yakın çevremizin ve kendince uzmanların bilinçsiz yaklaşımları ile, ruhsal ve manevi açlık duygumuzun durdurulamaz bir hal alması neticesinde, OBEZİTE her geçen gün daha çok artmakta olan bir sorundur…

Şimdi soruyorum size; Hangi modern BİLİM erkeklerin veya yakın çevremizin “eşekliklerine” çözüm bulabilir ki! ŞİŞMANLIĞIN gerçek sebepleri ortadan kaldırılsın? Eğer buna çare yoksa KADINLARIMIZ ve çocuklarımız daha çok şişmanlayacaktır. Kimse bunun önüne geçemez…

Erkeklerin şişmanlaması ise; tamamen gurur cehalet ve aşırı güven kaynaklıdır “Rakı içen öldü de, su içen ölmedi mi?” veya “atın ölümü arpadan olsun!” yaklaşımı gibi, yemek yeme keyfini, lezzetini miktarda sanan; şarap eksperi mantığında; bir yudumda onun lezzetini, kokusunu, tadını yaşamasını öğrenmesi gerekirken “YAMYAMLIK” yaparak, kasa-kasa şarap içen ama hiçbir şey anlamayan sokak şarapçısı edasıyla, lezzeti, doyumu, MİKTARDA arama mantığının verdiği duygularla, asla doyuramayacakları ruhsal açlık duygularını, anlık olarak bastırmaya çalışmalarının sonucudur. Perhiz yapan erkeği hor görme, iradesiz ve “light erkek” anlayışının geldiği nokta, profesyonel bir destek almaya bile korkan, alsa bile herkesten gizli yapmaya çalışma psikolojisi gibi, aciz düşüncelerin esiri olarak, gururları ve cehaletleri neticesinde ŞİŞMEKTEDİRLER… Ayrıca bazı erkekler için ise durum biraz daha farklı olup, aşırı özgüven sahibi olmaları ve bu işi irade gibi görerek “gırtlağını tutarsın, spor yapar verirsin” mantığı gibi, “parası ile değil mi? veririm parasını zayıflarım” düşüncesinin esiri olarak, gereksiz özgüvenleri sayesinde, asla para ile satın alınamayacak değerleri yaşayamayacaklardır. Bilinçli ve donanımlılık gerektiren özel bir süreci anlayacak kapasiteleri olmadığı için, bir kez bu çarkın içine girdikten sonra ve aile kültüründe kilo alma potansiyeli varsa, şişmelerini asla önleyemeyeceklerdir.

Gerçek doyum; bir başkasının dayatmasından arındırılmış bir anlayışla, bir yemeğin miktarında değil, onu algıma ve yaşama şeklimizdedir. Doğru miktar ve içeriği keyifle yiyebilmek ve bir lokmada onu yaşayabilmek ancak AKIL ve İRFAN sahibi olabilmeyi gerektirir… Bunun için bile, bu konuda; çok yönlü, eğitilmiş, teorik değil, pratik çözümleri sunabilecek uzman bulmak, mevcut sistemde imkansızdır.

Duygusal ve sosyal anlamda ruhen, bedenen, kaliteli, sağlıklı, uzun ömürlü ve İNSANCA! yaşamayı arzu eden, bu yönde değişmek isteyen kilolu-obez kişilerin; kimseden korkmadan, SADECE KENDİSİ OLMAK ADINA, kendi gerçeğini açıkça ifade ederek, hayatın bütününe dair “Zayıflama Atölyesi Eğitimleri” ile zihinsel özgürlüğe kavuşturulmuş, yani kurtarılmış istisna kişiler olarak, ideal kilosunda, işkence yaşamadan, kendi miktar ve hayattan keyif alma algısı ile yaşaması mümkün olacaktır.

Bayanların kilolu olma sebepleri, kendi iç dünyalarının dışında, her ne kadar %70 erkek eşekliklerinden ve çevre şartlarından aşırı etkilenmelerine müsait olmaları sonucu, duygusal ve sosyal anlamda yeme bağımlılığına sahip olsalar da, %30 olarak bu bağımlılıklarını mazeret kabul edip, mantıklı akılları ile gerçeği bulma iradesi yerine, gerçeklerden kaçma kolaycılığında, bütünü görememe sonucu, atalet duygusunun yoğunluğu ve mevcut sistem dayatmaları ile kilo vermeleri imkansız, şişmanlığın artması ise kaçınılmazdır…

Bayanlar dışarıdan desteğe çok açık olmalarına karşın; kulaktan dolma, her şeyin üzerine atlama eğilimleri ve her duydukları abuk sabuk şeyleri bile, deneme mantıkları ile, kendi iç dünyalarında dış desteğe yönelik zihinsel bağımlılık yaratmışlar ve “kandırılma bağımlılığını“ yaşamaktadırlar. Birileri, onları kandırmadan asla rahat uyuyamazlar. Her duyduklarını körü körüne deneme mantıkları ile, hem ****bolizmasını, hem potansiyelini, hem de başaramadım duygusunu yaşayarak, geleceklerini riske atmaktadırlar. Bu durum karşısında ise, yine ruhsal anlamda ölü, bedeni ise aşırı yıpranmış yaşamlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Denedim sandıkları pek çok şey ise; (1/1000) Binde bir etkiye sahip olması nedeni ile, en iyi senaryoda bile; %3’lük bir faydadan, %100 zayıflama beklenti yaratılması veya sistem tarafından buna şartlandırılması ile “denedim ama başaramadım” duygusu yaşatılmaktadır… %3’den %100 sonuç almayı beklemek ve “ben her şeyi denedim ama başaramadım” demek,

olsa olsa sadece ahmaklık ve cehalet olur. Aslında kişiler hiçbir şey denemediklerini bilseler ve denediklerini sandıkları şeylerin, zaten ÇÖP olduğunun farkında olsalar, sorunu çözmek için Öz’lerine dönerek, kaybettikleri değerleri bulmak için mücadele etmesini öğrenebilirler. Buda ancak bütünü görmeleri ile mümkün olacaktır. (bütün= Sağlıklı Yaşam Çemberinde gösterilmiştir. )

Erkekler ise; benzer nedenlerle kilo alsalar da, çözüm için dış etkenlerin baskısından daha çok, gurur ve bu konudaki cehaletlerinin sonucu, küçük bir azınlık için ise, yine konu hakkındaki cehaletinin farkında olmadan, aşırı özgüvene sahip olmaları dolayısı ile; konuyu sadece irade ve hapı yut zayıfla tarzı formül beklentisi gibi, kendi zihinsel potansiyellerini harekete geçirememeleri sonucu, değişime kapalı ve destek algısını ise “kandırılmak” gibi düşünen, profesyonel destek alsalar bile, aldıkları bu destekte dahi, formül beklentisi içinde, zihinsel değişimlere tamamen kapalı olmaları dolayısıyla, sadece bedenini, dönem-dönem tek yönlü işkence yöntemlerle zayıflattıklarını sanıp, bunu da irade gibi algılayarak, gerçek zihinsel ve bedensel bütünlük değişimlerini hiçbir zaman anlayamayacakları ve anlamak istemedikleri için, deli gibi spor yaparak, bir dönem kilolarını korumalarını başarı olarak göreceklerdir. Ama asıl vahim durum, bunun gerisinde ölümcül denemelere kadar gidecek, ruhen ölmüş, bedenen ne yaşadığının farkında olmayan bireyler olarak, tabiri caizse gurur ve cehaletine yenik düştükleri için “ot“ gibi yaşamaya mahkumdurlar…

Şişmanlık; irade gibi görünen, kendi dışımızdaki “dayatma bağımlılıklar” sonucu çözülemez. Ancak; doğru ve bilinçli sistematik eğitimle çözülebileceğini zihnimize kazımalıyız, bunun dışındaki bütünün çok küçük parçalarından medet ummak, atalet duygusunun yarattığı öğrenilmiş çaresizliktir.

Erkek ve bayan şişmanlığını kısaca formüle edersek;

Kadınlar;

Duygusal ve ruhsal duyarlılıkları yüksek olması dolayısı ile, %70’i yakın çevre ve genelde “erkek eşeklikleri” sonucu; tepki psikolojisinde, tıkınır vaziyette kendilerini durduramadıkları ve aşırı desteğe ihtiyaç duymaları sonucu,

Erkekler ise;

Tamamen kendi iç dünyalarındaki bastırılmış erkek egosu ve dış desteğe kapalı, düz mantıkla hareket ederek, gurur ve bu konudaki cehaletleri dolayısı ile,

Çaresizlik içinde ŞİŞMEYE MAHKUMDURLAR.

Bu kadar soyut kavramın iç içe girdiği, çok yönlü sebep sonuçları olan bir konuda, modern bilimin buna çare bulmasını beklemek, sadece “Ahmaklık” olur.

Bireylerin mevcut çevre ve sosyal yaşantıda bunu tek başına başarması, zihnini özgürleştirmesi imkansızdır. Bunun için kilo psikolojisi konusunda uzmanlaşmış, profesyonel bir destek zaman zaman “ben” dahil herkese gereklidir. Bunun dışındaki “ben halimden mutluyum” yalanları, yüzlerdeki derin maskenin sadece görünen kısmıdır ve sadece kendimizi KANDIRMAKTIR. Mantıklı aklınızla, kendinizi bile kandırabilirsiniz, ama maskesiz olarak sizleri görebilen ve elbisenin dışını değil, içini görerek, aynada, kendinize bile bakmaya korktuğunuz çıplak halinizi çok iyi bilen ve bilinçaltınızda yatan tüm gerçekleri hisseden beni, ASLA kandıramazsınız…

OMDER

Halil KARGULU
 

LiLi

Daimi Üye
Katılım
3 Aralık 2010
Mesajlar
9.394
Tepki
12.556
Puan
113
Konum
♥ Kızının Yanından ♥
Kadınlar; Erkekler Yüzünden Şişmanlıyor.

Bekar erkeğin 'Eşekliği' kendini ve yakın çevresini,

Evli erkeğin 'Eşeklikleri' karısını ve çocuğunu ŞİŞMAN yapar.

Çevrenizde kilolu bir bayan görürseniz, bilin ki; hayatın da %70 'Eşeklik' yapan bir erkek mutlaka vardır.

Gülümseyerek okudum ama yazılanlar komik olduğu için değil trajikomik olduğu için.
Katıldığım yanları var , paylaştığın için teşekkürler :panter:
 

ayser

Daimi Üye
Katılım
12 Aralık 2009
Mesajlar
6.699
Tepki
7.439
Puan
113
Yaş
68
Konum
Kartepe
Malesef insanlar zayıfı zayıf diye eleştirir,şişmanı şişman diye bizde bu eleştiri merakı varken bu sorun bitmez:uzgun:
 

Şu anda bu konu'yu okuyan kullanıcılar

    Üst